Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
varoluş anlam arayışıdır, bu anlam arayışının hızı ve ortaya çıkma arzusu kişinin gücünü ve varoluş arzusunu nasıl etkiler? burnout'a sebebiyet verebilir evet, ancak merak ettiğim kısım bu anlam arayışının bu denli yoğun olmasının kişinin nihilistik tarafını bastırıp bastırmayacağı ve varolma ve gücünü arttırma arzusunu nasıl etkileyeceği. denemek lazım.
insanın güçlü olabilmesi için kendini zayıflığından tutması gerekir.
yok etmek için yok etmek, nihilizm'in en sürekli yaşanan mental halidir. en çok da kendini yok etmek, kendini ateşe atmak. çünkü kişi yaratıcı olmak için önce büyük bir yok edici olmalıdır.
0 notes
Text
ömrüm kendime düşmanlık yaparak geçti. bu düşmanlığı düşündükçe yaşamanın anlamı ihtimali gözümde kayboluyor. ileride belki tutunacak dallar bulurum kendime bu hayatta, ama ya bulamazsam? o zaman da aynı düşüncelerle yaşamaya devam etmek zorunda mıyım? muhtemelen biraz daha direnç kazanırım bu yaşama ve zorluklarına, ama biraz daha az acıması gerçekten bu hayatı yaşamaya değer yapar mı? gittiğim her yerde yara bıraktım istemeden de olsa. (tabi, sonuçta sebep olduğum bir şeyi istemediğimi söylemek ne kadar dürüstçe onu bilmiyorum.) hayatımın anlamı kendimle savaşmak mı? en azından benim varoluşumda büyük oranda cevap bu. ama boşluklar hala dolmuyor, hala her şey çok eksik ve hayatta tamamlayamadığım parçalar eksik olunca picassonun tabloları gibi insan tasvirine benzeyen hayat anlamı çıkıyo ortaya. daha ne kadar acı çekmem gerekiyor şu boşluk hissinden ve karanlıktan kurtulmak için, cevabını verebilcek bi kişi yok. hala çok zayıfım, hala çok büyük eksikliklerim var, biliyorum. ama anlamı olmayan bir hayatta bunlara odaklanmayı neden tercih edeyim, bilmiyorum. daha şu sandalyeden kalkıp mutfağa gidecek motivasyonum yok benim. yetersizim.
0 notes
Text
iyi istemek aydınlanmamışsa, kötü istemek kadar zararlı olabilir diyor camus, nietzsche de arttırıp "ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için, kendini iyi zanneden zayıflara" der. iyilikle alakal�� evrensel kabul gören bir gerçek var mı emin değilim artık. tek bildiğim vicdanımdan kaçamayacağım. gülmek için sebep bulamıyorum, yaşayan bi ruh gibiyim. bu acı ne zaman biticek hiçbir fikrim yok. çok kötüyüm, beni seven tek bir kişi yok insanlar benim daha yüksek kötülük potansiyelli halimi arzuluyorlar ama bu versiyonda olmuyor asla. ben sevgimi alıcaksam tayyip kadar olmasa bile pislikleşmeye hazırım, ama hiç sevgi yokken çok kötü. bu amına kodumun ailesi yaptı bana tüm bunları biliyorum ama ölmek üzereyim artık böyle bir acı yok. dine inanmayı 13-14 yaşlarında bıraktım ama aradan 10 yıl geçmesine rağmen hala arada allahım sabır ver diye dua ediyorum yoksa sakinleşemiyorum asla. ki farkındayım tanrı büyük bi bullshit. sakin kalamam artık, böyle bir acı yok çürüdüm çürüdüm çürüdüm. uyuyamıyorum da. kafes gibi tıkılı kaldım yarrak gibiyim. kelimeler çıkmıyor kafamdan, iyi geceler.
