drmuzafferkala
drmuzafferkala
Muzaffer Kala
475 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
drmuzafferkala · 8 months ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 8 months ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 9 months ago
Text
Tumblr media
9 Ekim 2024 Çarşamba.
Seyahat:1
9 Ekim 2024 Çarşamba
Belçika Brüksel ile Antwerted (500.000 nüfus) şehirleri arasında ki Mechelen (70.000 nüfus ) şehrini ziyaret ettim. Arkamda görülen yüksek bina katedral. Öğlen namazını El Burak Camiinde kıldım. Caminin müştemilatın da kız ve erkek 600 öğrenci kapasiteli sınıflar var.578 öğrenci Kur'an'ı Kerim ve İslami ilimler öğreniyor.
Saat: 16.48 de çift katlı trene binip Saat:17.20 de Antwerped tren garında indim. Tren garı beş kat ortada yürüyen merdivenler var. Her katta merdivenlerin iki tarafında ikişer tren hattı var. Trenlerin vagonları çift katlı.Turkiyedeki Yüksek Hızlı Trendenden konforlu.
Tumblr media
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
SELAM TÜRKİYE
İbliste bir hataya düştü, Adem’de bir hataya düştü. Bunun üzerine her ikisinede Allah (cc) aynı şekilde soru sordu. İblis’e “ niye Adem’e secde etmiyorsun ? “ diye sorulurken, Adem’e “ size yasak ettiğim ağaçtan neden yediniz ? “ diye soruldu.
Halbuki Allah Teâla sadece soru sordu ; hesaba çekmedi, mahkeme kurmadı, basit bir soru yalnızca.
İşte asıl sorun tamda burada başlıyor. İşin espirisi senin tutumunda, vereceğin cevapta. Problem olan senin tepkin, davranışın ve zihnindeki düşüncelerin.
İblis dedi ki “ Ben ondan daha hayırlıyım “ Böylece cennetten kovuldu ve lanetlendi. Dikkat edilirse kovulmasının sebebi yaptığı bir eylemden fiilden ötürü değil, yalnızca verdiği cevaptır.
Peki Ey Adem ! “ Sen ne cevap vereceksin, söyle bakalım neden yedin bu meyveyi ? “ diye sorulunca ; Hz. Adem ne unuttum dedi, ne de başka bahaneler üretti. Yalnızca şöyle dedi :
“ Rabbimiz biz emrini tutmamakla kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan, bize merhametinle muamele etmezsen kesinlikle hüsran ve ziyana uğrayanlardan oluruz. “
Bakınız, biri Allah’ın halifesi olurken diğeri cehennemin dibini boyladı. Eylemden ziyade cevapları akibetlerini belirledi.
Akibetimiz hayrolsun vesselâm.Alintı.
SAYGILARIMLA
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
Tumblr media
HAYATTA NE İSTİYORSAN, BUNU ÖNCE SEN YAPMALISIN!
Selamün aleyküm.guzel Türkiye'nin güzel insanları.
Bugün pazar.Bu saatte kiminiz yeni kalkmış kahvaltı yapıyor yada yapmaya hazırlanıyor. Kiminizde ya uyuyor yada uyanmış yatak içinde biraz daha kalmak istiyor. Kahvaltı yapanlara ve yapacak olanlara afiyet olsun.
Akşam bizi küçük ölüm uykuya yatırıp, sabah sağlıklı olarak kaldıran, verdiği değişik nimetlerle dolu soframızın başında ailecek toplayan Rabbime hamdolsun. Bu Sofranın kurulmasında ailenin her ferdinin katkısı vardır.Baba dışarda kazanıp eve getiriyor, aileyi dış tehlikelere karşı koruyor, anne içerde evin ekonomisini planlıyor, işlerini yapıyor, çocuklar baba ve anneye yardım ediyor, iş bölümü yapıyorlar, her üye işini aksatmıyor.Sofrada ki yemek toplantısından kalkan ailenin her üyesi günlük hayatını yaşamanın yanı sıra aile olmanın kendilerine yüklediği görevlerini de yapıyorlar.
Günlük yaşamın gereksinimlerinin ve hayatın devam ettirebilme ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmanın yanısıra aile üyelerine insan olmanın yüklediği görevlerde vardır.Baba merhamet ve muhabbetle, anne şefkat v e sevgiyle, çocuklar sevgi ve saygısıyla ailenin yaşamasına katkı sağlar.
