eczaysem
4 posts
❝Sadece bilgilendirme amaçlıdır. İçerikler tamamen akademik ilgilerim, araştırmaktan ve paylaşmaktan zevk aldığım konularla ilgidir.❞ ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ ❝Only for educational purposes, academic attention and refined pleasure.❞
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo



Yahudiler tarihlerindeki önemli detaylara “Central Zionist Archives” ismini verdikleri arşivlerden ulaşabiliyorlar. Bu arşiv Kudüs’te bulunan bir kütüphane esasında. İnternet sitelerinde arşivin temel amacının Siyonist Hareket'in arşiv malzemesini belgelemek, korumak, ortaya çıkarmak ve kamuya açık hale getirmek olduğu yazıyor. ( http://tiny.cc/87ge4y) . Yazının baş kahramanına ait bilgiler ve fotoğraflar bu arşivlerden alınmış.
Mendel Kremer’in önce Türkler sonra İngilizler için istihbarat sağlıyan bir ajan olduğu iddia ediliyor. Bazılarına göre kendi dindaşlarını yetkili otoritelere teslim eden nefret dolu bir “moser” olarak Kabul edildi. (Moser kelimesinin anlamı için: http://tiny.cc/dnhe4y) .
Raporlar, Türklerin 1898’de Filistin’i ziyareti sırasında Theodore Herzl’e casusluk yapmak için görevlendirildiğini gösteriyor. Herzl’in varlığı sıkıntı oluşturmaya başladığı zaman, Kremer’e tutuklama yetkisi bile verilmişti. Herzl bu konuyu günlüklerine bile yazmış. Aslında garip değil bu durum, sizi tutuklamaya gelen ajanınızı fark ettiğiniz an bunu günlüğünüze yazmanız normal karşılanmalı. Bu arada Theodor Herzl modern politik siyanizmin kurucu babası. İnternetten bakarken şimdi öğrendim ki Payidaht Abdülhamit dizisinde de kendisini yer verilmiş. Big Lebowski filminde de adından bahsedilmiş. Ne demek ki kendisi günümüzde hala kendisinden bahsettiriyor. Yazının bundan sonraki kısmında anlıyoruz ki sırf eczacılık da yaptığı için dikkatimi çeken Kremer yahudiler tarafından sevilmeyen birisi.
Devam edecek olursak, Mendel Kremer 1860'larda Minsk'te doğuyor ve ailesiyle birlikte 1873'te Filistin'e taşınıyor. 1890'da Kudüs'te Meah Sha'arim'de bir eczane açıyor. Türk makamlarına eski İbranice gazete yazılarını ya da belgeleri tercüme ediyor. İsrailli bir gazeteci olan Dov Ganchovsky ise , Kremer'in aslında iki taraflı bir ajan olduğunu ve bazen de Yahudi topluluğuna yardım ettiğini ileri sürüyor. (Haydaa!)
Okuduğum yazıda Türk olan bir paşanın İngiliz-Filistin bankasının müdürü olan birini öldürtmek istediğini ve Ganchovsky’nin bunu şu şekilde yazdığı söyleniyor: “Kremer, bankanın müdürünü uyardı ve Kudüs’ten Jerico’ya kaçmasını sağladı.” Tarihçi olmadığım için bunun ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğuna karar veremiyorum ama olayların içinde “insan” faktörü olunca her şey mümkün gözüküyor. Fakat Ganchovsky’nin yazdıkları daha sonra banka müdürünün kızı tarafından doğrulanmış.
Kremer'in torunu olduğunu iddia eden bir kadın ise ”Büyükbabamın onurunu kurtardınız hepinize teşekkür ederim.” diyor ve hikaye daha inandırıcı hale geliyor.
Kremer 1938'de öldüğünde, Davar gazetesi Kudüs'ün en bilinen isimlerinden birini kaybettik diye yazıyor. Ayrıca ölüm ilanında Kremer'in Herzl’le olan tecrübesininin yanında Türk ve İngiliz polisi ile olan çalışmalarına değiniliyor.
Tarihi hikaye burda bitiyor. Kremer gerçekten kimin ajanıydı, amacı neydi bilemiyorum. Bana sorarsanız macera peşindeydi. Farklı farklı kurgular oluşturabiliriz. Güzel bir tarihi roman yazılabilir bu konu hakkında.
Kremer’in eczanesiyle ilgili sadece bir tanecik fotoğraf var. O eczanede neler oldu kim bilir? Toplumun her kesiminden insanın uğradığı bir yer olan eczane hafiyelik yapmak için biçilmiş bir kaftan olsa gerek.
