hazelnurogn
hazelnurogn
Ben bir ayyaşım 🎵
19 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
hazelnurogn · 2 days ago
Text
Hayatın ağırlığını omuzlarımızda taşıdığımız, gecelerin sabaha ulaşırken bize bıraktığı yorgunlukla dolu anlar vardır. İnsan bazen sokakların ıslak taşlarında yürürken kendi iç dünyasının aynasını görür; kaybolmuş, yitirilmiş, belki de unutulmuş bir benliğin izlerini sürer. Bu arayış aslında bir hesaplaşmadır; hem kendinle hem de geride bıraktıklarınla yapılan sessiz bir yüzleşme. Çocuklukta kurulan düşlerin, büyüdükçe taşınamadığını fark etmekse en keskin kırılma noktalarından biridir. Çünk�� o masum hayallerin yerini, sert gerçekler almıştır. Bir zamanlar “olsun” diyerek geçiştirilebilecek kadar hafif gelen hayal kırıklıkları, artık “zor” kelimesiyle yan yana anılır. İçimizde taşıdığımız o kırılgan taraf, zamanla kalın bir kabukla örtülse de, gecenin sessizliğinde yeniden yankılanır. Ve işte tam da o anda insan fark eder ki, aslında kaybettiği şey bir kişi değil, kendi saf ve masum tarafıdır. Yorgun adımlarla yürürken geriye dönüp baktığında, en çok özlenenin çocukluk düşleri olduğunu anlar. İçini kaplayan bu burukluk, ne tamamen yenilgiye teslimdir ne de umutla doludur; daha çok, kabullenmenin ağırbaşlı dinginliğidir. Hayatın gidişatına karşı duyulan sessiz bir boyun eğiş, derinlerde ise hâlâ kıpırdayan bir “keşke”nin kırıntıları gizlidir.
0 notes
hazelnurogn · 14 days ago
Text
İçimde tarif edemediğim bir ağırlık var; kimse bilmez nereme saplandı, hangi derinlikte sızlıyor. Konuşmak istesem, kelimelerim boğazıma düğümleniyor, sesim çıkmıyor. Elimde yaraya sürecek merhem var ama o yara görünürde değil, en derinimde kanıyor. Yürümem gerek, durmamam gerek, biliyorum; ama her adımda içimdeki duvarlar yükseliyor. Kendimi korumak için güllerden tuğlalar ördüm, güzel görünen ama dikenleri batan surlar kurdum etrafıma. Kimse yaklaşamasın diye değil, yaklaşan olduğunda kanamasın diye. Ama yine de kanıyor, yine de içimden sızıyor. Bazen dünyaya meydan okuyan bir yüz takınıyorum, ama içimde sessizce yıkılan şehirler var. Belki de bu yüzden kimseye anlatamıyorum; çünkü anlatınca hafiflemiyor, aksine derinleşiyor. Ben bu yolda yürümeye devam ediyorum, kimse bilmeden, kimse hissetmeden, içimde sessizce taşıdığım bütün ağrılarla.
1 note · View note
hazelnurogn · 14 days ago
Text
Bugün yorgunum… ama bu öyle “çok çalıştım, uykum geldi” yorgunluğu değil. Daha derin, daha sessiz bir yorgunluk. Ruhumun içinde biriken bütün kırıntılar, yaşadığım ve yaşamadığım her şey üst üste binmiş gibi. Gözlerim nemli… sanki biri “anlat” dese, kelimeler değil, sessiz bir yağmur dökülecek içimden.
Bazen gülümserken bile fark ediyorum; yüzümdeki ifade başka birine ait gibi geliyor. Gülmek görev olmuş, sessizlik sığınak. Ne tam mutlu hissediyorum ne tam üzgün… sadece orta yerde, biraz buruktur kalbim. Bir şeylerin eksikliğini bilmek, ama tam olarak ne olduğunu söyleyememek… işte o, en ağır olan.
Bir yanım “hadi kalk, toparlan” diyor, diğer yanım “bırak, böyle kalsın” diye fısıldıyor. Biliyorum, yarın yine gülümseyebilirim, yine şakalaşabilirim… ama şu an sadece bu anın içindeyim. Kendi sessizliğimin içinde, hafif ıslak gözlerle oturuyorum. Ve galiba...
0 notes
hazelnurogn · 15 days ago
Text
Ağustos 2025 günlerden perşembe
Gecenin bir yarısı, yine kendimle baş başayım.
Bazen geçmiş bir rüya gibi geliyor… Yaşadıklarım, kırıldıklarım, sustuklarım… O kadar çok şey birikti ki içimde, anlatmaya kalksam kelimeler yetmez. Ama anlatmaya da çok ihtiyacım yok aslında. Çünkü artık her şeyin farkındayım. En çok da kendi gücümün.
