Text
“Sana verdiğim kıymeti merak et, ama tahmin etme. Beklentiler yormuştur hepimizi, yeni bir hüsranı elin ya da kalbinle çağırmaya ne gerek var. En güzeli, sürprizdir. Bu da sana sürprizim olsun. Seviliyorsun…”
9 notes
·
View notes
Photo

Âb-ı hayât akar gider
Dağı taşı yıkar gider
Bu dünyâ bir penceredir
Her gelen bakar gider
61 notes
·
View notes
Text
Yaradan...Ve O'nun en güzel eseri, Zatiyle tek olan Yaratıcı'nın koskoca insan ehramın da ve en yüksek noktada halkettiği insan ... SEN !
5 notes
·
View notes
Text
Bazı şehirleri özlemek, tek gözlü bir odaya toplaşıp, annenin yaptığı sıcak tarhana çorbasıyla ısınmayı özlemek gibidir. O şehirlerin sokakları, annenin ellerine benzer. Ağrıdan çatlayacak gibi duran alnını okşar durur gecenin bir yarısında. Annelerin duası varsa, şehirlerin de duası vardır mırıldanıp durduğu. Bu baş ağrılarım beni öldürecek biliyor musun? Kalk Kudüs’e gidelim.. Allah şehrine gidelim. Allah bizi gözetsin, korusun, kollasın Kudüs hatırına. Kalbimizin ağrısı, başımızın ağrısı, ruhumuzun ağrısı hafiflesin şehre yaklaştıkça. Tarhana çorbası içer gibi içimize çekelim, gökyüzünde yaratılıp yeryüzüne indirilen bu şehrin sokaklarını. Kudüs’ün bulutlarından tespih yapıp “subhanallah” çekelim. Peygamber sükunetine erelim şehrin sokaklarında. Tur’a çıkalım. Bağıralım boğazımızı yırtarcasına; “Rabbimiz biz de aşk ehliyiz bize de yüzünü göster!” Tur Dağı paramparça olsun, kalbimiz paramparça olsun aşktan. Kalk Kudüs’e gidelim.. Yahya peygamberin yanında büyüsün çocuklar. Elleri taş tutacak yaşa gelsin. Kalpleri aşk tutacak yaşa. Sokaklarına atalım kendimizi. Adımızı söyleyelim kontrol noktalarında. Horlanalım, ezilelim, bekleyelim saatlerce. Vazgeçmeyelim inatla. Kalk Kudüs’e gidelim.. Çöp bidonlarının arasında dolaşalım. Bak şu küçük çocuk var ya vuracaklar onu! Hani babasının arkasında duran. Başını babasının sırtına dayayan çocuk. İşte o! Vuracaklar birazdan onu. Çöp bidonlarının arasında dolaşalım. Endişe etme çocukların kalbine değen kurşunlar sekmezler hiçbir yere. Mescide gidelim. Yıkılacaksa üzerimize yıkılsın boşver. Sen elimi sıkı tut korkma. Mescide gidelim. Bir bayram namazı kılalım şehirle birlikte. Zekeriya’nın yanında saf tutalım. Ve Musa’nın ve İsa’nın ve Yakup’un. Bekle birazdan Ömer de gelir buralara. Şu beyaz sakallı adamı görüyor musun? İşte onun tekerlekli sandalyesini itelim birlikte. Nereye gitmek isterse oraya. Hayfa’dan aldığımız portakalları ikram edelim, o çok sever. Birlikte Zeytindağı’na çıkalım şehre bakalım doya doya. Kalk Kudüs’e gidelim sevgilim… Allah bizi gözetsin, korusun, kollasın Kudüs hatırına. Kalbimizin ağrısı, başımızın ağrısı, ruhumuzun ağrısı hafiflesin şehre yaklaştıkça…
3 notes
·
View notes
Text
“İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım.”