0 notes
Text
raporda araba kullanamaz ama helikopter uçurabilir yazıyor diyen aile hekimimin hikayesi
benim aile hekimim. hayatı boyunca nazara ve "göz"e inanmıştır. göz gördüğünde korkmayı ya da anlık bir aydınlanmayı, ya da paranoyayı seçemez. hayatı boyunca o göze bakarak yaşamış, kendiyle savaş halinde yaşayıp geçinen bir adam olmuştur hep. onurlu bir doktordur, çocukları sever ve onlarla eğlenmeyi de çok sever, içindeki o sürekli bir anlam arayışındaki çocuğu hatırlıyor muhtemelen. bana hep en komik esprileri o adam yapmıştır, bir keresinde sağlık raporu için konuşurken psikoloğa gittiğimi söylediğimde hiç zaman kaybetmeden "ne dedi psikolog?" demesi bile gülmekten çıldırtır beni. 60 yaşında, bir kere psikolog görmemiş muhtemelen ve benim psikoloğa gittiğimi duyduğunda gözleri alev gibi parlayarak sordu bunu. "baban seni sevmemiş dedi gönderdi hocam" diyerek geçiştirdiğimde umudunun sönmesi çok canımı yaktı ama o ortamda anlatamazdım zaten. başlıktaki cümleyi 1,5 haftadır sağlık raporu alamadığım ve hocayı biraz darladığım bir süre sonrasında babamı dövmek yerine, direksiyon hocamı alıp sabahın 9'unda mafya gibi sağlık ocağına girdiğimiz ama tıpış tıpış sıramızı beklediğimiz zaman söylemiştir. kapıyı açıp içeri girdiğimde "evet alpeer" dedikten sonra, "yeni bi korumanla gelmişsin, burada "araba kullanamaz... ama uçak uçurabilir" yazıyor" dedi ve benim rol yapma becerilerimin gelişmiş olduğunu bildiği için direkt gözlerimin içine, hatta direkt göz torbalarımın çöküklüğüne baktı ve hemşireyle ben gülmekten altımıza sıçtık, beni gerekirse doktor dövme toplumsal yaftasına katlanarak oraya kadar getirmiş ve benim sebep olduğum mağduriyet havasıyla ortama zengin mafya girişi yapmış, ama onun legal bir ehliyet kursiyeri prosedürü takip etmesi gerektiği için benim yarrak gibi halime bakarak sürekli bana "sen bir şey kullanmıyosun di mi? herhangi bir ilaç falan?" pasif agresif sorusunu her defasında en az 3-4 kere sormak için kendi içindeki beni sevmeye engel olan dayanışmayı sorgulayarak besleyen ve aynı zamanda beni sağlık ocağındaki toksik maskülen babacan tavrıyla biraz ürkütmüş hocamın yanında söylemiştir. (ek bilgi, son bir aydır her gün farklı ilaçlar kullanıyorum ve bugün, yani olaydan önce de spor motivasyonu olması için kullandım.) (ve hocam her sorduğunda hayır dedim özgüvenle, doktora girmeden hemen önce de sordu ve bazen yaptığı gibi bunun hukuki sürecinden bahsetti, ırgalamadım, demeyeyim de bana bir endişe vermedi.) aile hekimim sonrasında ani bir şekilde sesini yükselterek
"nasıl bu çocuk.. araba süremez ben burdayım", diyen ehliyet hocama cevap olarak
"sen kimsin bir kere?",
"ben bu çocuğun ebebehliyet hocasıyım", "çıkayım mı yani?"
