Tumgik
haditoparlan · 8 days
Text
Tumblr media Tumblr media
NISAN AYININ ARDINDAN
Nisan ayını çok güzel ve dolu dolu geçirmiştim. Tam bir bahar ayıydı benim için. Yeni arkadaşlıklar, yeni kıyafetler, yeni okumalar, yeni düşünceler, yeni duygular, yeni sevgiler. Baştan ayağa bahar gelmiş gibiydi yani, her şeye. Ve oğlum anne demeye başladı 🌞
Bu ay bol bol erik yedim ağaçtan 💚
Bol bol yürüyüşe çıktım.
Kendime kahve yapmaktan çekinmedim ve ihmal etmedim.
Ebeveynliğe dair 3 güzel kitap okudum.
Ezber tekrarları yapmaya çalıştım.
Zamanı değerlendirmeyi yavaş yavaş öğreniyorum.
Kütüphanemi tekrar düzenledim.
İngilizce çalışmaya başladım.
Mayıs ayı için de çok heyecanlıydım. Nisan ayının devamı gibi olacağına, güzelliklerin katlanacağına inanıyor ve bekliyordum.
Fakat ilk gün kötü bir giriş yaptık. O yüzden şimdi çok yorgunum. Havaların çok kapalı ve hüzünlü modda olması da beni başka bir noktaya çekiyor. Biraz daha sakinleşip, azalıp, Allah'a sığınacağım. Odağım Onun ellerinde olacak.
*"Rabbim, rengim soluyor. Sen boya."
0 notes
haditoparlan · 19 days
Text
Tumblr media
Bazı şeyler bir anda beynime geliyor, bazı şeyler bir anda beynimden gidiyor.
Son zamanlarda okuduğum kitap beni bu noktada epey düşündürüyor. Dengemi bulmaya, kendimle baştan ayağa uyumlu olmaya gayret ediyorum. Bunun için hep çabalamıştım ama ya vakti gelmemişti, ya bilgi desteğine ihtiyacım vardı, ya yeteri kadar olgun değildim. Tekerler sürekli çamura batıyor ya da patlıyordu. Şimdilerde her şey çok daha rahat. Çok konforlu bir yolculuk olduğunu söyleyemeyeceğim ama ferah ve huzurlu. Ve "tam benlik".
Yıllar önce bir arkadaşımın bana öfkeli olduğumu söylemesinden beri öfkeli biri olduğuma inanmaya başladım. Buna inandıkça öfkeli birine dönüştüğüm çok zaman da oldu. Fakat geçenlerde dinlediğim bir program üzerine "ben öfkeli biri değilmişim" aydınlanması yaşadım. O günden beri içimde o kadar büyük bir vicdan rahatlaması var ki. En ufak bir sinirlenmemde, en ufak bir gerginliğimde kendimi (öfkeli biri olduğuma inancımdan) yiyip bitiriyordum. Bazı hususlara diğer insanlardan daha çabuk öfkelenebiliyorum. İçimdeki "sokak çocuğu" güzellemesinden dolayı nispeten daha atik ve kızgın tavırlara bürünebiliyorum. Fakat ben öfkeli biri değilmişim. Aksine gayet yumuşak ve sabırlı biri olduğumu görüyorum. Biraz gerginlik, biraz (işin içinden çıkamamanın verdiği panikle) sertlik gayet insani ve normal. Ve öfke değil.
Bana bunu söyleyen arkadaşımın sözleri benim için çok kıymetliydi ve kayda değerdi benim için. Bugün geldiğimiz noktada, onun bana karşı derinlerde bir yerlerde korkuları ve negatif yargıları olduğunu farkediyorum. Bana karşı böyle duygularının olmasından, hele ki onun kadar yakınıma gelen birinin böyle duyguları olmasından incinmedim diyemem. Ama ona karşı içimde bir kırgınlık ya da öfke beslemiyorum. Olması gerekenler oluyor ve ben günün sonunda her zaman olanlardan ve olmayanlardan mutmain olmayı benimsiyorum. Elhamdülillah.
Böyle bir iç dökmek geldi içimden. Günlerim (her zamanki gibi) bol bol içe dönme, bol bol kendini tanımaya anlamaya ifade etmeye çalışmakla ve (bu günlerde ekstra olarak) bol bol ferahlama ve rahatlama, huzura erme, kendini teskin etme ve gücünü keşfetme ile doluyor. Elhamdülillah elhamdülillah.