Okuduğunuz için teşekkür ederim!
x
0 notes
Photo

Vincent van Gogh
Detail of signature (Irises)
(via @lonequixote)
5K notes
·
View notes
Text
Popüler Kültürde Metamfetamin

Kristal metamfatamin farklı bölgelerde birçok başka isim ile bilinir. “Kristal, tina, krank, taş, ateş ve buz” gibi gücünün etkisini tasvir eden argo ve uydurma kelimeler meth için oldukça fazladır.
Yıllardır değişik kullanım alanları olmasına rağmen yaklaşık yüzyıldır biliniyor. 1930’larda ateş, astım ve soğuk algınlığı tedavisinde tezgah üstü satılmaktaydı. Bunun neticesinde ilaç endüstrisine girdi ve doktorlar tarafından reçetelendirilip pazarlanabilir hale geldi. İkinci Dünya Savaşı sırasında askerleri tetikte tutmak için uyuşturucu hap şeklinde kullanıldı. 1950’lerde kamyon şoförlerinin, üniversite öğrencilerinin ve ev hanımlarının enerjilerini yükseltmek için yaygın olarak kullandıkları bir madde haline geldi. 60’lı yıllarda karşı kültür hareketiyle oldukça uyumlu olan Meth kendine hemen yer buldu ve hızla yükselişe geçti. 70’li yıllar metamfetamini adeta kollarını açarak selamladı. Kokain, marihuana, alkol, eroin ve daha fazlasıyla bir araya gelen meth artık hızlı ve tehlikeli uyuşturucu karışımları için vazgeçilmezdi.
Yutarak, burundan çekerek, teneffüs ederek, sigara ve enjeksiyonla vücuda alınan meth nadir durumlarda rektal olarak da alınmıştır.
Metamfetamin, bu kadar göz önündeyken aynı zamanda onlarca yıl nasıl gizli kalabilmiş? Maalesef bu sorunun tek bir cevabı yok.
Henüz, gerçekler ve tarih açısından metamfetamin, itibarının önünde ilerliyor. Bu itibar belki de seçkin bir ödüle layıktır. Grammy veya Oscar değil ama bunların yerine “Razzie*” olabilir.
Kristal metamfetamin ve geniş kullanım yelpazesi kurumların gözünden uzak kalmayı ve el altından idare edilmeyi başardı. ABD Başkan Richard Nixon 1970'lerin başında uyuşturucu savaşını resmi olarak ilan edene kadar meth bu savaştan kısmen etkilenmiş ve bunu fark eden pop kültür forumları methin popülaritesini arttırıp onu proaktif bir varlık haline getirmiştir.
Methin tedavide ilaç olarak kullanılması sadece lokal olmasına rağmen bir takım şarkılar, filmler, ekran dizileri gereksiz yere metamfetamini bir tuzak olarak kullanmakta. Popüler kültürde meth, yirminci yüzyılın sonlarına doğru şarkı sözlerinde kendine yer bulmaya başladı. Özellikle kültürel farkındalık için uygun bir araç haline gelmiş olan bu şarkılar sayesinde meth daha fazla tanındı.
Kristal metamfetamin hakkında yazılan ilk şarkı Deep Purple adındaki müzik grubundan geldi. 1971/72 çıkışlı Machine Head albümündeki Highway Star parçası şarkıcının metamfetamin etkisi altındaki kişiliğini ve iç dünyasını tarif eder.
"Nobody's gonna take my head, I got speed** inside my brain,"
“Kimse kafamı almayacak, beynimde bir hız var.”
Söz yazarları amaçladıkları ikili anlamı açıkça tanımlamayı sevmezler. Vermek istedikleri mesajın gerçek anlamını gizlemek için metaforlar kullanırlar. Bazen ise sadece dinleyicide estetik zevk uyandırmak için bunu yaparlar.
Highway Star, müzik tarihindeki en popüler şarkılardan biri oldu. Chickenfoot, Dream Theater, ve Buckcherry gibi pop ve rock artistleri tarafından yeniden seslendirildi. Ayrıca YouTube’da şarkının çok sayıda versiyonu da bulunuyor. Highway Star, yazıldığı sırada uyuşturucu tedavi merkezleri bulunmaktaydı ancak sayıları yetersizdi. Ayrıca 70’lerin başında Golden Earring üyeleri tarafından yazılan yüksek telli melodiye sahip Radar Love geldi.