Bir baba ile oğul dağlık bir bölgede yolculuk yapıyorlardı. Bir ara çocuğun ayağı kaydı ve incindi ve çocuk acıyla bağırdı : Aaa hhh!!!........ Karşı dağlarda yankı yapan sesi geri döndü: Aaa hhh!!!........ Daha önce böyle bir durumu yaşamamış olan çocuk acıyla kıvranırken : “Sen kimsin ?” diye sordu Karşıdakinin yanıtı gecikmedi: “Sen kimsin ?”dedi. Sinirlenen çocuk : “ Sen bir korkaksın!” diye bağırdı Dağda ki aynı ses “Sen bir korkaksın!” cevabını verdi.
Olanlara bir anlam veremeyen çocuk kendisine cevap verenin kim olduğunu babasına sordu.
Babası, gülümseyerek çocuğa ”şimdi dikkatlice beni izle oğlum” dedi ve yüksek sesle bağırdı: “sen harikasın!” Yankı cevap: “sen harikasın!” Baba : “sana hayranım!” Yankı cevap: “sana hayranım!”“Seni çok seviyorum!” Karşı dağlardan aynı yanıt geldi: “seni çok seviyorum”.
Çocuğun şaşkınlığının daha da arttığını gören baba, ona durumu şöyle açıkladı: ” Bu , yankı adı verilen bir tabiat olayıdır. Ama hayatı da çok iyi anlatır. Yani yaşamdan ne istiyorsan önce onu sen vermelisin. Verdiklerin aldıkların olacaktır. Tatlı sözler tatlı yankılar oluşturur. Sevilmek istiyorsan önce sen sevmelisin. Saygı istiyorsan önce sen saygı duymalısın . Anlayış bekliyorsan bunu önce sen göstermelisin. “
HAYATTA NE İSTİYORSAN, YANKISINI OLUŞTURABİLMEK İÇİN BUNU ÖNCE SEN YAPMALISIN!
Dr. Muzaffer KALA
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
Tumblr media
EMEKLİNİN HÂL-İ PÜR-MELÂL´İ
Emeklilerin durumu son yıllarda hiç iyiye gitmiyor.
Çalışan, sabah kalkıp banyoda sakal tıraşını olurken, hanımı mutfakta kahvaltısını hazırlıyordu.Kahvaltı sonrası giyinip işine giderken hanımı dış kapıya kadar uğurluyordu. Mesai çıkışı işten eve dönerken hanımının siparişlerini alıp evin yolunu tutuyordu. Kapıyı açan ya hanımı ya çocuklardan birisi kapıyı açıyordu.Elindeki siparişleri ona veriyordu Evdekiler hoş geldin diyordu. Üstünü değiştirip, pijamalarını giyerek tv’nin karşısına kurulup oturunca, gün boyu yaşadığı sıkıntılarını ,tasalarını unutuyor, dışarda bırakıyordu. Evinini,yuvasının mutluluğunu, huzurunu yaşıyordu.
Emekli olduktan sonra ilk bir ay iyiydi. Tatile çıkmış gibi hissediyordu. İkinci ayda çocuklarına sözü geçmez oldu.Üçüncü aydan sonra hanımına sözü geçmez oldu. Sabahları şöyle rahat bir gazetesini bile okuyamıyordu. Evde fazlalık gibi görülmeye başlanmıştı. Hanımı ikide bir “temizlik yapacağım, o koltuktan kalk diğerine otur, bu odadan öteki odaya git, gazeteni orda oku, en sonunda ne evi bekliyorsun, çık git be adam” demeye başlamıştı.
Emekli nereye gideceğini düşünmeden evden çıktı, bir müddet karmaşık düşünceler içinde yürüdü, elleri paltosunun cebinde yürüdü, yürüdü.yürüdü.Üşümeye başlamıştı.Soğuk emekliyi kendine getirmişti. Ne yapmalıydı?Nereye gidecekti? Eskiden olsa bir işi vardı.İşyerine gidip, ya masasına oturuyordu, ya mavi önlüğünü giyip tezgahın başına geçiyordu, yada tulumunu giyip alet adevatını alıp başlıyordu çalışmaya,. Ya şimdi öylermiydi? Gidecek bir yeri bile yoktu.