Bugün fark ettim: Beni en çok yoran insanlar değilmiş, beklentilerimmiş. Biri bir gün geri döner sanmışım. Biri bir gün “özür dilerim” der sanmışım. Ama hiçbiri olmadı. Olsun. Ben de artık o eski halimde değilim. Yara almaktan korkan kız değilim. Çünkü zaten her yerim yara. Ama artık o yaralar kanamıyor. Acımıyor. Ve bu, bana hiç kimsenin veremediği bir özgürlük hissi veriyor.
Model’in Sarı Kurdeleler şarkısını ilk duyduğumda içimde bir şey titredi.
“Kimse yeni yara açamaz artık, çok canım yandı, acımaz artık.”
Bu cümleyi her duyduğumda kendime daha sıkı sarılıyorum. Çünkü bu artık sadece bir şarkı sözü değil, benim gerçeğim.
Bir zamanlar küçük bir kızdım, kimse duymadan ağlayan, kimse anlamadan incinen. Sonra bir gün o küçük kızın hâlâ içimde olduğunu fark ettim. Ve ben onu kimsenin korumadığı gibi, kendim korumaya karar verdim. Onun başını okşayan ben oldum, gözyaşlarını silen de. O küçük kıza “Artık kimse seni üzemez” diyen de bendim. Bunu yaparken belki biraz geç kaldım ama olsun… Kendimi geç de olsa sevdim ya, yeter.
Artık düşsem bile kalkıyorum. Eskiden başkalarının elini beklerdim, şimdi kendi dizlerimi silkeleyip yola devam ediyorum. Sarı kurdelelerimi başkaları için bağlamıyorum artık. Kendime, her sabah yeniden uyanıp kaldığım yerden devam edebildiğim için, her gece kendimi teselli edebildiğim için bağlıyorum.
Bugün yine aynaya baktım. Gözlerimin altında yorgunluk var, evet. Ama o yorgunluk bana ağır gelmiyor. Çünkü ne yaşadıysam, beni ben yapan onlar oldu. Artık hiç kimseye “beni seç” demiyorum. Çünkü ben zaten kendimi seçtim.
Ve bugün, belki ilk defa içimden gelen en net cümleyi yazıyorum günlüğüme:
“Bu kız kendine acımaz artık.”
1 note · View note
hazelnurogn · 16 days ago
Text
Overthing time
...
Ama zamanla fark ettim ki, insanlar sadece almaya alışkınmış; verenin içiyle ilgilenen yokmuş. Ne zaman birine kalbimi açsam, onlarınki hep kapalıydı. Ben hep sabreden, idare eden, vazgeçilmeyi sessizce kabul eden kişi oldum. Özellikle ailemde… Hep başkalarıyla kıyaslandım. Onun çocuğu şöyleymiş, kardeşim daha akıllıymış, ben hep bir eksiyle anıldım. Ne zaman kırıldığımı söylesem, suçlu ben oldum. Ne zaman sustuysam, daha çok görmezden gelindim. Ve en kötüsü... Ev dediğim yer bile bana huzur vermedi. Şiddet vardı, bağırışlar, korku, sessiz ağlamalar vardı. Bir çocuğun gözleriyle değil, bir yetişkinin yüküyle bakmaya başladım hayata. O yüzden büyüdüğümde herkes “ne olgun” dedi, ama kimse o olgunluğun neye mal olduğunu sormadı. Şimdi geriye dönüp baktığımda, yıllarca gerçek sandığım şeylerin çoğunun aslında yalan olduğunu görüyorum. Sevgi sandığım şey alışkanlıkmış, dostluk sandığım şey menfaatmiş. Ve en acısı... Ben gerçekten sevildiğim bir anı bile hatırlamıyorum. O yüzden şimdi yalnızım. Çünkü artık sahtelikle dolu kalabalıklarda olmaktansa, kendi içime dönmeyi tercih ediyorum. En azından orası dürüst. En azından orada kendimi kandırmıyorum.
Arka fon müziği 🎶
(Gelsen bu gece biraz geçince, kimseye söylemeden
Bulsan bir yolunu, ah içimde külleri sönmeden
Yaklaş yanıma otur çekinme, seyrine bırakırsan
Geçiyor bak yıldızlar bir bir, manzara önümüzde)
0 notes
hazelnurogn · 16 days ago
Text
“Kafamda Kiralık Panolar, Kalbimde Etiketli Kutular”
Sabah alarmı çalmadan önce reklam giriyor.
“Bugün de gülümseyin. Mutluluk bir opsiyon, kredi kartına üç taksit.”
