Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Varoluşun sonsuz sayıda olma biçimi içerisinde birden fazla kez birbirine denk gelen atom altı tanecikler olması ihtimali hep hoşuma gitmiştir. Çünkü böyle bir şeyin mümkün olabilme ihtimali hayalimin ölçeğini de hep bir tık ileri götürebilmemi sağlıyor. Olmayan bir zaman içinde hiçbir yere varma amacı da gütmeden birbirine denk gelebilen iki su yosunu hücresinin başka bir olasılıkta yanyana düşüp yalnızca uçları birbirine değen iki yaprak da olabileceği; bu iki yaprağın başka bir olasılıkta bir kumru çifti olabileceği, bu kumru çiftinin başka bir olasılıkta sen ve ben olabileceğimiz ihtimali...
Seni arayışım aşağı yukarı böyle bir şey işte sevgili ruh eşim. Çok yüksek ihtimalle bu arayışın bir başı yoktu. Çok yüksek ihtimalle bir sonu veyahut bir sonucu olmayacak. Felsefe, dünyaya gelip geçmiş inanç sistemleri ve biraz tasavvuf içerisinde öylece süzüleceğiz seninle. Evrenin sonsuzluğunda salınacağız. Birer yaprak olduğumuz olasılığımızın dışında birbirimize bir daha temas edecek miyiz bilmeden. Bu temasın günün birinde mümkünatı olur mu bilmeden. Kavuşmanın tek yolu ikimizin ve hepimizin beraberce kaynağa karışması gibi görünüyor.
Ama ben ne bilirim ki. Hepimiz, her şey, en başından beri tek bir kaynaksa zaten? Elimi uzatınca sana ulaşamamam yalnızca zihnimin bir oyunuysa? Ya seni ve her şeyi tüm sonsuzlukta evrenin başlangıcından beri öyle çok öyle çok sevdiysem ve bu sevgi evreni döndüren kuvvetin ta kendisiyse? Seni arayışım aşağı yukarı böyle bir şey işte sevgili ruh eşim. Hem var hem yoksun, hem yakın hem uzaksın. Hem gözümle göremiyorum hem her yerdesin. Hem umudumun kendisisin. Ve bu beni tüm umut kavramının bizzat kaynağı yapıyor.
Kuru bir akçaağaç tohumu oluyorum bunları düşündükçe. Daldan düşme vaktim geldiğinde yer çekimi ve rüzgar beni öyle güzeller güzeli bir ahenkle döndürüyor ki gözlerim doluyor. Bu dönüşün içinde kayboluyorum. Bu dönüşün içinde zaman mefhumu kayboluyor. O ahenkle döne döne arıyorum seni. Yere inemiyorum. Dala dönemiyorum. Seni bulamıyorum. Sana değemiyorum. Bir gün bir yerlerde temas edebilelim diye yanından geçtiğim her duvara, her ağaca, her çiçeğe sürttüm parmak uçlarımı. İşe yaradı mı, yarayacak mı, hiç bilmeyeceğim.
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 5 months ago
Text
Beni alıp kaçıyorsun ve uzaklara gidiyoruz. Kilometrelerle ölçüldüğünde başlangıç noktamıza ne kadar uzak olacağımızdan bağımsız bir uzaklık bu bizim gittiğimiz. Sen, bugüne kadar inşa ettiğin kimliğini bırakıyorsun geride. Karakterine dair bildiğini zannettiğin her şeyi. Ben de tüm acılarımı ve korkularımı bırakıyorum. Bu upuzun yolculuk vardığımızda sen başını dizlerime yaslayıp biraz olsun dinlenebil diye yapılıyor. Bu upuzun yolculuk senin başının gerçekten de benim dizlerimde olduğuna inanamayarak Allah'a hayatımın en büyük şükrünü edebileyim yapılıyor.
