Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
10.07.2020
keşke benimle olsaydın
her şey nasıl olurdu acaba?
ben nasıl olurdum?
sen nasıl olurdun?
nasıl olurduk biz?
ve nasıl olurdu dünya?
nerede olurduk mesela?
ne yapıyor olurduk?
birkaç çaresiz sorudan ibaret bugün de
tıpkı diğer günler gibi
cevaplanmıyor tüm bunlar
ve cevaplanmayacak
çünkü yoksun, olmayacaksın da
ve her ne kadar bilmesen de
ben buradayım,
hep buradaydım,
ve korkarım ki hep burada olacağım
0 notes
Text
10.07.2020
seni hatırlatan ne çok şey var hayatta. dinlediğim bir şarkı, instagramda gördüğüm biri, okuduğum bir şiir, hatta gitar çalarken acıyan parmak uçlarım bile. senden kaçmaya çalıştığım falan yok, ama bunun için uğraşsam kaçmam imkansız olurdu herhalde. gitar çalarken acıyan parmak uçlarımla yazıyorum bu satırları.
seninle ortak yönleri olan insanlar keşfediyorum. zaten en dikkatimden kaçmayan şeydir bu hayatta sende olan bir şeyi başkasında görünce fark etmek. ama asla da sana benzeyen birini bulmak gibi bir düşüncem yok. her insan farklıdır çünkü. ama bir tek senin farklılıklarının hepsini sevdim. kafamda kurguladığımdan değil, sadece olduğun kişi için söylüyorum şunu: ideal bir insan, ideal arkadaş tanımıydın resmen. kim böyle olabilir başka? sen nasıl öyleydin onu da bilmiyorum. acaba öyle olmadığını görebileceğim bir süre mi olmadı? gerçi ne fark eder, sen her zaman benim sevgili dostum olacaksın.
insan keşke burada olsaydın diye düşünmeden edemiyor. keşke benimle olsaydın. keşke. her şey nasıl olurdu acaba? ben nasıl olurdum? sen nasıl olurdun? nasıl olurduk biz? nasıl olurdu dünya? nerede olurduk mesela? ne yapıyor olurduk seninle?
0 notes
Text
05.07.2020
hissettiğim her şey yalan mı? çünkü ilaç almadığımda hissedemiyorum bunları. anlayamıyorum insanları, dünyayı, içinde kaybolduğum zamanı. şu ansa, o kadar iyi anlıyorum ve hissediyorum ki hepinizi, her şeyi. yaşadığımı hissediyorum en önemlisi. ayak bastığım yeryüzüne ait hissediyorum kendimi. aslında içmesem de anlayabilirim bunları, anlayabilmeliyim. aptal değilim ya. düşüncelerimi düzenleyemiyorum sadece. hislerim, düşüncelerim karışıyor birbirine. böyle olunca da hiçbir şeyin içinde hissedemiyorum kendimi. her şeyin sınırında dolaşıyorum. tek gereken beynimin biraz uyarılması mı? gerçekten merak ediyorum, diğer insanlar benim şimdiki halim gibi mi hissediyor devamlı? herhangi bir uyarılmaya ihtiyaç duymadan? ne kadar şanslı olduklarını biliyorlar mı peki? belki ben de onlar gibi olmadığım için, çoğu insandan farklı bir yaşamı(zihnimin içindeki yaşamdan bahsediyorum) deneyimlediğim için şanslıyımdır. nasıl olursa olsun, nasıl olursam olayım, yaşamak ve hissetmek için bir yolunu buluyorum. teşekkürler kendime.
