Note
Laf olsun diye söylemiyorum ama buranın kalitesini yükseltiyorsun. Sana sorulan zihin açıcı sorulara bayılıyorum.
Teveccühünüz efenim, sorular güzel olunca cevaplarımla onların kalitesini yakalamaya çalışıyorum elimden geldiğince.
1 note
·
View note
Note
Nesneleri ancak adlandırabilirim. İmler onların yerini tutar. Ancak onlar üzerinde konuşabilirim, onları konuşarak dışa vuramam. Bir tümce, bir şeyin ancak nasıl olduğunu söyleyebilir, ne olduğunu değil."
Son cümleyi anlamlandıramıyorum, olsaydınız ne güzel anlatırdınız.
Özledik sizi.. hem de çok…
Wittgenstein'ın burada ifade etmek istediği ne'lik ile nasıllık arasındaki ayrımdır. Bir şeyin ne olduğu mutlak surette kesindir, bir şey neyse o'dur ve kendi içinde tüm bu sisteme sahiptir. Ancak biz şeylerin kendisiyle direkt etkileşime geçmeyiz, onlarla dolayımlı bir etkileşim kurarız. Evet işin sonunda elimizde elmayı tutarız ancak elmanın tüm boyutlarıyla aynanda her haliyle etkileşime geçemediğimiz için bu bir dolayım barındırır. Bunu iki bilincin karşılaşmasında anlamak daha kolaydır, bir insanla direkt konuşuruz ancak onun içsel yaşantılarının tüm boyutlarını anlayamayız, onun dışa sunduğu unsurlarla iletişime geçeriz ve bu da bir dolayım yaratır. Bu dolayım o şeyin dışsal tasavvuru olarak onun nasıl olduğunu ifade eden unsurdur.
Bunun dilsel karşılığına geldiğimizde ise basit bir şekilde bir şeyi isimlendirdiğimizde o şeye referans veririz. Ancak bu isim o nesnesin tüm boyutlarını kapsamaktan acizdir, bizim dolayımlandığımız unsurlara atıf ile çalışır aslında. Nasıl bir insanın ismi onun tüm iç ve kronolojik yaşamsal olaylarının hepsinin bilgisini bize sunmuyor ancak o kişiye bir referans veriyorsa bu tüm isimlendirmeler için doğrudur. Bir şeyin ismini kullanmak o şeyi ifade etmez ancak o şeyin bizim onunla kurduğumuz dışsal tasavvuru, nasıllığına bir referans vermemizi sağlar. Ancak bu referans da tamamen bizim içsel yaşantımızdaki karşılığa denk değildir. Çünkü kişi kendi yaşantısının tamamını da dille aktaramaz, dil sosyal bir şeydir bizden çok önce mevcuttur ve biz kendi içsel yaşantımızdan çeşitli parçaları onunla ifade ederken tüm yaşantı derinliklerimizi kavraması imkansızdır. Mesela canımın acıdığını söylediğimde içsel acı deneyimiminin tamamını iletemem ancak kolektif acı algısına referansla ne hissettiğime dair bir izlenim yaratmaya çalışırım. Bu sebeple üzerine konuştuğum şeyleri de tam anlamıyla dışa vuramam, çünkü benim içsel yaşantımda kazandığı boyutların hepsini de sunamam.
O zaman bir tümce kurduğumda (bu tek bir isim beyanı bile olabilir), referansla iletmek istediğim nesnenin tüm gözlemcilerden bağımsız olduğu şeyi iletemem, ancak bir gözlemci olarak bende yer eden algıların da tamamını iletemem, yalnızca onun tamamen dışsal tasavvurlarına, nasıllığına referansta bulunabilirim. O şeyin gerçekte "ne" olduğunu ya da benim içsel dünyamda "ne" olduğunu değil, yalnızca nasıllığını iletebilir ve yalnızca nasıllığı üzerinden anlaşabiliriz.
