dasistnu
dasistnu
Sie schreibt, warum soll sie nicht schreiben..
56 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
dasistnu · 6 years ago
Text
youtube
Çıldırıyorum..
:D
4 notes · View notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Hep beklerseniz çok beklersiniz.
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Tumblr media
:(❤️
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Karşınızdakine çok şey yaptığınız için hoşunuza gitmeyen çok şey görüyorsunuzdur belki?
Bunu hiç düşündünüz mü?
Bunu hiç böyle düşündünüz mü?
1 note · View note
dasistnu · 6 years ago
Text
Gereksiz ve bilinçsiz şekilde abartıldığını düşündüğüm, sevmediğim filmlerin; severek izlediğim dizilerdeki karakterler tarafından da sevilmediğini görmek beni çok mutlu ediyor ya :D 
Bkz:
Family Guy, Peter: “Godfather umrumda değil.”
Brooklyn Nine-Nine, Rosa: “Citizen Kane berbat bir film.”
Bence de!
2 notes · View notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Million dollar smile, ich bin eine diva.
10 notes · View notes
dasistnu · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Çukur’un son bölümü malum herkesi deldi geçti ama benim ve eminim benim gibiler için farklı bi’ hissiyatı vardı; 1.dereceden yakınını kaybetmiş olanlar için.
Hepimiz, yaradılışımız gereği ölüme bir şekilde şahit oluyoruz. Ama iş en yakınının gidişine şahit olmaya gelince olay kopuyor.
Zaman donuyor! Yavaşlamıyor. Resmen donuyor. Akmıyor ve sen kocaman bir balonun içinde tek başına, her şeyin merkezinde ama en uzağında kalıyorsun. 
Annemi kaybettiğimde 14 yaşımdaydım. Sabah, henüz o korkunç gerçek ile yüzleşmemişken anlamıştım annemin artık evde olmadığını. Ama Yamaç’ın “tahta” ile “su” dolu cam bir tankı kırmaya çalışmasındaki son çaba gibi, şansımı deneyip salona, onu uyandırmaya gidecektim. Çünkü anneler kendilerine seslenildiğinde mutlaka uyanırlardı ve su dolu bir tankı tahtadan iyi başka hiçbir şey kıramazdı..
Elinden geleni yapan Yamaç gibi annemi uyandırmaya çalıştım. Cama ateş eden Yamaç gibi anneme “anne” diye seslendim. Cam kurşun geçirmiyor, annem tepki vermiyordu. Tankın tepesinde bir kapak olduğunu farkeden Yamaç’ın umudu gibi, kalbinin attğını onaylamak için annemin göğsüne baktım. Kapak açılmıyor, annemin kalbi atmıyordu. Tüm çareleri tükendiği anda son olarak sevgilisine onu bırakmaması için yalvaran Yamaç gibi, annemin bedenine dokundum. Yamaç, ölümün gözlerine bakıyor, ben morarmış ve buz gibi olmuş bir ölümle sohbet ediyordum.
Sonra zaman donuyor! Yavaşlamıyor. Resmen donuyor. Akmıyor ve sen kocaman bir balonun içinde tek başına, her şeyin merkezinde ama en uzağında kalıyorsun.
İlk bir kaç gün onu yaşatmaya devam ediyorsun. Gerçekten yaşatmaya! İnkar ediyorsun çünkü kabullenmiyorsun ve beyin bunu görüyor. Yamaç rüya görüyor mesela. Sanki Sena ölmemiş gibi. Her şey tam da olması gerektiği gibiymiş gibi. Bunu ona beyni yaptırıyor çünkü o an buna ihtiyacı var. Uyandığında yüzüne tokat gibi çarpacak olan korkunç “yokluk” duygusu ile başa çıkabilmek için buna ihtiyacı var. Çünkü adı üstünde yokluk, 1 günde alışılabilecek bir şey değil ve buna ne yazık ki alışmak zorundayız. Beyin acımıyor. Anında işe koyuluyor. Ben ilk bir kaç gün, yanımda uyuyan insanlarda annemin nefesini duydum. Hep beraber uyurduk çünkü. Kendisine bilinçsizce kodladığım nefes alış verişleri, beynim bugün benim için ortaya çıkarıyordu. Çünkü bir insanın artık hayatında olmayacağını en iyi bu şekilde idrak edebiliyorsun. Aşırı korkunç olsa da.. Devam edebilmek için bunları yaşaman gerekiyor.