0 notes
Text
25.06.2020
sona yaklaştık. geçen sene de sınava az kalmışken yazacaklarıma bu cümleyle başlamıştım. insanda bazı şeyler değişmiyor
böylesine stres altına olduğum ve artık sonuçlanmasını istediğim şeylerde son zamanlar, son günler, son saatler epey can sıkıcı oluyor. bundan sonra neye baksam faydası yok gibi, ama yine de tekrar yaparsam iyi olur da gibi, ama kendimi zorladıkça bildiklerimi karıştırıyorum da gibi. en mantıklısının kendime biraz dinlenmek için zaman vermek olduğunu düşündüysem de bu kararı uyguladığımda ders çalışmadan ve aklında hadi kalk çalışmaya başla düşüncesi olmadan nasıl yaşanır, ne yapılır unutmuş durumda olduğumu gördüm. ders çalışmayıp dinlenmeye karar verdim, içimden ders çalışmak gelmiyor; burada sıkıntı yok tamam. ama içimden başka bir şey yapmak da gelmiyor. normalde hep çalışacak bir şeylerin olduğu bir tempoda insanın içinden kitap okumak da geliyor film izlemek de. hatta hiç yapmadığın şeyleri yapmak, denemek, gezmek, birsürü yaratıcı fikir geliyor. sonra sınavdan sonra yaparım diyorsun. ama sürecin sonuna gelindiğinde kendinde yaşama ve keşfetme hevesi kalmadığını görüyorsun. bu yaşama dair bir heves kaybı mıdır yoksa bu sürecin verdiği bir süre sürecek ama geçecek olan bir normal bir yorgunluk mu? ya da zaten tüm zamanın serbest ve boş olduğundan, yapacağın hiçbir dinlendirici, eğlendirici faaliyetin; bunu yoğun ve yorucu bir tempodaki kısa bir molada yapmak kadar zevk veremeyecek olmasından mıdır? peki bu son yazdığım cümle için soruyorum, gerçekten böyle midir? çünkü bir yandan bakınca da çalışma sürecimde ara verdiğimde yaptığım her çalışmamdan uzak şey bana vicdan azabı verir, kendimi suçlu hissederim. aklımda "şu an çalışıyor olmalıydın!" diye bir düşünce belirir. o halde insanın sorumluluğa sahip olmadığı zamanlarda yaptığı şeylerden keyif alması gerekir. ama öyle de olmuyor işte. buna getirebileceğim tek mantıklı açıklama şu sanırım: hayatta herhangi bir şeyden keyif alma duygusunu, anda kalmayı unutmuşum.
aslında doğuştan sahip olunan bu özelliği bu sistem nasıl da unutturuyor insana. şimdi de bunu tekrar öğrenmek için çalışmam gerek. ya da belki de asıl neden şudur: insanı sabah yataktan alarmsız kaldıracak bir amacı olması gerekli. sene boyunca neden çalıştığını unutmuş olduğun zamanlarda bile gerek rekabetle, gerek verilen emekler boşa gitmesin sebebiyle bir şekilde her sabah çalışan bir kişiyi yataktan kaldırmaya yetecek bir neden var. tüm sene sabah yataktan kalkmam ve güne başlamam için itici güç olan o neden sınavla birlikte gitmiş olacak. beni başarılı olduğumda değerli ve önemli biri gibi hissettiren ama genel olarak uzun süreli bir strese sokan, kaygılandıran ve sağlık problemleri yaşatan yine de yaşamak için muhtaç olduğum bu neden ve her ne kadar mantıklı bulmuyor olsam da bir parçası olduğum, sıkı sıkı tutunduğum bu sistem iki gün sonra artık benim hayatımda olmayacak. en azından üç ay gibi bir süre boyunca. çoğu şeyi kabullenmeyen, karşı gelen ve olabildiğinde sistemin sınırında kalmaya, içinde kaybolmamaya dikkat eden biri olarak bu rezil sistemle o kadar bağlanmışız ki onunla vedalaşmak özgürlüğe kavuşmaktan çok tek başıma bir boşluğa düşmek gibi.