1 note
·
View note
Text
Bir bakmışsın dinlediğin şarkı anılara gidiş dönüş biletin olmuştur
1 note
·
View note
Text
Yerle bir oldu hayallar geçmiyor tümsekten 👌
2 notes
·
View notes
Text
Ne demiş şair; Kalsaydın bir çay içimi, Sen çay dökerdin Ben içimi...
1 note
·
View note
Text
Yaradan...Ve O'nun en güzel eseri, Zatiyle tek olan Yaratıcı'nın koskoca insan ehramın da ve en yüksek noktada halkettiği insan ... SEN !
5 notes
·
View notes
Text
Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda İkinci kez söz verdim Birinciyi tutamamıştım ama İkinci sözümü tutacağıma söz verdim
0 notes
Text
Madem ki yaşam bu
Madem ki taşın taş olmaktan öte bir umarı yok
Bir türkü söyle kadınım
Yürüsün dünyaya mutluluk.
0 notes
Quote
Koro Yaşamdan başka ölüm yoktur Mutluluk çocuklara mahsustur Onların da ölümleri damla damla Birikir aylarla, yıllarla Yürüdükleri yollar bir tabuta dönüşür Her insan kendi tarihiyle başbaşa Boyuna dünyayla ilgili kitaplar okur Sokağa bir ilmek gibi açılan camlarda Bir katılma isteğinin acısını dokur Kendi ayakizlerine basar oysa Kendi kendine konuşarak büyür Ben Keşke yeniden doğmak gibi bir şeylere inansam Biri önümdeki şu bira bardağını yenilese Ben söylemeden, çağırmadan Bacalardan yükselen duman Bir deniz köpüğüne dönüşse… Değişsin diyorum, her şey değişsin Hiçbir şey kalmasın ayakları üstünde Sen Ne güzeldin, uzayan hep uzayan ellerin vardı Bütün çocukların ağzıyla konuşur gibiydin Gözlerinden bir gül çıkarıp atamasan da Her bakışın bir gül dolgunluğuyla açardı Bunun için hiç uçurumlara yürümedin, denizleri bilmedin Duraklarda hep kendini bekledin Herkesin indiği otobüslere bindin usulca O Yalnızlığı bir uçurtmadır ki takılacak yer arar Denizlerin dibinde yürüdüğünü sanırsın Ruhu olan bir gölgedir, bedeni kimbilir nerde Önüne gelene kendi adını sorar Bunun için sözlükleri devretti birkaç kere Ölüm, denizde mahsur kalmış bir gemidir ona Her kıyıda fener olmak gibi alışkanlıkları vardır Biz Kuşların teyellediği bir göğün altında Birdenbire sökülen dikişler gibiyiz İplerimiz uçuşup duruyor havada Takacak yerimiz yok, boynumuzdan başka Siz Uzaksınız, niye böylesiniz, çoğul ve sessiz Tarihinizi kitaplara alınmayacak olaylardan seçersiniz Kapılarınızda çiçeksiz girilmez yazıları Sizin kanınızda aynalar dolaşmaz mı Kendi ölümünüzü gazete ilanlarından öğrenirsiniz Onlar Susmaktan yosun bağlamış ağızlarıyla Bir gün konuşmaya başlarsa, ne oldu Demeye kalmadan bir fotoğrafçı çağır Ve havada yakala seslerinin resmini Altına ayı, günü, saat, yazmasan da olur Ben İktidar akıyor nereye elimi atsam Irmakları deniz boğuyor, denizi toprak Ben de bir gün şair olursam Dersem ki artık enel hak Dünya beni gönderlere çekersen Ne olur, ne olur rüzgarsız bırak Sen Kirpiklerin tozlu dünyaya bakmaktan Çamurlar üstünde tüten buhur gibisin Yalnızsın, üzgünsün ve kederlisin Yaşam akmaya başlıyor tırnaklarından Toprağın ve suyun bütün gizlerini belledin Seni gökyüzüne gömecekler bunun için O Bedeninin kaleleri, burçları var Geçilmez, yazıyor duvarlarında Ve bir çift meme ucu mazgallarında Biz Sevgilerimiz de rastlantısal, nefretlerimiz de Hep kendimize çarpıyoruz en olmadık yerlerde Siz Bir sabah postal sesleriyle uyandınız Diyelim ki akşamdan kalmaydınız- misal Önünüze kızarmış ekmek, bir bardak çay Radyodaki marşlara kulak kabarttınız Hapishanelerde dediniz yerimiz var münhal Onlar Ölülerini hep kefenlere sararlar Bir yaşam boyu sıkılı duran yumrukları Toprağın üstüne çıkmasın diye Koro İnce yazıyla yazılan bu şiir Kalın duyarlıklara seslenecektir Kimse yaşarken bir şey okumasın artık Ölümün şiir herkese yetecektir…
Ahmet Erhan (via geceyarisinidortgece)
10 notes
·
View notes
Text
“içimden dedim beraber yürüyelim olur mu varsın gemilerimizi taşıyamasın sular varsın yarı yolda uyuya kalsın bize gönderilen bahar.