Sonrası kızgınlık, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Tamamen kişiye özgü şekilde yaşanacak olan yorucu ve aşırı gerçek aşamalar. Belki Yamaç’ın süreçleri ile devam ederim ben de bu yazıya. 
Ve gerçekten, Aras Bulut İynemli.. Oynamamış yaşamış. Oynamış olsaydı bana bunları asla yazdıramazdı. Onunla beraber ben de yaşadım. O günlere döndüm. O günlerde hissettiklerimi tekrar hissettim. Öyle yaşamış.. Öyle yaşattı.. 
46 notes · View notes
dasistnu · 6 years ago
Link
Manakin kuşunun dişisini etkilemek adına yaptığı şu dans inanılmaz değil de ne ya, bi’ bakar mısınız 😃 Bi’ kuş ilgi çekebilmek adına dans ediyor, düşünsenize. Kuş. Dans ediyor. Hem de ne dans.
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Kadınlar zayıf fakat anneler güçlüymüş bilmem ne..
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Netflix iyi hoş fakat özellikle “Netflix” imzalı belgeselleri hep çekine çekine izliyorum. Gerçeklikleri beni çok kuşkuya düşürüyor çünküi. The White Helmets var mesela, onu geçen sene izlemiştim ve izlerken aklıma bi’ dünya şey takılmıştı. Bi’ işkillenmiştim. Kafama takılanlar için ufak bi’ araştırmaya girince de bu belgeselin tamamen kurmaca olduğunu öğrenmiştim. Baya baya duygularınızı sömürecek kadar korkunç bir kurmaca hem de! Şimdi aynı şeyi Losing Sight of Shore için düşünüyorum. Basitçe, 4 kadın Pasifik Okyanusu’nu ufak bi bot içinde, kürek çeke çeke geçmeye çalışıyor ve bu tam 9 ay sürüyor. Her gün 2′şer saatlik nöbetler ile yapıyorlar bunu. Yani 2 saat uyuyorlar, 2 saat kürek çekiyorlar. Her 2 saatte bir. Kara yok. Yürümek yok. 9 ay ya! Ne bileyim, aksini gösteren bir kaynak bulamamış olmama rağmen bu yolculuğa inanasım gelmiyor. Teşekkürler.
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Yani, insanların takipçi satın aldığı ve bunun aşırı normal kabul edildiği bir sosyal medya mecrasında var olan gizli hesabım ve tanımadığım kimsenin ekli olmadığıni bas bas bağıran 119 takipçili profilim , gönderdiğiniz takip isteklerini kabul edeceğimi size nasıl düşündürüyor anlamıyorum.
1 note · View note
dasistnu · 6 years ago
Text
Tumblr media
Gördüğüm en iyi 1 Nisan şakası olabilir.
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Lütfen ama lütfen sosyal medya hesaplarınızı doğru kullanın.
1 note · View note
dasistnu · 6 years ago
Text
Dünya 2.
“Balinalar bizimle konuşabilselerdi bize şunu soracaklarını hayal ediyorum, “aklınızdan ne geçiyordu?” Diğer tüm türler, içerisinde yaşadığı ekoloji ve çevrenin yararında işler yapıyor ama biz insanlar, dünyadan yalnızca geçen yolcular gibi görünüyoruz. Ve şöyle söylemek istiyorum, “bu hikayeyi anlatacağız çünkü umursamak bilmekle ve değiştirmek de umursamakla başlar.”
Yeryüzü sularının içine bıraktığımız tonlarca plastik ve bunun getirilerinden bahseden bir belgeselin en can alıcı kısmıydı sanırım. “Umursamak bilmekle ve değiştirmek de umursamakla başlar.” Sürekli kavgasını verdiğim, insanoğlunun görünene bu kadar kapalı olması hususu. Bilmemek ayıp değil de, bir şeylerin gözünüze gözünüze sokuluyor olmasına rağmen bu kadar kayıtsız kalınabilmesi gerçekten çok ayıp. Çünkü bu konu, insanların dikkatini çekebilmek için anca ilgi alanları dahilinde olmasını gerektirmeyecek kadar bizim konumuz. Çünkü bu konuyu görmezden gelme lüksümüz yok. Bu konu bizim, çocuklarımızın, çocuklarımızın çocuklarının, dünyanın, hayvanların, bitkilerin, havanın, suyun, denizlerin, okyanusların, toprağın sağlığını ilgilendiren bir konu. Bu konu bizim geleceğimiz ve biz bununla ilgilenmek zo run da yız. Biz bunu bilmek zorundayız. Başka şansımız yok. Gerçekten. Başka şansımız yok.