Umarım beklentinize uygun düşecek ölçüde anlatabilmişimdir, Wittgenstein anlamak kadar anlatması da zor bir muhterem. Ben de kendimin doğru anladığını ümit ediyorum yalnızca :D
1 note
·
View note
Note
Ekşide bir başlıkta şöyle diyordu kuantum fiziğini bilip hala ateist olanları anlamıyorum. Kuantum fiziğiyle tanrı inancı arasında nasıl bir bağ var?
Bu bir hermenuetik meselesi, inançlı bir insan için temel postülat olan tanrı onun ardılı olan her şey ile bağlantılıdır zaten. Çünkü tanrı her şeyin sıfır noktasıdır inançlı bir birey için, bu sebeple kuantum mekaniğinin kendisi olmasa bile örneğin onun çeşitli nitelikleri dahi bir inançsal doğrulama düzleminde tanrıya işaret edebilir. Mesela Kuantum yapıların kompleksliği ya da tek bir genel teorinin oluşturulamaması bir zanaatçı olarak tanrının kudretine ya da açıklanamaz olanı mistik olanaklarla doldurma fırsatını pekala verebilir.
Ancak kuantum fiziğini bilmek ateizmi de otomatik olarak dışlamıyor ama bu tarz bir doğrulama mantığında bunu anlamamak da pekala anlaşılabilir. Örneğin bir insan kuantum dalgalanmaları ile enerjinin korunumu yasasısının esnetilebileceğini yani madde oluşturmak için aslında enerjinin -bir süre için- gerekmeye bileceğini gördüğünde tanrı önermesinin de işlevsizleştiğini pekala düşünebilir.
Burada anlaşılmayan tek şey hermenuetik, yani kişinin yorumlama farklarının uyuşmazlığıdır yalnızca. Başlangıç noktası tanrının mevcudiyeti olan biri için sonraki geri dönüşlü çıkarımlar ile sonuç noktası olarak konumlandırılan tanrı önermesi için uygun gözlem ya da çıkarımların noksanlığı arasında anlaşamamak gayet doğal. Çünkü bu iki insan da birbirlerine bir camera obscura'dan bakıyor gibidir; ikisi de diğerini başaşağı görüyordur ve bu yüzden her biri diğerini absürt olarak algılar, oysa yalnızca farklı bir mantıksal dizgelere sahiptir bu iki kişi.
2 notes
·
View notes
Note
Thomas Aquinas nerede yanılmıştı sana göre?
Bana göre rasyonel olan inanca uygun olan derken hem çok doğru bir noktaya parmak basmış hem de yanılmıştı. Yanıldığı nokta o dönemin ruhuyla uyumlu olan tek ve mutlak bir rasyonalite olduğu fikridir, bunu doğru kabul edersek kendisi yekten hatalıdır ancak bunu hatalı kabul edersek kendisi kısmi olarak haklıdır. Eğer rasyonalite farklı biçimlerde olabiliyor ve göreli olarak değişebiliyorsa o zaman evet inanç da kendi içinde bir rasyonalitedir ve bu sebeple inançlı bir kişinin rasyonalitesi inancı ile çelişmez ondan temellenerek ilerleyen bir akılcılığa sahip olur.
Ancak tek ve mutlak bir rasyonel düşün varsa o zaman açıklaması çok zor olan düşün biçimleri ortaya çıkıyor mesela Aquinas açısından gayri-isevi düşünce biçimlerinin kendine has rasyonalizasyonlarını sadece bir sapkınlık olarak göremeyiz en nihayetinde. Hatalı bile olsa bu da bir çeşit rasyonel düşüncedir ve sürüyor olması kendi başına başka tipte rasyonel kanıların olduğunu gösterir niteliktedir.
Ancak bu tarz anakronik eleştiriler Aquinas'ın değerini düşürecek unsurlar elbette ki değildir. Hata, kanımca o zamanın rasyonelitesini günümüze uygulamakla başlar.