Emekliyi bu derin düşüncelerden öğle ezanı ayıktırdı. Saatine baktı, okunan öğle ezanıymış, vakitte hiç geçmiyor, ikindi ezanı sanmıştım diye düşündü. O güne Cuma namazları hariç camiye gitmemişti. Sağ eli ile ensesini kaşıdı. Gitsem mi gitmesem mi diye düşüncesin de git gel yaptı. Sonra yapacak işim yok, gidecek yerim, eve gitsem hanım koymuyor, gitmeyip ne yapacağım ki diye mırıldanarak caminin yolunu tuttu. Caninin abdeshanesinde abdesini aldı.Camiye girdi, bu sefer cami çok sıcak gelmişti. İçine bir huzur vermişti.Cuma namazlarına gittiğinde bu sıcaklığı,huzuru hiç hissetmemişti.İşe geç kalmayayaım diye farzı kılar kaçardı. Cami çıkışı ayakkabılarını giyerken artık gidecebileceğim bir yerim var dedi. Ben bunu daha önce niye düşünemedim diye kendi kendine söylendi.
Artık emeklinin bir bahanesi de vardı.Evdekilere ben camiya namaza gidiyorum diyordu.Camida vaaz, sohbet olduğu zaman onu dinliyordu.Caminin müştemiletında yada bahçesinde yaşlılarla, emekliilerle anılarını paylaşıyordu.Böylece günler geçip gidiyordu.
Genel Seçim oldu,hükümet değişti, başbakan değişti. Emekliler, yeni hükümeti sevinçle karşıladı. Her emekli gibi kahramanımız bizim emekli de umutlandı.
Emekli bir gün caminin bahçesinde oturduğu bankların yerinde olmadığını farketti. Hepsi kaldırılmıştı. Banklarda otururken arkadaş olduğu diğer emeklilere sordu, onlarda bilmiyorlardı. Emekliler ayakta kalmıştı. İmama, müezzine sordular onlarda bilmiyoruz dediler.Cami cemaatinin emeklileri Caminin son cemaat mahallinde oturmaya başlamışlardı. Kalabalık oluşturuyor, dikkat çekiyordu .Sağda solda bir takım insanlar böyle de olmaz canım,sürekli caminin içi işgal edilmez, camii ibadet yeridir, bu insanlara oturacak yer lazım, hatta içini ısıtacak sıcacık çay içebileceği bir yer gerek demeye başlamıştı. Emekli bir müddette sürekli yayılan bu söylentileri dinlemişti.
Aylar ayları kovaladı.Bir gün caminin avlusunda bir çalışma başladı. Herkes birbirine soruyordu. Kimse ne yapıldığını bilmiyordu. İşçilere sordular onlarda bilgi vermedi. Sonunda prefabrikvari bir yapı inşaa edildi.Masa sandalyalar kondu, çay ocağı açıldı. Kapısına el yazısı ile yazılmış “CAMİMİZİN ÇAY OCAĞI HİZMETE AÇILMIŞTIR” ilanı yapıştırıldı. Camii bahçesindeki banklar kaldırıldığı için son cemaat mahallinde oturan emeklilere, oturacaksanız gidin çayhanede oturun, burda oturmayın denmeye başlandı. Emekli, gidin çayhanede oturun lafını duyunca anladı bankların neden kaldırıldığını. Gelmesine sevindiği hükümet camii bahçesinde oturduğu bankı bile çok görmüştü kendisine. Yandaşını çayhane sahibi yapmak için cebindeki son liralara göz dikmişti.
Emekli, caminin helasına giriyorum para veriyorum, Cayhanesinde çay içip para ödemezsem oturtmuyorlar. Buranın huzuru kaçtı diye düşündü.
Bizim emekli,son günlerde camii cematindeki emeklilerin sayısının azaldığını farketti.Gittikleri yere emekli de gitmek için onların nereye gittiklerini araştırınca sokak kaldırımlarında oturduklarını tepit etti.
Sizce; Yarın. Öbür gün belediye de sokaklar da oturmayı emeklilere paralı yapar mı?
Dr. Muzaffer KALA
MESK
Memur ve Emekli SendikalarıKonfederasyonu
Genel Başkanı. #Mesk, #MESK,
0 notes
drmuzafferkala · 1 year ago
Text
Tumblr media
EMEKLİNİN HÂL-İ PÜR-MELÂL´İ (2)
Emeklilerin durumu son yıllarda hiç iyiye gitmiyor.
