Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Seni hayatımdan çıkardım ama gecenin bir yarısı mesaj atmış mı diye uykumdan uyanmalarım hala geçmedi. Uyanıp öyle bir mesaj gelme ihtimali olmadığıyla her yüzleştiğimde tekrar en baştan mahvoluşum da.
Seni hayatımdan çıkardım ama güzel bir müzik duyduğumda seninle dans etme isteğim hala geçmedi.
Seni hayatımdan çıkarsam da çıkarmasam da senin omzunda senin için ağlama isteğim hiç geçmedi.
Senin en iyi halini sevmişler, ben senden her kötülüğü görünce de sevdim.
Seni ellerinle çiçekler toplayıp verirken sevmişler, ben ayaklarınla benim çiçeklerimi çiğnerken de sevdim.
Sen kırmızı halılarla karşılarken sevmişler, ben uzun yollardan geçip geldiğim soğuk bir kış gecesinde kapını yüzüme kapatırken de sevdim.
Sen üşümesinler diye üstlerini örterken sevmişler ne güzel, ben ağladığım duyulmasın diye yorganı kafama kadar çekerken de sevdim.
Yaşım yirmi beş, sana kırk beş yıldır aşığım. Yaşım yirmi beş sana kırk beş milyon kere aşığım. Yaşım yirmi beş, sana ıssız bir yolda yalnız yürürken aşığım. Yaşım yirmi beş sana sayamayacağım kadar farklı yüz görürken aşığım.
Canımın içi bazı şeyler seni çok sonra epey sonra vuracak.. bazı pişmanlıklar sana epey sonra bir sabah saatin beşinde sigara yaktıracak.
Canımın içi sen daha çocuksun başka kollarda saklandığını sandığın pişmanlıklar seni epey sonra, bedenen iki kalben tek kişi yattığın o yataktan kaldırıp pencere aralatacak.
O yaktığın sigara benim, o araladığın pencere benim, canımın içi vurulduğun yerlerden öpmek için orada olacağım.
O yaktığın sigara benim, o araladığın pencere benim ama vurulduğunu görmek için de, vurulduğun yerlerden öpmek için de çok çokkk uzakta olacağım.
Canımın içi sen bunları hakettin de, ama elini kalbine koy da öyle de.
1 note
·
View note
Text
Nefes aldığınız sürece en derinde ki sızınız nedir desem... Çoğu kalbindeki izleri gösterir değil mi? Ağrı sanki hep ordadır. Dert orasıdır... Ama derman dertte saklıdır. Bir gün öyle bişey olur ki.. biri gelir... Hazırlıksızsındır. Seni öyle sarar sarmalar, öyle içine işler. Öylee SEN’dir ki... Karşı koyamazsın! Zamanla dünü unutturur. Bugünün zaten buluttur... Yarının meçhul. Çekinmeden yıkar sınırları. Ne kadar tabun duvarın egon varsa yerle bir eder! Artık kontrol sende değildir. Girdap gibidir o kuyu... Kaçamazsın,kovamazsın,gidemezsin. Hayal kırıklıkları,kalp sancıları,gözyaşları içinde el açtığında anlamaya başlayacağın bir sevda savaşının içindeyken, aslında yepyeni bir SEN’in ortaya çıktığını göreceksin. Çünkü o ‘gelen’in görevi buydu.. Senin kendinde görmediğin,görüp üzerinde durmadığın yada ‘asla’ deyip kabul etmediğin her halini sana göstermekti. Seni SEN ile yüzleştirmekti. O sana ‘ben eski ben değilim’ dedirttirendi. O senin kimyanı değiştirendi. O senin RUH EŞİN’di.
Gerçekten ben eski ben değilim çok değiştim.Bazen bu halimi hiç sevmiyorum keşke değişmeseydim desem de bunları yaşamam gerekiyomuş biliyorum. Bütün duygularımı dibine kadar yaşadım acısı bile güzel. Korkum ise bunları bir daha hissedememek. Ondan öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılsam da beni ne kadar üzse de o da benim gibiydi ben onun hislerini düşüncelerini hep kalbimde hissettim onu hep anladım bu yüzden hiç kızamadım. Ruh eşim olduğunu söylemiştim ona da.. ruh eşini sonsuza kadar hayatımızda kalacak olan biri sanıyordum ve bu yüzden çok afalladım. Ama anladımki sonsuza kadar bana eşlik edecek olan şey ruhum üzerindeki etkisi ve bende yarattığı dönüşümmüş.
Didaktik konuşmayı sevmiyorum. Bu iyimserliğim bazen sinir bozuyordur, tahmin edebiliyorum. Polyanna diyorlar bana ama biraz dikkatli bakarsanız Pollyanna gibi değil de pragmatik davrandığımı görebilirsiniz. Geçmişte karamsar, suçlu, pişman, depresif, negatif olduğum hiçbir anın bir kârı olmadı bana. Örneğin astroloji. Sıkça buna sardığımdan beri mutsuzum, nereden bulaştım diyenleri görüyorum. Haritadan “sürekli” şikayet ediliyor. İşte bu noktada transitlere/konumlara geniş bakmayı tercih ediyorum. Çünkü astrolojiyi yalnızca aşk ilişkisi için kullanmıyorum. Öte yandan “başkalarının yaptıkları bana referans olmaz, kötüye kullananlar var” diye gördüğüm faydayı yabana atamam. Yani kimin nasıl yaklaştığına, ne için kullandığına bakmıyorum. Bana faydası nedir, bu önemli. Bunu yaparken de negatif bir tutumu reddediyorum. Realizm bu değil. Realizm kişinin gücünün, beynin farkında olmayı gerektirir. Burada karamsarlığı gerçekçilikle karıştıran birçok kimseden farklı olarak kendi karanlıkllarımın üzerine gittim. Halen devam ediyorum. Gerçekçi olmak budur. “Şikayet etmeden yüzleşmek”
Hayat zor, haritam berbat dediğinizde gerçekçi değil de sorunlardan kaçarak kendinizi kandırmış oluyorsunuz. Çünkü durumu değiştirmek için bir şey yapmıyorsunuz. Ben umudu seçtim. Ne olursa olsun hayat zor olmak zorunda değil. Ben de kolaylaştırmak için elimden geleni yapacağım.
Herkese kendi kalbi gibi birini diliyorum! Güzel kalpler muhatabını bulsun. Kötülere kötüler. İyilere iyiler. Her ortamda ve her konuda, bahçelerimiz çiçek görsün artık.
0 notes
Text
Seni hayatımdan çıkardım ama gecenin bir yarısı mesaj atmış mı diye uykumdan uyanmalarım hala geçmedi. Uyanıp öyle bir mesaj gelme ihtimali olmadığıyla her yüzleştiğimde tekrar en baştan mahvoluşum da.
Seni hayatımdan çıkardım ama güzel bir müzik duyduğumda seninle dans etme isteğim hala geçmedi.
Seni hayatımdan çıkarsam da çıkarmasam da senin omzunda senin için ağlama isteğim hiç geçmedi.
Senin en iyi halini sevmişler, ben senden her kötülüğü görünce de sevdim.
Seni ellerinle çiçekler toplayıp verirken sevmişler, ben ayaklarınla benim çiçeklerimi çiğnerken de sevdim.
Sen kırmızı halılarla karşılarken sevmişler, ben uzun yollardan geçip geldiğim soğuk bir kış gecesinde kapını yüzüme kapatırken de sevdim.