“The radio is playing some forgotten song
Brenda Lee's "Coming on Strong"
The road has got me hypnotized
And I'm speeding into a new sunrise”
“Radyo unutulan bir şarkı çalar
Brenda lee'nin "coming on strong"
Yol beni hipnoz eder,
Ve yeni bir gün doğumuna doğru hızlanırım. “
Bu şarkı aynı zamanda tüm zamanların en iyi on şarkısı arasında yer aldı. U2, Def Leppard, Carlos Santana ve REM dahil olmak üzere rock sanatçıları tarafından yeniden seslendirildi. Şarkı The Simpsons, My Name is Earl, The X-Files ve Beverly Hills gibi birçok TV programlarında yer aldı. Radar Love Wayne's World, Pushing Tin ve The Break-Up gibi film yapımlarında da kullanıldı. Tüm dünya popülerleşen meth ile mücadele ederken şarkı sözleri belli belirsiz bize uyuşturucu kullanımını şahsi olarak savundu.
Suicidal Tendencies, biraz çatışmacı bir tavırla Feeding the Addiction adlı bir şarkıyı piyasaya sürdü. 90’lı yılların başında uyuşturucu kullanımını ele alan şarkının özellikle methi dumanla beraber solumanın yıkıcı etkilerini anlattığı bir dizesi şöyle:
“You haven't eaten in days and your gums are bleeding
Swearing to God the pipe's all you're needing
It's robbing or stealing or turning a trick
You do whatever it takes to suck on the Devil's dick”
Zamanla popüler kültürün metamfetamin bağımlılığına ve ilacın kötüye kullanımına bakış açısı değişti. Son derece talihsiz sonuçlardan sonra bu durumu fark etmek zor olmadı. Uyuşturucunun günümüz toplumu üzerindeki bu ağır etkisine özellikle meth hakkında yazılmış olan birçok şarkının etkisi yadsınamaz.
2002’de eleştirmenlerce beğenilen Sput filmi metamfetamin bağımlılığının dehşet verici iç yüzünü ve gizli dünyasını doğru bir şekilde tasvir ediyordu.
2005 yılında Iowa filmi, kendi meth üretim laboratuvarını kurup tehlikeli bir dağıtım şebekesine dahil olan iki genç sevgiliyi konu ediniyordu.
Aynı yıllarda Ice Age belgesel filminin yapımcıları doğrudan büyümekte olan bu salgının ana kaynağına yönelip metamfetamin bağımlılığının korkunç derecede güçlü ve çirkin tutkularını doğrudan objektif altına aldılar.
Meth, popüler kültür dünyasına sinema yoluyla girmekle kalmıyor, birçok gelişmiş ülkenin damarlarına daha çok yayılmaya başlıyordu ve görüntü yönetmenlerinin ilgisini çekmeye devam ediyordu.
2008 yılında Breaking Bad dizisi yayın hayatına başladı. Hikaye akciğer kanseri teşhisi konan bir kimya öğretmeninin ailesinin maddi geleceğini güvence altına almak için eski öğrencilerinden biriyle birlikte meth üretmeye ve satmaya karar vermesini ve gelişen olayları anlatıyor. Dizinin başarısı ve ünü eleştirmenlerce aldığı övgüler ve kazandığı altı Emmy ödülü ile devam ediyor.
A&E isimli program, uyuşturucu tedavisi görmek istemeyen meth bağımlılarını konu edinen birçok bölüm yayınladı. Program bağımlılara ilaç tedavisi sunmak, ailelerine ve arkadaşlarına destek olmayı teklif ediyordu. Toplumda bilinç uyandırdığı için görmezden gelinmeyecek bir programdı.
Kristal meth onlarca yıldır kendine popüler kültürde yer bulmasına rağmen; uyuşturucunun cazip olan hiçbir şeyi yok. Başlangıçta eğlence olsun diye başlansa bile zamanla kullanım sıklığına göre tam olarak bağımlılığa dönüşür. Bu bağımlılık yalnızca duygusal ve fiziksel sorunlar getirmez Gitgide artan problemler zamanla kullanıcıların ailelerini ve arkadaşlarını da etkiler. Kristal methin dünyasına girmek kolaydır, çıkmak ise bir o kadar zor. Popüler kültürün düşüncelerine ve bize anlattıklarına bakarsak mesaj çok açıktır: Kristal metamfetaminden uzak durmalısın. Günümüzde uyuşturucu tedavi merkezlerini bulmak artık çok daha kolaydır. Bu kuruluşlar yıllardır bağımlılığın yıkıcı etkileriyle mücadele ediyor. Tecrübeli personelleri uyuşturucuya yönelmeden günlük yaşamın sıkıntılarıyla nasıl baş edilebileceğinin farklı yollarını sunuyor.
-*Akademi ödüllerinin aksine yılın en kötülerine dağıtılan ödüllerdir. Ahududu Ödülleri veya bilinen şekliyle Razzie Ödülleri.
