Text
bir cinayet işlediğinin farkında bile değil dilin*
3K notes
·
View notes
Photo


"seni seyretmek, dünyadaki bütün güzellikleri bir arada görmek gibi."
1 note
·
View note
Text
Ah, nasıl bir adamsın. Nasıl bir ay ışığısın ki gözümü kapattığımda doluyorsun hücrelerime. Sarhoş olmak seni sevmekle eş değer. En güzel şuur kaybım, en savunmasız anım, en çılgın cümlemsin.
Ellerinde hayat var sevgilim hala haberin yok. Ellerini tuttuğumda yaklaşıyoruz o hayata. Dokundukça yeni bir kapı açılıyor ellerinden geleceğe.
Gözlerin.. Nasıl bir anlatmak bu. Belki bin cümle kursan bir bakışın etmez. Her baktığında elimi ayağıma dolandıran bir büyün var hala farkında değilsin sevgilim. Öfkeni, kırgınlığını, arzularını, utancını hatta nasıl güzel sevdiğini bile anlatıyorlar bana uzun uzun. Gözlerin benim en güçlü yanım, en cesur halim.
Kokun gelir ansızın burnuma. Kokun fotoğraf albümü gibi canlandırıyor bütün güzellikleri gözümde. Her nefesimde seni hissediyorum, aldığım her nefes bizim için.
Gözbebeklerimi dudaklarına indiriyorum, tüm bedenim seni bağırıyor çığlık çığlığa. Ellerime yutkunuşuma hakim olamıyorum, nefesim kesiliyor. Dudakların nasıl bir bilmece sevgilim söyler misin? Gözümde hep bir Eskişehir gecesi.
Ve eminim sevgilim, sen hala bunun da farkında değilsin. Sakallarında huzurlu harika bir manzara var. Her izlediğimde sakinleşiyorum, dilimde de bir şarkıyla devam ediyorum izlemeye.
"Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel, seni almazsam gözlerim açık gider. Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel, yoluna adadım ömrümü ben, gel kaçma güzel."
Ve yine sen sevgilim, bu evrendeki en güzel manzarasın. Tıpkı o sevdiğimiz Ankara manzarası gibi.
2 notes
·
View notes
Text
20 yaşımda, eline cesaretimi alıp geldiğin ve beni her konuda yüreklendirdiğin için teşekkür ederim.
0 notes
Text
“-birini seviyorsan güveneceksin. -kötü bir şey yapsa bile mi? -asıl kötü bir şey yaptıysa, birini seviyorsan diyeceksin ki, "yaptıysa başka çaresi kalmamıştır,”
3K notes
·
View notes
Text
Birine teslim ediyorsunuz kendinizi. Herkesten sakladığınız çocukluğunuzu anlatıp, yeniden çocuk oluyorsunuz. Sürekli gülen o maskenizi çıkarıp, anlatıyorsunuz sizi üzen, kıran, yoran anılarınızı, yeniden ağlıyorsunuz. Hep güçlü göstermeye çalıştığınız yönlerinizin aslında ne kadar zayıf olduğunu gösteriyorsunuz, teselli versin diye değil, anlasın, ordan vurmasın diye. Koşuyorsunuz, zıplıyorsunuz, gülüyorsunuz, düşersiniz tutacak güveniyorsunuz. Cesurlaşıyorsunuz, özgürleşiyorsunuz. Koyduğunuz kurallar, edebiniz, aileniz ikinci sıraya geçiyor, o ilk sıraya. Gocunmuyorsunuz. Çıkarıyorsunuz şimdiye kadar kimseyi ondan çok sevmediğiniz adamın karşısına, seviyorum diyorsunuz. Ondan daha çok sevmeye başlıyorsunuz. Şimdiye kadar en değerliniz olmuş adam yerine aşık olduğunuz adamı tercih ediyorsunuz. Aklınız, mantığınız geçemiyor önüne. Sığınıyorsunuz ona, geçecek düzelecek desin diye değil, sarılsın diye. Çünkü o sarılınca herşey