electronicprincesss

[electronicprincesss]

Günaydın, beni dünyayla barışık görmüşlerse senden ötürü

[electronicprincesss]

üzerime yıkılacağını bildiğim bir evi çiçeklerle süslemeye çalıştım ben. ne demişler ateşle oynayan ya kendini yakar ya evini.

[electronicprincesss]

sen dik bi' yokuşsun. ve ben çok sigara içiyorum.

[electronicprincesss]

daha zor senelerim oldu ama hiç bu kadar yasama sevincimi kaybettigim yll olmamisti

[electronicprincesss]

İstediğin bir şeyden buruk bir gülümsemeyle vazgeçmek zorunda kalmak

[electronicprincesss]

ışığı tekleyen bir sokak lambasına sığınıyorum ben muâllâ. bu saatten sonra evim varmış yokmuş, yıldızlar gülmüş, ay ninni söylemiş, bulutlar saçımı okşamış, gök elimden tutmuş tutmamış ne fark eder.

[electronicprincesss]

çok acımış ve geçmiş. daha çok acımış ve daha çok geçmiş. bu geçerse daha büyüğü gelecek diye bir acının geçmesini hiç istememişsin. ama geçmiş.

[electronicprincesss]

geceleri arkama yaslanıp uyuyamadığım vakit  saatlerce duvara bakıp düşünmemi sağlayan  bir şey var,

eksik bir şey.

[electronicprincesss]

bir savaşın ortasında bin yerimden vuruldum, kanamam bile yasak.

[electronicprincesss]

aradığım yerlere benzeyiş buldum sende

[electronicprincesss]

Tanıdık diye ayak basamadığım sokaklar, adını unutur gibi yaptığım insanlar var. Yıllar geçse de açamadığım tozlu kutular, üstüne örtü serilmiş aynalar… Uğrayamadığım duraklar, yolunu unutmaya çalıştığım şehirler, ilk notasında içime çöken şarkılar var. Her biri hâlâ içimde bir yerlerde, benimle. Sessiz... ama ağır.

[electronicprincesss]

ben bu yokuşu çıkamam diye çok korkuyorum. içimde keskin bir soğukla bir köşeye sinerim diye. kimse elimden tutmaz diye. onlar gibi olurum diye. her gün aynı yerde beklemek beni çok korkutuyor. hayat denen treni kaçırmak. ufak bir kız çocuğu olmaktan ve dahası öyle kalmaktan, elimdeki bilyeleri tek tek düşürmekten ölesiye korkuyorum. çıktım bu yol üzerine ama elim havada değil. durdurmıyorum birini, gitmiyorum hiçbir limana. bilmiyorum nasıl aşılır dağlar, nasıl yürünür. oturdum bir soğuk taşa öylesine bekliyorum.

[electronicprincesss]

bana sundukları bütün o sevgi, göğsümden girip sırtımdan çıktı.*

[electronicprincesss]

sen bir şehri sevdirirsin, bir rüya için senelerce uyutursun, bir gelecek için tüm geçmişi unutturur, tüm unutulanları biraz daha hatırlatmaz, bir dize şiir için tüm ilhamları derler, bir manzara için tüm tabiati gezdirir ve bir bakış için tüm yeminleri bozdurursun.

[electronicprincesss]

100125

bilirim geri gelmezler ama en güzel günleriydi onlar, hayatımın.

[electronicprincesss]

bir zamanlar ben de seviyordum hayatı. yaşım yirmi değilken, saçlarım ensemde toplanabilirken, babama küsmemişken, renkli kalemlerim kırılmamışken, kollarım morarmamışken, birine güvenmemişken hayat tam da benim istediğim gibi bir yerdi oysa.

[electronicprincesss]

biri bir gün gidecek, sen tüm şehir gitmiş gibi hissedeceksin.