1 note
·
View note
Note
Merhabalar bu bloğu conat-us beyin bloğuna çok benzettim acaba o musunuz?
Hayır değilim, daha önce de duymamıştım ancak hoş bir blogmuş. Öneri mahiyetinde sayarak teşekkür ederim size.
0 notes
Note
senin yokluğunu chatgpt ile doldurmaya çalışıyordum iyiki geldin
Bu iyi bir kıyas mı kötü mü bilemedim açıkçası, sanırım teşekkür ederim :D
1 note
·
View note
Note
"Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir." Bu aralar yine çok kullanılan bi alıntı. Orwell burada tam olarak ne anlatmak istiyor doğru kullanıyor muyuz sence?
Yani Orwell bir peygamber değil, sözleri üstün vahisel bir bilgiyi ifade etmiyor. Barthesyen bir yorum ile bir yazar olarak onun anlatımı, insanların anladıkları ile tekrar üretiliyor ve insanlar onu nasıl kullanırsa artık o anlama geliyor. Yani doğru kullanmamak diye bir şey yoktur bir fikri.
Bence kendisi ideolojik bir savaşın, bir fikir savaşının, esas noktalarından biri olan ahlaki sağlamlığına atıfta bulunuyor: "Her şeyi değiştirseler bile senin doğrunu değiştiremezlerse, tam olarak kazanmış sayılmazlar" demek istiyor bence. Bunu başka şekilde anlamak da pekala olası ancak bu yanlış anlamak değil yeni bir yorum anlamına geliyor yalnızca. Ve şahsen ben, anladığım haliyle de bu ifadenin başka bir ideolojik silah olduğunu, hemen hemen her romantik söylemde benzeri unsurlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar pasifleştiri tutumların bir şeyi kazandıracağını şahsen düşünmüyorum ama kesinlikle insanın içsel sağaltımını besler tabii o ayrı, ama bunu da olumlu gördüğüm söylenemez.
1 note
·
View note
Note
Hiçlik nedir epi? İnsan beyni bunu tam olarak kavrayabilir mi?
Bu kadar temel bir unsuru tek bir şekilde kullanmadığımız için tek bir tanım vermek zor. Mesela bir varlığın mevcudiyetinin bulunmaması olarak hiçliği pekala tasavvur edebiliriz, olumsuzlama ile düşünmeye oldukça yatkın bir tarafımız var en nihayetinde. Ancak bunu tamamen genellersek ulaşabileceğim en genel şey gözlemci olarak kendimizin noksan olacağı bir hiçlik olurdu sanırım bu da genele oldukça yakın bir şey. Ancak boyutsuz ve zamansız bir uzay da bir hiçlik ve bunu beynimiz düşünmeye elverişli değil maalesef. Toparlayacak olursak sınırlı hiçlikleri düşünebilir ancak mutlak bir hiçliği ele almaya hem biyolojik olarak elverişli değiliz hem de bir şeyin değillemesini yaparken bile temelde referans noktalarına ihtiyaç duyduğumuz için bunlarda başarısızlık sergileyebiliriz.
Genelde hiçlik derken içinde hiçbir şey olmayan bir uzay düşünüyoruz en uç nokta olarak. Ancak bu uzayın da olmadığı, bu referansın da eksik olduğu bir yeri şahsen ben düşünemiyorum ve beynimizin boyutlar konusunda da limitli olduğunu biliyorum. İki boyutlu bir nesne düşünebilsek bile iki boyutlu bir düzlemde bulunmanın neye benzeyeceğini bile üç boyutlu uzay alışkanlıklarından arındırmak zor.
1 note
·
View note
Note
Gezegenimizin sonu sence nasıl olacak bir fikrin var mı?
Muhtemelen Güneş'in evre değişimi sırasında olacaktır.
Ancak ondan çok önce buradaki yaşamın sona ermesi fazlasıyla olası. Ama bunun da insan eliyle olacağını sanmam. İnsanlar kendileriyle birlikte birçok yaşam türünün sonunu getirse bile mantar ve bakterilerin kökünü kazımanın pek mümkün olacağını sanmıyorum.