hafifliyor, biliyorsunuz. Korkmuyorsunuz, o sizi her zaman herşeyden koruyacak, çünkü o korkmaz hiçbir şeyden, siz de korkmamalısınız. Nasıl onu seviyorsanız, onu o yapan insanları da seviyorsunuz, yeni bir aileniz oluyor, hissediyorsunuz. Keşfediyorsunuz, şehirleri, sokakları, müzikleri, geceleri, ellerini, sakalını, yüzündeki çizgilerin hikayesini, sevdiği yemekleri, en sevdiği rengi, hayallerini öğreniyorsunuz, ortak olup karışıyorsunuz hayatına sorgusuz sualsiz. Belki hata yapıyorsunuz bu kadar içinde olarak ama kendinizi ondan ayrı düşünmeyi başaramıyorsunuz. Bakıyorsunuz gözlerine, içiniz kıpırdanıyor, beyin devreden çıkıyor. Tüm bedeniniz saçmalıyor. Utanıyorsunuz, salaklaşıyorsunuz. Sizde yarattığı etkiyi durdurmak için çabalıyorsunuz, olmuyor. Her dokunduğunda aynı şeyler oluyor, önüne geçemiyorsunuz. Sonra siz dokunuyorsunuz, ellerine yüzüne, huzur içinize doluyor, zaman kavramı anlamsızlaşıyor. Kaçırıyorsunuz gözlerinizi, anlamasın bu kadar sevildiğini, gitmesin, giderse yapamazsınız, biliyorsunuz. Dalıp gidiyorsunuz ona o başka birşeyle uğraşırken, düşünüyorsunuz, size ne yaptı, ne oldu, nasıl oldu. Cevapları yok. Oldu işte. İzlemeye devam ediyorsunuz daha çok seviyorsunuz, izlemeyi ayrı onu ayrı seviyorsunuz. Hep kurduğunuz hayallerden, geleceğinizden vazgeçiyorsunuz bir çırpıda. Sadece onu istiyorsunuz, aslında bu kadar yalın. Sonra yeni hayaller kuruyorsunuz, hepsinin adı o. Arsızlaşıyorsunuz. Dile getiremeyeceğiniz şeyleri söyler oluyorsunuz. Asla yapmam dediğiniz şeyleri yaparken buluyorsunuz kendinizi. Düşünmüyorsunuz sonra ne olacak, çünkü ne olursa olsun pişman olmayacağınız her duyguyu, her hissi size o yaşattı. Şimdiye kadar hiç bu kadar şuursuz olmamışsınız ve böyle yönetilmemişsiniz. Kimsenin sözlerini bu kadar değerli görüp uygulamamışsınız. Sırf o dedi diye birçok şeyi değiştiriyor, değişiyorsunuz. Kırılıyorsunuz, ufak bir sözü bile canınızı yakıyor ama sesinizi çıkarmıyorsunuz. İçini biliyorum ben onun, o öyle demek istemez deyip kendi kırılmışlığınızı kendiniz onarıyorsunuz. Özlüyorsunuz. Bir gün, bir saat görmeyince değil, yanınızdayken bile özlüyorsunuz. Görmek istiyorsunuz, duymak istiyorsunuz bazen onun sesinden sevildiğinizi, özlendiğinizi, en çokta hissetmek istiyorsunuz. Özledim dediğinde görüşelim desin istiyorsunuz. Değerli hissetmek istiyorsunuz. En olmadık anda bile aklına gelip, arasın, sesinizi duysun istiyorsunuz. Ve seviyorsunuz. Herşey normalken bile saatlerce özledim diye ağlayacak kadar çok seviyorsunuz. Sırf 5 dakika görmek için yanına gidip görmeden dönmüş olsanız bile o ihtimali seviyorsunuz. Herkesten, kendinizden bile vazgeçecek, canınız yansa bile beraber güldüğünüz bir saniyeye bile şükredecek kadar çok seviyorsunuz. Bir kibrit kutusunda kalan tek kibrit kadar değerli hissedip tek hamlede kül olacak kadar yürekli seviyorsunuz.
0 notes
Quote
Sen hâla küçük bir kız çocuğusun, bir adamı bu kadar sevmek akıl işi değil. Yapma ziyan olacaksın.
(via halabitmedibumasal)
10K notes
·
View notes