Gözümü açmadan önce zihnimde dönmeye başlıyor sesler:
💊 Rahat bir uyku için yeni nesil yatıştırıcılar, papatya çayları
💼 Tüm sorunlarını örtmek için: Susturulmuş Kadınlar Serisi - Sezon 8
Kendi beynime sahip olamayalı uzun zaman oldu.
Düşünmek lüks sayılıyor artık.
Çünkü düşünce kontrolsüzse zarar verir.
Sadece onaylı düşünceler güvenlidir.
---
Bugün yine aynaya baktım ama o ben değilim.
Göz altlarım reklam molasına girmiş gibi.
Tenim gri – filitreli değil, yaşanmış gibi.
Ve en kötüsü, içim kutu kutu.
İlk çekmeceyi açtım.
“Konuşulmamış Kırgınlıklar” kutusu.
İçinde ağlamamış gözyaşları, gönderilmemiş mesajlar var.
Seninle barışmadım ama hala barış hayal ediyorum.
Ve bu bana yakışmıyor.
İkinci kutu daha ağır.
“Ne Oldum Sanrısı” yazıyor üstünde.
İçinde kendi yalanlarım var.
Ben güçlü bir kadınım diye dolandım ortalıkta,
Ama en küçük eleştiride çatır çutur kırıldım.
Kırılgan bir devrimci olur mu?
Oldum işte. Sustum.
Sustum çünkü söyleyince "hassas" oluyorum,
Susunca "gizemli."
---
Kendime gelince...
Bak, sen!
Evet, aynadaki silik yansıma.
Sen kimsin artık?
Gerçekten seni ne zaman son kez özgürce düşündün?
Hangi cümlen sana aitti?
Giydiğin hangi şey zevkti, hangisi onay içindi?
Şu “ben kendim için yaşıyorum” zırvalarını bırak.
Kendi beynini kiraya vermiş biri olarak
Kendin için hiçbir şey yaşamıyorsun.
Sen sadece iyi çekilmiş bir story'sin.
---
Ama bu sabah…
İlk kez, beynimdeki panolara reklam girmedi.
O sessizlikte bir şey duydum:
"Kutu kutu pense, elimdeki sensin..."
Ve anladım.
Kurtulmak için önce kendimi açmam gerekiyormuş.
Kutuları, o panoları…
Sadece ben yıkabilirim.
Yıkacak cesaretim var mı bilmiyorum.
Ama deneyeceğim.
Bir kutudan başlarım belki…
Mesela şu en küçük olanı açayım:
“Unutmadıklarım.”
---
🕯️
Aynaya artık bakabilen bir benlik.
(Muhtemelen yine kiraya verilecek ama bu sabahlık serbestim.)
---
0 notes
hazelnurogn · 17 days ago
Text
---
"Cam Kırıkları Gibi Sessiz"
Bir bohem iç döküşü
Bazen hayat, üstü açık bir bavul gibi…
Ne koyarsan koy, bir yerinden sarkıyor geçmişin.
Toplasan da olmuyor, bıraksan da…
Hiçbir şey tam kapanmıyor.
Yorulduk belki, ama bunu bile doğru dürüst anlatamadık.
İnsan susmayı öğrenince, konuşmak değil — hissetmek zor geliyor.
Çünkü kelimeler hafif kalıyor, yaşananlar ağır.
Birileri geldi geçti, iz bıraktı sanırsın.
Oysa bazıları iz bile bırakmaz, sadece karartı…
Bir anının gölgesi olur duvarda, sen farkında olmadan.
Uyuyamazsın mesela bir gece,
Nedenini bilmeden bir şarkıya takılır kalırsın.
Oysa yıllar önce tanımadığın biri gibidir o his.
Ama o senin. İçinde birikmiş, bir yerde oturmuş.
Hayat bazen kocaman bir bekleme salonu.
İnsanlar gelir geçer, kimi oturur, kimi sadece selam verir.
Sen hep aynı yerde beklersin,
Bir şey olacakmış gibi, ama hiçbir şey olmaz.
Çay soğur, umut eskir.
Söylenmemiş sözler küser zamanla…
Büyürsün, ama bazı yanların hep orada kalır.
Çocukken kırıldığın şeyler, yetişkinken susma sebebin olur.
Ve boğazında bir düğüm olur yaşamak;
Ne yutabiliyorsun, ne çözebiliyorsun.
Bazı kırgınlıklar öyle yerleşiyor ki insana,
Artık kendinden bile özür dileyesin geliyor.
“Benim bunu hissetmeye hakkım yok muydu?”
diye soruyorsun kendine, cevabını veremeden.
Ama yine de yaşıyoruz işte.
Bozulmuş plak gibi, aynı şarkıda dönüp durarak.
Belki bir gün o şarkı değişir,
Ya da biz kulağımızı tıkarız.
Kim bilir?
