Tumgik
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Martin Scorsese (November 17, 1942).
534 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
George S. Zimbel BOY AND GREAT DANE, HARLEM, c.1960 , 1991 Gelatin silver print
231 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Link
Bir elinde sigarası bir elinde mikrofonu , güzel müzik ve Turgut Uyar şiiri “ Denge “ söyleyen de Sezen ise , dinleyip gülümsemekten başka bir şey kalmıyor geriye
1 note · View note
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
2 Buçuk yıldır beklenen an geldi . Zoro sahne alıyor :)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Straw Hats + Wano Disguise(s)
↳“We cannot allow our identities to be exposed yet, so we’ll first assimilate with the inhabitants of this country…”
2K notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Adamlar hayalimi resmetmiş
Bkz : Senbernar
Tumblr media
14K notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
27K notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Şimdi sen güzelsin
Ama öyle az filan değil
Baya abartı haldesin
Sigara izmaritlerine bulaşan ruj'un
Ve şarap kadehleri ile uzaklara dalan gözlerin var
Bir de ben varım
Sen uzaklara bakarken,gözlerine bakacak kadar andaval
0 notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Elinde tuttuğu şarap kadehi
Ve bakışlarının beni sarhoş hale getirmesi
İkisi arasında bir bağlantı var sezdin mi ?
Yıllanmış güzellikleri içimiz de barındırıyoruz
Ben seni çok bekledim
Genelde şarap beyaz ve kırmızı olarak ikiye ayrılır
Ama ben sen de
28 yıllık maviliği tadıyorum.
Çok konuşulmuş Fransız şarapları bana çok yabancı artık
Deniz kenarında duruyor gibiyim
Sonra sonra fark ettim , konuşurken nefesinle gelen esintiyi
Bütün bu güzellikler bitecektir
Eminim
Birazdan kalkar gidersin
Ama dert değil severim ben yağmuru
Söyler misin doğal afet
O acıyı da güzel hale getirebilecek misin ?
0 notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur . Falan kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması , onlardan daha da köle olmasına engel değildir .
2 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Yapraklar sararıyorsa bunda şikayet edecek ne var ? Bırak gitsinler ve düşsünler . Zerdüşt , şikayet etme . Hatta onların altına sert bir rüzgar üfle . Yaprakları üfle Zerdüşt . Üfle de bütün sararmış ve solmuşlar senden daha çabuk uzaklaşsınlar .
3 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Hayatın getirdikleri karşısında kimi insan gülümser , kimi şükreder , kimi üzülür , kimi sessizleşir. Bizim gibiler ise rutin ve standart hallerde gidip içer. Bu demek değildir ki , biz üzülmeyen , gülümsemeyen ya da düşünmeyen gamsız insanlarız . Hayır biz yeri geldiğinde sarhoş olup , şu dünyadan uzaklaşmayı bilen insanlarız . Yine öyle akşamlardan birindeyiz , kutu gibi evimizden çıktık ve taksi beklemekteyiz . Zamanında bir kitap okumuştum , insan gökyüzünden mi korktu ki kendini betonlara hapsetti diyordu . Yine öyle hissediyordum , geceleri ayrı severim zaten . Gökyüzü açık , yıldızlar siyaha inat parlıyordu . Küçük prens herhangi bir gezegeni ateşe vermekle meşguldü , o da anlamıştı bu galakside ümit olmadığını sanırım diye gülümseyerek düşündüm.
1 note · View note
cernobillicay-blog · 6 years
Text
BENİ UNUTMA
unutmak kabus bazen, bazen hediye unutacağın varsa unut, ödüllendir kendini bağrışmalarımızı unut, ayılıp bayılmalarımızı kötü sözleri unut, öfkeyle savurduğumuz mesafelere takılıp sarılamayışımızı unut zamanı unut olanları olamayanları ve olamayacakları kadere hükmedip seni alamayışımı unut parkları unut, ağaçları ve teşebbüs ettiğim yalanları söylediğin yalanları unut söylediğim yalanları düş hepsini hafızanın bakiyesinden artanları hatırla!
uğruna yazdığım şiirleri hatırla bırakıp bırakıp başladığım sigarayı hatırla içlenip içlenip hiçbir yere sığamayıp sesinin gölgesine sığınışlarımı hatırla bir akşam aynı anda, telefonda muazzam bir ağrıyla ağladığımızı hatırla tamam istiyorsan unut beni geriye kalanlarımı hatırla!
seni sevdim gök girip kızıl çıkan bir kılıç gibi başlarda mahcup sona doğru şiddetli ‘beni sana doğurdu anam’ başka her şeyi unut bunu unutma
Beni unutma!