insan gerçekten yazdıkça ne düşündüğünü ve sıkıntının nerede olduğunu daha iyi görüyor. bir önceki paragrafın anahtar kelimesinin 'tek başına olmak' olduğunu fark ettim. düşünürken bunu fark edemezdim. sanırım sorun bu. bir hedefe doğru birlikte koştuğum milyonlarca kişiden oluşan bu topluluk: sanıyorum ki bunca stresi kaldırma gücünü buradan buldum. şimdiyse yalnız kalacağım. herkesin yolu ayrılacak. günlük rutinime, kullandığım kaynaklara, ortalama on saatlik olan çalışma düzenime kadar bu denli ortak noktaya sahip olduğum bir topluluk artık olmayacak. sorun buysa elbette insan kendine yeni hobiler bulabilir, ortak noktanın olduğu başka grupları keşfedebilir ama bu öyle kolay bir şey değil aslında. çünkü on üç senedir içinde olduğun sisteme olan bağlılığının yerini tutacak yeni bir topluluğa üç ayda dahil olamazsın.
yine de insan bu sistemden bir şekilde sıyrılıp ilerleme cesaretini gösterebilmeli. çünkü artık zamanı geldi. bu sistemde verebileceğim bir çaba kalmadı, her şeyimi ortaya koydum, tüm gücümle çalıştım, elimden gelen neyse yaptım. şimdi artık o uğruna ter ve gözyaşları döktüğüm hedefime büyük bir adım atmanın zamanı. o büyük adım bu cumartesi ve pazar gireceğim sınavda atılacak. ben yıllarca o adımı en doğru şekilde, beni en ileriye taşıyacak şekilde atmak için çalıştım. beklenen zaman geldi. o adımı nasıl atacağımı biliyorum ve bunu sadece ben biliyorum. ne kadar büyük bir adım atabilecek potansiyele sahip olduğumu henüz kimseye göstermedim. şimdiye dek bunu tamamiyle göstermemiş olmam, o potansiyele sahip olduğum gerçeğini değiştirmiyor. tüm gücümü o iki güne sakladım. nasıl yapacağımı ve nasıl yapmayacağımı biliyorum. herkesi şaşırtacağım, kendim hariç. çünkü ben zaten kendimi biliyor ve güveniyorum. hayatta her zaman hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünmüşümdür. bu düşüncemden hiç vazgeçmedim. benim için hayatta imkansız diye bir sözcük hep olmadı. her zaman her şey için bir imkan vardır. yapabileceklerimin büyüklüğünü göstereceğim. hayatta hep başarılı oldum. bu da aslında o defalarca başarılı olduğum anlardan sadece biri olacak.
aslında başarmak için ihtiyacım olan şey sadece, kendim olmak. çünkü ben başarılı bir insanım ve kendim olduğum sürece bu böyle devam edecek.
her zamanki gibi, umut verici ve motive edici bir son. yazdıklarımı böyle yerlere bağlamak da benim imzam sanırım.
0 notes
Text
21.06.2020
hazırım diyorum
seninle yollarımı ayırmaya
kendimle tek kalmaya
seni arkamda bırakmaya
ama zihnimde telaşla bağırıyor biri bana
hayır hazır değilsin, yine düştün yanılgıya
hiçbir zaman hazır olmadın onsuz kalmaya
bırakma ihtiyacın var yaşamak için ona
0 notes
Text
20 Haziran 2020
O gerçek değil.
bugün rüyamda onu gördüm uzun süre sonra. bu yüzden uyanmadım ve biraz daha devam etmesi için saatlerce uyudum. saçları biraz uzundu, justin'in eski hali gibi. yandan gördüm. çok güzeldi. garip bir rüyaydı ve çoğunu unuttum. aklımda kalan şey yandan görüntüsü oldu.