"tabi çık, biz çocukla burada özel bir şey konuşuyoruz",
şeklindeki sohbetle tüm gerginliği göğsünde uefa kupası topunu yumuşatarak kaleye (bana) vole çekmeye hazır roberto carlos gibi yumuşatarak ehliyet hocamı göndermiş ve sonrasında beni keyiften arşa çıkarmış kişi. hikayesi ilginç, sanırsam hiç evlenmedi, hemşiresiyle kız kardeş-abi benzeri bir ilişkisi var ve çatışma kıvamında bir sohbet çevirerek -göz var hocam, göz...- benim gibi daha bir sürü dövmeli, keko kafa tıraşlı semt çocuklarını çok daha sert hamlelere rağmen göğsünde yumuşatmış ve beni adeta mahalle aralarındaki 7 yaşındaki futbol aşığı çocuğun tek kale maç isteğini kabul etmiş emektar futbolcu ronaldinho gaúcho gibi gol manyağı yapmış kişidir kendisi. ama göz var hocam, göz... (türk kahvesini yaparken oluşan köpüğü gördükten sonra yaptığı yorumlar sonucunda "göz çıkmış..." çıkarımını yapıyo) hocam köpük ya o, türk kahvesi pişiyo köpük çıkıyo, ama size saygım yine de çok büyüktür üstad milli futbolcu metin oktay. bize çok şey öğrettiniz, teşekkürler. ehliyetimi alacağım hocam da çıktıktan sonra gülerek çıktığımızı görünce benim içerde doktora espriyle karışık boşa sıktığım bikaç tetikten (atarlı konuşmak demek istiyorum) etkilenmiş ve anlamlandıramamış olacak ki motora binip dükkana giderken "bak nasıl giriş yaptık hastaneye hemen verdiler, kendi kendiyle savaşan bi şey bu" diyerek benim arşa çıkmış anarşik duygularımı iyice nitro boostlayarak bana hayatımın en güzel günlerinden birini yaşatmıştır. harbi aile hekimimde göz olabilir lan, bu adamla karşılaşan etrafımdaki herkes en az 3 negatif yorum yapmıştır adam hakkında. işini yapmıyo, her numaradaki hastayı tedavi ettikten sonra bir sonrakine geçene kadar ekstra keyfine yarım saat bekletiyo her seferinde. sırada 5 kişi varsa minimum 2 saat kafadan bekliyon gibi bi düzen kurmuş kendine, müşteri hizmetlerinin adam sikmek ve müşterini sikilmekten sertleşmiş götünü "bişeyok bişeyok" yapmak için kullandıkları tekniği proleter semptomu haline getirerek hayatı siktir etmiş bi yaşamda dolaşıp duruyo, her seferinde bana "arada uğra" diyo. "hocam ben size nerde denk gelicem de uğrucam amk, sizin işiniz hasta olan insanlarla benim hastalanmam lazım bilinçli olarak" demek dilime varmıyo, "arıcam sizi hocam" diyip bi daha asla aramıyom. ama hakikatten ilginç bi adam, ehliyet hocamın dediği gibi; kendiyle kavgalı bi şey olunca bu adam, ben de "la bu adam beni sürekli siktir edip ehliyet almama engel oluyosa insanları da ömrü boyunca fakir mi bırakıyo" diye sorgulayarak tıbba ve doktorlara inancımı yitirmeme sebep olan durumlar oluşmuştur. hocamın da "bu kendiyle kavgalı bi şey" lafı, beni kendi başarsızlık ve kabullenilmemişliğimde boğup tabiri caizse beynimdeki tüm anarşizm fillerinin bi anda homurdanıp sikişmeye çalışmasına neden olmuştur. hocam inşallah göz yoktur ben böyle yazıyorum ama, kahve köpüğü o yani. göz var diye hemşire doktor çaycı birbirinizi onayladınız bu nası bi yaşam şeması dayanışması... korkuttunuz hocam beni, ben de seviyorum sizi.