385 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Okumak üzerine
Dinler, insanlığa "kitap" ile verildi. Bu dinlerden halkımızın çoğunluğunun inandığı olan İslam, "Oku!" emriyle başladı. Ama bu dinlere inanan insanlar olarak bizler, kitaplardan iğreniyoruz. İlk emri "Oku!" olan bir dine iman ediyor belki bazılarımız... O dinin, farklı emirlerini yerine getirmeyi Müslümanlığın en birincil şartı görürken ilk emrini yerine getirmeden iyi Müslümanlar olabileceğimizi sanıyoruz. Namaz kılmanın, oruç tutmanın üzerine titrendiği kadar Kur'an'ın ilk emri olan "Oku!"nun üzerine titrenmedikçe, hiçbir ulustan hiçbir Müslüman'ın kaderi değişmeyecektir.
0 notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3K notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
39K notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Text
Tahta Putun Mektupları
Gitmeseydi.
Çok güzel bir hayatımız olabilirdi. Çok paramız olmazdı belki ama çok neşeli olabilirdik çok zaman. Oturup her akşam pek kimsenin bilmediği güzel filmler izlerdik, tatil günlerinde gidip rakı içerken dinleyeceğimiz plaklar seçerdik eski eşyalar satan dükkânlardan, kışları dışarıda kar yağarken ışıkları söndürüp evimizin perdelerini açardık sonuna kadar, Türk kahvesi yapardım ikimiz için. Hiç konuşmadan kahvelerimizi yudumlar, radyo tiyatrosu dinlerdik kar yağışını izlerken. Tiyatro ve kahveler bittiğinde, filmlerden konuşurduk, kitaplardan, sanattan, memleket meselelerinden, İkinci Yeni şairlerinden falan. Sonra ben birkaç dize okurdum ona Cemal Süreya'dan. O da çok sever çünkü Cemalettin Seber'i. Sevdiğimiz şeylerden bahsederdik işte hep. Ben en çok onu anlatırdım, ondan bahsederdim yüzüne karşı. Sonra usulca çekilip köşeme, ben öldükten sonra saklaması için bırakacağım mektuplardan bir tane daha yazardım. Dedikodusunu bile yapardık 17 numarada oturan komşumuzun. Uyuma vakti geldiğinde ise, ben saçlarına bir öpücük kondurup öyle dalardım cennet gibi düşlere. Zaten ona sarıldığım bir gecenin içinde cehennemin işi ne ki?
Ama gitti işte…
Bunlar o kadar naif tasarlanmış şeylerdi ki, bir başkasıyla yaşama fikri bütün bunları, mükemmel itici… Bunları bir başkasıyla yaşamaktansa, tek başına yaşayan, kimsesiz, aksi bir ihtiyar olarak yaşamak daha cazip, hayatını arabesk şarkılara ve rakı şişelerine gömen…
Bilmiyorum işte. Bilmiyorum. Ne tanrının varlığı umrumda, ne İsa'nın yaralı elleri için endişeleniyorum, ne de yaşama uğraşı…
Quantum fiziğini sikeyim, kahrolsun atomlar, nötronlar, protonlar. Uzay projeleri yerin dibine batsın, teknoloji çağınızı da alıp siktirin ulan burdan. Ben… Ben, başını omzuma yasladıktan, üşüyen ellerini Galata'nın dibinde ısıttıktan sonra nefesimle, bağırmıştım içimdeki bütün küfürbaz kavimlere;
“Durdurun dünyayı binecek var!”
Ama gitti işte… Gitti.
Siktir olup gitti. Bilinmezliğe falan değil, öyle tanıdık, öyle de bildiğim yerlere gitti ki. Damarlarımda dolaşan yüzlerce paslı çivi etkisi…
46 notes · View notes
cernobillicay-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Sene 1958. Yeditepe edebiyat ve sanat dergisinden bir köşe. Genç şair Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil adlı şiirinin ilk yayımlanışı.
2K notes · View notes