fikretertan
fikretertan
metropolhayvanı
74 posts
Metropol Hayvanı, Montana Gitaristi, Kadıköy Müdavimi, Dost Aşığı, Sanat Düşkünü, Kanat Adamı...
Don't wanna be here? Send us removal request.
fikretertan · 8 months ago
Text
2025 Model Metropol Hayvanı
İnanmazsın birakmadi peşimi.
Yok ben günes saatiymişim de
Neymiş efendim o da benim gölgemmiş gibi.
Azı dişlerinden tanıdı herhalde oğlunu.
Yıllar evvel bir meyhanede azarladığı,
Vakti zamanında bir orospudan paydahladığı tohumunu.
İlk gördüğünde biliyordu galiba
Benim onun oğlu olduğumu.
Bir garip baktı zaten bana.
Kanımı kana kana içmek ister gibi…
Ardından kan kanı mı çekti bilmiyorum.
O beni ısırdı,
Ben güldüm.
Ben onu ısırdım,
O güldü.
Kanayarak öldük birlikte.
Sırf aramizda alacak verecek davası kalmasın diye
Kimin daha erken öldüğüne aldırmadık.
Son bir şakasi vardı hatırlamıyorum.
Bir kahkaha atmıştım,
Silik de olsa o an var zihnimde.
Moda'da bir çay bahçesinde.
Tumblr media
0 notes
fikretertan · 3 years ago
Text
Yalnızken özgürüm.
Özgürken eksik.
Hayatıma gir,
Tamamla beni
Ve çek git.
2003/Kadıköy
0 notes
fikretertan · 3 years ago
Text
KADIKÖY, TAYFUN POLAT VE LİMAN ÜZERİNE PT.3
Tayfun Polat’ı araştırdım internette, nicedir Kadife Sokak’ta, Bahariye’de ya da balıkçılar çarşısında denk gelmiyordum ona. Datça’ya yerleşmiş, çalmaya yazmaya devam ediyormuş. Bir iki fotoğrafında mutlu gibi gülümsüyordu. Fotoğraflarda gülümser insanlar. Ben de gülümserim. Umarım gerçekten çok mutludur. Umarım daha çok okuma fırsatım olur onu. Umarım daha çok yazar. Datça’da bir gün batımında birgün yine bir dj set çalar. İnsanlar yaz rüzgarıyla minik minik dans ederler turuncu bir akşamüstü. Güzel kadınlar, Hawaii desenli hoş gömlekli delikanlılar salınırlar elde kokteyller falan. Ben de bir yerden dinlerim tekrar. Ne hoş olur.  
Liman’ı da ne kadar özlediğimi fark ettim bu vesiyelye. İş yerim zaten Tepebaşı’nda olduğundan iş çıkışı Halep Pasajı’na gittim geçen gün. Bir ihtimal oradaki Liman belki hala açıktır diye. Yıllar olmuş kapanalı. Eski komuşuları olan tuhafiyeciyle sohbet ettik biraz. Kapalı olmasına şaşırmadım ama yine de kapanmış olması üzmedi beni desem yalan olur.
Yerler, mekanlar insanlara dokunup varlık sürelerini tamamlayıp yok oluyorlar ama anılar o kadar hızlı silinmiyor zira. Hepsi form değiştiyor. Bir yerlerde farklı şekillerde devam ediyorlar hayatlarına. Yeni ve güzel şeyler pek olmadığında eski ve güzel şeylere daha çok tutunuyor insanlar. Sanırım öyle bir döneminde olduğum için hayatımın günlerdir bu insanları, o yılları düşünüyorum. Gökhan’a uğrayıp çay içiyorum bazen Kadife’deki takıcıda. Bir Özer Bal şiiri düşünüyorum o yıllardan. Yanımda yazarım diye hep defter taşıyorum ama çok nadir yazıyorum. Sonra bir bira daha içiyorum.
Ey güzel dükkanlar ve insanlar. Her neredeyseniz sizleri hala çok seviyorum.
Bambaşka formlarda ama dünkü gibi sıcak...
Görüşmek dileğiyle.