(dipnot: olayları benim gözümden de yorumlamak/deneyimlemek isterseniz, bu olaylar benim balkondaki odamda zevkten dört köşe keyfi keka takılırken köpek ırkından abimin gözümün içine dik dik bakıp kapıyı aç demesi, sonrasında benzer bi mallığı annemin yapıp bana suçluymuşum gibi shaming yapması ve sonucunda benim öfkelenip ailemle bağırarak kavga ettiğim ve beni bağırarak (ben sessizce engellemeye çalışsam da) direkt mahalleye alenen ihbar ettikleri, ve evdeki herkesin gözümün içine dik dik öldürmek isteyen köpek bakışları atması sonucu ehliyet hocamı arayıp sağlık ocağına sağlık raporu almak için çağırdığımda gerçekleşti)
0 notes
Text
zihin, algı ve kavrayış
tanrı, insanın içindeki objektif ahlaktan başka bir şey değildir. iyilik, kötülük ve tanrı, insanın doğaya verdiği algılanması güç yapıların isimleri sadece. insanlar da hayatın anlamını bu tür yapılarda arar, çünkü onu çözmek için beyin ihtiyacı olan zamanın bilincindedir ve tüm bilgisi ve deneyimleri sonucunda sürekli olarak yaptığı tahminlere göre bu çok uzun sürecektir, insan da onu çözmesi için ayrılan sürenin uzunluğunun farkında olduğu için bunların arayışına girer hep. cinsellik de çözülmesi uzun olaylar arasındadır, beyin buralarda dolaşır durur özellikle de gençlik yıllarında. algılamak için ona ayrılan süre uzadıkça, insan ister istemez o konuya merak ve ilgi duyar bir yandan. burç vesaire gibi inançlara insanların bu kadar merak duymasının sebebi de bir yandan bu. bilinmeyen ya da çözülmesi uzun süren şeyler insanı meraklandırıyor. bu anlamsızlığın insanda tekerrür türleri farklıdır, öfkeli oluşturan da var, suçlu suçlu bakan da. benzer bir örnekle insan aşık olduğunda ya da olduğunu düşündüğünde verdiği tepkiler gibi.
0 notes
Text
insan nedir? acı çektirmeye bir dayanak bulan canlı türüdür insan. iyilik arzum yüzünden o kadar çok körlük geliştirmişim ki farkında olmadan. ama iyilik arzusu beni niye zayıflaştırdı önce onu anlatmam gerekiyorsa, çünkü iyiliğe odaklandıkça kötülüğe kör kaldım. kötülük bakarak görülebilen bir şey değil tam olarak, o doğanın bi parçası. hayvanlar arasında, insanlar arasında, bizden önceki hayvan pirimatları arasında doğanın her zaman bir parçasıydı kötülük. ben onun yerine ömrümü iyilik ve şefkate odaklayarak yaptığım hatanın büyüklüğünü henüz kestiremiyorum, ama kendi aileme bile söz geçiremiyorum bu yüzden. beni benim sayemde gördükleri aydınlıkla cezalandırıyorlar bir şey anlatmaya çalışınca. ben bu iyiliği tamamen narsistik arzularımdan arınmış bir şekilde yaptım demiyorum, ama her seferinde gerçekten yardımcı olmaya çalıştım. elimde ne var? bir hiç amına koyim. anlamıyolar, bizim kanımızda var heralde aileye nezaketsizlik, çünkü ben de şu anda onlar hakkında sinirlendiğim şeyleri metne döküyorum. bu kötülüğü bunlarda görüp algılamış olsam en azından bunu öğrettiler derdim, ama bunu da dışardan öğrendim ben. yani bana BİR LİRA faydası olmamış bu amına kodum çocuklarının. kendi kanımda boğularak ölmek istiyorum böyle olunca, ya da kanımı boşaltıp yerine yeni bir kan doldurmak istiyorum. beni mahvediyorlar ve bundan keyf-i seyri sefa oluyorlar. burası bi aile değil, hayvan ahırı. şimdiye kadar aşağıladığım hiçbir insan topluluğu bunlar kadar aşağılık olmayı başaramadı henüz. yıkımı bana öğretmediniz bile, yalnızca kendi arzularınız için bana uyguladınız ve beni küçülttükçe küçülttünüz. sizin küçük oğlan label'ı oturdu üstüme böylelikle kafanızı sikiyim sizin nasıl sövceğimi de bilmiyom ne biçim insanlarsınız siz amk. ne dinlemişsiniz çocukken ne yardımcı olmuşsunuz ne para veriyonuz ne işimi çözüyonuz ağzınızdan başka hiçbi organınız çalışmıyo sizin sağlıklı bi şekilde ölün dicem ona da içim vermiyo sepsis gibisiniz hepsi sizde var amına kodum salakları sövcek halim kalmadı neremden küfür fırlatcağımı bilemiyom öyle bi pislik. zengin olup siktir olup gidiyim dicem kendi ailem bu benim amk bi insan kendi kanından bu kadar nefret edip başka herhangi bir yerde nasıl mutlu olabilir? ben de yalan dolanla insanları dolandırıp bunlar gibi siktiğim bi mikrobuna dönüşürüm anca. psikolog bi insanın sinirlenişini dinliyo ve anlamaya çalışıyo 800 lira karşılığında, benim fiyatım ne sizin gözünüzde anasını avradını sikiyim ki beni bi kere olsun dinlemiyonuz? cinayet mi işlemeliyim beni ciddiye alabilmeniz için?