Annelik maceram, derin bir şükür ile başladı. Onu yaşamayı becerebildiğim her vakitte bana şükür ile dönüyor. Ve şükredecek nice yeni şey katıyor hayatıma. İşte şimdi şimdi onu anlayabiliyorum. (Kendime geldiğimde.)
Ve unutmadan. Ben dün "annaa" oldum 😅 16 buçuk ay sonunda 🐌
0 notes
haditoparlan · 21 days
Text
Tumblr media
Bir dönem hatta birkaç dönem buralarda romantik tarafımı, sevgi dolu tarafımı doya doya yaşıyordum. Normal hayatıma da sirayet ediyordu bu durum. O dönemler çok güven'li, huzurlu ve rahat olduğumu hatırlıyorum.
O dönemlerin canlanmasını çok istiyorum. Arkadaşlıklarımı, o duyguları, o vakitlerdeki kendimi çok özlüyorum çünkü. Fakat bunu akışında bırakmak en doğru karar. Samimi bir sevgi en güzeli. Şartsız koşulsuz, her şeye rağmen ve güzel niyetle kurulmuş arkadaşlıkları önemsiyorum. Aslına bakarsanız bundan birkaç gün öncesine kadar umudumu kesmiştim. Ve artık kimseyle arkadaşlık kurmak istemediğim, mesafeli ilişkilerden öteye geçmek istemediğim bir zamanı yaşıyordum. Fakat birkaç gündür tatlı tatlı küçük gelişmeler oluyor hayatımda. Yeniden bir dostluk kurulabilir, "dostluk arkadaşlık" yeniden tanımlanabilir ve yeni bir sayfa açılabilir hayatımda diye düşündürüyor bana.
Bunu düşünmek içimde umut uyandırıyor, o eski zamanlarımdaki güveni ve huzuru hissettiriyor. Hayırlısı (:
Ben o romantik tarafımı yeniden canlandırmaya baş koydum. Umarım yeniden güzellikler beni bulur ve gönlümüz yeniden çiçeklenir. Samimiyetle ♡
0 notes
haditoparlan · 24 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Öyle birden karşıma çıkan, beş dakikada okunan bu kitabı sevdim. Ne güzel empati yapıyor ve ne güzel dile getiriyor zorları.
Ve galiba var bende de bir tık şizofrenlik :d
Hoşuma gitti, kendime yaslanacak güzel bir dağ buldum. Teşekkürler.
1 note · View note
haditoparlan · 27 days
Text
Tumblr media
Selamlar. Cicili bicili günlerden merhaba. Bayramı güzelce geçirdik ve eve dönmeye az kaldı.
Bu aralar annelikte çeşitli güncellemeler yaşadım. (Her zamanki gibi :d) Anne olduğumu artık daha fazla hissediyorum. Başından beri benim bir çocuğum olduğunu idrak etmekte ve inanmakta güçlük çektim. Her şey bir rüya gibi geliyordu. Sanki ben yaşamıyormuşum da seyrediyormuşum gibi. Ama yavaş yavaş kendime geliyorum, dış dünyaya dönüyorum ve yaşadığımı hissedebiliyorum. Bir de oğlum artık, onun annesinin ben olduğumu daha çok hissettirecek şeyler yapıyor ve aramızdaki bağı görebiliyorum. Onu ne kadar sevdiğimi, onun bana diğer insanlardan ya da diğer bebeklerden daha yakın olduğunu görebiliyorum. Bazıları bunu bebeklerini kucaklarına alır almaz çok yüce bir duygu olarak hissettiklerini söylüyorlar. Ben böyle duygulara da pek inanmıyorum. Böyle coşkun duygular yaşamak da istemiyorum açıkcası. Her şey gerçek ve hakiki olmalı. En ufak bir yalan duygu barınmamalı içinde. Bilmem. Böyle işte. Belki de ablamın dediği gibi, abartmadan sade ve doğal bir şekilde yaşamayı seviyorum hayatı. O yüzden birden yüklenen aşırı yoğun duygulara sahip olmuyorum. Her şey içimde birike birike artıyor. Azala azala gidiyor. Bilmiyorum işte her neyse böyle bir şeyler.
