Tumgik
fatos57 · 5 years
Text
Ne kadar Islama yakışıyoruz
Hz Allah bizi her yerde görüyor
Ahirette yaptıklarımız herkesin önünde gösterilecek utanılacak işleri yapmamalıyız
Zor durumda olduğumuz da bize en çok kim yardım edebilir
Çevremizde kötü huyunu gördüğümüz insanın ayıbını anlatmak yerine o huyu düzeltmesi için dua etmeliyiz
Sen mümin kardeşine ne layık görürsen allah sana kat kat fazlasını verir
Herkes bişeyler yaprak cennete talip olmalı hiç bir şey yapmadan Cennete talip olabilirmiyiz ?
Hepiniz çok değerlisiniz değerli eşyalar saklanır korunur herkesin gözüne nefsine sunulmaz ne kadar koruyabilirsen o kadar başarılısın
Öğrendiklerimizi öğretelim hangi hareketimizin Allah’ın hoşuna gideceğini neyden kazanacağımızı bilemeyiz
Halimiz islamı temsil etmeli
0 notes
fatos57 · 5 years
Text
Yılbaşı
Şeklî benzeme itikadî benzemeye yol açar
Allah tüm kafirler ile müslüman gözüktüğü halde münafık olanları aynı Cehennem de Cem edecek
Kuzey Kore’nin diktatörü Avrupa’ya gıcıklığına ülkesinde yılbaşı kutlamasını yasaklıyor
Şeytan şeytanlığını yaparak bize çok masum basit göstermeye çalışıyor , ne varmış ki dedittiriyor
Mazlum müslümanlar var dünyanın çeşitli bölgelerinde , bizde onların yer de olabilirdik din kardeşi olarak ne yapabiliyoruz onlara ? Mazlumun ahı korkunç olur Allah’ın huzuruna çıktığımızda ne yüzle cevap vereceğiz nasıl aynı Cennete talip olacağız ?
Müslümanın yılbaşı nezamandır ? Kendi yılbaşında ne gibi hazırlıklar yaptın ? Hristiyanın yılbaşı için ne tür hazırlıklar yapılıyor ?
Sen dinini öğrenmezsen
Sen dinini bilmezsen
Sen dinini yaşamazsan
Özenti olursun
Ayetin sonunda Hz Allah soruyor siz nasıl Kafirilik yaparsınız ? Kafir başka kafirlik başka sen iman ettiğini müslüman olduğunu iddia ediyorsun ama yaptığın iş kafirlik
Hayatımız kimin kontrolünde ?
Hayatımızı dinimizin kontrolüne verelim
Hayatımızın her yönünü dinimiz ile aydınlatalım
Bir karar vereceğimiz zaman Allah nasıl karar verirsem hoşuna gider onun rızasını hangi kararımla veririm diyerek karar vermemiz lazım
0 notes
fatos57 · 5 years
Text
ALGI OPERASYONU ...❗
İŞTE ADAMA BÖYLE YUTTURURLAR ZOKAYI❗
1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.Bekledikleri gibi olmaz.Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.Yayınlanmaya başlar.Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar.Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?”Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
İşte algılarımız böyle yönetiliyor.20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.Bizim eğlenceli diye olarak izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret.Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Bu sadece bir örnekti,Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi.Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için petşişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız?İşte bu yüzden unutmayalım;Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar.
Afiyet şeker olsun, yarasın ....!
***********************************************
Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Bu yöntemi dünyada en çok kullananlar siyonistler ve masonlardır. Bu yöntemlerle çocuklarımızı ve gençlerimizi seks, uyuşturucu ve para düşkünü haline getirerek, manevi değerlerimizi karalayarak kötüleyerek insanlarımızı başıboş ve inançsız bırakmaktadılar.
Mehmed Turgut Özdin
0 notes
fatos57 · 5 years
Text
N A M A Z
Namaz ibadetini gençliğinden bu yana ifa eden, bir tanıdığımın, (O’nun da belki başka bir yerden duyduğu ya da okuduğu) anlattıklarını paylaşmak istiyorum. O’na namazı sorduğumda, yani neden namaz kıldığını ve neden namazın bu kadar önemli olduğunu…
Şöyle başladı;
Farz et ki, biri sana her gün gelip 24 adet altın verecek ve diyecek ki,
“Sana her gün 24 adet altın veriyorum ama sen de bana her gün bunun sadece bir tanesini geri vereceksin. Ve ben ayriyeten senin bana her gün verdiğin bu 1 adet altını, senin için biriktirip vakti zamanı gelince, sana toplu olarak iade edeceğim.”
Tanıdığım amca bana şu soruyu yöneltti; Sana her gün birisi 24 adet altın verse, bunun bir tanesini senden geri istese, ve kaldı ki, bu verdiğin altınları sırf senin için biriktirip geri iade edecek!!! Ne yaparsın?
Cevabım; Tabi ki veririm hem de sorgusuz sualsiz seve seve, böyle kârlı bir teklifi kabul etmemek ahmaklıktır dedim.
Konuyu biraz açarak şöyle dedi; kabul etmiyoruz bazen… Hâlbuki, Allah bize her gün 24 saat (altın) yaratıyor, ve bunun sadece 1 saatini geri istiyor, 5 vakit namaza ayıracağımız sürelerin toplamı 1 saat ediyor. Bizim için yarattığı 24 saatin sadece 1 saatini ona teşekkür etmemiz ve onunla konuşabilmemiz için o fırsatı verdiği halde, koca tam günü bize bahşedene o bir saati vermek işimize gelmiyor.
Bizi yoktan var eden, sayısız nimetler veren, bizi kendimizden bile çok seven yaradan, kendisine edilebilecek en güzel teşekkürün namaz olduğunu ve bu namazın bizi kötülüklerden alıkoyacağını, bildirdiği halde ve bu bir emir olduğu halde biz bunu yapmıyoruz.
Biz müslümanların Allah’a ve Peygamberine inananların, yapması gereken en önemli ibadet namaz, müslüman olduğumuzun en büyük ispatı, kul olduğumuzun en büyük göstergesi namazdır, peygamber efendimiz ne demiş namaz dinin direğidir, namaz tüm ibadetleri içinde barındırır, içinde Allah’ı anmak var zikretmek var, tefekkür var, dua var, rahmet var, af dilemek var.
Bu yüzden namaz en önemli ibadet şeklidir, ve önemi değeri Allah katında çok değerlidir, onun bizim kılacağımız namaza ihtiyacı yok, namazı biz kendimiz için kılarız, namaz bizi rahatlatır içimiz huzur dolar, dualarımızın kabulüne en büyük vesiledir, namaz insana sabır kazandırır, namaz insanı merhametli yapar, sağlık verir dinç tutar ferah tutar, daha sağlıklı düşünmemize sebep olur, aklımız daha iyi çalışır.. insanları daha çok severiz, her şeye sabırlı oluruz, niyetimiz hep iyi olur, Bu yüzden namaz bize çoook şeyler kazandırır hem dünya da hem ahirette..