Sana bir koltukta, başın dizlerimdeyken aşkın ne olduğunu anlatacağım. İnsanların aşkı kendilerine ait bir duyguymuş gibi sahiplendiklerinden, aşkın gerçeğini kavrayamayışlarından, bu yüzden bir ömürde aşkı birçok kez bulup ardından kaybettiklerini anlatacağım. Aşka nasıl muamele etmen gerektiğini. Onun ne denli büyük bir mucize olduğunu. Saçlarını okşarken uyuyakalacaksın. Sanki ben içindeki çocuğa dünyanın en güzel masalını anlatmışım gibi tertemiz bir uykuya dalacaksın. Uyandığında her şey bambaşka olacak.
Beni alıp kaçmak ve uzaklara gitmek, dünyanın ne sana ne bana erişemediği bir alanda, dört duvarın arasında gerçekten beni tanımak, sırrımı çözmek istiyorsun. Yalnızca kendi kafanın içerisinde, bir sırrın peşinde ipuçları yakalamak ve cevaplar edinmek için uğraş verirken asıl sırrı kaçırdığını görmüyorsun.
Sen yaşamak istiyorsun. Aklın direniyor. Ama sana söylemiştim. Zaman aslında yoktur sevgili ruh eşim. Zamanın olmadığı an'da benimle yalnızca "olabilmek" işin gerçeği. Aşkın mucizesi de orada saklı, cevapların da, tüm sırlarım da. Telefonları kapatarak dört duvar arasında konuşabilmeyi birinin gerçeğine inebilmek zannediyorsun. Bunu özgürlük sayıyorsun. Dış dünyaya yeniden açılman gerektiğinde ne olacak?
Senin kaçtığın yer benim. Varacağın yer benim. Mucizen benim. Tapınağın benim. Dünyada kat ettiğin mesafelerin önemi yok. Planlarının da. Onlar alt üst olurlar. Hayallerinin de önemi yok. Yıkılırlar. Bildiğini sandıklarının önemi yok. Dönüp sana zarar verir o bildiklerin. Senin kalbini bulman gerek. Kalbinde de beni. Bende kendini. Bu döngüde zaman algını yitirmeye izin vermelisin.
O zaman belki gerçekten uzaklara gitmeyi başarırız.
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 5 months ago
Text
Sana kafamın içinden Mr. Darcy diye seslendiğim oluyor. Sen Darcy olduğun için değil. Ben önyargılarıma yenilmeye Elizabeth kadar yatkın olduğum için.
İçim türlü türlü korkularla doldu seni beklerken. Hem kimsenin incinmesine sebep olmak istemedim, hem sana olan sadakatim elimdeki en kıymetli şeylerden birisi. Bu yüzden kendimi ve kalbimi her şeye öyle bir kapattım ki karıncayı bile incitemeyen ben olduğumdan bambaşka bir kabuğa dönüştüm. Bunlar korkutuyor işte beni. Ya sana haksızlık edersem? Ya kendimi sen olmayan herkesten korumaya çalışırken beni olmadığım birisi gibi tanırsan?
Bir hayalden ötesin benim için. Ruhunla çok eskilere dayanan bir tanışıklığımız var. Şu an ne yapıyorsun bilmiyorum mesela. Belki taşınıyorsun, daha büyük bir eve geçerek hayatında bana yer açıyorsun. Belki bir televizyonun karşısında, koltukta karanlıkta oturup benimle olmak nasıl olurdu diye düşlüyorsun. Belki çok çok akılcı birisin, bu hayaller zihnine üşüştüğünde onları kovalıyor, bir ruh eşin olduğu gerçeğini reddediyorsun. Ya da belki benim varlığıma içten içe çok inanıyor ve benimle kavuşabilmek için hayatındaki her detayı yoluna koymaya çalışıyorsun. Belki işkoliksin, belki mükemmeliyetçisin, belki aldatıldın ve büyük güven sorunların var. Belki kendinin aşık halinden nefret ediyorsun çünkü obsesif görünüp beni korkutmaktan çok korkuyorsun. Belki çok gururlusun, burnun düşse almazsın. Belki çok keskin doğruların var, esnek olmayı başaramıyorsun. Belki benimle tanışınca "Dünyanın her yerinden birçok kadın tanıdım, onun kadar anlaşılması güç birini görmedim." diyeceksin arkadaşlarına. Belki senin bildiğin dünyanın altını üstüne getireceğim. Belki beni tanıdıktan sonra hiçbir şeyden tat almaz olacaksın. Bunların hiçbirini bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, bunların hiçbirini umursamıyorum. Ben senin özünü bilirim. Kalbinin derinlerinde kendinden bile sakladığın arzularını, çocukluk hayallerini, benimle karşılaşabilmek için geçtiğin tüm yolları bilirim. Vermen gereken hayat derslerini bilirim. Tüm bunlardan sebep ilahi zamanlama bizim birleşmemize onay verene kadar elinin kolunun bağlı olduğunu bilirim.