-**Kristal metamfetaminin İngilizcedeki isimlerinden biri
Kaynak: http://www.crystalmeth.com
1 note
·
View note
Text
Bob Dylan ve Yurttaşlık Hakları Hareketi

Bob Dylan’ın “protest” şarkılarına daha yakından bir bakış
Woody Guthrie’nin Minneapolis’deki müzikal etkisiyle yüzeysel bir politik dünya görüşü kazanmasına rağmen, 1961 yılının Ocak ayında New York’a geldiğinde Bob Dylan’ın yurttaşlık hakları hareketine dair hiçbir duruşu yoktu. Söylentilere göre onu geleceğin aktivist şarkıcısı haline getiren sevgilisi Suze Rotolo’ydu. Sendika örgütleyicilerinin kızı ve Irk Eşitliği Kongresi’nde gönüllü olan Rotolo, Dylan’ı siyasi mitinglerde boy göstermesi için cesaretlendirdi. CORE vakfı yararına yazdığı ve ilk “protesto” şarkısı olan “The Death of Emmitt Till” i 1962’nin Şubat ayında tanıttı. Bir Aktivist Şarkı Yazarı Doğuyor Yeni idealizmine tutulan ve yeteneğiyle heyecan verici bir yükselişe geçen genç şarkı yazarı, takip eden 18 ay içinde şarkı yazımı membasına dönüştü ve birçok şarkısının taslağını oluşturdu. Dylan 24 Nisan 1962 ve 27 Mayıs 1963 arasında, ikinci albümü The Freewheelin’ Bob Dylan’I kaydetti. Bu albüm Dylan’ın henüz 21 yaşındayken siyasetin içine girmesini ve yurttaşlık hakları hareketine olan bağlılığını hızlandırdı. “Oxford Town ” James Meredith’in beyazların gittiği üniversitelere gitme hakkı kapsamında Eylül 1962’de federal polisler ve Mississippi Milli Muhafız Teşkilatı arasında yaşanan çatışmayı incelerken, Dylan’I bir halk aktivisti ve popüler bir müzisyen olarak dünyaya tanıtan “Blowin’ in the Wind” oldu. Peter, Paul and Mary tarafından popülerleştirilen, kariyerinin en kıymetli eseri haline gelen şarkı, bir anda yurttaşlık hakları hareketinin başlıca marşlarından biri haline geldi. Gerçekten İlgili Mi Yoksa Şöhret Mi Arıyor? Dylan 1962 yılı boyunca New York çevresinde düzenli olarak, Joan Baez, Pete Seeger ve Staples Singers’la birlikte, bir taban örgütlenmesi olan Şiddet Karşıtı Öğrenci Koordinasyonu Komitesi yararına performanslar sergiledi. Dylan’ kötüleyenler onun bir şöhret arayıcısı olduğunu iddia edip, halk hareketinden çıkar sağlamak için rol yaptığını söylüyorlardı. Fakat bu doğru değildi. Dylan değişimin yaratılmasında şarkının gücüne içten inanan biriydi. İkinci stüdyo albümü Freewheelin’i 13 Mayıs günü Ed Sullivan Show’da tanıtması için çağrıldığında aşırı muhafazakar-gerici grupları taşlayan “Talking’ John Birch Society Blues” u çalmayı tercih etti. Yapımcıların tedirgin olması ve Dylan’s şarkılarını değiştirmesini söylediğinde, Dylan arkasına bile bakmadan gitti ve iddialar geçersiz kılındı. Daha Derin Bağlılık Geldik 1963 Newport Folk Festivali’ne. Pete Seeger’ın vitrin yaptığı, Dylan’ın ilk sahneye çıkışı, sadece kulübe kabul edilmesinden çok daha fazlası, hareketin ünlü poster çocuğu olarak tahta doğru ilerlemesiydi. Joan Baez, Pete Seeger , Peter, Paul and Mary, ve Şiddet Karşıtı Öğrenci Koordinasyonu Komitesi’nin Özgürlük Şarkıcıları sahne aldıve Dylan setini “Blowin’ in the Wind” ile tamamladı. Ve grup bir kere daha, dinleyicileri hep beraber söylemeye davet edip, ele ele tutuşarak. “We Shall Overcome” şarkısı hep beraber söyledi. Dylan ile Baez hızlarını alamayıp 28 Ağustos’ta, Martin Luther King Jr.’