Fikret ERTAN
Eylül 2022
Kadıköy
0 notes
fikretertan · 3 years ago
Text
KADIKÖY, TAYFUN POLAT VE LİMAN ÜZERİNE PT.2
Halbuki nasıl da içten gelerek yazmıştım o şiiri o genç kalbimle. Bir de sonunda bugünlerde Rap camiasının sıkça kullandığı bir punch line’ı vardı. Kendimce sıraladığım birçok aforizmanın ardından “Çünkü biz Liman Şairleriyiz!” diye bitiyordu şiirim. Büyük şiirler büyük kapanışlarla biterdi çünkü. Bu benim “Aysel git başımdan. Seni seviyorum.” diyişimdi. Müşterisi olduğum dükkanın şairler evreninin manifestosunu ben yazmış olacaktım basılırsa kitabım. Tüm Liman’da kitabı çıkmış şairler o şiiri konuşacaktı. “Vay yeni yazarlarımızdan Fikret Ertan’ın Liman Şairleri şiirini okudun mu? Nasıl da güzel anlatmış bizi.” diyeceklerdi kendi aralarında. Tüm şairleri anlatan tek bir şiir olacaktı Liman Şairleri. Tüm yüzükleri yöneten tek bir yüzük gibi. Evlerden ırak yüce Rabbim! Evlerden ırak! Bilgisayarım olmadığı için A4’lere berbat el yazımla yazdığım şiirlerim ve ben hazırdık bir sonraki gün. İşi temiz göstermek için bazı şiirlerimi temize çektim, şeffaf dosyalara koyup bir güzel klasörledim. Dükkana gittim ve şansıma Tayfun Abi’de geldi yazılarımı okumaya. Detaylıca gözden geçirdiler. Çay ikram ettiler bana. Tanrım ne mutluydum. Ta ki o ana kadar “Liman Şairleri” şiirini görünce “Bu ne?” Dediklerini hatırlıyorum. “E… şey…şiir.” Demiştim. Kahkaha atmadan kibarca gülümsediler. Üzerime basmadan, egomu yerle yeksan etmeden… Ne kadar kızardıysam Amasya’nın tüm elmaları yanaklarımdaydı desem yeridir. Bir ergenin yanaklarında her daim Amasya elmalarının bir kısmı hazır bekliyormuş o an öğrendim. Sonra birden “Kimleri okuyorsun?” dedi Tayfun Abi. Yaşım, kültürüm yettiğince Cemal Süreya’dan bahsettik. Turgut Uyar da oku dedi bana. Peki dedim içimden tekrar ederek. (Tugut Uyar, Turgut Uyar, Turgut Uyar….) Bir de dedim çekinerek “Seni çok okurum Tayfun Abi.” Tebessüm ve teşekkür etti bolca. Okumaya devam et dedi. Hep oku, hep yaz. Yaşına göre güzel yazıyorsun dediği hatırımda kalmış. Çayımın tazelendiğini, yetişkinler masasında sohbet etmeme müsaade edildiğini hatırlıyorum. Hiç kırılmadan, bozulmadan musmutlu döndüm o gün eve. Okumaya da yazmaya da devam ettim. Hiçbir zaman bir şiir kitabım olmadı ama farklı sanat dallarında bir şeyler üretmeye hep devam ettim. Sonrasında Kargamecmua’nın yayın yönetmenliğini yaptı Tayfun Abi. Kadıköy’ün kült barlarından olan Karga’nın bünyesindeydi artık. Bense üniversitede okuyor, müzik kulübünde projeler koşturuyordum. Şimdi detayları tam hatırımda olmasa da bir etkinlik işi için konuşmaya gitmiştim Karga’ya. Beni tekrar Tayfun Polat’la görüştürdüler. Yıllar geçiyor ben ne zaman sanat için bir şeyler yapsam yolumun üstünde Tayfun Polat’ı buluyordum. Bu vesileyle 20’lerimdeyken tekrar kendimi hatırlatmıştım ona. Üst kattaki haddinden fazla basık o ofiste hoşsohbet etmiştik. Ara sıra dj set’ler çalmaya başlamıştı Tayfun Abi Karga’da. Yavaştan elektronik müziklere kaymaya başlamıştı o ara. Halbuki ben onun daha Rock ‘N Roll biri olduğunu gayet biliyordum. Çok basit bir sebebi vardı müzikal değişimin. Değişiyorduk, büyüyorduk. Yine de lezzetliydi onun setleri. Ben biramı içerken onu dj kabininde görmek zevk verirdi bana. Eski bir dostu görmek gibiydi onu görmek. Kimi zaman selam bile vermezdim. İşini yapan insanları bölmeyi oldum olası sevmem zaten. Geçen gün bir arkadaşımın postunda gördüm “Başar(ama)mak” kitabını. Çok az insanın elinde hardcopy’sinin kaldığını düşündüğüm bu kitabı görünce dayanamayıp çektim kitaplıktan tüm kitaplarını. “An~ladıklarım” kitabını okudum. Yine ilk günkü gibi parmağımı arasına koya koya sayfaların, yine düşüne düşüne her cümleyi. Tanrım ne kadar da değişmemişim! Halbuki büyüdükçe değişir kitapların tadı. O sebeple ki tekrar tekrar okunan kitaplarda farklı lezzetler alır okuyan. Kitap değil okuyucu değiştiğindendir muhtemelen ama hep kitap değişmiş gibi gelir kişiye. Halbuki bireyin kendisi, kendisinin kerteriz noktasıdır.