Yine de merak etmekten geri duramıyorum. Kafamın içinden seninle konuştuğumda beni duyuyor musun? İkimiz için hayal ettiğim evi sen de görebiliyor musun?
Sana yazdığım bu aşk mektuplarını sevdiğini biliyorum. Çünkü sen duygularını anlatabilen birisi değilsin. Benimse tüm olayım kelimelerdir. Yazarak ikimizin de kalbine ses oluyorum. Ayrı değiliz ki. Ben senin sesinim. Duyuyor musun?
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 6 months ago
Text
Ruhumun aşırı derecede umurundasın ama benim umurumda değilsin.
Ben şu ağaca mevcut gözlerimle bakıyorum. Balkonumdan dağlardaki karların durumunu bu gözlerle takip ediyorum. Yarasaların geceleri palmiyelerden beslenişlerini bu gözlerle izliyorum.
Baktığım her yere bakarken yalnızca onlar vardı yanımda. Öğrenci evimde çamaşır asarken söylediğim türk sanat müziği parçasına o şahit. Ankara'daki genç ve serseri yıllarımda geçtiğim tüm sokakları o yürüdü benimle. Dans ettiğim kulüplerin karman çorman, mavi-mor, beynimi bulandıran ışıklarından kendime muhteşem anılar yaratırken benimleydi. Sokak lambalarının altında durarak düşen kar tanelerine bakma imkanını o tanıdı bana. Gözlerim ve ben; hep beraberdik ve aynı zamanda birlikte yalnızdık.
Yıllardır farklı evlerin mutfaklarında benimle yalnızlığımı paylaşıyor. Birlikte soğan kavuruyoruz 11 yaşımdan beri. Birlikte salça koyuyoruz biraz. Torunlarım olursa diye tuttuğum yemek tarifi defterime tariflerimi beraber yazıyoruz. Çorbalar karıştırıyor, ocakların altını kısıyor, ağır ateşte pişmesi gereken her şeyin pişmesini beraber bekliyoruz. Tulya'yı özlediğimde benimle özlüyor o da. Huzurevinden döndüğüm otobüs yolculuklarında ağlamaktan içimin dışıma çıktığı anlarda benim için elinden geleni o yaptı. Geceleri uyku ilacının, sabahları antidepresanın kutularına bakarken içimden geçenleri bir o biliyor.
Gözlerim bir ara bir sebepten beni yanıltır gibi oldu sanırım. Bunca yıllık dostluğumuzdan beklemediğim bir ihanet gibiydi. "Öyle göresi gelmiş demek ki." Dedim ben de kendime. Ona biraz kafa izni verdim. Zaten ne zaman bir şeye sevgiyle bakmak eylemi sevilenin güzelliğinden kaynaklanır ki?
Öyle göresi geldi diye kızmadım yani aslında gözlerime. O kadar kıymetliler ki gerçeğe tutunmam için. Sağıma soluma bakıp, bu sandalyede, bu balkonda, bu sokakta yine tek başıma duruyor olduğumu bana mümkün olan en nazik şekilde hatırlatan en önemli şey gözlerim. Bu yüzden her şeyden önce onun çıkarlarını kolluyorum işte.