---
1 note · View note
hazelnurogn · 17 days ago
Text
🔥
Bir yanımız hâlâ memleketine aşık.
Bir yanımız ise her gün kırılıyor, küskün, yorgun, dolu…
Ağaçlarımız yanıyor, kadınlarımız öldürülüyor, çocuklarımız istismar ediliyor.
Hayvanlara işkence, doğaya ihanet, adalete suskunluk.
Ve biz, hâlâ "mış gibi" yaparak devam ediyoruz.
Hâlâ gündemi değiştiren magazin başlıklarının arkasına saklanıyoruz.
Hâlâ gerçekleri unutturan dizilerle uyutuluyoruz.
Ve sen bir köşede, kahveni yudumlarken, şöyle fısıldıyorsun kendi kendine:
"Türkiye nereye gidiyor beybisi ya?"
Cevabı bilmiyorsun belki.
Ama hissediyorsun.
İçin sıkılıyor, yüreğin daralıyor, gözlerin doluyor.
Bir yanda yok sayılan acılar, bir yanda normalleştirilen kötülükler.
Ve her şeyin ortasında, biz.
Sıradan insanlar, sıradışı bir yıkımın sessiz tanıkları.
Ama yine de…
Belki bir yerlerde hâlâ direnen birileri vardır.
Kalemini silaha çeviren bir kadın,
Sokağa adım atan bir genç,
Doğaya sarılan bir çocuk…
Kim bilir?
Belki hâlâ umut etmek en büyük isyandır.
Ama içten içe hepimiz aynı şeyi mırıldanıyoruz:
"Türkiye nereye gidiyor beybisi ya…"
…ve korkarım, cevabı kimse gerçekten duymak istemiyor.
---
0 notes
hazelnurogn · 17 days ago
Text
“Yanıyoruz… İçten, dıştan, hep birlikte.”
Her sabah gözümü açtığımda bir yangınla uyanıyorum.
Kimi zaman ülkemin ormanlarında, binlerce yıldır sessizce nefes alan ağaçların bedeninden yükselen ateşle…
Kimi zaman bir kadının gözlerindeki korkuyla, bir çocuğun sesi duyulmasın diye bastırılan çığlığıyla…
Kimi zaman sokakta ürkekçe yürüyen bir kedinin kaygısıyla yanıyorum.
Ve evet, bazen de sadece kadın olduğum için, nefes almam bile birilerinin tehdidi haline geldiği için tutuşuyorum.
Yanıyoruz.
Ve bu yangınlar yalnızca ağaçları kül etmiyor.
Bu yangınlar bizden neşe çalıyor, huzur çalıyor, inanç çalıyor.
Utanmadan, sıkılmadan, gözümüzün içine baka baka hem bedenimizi hem yüreğimizi delik deşik ediyor.
Her “orman yangını” haberiyle doğa değil, vicdanlar da yanıyor aslında.
Bebek kuşların kanadı, yavru bir ceylanın korkusu, toprağa saklanan karıncanın canı…
Her şey, herkes ama en çok da biz sessiz kalıyoruz.
Yangınlar sadece ağaçları değil, insanlığımızı da yakıyor.
Ve aynı anda bir başka yangın:
Adı konulamayan, “kadın cinayeti” diye geçiştirilen,
Aslında her biri bir devrim çığlığı olması gereken korkunç olaylar.
Bir kadın daha öldürülüyor.
Sokakta, evinde, iş yerinde, okulunda…
" Saçı güzel korkuyormuş" ...
“Çok sevdiği” içinmiş…
“Giysisi uygunsuzmuş”…
“Bir erkek hayır cevabını kaldıramamış”…
Hayır.
Bunlar bahane değil.
Bunlar suç.
Bunlar insanlığa ihanettir.
Her kadın, yolda yürürken arkasına dönüp bakmak zorunda kalıyor bu ülkede.
Her kadın, hayatta kalmayı bir başarı gibi yaşamak zorunda kalıyor.
Korku, artık içimize sinmiş bir refleks değil; doğduğumuz andan beri üzerimize giydirilmiş görünmez bir zırh.
Ben bir kadınım.
Ve hissettiğim öfkeyi, korkuyu, utancı, yalnızlığı anlatmak kolay değil.
Ama yazmak istiyorum.
Çünkü susarsam içimde daha çok yangın çıkar.
Çünkü içime attığım her feryat, bir başka kadının çığlığıyla kardeş oluyor.
Çünkü yaşamak istiyorum; özgürce, eşitçe, onurla.
Hayvanlar da bizimle yanıyor.
Çocuklar da.
Kadınlar da.
Ağaçlar da.
Ve biz hâlâ televizyonu kısıp başımızı yastığa gömmeye çalışıyoruz.