Namaz bizim için en değerli ibadet peki neden?
Namaz kılmaya başlamadan önce kişinin abdest alması gereklidir. Abdest almanın insan sağlığı açısından önemi bugün bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Abdest alırken ağzı çalkalamak; diş eti hastalıklarından korunmak ve çürümeyi geciktirmekte etkili olup, yüz ve ağız kaslarını güçlendirirken nefes borusun da ki iltihaplanmaları önler.
Burna su çekmek; akciğerlere geçiş yeri olan burnun temizliği nefes almayı kolaylaştırırken sinüslerin rahatlamasına yardımcı olur. Yüzü yıkamak; sinirleri harekete geçirerek cildi kuvvetlendirir ve yorgunluğu alır. Kolları yıkamak; suyun dokunmasıyla birlikte damarlar suyun sıcaklığına göre tepki göstererek genişler veya daralır, bu da dolaşım sistemine olumlu etki yapar. Başı ıslatmak; başın ön kısmını hafifçe ıslatmak lenf dolaşımına olumlu etki yapar ve lenfosit denen savaşçı hücre oluşumunu hızlandırır bu da vücut direncini arttırır. Kulakların yıkanması; kulaklar da oluşabilicek mikrobik rahatsızlıkları önlemede yardımcı olur. Ayrıca kulaklar da bulunan akapunktur noktalarına dokunmak, gevşeme ve rahatlamaya sebep olur. Enseyi yıkamak; el bilekleri,dirsek içleri,ve ayaklar gibi önemli enerji noktalarından biri olan ensenin de soğuk suya maruz kalması, anti-aging etkisi yaparak yaşlanmayı geciktirir. Ayakları yıkamak; gün için de kan ayaklar da toplanırken beyin de azalır. Eger ayaklar soğuk suyla yıkanırsa beyne daha çok kan gitmesi sağlanır.
Vücutta toplanan statik elektirik, suyun etkisiyle vücuttan atılırken,bir çeşit topraklamayla vücut rahatlar ve normale döner.
Abdest almayla bedene sağlanan bu faydalar, namaz hareketleriyle fazlalaştırılıp güçlendiriliyor.
Namaz hareketlerinin de bedene olan faydaları bilimsel olarak tespit edilmiştir.
Namaz da yapılan hareketler yavaş olduğundan kalbi yormaz ve günün belirli saatlerin de olduğu için insanı sürekli dinç tutar. Namaz kılmakta ki izometrik hareketler mide de ki gıdaların iyi karışmasına, safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesin de birikinti yapmamasına, pankreastaki enzimlerin kolay boşalmasına yardımcı olduğu gibi kabızlığın giderilmesinde de önemli rol oynar. Ayrıca böbrek ve idrar yollarının görevini tam yapmasına sebebiyet verdiği için böbrek taşı oluşumunun önlenmesini sağlar.
Günde 80 defa başını yere koyan bir kimsenin beynine ritmik olarak fazla kan ulaşır. Bu yüzden beyin hücreleri iyice beslendiğinden hafıza ve şahsiyet bozukluklarına namaz kılanlar da çok daha az rastlanır. Bugün tıp da demans olarak bilinen bunama hastalığına yakalanma olasılıkları çok düşüktür.
Namaz kılanların gözleri muntazam olarak eğilip doğrulmaktan dolayı daha kuvvetli kan dolaşımına sahip olurlar. Bu sebeple göz tansiyonun da artma olmaz ve gözün ön kısmın da ki sıvının devamlı değişmesi sağlanmış olur. Gözü katarakt hastalığından korur. Ayrıca göz merceklerinin kasılmadan görebildiği ve böylelikle rahatlayıp dinlendiği mesafe 1,5 metre civarıdır. Namaz kılan kişinin secde yaptığı yere olan uzaklığıdır. Bilindiği üzere namaz da secde yapılan yere bakılır ve böylelikle farkın da olmadan göz mercekleri dinlendirilir. Toplam namaz süresi günde yaklaşık 1 saate yakın olduğundan 1 saat gözleri dinlendirmek gözler için bulunmaz bir sağlık reçetesidir. Belli zamanlarda yapılan beden hareketleri çok önemlidir. Namaz vakitleri kan dolaşımını tazelemek ve teneffüsü canlandırmak için en uygun vakitlerdir.
Namaz uyku düzenleme de çok önemli bir unsurdur. Vücutta biriken statik (durgun) enerjiyi secde yapmakla topraklamış oluruz. Beş vakit kılınan namazlar da ki ritmik hareketler,günlük hayatta çalıştırılmayan kas ve eklemleri çalıştırarak artroz ve kireçlenme gibi eklem hastalıklarını ve kas tutulmalarını önler. Ve bütün eklemler namaz için de yıpranmışlıkları giderilerek sağlığına kavuşurlar. Namaz dışın da hiçbir hareket tarzı vücuda bu ölçüde fayda sağlamaz.
Namaz kılarken belli hareketler ve belli zikirlerin tekrarı, zikir ve dualardan hasıl olan enerjinin beyin tarafından ruha yüklenmesi içindir. Amacı ise ruhun pozitif enerjisinin kuvvetlenerek, kişinin ölüm ötesi yaşam da güçlü bir hale gelmesi, ölüm ötesi yaşamın, enerjisinin ve bilgisinin ruha yüklenmesidir.
Namaz: “Bilincimi, tanrı objesiz olarak üst beynim (sema) ve bağırsak beynim (ikinci beyin-arz),herşeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan’a yönelttim.” Demektir.
Namaz: “Bedenden ibaret olduğum Zannını terk ediyorum” demektir.
Namaz: “Beynim sana yöneldim. Potansiyelimde var olan ilahi isim manalarını açığa (idrak boyutuma) çıkar” demektir.
Ayrıca namazda beyinde var olan epifiz bezi beslendiği için kişiyi taklitçi yaşamdan düşünsel ve sorgulayan yaşama geçirir.
Namaz, bir disiplindir. Günde beş defa namaz kılmak kişiyi olumsuz davranışlardan da uzak tutar.
Uzak Doğu ve Batı’nın şifa yöntemleriyle namaz’ın belli noktalarının benzerlik gösterdiği görülmektedir. Benzerlik olması yanı sıra ciddi ayırım noktaları da vardır.
Bütün semavi dinler de ve dünyevi spiritüel akımlar da beş duyu girişlerini azaltmak ön şarttır. Kişi bu çalışmaları uyguladığın da, kendi üzerin de ki bedensellik baskısını ve kontrolünü azalttığın da, ruhi Dünyaya, metafizik aleme açık hale gelir. Beden üzerinden ruha doğru açılan bağlantıları aktifleştiren bu egzersizler bütün mistik ve tasavvufi akımlar da ortaktır.
