Tumgik
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
Strange, I’ve seen that face before.
20 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
Tate and Violet
5K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
489 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
‘There are girls with dicks, guys with vaginas, and transphobes without teeth’
86K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
-Neyin peşindesin tam olarak, ne istiyorsun?
+Sensiz yaşamak, seni bir daha görmemek. Ne zaman ne istersen onu yapacaksın, kimse sana karışmayacak.
-Ama senin istediğin… Sen beni istemiştin başta.
+Ben mi seni istemiştim?
-Arkadaşlarımlaydım. Önümde içki şişeleri vardı. Gördün, ölçtün, biçtin herhalde-avukatsın sen. Sonuçta beni kütüphaneden bulmadın değil mi?
+Evet.
-İnsanların en başta çekici gelen yönleri daha sonra terkedilme sebebi haline geliyor. 
+Tam olarak öyle, evet!
-Tamam, yani bir sonraki adam da sana bir sebepten çekici gelecek ve sonra aynı sebepten onu terk edeceksin. Biraz yapıcı olmalısın. 
+Bizim neremiz yapıcı? Biz sadece yıkıyoruz.
Duygu dünyamın karmakarışık olduğu bir dönemde bu filmi izlemek iyi geldi. Romantik türünde izlediğim her filmin sonu birbirini deli gibi seven iki insanın ya mutlu sonuyla ya da kayıplar olsa bile sevginin sonsuza dek süreceği şeklinde telkinlerle bitiyordu. Ama içten içe bir ses sürekli “ peki gerçekler?” diyordu bana. Derken “Kralım” diye çevrilmiş Fransa yapımı bu filmle karşılaştım. Peki neydi gerçekler? O romantik-dram filmlerinde bulamadığım, beni sadece bir an için hüzünlendirip hayallere daldıran, herkesin zihninde farklı kişilerle ama aynı senaryoyla yazılan sığ hikayelerden farklı ne vardı gerçekte?
Her “aşk” iki kişilik değildir. Erkek ya da kadın fark etmez, kişi bir süre için “aşk” ın tadını çıkarır ve sonra her şey biter. İlişki çıkmaza girer, yapıcı olan duyguların yerini yıkıcı düşünceler alır. Romantik filmlerdeki o “ sonsuz aşk” teması gerçek hayatta yoktur. Beyaz atlı prensler, romantik dakikalar, aşk sözleri zamanla biter ve yerini “ Ben böyleydim, beni kabul eden sendin!” suçlamaları alır.
Mon Roi(Kralım) ise yönetimi sadece kendi eline alan bir adama aşık, bu aşkın hasta ettiği, bir nevi stockholm sendromu yaşayan Tony ile narsist bir adam olan Georgio’nun on yıllık ilişki sürecini anlatan bir film. 