Sen üşümesinler diye üstlerini örterken sevmişler ne güzel, ben ağladığım duyulmasın diye yorganı kafama kadar çekerken de sevdim.
Yaşım yirmi beş, sana kırk beş yıldır aşığım. Yaşım yirmi beş sana kırk beş milyon kere aşığım. Yaşım yirmi beş, sana ıssız bir yolda yalnız yürürken aşığım. Yaşım yirmi beş sana sayamayacağım kadar farklı yüz görürken aşığım.
Canımın içi bazı şeyler seni çok sonra epey sonra vuracak.. bazı pişmanlıklar sana epey sonra bir sabah saatin beşinde sigara yaktıracak.
Canımın içi sen daha çocuksun başka kollarda saklandığını sandığın pişmanlıklar seni epey sonra, bedenen iki kalben tek kişi yattığın o yataktan kaldırıp pencere aralatacak.
O yaktığın sigara benim, o araladığın pencere benim, canımın içi vurulduğun yerlerden öpmek için orada olacağım.
O yaktığın sigara benim, o araladığın pencere benim ama vurulduğunu görmek için de, vurulduğun yerlerden öpmek için de çok çokkk uzakta olacağım.
Canımın içi sen bunları hakettin de, ama elini kalbine koy da öyle de.
1 note
·
View note
Text
O kendi koluna, bacağına, kendi saçına, başına, kendi ağzından çıkan sese düşman. Kendine aynada bakmaya tahammülü yok. Uyuduğu geceye, uyandığı güne düşman. Sen ona can veremezsin, o senin iyi niyetine bile düşman.
O unuttuğu her şeye kızgın, hatırladığı her şeye de kızgın. İyi olan şeylere ve kötü olan şeylere de kızgın. Sen ona gülen bir yüz veremezsin, o dünyadaki bütün dişlere kızgın, bütün gamzelere kızgın.
Onun yeri dibin en karanlık köşesi. Bu onun seçimi demeyi öğrenmek lazım. Tutup kollarından kendi aydınlığına çekersen seni de siyaha boyar. Kimsenin çöplüğünü bir dal çiçekle mis kokutamazsın.
Onun karnı hep tok. En güzel yemeklere tok, baharda açan çiçek kokusuna tok, bi lokma güzel söze tok. Sen onu sevginle falan doyuramazsın güzel kalplim. O annesinin şefkatine bile tok.
İyi geceler.
-
0 notes
Text
Birşeylerin değişeceği duygusu sıkıştırıyor içimi..
Ne değişecek ?
Nasıl değişecek ?
Neler getirecek bana?
Öyle meraklı ve bir o kadar ürkek...
Öyle heyecanlı ve bir o kadar korkağım..
Bir yanım da düzenim bozulacak korkusu haykırırken ,
Diğer yanım diyor ki ‘hangi düzen?’
Kaç tren kaçırdım varmak için?
Kaç gemi yaktım?
Kaç iflah olmazın elinde harcandı yürek?
Kaç kendini bilmezle savaştın olur olmaza?
Söylesene ‘hangi düzen?’
Şimdi bir sigara yakıp koydum avuçiçim arasına yüzümü...
Yeniden küllerden doğma zamanı dedim
Yeniden...
sen ilk yapmıyorsun ki bunu..
evet dayanıklısın ama bu defa biraz yorgun..
Hayırların içindeki şerleri görmeye niyet ederek
Şerlerin içindeki hayrı yaşamak için şimdi adımlarım!
Evet yorgun ama korkusuz
Evet yaralı ama inançlı
Evet sancılı ama cesur
Her şey güzel olacak
Şimdi dönemeçte kader...
Heybende ki tüm acılara,tüm bedellere,tüm gidenlere teşekkür edeceğin zamanlara doğru yolculuk
Yol uzun...Yol çetin... Değer mi? Değer !
Zahmetsiz olmaz...
16.08.2020
0 notes
Text
Herkese aşık olabiliriz.. bir katile, yalancıya, kötü bir insana... ama herkesle evlenemeyiz. Aşıkken evlenmeyin. Aynı evde yaşamak güçlü kişilik ister. İster 3 ay, isterse 30 sene sürsün evlilik bitiyorsa zaten olmamıştır. Genelde hep idare edilmiş, bastırılmış ya da yok sayılmıştır. Aşk, irade dışındadır. İki kişiye gelir ve evliliğe hazırlar ama evlilik için aşk değil akıl gerekir. O da herkese nasip olmaz. Bakın etrafa, büyük aşk diye başlamış sonra büyük büyük boşanmalarla bitmiştir. Aklınızı kullanın yanlış insalara duygusal yatırımların yapıldığı zamanlara geldik. Yalnızlık arttıkça yanlış kararlar da artacak... dilerim hayatınıza egolarından arınmış, düşünerek konuşan, aranızda kilometrelerce mesafe olmasına rağmen yanınızdaymış hissi veren, kaybetmemek, incitmemek için itinalı davranan, ne kadar teşekkür etseniz de az geleceği insanlar girer. Yaşamın en kolay yanı bu güzel insanlar çünkü.
13:50 21.07.2020
0 notes
Text
Pergel
Benim bir ilişkide en sevdiğim evre, yavaş yavaş birbirine benzeme evresiii. Birbirinizin davranışlarını, mimiklerini, dokunuşlarını, kelimelerini bile ayıramıyorsun zamanla aynı anda aynı tepkiyi veriyorsun mesela. Aynı şeyden birlikte gerçekten mutlu olduğunu hissedebiliyorsun. Sana sormadan neyi nasıl sevdiğini ve ne istediğini bilerek yapıyor karşındaki. Gerçekten tanıyor olma hissiyatı. Konuşabiliyorsun, değiştirmiyorsun karşındakini ve değişsin de istemiyorsun. Aşk çok güzel ve sonsuz. Sevgi çok güzel sevmek sevildiğini hissetmek. Her şeye göğüs gerecek güçte hissedebiliyorsun kendini, baş edebilecek. Bu sadece sana hissettirilen değil kendi öz saygın ve öz sevgin elbette. Harmanlanıyor.. birbirine karıştırmamak gerekiyor. Sınırları çizmek, dürüst olmak. Bazen her şey yolundan çıkar bazen hiç olmasını istemediğin şeyler olabilir ve bazen geri dönüşü de olmayabilir. Bunlar için kendine kızma. Ders al ve sakla. Ama ben eminim ki gerçek sevgi hep seninle oluyor. Gerçek olan his bitmiyor. Bırakılmıyor ve seninle yaşamaya devam ediyor... işte bence bunu kabullenip devam etmek kabullenişlerin en güzeli. Senin olan sevgi seni bulacaktır.
Şimdi ömer hayyamın pergel şiirini okursunuz belki...
30.05.2020 00:49
0 notes
Text
Merhabaaa umarım harikasınızdır 😇 Size bir efsane anlatmaya geldiiim, biraz muhabbet edelim hadi.
Kıbrıslı heykeltıraş Pygmalion, fildişinden bir heykel yontmuş, bir kadın heykeli. bütün kadınlardan nefret ediyormuş fakat kendi yonttuğu güzelliğe aşık olmuş kısa zamanda. Ama sevgilisinin küçük bir kusuru varmış, soğuk ve cansız. Pygmalion, rüyalarında onun canlandığını görürmüş hep. Durumu uzaktan izleyen aşk tanrıçası Venüs, "büyük bir iyilik" yaparak heykeli canlandırmış..