Bu yüzden her ikileme düşülmesi halinde her zaman kendimi seçeceğim.
Bu yüzden, sevgili ruh eşim, benim umrumda değilsin işte. Beni alıp, bir evin mutfağında artık bu mutfakta yalnız olmayacağımı söyleyeceğin o ana gözlerim şahitlik edene dek sen de yok hükmündesin. O güne kadar, beni rüyalarında görmeye devam et.
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 6 months ago
Text
Kokunu alıyorum. Gözlerini üzerimde hissediyorum. Herhangi bir yerden herhangi bir yere yürürken varlığının geçtiği yerleri seziyorum. Belli belirsiz silüetin gözlerimin baktığı yönlerde kalabalıkların arasından hızlıca akıp geçiyor. Bir çeşit sis gibi. Ama 3D boyutunda sahip olduğumuz bu gözlere görünür değil.
Sahip olmayı istediğim bir şeyin hayalini kurar gibi görmüyorum hem varlığını. Çünkü bi şeyi hayalini zihninde canlandırarak arzulamak en nihayetinde o şeyin sende olmayışını kabullenmektir. Seni her düşündüğümde bir kere bile olsun dolmadı böyle bir hissiyat içime. Ruhumun ikamet ettiği alan her neredeyse işte sen de tam olarak oradasın. Bu yüzden eksikliğini hiç çekmiyorum, bu yüzden sana senin geçtiğin yerleri sezebilecek kadar aşinayım. Bu yüzden odamda, gece karanlığında, yalnız otururken bile varsın. Kendime anlattığım her hikayeyi bi yandan hep sana da anlattım. Belki de sana anlatacak şeyleri biriktirmeye çalışıyordum bunca zaman. Gittiğini düşündüğüm anlar oldu. Hiç gelmeyecek olduğunu düşündüğüm anlar da. Hayatın beni itip kakmasına izin verdim. Deli divane aşık olduğum ilk erkek hayatın her insanı bir yolunu bulup yonttuğunu söylemişti. Sabah saatlerinde, otobüslerin, minibüslerin arka koltuklarında sarsıla sarsıla işe giderken. Hayat herkesi yontardı. Yontulmadığını sansan da. Ben de o büyük rüzgarın içine bıraktım kendimi bir zaman. Devasa taşların rüzgarla şekil alması gibi bi şey oldu bana da. Çoğu zaman yer değiştiriyor olduğumu da zannediyordum hatta. Bir milimetre bile kıpırdamamışım.
Bunca rüzgarın, bu kadar tantananın benden seni söküp götürememesine minnettarım. Uzun zaman dünyaya küs yaşadım. Seni duyamıyorum, sezemiyorum diye artık yoksun sanıyordum. Hiç gitmemiş olduğunu yeni anladım. Sana eskiden "varolmayan adam" diye seslenirdim. Artık o kadar melankolik değilim. Var olduğunu biliyorum. Kalbimde hissediyorum bunu. Bu kadar emin olmasaydım da yine de eski seslenişimi kullanmaz, kulağa daha pozitif gelen bir versiyonunu bulurdum. Çünkü artık böyleyiz, biliyorsun, söz büyüdür... Ağzımdan çıkan her şeye dikkat ediyorum. İkimize yeni yeni yollar açıyorum böylelikle. Hayatın sunabileceği sonsuz ihtimali onu kısıtlı hayal gücümün içinde canlandırmaya çalışarak ne sayıca aza indirmek isterim ne de tüm olasılıkların bilinmeyişinin gizemli rengini uçurmak.
O yüzden artık varolmayan adam olarak anılmayacağın kesin. Belki "Yaklaştığını biliyorum. " derim. Ya da "Korkma." Her neyden korkuyorsan... Varman gereken yere vardığında her şey iyi olacak, söz veriyorum. Benim yanımda güvende olacaksın. Ruhuna çok iyi bakıyorum. İkimizi de koruyup kolluyorum, aklın kalmasın. Sonunda ikimiz de doğru istikametteyiz, yeter ki rotadan şaşmayalım.