Kafamın içinde o kadar çok çözülmeyi bekleyen düğüm var ki, yazarken konuyu dağıtmamam mümkün değil. Daldan dala seken, bir cümle bitmeden diğerine geçen biri oldum. Hehe. Zaman bu zaman, benim için. Ama biliyorum ki, bunlar son demler. Bir menzilim var benim. Oraya gelmek için az kaldı yolum. (Keloğlandır benim adım :d)
Son zamanlarda ilişkilerde, duygularımı farketmede ve yönetmede, sorunlarla başetmede, kendimi teselli etmede ya da uyandırmada, kendime değer vermede epey yol katettim. Bu yüzden yolum az kaldı diyorum. Bol bol çalışıyorum, bol bol terkediyorum, ayrılıyorum, bol bol yazıyorum, bol bol konuşuyorum, bol bol susuyorum. Bir amaç etrafında çabalıyorum. Rabbimden hep istediğim gibi beni terbiye edenin O olmasını ve benden şefkatini esirgememesini diliyorum.
Anneliğimin, evimin, kendimin çiçeklendiği güzel günlerden şimdilik bu kadar güncelleme yeterli. Hayal kurmaya, umut etmeye geçiyorum ben şimdik. Hoşçakal tumblr 🌸🦌
0 notes
haditoparlan · 1 month
Text
MART ِِِِِِِِAYININ ARDINDAN 
Tumblr media
Şubat ayının son on günü ajanda tutmaya başlamıştım.  Sanırım en son üniversitedeyken ajanda tutuyordum, belki sonrasında yine birkaç planlama yapmştım ama bir ajanda hüviyetinde değildi. Bir de bu sefer ajanda tutarken niyetim, o zamankinden biraz farklı. O zamanlar sadece yapılacak işleri unutmamak, biraz zihnimi ve hayatımı planlamaktı hedefim. Şimdi ise kendimi anlamaya ve günlerimin nasıl geçtiğini takip etmeye odaklıyım. Çok keyif veriyor ve çok rahatlatıyor beni. Sanırım yıllardır ihtiyacım olan şeylerden biri buymuş. 
Ajandama bir de okuma takip çizelgesi gibi bir şey ekledim. Okuduğum kitapları ve başlangıç-bitiş zamanlarını not ediyorum. Yıllardır, aylar boyunca bir kitabın sonunu zor gören biri olduğum için kitaplar ayrı kaldığım dostlarım gibi bakıyordu raflarda bana. Yıllardır (evet yine yıllardır) okumak istediklerim listesine bir şeyleri ekledim durdum ama o listeden bir iki kitabı belki eksiltebildim belki onu bile yapamadım. Hâli hazırda içinde olduğum buhranlar, üstüne bu yapamamazlıklar eklenince daha da katlanıyor ve dayanılmaz hâl alıyordu. Sürekli bir çırpınış hâli; yaklaşık son 10 yılım. Ama bilhassa son 4 yılım. Ruh gibi olduğum bir dönem. Ve aynı zamanda en çiçekli olduğum dönemim de. (Tezatlığa bak :d)
Velhasılıkelam biraz okumaya dönebilmiş bulunuyorum. Ve kendime de biraz. Elhamdülillah.
Bu ay iki siyer kitabı bitirdim. Birincisi Şerafeddin Kalay'ın "Siyer-i Nebi"si. Diğeri ise Necip Fazıl Kısakürek'in "Çöle İnen Nur"u. (Yıllardır) siyer konusunda kendimi çok eksik ve yarım hissediyorum. Bu alanda okuma yapmak, temel bilgi eksikliklerimi gidermek hedefim vardı. Bunu kolayladığım için çok mutlu ve huzurluyum. Şerafeddin Kalay'ın üslubunu çok beğendim, rahatlatıcı ve insanın yüreğinde şefkat duyguları uyandıran bir dili var. Okurken çok güzel hisler duydum ve temelde çok sağlam bir yer buldu kendisine. Kısakürek'in üslubunu ise pek sevemiyorum. Çok akıcı buluyorum kitaplarını her okuduğumda ama içimde böyle çok da güzel hisler uyandırmaya yetmiyor. Etkisi oluyor ama gönlüme çok değmiyor gibi. Hani beğendiğiniz takdir ettiğiniz arkadaşlarınız olur da, yine de pek yakınlık kuramazsınız, bir şeyler aranızda itici kuvvet olur ya. Sanırım böyle bir şey. 