Bence mutlu son olsa da, bu efsane gerçek olsaydı eğer Pygmalion Venüs'e yalvararak ondan eski cansız ve soğuk sevgilisini yani o sureti kendisine iade etmesini isterdi.
benzer bir hikaye daha var... çok yalnız bir genç adam gün doğmadan gölün mavi sularında kendisini seyrederken suların koynundaki ikizini çıkarmak istemiş oradan ama başaramamış. Bunun üzerine bir genç kız heykeli yapmış. Sonrası tipik Pygmalion davranışı; yonttuğu heykele aşık olur ve öykü işte, heykel canlanıırrr. Ama genç adam sevgilisinin ruhunu yapamamış ve aklı hala sudaki görüntüdeymiş.. Üstelik şimdi baktığı suda hem kendisinin hem genç kızın görüntüsü varmış. Sudaki görüntüsünün varlığına dayanamayan kız huzursuz olunca, genç adam her ne kadar "siz ikiniz aynı şeysiniz" dese de ikna edemememiş ve sevgilisi tarafından terkedilmiş.
Genç adamın gitmek üzere olan kıza "ben sensiz yapamam" demesi ayrıntı, önemli olan kızın sudaki kendi görüntüsü ile rekabet etmeyi göze alamamış olması. Bir başka deyişle aslımızın görünüşümüze, gerçeğimizin imajımıza isyanı.
Çünkü aşk bir pygmalion rüyasıdır. Oluşturulan imaj karşısında kehanetin gerçekleşmesi ve büyük hayal kırıklığı. Bu yüzden aşk, daha asıl görülmeden aşık olunan bir resim ile onun gerçeği arasındaki çatışma ile dolu. Öyle ki, eski hikayedeki resme aşk uzun zamandır kültürümüzde etkisini sürdürüyor zaten. Fakat görünüşe duyulan aşk ne kadar güçlü olsa da bunun bir de karşılaşma anı vardır.. aşıklar bir araya gelirler sonunda. Kimi kazasız belasız atlatılır bu büyük karşılaşmanın, ama çoğu kazalı belalı. Suret aşklarının bir kısmı karşılaşmadan sonra sürse de bir kısmı sürmez. Öyle değil mi?? Pek şanslı olduğu söylenemez onların. Aşıkların her biri sureti içlerinde o kadar büyütmüşlerdir ki karşılaştıklarında bile birbirlerini tanımadan yollarına devam ederler. Çünkü onların aşık oldukları sevgililer, içlerinde yonttukları bir heykelden ibarettir. Çünkü onlar henüz suret ile aslı bir kılacak deneyimden geçmemişlerdir.
Heykeller yontar, sonra tutup ona aşık olur herkes. Duvarda asılı kalmış bir resmin önünde takılıp kalır, bir adım öteye geçemez, bir sonraki yere inemez. Aşık olduğu resmin sahibi çıkagelip de "ben geldim, artık resmimi değil beni sev" dediğinde "hayır ben resmini seviyorum, seni değil" der.
Kendi kendimize masallar yazıyoruz, nasılsa kalem bizim elimizde? Olmadık yerde dilekler tutuyoruz. Kendi kendimizi inşa ediyoruz görkemli planlarla. kendimizi seviyoruz aslında, kendimizi yazıyoruz. Kendimize aşık olduğumuz için tahammülümüz yok masalın gerçek eliyle yıkılmasına, gerçeğin masalımızı yok etmesine...
Canımız acıyınca isyan ediyoruz, “ama sen gerçekte böyle değildin. neden oyunu bozuyorsun?” ne yanlış oysa. Aslında şöyle diyoruz: “ama sen benim yazdığım masalda böyle değildin. gerçekte niye böylesin?”
Çünkü gerçeği hiç sevmemiş, hiç bile görmemişizdir. Gönüllü bir aldanışla bilerek ve isteyerek gözden kaçırmışızdır onu. Sevdiğimiz bambaşka bir şeydir.
Gün gelip duvar çökünce altında kalışımız bundan. çünkü sadece kendimizi yansıtacak aynayı arıyoruz.
Hepimiz birer birer kaybolmuşuz. Hepimiz gölün mavi sularındaki resmimizin ardında. Hepimiz birer Pygmalion. Sevmeyi, gerçekten sevmeyi bilmeyen kayıplar. Suretten geçip de asıla yol bulamayan yorgunlar...
7.5.2020 16:36
0 notes
Text
Belki başka bir hayatta sana her istediğimde sarılıyorumdur.
Belki başka bir hayatta sana seslendiğimde yan odadan duyuyorsundur..
Belki başka bir hayatta beni, benim seni sevdiğim kadar seviyorsundur...
Belki başka bir hayatta kahkahanın sebebi benimdir.
Belki başka bir hayatta bana seni yazmak değil, yaşamak bahşedilmiştir
Belki başka bir hayatta sana her koştuğumda çelme takmıyor, kucak açıyorsundur.
Belki başka bir hayatta mucize diye bişey vardır, seni uyurken seyredebiliyorumdur..
Belki başka bir hayatta gece yarısı alkol bulmak için yollara düşüyoruzdur..
Belki başka bir hayatta seni istediğim zaman öpebiliyorumdur.
Belki başka bir hayatta baş ucundaki komodinde ikimizin fotoğrafı duruyordur
Belki başka bir hayatta annen bana aile albümünüzü gösterip senin çocukluk anılarını anlatırken susturmaya çalışıyorsundur...
Belki başka bir hayat yoktur.. bize tek bir hayat verilmiştir ve onda da bizi mahvetmişsindir...
02.05.2020 22:35
0 notes
Text
Vazgeçebilmenin verdiği güçlü hissi çok seviyorum ve bu hisse her zaman güveniyorum iyi geliyor. Mutsuz eden bir iş, ilişki, arkadaş, yol, duygu, merdivenin tek bir adımı. Her şeyi bırakıp ben mutlu değilim ve vazgeçiyorum diyebilmek muhteşem bir his. Zor olsa da. Bazı şeylerin zamanı dolmuş hayatımda diye düşünüyorum. Zamanı bu kadarmış benimle olan. Seviyorum. Bu anda kalmayı. Yaşamayı, görmeyi, sevgiyi, aşık olmayı, üzülmeyi, sevgiyii sevgiyiiii ve sevgiyiii. Mutluluktan ağladığım zamanları hatırlamayı seviyorum. Her bana bir işaret gönder diye kafamı yastığıma koyduğum günden sonrasında karşıma çıkan işaretleri seviyorum. Sadece kendime ayna oluyorum. Diliyorum, istiyorum, hayal kuruyorum. Bazen başarısız oluyorum, bazen çok isteksiz. Bazen çok yorgun, bazen çok korkmuş. Ama hiçbir şeyin vazgeçilmez ve unutulmaz olmadığını biliyorum. O yüzden her şey harika. Öyle olacak, olduracağım.
Hazır şöyle yaz da geliyorken kendimizi hem ruhsal hem de bedensel bir detoxa sokalım kızlar. Bütün bir kış, havalar türlü sıkıntılar, dertler, sınavlar, streslerr, salgın derken yıpranmadık mı sanki biraz? Güneş yüzünü çoktan göstermeye başladı bile. En güzel detox yöntemlerinden biri hayatımızdaki herkesi affetmeniz bence, kim var kim yok affedelim. Hep önümüze bakalım. arkasına bakıp mutlu olan kaç insan var ki ? Hiç. Güneş hep yeniden doğuyor, kaybettiklerimiz bize ne kazandırdı mesela bunları düşünelim? Kaybettiklerimize üzülmek yerine bize kazandırdığı şeylere ve yeni benlik oluşumumuza yardım ettiği için saygı duyalım daha sağlam adımlar atalım.