Şu an ki yaşam koşullarımız ile yaşamaya devam edersek, bir şeyleri, ya çok küçük şeyleri bile değiştirmeye başlamazsak bizim de midelerimizde plastikten başka bir şey bulamayacaklar. Buraya bir görsel bırakacağım. Rahatsız edici ve etkili olabileceğini düşündüğüm bir görsel ve bu görselleri zamanla çoğaltacağım.
Tumblr media
Bir deniz kuşunun midesi. İçindekilere bakın. Sadece bakın.
Bunu biz yapıyoruz. Hepimiz. Elbette tüm yaşantımızı değiştiremeyiz. Aslında değiştirebiliriz de o farklı bir konu ama o kadar küçük hareketler ile o kadar büyük farklar yaratabiliriz ki. Bu konuda benim elimden gelen şeylerden bir tanesi de yazmak. Konu ile ilgili öğrendiklerimi paylaşmak. Yaptığım değişikliklerden bahsetmek. Belki teşvik etmek. Çünkü bu işler böyle oluyor. Ben yazmazsam, ben yapmazsam kim yapacak? Biz yapmazsak kim yapacak? Değişim bizimle başlar. Okuması çok basit. Bence anlaması da bu kadar basit olmalı ama insanlar nedense böyle şeylerden asla etkilenmiyor. Hayatımda var olmayan tek 1 kişinin bile ekli olmadığı instagram hesabımda paylaştığım bir selfie’m 100 kişinin 42′si tarafından like alıyorken, böyle konular ile ilgili paylaşımlarımın like’ı 5′i geçemiyor. 
:)
Kısacası; tek kullanımlık plastiklerin her türlüsünü reddedin. Markete kendi bez çantalarınız ile gidin. (Zaten yeni çıkan poşet başı 25 kuruş kanunundan sonra ben markete bavulla gideni bile gördüm :))) Ambalajlı ürünlerden olabildiğince uzak durun. Bunun sebebi de, ambalajların içindekilerin sağlıksız olması değil, ambalajların ürünlere sağlıksız şeyler bulaştırıyor olması. Yerlere çöp atmayın. Sulara hiç atmayın. Atanları uyarın. Gördüklerinizi toplayın. İzleyin. Okuyun. Anlatın. Paylaşın.
Ve bence siz bunları bi’ düşünün. 
2 notes · View notes
dasistnu · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Ben burada anlatılan her şeyi zaten düşünmüştüm. Uçaklara, uçuşa, insanoğlunun uçuyor olduğu gerçeğine, bulutlara, gökyüzüne, yeryüzüne, denizlere, dağlara zaten bu açıdan (bi’ara belgeselde anlatılan her şeyi buraya üşenmeden yazacağım) bakıyordum ama National Geographic olmadığım için “ne diyo bu değişik ya?” bakışlarına maruz kaldım yine.
Umarım paralel evrende düşüncelerimden faydalanıyorlardır.
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
Dünya 1.
Dünya gezegenine olan bakış açım bundan 2 sene önce izlediğim Racing Extinction belgeseli sonrasında baya değişti. Meğer ne çok önemli şeyden habersizmişim, ne kadar dümdüz bakıyor ve yaşıyormuşum dedim geçmiş yıllarıma üzülerek ve içimde bi’şeyler kıpırdadı. O andan itibaren belgeselde bahsi geçen türlerin inanılmaz bir hızla YOK OLUŞUna sebep veren şeyler için kesinlikle bir şeyler yapacaktım. Elimden ne geliyorsa..
