Tumgik
hazaldmr · 7 years
Note
Ablam olman gereken konular vardı güzellik...
Gönder gelsin konuları
5 notes · View notes
hazaldmr · 7 years
Note
Seni seviyorum ve senin için büyüler yapıyorum 🌼
Kurban olurum🌼
1 note · View note
hazaldmr · 7 years
Text
Uzay
Gazetenin sağ alt köşesinde yayınlanmış yedi veya sekiz sene öncesine ait olan fotoğrafıma bakıyorum. Saçlarım daha uzunmuş. Üniversite ikideyim sanırım. Süleymaniye burası da, yanlış hatırlamıyorsam. Göründüğümden daha çirkin çıkmayı başardığım bir fotoğrafımı yayınlamışlar, sağ olsunlar. Fotoğrafın yanında da orta boydan biraz daha küçük harflerle “Mars’a gidecek Türk belli oldu” yazıyor. Benim için kocaman, insanlık için minicik bu haberdeki fotoğrafıma bakıp gazeteyi kenara kaldırıyorum. Bundan önce okuduğum en son haberde onun ölümünü tekrar, tekrar ve tekrar yaşamıştım. Bu uzaydır, Mars’tır olaylarına bilime katkı sağlamak adına ufacık bir istekle gittiğimi zanneden varsa maalesef hayal kırıklığına uğratacağım onu. Ben “gidiyorum”. Hayatı kendimi öldürmeyecek kadar çok seviyorum ama kendimi sevmiyorum artık. O fotoğraf çekildikten dört sene sonra tanıştığım biri, bana çiçekleri, hayvanları, yaşlıları, geceyi ve gündüzü sevdirmişti. Kokuları, sesleri ayırt edebilmeyi, mutluluğun o kadar da uzakta olmadığını öğretmişti. Onunlayken geçirdiğim her saniye öyle pembe, öyle pamuk pamuktu ki; şimdi onsuzken zaten uzayda yer çekimsiz salınıyor gibiyim. Mecazi anlamı ortadan kaldırmak adına Mars’a gitmeye karar verdim. Bu karar, baş sağlığına gelenlerden birinin küçük oğlunun “Abla, şimdi o gökyüzüne mi gitti?” demesiyle eş zamanlı alındı diyebiliriz. Nereye gitti, bilmiyorum… Gitmesi ile ilgileniyorum. Telefonla ulaşamamakla, yürüyüşünü görememekle, kazağındaki kedi tüyünü alamamakla ilgileniyorum. Delirecek gibi oluyorum, delirmiyorum. Ölecek gibi oluyorum, ölmüyorum. “Allah’ım, ben şimdi ne yapacağım!” dedikçe yukarı, tavana bakıyorum. Tavandan ötesini görmeye, bir ses, bir teselli bulmaya çalışıyorum. Müthiş bir aşk acısının içinde olmam yetmezmiş gibi en yakın arkadaşımı da kaybetmiş olduğumu fark ettikçe bazı sokaklarca kusma isteğiyle yürüyorum. Geçmiyor. Her tedaviye açığım. Saklamıyorum kendimi, iyileşmek istiyorum ama asla ve asla olmuyor. Derken başvurumun sonucu olumlu oluyor ve ilk defa bavulsuz bir yolculuğa çıkıyorum. Ailem kalp krizleri, panik ataklar, evlatlıktan reddetme aşamasını atlattıktan sonra olayın ciddiyetini fark ediyor: Ben gidiyorum. Ailem son vazgeçirmeler için uğraşırken gözümün önüne sürekli onu getirmeye çalışıyorum. Yüzünü unutmamak için tekrar ve tekrar. Kaşını, gözünü, ağzını ayrı ayrı düşünüyorum. Birleştirince dünyamın -yani artık Mars’ımın- en güzel şeyine bakarmış gibi eriyorum, donuyorum. Ben gidiyorum. Belki sana yaklaşacağım. Belki de senden iyice uzaklaşacağım. Yanıma fotoğrafını almayacağım ki her gün unutmamak için düşünmek zorunda kalayım. Sanki unutmak mümkünmüş gibi… Mars’a geleli ne kadar oldu saymıyorum artık. Verilen görevleri yapıyorum ve sonra her şeyimle onu düşünüyorum. Ona yaklaştım mı acaba? Biraz bile olsa, çok az bile olsa? Sensiz kaldığım yetmezmiş gibi burada bir de hiç kimsesizim. Sen yalnız değilsin ama. Sen bana sahipsin. Sen, sana biraz olsun yaklaşabilmek için bu tür zekâdan ve mantıktan uzak şeyler yapan bana sahipsin. Benimle, kalbimde ve beynimde, burada ya da Dünya’da, kimsenin sahip olamayacağı bir güce, özleme ve tutkuya sahipsin. Ama artık bunları düş��nmeme hiç gerek yok. Bu kadar uzakta, beni yer çekimsizlikten bile hafif, saydam hissettiren senin sevginle sarılmışken, her şeye sahibim. Ama bunları düşünmene gerek yok. Senin ailen benim artık.