Haketmediği halde zirilyonlarca şeye sahip olan insanlar var mesela, ne acı. Sürekli ben doğruyum ben her şeyin en iyisini bilirimci insanlardan da uzak durma detoxu uyguluyoruz artik. Bazen bazi insanlar, yaptiklari onca çirkinliğe rağmen “doğrucu” oldukları bir kısmı mutlaka bulurlar. Böyle insanlar, çevresi tarafından sürekli pohpohlanmış ve sözü sürekli kabul görülmüş insanlardır. Kendilerine sorsanız aynada gördükleri yansımanın içi booomboş. Anlatamazsınız tabi, o yüzden görür görmeeeezz “kooooooşşşş ve uzakkkklaş”
• Şimdiden kendinize bir rota berlirleyin. Yalnız tatil yapın yalnız kalın, yalnızlık iyileştirsin sizi çünkü çoğu zaman yalnız kalmamak adına yanlış adımlar atıyoruz. Haksız mıyım? “Değilim, haksız degilimmmmmm”
• Canınız çok mu sıkıldı, yürüyüşe çıkın. Dansss ediin. Odanızı temizleyin ya hiç olmadı makyaj yapın. Kendinizi kendinize güzel hissettirin başkalarına değil.
• Kendinizi ve karakterinizi kimseye beğendirmek zorunda değilsiniz ve kimseye kabul ettirmekte. Neden sürekli o, bu, şu ne der diye yaşıyorsunuz? Neden gülmekten bile korkuyorsunuz ya da “insanlar görür de bir şey der şimdi ” modundasınız Kime NE ?
• Kimseyi umursamamayı öğrenip, kendi kendinizi mutlu olmaya adayınca her şey daha kolay ve güzel olacak bence. Herrrrkesss geri dursun birazcık, en önde siz varsınız çünkü.
Hayatımız bir yolculuk gibi, bazen istemediğimiz şeyleri de öğrenmek zorundayız, birileri gelip eşlik ediyorlar ve gitmeleri gereken zamanda bir şekilde gidiyorlar ve yol devam ediyor.. öğreneceklerini öğren derslerini al ve devam et, alamadığımız her dersi alttan almaya mahkumuz o yüzden ne öğrendin bu deneyimden ona bak:) sana iyi gelmeyen kimseyi tutma hayatında.. kendine değer ver kendini çok ama çok sevvv. Her şey geçiyor, her şey değişiyor ve bir şeye dönüşüyor, iyiye dönüştür.
Kendinizi kimseye ait hissetmek zorunda değilsiniz, siz sadece kendinize aitsiniz. Tek başınıza da ayakta durabilir ve yürütebilirsiniz bu hayatı, o kadar zor değil . Şimdi kendimize söz veriyoruz her şey cook daha güzel olacak. Inanin ve guvenin, inanin ve başarın!
Sizi seviyorum💕
29.04.2020 19:52
1 note
·
View note
Text
“Bazı şeylerin bitmesi ve başlaması için sebepler arama, kalbine güven ve hisset” hatırlatırım kendime bunu. Sık sık. Yani vazgeçmekten korkmuyorum, vazgeçilmesinden de ama üzülüyorum mecbur bırakıldığımda. Hayat zamanla öğretti bunu. Buradayım ve bir şeyler başlar ve biterse teşekkür ederim. Buradayım ve hiçbir şeyin beni kurduğum hayallerden vazgeçiremeyeceğini biliyorum. Harika manzaralar, harika anılar, harika müzikler, harika sohbetler, harika gülüşler görüyorum harika insanlarla tanışıyorum mutluluktan her şeyi unuttuğum ve tek bir gülüşe odaklandığım oluyor. Alışılagelmiş olmadan sevmeyi seçiyorum. Alışmak ve tamamen tanımak, tanınmak istemeden. Her gün yeniden öğrenmek istiyorum. Her gün yeniden sevmek. Uzunca tanıyalım istiyorum. Uzunca izleyelim, uzunca bir yol olsun. Rüzgarlara karşıyım. Her şeyin cevabını aramak yerine yaşayarak öğreneyim, bu beni ben yapan her şey için geçerli. İyi veya kötü. Kolay veya zor olan her şey için hazırım.Zamanın değiştirdiği her şeye tek tek şahit olmak ve zamana yenik düşmek. Zamanla güzel olan her şeyi değiştirmeye çalışmak veya alışılagelmişe dönüştürmek. Alışmanın verdiği sevgiyi unutma durumu. Kendini bile unutma ve her şey “aynı” zaten boşvermişliğinin getirdiği kocaman bir boşluk. Devamında gelen hiçbir şey yapmak istememe yapsam da değişmeyecek nasıl-sa hissiyatı. Kafanız karıştı değil mi? Benim de. Aslında çok sevdiğimiz bir filmi bir kaç kez izlemişizdir. Çok sevdiğimiz bir şarkıyı onlarca kere dinlemişizdir. O çok sevdiğimiz yere onlarca kere gideriz. Sadece insanın sevgiyi alışılagelme durumuna yenik düşüşüne şahit oluruz değil mi? Sevdiğimiz bir insanı onlarca ya da yüzlerce kez tekrar sevme nedenleri bulamaz mıyız kendimize. Vazgeçmek için bulurken? Neden?
Ben sevgimi göstermeye ve hissettirmeye aşık birisiyim mesela. Sevdiğim insanlara dokunmayı, heyecanını seviyorum, sarılmayı seviyorum, tanımayı seviyorum, hep böyle. O yüzden arkama bakmıyorum, bakmayacağımda. Geçmiş ile ilişkimi keseli uzun yıllar oldu. Tüm zamanım boyunca sadece bir kere geçmişe takılı kaldım ve hayatımın en zor zamanlarıydı belki de. An benim için daha kıymetli. Gelecekte ne olur bilemem ama şu an buradayım ve tüm varlığımla kendime ve sevdiklerime sarılıyorum. Nefes alıyorum, sağlıklıyım, müthiş insanlar tanıdım ve tanımaya devam edeceğim. Herkesin meselesi kendine büyük veya küçük. Herkesin yorgunluğu kendince fazla. Herkesin acısı, mutluluğu, soruları, ve cevapları kendince halledilmiş veya halledilmemiş durumda. Tek derdimiz kendimiziz. Keşke kendimizle anlaşabilsek en çok. Tek başınalığın korkunç bir şey olmadığını öğrendiğin zaman, hayatında hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.. yine seviyorsun ama ne sevilmemek ne de bir şeylerin bitmesi eskisi gibi acıtmıyor canını. Hissizleşmiyorsun da.. sadece kendi mutluluğunu birinin sevgisine emanet etmemeyi biliyorsun. Hepsi bu...
İlişkileri bir kenara koyalım, arkadaşlık hatta komşuluk hatta ve hatta tanımadığımız insanlarla bile ortak bir noktada iletişime geçmek. Hep sen ya da ben değil de ���biz” için düşünmek . Sanırım bunu beceremediğimiz için mutsuzuz. Sevgiyi, sevgiyle olan hiçbir şeyi beceremediğimiz için, sevmeyi bilmediğimiz için, asla sevgiyi koruyamadığımız için. Sevgiyi sadece ” seni çok seviyorum, sana aşığım ” lara sığdırdığımız için. Okuduğum bir kitapta sevginin gücünden bahsediyordu, özellikle poulo coelho kitaplarının neredeyse tümünde sevginin gücünden bahseder, iyileştirici gücünden. Bu bir kutsal sevgi de olabilir, bir insan ya da bir hayvan hatta bir bitki.