Daha çok araştırmaya başladım. Konu hakkında, konuya sebep veren şeyler hakkında bulabildiğim her kaynağı tükettim. İnstagram hesbımdan, Dünya için yaptığım küçük iyilikleri ve öğrendiklerimi paylaştım. Tabi ki kimsenin ilgisini çekmedi çünkü çok yakın bir gelecekte denizlerimizde balık göremeyeceğimiz  gerçeği, 2 tane selfi’den daha önemli değildi. Çocuklarımıza bu gerçekleri aşılamak, onları gerçekten bilinçli ve faydalı bir şekilde büyütebilmek için harcayacağımız güzel çabalar da, ellerine ipad verip televizyon karşısında çürümelerine izin vermek kadar korkunç değilken insanların yüzlerini bu gerçeğe asla çeviremedim. Çocukları balık göremeyecek.. Çocukları yazın denizde yüzmek yerine korkunç fırtınalara maruz kalacak.. Kaynaklar azalacak.. Ömürleri kısalacak.. Olan, çocuklarına olacak.. Ama onlar bununla ilgilenmiyor. Gerçekten ilginç. Ama gerçekten!
Daha sonra takip ettiğim ilgili sayfaların birinde Greta Thunberg adında bir kız çocuğu gördüm. 15 yaşında ve iklim değişikliğinin getirdiği üzücü sonuçları hakkında inanılmaz bilgili ve bilinçli. Bu uğurda okula gitmekten vazgeçip, okulda öğrendiklerini ileride teoriye dökemeyeceğini bildiği için bu günlerini grev yaparak, bilgi vererek, çağrılar yaparak geçiriyor. 
“100 yaşıma kadar yaşarsam 2103 yılında da hayatta olacağım ama erişkinler 2050′den ötesini düşünmüyor. Şu anda yaptıklarımız, yapmadıklarımız; benim, arkadaşlarımın, çocuklarımızın, çocuklarımızın torunlarının hayatlarını etkileyecek.” diyor.
:)
Çocuklarını sistem kölesi olarak yetiştirmeyi tercih eden ebeveynler için ise;
“Geleceği kurtarmak için kimse yeterli gayret göstermiyorsa, genç bir insan neden gelecek konusunda ders çalışsın ki?” diyor.
:)
Siz Müge Anlı izlerken, çocuklarınız Mine Craft oynayıp okul okul yaşarken Dünya ölüyor. Bu gerçekten oluyor! Bakamayacaksınız doğurmayın var ya. İşte o, tam olarak bu. Çocuğunuzun masraflarını karşılıyor olmak ile ona bakmak aynı şey değil ve böyle kör kör yaşamaya, kendinizi gerçeklere, bilgiye kapalı tutmaya devam ettiğiniz sürece çocuklarınız da çocuklarına bakamayacak. İsteseler de bunu yapamayacaklar çünkü iş işten geçmiş olacak! 
Neden Dünya’nın ömründen çalıyorsunuz?
Devam edecek ...
0 notes
dasistnu · 6 years ago
Text
2017′yi 2018′e bağlayan gece. Yeni yılı karşılayacağız. Kerem’in evinde. Kalabalık. Bir sürü yeni yüz. Etraf genç kaynıyor. Rap dolu bir ortam. Çalınan şarkılar. Atılan acapellalar. Bir şeyler başlayacak. Yeni yeni konuşuluyor. Havada büyük bir heyecan. Adına da MOB diyorlar. 
Seni ilk defa o gece gördüm. Aşkın olduğundan habersiz. Benim için yeni yüzlerden biriydin. Tanışacaktık elbet. Her şey daha yeni başlıyordu ya. Yeni yıl için geri sayım yaparken video çekmişim. Sen de varsın. Vio olduğundan habersiz. Ölümsüzleştirmişim seni. Yeni başlıyordu ya. Nasıl olsa daha çok çekim yapardım. Şu MOB bir kurulsundu da..
O villayı ilk kez görüşümü hiç unutmuyorum. İçi bomboş ama bir havası var belli. Güzel şeyler olacak burada. Bitti bitecek derken tanıtım konseri için yola çıkmıştık bile. Her şeyden önce bir rap sever olarak göreceklerim için aşırı heyecanlıydım. Yeni bir sürü kardeşim olacaktı. Allah’ım! Herkesin sahnesini dikkatle izledim. Her saniyesinden zevk ala ala. Muhteşemdi çünkü. Sonra sen sahnedeyken “hareketlere bak” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. İşte. Benim gibi oradaki yüzlerce insanın Vio olarak dikkatini çekmiştin. Yaptıkların, üzerinde hiç sırıtmıyordu. Bakalım daha neler görecektik.. 4 Mayıs gecesi, çok büyük umutlarla ayrıldım konser alanından. Çok mutluydum.
