Note
Geri dönmüşsünüzz. Sizi yeniden görmek ne güzel :). Bundan sonra aktif kullanacak mısınız yoksa gelip gidiyor musunuz¿?
Açıkçası depremden sonra, çok düzensiz bir hayata adım attım. Burası bana iyi geliyor. Buradan devam etmeye umutluyum. Düzenimi oturtacağıma inanıyorum. Sorunuz için teşekkür ederim. Dehşet mutlu oldum.
9 notes
·
View notes
Text
Tanrıya yapılan ibadetlerin mutluluğu içinde geçiyor gün. Bana Gerçekten iyi geliyor.
3 notes
·
View notes
Note
“Dünyanın en belirtili ve kurnaz yalanı, aşk” sevdim bu tabiri. Aşk, her seferinde alt ediyor beni. Artık aşktan daha kurnaz olmak istiyorum . Var mıdır derdimin bir ilacı ?
Dehşet bir soru. Bayıldımm.
Öncelikle kademeli olarak anlatmak lazım.
İlk önce bilmemiz gereken şey şudur ki; aşk büyük bir safsata. Bunun sebebi beynimizin duygulara yansıtıcı bir sistematiği vardır. "Zihninde düşündüklerin, ruhunda yeşerir." Diye. Yani siz azizim, bir insan sizinin duygusal boşluk anınıza, ihtiyaç zelzelenize, güzellik algınıza ya da davranış olarak sevimli hareketleri genellikle aklınızda yer eder.
İlk aklımıza gelen şudur; Bu insanı neden sürekli düşünüyorum? Bu sorunun cevabı toplumda genelde aşk olarak nitelenir işte. Bizde bu olasılığı düşündüğümüz zaman yüreğimize sevginin ve hevesin tohumlarını ekeriz.
Diyeceksiniz ki "bayan bu ne saçmalık, zaten aradığımız bunlar değil mi?"
Maalesef ki kısmı olarak yanlış azizim. Her bitki her toprakta yetişmediği gibi, her sevgi her insanda mutluluk vermez.
O zaman asıl soruna geleceğiz. "Neden o zaman bu kadar acı çekiyorum? Bundan nasıl kurtulabilirim?"
Açıkçası aşkın safsata olduğuna inandiktan sonra ilişki denkleminin 3 elemanı vardır.
Güven, sevgi ve saygı. Bu elemanlardan herhangi biri eksildi mi? İlişkinin bir sonu olacağı hatta o ilişkinin insanı mutlu etmediğiniz farkedeceksiniz.
Bu yüzden partnerlerinizi size uygun olan 3 denklemi -sevgi,saygı ve güven- veren kişiyi bulursanız. O zaman hem sağlıklı ve sonucu mutluluk olan bir ilişki hem de sizi duygusal olarak sırtınızı yaslayabilecek bir partnere hoşgeldin demiş olursunuz. -Doktor Amor.
Saygılar azizim.
3 notes
·
View notes
Note
Neden 'Doktor Amor'?
Amoré italyanca da aşk demektir. Lakin aşk sadece insana duyulan envai sevgi değildir. Tanrı,dünya,hayat,bilim ve hayvanları da bu denli sevebilirsiniz. Bir kardiyoloğa kalbinizi göstermek için değil. Kalbiniz kırık olduğu için gidersiniz. Doktor Amor da aşka inanmaz ama dünyanın en belirtili ve kurnaz yalanı aşk olduğu için insanların ona hem sempati duyması için hem de aşktan muzdarip insanları kendine çekebilmek için bu isimdedir.
5 notes
·
View notes
Text
Yarın anneler günü...
Ve ben... Ben.
Kötülük ve iyilik arasındaki ince çizgideyim Cedric.
Bütün annelerin ölmesini istemek istiyor bir tarafım.
Bu haksız ve saçma ama işte lanet bir kötülük.
Bunu istiyorum. Delicesine.
Çünkü benim yok. Ve benim yok.
Bu bir kriz gibi...
Sense bu ana tanıklık eden bir senetsin Cedric.