Sevgi sevgidir işte. – Sevelim, sevelim ama sevgiyi hissederek sevelim. Klişe olmayalim, basitleştirmeyelim. Dertleşelim, konuşalım, keşfedelim, sevişelim, ağlayalım, gülelim ama bir kalıba sokmayalım sevgimizi. Sıradanlaştırmayalım.
Lütfen, lütfen doğallığımızı kaybetmeyelim. O kadar az kaldı ki saf, içten, samimi, dürüst insanlar. Bu çağdan kendimizi koruyabildiğimiz kadar korumamız lazım.
Sizi seviyorum.
29.04.2020 00:01
0 notes
Text
çoğu zaman her şeye uzaktan bakmak en keyiflisi. daha net daha fazla görebilmek için aslında tüm manzarayı. çoğu zaman değişebilmek harika bir his, öğrenip daha fazla ders alabilmek daha sağlam adım atabilmek daha çok tanıyabilmek, tanışabilmek için kendinle. biz bu ikisi arasındaki ayrıntıyı hep kaçırıyoruz , bazen bende. birine sen çok değiştin artık derken sanki gerçekten kötü bir adım atmış gibi söylüyoruz. aynı kalmanın vereceği sıradanlığı ve düpedüzlülüğü bilmeden. hanginiz hala aynısınız? ya da hanginiz aynı kalmak için çaba gösteriyor? hanginiz aynı kalabilecek kadar sağlam? çok az. çok çok az ve bence kalmamalıyız da. buna direnmek mantıksız. manzaraya uzaktan bakabilmeyi ve değişimi kabullenip aynı kalmadığımız için teşekkür etmeyi bilmeliyiz. iki gün önce düşündüğünüz ya da hissettiğiniz gibi olmayabilir her şey. hatta iki saat öncesi bile aynı kalmayabilir. hiçbir şey aynı kalmaz. zaman, hayat, yaşanmışlıklar, dersler, hatalar, her şey bizi değiştirir. aşk, nefret, özlem, üzüntü, mutluluk hep vardır. ne ilk ne sondur. ilkler ve sonlar sadece hissettirdiği andır. hissettiğin zamandır. ben de şuan bir değişim sürecindeyim.
bu zamanda hissettiğim tek şey özlem. aslında ben hep özledim. hep bir şeyleri özledim de durdum.. bir adamı özledim beni yalnız bırakmayacak ellerini özledim.. görmesin diye saklanıp ağlarken bir köşede, bir odada, banyoda beni bulup ne yapacağını bilemeden ağlama sevgilim deyişini.. saklanıyorum ama bulunmak istercesine… bacaklarımı karnıma çekip koltukta büzüldüğümde beni açıp sarılmasını... ya da bütünümü kavrayacak adamı.. her gecenin böyle olmayacağını bilen o adamı.. bu gece böyle. bir banktayım... bugün yine üzdüler beni ve ona sığındım başladım yazmaya.. eğer evde bir istiridye olsaydı onun içine girip sığınırdım. hep aynı şarkıyı dinliyorum çünkü başka acıları ayrılık acısından çıkarmak istiyorum.
bazen diyorum ki bırak, boşver başka şeyler düşün, sonra da küçük bir çocuğun şeker istemesi gibi çok istiyorum. hani ağlarlar aldırana kadar yerlerde yuvarlanırlar ya öyle çok. her duyguyu zamanında yaşamamız lazım. mutluluğu erteliyor muyuz? hayır. şu an üzülmem gerekiyorsa elbette üzüleceğim boşvermeden. geçeceği günü biliyorum sonuçta. peri masallarında görürüz.. gerçekler insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor çoğu zaman.. bir ilişkinin sona ermesinin nedeni her zaman karşınızdaki insanın size göre olmadığını anlamanız değildir; bazen siz olmanız gereken kişi değilsinizdir. en kötüsü de kendilerini sevgilerinin gerçek olmadığına inandıranlar. birini severler ve kendilerini yetersiz hissettikleri için “hayır sevmiyorum, onu hak etmiyorum” diye kendilerini kandırırlar. bu amaç uğruna tüm anılarını ve duygularını unutmaya, aşklarını kalplerinden söküp atmaya çalışırlar. sizi mutluluk denizlerinde yüzdüren aşk işte şimdi acı dolu dalgalarla boğmaktadır… karşınızdaki insanı kendinizden uzaklaştırmaya çalışmak, yaşamınız boyunca peşinizi bırakmayacak kritik bir karardır… en kötü yanı da ayrı kalmaya başladıkça onu ne kadar özlediğinizi anladığınız andır..
fakat biliyorum ki , kalbimin bir yerlerinde o hep duruyor, bir parçam onu hala seviyor, sevecek.. hiçbir zaman birlikte olamayacağınızı bildiğiniz birini tüm gün düşünmek biraz acı verici ama yine de katlanılabilir.. bazen düşüncelerle bile birlikte olabilmek mutlu eder insanı.. mutlu eder çünkü hayatınızın bir parçası. varlığıyla veya düşüncelerimde.. hayatımda sahip olduğum en güçlü renk. bazılarınız, sizin için bu denli değerli olan kişiyle doğru zamanda karşılaşacak ve gerçekten mutlu olacaktır. fakat diğerleri, yanlış zamanı seçecek ve yalnızca hayallerinde aşkının tadına varabilecekler. yaşam böyle... eğer gerçekten sevmeye değer birini bulduysanız onu geçmişin acılarına ve geceleğin kaygılarına kurban etmeyin..
Umudum mu kalmıyor ne oluyor anlamıyorum ? O kadar sinirliyim ki sürekli haykırıp duruyorum Küfür üstüne küfürler... Eşyalara kızmalar falan... Dünyayı elimin içine alıp, diğer elimle üstüne bastırıp ezmek niyetindeyim.. Sonra parmağımın ucuna alıp, yeni bir dünya yaratmak..
Demem o ki; şuan hayatla ilgili hissettiğim şey; Koşuyorum ama aslında yerimde sayıyorum.. Nefes nefeseyim ama sesim de çıkmıyor. Yine drama bağladım. Yarın yeni bir gün, bakalım.
Umarım yarınlarımızı biz şekillendiririz.
Görüşürüz.🖤
28.04.2020 00:20
1 note
·
View note
Text
uçarak
öylesine akşamlardan biriydi şarap koymuştum yanına bir kaç atıştırmalık.. ruh halim hayatla kavga halinde sürekli kim haksız kim daha haklı tartışması.. çokta fazla araya girmeden müzik dinlemeye çalışıyorum.. büyük bir yudum daha alıyorum şöyle beni sarsacak türden.. sözlere kulak verirken dalıyorum hayallere..
uzak bir ülkedeyim ve ülkenin kralına aşık oluyorum.. o gece sabaha kadar yüzeysel ama şifreli mesajlar veriyoruz birbirimize.. ona aşık olduğumu hemen söylemek istemiyorum çünkü onu daha tanıyamadım... günler haftalar geçiyor, duygularımız saklanamayacak kadar birbirine karışıyor şey gibi su kaynatırken artık kabına sığmamaya başlar ve su baloncukları birbirine çarparak taşar ya öyle. bizde taşıyoruz. Geçmek bilmeyen zaman sonunda kralın yanına gidiyorum.