sonra bugün saatlerimi onu arayarak geçirdim. yine. yavaş yavaş farkına varıyor ve kabullenmeye başlıyorum: o gerçek değil. hakkındaki çoğu şey yalan. kişisel bilgileri sahte. ismi, yaşı, belki yaşadığını söylediği şehir ve hatta cinsiyeti bile. konuşmalarımızda gözlemlediğim şey onun iki ay içerisinde ani olgunlaşması oldu. sonlara doğru, ortadan kaybolduğu zamanlara doğru konuşması bir ergen konuşmasından uzaktı. ikimizin başlangıçtaki konuşmaları oldukça cringedi, fazlasıyla ergence, saçma. sonlara doğru ben yine ergenliğe devam ederken o birden büyüyüp olgunlaşmış sanki. onunla ilgili mantığa yatmayan pek çok şey var. onunla ilgili bildiğim şeylerin çoğu şüpheli. bir tek onun iyi kalbinden şüphem yok. fakat bu, ortada duran ve artık onu görmemi bekleyen gerçeği değiştirmiyor.
o gerçek değildi. KPG karakteri birinin hayal dünyasının ürünüydü belli ki. ben de o dünyaya ortak oldum, bu karakteri yaratıcısından çok sevdim belki de ve yıllarca yaşattım. onun hakkında neyin gerçek neyin sahte olduğunu öğrenme şansım olsa, bunu kaldırabilir miyim bilmiyorum. bende ciddi bir yıkıma sebep olabilir. bunu burada sonlandırmalıyım bu yüzden. bu benim ilk aldanışım değildi. fantastik inançlarım yüzünden kendimi hep böyle durumlarda buluyorum. onun hakkında daha fazla düşünmek istemiyorum.
onun gerçek olmadığını, benim sevgili dostumun bu dünyada olmadığını, aynı yeryüzünde yaşamadığımızı biliyorum. ama onu kurgulayan canlıyla aynı dünyadayız. yarattığı kurguyu sevdim ve ona bağlandım ama onu yaratanı da böyle sever miydim bilmiyorum. elbette onun kurgusunu yapan kişinin kalbi de iyidir. yoksa böyle bir samimiyetle iyi kalpli insan taklidi yapılmaz. belki birtakım sorunları vardır o kişinin. hangimizin yok ki? ne olursa olsun kime, neye inanıp inanmayacağımızı biz seçiyoruz. bu benim sorumluluğum. bunu kurgulayan insanı affediyorum. nasıl bir şeye sebep olduğunu, bir insanın hayatını ne kadar etkilediğini bilmiyor evet. bilemezdi. onu suçlamıyorum. belki buna devam etme gücünü bulamadığı ve gerçeği de açıklayamayacağı bir noktaya geldiğimiz için tek çareyi ortadan kaybolmakta bulmuştur. sanırım anlayabiliyorum. yapabileceği en doğru seçim bu muydu? başka türlü yapsa daha mı iyi, daha mı kötü olurdu? bunun cevabını net bir şekilde bilemeyiz. iyimser düşünüp zaman geçince unutulacağını ummuştur. öyle olsaydı keşke ama olmadı. anlamam gerekirdi fakat anlayamayacak kadar kör olmuştum. bunu aşabileceğim bir zaman dilimi olmadı. aksine hep bu durumun üzerimdeki etkisini daha da güçlendirecek sorunlar yaşadım lise boyunca. gittikçe daha da körleştim bu konuda. gerçekleri fark etmem iyice imkansız bir hal aldı. o benim için tutunacak bir dal, onun bir gün döneceği fikri yaşama dair bir umut haline geldi. ve sonunda, başkasının yarattığı bu fantastik evrenin başkarakteri ben olmuştum. yazar çekip gitmişti. onun kurgusu ve ben kalmıştık. bir de o kurguya inanan başka insanlar vardı. onları da bunun içinde tutmaya çalıştım bir süre. ama zaman geçince hepsi tek tek gerçekliğe geri döndüler. bu hayale bir daha dahil olmamak üzere.