2 notes · View notes
hazaldmr · 7 years
Text
'Sen gördüğüm en güzel şeyden biraz daha güzelsin'
Binlerce kilometre gidip, yüzlerce orman ve ağaç, onlarca insan ve hayvan ve bir o kadar da aşk gördüm. Ama şu gün şu an, çiçekli bir koltukta oturmuş, karşımdaki mucizeyi izlerken hissettiğim şeylerin binde birini bile hissetmedim. Nasıl anlatmalı, nereden başlamalı, uzatmalı mı yoksa sana aşık oldum deyip kısaca kestirip atmalı mıyım bilmiyorum. Öyle, içimden geldiği gibi, aman elalem ne der demeden, tamamen ben olarak anlatıyorum. Asla hoşlanmayacağım şeylerin tamamının bir vücutta toplanması ve yine o hoşlanmadığım tüm şeylere aşık olmam rezaleti ile karşı karşıya kaldığım bu inanılmaz sıcak günde bunları yazarken yine seni düşünüyorum. Her saniye seni izlemeyi, mimiklerini not etmeyi, kokunu bir kavanoza doldurup çantamda taşımayı istiyorum. Ne vazgeçebiliyorum ne yanına gelebiliyorum. Zavallı ceylanı izleyen avcı aslan gibi uzaktan, çalıların arkasından sana bakıyorum. Başkası gelip kapacak diye yüreğim hoplarken bir yandan da sana sarılmak nasıl bir şeydir acaba diye düşünüp kafayı yiyorum. Kanım ters yöne akıyor sanki. Sürekli 3 bira yuvarlamış gibi hafif sarsak ve çok neşeli geziyorum. Aşık olmak böyle bir şey demek, boşuna destanlar, şiirler yazılmamış, anlıyorum. Bir tane bile kusur, bir tane bile hata bulamıyorum. Bu muhteşemliği nerelere bildirsem, benim gördüğümü siz de görüyor musunuz diye kimlere sorsam Yarabbim! Ya da hiç ses çıkarmadan manzaranın keyfini sadece kendim sürsem, öyle sonsuza dek, ölene kadar. Seni çok seviyorum. Çok az kalıyor biliyorum ama başka türlü anlatamıyorum. Tüm o kilometreler içinde gördüğüm hiçbir şey ile seni denk getirip karşılaştıramıyorum. Gördüğüm en güzel şeyi bile düşündüğümde senin güzelliğinin kıyısından bile geçemiyor fark ediyorum. Çünkü sen gördüğüm en güzel şeyden biraz daha güzelsin.
6 notes · View notes
hazaldmr · 8 years
Text
Merhabalar ben geldim.
1600 yıl sonra, size bir şeyler yazmak üzere buradayım. Burada yazdıklarımı kaç kişi okuyor onu bile bilmiyorum. Belki de hiç. Çok uzun zamandır, gereğinden uzun zamandır yazı yazmıyorum çünkü yazacak bir şeyim yok. Yazılarım genelde yaşadığım ruhsal acılar üzerine kuruluydu ve yaklaşık 3 senedir bu acılarımın büyük bir kısmını kapattığım gibi, kalanlarını da birisi ile paylaşmaya başladım. Omuzlarımdaki ve kalbimdeki yükler çok hafifledi. Güven ve sonsuz sadakatin bir kere tadını aldığım için artık her şey daha kolay. O yüzden yazacak, isyan edecek, küfür edecek bir şey bulamıyorum desem yalan söylemiş sayılmam. Aşkı çok sevdiğinizi biliyorum. Ben de aşkı en az sizin kadar seviyorum. O heyecanı, o bitmek bilmeyen arzuyu, ihtirası. Ama bunun en güzel duygu olmadığını sevgiyi tadınca fark ettim. Uzun süreli ilişkilerde, özellikle kadınların en büyük sorunu, artık eski heyecanı bulamamaları oluyor. Bu bir sorun değil aslında. Bu bir ipucu. Doğru insanın karşınızdaki insan olmadığının ipucusu. Ben hala, 3 sene sonunda hala, onu her görüşümde ilk gün gördüğüm hisleri, heyecanı, kalp çarpıntısını, utanmayı hissediyorum. Geçeceğini sandıkça varlığını sürdüren duygularım, aşkı da bir adım hatta bir kaç adım geçip, sevginin o sonsuz huzuruna bıraktı yerini. Bir parçaya, bir kola, bir uzva dönüştü artıl bu. Ben onsuz da olurum, elbette. Kimse kimseye muhtaç değil biliyorum. Ben onsuz da olurum da onunla daha güzel olurum. Onsuz olmak istemem. Genel ve tercihen ruh halimde romantizmin r'si bile yok, bilen bilir. Anlattığım romantik şeyler hep hayal ürünüydü, onu da bilen bilir. Ama bu anlattığım tamamen gerçek. Tamamen ben ve tamamen biz.
