Yapamıyorum işte, sert olamıyorum ben!.. Evet çocuk gibiyim, hep güler yüzlüyüm. Ama dolar hemen gözlerim. Sinirlenirim, gülümserseniz geçer sinirim. Çocuk ruhluyum ben; küserim, ağlarım ama bi çikolataya kanarım. Yapmayın artık bana bunu… kalbimdeki sızı sizi değil belki ama beni yakıyor, sinirlenince sizi etkilemiyor belki sinirim ama gözlerimin dolmasından belli ruhumun incinişi; incitmeyin artık kalbimi…
Yol bitmesin istedim bugün yine. Bitmesin istedim otobüs camından görünen yağmur. Dinmesin istedim içimdeki sızı, dinmesin ki kızabileyim bu sefer. Ben olmak istedim bugün, daha kim olduğumu bilemeden. Söyle yağmur, sen biliyor musun neden yağdığını? Biliyor musun kim olduğunu, dünyayı nasıl ağlattığını…
Gerçekten canım acıyarak ağlarken, param parça hissederken kendimi, Her hıçkırıkta daha da parçalanırken; gelip teselli etmeni beklerken, sonunda gelsende ‘deli misin’ diye soran sen…
Aramızda sadece ufak bi kan bağı var o kadar, ihtiyacım varken saçlarımı okşayamayan ellerin, bi gün yardım istemek için uzanmasın bana. Aramızda sadece kan bağı var, sevgi beklemiyorum artık senden…
Sesi engelleyemediği için sitem etti minik ellerine küçük kız. Kendi gibi küçüktü avuç içleri de, kulaklarına ne kadar bastırsa da sızıyordu içeriye sesler… Ne işe yararlar ki zaten, diye sitem etti yaralı parmaklarına bakarken.
Kâbuslarla uyandım bu güne de. Gerçi yaşadığım şeylerden çok farkı yoktu gördüklerimin ama, bilirsiniz ya işte rüyada görünce verdiği korku ve acı en dorukta oluyor. Rüyada güzel şeyleri de en dorukta yaşıyoruz. Uyandığımda ağlamış olsam da, yaşarken o kadar da hissetmiyorum acıttığını…
İstediğim bişey var aslında, kitap kafe sahibi olmak istiyorum… Birsürü kitaplar, yerde puflar olsun. İnsanlar oturup hem sohbet edebilsin, hem kitap okusunlar. Duvarda asılı sözler olsun, benim yazdıklarım falan. Resim de çiziyorum duvarlarında yaptığım tablolar. Kapıda bi tabela, yalnız hissediyorsan içeri gel, insanları dışlamak yasak burada… tatlı müzikler, kediler ve kitaplar. Daha ne isteyebilirim ki?..
Tanımadığım birini beklerken buluyorum mesela kendimi… Aslında öyle biri hiç var olmamış hayatımda ama ben onu özlüyorum. Açıklayamadığım bi hissiyat oluşuyor, hissettirdiklerini özlüyorum. Sanki tanışmışız, tamamlamışız birbirimizi ve bi sebepten kaybetmişiz. Böyle bişey yaşamadığımı biliyorum kimseyle ama yine de özlüyorum. Olmayan birini seviyor gibiyim, artık gelsin bitirsin bu hasreti istiyorum…
Yabancılaşıyorum... Gün geçtikçe yaşadığım bu hayata yabancı oluyorum ben. Ailem benim ailem değil, odam benim odam değil, bu resimlerin hiç birini ben yapmadım. Arkadaşlarıma bakıyorum, nasıl davranıyordum onlara?
Unutuyorum... Geçmişimdeki herşey o kadar bulanık ki ben yaşamamışım onları. Dün bana çok uzak, bugünü yaşayan ben sanki başka biri. Bunu açıklayamıyorum, çok farklı bi his dolanıyor içimde. Sevdiğim insanlara bakıyorum, onları seviyormuşum gibi gelmiyor ve hatta bi hissiyatım yok gibi, nötrleşiyorum. Kitap okuyamıyorum, sonuna gelirken başını unutuyorum sayfaların. Hoşuma giden şeyleri neden sevdiğimi artık anlayamıyorum.
Ben hayattan uzaklaşıyorum, uzaklaştıkça ortaya çıkan ben hiçbir şeyden memnun değil, ama şikayet de etmiyor; anlayamıyorum...