Ben ki, ben ki... kötülüğü seçer ve ne yaptığını bilmez daha da aciz bir kadın olursam;
Bil ki senin yapacağın iş beni öldürmektir.
Beni mahvedercesine kahredeceksin.
Çünkü ben sanırım. Ben-bben-
Şeytana teslim oluyorum...
Dr. Amor-
Anneler günü kimisi için bir mutluluksa...
Çoğu kişi için ölümün gerçekliği ile kavrulmuş yasların günüdür...
Onlar ki o gün her saat hatta o haftanın sonuna kadar belki...
Kutlayacak bir anneleri olmadığına, ya da anne olamadıkları her an suratlarına vurulacaktır.
İnsafsız toplum şaşmaz bir şekilde güzelliğin olduğu yere yönelip karanlıktakilerin sokak lambası kadar ışıklarını da sökeceklerdir.
Bugün bunu öğrensekte, insanoğluyuz...
Yarın bunları bilmemize rağmen kahkaha atıp,
Sefamızın derdine düşeceğiz.
E ne demiştim...
Ne eyle ne bekle insanoğlundan,
gün gelir eylesen de kötülüğün iyisini... çıkacak bir mazaret gün yüzüne, kapatacak şemailindeki nuru... kalacaksın gölgede ki mağdur, yanacaksın içim içim... Ne bekle ne diren bir fani kul... -Dr. Amor.
5 notes
·
View notes
Text
Cedric-
Geçen akşam teyzenizin öldüğü haberini aldık efendim. Başınız sağ olsun. Çok üzüldük. Siz nasılsınız?
...
Üzgün olmalısınız yani sanırım. Yani kötüsünüz, biliyorum onu. Emin olamadım. Sessizsiniz ya da yabancı. Bilmiyorum. Ah her neyse! Sanırım bir aptalım.
Cedric elini kafasına vurur. Ve doktor hafifçe genç adamın rahatlaması için sırıtır...
Dr. Amor-
Sakin ol küçük adam. Ben iyi miyim? Evet bunu kabul etmek zorunda hissediyorum sana. Kötüyüm. Sandığın gibi kötü müyüm?
Bak orada yanılıyorsun. (:)).
Lakin dileğin içinde teşekkür ederim.
-Derin nefesler ve düşünceli zihinlerle geçen bir kaç dakika sonra başlıyorduk... Meraklı Cedric, sorularını kafasında tartışmış ve efendisine sormak için kendini hazırlamıştı.
Cedric-
Efendim, dünya zalimdir. Bilirim.
Lakin ölüm en çetrefilli acı iken nasıl görmezden gelebildiniz?
Sessizlik koyu karanlığın masum gölgesidir. Ne kadar masum olsa da;
İnsana en çok zarar veren tek masumiyettir.
Dr.Amor-
Nice vakitler geçti Cedric. Sen ve senin gibiler yakınlarını kaybetti.
Kaybettikten sonra onlar için ağladın ve ağladılar. Tanrıya yalvardın, yalvardılar, geri gelmeleri için. Gelmediler. Bunu öğrendiniz. Bir vakit sonra güldünüz lakin onlar aklınıza gelmedi. Bir vakit sonra onlarsız eğlendiniz onlar aklınıza gelse o kadar eğlenemezdiniz. Veee bir vakit daha sonra hayatı tekrar sevdiniz. Halbuki ki siz onları hala kaybetmiştiniz. Düşünceler beni kahretti Cedric.
Şimdi ben sorayım sana giden mi daha zalimdir kalan mı?
Yoksa zalimlik kalanın gideni unutması, gidenin kalanı yok sayması mıydı?
Dr.Amor...
7 notes
·
View notes
Text
Bir Felsefi Eylem Olarak Yürüyüş

Temel olarak zihnin hareketli yapısına bedenin de eşlik etmesi ve bu sayede ahenkli bir yapı oluşturmasına dayanan akım Aristoteles’in okulu Lykeion’da uygulanmıştır. Peripatetizm denen yolda olmayı kapsayan, düşünürken yürümek anlamına gelen terim, daha sonraki dönemlerde birçok düşünürü de etkilemiş, onlara esin kaynağı olmuştur. Bu bakış açısıyla felsefe ve yürüyüş arasında bir bağ kurulmuş, o düşünürlerin gözünde yürüyüş felsefi bir eyleme dönüşmüştür.