0 notes
fikretertan · 3 years ago
Text
KADIKÖY, TAYFUN POLAT VE LİMAN ÜZERİNE PT.1
Bu dünyada yazdıklarımı okuttuğum, profesyonel yorum aldığım ilk kişidir Tayfun Polat. 14 yaşındaydım Kadıköy’de bir mağaza olan Liman’dan randevu alıp yazılarımı okutmak istemiştim. Eski Kadıköylüler hatırlarlar Rexx’in çaprazında “küçük sürprizler” mottosuyla çeşitli ürünler satardı bu dükkan. Genç ve marjinal kesimde sattığı rozet ve posterlerle ünlü olan bu müessese edebiyata da yer veriyordu kendi bünyesinde. Hem de haddinden fazla yer veriyordu. Küçük şiir kitapları basıyordu mesela. Kendi çapında minik bir yayıneviydi yani. Onun dışında sanat dünyasının birçok ağır topunu da bu dükkanda keşfetmişimdir. Bertrand Russell, Ella Wheeler Wilcox, Patti Smith, Charles Bukowski ilk aklıma gelenler. Bu isimleri keşfetmiştim ama hiçbir kitaplarını okumadan ya da şarkılarını dinlemeden. Tek bir kartpostal ya da fotoğrafla sizi bu yazar, müzisyen ve diğer disiplinlerden olan sanatçılarla tanıştırıyordu bu dükkan. Sanata giriş 101 dersi gibiydi görmek isteyen gözler için. Bir sözünü beğendiysen bir yazarın bir kitabını okuyabilirdin pekala. Tek görevin o yazarın adını aklında tutmaktı. İçinden eve kadar tekrarlaman yeterliydi bunun için. (Bukowski, Bukowski, Bukowski, Bukowski….) Bunca yıl sonra dönüp bakınca kendimi ilk ait hissettiğim müessese oymuş. Şimdi fark ediyorum. Bugünlerde birçok bara, cafeye ve pub’a olan müdavimliğim, mekancılığım o yıllarda Liman’ın çalışanı Gökhan’ın bana ısmarladığı çaylarla temelini atmıştır. Evden çıkıp bir yere gitmek… bir yerlerde bir şeyler içmek… biriyle sohbet etmek… Tatlı küçük fotoğraflar, illüstrasyonlar, büyük adamların değerli aforizmalarının yazılı olduğu posterler ve bunun gibi birçok değerli ama ne olduğu pek de belli olmayan şeyler satardı Liman. Gele gide aşındırmış olacağım ki stoklarını artık girişte sağda olan şiir kitaplarına dadanmaya başlamıştım. Adını sanını bilmediğim insanların tabiri caizse amatör şairlerin kitaplarını alıyor, zaten sayfa sayısı az olan bu kitapları bir çırpıda okuyordum. Beni beynimden vuran ilk yazarıysa Liman’ın Tayfun Polat olmuştu. Okurken sayfayı kaybetmemek için parmağımı kitabın arasına koyar, uzun uzun birkaç saniye önce okuduğum cümlesini ya da şiirini düşünürdüm. Harf ve noktalama oyunlarını çok severdi Tayfun Abi. An-sızın yazardı mesela, Başar(ama)mak’tı bir kitabının adı. Noktalama işaretlerini himayesi altına almıştı. Bir kelimeyi kesme işareti, parantez, kısa çizgiyle üçe beşe bölerdi. Okurken her kombinasyonu deneyip şiirden farklı anlamlar çıkartınca kendimi bir dahi gibi hisseder, Amerika’yı bir de ben keşfettim sanırdım. “Seni anlıyorum Tayfun Abi.” derdim içimden. Seni An~lıyorum. Bir gün güvenimi toplayıp mekanın sahibi olan uzun beyaz saçlı abimize (lütfen affetsin adını hatırlayamıyorum) yazdığım şiirlerden ve bir kitabım olmasını istediğimden bahsetmiştim. Şimdi bakınca ne garip ki beni ciddiye aldı. Başkası olsa “hadi yavrum işine bak derdi” belki 14 yaşındaki ergen