6 notes · View notes
hazaldmr · 8 years
Note
hazalcımmmm seni özledim,sana şarkı göndermeyi özledim,yazılarını okumaktan bahsetmiyorum bile. o halde bir şarkı bırakıp kaçayım, çok öpüyorum , /watch?v=7-5J74xwA8A , hep mutlu ol hep :*
Tek bi cümle bile yazamıyorum. İnan ben de çok özledim:(
1 note · View note
hazaldmr · 9 years
Note
Hazal yazılarını okumayı nasıl özledim,sevgiler.
Yazamıyorum lanet olsun ki. Ama söz geri dönücem.
2 notes · View notes
hazaldmr · 9 years
Note
Tühh ya zaten şans olsaa :( neysee seni çok seviyorum Hazalcım iyi ki varsın güzel yüreğinden öperim 😘
😘😘😘😘
1 note · View note
hazaldmr · 9 years
Note
Hazaall geçen pazardan aldım dediğin sweartshirtlere bayıldım ya çok güzeller, o kadar çok beğendim ki bana da alıp yollar mısın diyesim geldii ^.^
Kuzusu şimdi gördüm mesajını. Ya onlardan almak için gittim tekrar ama kalmamıştı:(
1 note · View note
hazaldmr · 9 years
Text
4 sene önce,çok bilindik olmayan ama benim çok sevdiğim bir yazara atmışım bu hikayeyi. 4 sene. Son cümle yok,bulamadım. Hikayem buralara kadar nasıl geldi bilmiyorum.Okuyan herkesin beni anlamasından da korkuyorum.Çünkü isterim ki beni anlamayın.Çünkü isterim ki kimse bu yaşadıklarımın hiçbirini yaşamamış olsun.Bir erkek bile olsa. Gitmem,pek de sevmem aslında Taksim’i.Uzun zaman oldu.Hangi arkadaşım önerdi Taksim’de doğum günü kutlama fikrini?Kim yaptı bana bu kötülüğü? Canlı müzik sektöründen oldum olası nefret etmişimdir.Ama arkadaş işte,kıramıyorsun bir yerden sonra.Farklı bir şeyler yap,yeni ortamlar,yeni müzik türleri kime iyi gelmez ki diye diye soktular beni o kasvetli,basık,havasız mekana.İnsanların hayatlarının böyle beklemedikleri anlarda değişmesini her zaman acımasızca bulmuşumdur.Neden oradaydım,o neden oradaydı,aynı anda nasıl aynı yerlerde olmayı başarmıştık.Bunun mantıklı bir açıklaması var mıydı?Varsa da ben bilmiyorum.Asla da öğrenemedim. Bir yaş daha yaşlanmak kim ister ki?Ben istemiyordum.Ve asla doğum günü kızı havasında gitmemiştim oraya.İçkiyle aram zaten yoktu.3.birasından sonra eski sevgililerini aramaya başlayan kadınlardan olmamak için 2.birada soluklanıyordum.Kendi doğum günümde,kendi günümde.Sigaraydı benim tüm olayım.Şuursuzca içtiğim her bir dal beni ben yapıyordu.En azından bir şeye bağlanabiliyorum diyordum kendime.En azından beni bırakmayan bir şey var. Müzik çok kötüydü,benim için aldıkları pasta da öyle.Mumlarını üflerken tuttuğum dilek ise umarım en yakın zamanda ölürüm oldu.Mutsuz sayılmazdım.Aslında mutsuz olmam için hiçbir neden yoktu.Daha doğrusu hiçbir şey yoktu.Boşluk,çukur,dip.Adını ne koyarsan koy.Ben oradaydım ve üzerime sürekli bir şeyler binip duruyordu.Örnek olmam gereken bir kardeşim,onun yaşaması için gitmem gereken bir işim ve artık kurmaktan vazgeçtiğim hayallerimle birlikte Yel değirmeni’nde,rutubetli,balkonuna iki insanın zor sığdığı bir evde yaşıyordum.3. bir insan zaten hiç gelmiyordu.O yüzden sorun da yoktu. Müzik gitgide daha da katlanılmaz oluyordu.Kendimi ne kadar soyutlamaya çalışırsam çalışayım,kafiyesiz şarkılar ve şarkıcının duygusuz yorumu beni yalnız bırakmamaya yeminli gibiydi.Sonra adımı duydum bir an.Bir melodide.İyi ki doğdun vardı adımın başında.Biri bana iyi ki doğdun diyordu.Gerçeğe döndüm ve hep bir ağızdan sırıtıp alkış tutan arkadaşlarıma baktım.O kötü sesli şarkıcıdan benim için doğum günü şarkısı söylemeyi rica eden arkadaşımla göz göze geldiğim an,bir katilin katil olmadan saniyeler önce neler hissetmiş olabileceğini anladım.Yüzüme şaşkın ve mutlu bir ifade takınmaya çalışıp durumu kurtarmak için uğraşırken,zaten eğlenecek bir şey arayan bir bar dolusu insanın da bana bakıp iyi ki doğdun demesi gerçeğiyle burun buruna geldim.