Oysa artık yastıklara değil, birbirimize ihtiyacımız var.
Sessiz kalmamaya, utanç duymadan konuşmaya, sormaya, sorgulamaya, değiştirmeye ihtiyacımız var.
Sadece kadınlar olarak değil, insan olarak.
Ama ne yazık…
Bu kadar çok canın yandığı bir yerde, hâlâ yangının büyüklüğünü tartışıyoruz.
Ve biz, her şey olup bittikten sonra başımızı kaldırıp şöyle diyoruz sadece:
“Keşke daha önce sesimizi çıkarsaydık…”
0 notes
hazelnurogn · 17 days ago
Text
Kırık Kalplerin Kraliçesi: Sezen Aksu’nun Şarkılarında Kendini Bulmak
Ben Sezen kadınıyım
Bazı kadınlar vardır; sesiyle değil, sözüyle de değil sadece… Yaşadıklarıyla, anlattıklarıyla, yaşatmadıklarıyla, susup susturduklarıyla dokunurlar insana. Sezen Aksu, işte öyle bir kadın. Şarkıları sadece fon müziği değil hayatın; kimi zaman ayrılıklara tercüman, kimi zaman kavuşmalara dua. Onun sözlerinde bir yara izi gibi duran cümleler vardır, insanın içine işler. İçini yakmadan ısıtan, umutsuzluğu anlatırken bile umut veren cümleler...
Bir Sezen Aksu şarkısı çalmaya başladığında, bir yerlerde sessizce gülümseyen ya da gözleri dolan birileri mutlaka vardır. Çünkü onun şarkılarında herkesin kendinden bir şey var. Bir eski sevgili, yarım kalan bir cümle, tutulmamış bir söz, ya da sadece içimize sakladığımız o kırgınlık... Sezen, hepimizin ağzından dökülmeyenleri yazıya döken, dile getirmeye cesaret edemediğimiz duyguları söyleyen bir iç ses gibi. Herkesin Sezen’i başka: birinin çocukluğu, bir başkasının gençliği, kimilerinin ilk aşkı, bazılarının veda mektubu…
Sezen’in şarkılarında aşk, yalnızca pembe düşler değil. Aşk; acıtır, yorar, büyütür ve sonunda bazen bırakır. Ama en önemlisi: öğütürken öğretir. “Tükeneceğiz” derken bir ömrün yorgunluğunu taşır cümlelerinde. “Gidemem” derken sadece bir sevgiliye değil, geçmişe, hatıralara, bir türlü kapanmayan yaraya bağlılıktır o. Sezen Aksu'nun aşkı; sarhoş eden, ayıltan, baştan çıkaran ama sonunda gerçeklerle yüzleştiren bir aşk.
Yalnızlık da vardır onda. Ama sessiz bir yalnızlık değil bu. Kendiyle barışık, gururlu bir yalnızlık. “Ben seni sevdim, sen beni sevmedin” der gibi değil, “Ben seni sevdim, bu da bana yeter” der gibi. Sezen'in kadınları mağdur değil; güçlerini acılarından alan, gözyaşlarını utanç değil zafer olarak gören kadınlar.
Sezen’in kelimeleri seçme biçimi bile başka. Kimi zaman en basit kelimeyle bile en derin acıyı anlatabilir. Onun kaleminde “gitmek” sadece bir fiil değil, bir devrin kapanmasıdır. “Kalmak” ise bir direnç, bir iç hesaplaşma. “Tutsak” kelimesi aşkın başka bir yüzüdür, “özgürlük” bazen tek kişilik bir odaya sığar. Ve “unutmak”, onun şarkılarında asla tam anlamıyla mümkün olmayan bir eylemdir.
Her şarkısı bir mektup gibi. İçinde kırgınlıklar var, yarım kalmış cümleler, gönderilememiş mesajlar. Ama aynı zamanda bir iç konuşma. İnsan bazen bir Sezen Aksu şarkısı eşliğinde kendini daha iyi anlıyor. Düşünmediği şeyleri düşündürüyor, konuşamadıklarını söyletiyor.
Sezen'in Kadını Olmak
Sezen Aksu şarkılarını dinleyen kadınlar bilir. Bu şarkılar bazen bir iç çekişin sesi, bazen bir başkaldırının melodisi, bazen de sadece sessizce içini dökme biçimidir. Çünkü Sezen, kadın olmanın ne olduğunu anlatır: Sevilmek isteyen ama hep kendiyle yetinmek zorunda kalan bir kalbin haritasıdır onun sözleri. Ne eksik ne fazla, olduğu gibi, açık yaralarıyla, gururuyla, suskunluğuyla…
Ve belki de bu yüzden, Sezen’in her şarkısı bir terapi seansı gibi. "Küçüğüm" derken bir yanımız hâlâ büyümeyi bekliyor, "İstanbul Hatırası"nda kaybolmuş bir aşkın izini sürüyoruz, "Gülümse" dediğinde gözümüzden yaş süzülse de gülümsüyoruz.
