Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Whiskey In The Jar
Songwriters: Bell, Eric; Downey, Brian Michael; Lynott, Philip Parris; Robertson; Traditional; As I was goin' over the Cork and Kerry Mountains I saw Captain Farrell and his money, he was countin' I first produced my pistol and then produced my rapier I said, "Stand and deliver or the devil he may take ya" I took all of his money and it was a pretty penny I took all of his money, yeah, and I brought it home to Molly She swore that she loved me, no, never would she leave me But the devil take that woman, yeah, for you know she tricked me easy Musha rain dum a doo, dum a da Whack for my daddy, oh Whack for my daddy, oh There's whiskey in the jar, oh Being drunk and weary I went to Molly's chamber Takin' Molly with me but I never knew the danger For about six or maybe seven, yeah, in walked Captain Farrell I jumped up, fired my pistols and I shot him with both barrels Yeah, musha rain dum a doo, dum a da, ha, yeah Whack for my daddy, oh Whack for my daddy, oh There's whiskey in the jar, oh Yeah, whiskey, yo, whiskey Oh, oh, yeah Oh, oh, yeah Now some men like a fishin' but some men like the fowlin' Some men like to hear, to hear the cannonball roarin' But me, I like sleepin', 'specially in my Molly's chamber But here I am in prison, here I am with a ball and chain, yeah Musha rain dum a doo, dum a da, heh, heh Whack for my daddy, oh Whack for my daddy, oh There's whiskey in the jar, oh, yeah Whiskey in the jar, oh Musha rain dum a doo, dum a da Musha rain dum a doo, dum a da, hey Musha rain dum a doo, dum a da Musha rain dum a doo, dum a da, yeah
Metallica
1 note
·
View note
Text
Bir kadın
Bir kadın çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever.. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını.. Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz, ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği birşey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri acımak duygusudur.
Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
Bir kadın bilgindir aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez.Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz….
Can Yücel
KupaKızı
0 notes
Text
Yaşayabilme İhtimali
YAŞAYABİLME İHTİMALİ
soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani`de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara`da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki,
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...
Bizim Kemalettin Tuğcu`larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara
ve Türk Dil Kurumu`na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...
Ankara`ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri
Oysa Ankara`da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)
Ankara`ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağına geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde
ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni tenefüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yoların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliği...
Otobüs oluyordum bir süre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
Otobüs oluyordum...
Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum
babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Van`daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt`ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim
Yılmaz Erdoğan
karpuz
0 notes
Text
Küçük kız ağlıyor

Gözümü kapadığımda gördüğüm siyahtan çok daha fazla birsey
Hiçlikten çok daha öte birşey bu
Adını kazımışlar bu şehrin sokaklarına
Beynim gibi kalbim gibi bu şehirde de her yer seni ezbere biliyor sanki
Nefesini içine çekmeyi özlemişim
Soğuk tenimi ısıtmanı
Hani birgün demiştik ya hani o yalan cümlelerden birini daha soylemiştik ve inanmıştık
Benim beynimde bir senaryo var sen ve ben
Küçül kız ağlıyor şimdi
Bakan yok ilgilenen yok
Hiç kimse yok buralarda
Sessizliğin arasında kendi içimde boğluyorum
Fısıltılar beynimi ele geçirmeye çalışıyor
Fısıltılar,sessiz çığlıklar ve bedenimin yakarışları
Anlatamıyorum seni , beni sana yakıştıramıyorum
Tarihi bir olaydı sanki bizimki
Ilk fetih gerçekleçmişti seninle
Karmaşık sokakları olan yıkık bir kenttim ben
Geldin ve bencilce içine edip gittin
Ona umut verdin,ona sevgi verdin sokaklarına renkli çicekler ektin
Onu alıştırdın
Fısıltılarla ezberlettin adını
Kazındı bedenime,aklıma,ruhuma her yerime
Şimdi sil demek zor geliyor
Mürekkebi bitmiş bir kalem gibi silik cümleler kuruyorum
Yıldızlerın pek parlamadığı o sessiz,karanlık ve yalnız gecelerde
Işığını arıyorum hala bir umut var belki hiç beni terketmeyen
Küçük kız gene ağlıyor
Birkaç gözyaşı birkaç kuru söz birkaç yakarış
Bundan ibaretti bu kız
Ona acıyorum
Küçük kız
Sana acıyorum
Sende acıdın mı hiç ona
Sakın büyüme derler ya hep
Bu muydu büyümek?
Acıyı kata kata bedeninle birlestirmek
Yaşıyorum hayatı boşuboşuna, amaçsızca
Sigara dumanları besliyor bedenimi
Zehirliyorum kendi kendimi
Bu sefer yalvarmıyacağım sana gel diye
Yalvarsam da gelmiyorsun ya zaten
Bu sefer küçük kızı bir odaya kapamayacağım bu sefer onu zaten her yeri sen olmuş şehirde bırakıp gideceğim
Boş adresi kayıp sokaklarda senin nefesinle yaşayacak o senin sesinle yaşayacak
Gelme sakın demeyeceğim biliyorum gelmeyeceksin
Küçük kıza şekerler getirme senin pembe dudaklarına benzeyen yumuşak şekerlemeler
Ona balonlar getirme içi umut dolu balonlar istemiyor artık
Elimden kaçmaya çalışan uçan balonlar da getirme tutamıyorum artık
Istemiyorum artık hiç birşey
Istemiyorum
Küçük kız ağlıyor
Susmuyor, dinmiyor yalvarışları onu okşa demeyeceğim
Alışmasın sevgiye sevkate
Her kadın sevgi arsızıdır hep daha fazlasını isteyen
Kolay alışan ama hiç bıkmayan
Gidince arkasından baka kalan
Ben onu hiç sevmeyeceğim hiç okşamayacağım
Küçük kız ağlasın
Ağlasın ki anlatın acıyı
Öğrensin ayağa kalmayı
KupaKızı
*Birkaç yıl önce yazılmış az biraz çocuksu bir şiirim.
0 notes
Text
Güzel bir şiir. Rahatla biraz
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
( karpuz )
0 notes