İlk defa yüzünü gördüğüm bir sürü insan doğum günümü kutluyordu.İyi ki doğmuşum.Duy da inanma. Bana yüzyıllar gibi gelen saatlerden sonra artık kalkmak için hazırlanmaya başlamıştım.Ben gidecektim,isteyen kalabilirdi.Son bir sevimlilik yapıp,doğum günümü kutlama inceliğini gösteren solistin yanına gittim.Daha ağzımdan teşekkürlerin t’si çıkmadan,buram buram içki kokusuyla beraber bütün bedeniyle bana çarpıp soliste ulaşan adamla göz göze geldim.Sarhoştu.Her halinden anlaşılıyordu.Çok sarhoştu.Ve o haliyle bana bakıp ‘doğum günü kızı,iyi ki doğdun’ dedi.Gülemedim bile.Yaptığı kabalık için küfür mü etsem,tatlılığı için teşekkür mü,bilemedim.Gitme vaktin gelmiş kızım dedim ve sarhoş adamla şapşal solisti baş başa bırakıp kendimi tam manası ile sokağa attım.Saat çok geç olmuştu.Kardeşim kesin uyumamıştı,yalnız olmaktan hep korkardı zaten.Lanet yeni yaşıma söve söve eve doğru yola koyuldum.Bir daha asla oraya adımımı atmayacaktım. İnsanlar bazı şeylerin önüne gerçekten geçemiyor.Bunu anlamak için de hep başımıza o dönüm noktası olayların gelmesi gerekiyor.Aradan geçen 5 seneye bakıyorum.O lanet geceye.O buram buram içki kokan adama.Hiç dikkat etmediğim o adama.Daha sonraları aklımın ucundan bile geçmeyen o adama.Bir süre sonra yüzünün her kıvrımını ezberlediğim o adama.İnsan bazı şeylerin önüne geçemiyor,bir yandan da zaten geçmek istemiyor. Yalnızlıktan ölüyor muydum?Ya da ben bir deli miydim artık?Koskoca 4 sene o okulu neden okumuştum ben?Sadece yaralı insanlara ulaşan,sadece onların anladığı öyküler yazmak için mi?Öykü yazmaktan hiç şikayet etmedim,ama o kadar küçük bir kesimdi ki beni anlayan,acaba diyordum,acaba bir yerde bir hata mı var.Benim tüm girdaplarımın dışında büyüyen,yetişen bir kardeşim vardı.Bir yaşlılık psikolojisine bürünüp tüm hayatımı ona adamaya karar vermeme ise ramak kalmıştı.O büyüyordu.Ablası gibi hikayelerle değil,gerçekle büyüyordu.Bir gün eve ağlayarak geldi.Erkek arkadaşı onu gerçekten kırmıştı.Ve dışarı çıkıp 2 bira içmenin kimseye zararı yok diye düşündüm.Öylesine,sırf onun kafası düzelsin diye,üzerinden bir ay geçen doğum günümden beri içeceğim ilk birayı içmek için gittik Kadıköy’e.Bira içip dönecektik.Güya. Sıkıldım dedi senin her zaman gittiğin yerlerden,yeni bir yer açılmış oraya gidelim dedi.Tamam dedim.Nasılsa bugün onun için buradaydık.Bana her yer boşluktu zaten.’Stranger’.Yeni yerin adı buydu.Dışarı atılmış 2-3 masa,dünyadan bir haber garsonlar,ama tüm bunların dışında dünyanın en güzel müziklerini çalan bir yerdi ‘Stranger’. İçki hiç bana göre değildi.Ve yine yalnız kalmıştım.Özür dilemek için arayan sevgilisiyle yalnız konuşmayı tercih eden kardeşim,barın dışında ben ise içinde öylece bekliyordum.O an eriyip gitsem fark eden olmazdı eminim.Kardeşimi izlemeye dalmışken,biten biramı almayan gelen ‘bir tane daha alır mısınız?’ diye sordu.Kafamı çevirdim,hayır demek için.Ve o an son yaşımı kutladığım o gün gözümün önünden film şeridi gibi geçti.Bu soruyu soran,o gece kabaca bana çarpan sonra da şirin olmaya çalışan adam değil miydi?Evet kesinlikle oydu.Kendime şaşırdım önce.Neden böyle bir detayı hatırlıyordum ki?Unutmuş olmam ve bir daha asla hatırlamamam gerekirdi aslında.Ama unutmamışım.Unutmamışım.Ben tüm bunları düşünürken soruya cevap alamadığından dolayı hala bana bakan yüz��nde,çenesinin sağ tarafında minik bir yara izi olduğunu gördüm.O an o yaranın nedenini öğrenmek için sol kolumu verebilirdim. Kardeşim yine bir iradesizlik gösterip,sevgilisini affetmiş ve ben eve yürüyene kadar 2 saat önce kesin ayrılacağım dediği çocuğun ne kadar kibar,anlayışlı ve düşünceli olduğunu dinlemiştim.Dinliyormuş gibi yapmıştım.Aklım tamamen o adamın deniz kabuğu şeklindeki yara izindeydi.Aklım deniz kabuğu yaralı adamdaydı. Her zaman ki sıkıcılığı ile devam ediyordu hayat.Her zaman ki yaratıcılığı ile.Ve ben bira içmeyi daha çok düşünür olmuştum.Aslında ben o barda,o adamın olduğu barda bira içmeyi düşünür olmuştum.Bahaneler üretip,yolumu uzatıp hep o sokaktan geçiyordum.Kalbim ağzımda,acaba orada mı bakışlarıyla 3 adımda geçip gidebileceğim barın önünde oyalandıkça oyalanıyordum.O hep oradaydı.Ne zaman geçsem oradaydı.Deniz kabuğu yaralı adam sanki orada yaşıyordu.Sanki tüm hayatı bar sandalyeleri ve çalan müziklerdi.Zaman geçiyordu.Ve ben o adamı bir gün bile düşünmeden edemiyordum. Sonunda bir gün tüm cesaretimi toplayıp gittim.Tek başıma.Çok içmeyeceğim sözünü evden çıkarken kendime vererek.Kabul yalnızlıktan ölüyordum.Ama ya o da benimle birlikte yalnızlıktan ölmek isterse?Bu ihtimal bile sürüklemişti beni oraya. Gittim.En kuytu yeri seçtim kendime.Bütün gece yalnız olduğumu görüp acıyan gözlerden en uzak noktayı.Biri gelip siparişimi aldı.Ortalarda yoktu deniz kabuğu yaralı adam.1. biram bitti,gelmemişti.2.biram bitti,gelmemişti.3.bira çok riskliydi ama artık ipler benim elimde değildi.Ve geldi.Daha ilk yudumumda.Başımın döndüğünü yavaş yavaş hissettiğim o anda.Kapıdan tüm suratsızlığı ile girdi.Dümdüz ileri bakan bakışlarıyla yürüyüp geçti.Bir an bile çevrilmedi başı benim tarafıma,bir an bile bakmadı.Öylece gitti.O dünyadan bir haber garsonların onun gelişi ile birlikte toparlanması,onun bar çalışanı değil bar sahibi olmasını anlamama yetmişti.’Stranger’ onundu.O ise umarım kimsenin değildi. Kendimi şaşırtan bir kararla 4.biramı istedim.O etrafta salınırken içmek sanırım o yaşıma kadar başıma gelen en güzel aktiviteydi. Gitgide insanlar azaldı.Sokaktan geçenler azaldı.Müzik azaldı.Gitmem gerektiği gerçeğini ne kadar ertelersem erteleyeyim zaman geçmişti işte.Ve ben daha tek kelime edememiştim adamla.Hesabı istedim.O getirdi.Bir an yüzüme anlamlı baktığını hissettim.Kesin tanıdı çığlıkları attım içimden.Paramın üstünü beklerken içten içe konuşma provaları yaptım.Parayı önüme koydu,iyi geceler dedi.Ve dönüp yürümeye başladı.Sonra bir an durdu.Ben tam salaklığıma sövmeye başlarken tekrar masaya geldi.’Tanışıyor olma olasılığımız var mı?’ dedi.Sonra da bu cümle ile birlikte önümde 5 sene çoktan şekillenmeye başlamıştı. Evet tanışmıştık deniz kabuğu yaralı adam.Bana iyi ki doğdun demiştin.İyi ki doğmuşum da görmüşüm seni dedirtmiştin. Haftanın 2 günü mütemadiyen ‘stranger’da bulmaya başladım kendimi.Ama artık bir müşteri gibi değil,yıllardır tanıdığı bir arkadaşı gibi gidiyordum.Biraya alış mıydım?Hayır. O kadar kendine özgüydü ki,onu tanımak,bilmek,anlamak için deliriyordum.Kimdi bu?Nereden gelmişti?Amacı ve hayalleri neydi?Hepsini hepsini öğrenmek istiyordum.