caissony

[caissony]

"ezdiğim kumlar geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar."

[caissony]

koordinat düzleminde iki doğru bir defa kesişir ve sonsuza kadar ayrılırlar.

[caissony]

bi arkadaşımın doğum gününü unuttuğumu zannedip gece gece arayıp NOLUR BENİ AFFET diye ağladım, bi şey anlatmaya çalışıyodu bana ASLA dinlemedim YEMİN EDERİM NASIL UNUTTUM BİLMİYORUM diye bağırarak ağlamaya devam ettim sonra o da BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM DEĞİL diye bağırdı baştan söylesene aq 

[caissony]

elli katlı bir binadan düşen adamın hikayesi.

her katta kendini rahatlatmak için şunu demiş içinden, “şimdiye kadar her şey yolunda. şimdiye kadar her şey yolunda. şimdiye kadar her şey yolunda. önemli olan düşüş değil, yere iniştir.”

[caissony]

bir sene önce asla yapmam dediğim ne varsa hepsini yaptım gayet mutsuzum keşke sözümde dursaymışım

[caissony]

pireye kızıp yorgan yaktım ve yorgan benim

[caissony]

kafalar dumanlı

[caissony]

durduk yere ağlayasım geliyo ya mesela bu portakallar niye ekşi al yine ağlıyorum

[caissony]

mesela bi' yol ayrımına gelmişim ya sağa ya sola gitmem lazım ama ben geri dönmeyi seçiyorum

[caissony]

sınavlardan neden kaldığımı açıklıyorum

[caissony]

sarhoş aklım, yarım ağzım. tam tersi değil. cumhuriyet caddesinde seninle dans etmek için yerde beş kere çırpınan ayaklarım. dönen başım, ceketine yapışık kollarım. gidersen bu şehirde baş edecek bin belayla ben ne yaparım? beni sevdiğini söylerken başını eğiyor, gözleri gülünce çukurlaşıyor. sevgisini dillendirirken utanan birinin dizlerinin üzerinden, tersten bakıyorum dünyaya.