Sezen’i dinlerken insan kendini tanıyor aslında. Belki de bu yüzden onun şarkıları hiç eskimiyor. Çünkü yaşadığımız her duygunun bir Sezen Aksu şarkısında mutlaka bir karşılığı var.
0 notes
hazelnurogn · 20 days ago
Text
Karanlığın Sırtı Sıvazlanmaz"
Gecenin sırtı soğuk.
İnsan yalnızken daha iyi duyuyor kalbinin gürültüsünü.
Biriyle paylaşınca susan düşünceler, tek başınayken bağırıyor.
Ve ben susturamıyorum.
Sustum sustum... ama sustuklarım içimde birikti, kelimeye dönüşemeyen harf kümeleri gibi.
İnsanlar diyor ya, “Geçmiş geçmişte kaldı.”
Yalan.
Geçmiş geçmemiş ki hâlâ omzumda kambur gibi.
Ne zaman aynaya baksam, gözlerimde eski bir ben var.
Hiç gitmemiş.
Sadece susmuş.
Yalnızlık bir çukur değil aslında.
Bir ev.
Duvardan sarkan sessizlik lambalarıyla,
Kapısı içerden sürgülü.
Dışarıdan gelen her gülüş, içerde yankı oluyor ama hiç ısıtmıyor.
Soğuk, ama tanıdık.
İçimi üşütüyor ama yokluğunu örtüyor üstüme.
Bir zamanlar çok inandım insanlara.
Kelimelerine.
“Yanındayım” diyenlere, gözümün içine baka baka “iyisin” diyenlere.
Ama öğrendim ki bazıları yanında dururmuş, ama ruhunun cenazesinde yokmuş.
Sessizliğimle uğraşanlar çoktu,
Ama sustuğum acıyı anlayan yoktu.
Ben artık sevinince bile ağlamaktan korkuyorum.
Çünkü hep ne zaman mutlu olsam, bir yerden kırılıyor içim.
Mutluluk geçici bir misafir.
Ama keder... o burada kiracı gibi.
Kendi anahtarı var.
Yazdıklarım defterde tozlanıyor,
Kalbimden geçenler dudaklarımı bulamıyor.
Çünkü her kelime ya fazla ya eksik.
Hiçbiri tam ben değil.
Ama belki bir gün,
Bir şarkının sözünde,
Ya da biri “Ben de öyle hissediyorum.” dediğinde
Anlaşılırım.
O gün gelene kadar…
Ben karanlığımla barış içinde yaşarım.
Işığı hak etmeyenlere parlamam artık.
Çünkü bazı karanlıklar susulmaz,
Yalnızca yazılır.
0 notes
hazelnurogn · 21 days ago
Text
"Yağmurun Penceredeki Sessizliği"
Bugün yağmur yağıyor.
Öyle alelade bir yağmur değil bu.
Sanki gökyüzü benden bir şey biliyor da, bana anlatmak ister gibi usul usul döküyor içini. Sanki benden önce gelip geçmiş olan bütün yalnızlıkları, bütün içlenmeleri, bütün sessiz kabullenişleri de beraberinde taşıyor.
Pencerenin kenarına oturmuşum, elimde kahvem. Henüz dumanı tütüyor.
Bir elimde de sigaram, yavaşça yanıyor, acele etmiyor.
Tıpkı ben gibi…
Bu anı hızlandırmak istemiyorum. Hatta mümkünse dursun zaman.
Yağmurun o eşsiz kokusu sarıyor dört bir yanımı.
Tozun, toprağın, asırlık ağaçların, suskun kaldırım taşlarının ıslanınca çıkardığı o koku…
Kimse tam olarak tarif edemiyor ama herkes tanıyor.
Biraz çocukluk var o kokuda, biraz hüzün, biraz da yeniden başlama isteği.
Bazı yağmurlar insana yalnızlığını hatırlatır.
Bazıları ise yanında kimse olmasa da eksik hissettirmez.
Bugünkü o ikinci türden.
Kimseye ihtiyaç bırakmayan, insanın kendi kendine yetebildiğini hissettiren cinsten.
Kalabalıklarda kaybolmuş o eski ben değilim artık.
Şimdi sadece ben varım, yağmur var, kahve var, bir de sigaram.
Sigaranın dumanı camda bir an süzülen damlayla yarışıyor.
Birbirlerine değmeden, ama aynı yoldan geçiyorlar.
İkisi de birer iz bırakıyor: biri camda, biri içimde.