O günden sonra aynı ortamda hiç bulunmadık. Tabi birbirimizi gıyaben tanıyor ve biliyoruz. Ben, sen şarkı yaptıkça onları dinliyorum. Hala heyecanlıyım. Şarkı yapsınlar. Şarkı çıkarsınlar. Sürekli bir bekleyiş halindeyim. Çünkü türkçe rap adına yıllardır beklediğim şey gerçekleşiyordu. Adım adım geliyordunuz. Bekliyordum.
30 Mayıs gecesi “ben hastaneye gidiyorum Vio hastanedeymiş” şeklinde bir mesaj aldım. O kadar korktum ki o an.. Bak. Seni tanımıyorum. Hemen dua okumaya başladım, yüreğim ağzımda. “Durumu ciddiymiş” diye bir mesaj daha geldi. Panikledim. Ağlamaya başladım. Seni tanımıyorum. 10 dakika sonra “öldü çocuk” mesajını okuduğumda hayatımın en büyük şoklarından birini yaşadım. Nasıl olabiliyordu ki bu? Çocuklar ölmezdi...
Sonrası, aşırı yoğun yaşanan duyguların eşlik ettiği ağlamalı günler. Çok uzun bir süre. Kendimi çok değişik bir şeyin içinde hissediyordum. Daha önce babasını, annesini, dayısını, anneannesini kaybetmiş biri olarak ilk defa kendim için değil giden için ağlıyordum. O çocuk için. Senin için. Ve seni tanımıyordum. İlginç olan da buydu. Beni çok yaraladın. Cenazende hissettiğim duyguları anlatabilecek kelimelerim yok. Benim için, bende çok özel bir yerdesin Aşkın. Bunu nasıl anlatabilirim hiç bilmiyorum ama seninle aramızda bir bağ var. Bunu hissediyorum. Sadece hissediyorum. Seni çok seviyorum. Yokluğunda, giderken bana öğrettiklerini asla unutmayacağım. 
Elbet tanışacaktık seninle. Eminim birbirimizde çok şey bulacaktık. Bundan bir şekilde eminim. Çünkü rüyamda benimle konuşuyorsun. “Ben iyiyim abla” diyorsun. “Çok mutluyum”. Hep gülüyorsun. Evime geliyorsun. Hissediyorum. Geldiğini haber veriyorsun. Yani, insanın tanıdığı, hayatında olan birisinin ölümü için bu kadar yoğun duygular beslemesi tabi ki anlaşılabilir ama ben seni tanımıyordum! Tam bu noktada bir şey olması gerek işte. Enerjin mi.. Bilmiyorum.. Hissettiğim o bağ mı.. Bilmiyorum.. Ama bir şey var. Kesinlikle var.
Ölümün, geride kalanlar için nasıl bir şey olduğunu çok iyi bildiğim için Temmuz ayında o güzel anneni bulup mesaj attım. Duyduğum üzüntüden utana utana.. Evinize geldim. Seni konuştuk. Sana geldik. O günden sonra annen ve baban benim için çok özel oldular. Bu dünyada, bu yaşıma kadar karşıma çıkmış en mükemmel insanlar kesinlikle. Bizi tanıştırdığın için çok mutluyuz ablacım. Bir araya her gelişimizde özel şeyler paylaşıyoruz ve bunun sebebi sensin. Çünkü sen de yanımızdasın. Bunu çok iyi biliyoruz. En önemlisi, bunu deneyimliyoruz da. Diyorum ya, geldiğini hissettiriyorsun. Aşkın..
Bugün doğum günün ve ilk single’ın çıktı. Varoş. O kadar güzel ki. Ben hayatımda daha önce yazdıklarını bu kadar yaşayan, yaşadığını yazan birini hiç görmedim. İçsel olarak. Klibin de çok güzel ablacım. Bol dinlenmelerin, bol izlenmelerin olsun. Gökyüzündeki yıldızlar kadar.
Seni çok seviyorum, iyi ki doğdun!
41 notes · View notes