Şimdiye kadar sadece Balat’ta oturduğunu,barın sahibi olduğunu ve bir gün onun yanında hapşırık krizine girdiğimde sebebinin onun üzerindeki kedi tüylerinden olduğu anlaşılınca bir kedisi olduğunu öğrenebilmiştim.Tüm bunların altında çok daha derin,çok daha farklı bir o olduğunu hissediyor hatta adım gibi biliyordum. Aslında bu adam hiç de tipim değildi.Ben her zaman esmer erkekleri çekici bulmuştum.Ta ki onu tanıyana kadar.Kumrallığı,yeşil gözleri,kirli sakalı sanki sadece onun için vardı.Sanki sadece ona özeldi. Gün içinde mesajlaşmaya,özel anlarımızda birbirimizi aramaya,hafta sonları kahvaltı etmeye başlamıştık.Ama kendini o kadar güzel saklıyordu ki,bir adım atsa ona koşmak geliyordu içimden.Narsist tavırları beni iteceği yerde ona daha çok bağlıyordu.Kıskanıyordum.Kendine bu kadar çok yetebilmesini çok kıskanıyordum.Onu ondan çalmak,kendime bağlamak için savaşmaya hazırdım. Bu adamın hayatıma kattığı heyecanın ve amacın dışında yolunda giden hiçbir şey yoktu.Kardeşim ani bir kararla annemle yaşamaya karar vermiş,beni küçücük evimde iyice yalnız bırakmıştı.Yazdığım kitap kaplumbağa hızında satıyor ve okulda da en gıcık öğretmen olma yolunda hızla ilerliyordum.Aylar sonra ağladığımı fark ettim.Ve aylardır her özel anımda aradığım gibi yine onu aradım.’Ne yapmak ve nerede olmak isterdin?’ dedi bana.Zaten her zaman beni düşünceden düşünceye sevk eden sorular sormaya bayılırdı.Akan göz yaşlarımı silip burnumu çeke çeke ‘sevdiğim bir insanın yanında olmak isterdim’ diyebildim.Çenem kopsun!.’Beni sevdiğini düşünüyorum ve bu yüzden yarın sabah benim yanımda uyanmanı teklif ediyorum’ dedi.Şuanda buraya kadar yazılan her şeyi unutun.Sadece bu lafa odaklanın.Kadın ya da erkek olmanız fark etmez.Bu cümle ya da bu teklif size neler hissettirirdi?Birinden ölesiye hoşlanıyorsunuz ve o bir sabah onunla uyanmanızı teklif ediyor.Çok heyecanlı değil mi?Bana da tam size olanlar oldu işte.Sesim hiçbir zaman o kadar titrememişti.Ve hiçbir soruya bu kadar uzun sürede yanıt vermemiştim.Bin bilinmeyenli denklemi çözmekten daha da zordu bu.’Peki’ dedim.’Yarın görüşmek üzere’. Balat’ta çay içtiğimiz bir gün evinden önünden geçmiştik.O yüzden biliyordum gideceğim yeri.O gece hiç uyuyamadığımı hatırlıyorum.Hiç uyumadığım gibi yataktan zor çıktığım da hala aklımda.Nasıl giyindim,o makyajı nasıl yaptım hiçbir fikrim yok.Vapur sanki saatler sonra yanaştı Kadıköy’den Eminönü’e.Ve ben kendimi denize atmakla atmamak arasında bocalarken evinin önünde buldum kendimi.Zile basan eller benim değildi.Merdiveni çıkan ayaklarda.Hoşbulduk diyen ses bana uzak,yatağına uzanıp onun yanında yatan bedense kesinlikle bir yabancıydı. Uyudu.Boğazına kadar çektiği yorganı ile gün ışığı girmeyen odasında,eli belimde,düzensiz soluğu ile öylece uyudu.Bense onu izledim.Deniz kabuğu yarasına dokundum.Sanki küçücük bir çocuk yatıyordu yanımda.Kabus görse,korkma geçti ben buradayım diyecektim sanki.Benim yüzümdeki çiller ve gamzem yerine onda minicik benler,ufacık yaralar vardı.Tanrı’nın bana tek lütfu olan upuzun kirpiklerime inat kısacıktı onunkiler.Bir şeyler yarım kalmış gibi.Bir şeyler hayatından kesip atılmış gibi.Ona hem hayatta kimseye acımadığım kadar acıyor bir yandan da bu kadar kimsesiz kalacak sabrı olduğu için kıskanıyordum.Ben onda bende olmayan her şeyi buluyordum.Sigaramı yakmasını,içkimi içerken bana bakmasını,bazı günler beni eve bırakmasını her şeyi ama her şeyi seviyordum.O ulaşamadığım tatminlerin vücut bulmuş haliydi sanki.Onu o yalnızlığından kurtarmak tek amacımmış gibi hissetmeye başladım.Orada.Yanında uzanmış uyuyamazken.İnip kalkan göğsünü izlerken.Hep dağınık saçlarını severken.Ben o an karar vermiştim.Bu adam vardı,bu adam var olduğu için ben vardım. Gün başladı.