Uzak doğunun zihni ve bedeni kısmi arındırma metodlarından olan Reiki,Yoga ve Transdantal meditasyon manevi ve ruhi bir yolculuk olmasından ziyade bedenin ve nefsin kısmi arınma ve kontrolüne bağlı olarak metafizik alemlerle temasa açık hale gelme gayesindedir. Kişi uyguladığı bu tekniklerin faydalarını bedenin de ve psikolojisin de hisseder. Kişide rahatlama ve gevşeme halleri hissedilir. Bu noktada ise kişi tamamen negatif enerjilere ve frekanslarına da açık hale gelir. Kişinin, madde aleminde de iyi -kötü ayrımını yapmak için rehberliğe ve bilgiye ihtiyaç duyması gibi, manevi alemlerde de durum aynıdır.
Uygulanan bu teknikler, kendinde potansiyel olarak mevcut mana alemlerini algılayıcı reseptörleri aktifleştirir ve bu reseptörlerle iyi-kötü varlıkları kendine çekmeye ve onların mesajlarını algılamaya başlar. Bu sebeple bu tarz riyazatlar ve egzersizler, Kur’an da belirtilen ibadetler ve dualarla desteklenmezse, kişi farkında olmadan negatif varlık frekansına girerek aldığı mesajları vahiy zannederek kendini bir şey sanmaya başlar.
Kendinde hissettiği bir takım ruhi kuvveleri ve güçleri kullanarak insanlara hükmetmeye ve kendini otorite olarak göremeye başlar. bu da kişi de firavunluk boyutunun açığa çıkıp yaşanmasına sebep olur.
Bu çalışmalar Dua, ibadet, istiğfar, tefekkür ve zikirle beslenilmezse, bu tecrübenin kişiyi nereye götüreceği bilinmez. Bu durum adeta kişinin bir hortumun veya çekim gücüne kendini kaptırmasına benzer.
Kişi hakikatini ne düzeyde fark ederse etsin, sonuç olarak son Nebi’nin bildirdiği sistem ve düzen gerçeklerine göre yaşantısına ve uygulamalarına yön vermek zorundadır ki, bunu bir adı da sünnetullahı (sistem işleyişini) anlayıp ona göre yaşamaktır.
nilüfergöleicfoto4kas(1)
Ne diyordu Ehli?
“BUDİZM; İSLAM’IN CENİN HALİDİR!” (Ahmed Hulusi)
Ortada doğmuş, büyümüş, gelişmiş ve kemaliyle açığa çıkmış bir “İNSAN”LIK DİNİ varken kim döner de, olgunluk bir yana henüz doğmamış cenin olarak kalandan medet umar?
Değil mi ama?
Gamze TANBAŞI
1 note · View note
fatos57 · 5 years
Text
Rabbena Atina
Rabbenağfirlî:
“RABBEN” DUASINI HİÇ BÖYLE DÜŞÜNMÜŞ MÜYDÜNÜZ?
Namazlarımızın sonunda okuduğumuz “Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr” duası, Bir Müslümanın şu dünyada yapacağı en kapsamlı dualardan birisidir.
Bu duanın manası şöyledir: “Allah'ım! Bize dünyada da iyilik ve güzellik, Ahirette de iyilik ve güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru.”
Bu duanın “Bize dünyada da iyilik ve güzellik ver” kısmı:
* Sâliha bir eş,
* Hayırlı bir evlat,
* İyi bir arkadaş,
* Faydalı bir ilim,
* İyi bir araç,
* Rahat bir ev ve İnsanın hoşlanacağı her türlü iyilik ve güzellikleri kapsar.
“Bize ahirette de iyilik ve güzellik ver” kısmı ise:
* Kolay hesap,
* Korkulardan emin kılınmak,
* Kitabın sağ taraftan verilmesi,
* Sıratı müstekıymin kolay ve hızlı geçilmesi,
* Rasulullah efendimizin Havz-ı Kevseri’nden içilmesi ve Cennet’e girilmesi gibi her türlü Ahiret saadetini içine alır.
Bundan dolayıdır ki,
Rasulullah (s.a.v.)’in en çok yaptığı dualardan birisi bu olmuştur. (Buharî). Bu dua hürmetine Rabbim iki Cihanda da iyilik versin bizlere..
0 notes
fatos57 · 5 years
Text
Çocuk nimettir
*Çocuk bir nimettir;*
*Sabredilmesi Gereken Bir Sıkıntı Değil!*
_‘Çocuğum 2 yaşında,çok inatçı. Her şeye hayır diyor, lafımı sözümü dinlemiyor’.._
diyen anne; çocuğu zekâ yaşı olarak hep 2 de kalacak anne ne yapsın?
_‘Ayyy, kim işini gücünü bırakacak da çocuk konuştuğunda göz hizasına inecek, göz kontağı kuracak’_ .. diye dertlenen anne;
çocuğu hiç göz kontağı kuramayan otistik annesi ne yapsın?
_‘Bir durmuyor bu çocuk, hep koltukların tepesinde, hep atlama zıplama peşinde’_ diye şikâyet eden anne;
çocuğu yürüyemeyen, hastane yatağından çıkamayan, kasları gelişim gösteremeyen anne ne yapsın?
_‘İstediğim okulu kazanamadı, matematiğe bir türlü kafası basmadı, bu yıl takdir alamadı’_ deyip ‘okul başarısı’ nı göklere çıkaran anne;
çocuğunun en büyük becerisi ‘adını söyleyebilmek’ olan engelli annesi ne yapsın?
_‘Çocuk bakmak ne zor, uykusuzluğu ayrı, bakımı ayrı, maliyeti ayrı, yorgunluğu desen cabası…’_ diye söylenen anne; anne olmak için doktor doktor gezinen kardeşim ,
maddi manevi her şeyini ortaya döken kadın ne yapsın?
*_Eğer elimizdeki nimete ‘şükretmezsek’,_* *_elimizden alınmasına ‘sabretmemiz’ gerekir._*
*Ve.. annelik sabredilecek bir imtihan değil, şükredilecek bir nimettir.*
Elinizdeki nimetlerin hamdini layıkıyla yapmaniz dilegi ile unutmayin;
*Verilen her nimetin bir imtihani ve suali olacaktir!*
Tibbun nebevi grubu
Fikret bilgin
0 notes
fatos57 · 5 years
Text
Rus Kadının Türk kadını hakkındaki görüşleri
Emekli bir Türk ile evlenen 72 yaşındaki Rus hanım Türklere ait gözlemlerini anlatıyor ;
Ben Türkiye'ye geldi, evlendi .
Türk erkek Türk kadınlar çok yemek seviyor.
Hep çeşit istiyor.
Biraz oturuyor hemen yemek soruyor.
Sonra hasta olmak anlatmayı çok seviyor.
Şikayet çok.
Kadınlar kendine zaman ayırmak bilmiyor.