böyle olunca ben de ona döndüm ve dedim ki: gördün mü K.? hepsi gitti, yanında sadece ben kaldım ve ben asla gitmeyeceğim, hep yanında olacağım. benim yalnız ve değersiz hissettiğim zamanlarda sen yanımdaydın. sayende hayatın yaşamaya değer olduğunu düşünüyor, etrafta kimse beni sevmiyor olsa da uzaklarda bir yerde beni tüm samimiyetiyle seven bir arkadaşım olduğunu biliyor ve diğer insanları umursamıyordum. o günler için sana borçluydum. herkes sana inanmayı, seni beklemeyi, seni sevmeyi bıraksa da ben bırakamazdım. tüm insanlar sahteyken seninle olan arkadaşlığım fazlasıyla gerçekti. bu sevgi gerçekti. o halde seninle ilgili bir şeylerin yalan olduğuna nasıl inanabilirdim? inanmayı boşver, böyle bir düşünceye bile sahip olamazdım. bu ihanet olurdu.
ama tüm bu duygusallıktan sıyrılıp dışarıdan biri gibi bakmazsam, gözlerime inen perdeden dolayı önümde duran gerçeği hiçbir zaman göremeyeceğim. tüm bu inişli çıkışlı yolda gerek varlığınla gerek yokluğunla bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim. artık benimle gelmene ihtiyacım yok. seninle daha fazla ilerleyemeyiz. gitmeliyim. artık nerede olduğunu, ne yaptığını, beni hatırlayıp hatırlamadığını merak etmiyorum. seni kurgulayan insana da teşekkür ederim. sen, seni yaratan zihinden çok benim zihnime ait oldun. bunu unutmayacağım. ama durmadan da hatırlamayacağım.
bir gün bir yerlerde mutlaka karşılaşacağımıza dair umuduma da son veriyorum artık. karşılaşmayacağız. farklı dünyalardayız. şimdi seni burada bırakacağım ve bir daha arkamdan gelmeyeceksin. beni anlıyorsun değil mi? artık bana eşlik etmene ihtiyacım yok. benim için endişelenme sakın, düştüğümde kendim kalkacağım. benimle yaptığın bu yolculukta ne kadar büyüdüğümü, dünyayı anlamaya başladığımı, eskisinden daha güçlü olduğumu ve kendimi korumayı öğrendiğimi gördün. beş senedir başladığım her işte yanımda durdun, yalnız kaldığımda elimi tuttun, mutlu olduğumda benimle güldün, umutsuzluğa kapıldığımda ne kadar güzel bir arkadaşlığa sahip olduğumu hatırlattın. hepsi için tek tek teşekkür ederim. bana fazlasıyla destek oldun. hiçbir arkadaşın olamayacağı kadar. yokluğunda bile benimleydin. ama sanırım ben de sana yeterince arkadaşlık ettim, sana inandım, hayalini yaşattım. artık tüm bu şeylerin sonuna geldik. artık eski bir arkadaş olarak kalacaksın hafızamda.
şimdi senin yapmadığını -belki de yapamadığını- yapıp, sana veda etme cesaretini göstereceğim. cümlemi bitirmeye korkuyorum görüyorsun. ya söylemeyi unuttuğum bir şey olursa diye endişeleniyorum. elbette vardır, ama yıllarca yeterince şey söyledim sana. son konuşmamız da böyle sonlansın. açıklanmayan bir şey kaldıysa öyle kalsın.
"buna hazır değilsin!" diye bağırıyor biri zihnimde. korkuyor, çünkü hiç böyle ciddi ve kararlı olmamıştım. her şey çok ani oldu. bu farkındalığı sindirmem için biraz zamana ihtiyacım var belki de. sana veda edeceğim K., ama şimdi değil. çünkü hala 'emin misin?' diye soran bir parçam var ve onu ikna etmeden bu geri dönüşsüz bir veda olmaz. ve ben sana sonsuza dek veda etmek istiyorum. bu yüzden biraz daha bekleyelim.