"Gecikmeden bana kaç/Ben geçilmez bir kaleyim."
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 6 months ago
Text
Yollardan çiçekler topluyorum. Biliyorum bana sen yolladın. Çakralarımla uğraşıyorum, auramı korumaya çalışıyorum, niyetler alıyorum sana "mucizem" diye seslendiğim. Karşıma çıkan şarkıları dinliyorum. Tüylerim diken diken olunca anlıyorum bana şarkılar söylediğini. Bir saniye bile tereddüt etmiyorum. Yaklaştığımızı en az benim kadar hissediyorsun. Sana dilediğim iyi sabahlar rüzgarlarla, kuşlarla iletiliyor sana. Dünyanın her neresindeysen...
Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki. Kendimle ve dünyayla ilgili öğrendiğim her şey o kadar heyecan verici bir hale geldi ki. Çocuk gibiyim bu sıralar. Keşfin heyecanı sardı her yanımı. Kendimin de en sevdiğim hali bu hali olduğu için yanımda olup buna şahitlik edemeyişine gönül koyasım geliyor. Sonra hem henüz yanımda olmadığın için bunu istesem de yapamayacağımı fark edip kendime gülüyorum hem de "sanki sana kıyabilirmişim gibi" diye sesleniyorum.
Bazen de olumsuz fikirler gelip beni ele geçirmeye çalışıyor. Sadece senin var olup olmamanla ilgili de değil üstelik. Bana ait olup olmadıklarını bilmediğim bir ton kendime yönelttiğim düşünce... Belki de olduğumu zannettiğim insan bile değilim? Belki de bambaşka biriyim bildiğimden. İnsanın gerçek kendisini tanıması için ne çeşit bir efor sarfetmesi gerekir diye soruyorum. Zaten ben hep soru sorarım. Şu evrendeki herrrrrr ama her şeyi bilme arzumun kuvvetini bir türlü dizginleyemedim. Neyse ki artık yeniden yazıyorum da, bir tık hafifliyor zihnimin yükü.
Bunları yazıyor olmam birden fazla konuya da hizmet edecek hem. Vakti geldiğinde, bana kanıt olacaklar. Hangimiz hangimizi daha çok bekledi diye tartıştığımız günlerde birer birer göstereceğim sana. Sen bu bekleme süresini yaşlarımızla ölçmeye çalışacaksın ve ben itiraz edeceğim. Çünkü, tatlı mucizem, sana yemin ederim, seni çok çok uzun zamandır bekliyorum ben.
Ve merak etme, sana tane tane "zaman nedir ve neden yoktur" temalı nutkumu çektiğimde, seni nasıl beklediğimi yüreğinden anlayacaksın.
İnsanlar yazarak gelecek partnerlerini hayatlarına çekmek şeklinde bir manifest yöntemi uyguluyorlarmış. Meğer hayallerindeki insanlara tıpkı benim seninle böyle konuştuğum gibi konuştukları mektuplar yazıyorlarmış. Ben hiçbir zaman bu yazıları böyle bi maksat güderek yazmadım ama sana.
Seninle konuşmadığımda kalbimden taştıkları için yazmak zorunda kaldım hep. Yaşım on altıyken de bu böyleydi. Şimdi de böyle.