Hasta olmak bekliyor , doktora gitmek sonra doktor diyecek; dinlen çok yoruldun bunu bahane ederek hep hastalık konuşarak geçiriyor.
Çocuklar hep televizyon başında.
Eşimin oğlu evlendi Torun televizyon başında.
Geline dedim ki; çocuk seni az görüyor onları çok görüyor.
Zihninde Sen az onlar çok. Reklamları ezberlemiş. Öyle ezberlemiş istiyor anne reddedince ağlıyor.
Işte böyle ağlıyor sonra yine istiyor yine ağlıyor 3 gün 4 gün sonra anneyle arada çatışma oluyor Şimdi saygı nasıl olsun.
Çocuğun zihninde anne az televizyondakiler çok.
Kapat onu çocuk seni seyretsin seni anlasın senin güzelliğin onun beyninde yer etsin dedim.
Kimse anlamıyor çocukların beyni kimlerle doluyor.
Sen çocuğu Doğurdun Sen hatırlıyorsun onu kundakladı büyüttün Sen hatırlıyorsun
O bunları bilmiyor.
Karnını bile televizyon başında doyuruyorsun senin yüzüne bakmıyor o çizgi filme bakıyor.
Sonra diyor ki çocuk yüzümüze bakmıyor hiperaktif.
Çünkü çocuğun beynini televizyon artık yeniden tasarladı.
Sonra çocuk o çizgi kahramanların Vitrinde kostümünü görüyor istiyor ağlıyor çünkü çocuk aslında artık onlara ait oldu.
Kardeşi ile oynarken bile oradaki karakterler gibi davranıyor ve o karakterler gibi konuşuyor diyorum ki bak çocuk babası gibi değil senin gibi değil konuşması televizyon gibi.
Kadınlar çok konuşuyor hiç susmuyor.
Düşünmeden konuşmak Türkiye'de çok.
Hep hastalıklar çok konuşmaktan diyorum bana ters bakıyorlar.
Tiroid hasta diyor çok yiyorsun ve çok konuşuyorsun diyorum bana kızıyor.
Bana çok konuştukları zaman hemen elimle reddediyorum Diyorum ki çok konuştun ben yoruldum.
Çünkü dinlerken beyin doluyor ve ısınıyor
Susuyorlar o zaman.
Çünkü kalp yoruluyor.
Türk kadını güzel şeyler konuşmayı bilmiyor hep şikayet.
Kocasından şikayet ediyor, ailesinden şikayet ediyor , çocuğundan şikayet ediyor Kendinden şikayet ediyor.
1 saat çay içiyor çay içerken gönül demlenir fakat öyle olmuyor herkesin sinirleri kabarıyor sonra herkes evine gidiyor bu sefer ne oluyor hastalık oluyor.
0 notes
fatos57 · 7 years
Text
Hayatınız boyunca “mükemmel kadın” olmaya çalıştınız ama elinize bir şey geçme di mi? Üstelik kendinizi haksızlığa uğramış ve mutsuz mu hissediyorsunuz? Peki neden acaba?
İyi bir eş,anne,dişi,ev hanımı, iş kadını, dost, evlat,gelin,sevgili ve daha birçok şey olan “mükemmel kadın,” neden mutsuz olur? Çünkü bu kadınlar başkaları için yaşarlar!…
Bir ilişkide kadın, eşinin hayatını gereğinden fazla kolaylaştırırsa iyi bir iş yapmış olmaz.
Her sorunu çözebilen, sorumlulukları üstlenen, düzeni koruyan ve bunun için insanüstü çaba gösteren kadın, karşısındaki erkeğin genetiğini bozar.
İnsan doğası almaya, tüketmeye eğilimlidir ve rahata çabuk alışır.
“Mükemmel kadın,” her konuda başarılı olduğundan, karşısındakine yapacak bir şey bırakmaz. Armut piş, ağzıma düş ! İlişkiler, paylaşım olmadan büyümez.
Kadın ve erkeğin gelişimi, yaşamın getirdiği sorumluluklar, dersler ve çaba ile doğru orantılıdır.
Çocuğunun okul ödevlerini kendisi yapan bir anne, evladının öğrenmesini ve yeteneklerini geliştirmesini engellediğinin farkında bile değildir.
Aynı durum ilişkilerde de geçerlidir. Eşinin işlerini üstlenen, yapması gerekenleri onun yerine yapan, onun beceremediklerini bir şekilde halleden kadın “mutsuz” olmaya mahkumdur.
İşin garibi, bu yapıdaki kadınların ilişkileri genellikle hayal kırıklığı ile biter. En çok aldatılan, terk edilen kadınlar, “kusursuz” kadınlardır.
Neden aldatıldıklarını anlayamazlar. Üstelik eşlerinin seçtikleri kadınların çoğu,“vasıfsız” kadınlardır. Bu yüzden aldatılan, terk edilen kadınların kendilerine durmadan sordukları “Benim neyim eksikti?” cümlesinin cevabı hep havada kalacaktır.
İlişkiler paylaşım üzerine kuruludur. ”Mükemmel kadın,” eşinin yapacaklarını üstüne aldığında, zaferini de elinden almış olur. Çaba göstermek, uğraşmak ve başarmak için ortada sebep bırakmaz. Heyecanı, hevesi kalmayan eş, doğal olarak gidip kendini göstereceği, kanıtlayacağı başka ortamlar arar.
Çevrenizdeki insanları bir düşünün;. İçlerinde “ mükemmel “olduğuna inandığınız ama hala neden evlenmediğini yada neden mutsuz bir ilişkisi olduğunu anlayamadığınız kişiler yok mu? Dışarıdan bakıp “dört dörtlük kadın “dediklerinizle birlikte yaşadığınızı hayal edin. Hazır bir hayat. İlk başta çok keyifli gelse de, zaman içinde son derece sıkıcı, tek düze ve boş bir yaşam şeklini alır. Bu durumda da İnsanî egonuz zarar görür.
“Mükemmellik” kendinden vazgeçmek demektir. Sürekli başkaları için yaşamak anlamına gelir. Onların ihtiyaçlarını gidermek, onların sevdiklerini seçmek, kadını kişiliksiz kılar. Hep başkalarını düşünmek, saçının her telini süpürge etmek, gereksiz özveri ve fedakarlık göstermek, karşı taraftan her zaman alkış ve takdir almaz. Düzenli olarak bunlar yapıldığı için, “görevmiş “gibi algılanır ve kıymeti binmez.
“Kusursuz ve mükemmel kadın “olmak sadece kadına zarar verir. Eşini, çocuğunu hatta dostlarını bile zor bir psikolojik sürece sokar.
İlişkiler paylaşıldıkça değer kazanır ve keyif verir. ”mükemmel kadın” mutlu olmaz. Başkalarının hayatını düzenlerken, kendine ait bir yaşamı unutur.