İşe gitmem gerçeği aklımda,lanet okuya okuya kalktım yanından.’İyi ki geldin’ dedi.’İyi ki geldim’ dedim.’Aslında sonsuza kadar böyle durabilirim,dışarıda akıp giden bir hayat yokmuş gibi hissediyorum.Sanki hayat sadece benim odam,sen ve benmiş gibi’ dedi.Gülümsedim.Yanağından öpüp ben gibi çıkmadığım o basamakları ben gibi indim. Filmlerde görebileceğiniz cinsten bir aşk ve tutkuyla birbirimize bağlandığımızı ve sonsuza kadar mutlu yaşadığımızı sanıyorsanız,yanılıyorsunuz.Günlerce beni aramadı.Haftalarca.Aylarca.O son günden bir hafta sonra barının olduğu sokakta karşılaştık.Göz göze geldik ve kafalarımızı tam zıt yönlere çevirdik.Neden?Hiçbir fikrim yok.Onun bir insanı hayatına alamayacak kadar korkak olduğunu en başından beri biliyordum.Ama zaten ben ona böyle bir istekle gitmemiştim ki hiç.Ee be adam geçen hafta yan yana uyuduğun,iyi ki varsın dediğin kadınım ben.Başını çevirdiğinde görmeyeceksen beni peki.Ama asla bu kadar kolay olmayacak senin ve benim aramdakiler.Asla.İşte bunları söyledim içimden ve o adım atmadan ona gitmemeye and içtim. 3 koca ay geçti.Ondan önceki hayatıma geri dönmem gerekiyordu.Hiç olmamış gibi.Hiç yaşanmamış gibi.Sınıfta bir şeyler anlatıyor,eve gelip saçma sapan aşk filmleri izliyor,saatlerce telefonda kardeşimle konuşuyor,bazen arkadaşlarımla dışarı çıkıyordum.Ama o bara asla gitmiyordum. Her şeyi düzene sokmaya başlamış hatta hayatıma birini sokabilecek cesareti kendimde bulmayı başarmışken bir mesajla tüm kalelerim yıkıldı.’Merhaba.Aylardır yazıp yazıp yollayamıyorum mesajı.Hayatına pat diye girmekten korkuyorum.İyisindir umarım.İyi ol.’ Ve zafer.İşte aylarca beklememin ödülü bu.Tıpış tıpış gelmişti tekrar bana.’Beni şu hayatta senin kadar kimse anlamadı’ demişti bir gün sahilde evsizler gibi içerken,gecenin 2’sinde.İşte kendi de anlamıştı,onu benden başka kimsenin anlayamayacağını.’Hayatımdan çıkmadığın için pat diye de giremezsin,iyiyim’ dedim.Tanrım ne kadar özgüven doluydum.Bu geri dönüşten sonra ritüellerimiz devam etmeye başladı.İçkiler,sigara,hafta sonu kahvaltıları,güzel şarkılar,iltifatlar ama asla ciddiyete dökülmeyen bir çekim.Bir şey olduğu kesindi de ne olduğunu ikimiz de anlamlandıramıyorduk.İşte zaman böyle geçiyordu.Bu gitgellerle koskoca 5 sene geçti.Ben 5 kere daha iyi ki doğdum.Kardeşim 5 kere daha büyüdü.O 5 kere daha hep çocuk kaldı.Ortadan kayboldu,evinden çıkmadı,birden çıkıp herkesi şaşırttı,annesiyle kavga etti,kedisini kapı dışarı koydu,dayanamayıp tekrar geri aldı,çok sarhoş oldu,güzel konserlere gitti,ağlayıp beni aradı,intihar edeceğim benimle gelir misin dedi,tekrar sarhoş oldu,çoğunlukla koltuğunda sızdı.Ve tüm bunları yaparken gök yüzünü kaçırdı.Bir zombi gibi gündüz uyuyup gece yaşarken maviliğini yitirdi.Hem gökyüzünün hem de denizin.Beni ihmal etti.Fark edip özürler diledi.Ama ben zaten hiç kızmadım ki ona.Benim onun sevme sebebim zaten tüm bu dengesizlikleriydi.Ben onu böyle kabul etmiştim ta en başından.Onu değiştirmeye çalışmak demek o olmayan bir adamı sevmek demek değil miydi zaten?Ben bu sorumsuz,bencil,vurdumduymaz ama aynı zamanda yalnız ve çocuk kalmış adamı sevdim.Onu büyütebilme ihtimalini s…
1 note · View note
hazaldmr · 9 years
Note
Hazal ya vakti zamanında sana yazmıştım hatırlarsın belki sevdiceğime alttan alttan çaktırıyorum bana instax alsın diye ama çakmıyordu adamın aklına yeni dank etti almak şimdi de dolar çok yüksek diye alamıyo bayılıciğm ah bu bahtsızlığım...