Zihnimde binlerce düşünce var ama hiçbirini aceleyle düşünmek istemiyorum.
Bazen sadece izlemek yetiyor.
Düşünmeden.
Yargılamadan.
Anlam yüklemeden.
Kahvem yavaşça soğurken, yağmur biraz hızlanıyor.
Balkon demirinde biriken damlalar birer birer düşüyor.
Sanki her biri bir anı.
Biri çocukluğumdan, biri ilk aşkımdan, biri kaybettiğim bir dosttan, biri de söyleyemediğim bir sözden.
Kendi kendime kalınca anlıyorum aslında bazı şeylerin cevapsız kalmasının da bir anlamı olduğunu.
Bazı soruların cevabı, yağmurun kendisi.
Sessiz ama derin.
Geçici ama iz bırakan.
Yağmurun altında ıslanmadan da yıkanabiliyor insan.
Bazen sadece izleyerek…
İçinden geçmesine izin vererek…
Temizleniyor insan.
Gizlice.
Yavaşça.
Kendi kendine.
Ve belki de bu yüzden seviyorum yağmuru.
Çünkü her damlası bana, içimde unuttuğum bir duyguyu hatırlatıyor.
Küskünlüklerimi, kırgınlıklarımı, kabullenişlerimi yeniden yüzeye çıkarıyor.
Ama bu sefer yargılamadan.
Sadece anlıyormuş gibi bakıyor yüzüme.
“Ben biliyorum,” der gibi.
Son yudum kahveyi alıyorum.
Soğumuş ama hâlâ tanıdık.
Sigaramın son dumanı göğe karışıyor.
Yağmurun kokusu hâlâ penceremde asılı.
Ve ben sadece bakıyorum.
Kendi içime doğru bir pencere açılmış gibi.
Sonu açık bir yazı gibi…
Bitmeye gönlü olmayan bir şarkı gibi.
Yağmur yağıyor…
Ben dinliyorum.
0 notes
hazelnurogn · 21 days ago
Text
"Bir İsmi Olsa..."
Bu aralar ne oluyor bana, bilmiyorum. Yani... belki biliyorum da, adını koyamıyorum. İsmini koyamayınca, yaşadıklarım da bir yere oturmuyor. Öylece, oldukları yerde kalakalıyorlar. Sanki şimdiye kadar başıma gelen her şeyi bir şekilde anlamış, içimde anlamlı bir bütün kurmuşum gibi... ama bazı parçalar hâlâ kenarda. Çerçeveye girmeyi bekliyorlar. Kafam bin parçalı bu günlerde. Toplamaya çalışmıyorum da belki. Sadece bakıyorum, oradalar mı hâlâ diye.
Düşünsene, doyamam sandığım yemeklerle doyuyorum. Kalkamam dediğim alarmlara uyanıyorum. Uyumaktan başka hiçbir şey yapmak istemediğim günlerde, kendimi tuhaf bir enerjiyle dolu buluyorum. “Bu bir hata mı?” diye soruyorum bazen. Sonra da “Olur öyle,” diyorum. Kaygımı yaşıyorum, ama geçeceğini biliyorum. Çok rahat mıyım? Hayır. Kafama hiçbir şey takmıyor muyum? Elbette takıyorum. Uyuyamadığım geceler hâlâ var. Ama bütün bu parçalarla birlikte yaşamayı öğreniyorum galiba.
Bir başka boyuta geçti ilişkim kendimle. Kalbimin çarpıntısıyla el sıkışıyoruz bu aralar. Sanki içimdeki her şeye, bir zamanlar hoyratça davrandığım her duyguma, özür diler gibi hissediyorum. Bu kadar hırpaladığım için kendimi, zihnimi, kalbimi... Barış paktı gibi bir şey bu. Sessiz, ama güçlü. Beklemiyordum açıkçası. Ne o paktı ne de böyle bir dönemi.
Ama insan 7’sinde neyse 70’inde de o değilmiş. Sadece bazı acılara alışıyor, bazı soruları sormamayı öğreniyor. Aynı şeylere üzülüyor belki, ama artık savaşmıyor onlarla. “Varsın olsunlar,” diyebiliyor. Reddetmiyor, bastırmıyor, saklamıyor. İçine alıyor. “İyi kötü benim resmim bu,” diyebiliyor. Ve sahipleniyor her halini.
Ama sonra, içimden biri diyor ki: Büyük konuşma. Dur bakalım. Bu bir balon olabilir. Bir gün sönebilir. Belki yine aynı kaygılarla uyanacaksın, kalbin ağrıyacak, miden kazınacak, uykusuzluğa direnirken kendini 1-2 saatlik uykuya “dinlenmişim” diye inandırmaya çalışacaksın. Olabilir.
Ama bugün... bugün buradayım. Ve bu hali de benimsiyorum.