İnsan dediğin “kusurlu “ olur. Hataları ve yanlışları vardır. Yaşam bunları düzeltmek için fırsatlar verir. Önemli olan bunları değerlendirmeyi bilmektir.
Mükemmellik,” insanın doğasına aykırıdır. ”Kusursuz “ve “ mükemmel kadın” olmaya çalışmayın.
Bu sizi ancak, ruhsal köle ve yaşam hizmetçisi yapar.
Bir de eşinizin kusurlarını, hatalarını, yanlışlarını kendi eksiğiniz gibi algılamayın. Kendinizi ondan sonuna kadar sorumlu tutmayın.
Başkalarını korurken kendi yaşamınızı tehlikeye atmayın.
“Kusursuzluk” Allah'a mahsustur. Biz kullarız ve hatalarımızla varız. Düzeltmeye elbette çalışmalıyız ama başkaları için kendimizden asla vazgeçmemeliyiz.
Şöyle bir düşünün lütfen… en çok neye ve kime kırılırsınız? En çok sevdiğinize ve en çok emek verdiğinize değil mi? Öyleyse, az kırılmak için, çok vermekten vazgeçmeliyiz.
Şunu da aklımızın bir köşesinde sıkıca tutmalıyız. “ biz yoksak hiçbir şey yok!…”
0 notes
fatos57 · 7 years
Text
3 çeşit Anne
ÜÇ ÇEŞİT ANNE VARDIR; 1. Çocuğuna bir hediye alsa, söyle bakayım sana bu hediyeyi kim aldı? diye sorar, kendini ön plana çıkarır, evladını kendine yönlendirir, kendine bağlar. 2. Çocuğuna bir hediye aldığında, evladım, bunu ben aldım ama aslında baban sağolsun, o çalışıp kazandı der, çoçuğunu hem kendine hem de babasına yönlendirir. Hem kendisine hem de babasına bağlar. 3. Çocuğuna hediye aldığında, evladım, bunu ben almış olsam da baban kazanmış olsa da aslında Allah nasip etti, her şey O'nun sayesinde diyerek Allah'a bağlar, O'na yönlendirir, O'na minnet ettirerek iman ve ibadete sevk etmek için ciddi bir temeI atmış olur. Birincisi sadece annedir, İkincisi vefalı, insanî annedir. Üçüncüsü vefalı, insanî ve islamî annedir. Bu üçüncüsü hem Anne, hem Öğretmen, hem Hocadır.
0 notes
fatos57 · 7 years
Text
Sevgililer günü
Ne işimiz olur bizim sevgililer günüyle ya hu? Sevgililer günü, evlilik dışı, nikahsız ilişki yaşayanların işidir. Müminiz biz kardeşim. Seversek adam gibi evleniriz. Evlenince her günümüz sevgi günü olur. Eşimize olan sevgimizi sosyal mecralarda değil, bizzat kendisine ifade ederiz. Biz sevgimizi göstermek için, sevgililer günü diye bir saçmalığı gözetmeyiz. Eşimize yemek yaparız, tatlı yaparız. Güleryüzlü, saygılı oluruz. Yemek sonrası "Kesemize bereket" deriz. "Allah razı olsun" deriz. Hayır dua ederiz. "Hız yapma dikkat et" deriz. Arkasından Felak-Nas okuruz. Çamaşırını yıkar ütüleriz. Canı sıkkınsa bir kahve yaparız. Kalkıp annesini arar hatrını sorarız. Evini, malını, namusunu koruruz. 💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕 "Seni seviyorum" diyemez her erkek. Ama seviyorum demenin başka yolları da vardır. Evden çıkarken "Allah'a emanet ol" der. Eve girer selam verir. "Günün nasıl geçti" der. "Ellerine sağlık" der. Siz seviyorsunuz diye sevdiğiniz bir meyveyi alır. "Kendine dikkat et" der. "Hava soğuk sıkı giyin" der. "Namazını kıldın mı" der. Rüzgarlı günlerde dışarı çıkınca, rüzgar uçurmasın diye eşarbınızın arkasını tutar. Misafir gelince erkek tarafına çayı servis eder. Görünmeyin diye kapıyı kollar. "Yoruldun biraz dinlen" der. "Bırak mutfağı sabah toplarsın" der. "Ben sana yardım ederim" der. 💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕 Sevgililer günü kapitalizmin sevgiyi katlettiği gündür! Ki öldürmek ister gerçek sevgileri. Uzun uzadıya olmasını istemez sevgilerin… Çarçabuk harcansın, sık sık değiştirilsin ister. Elinizden yüreğinizden tutup sizi sonsuza götürmesine izin vermez. Hep sahte sevgileri, geçici olanı dayatır size… Sevgililer günü evlilik düşmanı bir inancın günüdür. Günü birlik ilişkileri destekleyen, gençlere evliliğin kötü olduğunu anlatanların günüdür. Sevgililer günü ahlakı, hayayı, örf ve adetleri, islam inancını yıpratmaya yönelik çirkin bir zihniyetin günüdür. Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Müşriklere (her hâl ve hareketinizle) muhalefet ediniz ve benzemeyiniz…” Buhârî, 12/1955 ” Kim bir kavme benzerse o onlardandır.”( Ebu Davud) @cahide_sultan @cahide_sultan
0 notes
fatos57 · 7 years
Text
>>>>>>🌻🌸 EV DETOKSU*🌸🌻🌼 *Negatif enerjiyi hayatımızdan temizlemeliyiz, canlı, cansız herşey yoğunlaşmış bir enerji yayar ve enerji taşır.* *Bu enerji bizim, bilincimizin, bilinçaltımızın, ruhsal , zihinsel, duygusal ve bedensel bütünlüğümüzü etkiliyor.* *Peki evlerimizin negatif enerji yüklü olduğunu nasıl anlarız?* ✔Evde sürekli tartışma varsa, ✔Kasvet, mutsuzluk, huzursuzluk, enerjimizin düşmesi ve uyuşukluk hissediyorsak, ✔Depresyon, üşengeçlik ,karamsarlık, öfke, sürekli vesvese ve endişe hissi, ✔Uyku problemlerinin yaşanması, ✔Kişinin maddi sorunlarının sürekli devam etmesi, ✔Evde bereketin olmadığını hissetme , ✔Evde haram madde tüketimi, ✔Evimizde enerjinin dağılmasını engelleyen çok tıkış tıkış eşyanın bulunması ve atılması gereken eşyaların saklanarak enerjiyi sıkıştırması ve kalabalık oluşturması ✔Mekan'da yaşanılan ağır hastalıklar, ✔Ölüm ve acı dolu terk edişlerin bıraktığı negatif etkiler, ✔Ev Temizliğinin uzun süre ihmal edilmesi durumlarinda da evlerimizde negatif enerji birikir. 🌳Öncelikle bir kabın içine Adaçayı koyup 21 Felak Suresi 21 Nas Suresi ve 21 Ayetel Kürsi okuyarak Ada çayından tütsü yakmak çok e >t >kili. 