Çalışan, emekli olmuştu. Oh be dünya varmış. Yaşamak ne güzelmiş dedi. Yatakdan erken kalkmak yok. İşyeri servis arabasını kaçırdım yok. Toplu taşıma aracını kaçırdım yok,İşe geç kaldın derdi yok. Müdürün karşısında çeket düğmesi ilikleme yok,patronun karşısında hep haklısın patron deme yok, çok bilmiş ustanın zırvalıklarını dinlemek yok. İşte hayat bu, istediğin şekilde yaşa,karışanın yok,buruşanım yok dedi.
Emeklinin ilk ayı güzel geçmişti. İkinci ay çocuklar üzerinde otoritesinin kalmadığını farketti. Üçüncü aydan sonra, üçüncü istemesinden sonra istekleri karşılanıyordu, hanımının kendisi ile ilgilenmediğini düşündü.Hanımından su istediğinde sen daha yakınsın alda iç diyordu. Çay istediğinde çaydanlık ocakta kaynıyor, git al, bir bardakta bana getir demeye başlamıştı. Sık sık temizlik bahanesi ile oturduğu yerden kaldırıyor başka yere oturmak mecburiyetinde kalıyordu.Emeklinin hanımı en sonunda “ya ne evde pinekleyip duruyorsun, kadınlar gibi evi bekliyorsun , çık git evden dedi.
Hanımının dedikleri emeklinin zoruna gitmişti, incinmişti ama belli etmedi kalktı,giyindi dışarı çıktı. Hanımı çıktığını farketmedi bile.Kendini, kendi evinde fazlalık gibi hissetmeye başlamıştı. Kapının önünde bir müddet şaşkın, ne yapacağını , nereye gideceğini bilemez halde dikildi kaldı.İçinde ne fırtınalar koptu.Tükürünü bile yutamadı, boğazında kör düğüm oldu, Yutkundu,yutkundu,yutkundu.Sessizce konuşmaya başladı. Çalışırken düzenli bir hayatım vardı. Sabahları hanımım hazırlanmama yardımcı oluyordu, işe uğurluyordu,akşam kapıda karşılıyordu, hoş geldin bey diyordu, arada bir Allah seni başımızdan eksik etmesin diye dua ediyordu.
Şimdi öylemi ya azarlar gibi konuşuyor benimle , çalışırken komşularım nazarında saygın bir adamdım. İş yeri arkadaşlarım vardı, sever sayarlardı beni.Şimdi hiç birisi yok dedi. Aklındaki bu tür hülyalar ile ayakları isteksizce adımlamaya başladı. Öylece bir müddet yürüdü, nereye gittiğinin farkında değildi. Hülyalarından ayıldığında bir parkın ortasındaydı. Etrafına boş gözlerle bakındı.Bir bank gördü geçti banka oturdu.Karamsar düşüncelerden beynini kurtarnak için İlerde kaydıraraklarda kayarak oynuyan çocukları seyetti. Parkta elele dolaşan sevgilileri seyretti. Gelen geçen, yürüyüş yapan insanları seyretti.Parkta etrafı incelemey öyle dalmıştı ki vaktin nasıl geçtiğini bilemedi.saatine baktı, zaman çalışırken mesaiden eve döndü zaman olmuş diye içinden geçirdi.Hemen kalktı eve doğru yola koyuldu. Artık kendisine evin kapısını açan yoktu. Anahtar taşı, kendi anahtarınla kapıyı aç denilmişti. Anahtarı cebinden çıkardı kapıyı açarken içinden yarında o parka giderim,artık gidecek bir yerim var dedi. Aslında emekli yeni yaşam düzenine adapte olamamıştı.
Emekli işe gidiyor gibi hergün park gidiyor, özgürce istediği banka oturuyor.Parka gelen yaşlılar, kendisi gibi aynı kaderi paylaştığı emekliler, gençler, çocuklarla tanışıyor, yeni arkadaşlar ediniyor, yeni dostluklar kuruyor. Bir iş yapmasa da hayatımı bir düzene koydum diye düşünüyor, parklarda vakit geçirmeyi benim gibi keşfedemiyen de var, Allaha şükür ben keşfettim, diyordu. Kendini şanslı kabul ediyordu. Emekli Parkı sahiplenmişti. Artık bu park benim parkım diyordu.