Cfjkhhfjj boş ver sıkma çocuğu fhjhgjj
1 note · View note
hazaldmr · 9 years
Photo
Tumblr media
Siyah bir fotoğraf paylaşmak istemedim açıkcası. Zaten kapkaranlığız çok uzun zamandır. Geçici sevinçlerimiz kurtarmaya yetmedi bizi çukurlardan. Dünyayı doğanın ve çocuk kalbinin kurtaracağına inanıyorum bir süredir. Çünkü başka şeye bakarken bu kadar özgür ve 'ben' hissetmiyorum kendimi. Ne önemi var sormak istiyorum konuştuğun dilin,inandığın dinin? Bunun için,tek sefere mahsus verilmiş bu güzel ömrü heba etmeye değer mi gerçekten. Siyaset zaten başlı başına bir mikrop, bi kanserken bir de üzerine bizim düşmanlığımız gerçekten değer mi bunca şeye? Suçlamaktan da bıktım açıkcası. Kimin suçuysa evren bin mislini yaşatsın ona. Eğer bir cennet gerçekten varsa,ölen kardeşlerim yaşayamadıkları gençliklerini orada yaşasınlar.
0 notes
hazaldmr · 9 years
Note
Hazalcım ben instagramda Ediz'in attığı fotoğraflardan sadece seninle olanları beğeniyorum çünkü o seninle en güzel. Ayrıca seni o kadar çok seviyorum ki her konuda tabiki sen haklısın. Öpüyorum seni kocamaan :>
Ya bu nasıl güzel bir mesaj seni yerim güzel surat😘
0 notes
hazaldmr · 9 years
Note
Hazalcığım merhaba makyajla arası pek iyi biri değilim ten rengim seninki gibi. Edizle en son koyduğun fotoğrafti rujun çok yakışmış, müsait olduğunda markasini numarasını verebilir misin..
Golden rose matte 20 bebeğim.
0 notes
hazaldmr · 9 years
Note
Ediz evlenme teklifi etmek için neyi bekliyo
Beni.
0 notes
hazaldmr · 9 years
Text
Ölmedim de çok uykusuz kaldım. Dışarıda davul sesi,kimseyi uyandıramadı. Çünkü zaten kimse uyumadı. Düşünüyorduk. Bir apartman. 10 daire. Bir o kadar aile. 5 bakir ve 7 bakire. Uyuyamadık. Bizi düşündüren şeylere çare de bulamadık. Su içtik. Dolunay vardı. Ondan da bi bok olmadı. Yarın salı. Salı en kişiliksiz gündür. Tıpkı bizi ikilemde bırakan insanlar gibi. Oysa cuma gibi olmalı insanın sevdiği. Bitimi tatil. Bitimi uyku. Bitimi uzun bir kahvaltı. Uyuyamadık. Çok da umursamadık. Aç karnımızı bayat ekmekle bastırdık. Beynimizde ah ne de güzel günahlar. Sahi günahlar ne de güzel değil mi komşum?Dışarıda bir davulcu. Kimseyi uyandıramadı. Biz kendi kendimizi uyuttuk. Yaşımız kaçsa o kadar sene. O günler pazar gibidir. Ne gelsin istenir ne de bitsin.
0 notes
hazaldmr · 9 years
Note
cafedeysen birazdan gelicem
Kafedeyim
0 notes