0 notes
hazelnurogn · 21 days ago
Text
Sevgili Ben,
Uzun zaman oldu konuşmayalı.
Sesimi unuttum belki, ya da unutur gibi yaptım.
Çünkü bazen insan kendiyle yüzleşmekten daha zor bir şey bulamıyor.
Kendine itiraf ettiklerini kimseye edemiyorsun çünkü.
Ama ben bugün yazmak istedim.
Kime yazdığımı tam bilmeden.
Belki bir versiyonuma.
Belki artık hiç olmayacak bir halime.
Son zamanlarda çok şey birikti.
Kırgınlıklar…
Bastırılmış cümleler.
İçime attığım “neden”ler.
Hepsi yerli yerinde duruyor,
Hiçbiri geçmedi.
Sadece üstlerine zamanla örtüler serdim.
Toz tutunca daha az görünür oldular, ama oradalar.
İnsan bazen güçlü görünmeye o kadar alışıyor ki,
Yorulduğunu bile fark etmiyor.
Bir gün aniden bir cümleyle dağılınca,
Kimse anlamıyor neden bu kadar kırıldığını.
Çünkü her şeyi sessizce taşıdın.
Kendine bile ses etmeden.
Ama bu satırları yazarken,
Şunu fark ediyorum:
Ben hâlâ buradayım.
Eksik, yorgun, yer yer dağılmış.
Ama hâlâ varım.
İyileşmek gibi bir iddiam yok.
Belki de sadece biraz durmak istiyorum artık.
Koşmadan, çabalamadan, açıklamadan.
Bir kenarda oturup sadece nefes almak.
Olana, olmayana, gidenlere, kalanlara
Daha az direnmek.
Belki bir gün başka bir mektup yazarım.
Daha farklı bir sesle.
Ya da hiç yazmam.
Ama bu hâlim de yazılmaya değerdi.
Çünkü yaşandı.
Ve bazen sadece bu kadarı yeterli.
1 note · View note
hazelnurogn · 22 days ago
Text
"Boşlukta Asılı Kalan Günler"
> Bazı günler, sabahları uyanmak sadece bir alışkanlık.
Nereye gittiğimi bilmeden yürüdüğüm yollar var.
Kendime bile yabancılaştığım zamanlar...
İnsan en çok kendinden yoruluyor.
Sessizliğin içinden geçen kelimelerle boğuluyorum bazen.
"İyi misin?" diye soran olmadığında cevap vermeyi bile unutuyorsun.
Bugün sadece nefes aldım. Belki yarın bir adım daha atarım. Belki...
0 notes
hazelnurogn · 22 days ago
Text
"Bugünü Hatırla, Unutma Ne Kadar Güçlüydün"
> Merhaba... Yabani çiçeğim bu gün geleceğe mektuplar diye bir dizi izledim ve ben de yapmak istedim...
Bu satırları yazarken yorgunum. Hem de çok.
Ama bir şekilde devam ediyorum.
Belki şu an okuduğunda her şey daha güzel. Belki hâlâ zor ama sen hâlâ dimdik ayaktasın.
Hatırla bu günü…
Sessiz ağladığın, yalnız hissettiğin ama yine de pes etmediğin günü.
İnsanların seni anlamadığı ama senin kendini bırakmadığın günü.
Şunu bil; o günkü sen, seni buraya kadar taşıdı.
O yüzden…
Ne olursa olsun, kendine teşekkür etmeyi unutma.
Çünkü sen hep düşündüğünden daha güçlüsün.
0 notes
hazelnurogn · 22 days ago
Text
Dinlemeyenlere Daha Fazla Konuşmam
Bir zamanlar çok konuştum, çok anlattım.
Ama anlattıklarım havada kaldı, boşluğa savruldu.
Dinlemediler, anlamadılar ya da anlamak istemediler.
Ve ben yoruldum.
Dinlemeyenlere daha fazla konuşmam, çünkü kelimelerim değersizleşir.
Susarım, çünkü susmak bazen en yüksek sesle konuşmaktır.
Dinlemek, sadece duymak değildir; anlamaktır, hissetmektir.
Ama ne yazık ki herkes buna hazır değildir.
Sessizlik, bazen vazgeçişin değil; bilgelik ve sınır koyuşun adıdır.
Benim sessizliğim, bir yürek korumasıdır.
Söyleyemediklerim, sustuklarım aslında bir mesajdır:
“Beni anlamıyorsan, benimle değil, kendi dünyanda kal.”
Ve belki de en iyisi budur.
Çünkü gerçek dinleyiciler, sessizliğimde bile anlattıklarımı duyacaktır.
Gerçek değer, kelimelerde değil, hissedilenlerde gizlidir.
---
0 notes