🌳Ayrıca lavanta tohumu kaynatıp tüm buharının evi sarması çok faydalidir. 🌳Evi temizlemekte ve negatif enerjiyi kırmakta Sirkeli Su da tüm evin zeminini ayrıca dış kapı girişini , duvar kirişlerini sirkeli su ile mutlaka silip temizlenmeli 🌳Oturma alanınız ve yatak odalarınıza koyacağınız Tuz'un negatif enerjiyi sünger gibi çekme özelliği vardır. (Tuz turşu tuzu ya da kaya tuzu).. Evinizdeki duruma göre haftada ya da 10 günde yenileyelim. 🌳Evinizde varsa zararlı haşereler hemen temizletmeliyiz, organik öldürmeyen böcek kaçıran ilaçlar var, bunlarda geldikleri geçtikleri yerden taşıdıkları enerji ile negatifi tetikler. 🌳Evinizde kullanmadığınız yıllardır biriktirdiğiniz tüm eski enerjileri yani eşyaları ihtiyacı olan birine verin ya da çöpe atalım. 🌳Evimizin düzenli olmasına dikkat edelim.Dağınıklık enerjiyi keserek takıldığı yerde birikmesine yol açar. ⚘Evde bol bol Kuran'ı Kerim okuyalım, dinleyelim.* ➰Allah dostların'ın Peygamber Efendimizin hadislerinden ilham alarak mü'minlerin faydası adına cin ve habis ruhların şerrinden korunmak için şiddetle tavsiye ettiği notlar: 1-Mutfakta yemek artığı bulaşık.. bırakmamak. 2-Üstü açık yiyecek ve içe >cek > hiçbir şey bırakmamak. 3-Evde sesli Kuran okumak. 4-Evden çıkarken 7 ayetelkürsi okumak. 5-Eve girerken 1 ayetelkürsi okumak. 6-Eve girerken selam vermek, kimse yoksa kendi selamını almak. 7-Yatarken 1 ayetelkürsi okumak. 8-Evde suret resimleri özellikle kedi köpek resimleri duvar yada vitrinlere koymamak. 9-Avret yerleri açık olarak banyo yapmamak. 10-Aynaya çok bakmamak. Hızlı bir şekilde saçı başı düzelterek aynanın karşısından ayrılmak. 11-Hacamat yaptırmak. şu anda kanserin bu kadar yaygınlaşmasının sebeplerinden birinin de habis ruhların kanların genlerini bozduğunu ifade etmis. Biyogrometri ilminin mucidi Dr. İbrahim Karim, Esmaül Hüsna’nın insan üzerindeki etkilerini ve tedavi şeklini, hangi ismin hangi organa ve hastalığa iyi geldiğini web adresinde belirtmiştir. ➰ŞUNLARI YAPTIKTAN SONRA HİÇBİR HASTALIĞINIZ KALMAZ. 🔖Düzenli olarak elma yiyin, 🔖Yediğiniz zeytinlerin çekirdeklerini korkmadan yutun, 🔖Çörek otu yağı için ve saçınıza, cildinize, yüzünüze sürün (ki çörek otu ölümden başka her derdin devasıdır. Kalp, tansiyon, şekerden tutun da saç zayıflamasına, dökülmesine ve kırlaşmasına kadar hemen her şeye muazzam bir tesiri vardır), içemezseniz çörek otu yağ >ını >n kapsül şeklinde olanını alın ve kolayca sabah akşam yemeklerden önce ikişer adet yutun, 🔖Kuş başı kıyılarak hakiki zeytin yağında birkaç gün bekletilmiş kuru incir yiyin, 🔖Sabahları kahvaltıdan önce besmele ile 21 kuru üzüm yiyin (zihniniz açılır, hafızanız uçuşa geçer), 🔖Türk kahvesi ile aranız yoksa arayı bulun (ki kahve de muazzam bir zihin açıcıdır. Sabahları kahvaltıdan bir saat kadar sonra Türk kahvesi için... 🔖Sallama çayları, plastik bardak ve şişeleri, damacana suları terk edin. Normal çay demlemeden önce çayı bir süzgeç yardımı ile bolca soğuk su ile yıkayın. Sadece şunlara dikkat ederek bile kanser olma riskini yüksek oranda azaltacaksınız.) 🔖Ayçiçek yağlarını terk edin, gerekirse başka yerlerden kısın ve paranızı zeytin yağına verin. Damak tadıniza farklı gelirse direnin, bir süre zorlanacaksınız ve birkaç ay sonra alışacak ve hiçbir zorluk çekmeyeceksiniz. 🔖Kaçınmadan, çekinmeden, imkanınız nispetinde bol bol tereyağı, yumurta ve süt tüketin. (Marketlerde artık ekonomik fiyatlara günlük sütler bulunabiliyor. Süt gibi görünen uzun raf ömrü olan karışımları almayın, içmeyin, kullanmayın) 🔖Zeytin yağını da çörek otu yağı >gibi i >çin, sürün, bol bol kullanın. (İki yağ hakkında da hadisler var ve artık bunları modern tıp bile ispat etti. Avrupalılar bile bunlara kıymet verip tüketmeye çalışıyorlar.) ⚀İlaç Sektörü'nün soygunundan kurtulun. Bir yeri düzeltmeye kalkıp başaramazken, onlarca yeri de bozan ilaç görünümlü zehirlerden kurtulun. Bir ilaç bir insana yıllarca reçete edilir mi? Sizin eksiğiniz, gıdalardan yeterli değerleri alamamanız. Hayatınızda lif yok, yeterli vitamin, protein ve mineraller yok. Bunları almaya çalıştığınız sebze ve meyvelerde can yok. Adeta çöp yiyoruz. İhtiyacınız olduğu halde eksik kalan bu şeylerin vücudunuza girmesini sağlarsanız, vücutlarımız zaten hastalıklarla savaşacak şekilde yaratılmış ve siz ne olduğunu bile anlamadan vücudunuz gereğini yapar, hastalıklarla savaşır. İşte bu zamanda kuru incir tarifini, çörek otu yağını, zeytin yağını aklı başında her müslüman kullanır. Maddi imkanı olanlar bunların yanına hakiki bal da katar. Şifa niyetine kullandığınız ürünlerden beklenen faydayı görmediyseniz, hakiki diye sahtesini, doğal diye katkı maddeli ve ilaçlı olanını, taze diye bayat olanını aldınız demektir. Şu tarif edilenlere riayet eden birisini >n sağl >ıklı olmaması, sağlığı bozulmuş olsa da tedavi olamaması başka türlü mümkün değildir. Çörek otu yağı tamamen doğal yetiştirilmiş ve mutlaka soğuk sıkım olmalıdır. Not: Allahü Teala, Kur'an-ı Kerim'de Tin suresinde incirin ve zeytinin üzerine yemin etmiştir. Muhakkak ki Allah ü Tealanın, üzerine yemin ettiği şeylerde çok hikmetler vardır.