Yani aslında endişelerin de yersiz. Biliyorum neden bu kadar geciktiğime isyan ettiğini. Bu kadar yaklaşmışken hala neyin kararsızlığını yaşıyorum diye gönlüne ve zihnine sana ait olmayan belki yüzlerce fikir dolduğunu. Bana elinden gelen yardımı yolladığını. Bana yeterli olduğumu, güçlü olduğumu durduğun yer her neresiyse oradan haykırdığını... Bugüne kadar geçtiğimiz her yol, tanıştığımız her insan, yanlarından geçerken parmaklarımızı sürttüğümüz her duvar, bakarak iç geçirdiğimiz her güzel gökyüzü nasıl bizi şu an bulunduğumuz noktaya getirmek için böyle mükemmelce dizayn edildiyse, merak etme sevgilim, buradan sonra, bu kadar yaklaşmışken de yaşanan her şey doğru yerde doğru zamanda gözlerimiz birbirine kenetlensin diyedir. Hiç şüphe duyma. Kızma bana sebep olduğum gecikmeler için...
Söz veriyorum, Julio Iglesias çalarken "öyle büyük bir tutkuyla öpeceğim ki seni, sanki doğduğun günden beri kimse öpmemiş gibi" ...
0 notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 10 months ago
Text
Devasa bir şehir hastanesinin Kardiyoloji binasının önünde gece üçte kaç tane insanın bir sigarayı söndürdüğü saniyenin hemen arkasından gelen saniyede diğer sigarayı yaktığını görseniz şaşardınız. Çok ironik, biliyorum. Ama çok gerçek. Hayatın aynı anda hem acı hem gerçek olan yanlarıyla yüzleşmek için hastaneler harika yerlerdir. Bunu biliyorum çünkü 2 gün sonra tam bir ay olacak.
Koca bir aydır burada kalıyorum. Artık herkesi tanıyorum. Servise çıkan asansörlerin önünde nöbet tutan güvenlikçiler artık "Sen hala mı buradasın?" diyorlar bana. Onlar geliyorlar, gidiyorlar, nöbetleri değişiyor, saatleri şaşıyor, bazen gündüz görüyorlar beni bazen gece, her şey değişiyor ama bir şey değişmiyor. O kız hala burada.
Benimle beraber izliyorlar onlar da. Benim üzerime kaç kişi geldi, yoğun bakımlardan odalara alındılar, odada beklediler, taburcu oldular ve gittiler. Benimle beraber sayamadılar onlar da. Güvenlikçiler, hastane kafeteryalarının çalışanları ve benim kadar uzun kalanlar, bazen konuşarak bazen hiç konuşmayarak çok iyi tanıyoruz artık birbirimizi. Dinlediğim her hayat hikayesine şaşıyorum. Benim hikayemden haberdar olanlar da bana şaşıyor. Hatta biraz acıyorlar. Çünkü genelde yaşlılar. Refakat ettikleri hastaları da öyle. Bu kadar uzun, tek başına refakat ettiğini gördükleri tek genç insanım. Halime üzüldüklerini görebiliyorum ama etkilenmiyorum. Burada hepimiz birbirimize üzülüyoruz. Burada hepimiz birbirimiz için dualar ediyor ve ertesi gün yine birbirimizi bu kapıda görüyoruz. Yüz ifadelerimizden, duruşlarımızdan, bugün biraz çene çalmak için iyi bir gün mü yoksa değil mi, bir saniyede anlayabiliyoruz. "Gecenin üçünde yalnız başına sigaraya inen refakatçiler" olarak artık insan sarrafıyız. Artık yoğun bakımın önündeki koltuklarda ağlayan insanların yanından ifadesizce geçiyoruz. Onlara lazım olanın su olduğunu düşünürsek su veriyoruz. Yemekse yemek. Biraz olsun konuşmaya bu denli ihtiyaç olup aynı anda susmaya da bu kadar ihtiyaç olan tek yer burası bu koca evrende. Kendi çapımızda ve bu binadan oluşan küçük evrenimizde hepimiz muhteşem gözlemcileriz. Birbirimizi aynı anda hem seviyoruz, hem birbirimize merhamet besliyoruz hem de birbirimizi bir daha görmek istemiyoruz. Hiçbirimiz bunu dillendirmiyoruz. Hepimiz her şeyi biliyoruz...
Çünkü ben koca bir aydır buradayım. Kafeteryada çalışan çocuk bana aşık. O sigara kullanmıyor. Ben gece 3te sigarayı söndürdüğüm saniyenin hemen arkasından gelen saniyede diğer sigarayı yakıyorum.