bir çocuğa. Onlarsa kabul ettiler. O günkü havanın nem oranı, işletme sahibi abimiz, değerli çalışanları Gökhan falan dün gibi aklımdalar… Aldığım cevabın güveniyle bahsi bir tık daha yükselterek “Tayfun Polat’ı çok severim okur mu yazdıklarımı?” dedim. “Sen getir yazılarını bakarız. Zaten genelde ona okutuyoruz.” dediler. Bir sonraki gün yazılarımı derleyip oraya giderkenki heyecanımı anlatamam. Sırf bir zümreye ait olmak aşkıyla bir çırpıda “Liman Şairleri” diye bir şiir yazdım gitmeden önceki o gece. O günlerde yazdığım şeylere şiir demek ne kadar doğruysa tabi. Onu da sıkıştırdım yazdıklarımın arasına. İstediğim şey açık açık buydu çünkü. Liman Şairi olmak! O rafta olmak ve insanların benim duygularımı okuyabilmesi... Anlaşılmak ihtiyacımın ilk göstergesi budur hayatımda. Ne utanç dolu bir an şu an dönüp bakınca. “Liman Şairleri”…. Aman Allah’ım. O yıllarda “cringe” diye bir kelime olmadığından varsa da henüz ülkemize teşrif etmediği için kendi duygumu bile tasvir edememişimdir sonrasında eminim.
1 note · View note
fikretertan · 6 years ago
Text
Bişey işte... Ben
Film bittiğinde haber ver Ve sessizce kalkıp uzaklaşayım yanından. Hiçbir şey sorma, Hiç konuşma. Sadece bekle şimdi benim bitirmemi. Film bittiğinde haber ver; Ve anlatmaya başla bana yaşamadıklarımızı. Son bir kez öpme, Ya da elveda deme bana. Sadece şaşır ve gülümse. Akreple yelkovanın arasından rüzgarlar geçerken Bırak sıkışsın tüm duygular, Ve sadece şu bildiğimiz sözler söylenmesin bu gece. Ben kalkıp gideyim Ve yürürken içimi bir şeyler kemirsin Dönüp sana son bir defa bakmam için Ama ben asla yapmayayım bunu, Çünkü delikanlı adam dönmez diye düşüneyim. Yani en büyük boy saçmalayayım bu gece. Kalem gitsin parmak yetişsin bu gece. Üstadın dediği gibi: Önce sev sonra öldür beni bu gece. Film bittiğinde susmamazcasına sus şimdi. Gözlerin yanarken içinde tuttuğun kelimelerinin nefretinden, Sadece sessizliğin duyulsun salonda. Ve antraktta bir şeyler alayım sana. Yağmurda özgürce iliklerine kadar ıslanmak Ve başarmak, Değişme bunları aşla hiçbir şeye. Şimdi çek git Geride hiçbirimiz kalmayalım. Yüzlerce kelime, birkaç anlam… Bunlar fethetsin gönlümüzü Başarmak kaplasın içimizi. Gözümüz kapalı Yağmurda koşarcasına başaralım bu gece. Yanlış bütün telefonlarıma sen çık Sonra küfret, Bağır çağır bana.
Sonra gülümse ve hissettir bana kendini. Tatmin et bilinmezliğimi. Anla asla anlatamadıklarımı. Cesur ol benimle.
Aptallığımızı sonra yaşayacağız zaten, Merak etme. Dostlarımı benden daha çok sev. Sadece beni değil. Benliğimi sev benim Ve asla farklı davranma bana. Bir an için dalıp gittiğimde dirseğinle koluma vur Ve aydınlat tüm bu karanlığımı. Ama önce bekle yatsı namazı okunsun. Yani sonsuz kere sıfır saçmala benimle; Ama bekle film bitsin önce. Bekle! Benim bekleyemediğim Ve bitiremediğim bu şeyi sen bitir. Dolaptan elbise ver bana. Her yaptığımı sevme. Eleştir aralıksız olarak. Ama rahatsız etme. Derbeder olmasın bu deliliklerim Ve içine sıçma özgürlüğümün. Odamda yalnız bırak beni.