0 notes
fatos57 · 7 years
Text
"Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi: - Bugün, senin son günün. Adam dedi: - Ama ben hazır değilim. Ölüm dedi: - Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır. Adam dedi: - Peki o zaman… gitmeden önce,gel oturalım beraber bir kahve içelim. Ölüm dedi: - Tabi ki. Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı... Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı... Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu. Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi: - Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım." Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler... Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır.Bugün papağan kafeste, karga ise özgür... Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın. O halde… Hiç bir zaman Yaradan'a deme "Neden!!!?" ..9 şey günlük hayatında sana fayda verir: 1/ تريد السعاده = صل الصلاة في وقتها. 1/Mutluluk istiyorsan: Namazı vaktinde kıl. 2/ تريد نور الوجه = بقيام الليل. 2/ Yüzünde nur istiyorsan: Teheccüde kalk. 3/ تريد الطمئنينة = عليك بترتيل القرآن. 3/Huzur istiyorsan: Kur'anı ağır ağır oku. 4/ تريد الصحه = عليك بالصيام. 4/Sıhhat istiyorsan: Oruç tut. 5/ تريد الفرج = لازم الإستغفار. 5/Mutluluk istiyorsan: İstiğfar devam et. 6/ تريد زوال الهم = لازم الدعاء. 6/Üzüntüsüz olmak istiyorsan: Dua'ya devam et. 7/ تريد زوال الشده = قل لاحول ولا قوة إلا بالله 7/Şiddetin yok olmasını istiyorsan: La havle ve lâ guvvete illa billahi de. 8/ تريد البركه = صل على النبي واله الطيبين الطاهرين. 8/Bereket istiyorsan: Peygamber sav ve O'nun temiz pak ehline salavat getir. Kim Allah cc ile olursa Allah cc O'nunla beraberdir. Kim Allah'ı cc severse Allah cc O'nu sever. هل تعلِم : عند قرآءة آية الكرسي بعد كل صلآة يbbصبح بينك وبين الجنه الموت فقط تذكير :لا تكتم علماً خيراً تجزى به Bilirmisin: Ayetelkürsiyi namazdan sonra okursan seninle Cennet arasında sadece ölüm vardır. Not:Hayırla ödüllendirileceğin hiç bir ilmi gizleme.
0 notes
fatos57 · 8 years
Text
Memnuniyetsiz insanlar
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına ” Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş. ” Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş. Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış.Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: “İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.” – Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. – Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma. – Asla bilmeyenle tartışma. diye ressam, çırağına nasihatta bulunmuş. Bir şeyi eleştirmek kolaydır lakin düzeltmek için adım atmak bilgi ve cesaret ister. Siz siz olun, kim ne derse desin, siz yolunuza sevgiyle devam edin. Allah'ım seni arayanlarla, bulanlarla ve senin sevdiklerinle buluşmayı nasip eyle. Cuma'nız farkındalıklı ve mübarek olsun
0 notes
fatos57 · 8 years
Text
Müslüman da stress olmaz
Çook güzel bir yazı😔 geldi şimdi size de gönderiyorum . “Az” konuşan fakat “öz” konuşan büyükler vardır. Babam da bunlardan biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu "öz" konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi ki sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle. “Strese girenin imanından şüphe ederim!”demişti babam. Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman “stresle mücadele” konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş olsam bile, kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu kadar kesin ve keskin bir ifade duymamıştım. Geçen yıl memlekette bir arkadaşla otururken hayatın sıkıntıları ve zorlukları konuşulmaya başlanınca bende kendisine stres ve stresle mücadele hakkında hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da benimle birikimlerini paylaşıyordu. Bir ara babamın söylediği “Strese girenin imanından şüphe ederim!” lafını attım ortaya. Arkadaşım “doğru bir cümle” dedi. “Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o insana bunun hesabını bile sorar” dedi. *** *** Stres, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla,sıkıntıları kafaya takmak demektir. Sıkıntılar insanı umutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı hasta ediyor. Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta oluyor. Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor. Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor. Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor. Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor. Hayatta insanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine dert edecek bir sıkıntı bulabilir. Stresle iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz? Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi? Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum.🌸 Hz. Eyyüb’ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana tabi tutma hakkına sahip değil mi? Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan“Allah’ım, beni niçin hastalıkla imtihan ediyorsun ki?” demiş olmuyor mu?🌺 Hz. Nuh’u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan edemez mi? 🌸 Hz. İsmail’i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla imtihan edemez mi?🌸 Hz. Lut’u eşiyle imtihan eden Allah’a, “Beni niçin eşimle imtihan ediyorsun ki?” deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?🌸 Hz. Yusuf’u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de kardeşlerinizle imtihan ediyordur!🌸 Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna göre, bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası değil mi? Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah’a “Benim annemi / babamı niye alıyorsun ki?” deme hakkına sahip olduğunu mu sanıyor? “En büyük acı evlat acısıdır!” denir. Bu acıyı yaşayan anne babalar “Allah kimseye yaşatmasın!” derler.Beş defa evlat acısıyla imtihan edilmiş bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız. “Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız” diye kimse itiraz etmesin. Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah’a sığınan insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği “insanî” acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı doğru anlamaktır. *** Stres ile iman arasındaki ilişki kafamın içinde uzun zamandır dolanıyordu. Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü okuyunca kafamın içinde dolanan cümleler köşe yazısına dönüştü. Bu yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum. Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana kalsa pano haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir söz. Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, “Benim büyük bir derdim var!” deme, derdine dönüp “Benim büyük bir Rabbim var!”de..........
0 notes
fatos57 · 8 years
Text
Safer ayı uğursuz değildir !