0 notes
Text
başlar örtülü, egoları halka arz dolaşıyolar. ne var şu başınıza taktığınız şeyde sizi bu kadar öfkeyle ve nefretle dolduran, bu soruyu sormak yerine insanlara daha büyük yıkıcı bi şekilde bakıyosunuz. insanlara zarar vermekten başka işiniz yok kanka, böyle bi varoluş olmaz amına koyim. halka arz yaptığınız ucuz egonuzu sikiyim sensin problem sen amk. insanlara yaşam enerjisi vampirliği yaparak yaşıyosunuz, içinizde bi tane bile çiçek açmamış ömrünüz boyunca. etrafınızdaki her şeyi yok ede ede bi hal oldunuz amk. ananızı sikiyim. bu düzene en başta sebep olan kimse onun da ta anasını sikiyim.
0 notes
Text
7 yaşından beri ACIYLA bilincinde olduğum yaşam şemam; herkes bana aşık, herkes beni öldürmek istiyor. bu nasıl bir saçmalık. insanlar benim varlığımı onaylamasa bile beğeniyor ve benimle alakalı bir şeyleri beğeniyor, ama konuşmanın sonunda; pişmanlık. herkesi saran gereksiz bir pişmanlık. benimle iletişim kurdukları için mi, maruz kaldıkları için mi, neden bilmiyorum. herkesin günün sonunda benim varlığımdan çıkardıkları sonuç pişmanlıkmış gibi hissediyorum, çünkü her zaman bu sonuca varıyor. benimle iletişim süreçlerinde insanlar beni kabulleniyor, ve çok kısa bir süre sonra öldürme pratikleri başlıyor çoğunlukla. (çoğunlukla gibi amiyane bir tabir kullanmayı ne kadar istemesem de, çoğunlukla) ve pişmanlık. baştan aşağı tüm vücudumu kaplayan bir pişmanlık. durum neden hep böyle? ben kimi neyden pişman ediyorum? birkaç seçenek var, ben insanları hayata karşı hep daha fazla zorlamaya ve uğraşmaya yönlendirdiğim için insanlar benim varlığımı bir büyüklük uğraşı yerine pişmanlıkla ilişkilendiriyor olabilir, insanlar beni direkt onaylamak istemiyor olabilir ya da sevmiyor olabilir, ki bunun için hiçbir sebep olmadığını bilmeme rağmen savunuyorum bunu, ya da insanlar benim tipimin düzgün oluşunu bir "tek kullanımlık varoluş" olarak yorumlayarak kibrit çöpü gibi kullanma (bağımlı içgüdüsü) dürtüleriyle rahatlıkla içlerinden geleni yapıyor ve mücadele etmek istedikleri şey her neyse onunla ilişkilendiriyor beni. ama sebebi her neyse ben bıktım. her insanın suratıma suratıma bir görev ya da "varoluş borcu" fışkırtmasından bıktım. belki, beelki, sevgi sandığımdan çok daha ucuz bir şeydir ve hepimiz bu tuzağa bir reklam panosu gibi atlıyoruzdur? çok mümkün, benim gösterdiğim sevginin eşini ya da benzerini görememin bir sebebi bu olabilir, ya da insan yapılarını çok basitleştiriyorum ve anladığımı düşünüyorum. ama burada birkaç soru daha çıkar; insanlar farklı olsa bile, sevginin şekli bu kadar çok değişir mi? evet, insanlar bilinç seviyeleriyle sevebilirler, sen sevgiyi fantezilerinle büyüleyip insanlara sunuyorsun ve insanlar bunu "tek kullanımlık" kılıfıyla harcayıp geçiyor mu? belki de, hep yaptıkları için ya da kıskançlık dürtüleri çok hassas olduğu için? olabilir. insanoğlu, pisliğin içinde ve boku lıkır lıkır içmekten çekinmiyor ve ben bundan nefret ede ede yaşıyorum. daha sorularım çok, başımı yastığa koyduğumda aklıma gelir, ve hatırlayabilirsem bunu güncellerim.
