forlatt

[forlatt]

İyi bakın kendi ülkesinde, kendi toprağında parya.

[forlatt]

Benim dışımda herkesin yaşadığını hissediyorum. Ben yokum. Şeffafım, görünmezim. Başkalarını görüyorum ama onlar beni görmüyor.

[forlatt]

Benim bahtım kara, sen renklenmene bak.

[forlatt]

Ne neşe kaldı, ne mutluluk kalan tek şey gözlerde ki yorgunluk.

[forlatt]

Saatlerce bir boşluğa dalıp o boşlukta kaybolmaktır çaresizlik.

[forlatt]

Önce sayıp söven, sonra sarılıp öpen bir anne gibi.

[forlatt]

Her gün biraz daha her şeyden soğuyorum.

[forlatt]

Bırak hevesi, nefesim bile kursağımda kalıyor artık.

[forlatt]

Hafif piçlere ağır geldik tüm kargaşa bundan ibaret.

[forlatt]

İstediğin kadar koş nasibin değilse yetişemezsin.

[forlatt]

Gönlünün taştan olduğunu bilseydim, elimde çiçeklerle gelmezdim.

[forlatt]

Söyleyemediğim çok şey bıraktın içimde. O kadar yarım kalmışsın ki dilediğim gibi sevememişim seni. Hep bir mesafe koydun araya, sana uzanmaya çal��ştıkça duvarlar ördün. Verdiğin mutluluklar bile hep emanetti bana. Başkasının ceketini giymişim üzerime meğer. Seni kaybetme endişesi, korkusu sen her ne dersen de buna benim eksik mutluluğumdur hepsi.

[forlatt]

Artık dermanım yok.

[forlatt]

Benim sırtım yük aracı değildi.

[forlatt]

Anlamıyorlar anne. Hiçbir şey istemiyorum. Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, izliyorum ama her şey eksik. Ne sevincim sevinç gibi ne yorgunluğum yorgunluk. Onlar anlamıyor. İçimde ki gürültü dışarıya yansımıyor dışım büyük sessizlik diye mi? Anne sende anlamadın beni.

[forlatt]

Çok daha sivri bıçaklar gördüm sadece senden beklemiyordum ondan bozuldum.

[forlatt]

Ama bu fevkalade bir yorgunluk.