Arada bir bak bana Ve okuma eski saçmalıkları. Yeniden saçmalayabil benimle. Bırak aşkta zevkte saçmala sen. İki hidrojen bir oksijenle sarhoş ol Ama sapıtma. Benimle ol ama asla tanıma beni. Ya da herkesten çok sen tanı, Ve bir çayırda evlenelim seninle. Önce öldür sonra yine öldür beni; Ama en canlı ben kalayım yanında. Bırak bitmesin izin verme, İzin vermeyeyim. Sonsuz kere sıfır anla, Sıfır kere sonsuz çek git. Sonsuz kere sonsuz sev beni. Sonra çektir et.
Film bitince uyandır beni, Ve el feneriyle dolaş sinemada. En şekil sen ol. Çirkinliğimi tattır bana. Film bitince haber ver, Ve defolup gidelim bir yerlere. Sen beni tanıma, Ben seni … Film bitince başlat yeniden oynayalım Dört sahife bir perdeyi … Bırak yırtılsın Zorlama artık …
Bitmesin - Bitsin Bitsin - Başlasın Öl - Yaşa Sev - Nefret et Kal - Git Kalayım - Gideyim Önce - Sonra Anla - Boşver Saçmala - Kesinlikle Gel - Gelme İstemiyorum - Evet - …?!?... Şimdi - Az önce Belki de sonra Bir tek sen Hayır sadece onlar, dostlarım İnat et - Sallaaa Sonsuz kere Sıfır Sıfır kere Sonsuz Özgürüz işte sadece
Bitir - Bitirme
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
- Anlamadım.
- Ben de.
- Belki film bitince anlarız.
-Belki.
                                                                                                              24.05.2003
                                                                                                       Ünalan/İstanbul
0 notes
fikretertan · 6 years ago
Text
İnadıma
Her şeyin yuvarlanmaya başladığı zamanı hatırlıyorum.
Gençliğimi neye karşılık hibe ettim?
Birkaç kahkaha, birkaç baş ağrısı var aklımda.
Alacaklı mıyım kaderimden?
Tanrım ne kadar çok okumadığım kitap var?
Ne kadar çok görmediğim yer var?
Masmavi denizler var hatıramda.
Aklımı almak için kırpılan gözler var.
`Son bir bira, sonra kaçıyoruz`lar var.
Kaçamayışlarımız var.
İlmiği boğazıma bağlamış,
O sıktıkça ben nefes almanın yeni bir yolunu buluyorum.
Dünyanın bir yerinde biri gözlerini kapatarak gitar çalıyor, ona tutunuyorum.
Bir şair kendi gözkapaklarında sigara söndürüyor, ona tutunuyorum.
Kör bir kediyi elleriyle besliyor bir kız çocuğu, ona tutunuyorum.
Bunca yıldır hayattayım ama annemin bana bakarken gözlerinin içi gülüyor, ona tutunuyorum.
Yok olmam için tüm şartlar olgundu ama yenilmeyi sevmem ben,
İnadıma tutunuyorum.