çantamı bırakıp bedenimi atabildiğim kadar öne atarak o kısacık mesafenin de bir an evvel bitmesini isteyerek ona yürüyorum.. umurumda olan tek şey kokusunu içime çekmek ve kollarının da sırtımda dolanması.. biliyorum sanki, bildiğim bir şeydi tanıdık bir şeydi çok özlediğim bir şeydi o yüzden hiç yabancı hissetmiyorum.. kavuştum.. saatlerce çene boşaltıp kaçırdığımız her şeyi anlatmak istiyoruz..
o gece geçirdiğimiz güzel zamanın hediyesi olarak bir parçamı kralın yanında bırakıyorum. kalan parçamla birlikte sürekli birbirlerini yiyen ruh halim ve dünyama dönüyorum.. o gece rüyalarımda hep kanatlarımı açarak uçtum da uçtum doyamadım mutluluğuma.. günler büyük bir hızla kovalıyor bizi ben sürekli uçarak gidiyorum kralın yanına.. bir gün yine bana huzur verirken o ellerimin ikisini de birbirine birleştirdi ve iki eliyle kavradı avuç içinde... gözlerime bakıyor ama nasıl utanıyorum.. ben gülmek istiyorum aslında ağzım kulaklarıma kadar.. hani şu bilinmeyen kara delikler var ya onun gibi döne döne onu da içime alarak büyümek daha da büyümek geliyor içimden... mutluluğumun hazmedemeyeceğim kadar yoğun olmasından dolayı ayaklarım sabit bir yüzeyde duramıyor... kral ellerini sıkıca sarılı tutuyor sanki kanayan yarama tampon yapar gibi kanın durmasını bekler gibi... heyecanlı gidişlerin sonunda hep hüzünlü dönüşler beni bekliyor. Alışamamışım gitmeye ya da ona çok alışmışım. bir gün kral artık benim ülkeme gelmeye karar verdiğini söylüyor.. şaka sanıyorum inanmıyorum. insan böyle büyük haberleri duyunca hep inanamaz ya, kimi zaman bir sınav sonucu kimi zaman bir sürpriz, ya da bir veda. başta anlayamazsın, iyi bir haber aldığında. sonradan sevinirsin mutluluktan havalara uçarsın, kötü bir durumda da aynı birden yıkılmazsın güçlü durmaya çalışırsın geçecek dersin ya da her şey çok saçma gelir ama sonradan çıkar acısı. kendini tuttuğun üzülmeyi ertelediğin her an için sonradan daha çok üzülürsün.. birikmiştir. gerçekleri görmenle çektiğin acı doğru orantılı oluyor.
neyse kral geliyor... yanına gidene kadar daha önce hiç girmediğim sokaklardaki tabela isimlerini ve gördüğüm tüm arabaların plakalarını okuyorum... elini acaba parmaklarımı parmaklarına geçirerek mi yoksa avucuna sarılarak mı tutmalıyım düşünüyorum. derin nefes alıp veriyorum tıpkı şu videolardaki gibi nefes al-ver-tut... arabadan iner inmez ona doğru koşuyorum belki uçuyorum çünkü ayaklarımın yere bastığını hatırlamıyorum. o kadar bulanık ki her şey ama mutluluk tozundan. kollarını açabildiği kadar açıp bana koşuyor bakışlarından görebiliyorum.. kalbim o an duruyor ruhum bedenimden çıkıp ona doğru koşuyor.. bedenimde herhangi bir hareket yok.. ayak parmaklarıma kadar uyuşmuşum ağzım da m��hürlendi konuşamıyorum.. bana sardığı kollarında uçuşan kelebeklerle hareket eden en sevdiğim papatyalar var.. kralı kollarımla tutup kendime çektim göğüs kafesimden içeri kalbimin orta yerine ev sahipliği verdim.. yeni gelmiş olmasına rağmen vakit sanki çok dar ve bir kaç saat içerisinde bitecek gibi.. orada yemek yiyelim, şu kafede kahve içelim, benim gördüğüm denize sen de bak.. ne düşünüyorsun hissetmek istiyorum.. senin, benim olduğum her yerde geçireceğin zamanları iple çekmiştim şimdi buradasın, karşımda.. karşımdasın ama şimdi de ben çok heyecanlıyım.. hareketlerine mi baka kalayım, yüzüne mi aşık olayım yeniden, yoksa sadece duyayım mı sesini? tüm algılarımın her organımın kontrolünü kaybediyorum..
zaman su gibi akıp geçmiyor neyse ki.. üstümüzde ceketler elimizde buz gibi biralar.. durumlar leyla ile mecnun. adımlarımızı dolu dolu atıyoruz dakikaları harcaya harcaya bitiremedik sanki sonsuz bir girdap içinde ilerliyoruz. Her şey ne kadar mükemmel olabilirse o an yüz katıydı. o ve ben bütün gece üzerimizde uçuşan kelebeklerle birlikte tek laf etmeden uyuyoruz. kralın bana aşık olduğunu artık anlıyorum. içi öyle bir heyecan dolu ki gizleyemiyor. gecenin bir körü kendime geldiğimde yüzümde bir gülümseme var.
Bahsettiğim ruhumu o anda, orada, onda bırakıyorum bu kez.
kral artık vedalaşmaya hazır. bu sefer sorun çıkarmamaya karar veriyorum gözyaşı, trip atmak falan yok.. güzel güzel sevdiğimi çok sevdiğimi söyleyerek sarılarak veda ediyorum..insan her şeye alışıyor varsın hava on beş gün kapalı olsun sonrası yine bahar..
Günlerdir bunun bir hayal olup olmadığını düşündüm durdum..
26.04.2020 19:44
2 notes
·
View notes
Text
Breathe. You're going to be okay. Breathe and remember that you've been in this place before. You've been this uncomfortable and anxious and scared, and you've survived. Breathe and know that you can survive this too . These feelings can't break you. They're painful and debilitating, but you can sit with them and eventually, they will pass. Maybe not immediately, but sometime soon, they are going to fade and when they do, you'll look back at this moment and laugh for having doubted your resilience. I know it feels unbearable right now, but keep breathing, again and again. This will pass. I promise it will pass.
8K notes
·
View notes
Text
Artık öğrendim tüm bahsettiklerimi, kabullenmesi her zaman ikinci ve en zor adımdı. Bazı şeyleri mental olarak kabullenmek için fiziksel yeterlilik gerekiyor yani ayakta güçlü durabilmek gibi.
Kendime olan yolculuğumda hep yarım hissediyorum, yarımdım. Sanki ruhumu bir yerde bıraktım ve o orada kaldı geri de alamamıştım ve çabalamamıştımda. Neden diye sorarsanız bilmiyorum bazen nasıl desem sanki bazı şeyleri bıraktığın yer öyle güzel hissettirirki onu oradan geri almak istemezsin. Mesela bir çiçek salonunuzda bi yeri sever ve orada inanılmaz durur kocaman olur yaprakları çiçek açar ışıl ışıl olur bazen sanki bizim ruhlarımızda kendi yerlerinde kalıyorlar çünkü orayı çok seviyorlar. Bu bir sehir olabilir, bir ülke olabilir, birisi olabilir, bir kitap bile olabilir. Benim ruhumda çok sevdiği bir yerde uzun zamandır sanki hiç dönmedi bana bende kabullendim ne yapabilirdim ki, kabullendim.
Artık hiçbir şeyin tesadüf olmadığını hepsini aslında kendimize bilerek ve isteyerek yine kendimizin çektiğini anladım.