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu varsın gölgemiz olsun hüzün dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını varsın annemiz olsun tütün hayat daha sert vursun yumruklarını.
içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi nedir yalnız bize yakışan bu serüven.
bu serüven ki bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri ve terketti bizi huzur denen sevgili kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında billur bir kuş gibi.
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu beraber yürüyelim olur mu”
3 notes
·
View notes
Text
“Yıkın çıplak ellerinizle dertlerinizi
Yarın enkazların üstüne
Geleceği inşa edeceğiz”
0 notes
Photo

Üzülme! Dert etme can!
Görebiliyorsan, Dokunabiliyorsan, Nefes alabiliyorsan, Yürüyebiliyorsan, Ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana Elinde olanlardan bahset can! Üzülme! Geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğin her ne ise; Bir bakarsın yağmurlu bir gecede, Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış. Bil ki Güzellikler de var bu hayatta. Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? “Hüzün olgunlaştırır.” “Kaybetmek sabrı öğretir.”
Şimdilerde bol bol dua ek. Hasat yakındır can! Kaderini sev! Varsa kederini de sev! Üzülme hastalıklarına, Gör, hangi günahlarına kefaret olacak. Terk edildin diye de üzülme, Demek ki sevebilecek bir yüreğin var. Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran. Buluttan nem kapma! Döküver kirpiklerinden sonbaharı, Bir gün ama bir gün mutlu tebessümlerle kol kola gireceksin. Koklayacaksın yağmur sonrası toprakları, Yükleyeceksin ruhunu kelebek kanadına. Uçacaksın semalara sevdiklerinle can! Kim demiş ebemkuşağı yedi renk? Bakmakla görmek arasındaki farkı çözdüğünde, Anlayacaksın ne demek istediğimi can! Sana tanınan süre üzülmeye değecek kadar uzun değil. Herkes gibi sende sonsuzluğa gün gelip kanat çırpacaksın, Hayatın telaşından insan pek farkında olmuyor ama. Kum saati alta doğru hızla akıp gidiyor. Henüz aşılmamış çok yolların var. Hiç mi güzellik yaşamadın? Ufacık bir hatırımda mı yok yanında? Hayatın ellerini bırakma! Küsme! Hadi mavilerini giyin çık dışarı! Denizle cilveleşen martılar gibi hayata kur yap! Yitirdiğin güneş için sevda türküleri söylemeye devam et! Ölümlüde olsa hayat, ölümsüz bakışlarla bak! Kaçmakla kurtulamazsın ki; Yalnızlıktan, hüzünlerden, hayattan Ayakta kalman gerek, yaşaman gereken can! Hayat senide içinde görmek istiyor. Hadi yaklaş!
Unutma ki; “Yapmadıklarının kazası yok!” Ve yine unutma ki; “Aydınlık,geceye hiçbir zaman yenik düşmedi” can!
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
327 notes
·
View notes