Okuduğum diğer kitap ise Sinem Canbolat'ın "Uyku, Güvenli Bağlanma ve Bebeğiniz" kitabıydı. Pratikte, uygulamada pek faydalanamasam da, büyük oranda beni rahatlatan, içime su serpen ve bakış açımı düzeltip bazı şeyleri kolaylaştıran bir kitap oldu. Kitabın özellikle "ayrılık" konulu bölümlerini çok beğendim. 
Oğlum hâlâ zor uyuyor, uykuya direniyor ve zamanımın büyük bir kısmı onu uyutma çabasıyla geçiyor. Ama onun büyüdüğünü gördükçe bir tarafım çok üzülüyor ve zamanın bu kadar çabuk geçiyor olması yüreğimde sanırım hiç geçmeyecek olan küçük bir sızı bırakıyor. Her geçen gün, onun o günkü hâlinden ayrılıyorum. Bir daha hiç görmeyeceğim onu o hâlde. O tatlı hâlde. Sürekli değişip yenileniyor. Her gün ayrı tatlı, ayrı güzel. Ama bugünkü hâlini yarın bulmak pek güç. Bu durum çok heyecan verici olsa da minik yakıcı bir duygu da veriyor insana. 
Neyse efenim. Bol okumalı bir ay oldu benim için. Bol bol yürüyüp çiçek böcek seyrettiğim, sıkça saklambaç ve yakalamaca oynadığım, içimde büyüüük bir vicdan rahatlamasına erdiğim, biraz hırstan ve kaygıdan arındığım, kendi dünyamı hafif hafif canladırabildiğim bir ay oldu Mart. Nisan ayı için de çok heyecanlyım. Benim en sevdiğim ay Nisan. Sonra Mayıs. Çünkü bahar. 
Bu yılın Ramazanı en "uyanık" olduğum ramazan olabilir. Bir arkadaşımla sürekli birbirimizi yokluyoruz ve bir şeyler yapmak için teşvik ediyoruz. Her günüm dolu geçmiyor, hatta dolu geçen günüm pek az. Ama bu sürekli uyanıklık hâli beni çok rahatlattı. Elhamdülillah.
Ne güzel be. Rabbim hep bir ferahlık kapısı açıyor bir yerlerden. En iyileşmez zamanlarımızda bile hep, bir köşede bir şifa. Şükür.
Sözü daha uzatmayalım ve yakın zamanda buluşma umuduyla vedalaşalım. Hoşçakal tumblr.
0 notes
haditoparlan · 1 month
Text
Tumblr media Tumblr media
Selam. Defalarca buraya gelmek istesem de buna pek vakit bulamadım. Çocuk olduktan sonra insanlar nasl başka şeylere vakit bulabiliyorlar veya başka şeyler yapabiliyorlar, hayret ediyorum. Biraz da dışarıdan böyle göründüğünü fark ediyorum zaman zaman. Muhtemelen ben de birileri için "bir şeyler başaran biri"yimdir. Ama insan kendini doğru göremiyor çoğu zaman.
Her neyse. Bu aralar eskisi gibi kitap okumaya başladım. Yarım kalan iki kitabı bitirdim ve üçüncü kitabımın da yarısına erdim. Elhamdülillah. Bu hissi çok seviyorum. Bir kitabın içinde seyahat etmeyi, zihnimin içinde bir pencere açılmasını, oradan yeni şeyler gelmesini ve eskilerin uçup gitmesini. Elhamdülillah. İstikrarlı bir şekilde devam etmesini diliyorum.
Ramazanda yapmak için iki şey niyet etmiştim. Birincisi siyer kitabı bitirmek ve ikincisi de 30.cüz ezberlerimi tazelemek ve tamamlamak. Birinci hedefimi tamamladım, elhamdülillah. İkinci hedefimin ise büyük bir kısmını kolayladım. 7 tekrar 7 yeni ezber kaldı sadece. Ramazanda bitmeyecek ama geldiği bu aşamadan hayli memnunum.
Kendime koyduğum hedefler aslında 10 yılı aşkın hedefler. Ben 10 yılı aşkın zamandır bir şeylerle boğuşuyorum. "Biteviye" bir şeyleri aşmaya, anlamaya çalışıyorum. Bu arada ıskaladığım çok fazla şey var. Güç yetirememekler, elinin kolunun bağını çözememekler, kendini bir çuvaldan farklı konuma getirememekler...
Rabbimden gönlümdeki putları kırmasını istemiştim. Şimdi şifamı diliyorum.