1 note
·
View note
Note
Woke kültürü hakkındaki fikirlerin neler?
Kültürel solun solun ölümü olduğunu düşünenlerdenim. Her ne kadar savundukları bazı unsurların haklılığına katılıyor olsam da savunularının yalnız kültürel temelde olmasının yarattığı karikatürlüğün ve sınıfsal ve ekonomik gerçekliğin atlanmasının yarattığı sorunların çok daha temel problemleri normalleştirmeye hizmet ettiğini düşünüyorum. Özellikle globalizasyonun yarattığı çatışmalardan iyice güçlenmesine rağmen en azından globalizasyonun kendi karanlık yüzü hakkında bir iki kelam edebilmesi gerekirken bunu yapmaktan aciz kalması bu gün geldiğimiz glolbalizasyon krizini oldukça yoğun bir şekilde besledi diye düşünüyorum.
2 notes
·
View notes
Note
Dünya öngörülebilir bir yer midir?
Gündelik anlamda cevabın hayır olduğuna inanıyorum. Her ne kadar genel ve oldukça yüksek tekrara sahip paternleri hızlı çözme olasılığımız olsa da bu meseleler ince işçilikte pekala çok daha çetrefilli hale gelebiliyor.
İdeal anlamda ise sanırım yine hayır demek durumundayım çünkü Leibniz'in şeytanı tüm faktörleri bilse bile bazı faktörlerin kendisinin bir olasılık olduğunu ortaya çıkarmış kuantum mekaniği de atlanamaz bir unsur olarak karşımızda duruyor. Sonuçta en ufak detayı hesaplamış olsa dahi bazı detayların kendileri hesaplama alanı vermeyen bir dizi olasılık listesi sunardı bu şeytana ve bu da tüm faktörleri teoride dahi net olarak hesaplamış olmanın mümkün olmadığını göstermiş olurdu.
3 notes
·
View notes
Note
Bugün yaygın olsaydı küresel ısınma, din için savaşmak/ölmek/öldürmek, kadın hakları mücadelesi gibi kavramlardan haberimiz olmayacaktı diye bir yorum yapılan paganizm hakkında sen neler söyleyebilirsin epi?
Marksist yorumlarsak paganizmin el vermeyeceği örgütlenme ve üretim modelleri bu günleri görmemimiz sağlamazdı muhtemelen. Ve bu dediğin birçok sorunun ortaya çıkmasını engellerdi ancak bu yine de istediğimiz sonuç olur muydu bu günün bakış açısından onu bilemem.
Din savaşı konusunda ama kesinlikle haklısın, çok tanrı dinlerin farklı kavim tanrıları konusunda bir sorunu olmuyor çünkü tanrıların lokalliği, karşıt nitelikleri ve farklı yorumları bu bakıl içerisinde bir çelişki ve gerilim yaratmıyor. Ama dediğim gibi bu mobilizasyonu ve dolayısı ile ekonomik üretim modelinin yarattığı verimliliği azalttığı için muhtemelen Roma imparatorluğu model değiştirmek durumunda kaldığını düşünenlerdenim ben. Ancak ölme/öldürme döngüsünü genel Roma'da da göreceğimiz gibi kırmanın mümkün olduğunu sanmıyorum. En nihayetinde kardeş katili Romulusun nesli bir tecavüzün uzantısıdır en nihayetinde ve güç ile elde etmek onların inancında esastır. Marsın oğullarının elinin çiçek tutacağını ve kadın hakları savunucusu olacağını düşünmek biraz fazla optimist kaçardı bu noktada ne yazık ki.
0 notes
Note
dış görünüşümüzü sevmiyorsak(yüzümüz) nasıl aşabiliriz bunu?
"güzel" olarak anılmayı çok isterdim, hayatımdaki her şeyi düzelteceği için değil. güzel olmanın kendisi güzel olduğu için.