insanlara zarar vermemeyi tercih ettikçe zarar görmekten kendimi yitiricem. ben bu yüzden kötülüğe olan inancımı yitirmiyorum işte hala.
0 notes
Text
bu hayattan nefret ediyorum. her gün uyanıyorum ve hiçbir şeye enerjim yok, sigara sarmanın zihinsel stresini düşünerek bilgisayarın başına oturuyorum ve para kazanmadan, boş boş işlerle harcıyorum vaktimi. ses egzersizi yapıyorum ama onun dışında katkı sağladığım hiçbir şey yok, boş insanlarla zaman harcıyorum ve hiçbir şeye karşı motivasyonum yok. belki müzisyen ya da şarkıcı olmak beni mutlu edebilirdi, ama bu ihtimalin de hayalini zaten dünyanın çok büyük bi kısmı kuruyor zaten. insanlardan iğreniyorum, her yeni birisiyle karşılaştığımda kusma refleksimi durdurarak geçiyor her anım. dövüş sporlarını severdim ama bu bile ilgimi çekmiyor artık çünkü hiçbir şeye karşı motive hissetmiyorum kendimi. vitaminlerin de etkisini görmüyorum pek şu anda. muhtemelen dopamin reseptörlerimi sikmiş olmamın bir katkısı var bunda. iğrenme refleksini tut, kendinden de nefret et, faydalı olan hiçbir şey yapma ve paranoyaya sarf edebileceğin tüm enerjiyi sarf ettikten sonra uyu. sikik etkinliklere katıl ve orada beyni 5 kuruş para etmicek insanlarla zamanını harca. hiçbi arkadaşından dostane bi sevgi görmediğin için onları da arayama, "psikoloğuma neyi anlatsam düzelirim" keşkeği içinde kendini ye bitir. şarkı söyle, bi sikim becereme. kitap oku, kendinden ve insanlıktan iğren. yalnız kalmaktan korktukça iyice dibine dibine gir o yalnızlığın. kimse tarafından sevgi görme ve bunun seni sağlamlaştırdığını hayal ederek yapayalnız bi şekilde acı çek. üzgünüm, bunlar gerçekler. seni önemseyen bir tane bile insan evladı biriktirememişsin koca rehberinde kanka. çok özenli bir çalışma sonucunda erişilebilir ancak bu noktaya, nasıl başardım hiçbi fikrim yok. entelektüel amaçlarım bi sikime fayda etmiyor ama ben kafamla birlikte ölmek istiyorum öldüğümde. param olacak (biliyorum) ve insanlar param için yanımda bulunacak, ben gitgide bunu bilerek daha da yorgun düşücem ve bu acının ne sonu ve ufuğu gözükücek. şu sıralar intiharı eskisinden daha az düşünüyorum ama daha çok canım sıkılıyor. canımı sıkan bir şeyler var ve motivasyonum hiç kalmadı. her şeyi fütursuzca deneye deneye siktim tüm motivasyon depolarımı. tetik? hayır, dur. biliyorum boşuna bu kadar uğraştım ve kendimi sikip attım umursamadan. bu umursamazlık da tabii ki kötü etki edicekti bana. çoğu zaman sırf başkası yerine onun için bi adım daha ilerleyebilmeye harcayıp tam götünün 12 noktasından siktim inancımı ve umudumu böylelikle. elini tetikten çek, tekrar tekrar uğraş. belki daha güzel günler görürüz, hepimiz. umutlu olmak lazım, yoksa yarra baştan yedik. iyi geceler.
umarım beni hayata bağlayabilecek bir şey çıkar artık karşıma, yıllardır bunun için uğraşıyorum amk. ne yapmam lazım? hah bunu psikoloğa sorayım.