Zaman durmuyor ilerliyordu. Zamanla birlikte emeklinin yaşı da ilerliyordu. Emekli maaşı artık temel ihtiyaçlarını karşılamıyordu..Pahalılık almış gitmişti, nerdeyse her gün fiyatlara değişiyor. İğneden ipliğe zam geliyor, herşey zamlanıyor.Herkes pahalılık enflasyondan oluyor diyordu ama Emeklinin bildiği tek şey emekli maaşı hayatını idame ettirmeye yetmiyordu.Eskiden 10 liraya 7 ekmek alırken şimdi bir ekmek alabiliyordu. Emekli Maaşı kirasını bile karşılamıyordu. Haydi giysileri eskirse yenisini almaz, eskilerine yama yaparak giyeriz ama yemeden nasıl yaşayacağız diye düşünüyordu.Her gün nasıl geçineceğiz düşüncesi ile yaşıyordu.
Belediyenin parkı emeklinin yaşamının bir parçası haline gelmişti.Morali bozulduğunda parka gidiyor, Park havası alıyor rahatlıyordu. Strese girerse parka gidiyor park arkadaşları ile oturuyor, sohbet ediyor rahatlıyor. Park emeklinin sorunlarından kaçış yeri, kurtulma yeri olmuştu.
Emekli bir sabah parkına geldiğinde bir takım işçilerin çalıştığını gördü..Merak etti, ne yaptıklarını gidip işiçilere sormak istedi.Sonra ya parkımı benden alırlarsa düşüncesi aklına geldi,irkildi,korktu. Sormaktan vazgeçti. Hergün gelip aynı banka oturdu, çalışan işçileri seyretti. İşçiler çalışmaları bitirdiğinde büfe benzeri bir yapı ortaya çıktı. Yapının içine ve etrafına sandalya ve masalar kondu,Kapısına bir tabela asıldı."Çayhanemiz Hizmet Vermeye Başlamıştır".
Bunu gören emekli,parka gelen, parkın banklarında oturan benim gibi emeklilerin ceplerin deki son liralarına da göz dikmişler, parka gelen emekliler yaşlı insanlar, hasta, çoğu prostat hastası, sık sık idrar yapması gerekir,bu insanların sık sık tuvalet ihtiyacı oluyor, sağ olsun belediyelerin başkanları bizim bu durumumuzu düşünüp bu parklara hela yapıyorlar ama paralı, emekli tuvalete her girişinde 15 TL. Ödemek mecburiyetinde. Çay iç 10 TL. Öde, tuvalete gir içtiğin çayı boşalt 15 TL. Öde, geri gel çay iç tekrar tuvalete git. Valla iyi yere kepenk açmışlar. Buralara koydukları partili yandaş eliyle bizleri soyuyorlar. dedi.
Emekli, belediye başkanının seçilmesi için ona oy vermişti, ona çok kızdı. “benim seçtiğim belediye başkanı parkımı elimden alıp partili yandaşına verdi, helalardan para alması yetmedi şimdide yandaşına çay parası ödemem için beni zorluyor .Yandaş büfesinin masalarında, sandalyalarında oturup çay içmeme zorlamak için bankları kaldırırsa ne yaparım. Belki de kaldırmak için seçimlerden sonrayı bekliyordur”dedi.
Emekli,döndü baktı, banklar yerinde duruyordu, Allah’a şükür banklar yerinde, daha kaldırılmamışlar dedi.
Sizce, emeklinin idrarindan bile rant devşiren belediye başkanları seçimden sonra parklardaki bankları kaldırır mı?
Dr. Muzaffer KALA
MESK
Memur ve Emekli Sendikaları Konfederasyonu
Genel Başkanı
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
L li
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
Tumblr media
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
Tumblr media
Üsküdar Valide-i Cedid Caminin içi
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
Tumblr media
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
Gül yüzlüm,
Şiir sözlüm,
Mühür gözlüm,
Gülünün konusunu,
Sözlerinin etkisini,
Gözlerinin mührünü
Vurmanı bekliyorum...
0 notes
drmuzafferkala · 2 years ago
Text
Tumblr media
Gazlı el feneri
0 notes