Safer ayını uğursuz ay sayan Müslümanlar değil; cahiliye Arapları idi. Safer ayı cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resulullah (asm) Efendimiz ise “Umre her zaman helâldir!” buyurarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı... 😔 bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden biri... Oysa unutmayalım ve şu hadisi kulaklarımızda küpe yapalım: Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Hastalığın kendiliğinden sirayeti yoktur; uğursuzluk ve baykuş ötüşünün olumsuz etkisi yoktur; Safer ayının hayır ve şerle bir alâkası yoktur; bunlar cahiliyye hurafeleridir. Cüzamlıdan, aslandan kaçtığınız gibi kaçınız!👉👉 Sadakanın bu aya özel bir konumu yoktur. Diğer aylarda olduğu gibi, bu ayda da sadaka vermeye devam etmelidir. inanarak verilen her sadaka daha kişinin avucuna konmadan Rabbimizin katına hayırlı bir amel olarak çıkar. Hz. Aişe annemizin davranışı veriliş tarzı olarak da güzel bir örnektir. Hz. Aişe annemiz vereceği sadakaya koku sürermiş. Merak edip sormuşlar: Ya Aişe, neden verdiğin sadakayı kokuluyorsun? Cevabı şöyle olmuş; Verilen sadaka verileceği kişiden önce ALLAH’ın ( c.c. ) huzuruna çıkarmış. Bende onu kokularım ki ALLAH’ın (c.c.) huzuruna çıktığında mis gibi koksun ! 💵💵 safer ayına mahsus sadaka bidat tir. .. Sadaka bütün aylarda faziletli Sadaka Rabbimizin rızasını celbeder. Rıza demek memnun olma, kabul etme ve günahların affına vesile olmadır. İlk önce en yakınlarımızdan başlayarak sadece bu aya mahsusen değil, her gün ufak miktarda da olsa sadaka vermeye kendimizi alıştıralım. Hatta evimizde sadaka kutumuz olsa bize hatırlatması yönüyle fayfalı olur
0 notes
fatos57 · 8 years
Text
Namazı vaktin de kılmak
🕌Sabah namazından sonra uyuyan kişilerde,zamanla 🤔kararsızlık ve 😔iletişim problemi ortaya çıkmaya başlıyor.😭Tiroid bezi enerjisiz hale geliyor. 🕌📿Öğle namazının vaktinde kılınmaması ya da kaçması;😒😟kişide duygusal probleme delalet ediyor.😡Mide ve sindirimde düzen bozulmaya başlıyor. 🕌📗İkindi namazının gecikmesi veya terki,insandaki❗ maddi-manevi üretkenliği azaltır.😡Bedende de köklerde sorun meydana getirir. 🕌📕Akşam namaz vaktindede;❓habis ruh,şeytan,cin hareket frekans başlangıç anlarıdr.👈🏻😟İnsanda dağınıklık meydana getirir. Frekans çarpışma zamanıdır. (Efendimiz s.a.s: "Akşam ezanından sonra sokaktaki çocuklarınızı artık evlerinize alınız çünkü bu vakit, habis ruhlar ortalığa çıkmaya başlar." buyurmuştur.) 🕌Yatsı namazının vaktinde kılınmaması ve terki;insanda zamanla 😭😳🙄😳endişeli hal oluşumuna zemin hazırlar.Beyin ve sinir sistemi için denge vaktidir. 📿Teheccüd vaktinde devamlılık oldukça,zihinsel atıklardan arınma ve psikolojik tedaviye şifadır.😀Hipofiz ve hipotalamus için 😊faydalıdır. Rabbim maddi manevi hastalıklardan muhafaza buyursun. Bu güzel amelleri hayatımıza geçirip hayatımızdan lezzet almamızı nasibetsin İnşaAllah. 🌹🌷🌹
0 notes
fatos57 · 8 years
Text
Canavar TV Canavar Telefon
NERDEEEEEEN NEREYE!.. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, dünya denilen yerde yaşayan birçok insan varmış! Bu insanlar mutluluk ve ahenk içinde yaşayıp giderlermiş. Hep muhabbet ederler, arabaları bile olmadığından, trenle otobüsle hatta yürüyerek birbirlerini ziyaret ederlermiş!.. Böyle saadet içerisinde yasayıp giderlerken, bir gün evlerinin kapısına bir canavar gelmiş!.. Adı TELEVİZYON'muş İnsanların kimisi onu hemen eve alırken, bazıları almamak için direnmiş ama onlarda sonra dayanamamış ve içeri almış!.. Televizyon canavarı içeri girmiş ama, girincede hiçbir yeri beğenmemiş!.. "Ben en başköşeyi isterim." demiş!.. İnsanlar çaresizce onu, en başköşeye oturtmuşlar!.. Küçücük, şişman, çirkin olan televizyon canavarı, zamanla büyümüş, güzelleşmiş, birde kilo verip incelince, insanlar çok daha fazla sevmişler O evlerde, televizyon canavarının rahatı çok iyi olunca akrabalarından olan TELEFON canavarını çağırmış!.. Telefon canavarı gelmiş!.. İnsanlar yine önce istememiş ama sonra onuda evlerine almış. Hatta telefon canavarını o kadar cok sevmişler kiiii; çantalarına, ceplerine, hatta yastıklarının altına koymuşlar!.. (Sağlıklı kalmak için herşeyin hormonsuzunu, tazesini, iyisini almak için çalışan insanların beyinlerindeki hücreleri bile yemiiişşş ama ses çıkaramamışlar) derkeeeeeen!.. Telefon canavarı büyümüş, güzellleşmiş, serpilmiş veee TANGO gibi WHATSAPP gibi FACEBOOK gibi tatlımı tatlı bebek canavarları olmuşşş!.. İnsanlar bunları daha da çok sevmişler!.. (Hatta bu bebekleri yapamayan telefonlarını çöpe atmışlar!.. İnsanlar artık birbirine 'Selamün aleyküm' yerine (sa) demişşş Birbirlerini öpmek için (😘) Kızdıklarını ifade için (😠) Sevdiklerini ifade için (❤) Şaşırdıklarını ifade için de gözlerini pörtleterek (😳) işaretini göndermiş!.. Artık insanlar birbirini göremez, hatta sesini bile duyamaz olmuş!.. Herkes çok üzgünmüş ama yinede vaz geçemiyormuuuşşş MAALESEF Şimdi yaptığımız gibi!.. ----------------- Her gün telefonla meşgul olduğumuz kadar Kitap okumaya,yakınlarımızla , sevdiklerimizle dostlarımızla ilgilenmeye vakit ayırabiliyorsak sıkıntı yok!.. Sağlıkla kalın! Selamette kalın! Hayırlı günler diliyorum!.. 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 Katık bulamayıp ekmeğin içerisine ekmek katan geçmişlerimizin, hangisini yemeye şaşırdığımız sofralara oturup sonra israf eden nesil olduk... 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 Sabah namazını kaçırdığı için ağlayan dedelerimizin, dizi kaçırdığı için ağlayan torunları olduk... 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 Sokaklarda bidonlar ile su tankerlerinde sıra bekleyen büyüklerimizin, sıcak su gelmesi için bidonlarca su akıtan çocukları olduk... 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 İki yamalı şalvarından birisini günlük diğerinide de cuma ve bayramda giyinen dedelerimizin, bir bayram giydiğini diğer bayram giyinmeyen nesli olduk... 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 Kitap okuyamamayı, ahlaklı davranmayanları ayıplayan dedelerimizin, kirada oturmayı, halk otobüsü kullanmayı ayıplayan torunları olmuşuz... 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞 Tek odalı evlerde on kişi yaşayıp mutluluk abidesi büyüklerimizin, geniş geniş ayrı odaları bulunan evlerde mutsuzluğu gelenek haline getiren torunları olduk 😞😞😞😞😞😞😞😞😞😞paylaşalım lütfen....
0 notes