Text
Biliyor musunuz nasılım?İçimdeki bir çok şey bitmiş tükenmiş gibi ve ben bir çok şeyi yaşamış gibi öylesine boş yaşıyorum ve bunun nasıl bir his olduğunu bilmiyorum,cidden ben nasılım?
5 notes
·
View notes
Text

Büyümeyi hiç istemedim.
Büyüdükçe insanlar daha az gülüyordu çünkü.
Çocuk olmanın en güzel yanı, istediğin zaman ağlayabilmekti.
Büyüdükçe insanlar gizli gizli ağlıyorlar çünkü..
5 notes
·
View notes
Text
yüreğimdeki sancının yarattığı yangın, ezip geçiyor kaburgalarımı. alevlerin ortasında kalıyor ellerim ve ateşi kucaklıyor göğüs kafesim. dayanılmıyor, dayanamıyorum. dayanamıyor yüreğimin duvarları. puslu gözlerle duvarlarımın yıkılışını izliyorum. ağlayamıyorum, bağıramıyorum, haykıramıyorum. öylece olan biteni izleyebiliyorum. bundandır ki canım acımıyor sanıyorsunuz. canım acıyor benim. canım çok acıyor. yüreğimi göremiyorsunuz siz. yıkılan duvarlarının altında, alevlerin arasında kalmış, titreyen yüreğimi göremiyorsunuz. ellerimdeki titremeyi bile göremiyorsunuz. elbette göremeyecektiniz. elbette anlayamayacaktınız. ne bekliyordum ki. bir de yangının savurgan sesini duyup söndürmeye gelmenizi mi? ateşe körükle gideceğinizi bildiğim halde hem de. susuyorum. kanıyorum. susuyorum. bitiyorum. susuyorum. susuyorum. ölüyorum.*
4 notes
·
View notes
Text

🧷Bilekleri kesmek falan hikaye. Sen hiç umudunu kestin mi? Ben kestim. Sanki kanaması durmak bilmeyen hayat damarlarından birini kesmişsin gibi. Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor solunu, ruhunu... Daha kötüsü ne biliyor musun? Ölmüyorsun. Düşünsene ya bir sürü kan kaybettin ruhun öldü ama hâlâ nefes alıyorsun.
7 notes
·
View notes
Text