22.08.2018/Kaş Camping Antalya
Tumblr media
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Video
Şimdi Edirne yöresinden bir türkümüz “Ain’t no sunshine be ya” (Edirne) https://www.instagram.com/p/Bs2b1L8B6sZ/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=acsldskngbgk
1 note · View note
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Benim için 2018 birçok ilkin yaşandığı bir sene oldu. Hala var gücümle daha iyi eserler üretebilmek için çalışıyorum. Yaptığım şeyleri az, kendimi yetersiz hissettiğim çok an olsa da bazen birşeyler bana ‘Sen de birşeyler yapıyorsun be Fiko!’ diyor. Duran bir insan da olabilirdim. Duran ve etrafından hayatın akıp geçmesine tanık olan. Tanık olan ama hiçbir etkisi olmayan bir etkisiz eleman olabilirdim pekala. Malumunuz Spotify hepimizi dürttü bugün. Dediğine göre onlar vasıtasıyla 195.000 insana ulaşmışım. İnsanlara ulaşmak müthiş bir his ama ukalalık gibi algılanmasın hiçkimseye ulaşamasaydım da umrumda olmazdı. Yazmak, çalmak ve insanlarla paylaşmak zorundaydım hepsi bu. Beğenilip beğenilmemesi insanların takdiridir. Orası sadece onları ilgilendirir. Ben üretmekle, içimdekini vargücümle kusmakla mükellefim. Sanatın kendi içinde bencillik gerektirdiğine inanıyorum dostlarım. Bence sanat hiçbir zaman toplum için olmadı. Olamaz da! Anlatma ihtiyacının başkasıyla ne alakası olabilir ki? İşte bu yüzden önce benim mutlu olmam lazım. Yazdığım şeyleri en kısa sürede içimden fırlatıp atmalıyım ki nefes alayım. Bu yükün altında daha fazla kalamazmışım gibi geliyor. Hayat yeterince hepimizi yormuyor mu? Daha fazla derde gerek yok bence. Bana umut veren, yoluma ışık tutan herkese binlerce selam olsun. Okumaktan,düşünmekten, üretmekten o kadar yorulalım ki 2019’da, bir gecelik de olsa huzurla uyuyabilelim. Kalbinizden öpüyorum. İnancınızı kaybetmeyin. Bazen iyi şeyler de olur hayatta. Sen hazır ol iyiliklere. https://www.instagram.com/p/BrDlCI1Aew-/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=13kp84mrcjwyz
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Cumhuriyet haklı bir isyanın nişanesidir. Bir aydının, bir hayalperestin isyanının. İçindeki kendini geliştirme güdüsünü, üretme dürtüsünü, toprağa ve vatana olan inancını kaybetmiş hiçbir bireyin cumhuriyete zerre katkısı olamaz. İsyan aydınlanma ve inançla başlar dostlarım. Kendini aydın sanan kısmın çoğu vergilerini vererek kendileri devlete sağdırtmaya devam eder, hatta vatana millete bir katkıları oldukları yanılgısına kapılırlar ama hepimizin bildiği gibi devletimizin artık cumhuriyetçilikle pek işi yok. Cumhuriyet fikrine katkı sağlamanın tek yolu haksızlığa dur demek, yeri geldiğinde isyan etmek, eşitlik kavgası için can verebilmek, aydın olmak ve aydın nesiller yetiştirebilmektir. Bu düşünceyi benimsemiş herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Geri kalan herkes dokuz beş çalışıp, ana haber bültenlerinin kendilerine pompaladıkları yalanlara inanmaya devam edebilirler. https://www.instagram.com/p/Bpgi0smhvBq/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=b6vz0dx72vvk
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Sevgili dostlarım Arıza Kontrol Saati 7 Eylül Cuma günü ilk Ep'leri 'Neredeyim Ben?' ile tüm dijital patformlarda olacak. Nefes Records olarak güzel birşeyler yapmaya inatla çalışıyoruz. Umarız beğenilir ve daha iyi hareketler çekmemize şevk unsuru olur bizlere. Çalmaya çalışmaya devam Guyzz. Vokal: @berzan_onen Gitar: @farukaydintoksoz Davul: @yalcinhafizoglu Bas: @erdyland Klavye: @aligokturk80 https://www.instagram.com/p/BnRZVoyB1kq/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=wk62ecy0mlpn
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Video
Yüzümüz görünmese de kalbimiz duyulur. @ozgur_lostar @coniwalker #chrisisaak #wickedgame (Oxygen Pub)
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Yıllarca dinleyicisi olduğum Rabarba’nın bugün konuğu oldum 🙂Çok heyecanlı, çok özel bir deneyimdi benim için. Tüm Karnaval ailesine, Virgin Radio’ya ve bu iki güzel insana kucak dolusu teşekkür. Karşılaşmaya devam edeceğiz 😉 @virginradiotr @karnavalcom (Karnaval.com)
1 note · View note
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Yarın akşam Virgin Radio’da Mesut Bey’le iki lafın belini kıracağız. 18:00’da çalgılı çengiliyiz. Aç dinle bence. Öptüm.
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Ah Sen Apple Music ve iTunes’da Haftanın En İyilerive Hot Tracks listelerinde. Lünk profilde!
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Ah Sen Klibi çıktı dostlar! Link profilde! (Moda, Istanbul, Turkey)
0 notes
fikretertan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Ah Sen Klibi çıktı dostlar! Link profilde! (Moda, Istanbul, Turkey)
0 notes