0 notes
Text
duman konserindeydim, sahneye atladım ama güvenlik çantamdan tutup yere düşürdü. renkleri de tatları da hatırlıyorum. konserde kaan'ın fırlattığı parayı tuttum, hatıra olarak tutuyorum belki bi gün karşılaşırım diye. kızlar çok güzeldi, erkekler çok hırçındı ben dahil. sahneye atlamaya çalıştım amk. umudumu bu kadar tazeleyen başka bi şey deneyimlemedim hayatımda. sesim çok acıyo su içip duruyom düzelsin diye. keşke kelimelerim daha çok olsa da tüm deneyimimi anlatabilsem. daha çok kitap okumuş olsam anlatabilirdim, bu üzdü.
beni yak kendini yak, her şeyi yak. günün sonunda anlıyıcaksın kendi acımasızlığında yanmanın seni ne kadar bilgeleştirdiğini.
0 notes
Text
bu noktadan sonra kötülük, şeytan ve canavar gelir. tanrı denen orospu çocuğunun bırak beni kimseyi duyduğu yok, bu hayatın kuralları budur. bana tanrıyı ve adaleti öğretenlerin ta kafa beyinciğini sikiyim, bilinçaltında ortaya çıkan bi kendini suçlama mekanizması zayıflığından dolayı kötülük seni bulur, karmayla falan alakası yok. ben cinayet işlemeden yaşamayı nasıl öğrenirim bilmiyorum, öğrenemezsem de intihar edicem muhtemelen. o kadar uğraştım hala bi sikimin yüzeye çıkabildiği yok, sadece iyilik yaptıkça daha çok zarar görüyorum, kötülüğe ve şeytani tarafa odaklandığım her dönemde arzularımı yerine getiricek ürünlere daha uğraşsız eriştim. bilmiyorum
0 notes
Text
tüm sorun benmişim, doğduğum için. ailemdeki hiç kimse beni dövme düşüncesi olmadan iletişim kurmamış benimle, aslında hiç sevmemişler. hep dövme isteği varmış içlerinde. her zaman. ebediyen. ben kendimi öldürsem üzülürler ve hemen geçer sanıyordum, gizliden gizliye zaten kendimi öldürmemi istiyorlarmış ve bunu yapmamı bekliyorlarmış. yabancı bile değilmişim onlar için, acilen ölmesi gereken bir hastalıkmışım düşünebildiğim için. çözümü düşünürüm, ama bunu beynimin algılaması uzun sürcek. insanlara özür dilemelerim hep bu kanını siktiklerimeymiş aslında kendi içimde. diycek bi şey de yok. kafanızı da ruhunuzu da sikeyim.
0 notes
Text
türk halkı maldır. bir toplumda yer almayı ve bunun bir parçası olmayı başarmakta zorluk yaşar özünde. hiçbiri de hiçbirini umursamaz, telefonu açılmazsa yaygara çıkarır ama kendisi telefonu açmayınca rahatlama duyar. alman prensibinden eksiktir. bu hayatta en önemli şey olan duygulara karşı çok bilgisiz ve kaygısızdır.
0 notes
Text
kendinden bahsedersen kullanılırsın. insanlar seninle sandığın kadar ilgilenmiyor, bu yüzden sessizliği geliştiremiceksen konuşma. herkes kendi arzusunu sever sadece
0 notes
Text
intihar etmek için 30 pil ağzıma attıktan sonra annemin masadaki diğer 120 pili görmesiyle engellendim. annem intihar etmeye çalıştığımı gördü. kendimden nefret ediyorum.
0 notes