Şu an ne hissediyorsun bilmiyorum bilmesem de hissedebiliyorum. Kocaman bir his diyarında yaşıyoruz, aynı şeyleri yaptığımızdan bile eminim artık. Bir olduğumuzdan ve birbirimizin hisleriyle yaşadığımızdan. Birbirimize bağlıyız, geçmişle ve gelecekle bağlıyız. Biz istemesekte onlar bağlantılı. Çok değer verdiğim bir arkadaşım var astroloji ile çok ilgili hatta bu konuda profesyonel eğitimler veriyor. Benim doğum haritama baktığında şuan yaşadığın veya geçmişte yaşadığın her şeyin sorumlusu sensin çünkü hayatında hepsini sen yaşatmışsın dediğinde nasıl yani gerçekten mi dedim ? Evet, yaşadığın her şeyi sen yaşatmışsın bu büyük bir karma dedi. Hala aklıma geldikçe içim ürperir. Acaba gerçekten olabilir mi ?
Bazı şeyler neyin karması bilemem ama bildiğim tek şey kocaman bir his diyarında yaşadığımız. Hissettiklerime güveniyorum, beni yarı yolda bırakmayan tek şey o. Korkma ve kabullen, yüzleşmen gerekiyorsa yüzleş. Yarım kalan her şey sonsuza kadar kocaman bir boşlukta, yarım bırakma. Sonuçları kötü olsa bile cesaret et. Bir saat sonra, on dakika hatta beş saniye sonra bile neler yaşayacağın bir senaryoda yazmıyor. Bu senin filmin mutlu ya da mutsuz farketmez yeterki noktayı koy ve bitir. İyi hissettirecek.
Bugün kendimi sanki olduğumdan beş kat daha ağır hissediyormuşum gibiydi. Özlem duygusunu henüz çok erken yaşlarda tatmaya başlayan biri olarak aslında birisini ve bir şeyleri özlemenin verdiği o uzun ayrılığı ve vakitleri sevmiyorum. Ben hep birilerini özleyerek büyüdüm. Annem ve babam henüz ben üç yaşındayken aralarındaki ilişki yolunda gitmeyince haklı olarak bitirme kararı almış. Önce onları özledim, sonra aile kavramını özledim, sonra her ikisini de ayrı ayrı çok özledim. Yani özet olarak aslında özleyerek büyüdüğüm için hep. Yeniden bir şeyleri özlemek beni hiç mutlu etmiyor çünkü anılarımı hatırlatır.
Yine içime kapandım, her şey ama her şey başa döndü bu kez çok uzun sürmeyeceğinden eminim sadece kızgınlığım kendime.
Bu en kötüsü, insan kendisine kızdığı zaman çok gaddar olabiliyor yani ben öyleyim en azından. Kendine gaddar bir kadınım çünkü yapılan her şeye verilecek birden fazla reaksiyon varken ben ilkini seçip yenik düşmeyi tercih ediyorum.
Şimdi yazınca aklıma tekrar geldi çok fazla gidişe şahit olmak zorunda bırakılmıştım. Sebebini bile bilmediğim şeyler için çok fazla zaman verdim, kayıp verdim, en önemlisi kendimden çok verdim. Sanki ben bir şeyleri anlamaya çalıştıkta o şeyler bana anlaşır olmamak için çaba sarfetmişti, sanki ben gittikçe yaklaşmam gerekirken uzaklaşmıştım sanki ben tutmaya çalıştıkça ucunu bile yakalayamamıştım.
Kendimi çok yalnız hissediyorum. Gerçekten. sürekli bir şeylerle meşgul oluyorum. Çünkü yalnız, yorgun ve aslında hala bambaşka bir yerdeyim. Ruhum sanki bulunduğum yere ait değil ben sadece ordaymışım gibi davranıyorum.
Dışarıdayken her şey harika hissettirirdi ama ne zaman akşam olsa eve gelsem ve kendimle başbaşa kalsam yine aynı yerde olurdum. hani anlattığım kimseyi bulamayınca sohbet ettiğim o bank varya şu an o bankla konuşmaya ihtiyacım var sanırım. Her akşam kendimle yalnız kaldığımda hissettiğim tek şey ruhumun asla benimle aynı yerde olmadığı. Onu özledim, ruhumu. Hissettiğim heyecanı özledim. Gerçekten gülümsemeyi özledim, hiçbir şey düşünmeden yapılan yolculukları, hiç karşılığı beklenmeyen sohbetleri. Konuşmadan bile anlaşılmayı, dokunmadan hissedebilmeyi. İçimdeki heyecanı özledim ve sanki bir daha asla bana geri gelmeyecek gibi hissediyorum.
Kendime yalnız kalmak için hiç izin vermemişim, hep meşgul etmişim ya birisiyle meşgul etmişim ya bir olayla ya da bir yerle. Şimdi düşününce bunu neden yaptığını daha iyi anlıyorum. Çünkü korkmuştum, eskiye dönmekten, geçmişten kaçamamaktan, tekrar üzülmekten ve aynı şeyleri yaşamaktan korkmuştum. Bende sürekli meşgul ettim kendimi. Peki bu neyi değiştirdi diye sorsanız hiçbir şeyi değiştirmedi hatta değiştirmemekle beraber kendimden de eksiltti. Yanlış kararlar verdirtti bana, yanlış zamanlara sebep oldu ama öğretti. Kabullenmeyi öğretti, aslında hepsini her şeyi en başından beri kabullenseydim kendimi meşgul etmek yerine yalnızlığımı dinlerdim.
Kendi yaşadıklarımı anlatırken neler yaptığımı tekrar tekrar görüyorum ve şimdi olsa yapar mıydım dediğim hiçbir şeyi yapmazdım. Bir şeyler hayatımızda yolunda gitmeyebilir, yalnız hissedebiliriz hatta çaresiz boktan ve işe yaramaz. Her şeyi hissedebiliriz. Kendime tek tavsiyem hırsına yenik düşme, yalnızlığın tadını çıkarmaya çalış bu kendini dinlemek için çok güzel fırsatlar verecek.
Ben en büyük hatayı kendimi hiç dinleyecek vakit bırakmamakta yaptım çünkü zihnimi ve çevremi hep meşgul tuttum. Bir şeyi düşünüyorsanız ve bu sizi üzüyorsa bunu bambaşka bir şeyle örtmek yerine düşünmeye ve kabullenmeye başlamak daha güzel bir adım. Kendinizi kandırmayın yaşamanız gereken bir hayal kırıklığı varsa ve bunu beş, altı hatta belki yedi ay yaşamanız gerekiyorsa hayal kırıklığınızı tam anlamıyla yaşamadan kendinizi meşgul etmeye çalışmayın. Bırakalım bu acı bize olanı göstersin, ruhumuz gerçek sesini dinleyebilsin, yaşanması gereken ne varsa yaşansın ama sizin zorunuzla değil zaman göstersin. Emin olun en doğru zamanda en doğrusuyla zaten karşılaşacaksınız. Bunu öğrenmem yaklaşık dört yılımı aldı, keşke yazan birileri olsaydı ve bende okuyabilseydim. Belki şuan bambaşka olurdu.
26.04.2020 00:28
2 notes
·
View notes
Text
Nerede kalmıştık.
Az önce yazdığım bir sayfa dolusu yazıyı sildim çünkü bilmiyorum sanırım onu yazmaya henüz hazır hissetmedim kendimi. Ben de sildim, keşke yaşamak istemediğimiz her şeye böyle engel olabilsek. Ben buna hazır değilim, silinsin mi ? evet. Müthiş olurdu.