“Tell your heart that the fear of suffering is worse than the suffering itself.” Paulo Coelho
“Kalbine acı çekme korkusunun acı çekmenin kendisinden daha kötü olduğunu söyle.” Paulo Coelho🕊
6 notes
·
View notes
Text
Sevmediğini bilirsin ama yine de vazgeçemezsin ondan.
Sana canını en çok ne acıtır, anlatayım mı?
Onun seni sevmediğini bilirsin ama yine de vazgeçemezsin ondan. Hiçbir umut olmadığını bilirsin ama yine de her gece "olsun" diye dua edersin.
"En çok neyi istersin" diye sorsalar, bir saniye bile düşünmeden "onu" dersin. Gizli gizli fotoğraflarına bakarsın, uzun uzun hayaller kurarsın. Onu sadece tek bir an olsun görmek için saatlerce beklemeyi göze alırsın. Bir kere "seviyorum" demesi için ömrünü verirsin. Bir derdin olduğunda en çok ona anlatmak istersin, üzüldüğünde ona sarılmak...
Yüreğinde bu kadar sevgi taşıdığın için, onu bu kadar çok sevdiğin için kendinden nefret edersin. "Keşke unutabilsem, bir mucize olsa da onu unutsam" diye saatlerce ağlarsın. Birilerinden çare ararsın, birilerinden nasihat... Birileri bir şeyler söylese de acıların dinsin diye teselli ararsın. Ona onu ne kadar çok sevdiğini söylersin; sadece bir şans, tek bir şans vermesini istersin. O seni sevmese bile, senin onu her gün seveceğini söylersin. Onsuz yaşayamayacağını, hiçbir zaman mutlu olamayacağını anlatırsın. Yalvarırsın. Bütün benliğini bir kenara bırakıp sadece onu yaşarsın. Onu her gördüğünde "mutluluğum bu kadar yakınken bu kadar acı niye?" diye düşünürsün. "Bu kadar zor mu?" dersin..."Seni kendinden bile fazla seven bir insanı, biraz olsun sevmek bu kadar zor mu?" diye isyan edersin. Lanet edersin. Ondan vazgeçmek istersin ama yapamazsın. İşte en acısı da bu ya, onun seni sevmediğini bilirsin ama yine de vazgeçemezsin ondan.🥀
4 notes
·
View notes
Text
Deli değilim. Kaldırımdaki çizgilere basmadan yürüyorum. Kedilerle konuşuyor ve çiçeklerle resim çekiliyorum. Derin bir nefes alıp tüm güzelliklere açıyorum evimin penceresini. Pencere önü çiçeğim yok. Göğümde yıldızlarım bir de gözüm gibi baktığım deniz kabuklarım var. Bazı şarkıları aniden susturup zihnimde dönen sesleri dinlemeyi seviyorum. Kocaman kitaplığımda sadece bir kitabı defalarca okumak istiyorum. Kuşları izlerken hep kanatlarım olduğunu ve her gün başka başka yerlere göç ettiğimi hayal ediyorum. Bitişik yazılmış cümleleri hızlı hızlı okuyabiliyor ve suyun altında otuz beş saniye durabiliyorum. Deli değilim. Ben hâlâ yedi kere sekizin elli altı olduğunu birden sorulduğunda söyleyemiyor ve evimden Ayşe teyzenin bakkalına tam tamına kırk üç adım olduğunu arada unutuyorum.
3 notes
·
View notes
Text
Ne kadar çok seversen, o kadar derinleşir yaraların. Çok sevmelerin zamanı değil artık. Sevip kavuşmayı beklemenin devri değil bu devir. Bir selama muhta�� kalmıyor artık kimse ve bir selamla güneş doğmuyor kimsenin yüreğinde. Elle yazılmış mektupların kıymeti kalmadı, saklanmıyor artık kitap sayfalarının arasında mektuplar. Kimsenin ardından yas tutulmuyor, ayrılığın acısı yılları bulmuyor. Şarkılarda aranmıyor, şiirlere yazılmıyor artık kaybedilenler. Dokunmadan sevilmiyor, görmeden taşınmıyor kimse yüreklerde.. Sevdaya dahil değil artık hiçbirşey. Sadık kalınmıyor verilen sözlere, yeminler kolayca bozuluyor artık. Emekle kazanılmıyor artık sevdalar.. Kimse bir Cemal Süreyya gibi sevmiyor kadınını. Ve kimse bir Piraye kadar gururlu ama sevdasına sadık kalamıyor. Çok sevmelerin devri kapandı. Az sevip çok sevişmelerin devri, ağız dolusu sevip hissetmeden dokunmaların devri, gidenin hoşça kaldığı gelenin hoşgeldiği devir bu devir. Güzel sevenlerin kendini çirkin hissettiği, çirkin sevenlerin kendini güzel zannettiği zamanı. Gidenin acısını gelenle kapatmanın zamanı. Eski aşklara özenerek yaşayıp, Aşkı kirletmenin zamanı şimdi...
2 notes
·
View notes
Text
Ölü gecelere , ölü gecelerin insanlarına hoşgeldiniz. İnsanların ölüp ölüp doğduğu , hayat bulduğu gecelerinden bahsedicem sizlere. Bu yazıyı okuyan ; dostlar , dostlarım , arkadaşlarım , tanımadığım kardeşlerim , küçüklerim , aşk acısı çeken ve bi nebze karanlıkla baş başa odalarında dertleşen insanlar. Bilmiyorum sizlerinde içlerinde bazı geceler istemsiz burukluk oluyor mu ? Böyle içinizden , böbreğinizin oradan başlayan kopan parçaları hissedebiliyor musunuz? Yavaş yavaş kopan parçalarınız , etlerinizin tek tek kıllarınızdan ayrıldığını hissedebiliyor musunuz ? Gecelerin sessizliğini bozan o içinizde ki kalbinizin çatırdamasını , ciğerlerinize giden nefeslerin artık tükenmiş olmasını hissedebiliyor musunuz? Sigara kullanmıyorum , belkide ciğerlerim hala ilk doğduğum gün gibi bembeyaz. Ama o ciğerlere nefes gitmedikçe çatır çatır eden damarlarınızı sizlerde içinizde hissediyor musunuz ? Sevgi içinizi , ne kadar mutlu etsede bir yandan çürütüyor mu? Yazmıyorum amına sokarım aşk acısınında gelmişininde geçmişinde sikerim ya , neden nefessiz kalıyoruz ? Neden sevdiğimizle bir gün mutlu geçmiyor ? Neden neden neden ? Sikerim böyle aşkın ızdırabınıda , acısınıda , böyle acının allah belasını versin , böyle acının allah bin türlü belasını versin. Nefessiz bırakan herkesin allah belasını versin , boğazımıza bıçak dayayan herkesin ALLAH BELASINI VERSİN !
3 notes
·
View notes