ın efsanevi “Bir Rüyam var” adlı konuşmasını yaptığı Washington DC’deki Özgürlük Yürüyüşü’nde sahne alacaklardı. Oyuncu Ossie Davis tarafından sahneye çağırılan Dylan, “When the Ship Comes In” ve “Only a Pawn in Their Game” şarkılarını söyledi ve Len Chandler’ın “Hold On” şarkısına eşlik etti. Dylani sonbaharın sonlarında Greenwood, Mississippi’de 300 siyahi çiftçinin katıldığı seçmen mitinginde “With God on Our Side” şarkısını söylediği zaman, nihayet güneydeki insanların günlük hayatlarına dair ilk deneyimini kazandı. “Only a Pawn in Their Game” adlı yeni şarkısı ise birkaç hafta önce meydana gelen ve yurttaşlık hakları hareketinin öncülerinden Medgar Evers’in öldürülmesiyle ilgiliydi. 1964 yılının Ocak ayında piyasaya sürülen, sosyal eleştirileri olan The Times A Are Changin albümünde bu parçaların ikisine de yer verdi. Siyasal Düş Kırıklığı 1963, Dylan’ın siyaseten en aktif yılı iken, aynı zamanda onun için büyük bir düş kırıklığıydı. Beyaz hareket liderlerinin zorlamalarını hissedip hareketin yıldız şampiyonu olması beklentilerinden nefret ederek, Dylan geri çekilmeye başladı. Siyahların mücadelesini desteklemeyi asla bırakmasa da, liberal, suçluluktan bağrı yanan beyazlar için, Fareli Köyün Kavalcısı, oynamak istemediği ikiyüzlü bir roldü. Olağanüstü İnsan Hakları Komitesi’nin, Aralık 1963 yılındaki ödül töreninde yaptığı konuşmada, Dylan, en çok beyaz dinleyicileri hedef aldı ve Washington’daki son özgürlük yürüyüşünü şu sözleriyle eleştirdi: Açıkça takım elbise giymiş olan seyircilere hitap ederek, “Oradayken tüm Zencilere baktım ve arkadaşlarıma benzeyen hiç bir zenci görmedim. Arkadaşlarım takım elbise giymiyorlar.” Ardından kendisinin Lee Harvey Oswald’la birçok ortak yönü olduğunu söyleyerek kalabalığı daha da şaşırttı. Yuhalamalar başlar başlamaz ise arkasına bakmadan çekip gitti. Bob Dylan’ın Bir Başka Yönü Bob Dylan bir şarkı yazarı olarak sürekli gelişse de siyasete katılması her zaman onun için daha büyük hedeflere yol yaptı. 1963 sonbaharındaki aktivizmin zirvede olduğu sırada, Beat etkilerini ve Fransız modernizmini zaten benimsiyordu ve yazdıkları kelimesi kelimesinden ziyade daha edebi, şiirsel hale geldi ve bu 1964 yılında satışa sunulan, siyasal olarak içi boş albümü Another Side of Bob Dylan’a yansıdı. Halk müzisyenlerinden albüme gelen tepki ani ve oldukça sert oldu. Bob Dylan gayesini yüz üstü bırakıyor, protesto şarkı yazarı olarak sorumluluklarını yerine getirmiyordu. Şöhret tuzağına düşmüştü. Onu eleştirenlerin, 22 yaşında bir sanatçının sanatçılık, üstelik yaratıcılık gücünün zirvesindeyken, çıkmaz bir politikada olduğu gibi durmasını beklemesi sadece aptalca değil, aynı zamanda safçaydı. Dylan’ın Apolitik Geleceği Dylan 1964’te aktivizmin dışına çıkmış olmasına rağmen, kariyerinin geri kalanı boyunca üstü kapalı olarak politik göndermeler yaptı ve zaman zaman halk şarkıları yazdı. Örneğin, 1971’deki “George Jackson” isimli şarkısı siyahi militan Marksist George Jackson’ın hapishanedeki çatışmalar sonucu idam edilmesiyle ilgiliydi. Bunun ardından, hapsedilen boksör Rubin “Hurricane” Carter’ın serbest bırakılması için mücadele eden 1976 turnesi geldi. Daha sonra, 1991 Grammy ödüllerinde-Körfez Savaşının en yoğun döneminde- Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü aldığında, -1990 West Point konserinde ironik bir şekilde çaldığı- “Masters of War şarkısını sahneye taşıdı.Ve 2008 seçimlerinde Barrack Obama’nın zaferini ilan edildiğinde, her zamanki kapanış şarkısı olan “Like a Rolling Stone”dan saparak “Blowin’ in the Wind”ı çaldı. Yazar: Ben Corbett Çevirmen: Ayşe Mizgin Vurgun
Kaynak: https://www.thoughtco.com/bob-dylan-and-civil-rights-movement-1322012
0 notes