0 notes
Text
tekrar...
Kaç kere aynı yoldan geçerken bambaşka hissedebilirsin ? Kendime bu soruyu sorduğumda uzun zamandır geçmediğim bir sokaktan geçiyordum, seneler önce yine aynı yerdeyken hissettiğim her şey tuzla buz olmuş gibiydi. Sahiden mi diye sordum kendime çünkü nasıl olur da her şey bu kadar hızlı eriyebilirdi. Ya da erimiş taklidi yapardı. Bilemiyorum. En son 2016’da bıraktım yazı yazmayı, bilemedin 2017. Tekrar başlamak hem çok güzel hem çok nasıl desem, sarsıcı mı desem hayır sarsılmadım sadece nasıl olduğunu merak ettim hep.
Merak ettim çünkü kolay kolay bırakabilen, yok edebilen, silebilen birisi değildim. Nasılsın diye merak ettim, ne hissettiğini merak ettim. Görünen ve aynadaki bambaşkaydı. Bir sabah uyandım ve sanırım hayatımda hiç bu kadar kararlı uyandığım bir sabah olmamıştı. Evet dedim kendimize geliyoruz, toparlanıyoruz ve devam ediyoruz çünkü eğer kendime bir adım atmasaydım boşluğa attığım tüm adımlar kendi uçurumumu oluşturmaya devam edecekti. O sabah gerçek bir uyanış oldu benim için uykumu tam anlamıyla almış kadar dinç ve sonunda ne istediğine gerçekten karar vermiş gibi emin bir kadın vardı aynanın karşısında ( yani en azından ne istemediğine ) . Bazen ne istemediğini bilmek ne istediğini bilmekten bile daha iyi gelebiliyor. Evet ben bunu istemiyorum ve böyle olmayacak dediğin an içinden olmasını istediğin her şey devreye giriyor. Yani bende öyle çalışıyor en azından.
Buraya tekrar gelmek iyi hissettirdi. Kelime hazneme ve içimdeki bana çok şey kattım, hiç eksiltmeden. Bir paragraf öncesinde kolay kolay silebilen, yok edebilen, kolay bırakabilen birisi değil-dim demiştim. Artık öyleyim. Muhteşem kolay vazgeçebilen, mutsuz olduğum bir saniye bile beklemeyen ve sadece o an ne hissettiriyorsa hiç geç kalmadan adım atan bir kadına dönüştüm. Evet geri döndüm, aslında hiç gitmemiştim. Aynı kayanın tepesinde aynı manzarayı tek başına izlemekte harika bir hismiş, öğrendim.
Daha anlatacağım çok şey var, kahveni al...
Banyodaki aynayla konuşmamız bittikten sonra biraz temiz hava almak istedim. Uzun zamandır evden çıkmıyordum üzerime özensiz bir kaç parça şey geçirdikten sonra çıktım. Adım atmanın hiç bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Yolun yarısına bile gelmeden eve dönme fikrini içimden yüz kere geçirmişimdir. Yani sanırım saysaydım daha fazla bile ederdi. Sanki omuzlarımda taşıması zor inanılmaz bir yük varmış gibiydi. Bazen ruhunun yorgun ve ağır olması sanırım omuzlarında taşıyacağın tüm yüklere bedel oluyor çünkü bunu hafifletebilecek hiçbir güç yok, kendinden başka.
Gideceğim bir yer, varmam gereken bir nokta, bekleyen biri, beklediğim biri. Kimse yoktu, sadece yürümek yürümek ve yürümek istedim. Müzik bile dinleyemeyecek kadar doluydu beynim hiçbir şeyi duyamayacak kadar sağırdım. Bir sokağa geldiğimde yaklaşık bir buçuk saattir yürüdüğümü farkettim. Sadece kendimden uzaklaşmak istemiştim sanki kendimden uzaklaşırsam hissettiğim her şeyden uzaklaşırmışım gibi geliyordu sanki benimle gelmeyecek gibiydi. Kendimi kandırdığımı anladığımda yenildiğim ve uzaklaştığım şeyin yine mesafeden başka bir şey olmadığını anladım. Geri döndüm.
Bu benim için duygusal ve fiziksel bir çöküştü. Hayatınızın bazı dönemlerinde gelecek kaygısı, duygusal değişiklikler, fiziksel değişiklikler, aile faktörleri, ikili ilişkiler ters gider. Benim çoğunun aynı döneme denk geldiği bir süreçti. Özetlemek gerekirse bu benim en zorlandığım sınavdı.
devam ediyorum…
Bazı şeyler gereğinden fazla hissedildiğinde yani son noktasında hissedildiğinde bunu anlatacak bir kelime bulamazsın. Hayal kırıklığı, aşk, üzüntü, mutluluk ya da aklına ne geliyorsa bunlardan herhangi birini son noktada hissettiğin zaman anlatabilecek bir cümlen olmaz. Gerçek olan hiçbir şeyi anlatmaya gerek duymazsın çünkü çok üzgünsen bunu tanımlayacak bir kelime yoktur çok aşıkken de öyle ve çok mutluyken kelime bile bulamazsın, bilirsiniz.
Benimde kimseye bir tek şey daha anlatacak kelimem kalmamıştı maalesef çünkü kendimle o kadar çok konuşup o kadar çok kavga ettimki kimseye gerek kalmadı.
Yeniden başladım. Muhteşem kolay bir hayatım olmadığı için her şeye çaba vermek zorundaydım tam bir şeyleri atlattım derken başka bir şey olurdu evet bu düzeldi derken bambaşka bir şey çatlak verirdi. Yani aslında alışmıştım çünkü böyle büyüdüm, karmaşaların içine doğan bir çocuk olmuşum ne yazık ki. Zordu yani keşke sadece duygusal boşluklarımı doldurmak için çaba sarfetmek zorunda kalsaydım ama hayatımda boşluğu dolmayan ve dolmayacak olan bir sürü şey vardı. Ben hiçbir zaman çok güçlü olmak istemedim buna mecburdum. Ben bir köşeye çekilip depresyon yaşayacak ve üzülecek kadar zamana ve rahatlığa sahip biri olmadım hiç. Ben çok üzgünken de çalıştım, çok mutsuzken güldüm, hiçbir şey yolunda değilken yolu yarıladığım oldu o yüzden hiçbir zaman fazladan üzülemedim. Hayat bir şekilde meşgul etti beni. Ya da ben kendimi ettim, etmek zorundaydım.
İçimde bir hırs vardı, sinir değildi hırs. Yarım kalmışlığın hırsı, kendi kendini tamamlamak zorunda bırakılmanın hırsı. Kendimi tam anlamıyla tamamladığımda, yarım bırakan her şeye teker teker geri dönecektim. O yola tekrar çıkacaktım ama bu kez yarım bastığım adımlarım tam ve emin olacaktı kendime söz vermiştim. Umay Umay’ın bir sözü vardı ” Hikayen bir şehire gidememek değil bir şehirden dönememek olacak ” diye. Aklıma geldi şimdi, hayat gitmekte zorlandığınız her yere tıpış tıpış getirir sizi, hiçbir şey için zor ve asla demeyin çünkü öyle bir zaman gelir ki. Zor olan her şey dünyanın en kolay işine dönüşür. Zaman sanki söylediğimiz ve yaptığımız her şeyi pişirip pişirip tekrar önümüze koyuyor her seferinde farklı tat alıp farklı şeyler öğrenelim diye.
Öğreniyoruz biz de. Öyle değil mi ?
25.04.2020 3:29
0 notes