2 notes · View notes
bulutlarinuzerindeyolculuk · 10 months ago
Text
Bahçeli 7de yürüyorum. Yine yürüyorum. Ben her zamanki gibi yürüyorum. Kulağımda daha önce belki yüzlerce defa dinlemiş olmama rağmen tam o an bana ilk kez duyuyormuşum gibi gelen bir Sezen Aksu şarkısı çalıyor. İnsanlar hızla geçiyor yanımdan. Hepsi çok genç biliyorum. Beni anlayamazlar biliyorum. Ben onlar oldum yıllarca. Başka başka şehirlerde başka hikayelerle boğuşurken birçok defa onlar oldum. Onlar hiç ben olmadılar ama. Olsunlar da istemiyorum. Kimse benim tam bu anda bu caddede yaşadığım şeyi yaşamamalı.
Burası Ankara Bahçelievler. Hepsi 20lerinin başında biliyorum. Ben de bu caddeleri 19-20-21ken onlar gibi yürürdüm. Bazen gençlik arkadaşları adımlıyor olurdu yanımda. Bazen çok kalabalık olurduk. Bazen 3 kişiden oluşan bir ekip olurduk. Problemlerimiz konuşup çözene kadar nasıl da büyük görünürdü gözümüze. Önce buluşur, sonra oturur, konuşur, her şeyi oturduğumuz o masada ya da bankta bırakır, sonra da yürürdük. Peşimize takılan bir köpeğe de denk geldik mi, o zaman değmesinlerdi keyfimize. O zamanlar öyle olurdu. Problemlerimiz büyüktü ama dünyamız da büyüktü. Nefes alacak çok yer vardı hala. Şimdi ben bildiğim bu yerlerde, Bahçeli 7de yürüyorum. Yine yürüyorum. Ben her zamanki gibi yürüyorum ama artık eş zamanlı olarak nefes alamıyorum. Bir dostla belki 5 belki 10 dakika önce öpüşüp ayrıldım halbuki. Evine döneceği köşede vedalaştım onunla. O evine gitti. Ben nereye gittiğimi bilmiyorum. Gittiğim ev benim değil. Ankara'yı bırakıp döneceğim şehir benim şehrim mi bilmiyorum. Herhangi bir yerde barınabiliyor muyum, bilmiyorum. Gençliğime, yıllarıma, bu Ankara ziyaretimde burada yaşadıklarıma ağlamıyorum. Kendime acıdığımdan ağlamıyorum. Anılarımda kaybolduğumdan ağlamıyorum. 7. Caddenin ışığı ve gürültüsü yüzünden ve yanımdan geçen yüzlerce taze yaşamın coşkusunu gözlemleyebiliyor ve sezebiliyorum diye ağlamıyorum. Nefes alamadığım için, ait olamadığım için ağlamıyorum. Uğradığım adaletsizliklere ağlamıyorum, hissettiğim yoğun acıyla baş edemediğim için ağlamıyorum. Ben, niye ağladığımı bilemeden, Sezen Aksu öyle içli içli Ah Kavaklar, Ah Kavaklar! dedikçe, kendimi tutamıyor ve yıkıla yıkıla ağlıyorum. O yola hayatımdan ve kimliğimden koca bir parça bıraktığımı hissederek, yürümek zorunda olarak, bir yere dönmek zorunda olarak, o caddeye öylece çöküp kalmayı deli gibi istememe rağmen yapamayacağımı çok iyi bilerek, kendi başımı kendim okşamak zorunda olduğumu çok iyi bilerek karşıdan karşıya geçiyorum. Ne gözyaşlarıma ne devam eden hızlı adımlarıma müdahale etme gereği görmüyorum. Benimle ilgili bir şeyler daha öldü orada biliyorum. Ben dahil kimse geri getiremeyecek biliyorum.
1 note · View note