Ayaklarımın bağının çözüldüğü, ellerimin kollarımın kuvvetli olduğu, bedenimin zinde ve atik, gönlümün diri olduğu günleri arzuluyorum. Yüzüm gülsün, sözüm tatlı olsun. Kucağımda büyüyen yavrum, sevgiyle kuşansın*
0 notes
haditoparlan · 2 months
Text
Merhaba.
Cumartesi günü biraz balkona çıktım. Ölmeye yüz tutmuş çiçeklerle ilgilendim. Bebeğim doğduğundan beri neredeyse hiç çiçek bakmadım. Birkaç kere sulamak dışında. Çiçekleri çok seviyorum ve onlarla ilgilenirken her şeyi unutuyorum sanki, zaman su gibi akıp geçiyor. Geçen gün yaprakları temizlerken, saksıya soğan ve kaktüs ekerken çok özlediğimi fark ettim. Bebeğim büyüdüğünden mi psikolojimi biraz düzelttiğimden mi bilmem, eskisi gibi kendimde çiçek bakmaya güç bulabiliyorum. Umarım bu hâl kaybolmaz ve ömür boyu çiçeklerle olan müşfik ilişkimiz sürer gider.
Pazar günü siyer-i nebi kitabını bitirdim. Bu okuduğum ikinci siyer kitabıydı. Yaklaşık bir 10 senedir kitaplarla aram çok sıkı fıkı değil. Bazı dönemler bunu kırıp yeniden bağ kursam da, ayları geçiremiyor ve tekrar uzaklaşıyorum. Bunu da psikolojime bağlıyorum 😅
Bilmiyorum ama elhamdülillah şu son birkaç aylık dönemde bir şeylerin iyileştiğini hissediyorum tamamen. Yılları aşkın çeşitli buhranlarla mücadele ettim durdum. Son iki senede hayat beni, tamamen kendim olduğum hâlimle, bir yuvada, benim yuvamda, kendimle başbaşa bırakınca bütün buhranlarım zirveye ulaştı, dibe ulaştı. Ve ben sürekli boğulma hâlinden bir türlü çıkamadım.
Hayatım çok mutlu ve yolunda giderken, içimdeki bu karmaşa ve sıkıntılar beni daha çok yoruyor ve kendime anlam veremez hâle geliyordum. Aynı anda hem bu kadar mutlu hem de bu kadar mutsuz nasıl olabiliyorum bilmiyordum.
Üstüne annelik eklendi. Kendimle başbaşa kalamadığım, her gün her an sevmenin sınavını verdiğim, zihnimdeki içimdeki karmaşaya dönüp bakmaya fırsat vermeyen, geçmişten gelen bütün şeyleri ezip üstünde ayakta durabilmemi gerektiren bir mesaiye başladım. Zihnimdeki, gönlümdeki, ruhumdaki karmaşa defalarca, aylarca yere çaldı beni. Herkesten ve her şeyden tamamen sıyrılabilmeyi, dünyada sadece oğlumla benim kalmamı, böylece gönlümde kapladığı yerin hakkını verebilmeyi istedim. Fakat ne zihnimi ne gönlümü boşaltmaya gücüm yetmedi.
Bugün, son birkaç aydır, uzaklaşmayı başardım. Bazı şeyleri arkada bırakabildim. Bazı sayfaları kapatabildim. Hâlâ çok fazla şey var, ayrılmam gereken. Fakat elhamdülillah, gözlerim bir nebze aralandı. Işığı görmeye ve yeniden umut hissetmeye başladım. Elhamdülillah.
Her neyse. Biraz güncellemelerden bahsedeyim dedim ama konu şimdi bahsetmek istemediğim başka güncellemelere geldi. Ve yazmaktan yoruldum, üstüne uykum da var.
Bugünlük bu kadar iç dökme kafi. Yakın zamanda okuduklarımla, yaptıklarımla yeniden burada olacağım inşallah.
Bay bay 🦔
0 notes
haditoparlan · 2 months
Text
Tumblr media
Selam! Yeniden buradayım.
İçimi rahatlıkla dökebilmek istiyorum. Toparlanmak ve sadeleşmek istiyorum. Bütün duygularımın belirginleşmesini ve kendimi anlamayı istiyorum. Kendimi doğru bir şekilde anlatabilmeyi ve anlaşılmayı istiyorum. Sevmeyi ve sevilmeyi istiyorum.
Merhaba. Benim yoluma hoş geldiniz 🌱
1 note · View note