Birbirlerini henüz tamamıyla tanımayan bu iki kişi evlenirler ve kadının hamile kalmasıyla sorunlar bir bir baş göstermeye başlar. Sorumluluk duygusundan bihaber Georgio hamile eşinin duygusal çalkantılarına bile katlanamaz hale gelir ve onunla evleri ayırmaya karar verir. Tony eşinin kötü günlerinde onu bırakıp sadece cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için arada bir eve uğrasına bir sinir kriziyle tepki verir. Orada yapması gereken ayrılmak ve kendi dünyasını Georgio’dan kurtarmaktır. Ama artık çok geçtir, celladına beslediği aşk-tutku öyle büyüktür ki erkeğin yaptığı hiçbir şey ondan tam anlamıyla kopmasına sebep olmaz, çoğu defa ağlanır sızlanır ama Georgio’nun ufacık bir gülüşü ve öpüşü her şeyi onarır kadının nazarında. İzleyicinin sabrını taşıran pek çok olay, Georgio’nun çapkın edasıyla “ ama seni seviyorum ve sen de beni seviyorsun, öyleyse sorun yok.” temalı sözleriyle hallolur. ama bu bir paradoks gibidir, başa dönülür ve yine aynı sonuç. İlişki bir türlü yapıcı hale gelmez, yıkılamaz da. Bunlardan etkilenen, antidepresanlarla yaşayan, hayatı kayan ise Tony olur. Çünkü Georgio hiçbir zaman tam anlamıyla kendi hayatını Tony’nin yönlendirmesine izin vermemiş, aksine sınırları çizen ve yeri geldiğinde “ bu böyle, istemiyorsan sen bilirsin.” demesini bilmiş, karşısındaki kişiyi onun beğenilerine göre manipüle etmiştir. Hayata bakış açısı  “ kendinden vazgeçmiş olandan sen de vazgeç” olan Georgio film boyunca “ siyahlara bürünmüş” olarak çıkar karşımıza. Bu yüzden aslında ne istediğini tam olarak anlayamıyoruz. Kendine bir çocuk verecek damızlık mı, yoksa gelgitleri olan hayatında onun egosunu besleyecek bir kan mı, veyahut harekete dayalı hayatında bir ses mi? “ Seni seviyorum” derken bahsettiği sevginin gerçek bir “sevgi” olmadığı ise zaten filmin her saniyesine sinmiş durumda. 
Evlendiği kadına karşı oldukça sorumsuz ve tek başına yaşadığı hayattan vazgeçmeye gönüllü olmayan bu adamın karşısında Tony gibi bağımlı bir karakter olmasaydı Georgio çoktan terk edilir ve o eğlenceli, son bulmayacak ve nerede biteceği meçhul hayatına yeniden salıverilirdi. ama Tony ona deli gibi aşıkken ve her şeye rağmen Georgio’nun bir “ merhaba”sını bekliyorken, asla tek bir kişiyi sevemeyecek ama kendisine hayran olan bir kadını da bırakamayacaktır Georgio. Çünkü narsisttir, birinin ona böyle ilgi beslemesi onun asıl gıdasıdır. Bu yüzden son sahnede, ilişkilerinin onuncu yılında ve artık aralarında hiçbir şey kalmamışken bile tony’nin kolunda kendi hediye ettiği saati görünce yüzünde anlamlı bir gülüş oluşur. Memnun olur. Tony ise yaşadığı onca şeye rağmen hala celladının yüzüne hayran bir gülümseyişle bakmaktadır. Sonuç hüsran bir şekilde biter, belki de celladı kendi egosunu tatmin edecek çok daha başka sevgililer edinmiştir, belki başka şeyler vardır bilinmez, sonuçta siyahlar içinde gelen Georgio, Tony’e bir merhaba bile demeden ve veda etmeden, umursamazca çıkar gider. 
Mon Roi, aşk filminden çok bu duygunun yıkıcı etkilerinden ve özellikle etkilenen, daha hassas, daha yoğunluklu yaşayan kişinin içdünyasını anlatan psikolojik bir film bu yüzden. Gerçekleri anlatan bir film. Dışarıda yüzlerce Georgio ve Tony var. Hala safiyane duygularla “ ama bana selam verecek” “ bana geri dönecek” “ama birbirimizi seviyoruz.” diye düşünen. Takıntıyla bağlı olduğumuz, beyaz prens sıfatını yakıştırdığımız o kişiler birer illüzyondan başkası değil, kendi zihnimizin yarattığı. 
Gerçeklerle boğuşmak, biraz da ders almak için izlenesi filmlerden. 
12 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
Ain’t nothing changed
3 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
18K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Right now, there’s sorrow, pain. Don’t kill it and with it the joy you’ve felt
10K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
clear version
photo: David Castenson
2K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
Elise Crombez for Carmen March, Fall 2020
13 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
I have an art blog.
148K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Text
Tumblr media
1K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
1K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
Déjeuner
3 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
the street of streets
667 notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media
141K notes · View notes
delightfuldisgrace · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
4K notes · View notes