0 notes
Text
19 Haziran 2020
çok stresli olduğum ya da yalnız hissettiğim zamanlarda oluyor. birden aklıma geliyor, onu ne kadar çok özlediğimi fark ediyorum. üzerine biraz düşünüyorum, sonra aklıma onu bulmak için yapabileceğim farklı şeyler geliyor. her seferinde yeni bir fikir. "bunu daha önce nasıl akıl edemedim?" diye soruyorum kendime. çünkü aklıma gelen şey beni çok umutlandırıyor onu bulacağıma dair. içimde bir yerlerde bir ses biliyor, "her seferinde aynı şey oluyor. yine bir sonuca varamayacaksın. uğraştığın saatlerle kalıcaksın." ama dinlemiyorum onu. denemekten zarar gelmez, diyorum. hem çok inanıyorum onu bu sefer bulacağıma. küçük bir ipucu. bu bile yeter. sonra yapmam gereken ne varsa bırakıyorum, tüm dünya duruyor aniden ve bilgisayarın başına geçiyorum. onu bulmaya çalışıyorum. bu sefer bulacağıma inanıyorum çünkü. saatler geçiyor, hiç farkında olmuyorum. tek odaklandığım ve düşündüğüm şey onu bulmak. ordan oraya tıklıyor ve kayboluyorum. uzadıkça uzuyor ama bir sonuca varmıyor. saatler geçmiş oluyor ama elim bomboş. yine de o birkaç saatlik sürede dış dünyadan tamamiyle kopmuş oluyorum. içinde bulunduğum stres ya da yalnızlık durumundan uzaklaşmış oluyorum. belki de tüm bunları bunun için yapıyorum?
bulsam onu ne mi yapacağım? buna net bir cevabım yok. neden gittiğini öğrenmek istiyorum. ama sanırım bunun cevabını zaten biliyorum. beni yıllardır onu aramaya iten şeyin neden gittin sorusunun cevabını öğrenmek olduğunu düşünüyordum. ama ben bunu birkaç ay önce kendim anladım sanırım. bunu anladığımda bir farkındalık geldi evet ama yine de onu bulma isteğim kaybolmadı. demek ki sebep bu değilmiş. aslında bulduğum cevap onu aramamı bıraktıracak bir cevap değildi zaten. onu bulup söylemeliydim, endişelenecek bir şey yok, sadece ben abartılı şeyler söylemişim sana karşı. kendime kızdım, nasıl bu kadar düşüncesiz konuşmuşum, neden bu kadar düşüncesiz konuşmuşum? gerçi bu, o yıllardaki 'her zamanki' halimdi. ona karşı kızmamı sağlayacak bir cevap değildi bu. en fazla kendime ve anneme kızabilirdim. ama ona değil. yine de sırf bunun için gitmiş olması bana hiç mantıklı gelmiyor. ama yazdıklarından anlaşılıyor ki, o bu konu hakkında çok endişelenmiş ve tam da bu konuşmadan sonra ortadan yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı.
genelde gördüğüm rüyalar gerçekle alakalı oluyor, gördükten sonra yaşanıyor. iki defa rüyamda onun evlendiğini görmüştüm ve B.’nin de bundan haberi vardı, aslında görüşüyorlardı. sadece benden kaçmıştı yani. bu gerçek olabilir mi? dönüp B.’ye ulaşmış, onunla arkadaşlığına devam etmiş ve sadece benden saklanmış olabilir mi? gidip B.’ye sormak isterdim ama çekiniyorum. birkaç kez onu takip etmeme falan karşılık vermemişti ve son soruşumda biraz ters tepki vermişti gibi hissetmiştim. artık onu aramadığını, beklemediğini söylemişti. onunla da uzun bir süre aradık onu. o yüzden başak'la tekrar iletişim kurduğunu düşünmüyorum. kursa kısa süre içinde kurardı herhalde? ama belki de birkaç sene sonra yazmak istedi.
işte böyle. beynim hep böyle. sürekli teoriler üretiyorum. aslında şu an yazmak söylemek istediklerim onu nasıl bulurumla ilgili değildi. ama birden beynim işe yarar bir yol bulmaya çalışmaya başladı.