Bu düşünürlerden birisi de Kierkegaard’dır. Filozof, düzenli olarak Kopenhag’ta yaptığı yürüyüşlerden, eserlerinde de bahsetmiş hatta yürüyüş üzerine yazmıştır da. Onun bu yürüyüşleri, melankolik ruh halini ve acılarını dindirme, ruhuna nefes aldırma aynı zamanda da gözlem yapma aktiviteleridir. Kierkegaard, yürüdüğü yolları, caddeleri bir botanik bahçesine benzetir ve tıpkı insanların bitkileri gözlemlemesi gibi onun da insanları gözlemlediğini söyler. Bu gözlemlerin de çoğu zaman kendisini derin düşüncelere, sorgulamalara ittiği düşünülür.
Kierkegaard’ın yürümek üzerine söylediği cümlelerden en sevdiklerimi de sizinle paylaşıyorum.
“İşte böyle gözlerim yerde sokaklardan aceleyle adeta süzülerek geçiyorum; kaldırımın bana ait olduğundan emin bir şekilde, etrafa bakmayı hiç gerekli görmüyorum, böylece saadetimle koşar adım kaldırımda giderken…”
“Her şey bir yana, yürüme arzunu kaybetme … Yürüyüşe çıkabildiğim sürece hiçbir şeyden korkmuyorum, ölümden bile”
46 notes
·
View notes
Text
Fevkalade bir şekilde salağım, sevgili dostum.
Aptal insanları kınarken bilakis şimdi onlar gibi olabilmek için deliriyorum.
Tanrının sevdiği kullarını boşuna aptal yarattığını düşünmüyorum.
Şahsen asıl ızdırabın zeki olduğunu düşündüğümüz insanlarda olduğunu düşünüyorum.
Çünkü düşünürler, düşünürler, ahmakça-mantıkça çok şey düşünürler, gülmeyi unutacak, kafatasları yarılacakmış kadar düşünürler ve sadece düşünen bulanık zihinleri olur.
Ve sadece düşündükleriyle ahmak insanlara hizmet verirler.
Ahmaklarsa; düşene kalkana gülmekten,düşünmeden hareket etmekten,sebepsiz yaşayıp -ölmekten çekinmez. Hatta bununla da övünedebilirler.
Ayrıca aptal dense de önemsemezler.
Çünkü düşünmezler.
Bu yüzden onlar sadece mutlu yaşar ve mutlu ölürler.
Ve onlara hizmet edip,onları geliştiren yahut onlar için deliren bir sürü zeki vardır.
Reçete:
Kafanızı günde 3 kere orta seviyede+
Kafanızı yarmayacak şekilde duvara vurun.
(Sizce kim daha aptal?)
6 notes
·
View notes
Text
Ah Cedric yine yalnız mı kaldın?
Üzülme dostum.
Optimistlikten hoşlanmam ama.
Tanrının insanın kaderine yazdığı en lanet ama en dehşet şey sanırım yalnızlık.
Bu konuda sana yalnızlığına çözüm yazmak yerine yalnızlığı sevdirmek;
Sanırım doktorunun antibiyotikle gribini geçirebilirken sana ağrı kesici yazması gibi.
Olsun. Her zaman arkanda bir antibiyotik olmayabilir ama kafanda halledebileceğin bir ağrı kesicin olur :).
8 notes
·
View notes
Text
Sana mutluluk için bir reçete vereceğim Cedric.
Mutluluk ve üzüntünün aynı kişiler olduklarını bilerek başla.
Ölmeyi sevecek kadar acı çek.
Ve acıyı mutlulukla özdeştir.
Zira deli olduğun için asla sorumluluğun olmayacak ve huzurla kadeh kaldıracak kadar yalnız olacaksın.
Artık hayat her vurduğunda gülecek, her ağladığında mutluluktan sanacaksın. -Dr. Amor.

Bu resimde ki naçizane mutluluk peki? ;).
16 notes
·
View notes