Kendilik algını ve özgüvenini geliştirmek adına verimliliği kanıtlanan terapiler var DMT buna bir örnek olarak verilebilir. Bu tarz terapilerin amacı kişinin kendisiyle yeni etkileşimler kurması ve algısını değiştirmektir. Mesela güzel olanın kendisinin güzel olduğu senin yorumun ben güzelliğin kendisini daha çok ortalama/vasat olarak değerlendirirdim. Çünkü ideal güzellik ortalama olandır aslında özellikle konu surete dair bir güzellik ise.
3 notes
·
View notes
Note
Erkeklerden bahseden bir yorumda dünyadaki bütün sıkıntıların erkeklerden kaynaklandığını eğer erkekler yok olsaydı dünyanın cennete dönüşeceği söyleniyordu. Bir erkek olarak senin bakış açını merak ettim.
Aynı şeyi kadınlar için söyleyen inceller ne kadar kulağa yanlış geliyorsa bu da o kadar yanlış değerlendirilmeli bence. Tek bir kadın suçlu veya Ayn Rand'ın kendisi bu teorinin hatalı olduğunu kanıtlamaya yeter diye tahmin ediyorum.
0 notes
Note
Merhaba epi sence insanlık evreni tam olarak anlayabilir mi bir gün biri çıkıp evrenin sırrını çözdüm diyebilir mi?
Evreni tam olarak anlamak ile evrenin sırrının denk düşeceğini sanmıyorum. Kelimenin tam anlamıyla ele alırsak evreni tam olarak anlamak en nihayetinde tüm atomların şu anki ve bir an sonraki olası konumlarını anlamak gibi faktörleri de kapsayacağını düşünüyorum ki bunun mümkün olduğunu sanmıyorum çünkü bu bir paradoksa yol açardı. Bir kümenin elemanı kümenin kendisi olmayacak şekilde tüm kümeyi kapsayabilir olsaydı ve üzerine kendisinin de tekrarlı kapsamalarını yapması gerekeceği için bu paradoksal olurdu. Elbette kelimenin tam anlamıyla ele alıp ifadenin tadını kaçırmak istemem bu sebeple evrenin sırrı hususunu evrenin tamamını değil ancak temel işleyiş prensiplerinin genel bir modellemesi olarak ele alırsak bunun bir anlık mümkün olabileceğini savunabiliriz. Ancak bir sonraki andaki geçerliliğinin muamması sebebiyle bunun mutlak bir çözüm sayılamayacağı görüşündeyim yine de. Sonuçta evrenin şuandaki konumuna kadarki prensiplerini açıklayan çoklu bir teori geliştirsen bile (bunun da tek bir teori olacağını sanmıyorum Gödelyen sebeplerle) bu ancak mevcut ana kadar olan zamanı kapsar ve yoğun bir öngörü kapasitesi olsa bile bir sonraki an için mutlak kesinliği aslında sunma şansı bulunmamaktadır.
0 notes
Note
Farklı platformlarda paylaşım yapıyor musun?
Artık bu platformda bile paylaşım yaptığımı söyleyemem açıkçası.
0 notes
Note
Gerçeğe ulaşamadıktan onu kullanamadıktan sonra gerçeğin bir yerlerde ne olursa olsun varolmasının bir önemi var mı?
Her ne kadar gerçeklikle ilgili olsa da en nihayetinde moral hakkında bir soru bu ve bu sebeple cevapların bireysel öncelikler ve anlam atamaları çerçevesinde değişeceğine eminim. En basit haliyle tipik bir materyalist ile bir pragmatist bu soruya iki zıt uçta cevap verirdi.
Bense başka bir soru sormak isterim. Kimsenin ulaşamadığı ancak kendinde var olan bir mevcudiyet hala gerçekliğin kapsamında mıdır? Bizim genelikle kullandığımız gerçeklik tanımını tam olarak kapsamıyor gibi bu husus.
0 notes