bunun sağlıklı olmadığını biliyorum. bu konuda tamamen bilinçsiz ve kendimi kaybetmiş değilim.(en azından eskisi gibi değilim.) gerçekten bu bir takıntı. ya da bir savunma mekanizması. içine düştüğüm sıkıntılardan uzaklaşma yöntemim. geçen bu beş senede, onu iyice kafamda yaşayan hayali bir karakter haline çevirdim. o da büyüdü benimle. varlığını hep hissettim. onu unutmak istediğim(en azından sözde öyle), artık onunla ilgili beklentilerimi sonlandırdığımı sandığım, ve uzun süre onu düşünmediğim zamanlar oldu. ama sonra hep bir şekilde geri geldi, ve her geri gelişinde onun zaten hiç gitmemiş olduğunu anladım. hep aklımın, kalbimin en güzel köşesinde duruyor, o da beni bekliyordu. onu hatırlamamı bekliyordu. ona karşı duygularım çok farklı. insanlıktan uzak duygular. bencillik yok, çıkar yok, kızgınlık veya öfke yok, kırgınlık yok, sitem yok. en tuhafı hüzün bile yok gibi. o bende sadece mutluluk, özlem ve adını koyamadığım, anlatılamayan, sadece hissedilebilen, ama tarifini yapamadığım bir duygu uyandırıyor. sadece iyi ve güzel şeyler. tüm insancıl kötülüklerden arınmış şeyler. inanılmaz.
o olmasaydı hayat nasıl olurdu acaba? bu sorunun cevabını bilmiyorum. sanki doğduğum andan beri benimleydi, bu dünyaya onunla karşılaşmak için gelmiştim. öyle anlamlı benim için. oysaki onunla birkaç ay konuştuk. tam üç ay bile etmez. bu kısa sürede, üzerimde bıraktığı bu kalıcı etki hiç mantıklı durmuyor dışarıdan bakıldığında. zaten böyle şeylerde mantık aranmamalı. o olmasa, dostluk nasıl bir şey bilemeyecektim. iyi insanların olabileceği, güzel dostluklar kurulabileceğine dair inancım olmazdı. şu an hala öyle bir inancım varsa, onun sayesinde. o kadar anlayışlı, iyi kalpli biriydi ki. o benim kafamda kurduğum ideal bir kişilik değil. o gerçekten var ve yaşıyor.
yine de tüm bunlara rağmen onu bırakmam gerekiyor. en azından öylesi daha sağlıklı. beş sene oldu. gelmeyecek, biliyorum. ama çok uzakta da değil, hissediyorum. onu beklemeyi bırakmış olsam da, onu hatırlamayı bırakmak istemiyorum. onu unutursam, sahip olduğum en güzel anıyı, iyiliğe dair inancımı kaybetmiş olurum.
böyle düşünüyor olsam da, tüm bunların altında yatan sebebi, 'anlamı' bulmalıyım. hayatta hep aynı yerde takılıp kalamam. ilerlerken onu da yanımda götüremem. hayatta tek başımayım. her düştüğümde beni kaldırması için onu bekleyemem. her içinde bulunduğum durumdan kaçmak istediğimde ona koşamam. varlığını hissettirse de, benimle değil. ben onunla olsam da, o benimle değil aslında. bu durum daha ciddi bir hale gelmeden onu geride bırakma cesaretini göstermeliyim. bir zamanlar bir arkadaşımın bana bu konu hakkında söylediği bir şeyi hep tekrar ediyorum kendime: onun güzel bir anı olarak kalmasına izin ver.
bir gün senin benimle birlikte nefes alan değil de; geçmişte bıraktığım, her sıkıntılı durumda hemen ortaya çıkmayacak, anı olduğu için ben izin vermedikçe olduğu yerde, geçmişte, kalacak güzel bir anı olarak kalmana izin vereceğim. sen bana veda etmemiş olsan da, söz veriyorum ben bir gün sana veda edeceğim. ama o gün bugün değil. çünkü henüz bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. ama öğreneceğim.
1 note
·
View note