Tumgik
hippietalamus · 11 months
Text
Tumblr media
HIPPIETHALAMUS turned 6 today!
2 notes · View notes
hippietalamus · 1 year
Text
Yorgun ve uykusuzum. Dahası, bana dadanan bir hayaletle yaşamaya çalışıyorum.
1 note · View note
hippietalamus · 1 year
Text
Tumblr media
Özlediğim Şeyler Listesi
Bazı küçük anları çok seviyorum ve zaman içinde bu anların bana ne kadar iyi geldiğini unutmuşum.
Bu liste bana iyi gelen şeyleri hatırlatsın. Yaşadığımı hissetmek için…
-Balkonda şehri izlemek
-Rüzgarı yüzünde hissetmek
-Yüzmek
-Denize saatlerce bakmak
- Doğaya saatlerce bakmak
-Gece yıldızları izlemek
-Yaz akşamları sokakta olmak
-Sadece saatlerce müzik dinlemek
-Bir arkadaşla bomboş sohbet etmek
-Terlikle dondurma almaya gitmek
-Tavana bakmak
-Sahilde akşamları hırkayla yürümek
-Islak saçla dolaşmak
0 notes
hippietalamus · 1 year
Text
“Sometimes fate is like a small sandstorm that keeps changing directions. You change direction but the sandstorm chases you. You turn again, but the storm adjusts. Over and over you play this out, like some ominous dance with death just before dawn. Why? Because this storm isn’t something that blew in from far away, something that has nothing to do with you. This storm is you. Something inside of you. So all you can do is give in to it, step right inside the storm, closing your eyes and plugging up your ears so the sand doesn’t get in, and walk through it, step by step. There’s no sun there, no moon, no direction, no sense of time. Just fine white sand swirling up into the sky like pulverized bones. That’s the kind of sandstorm you need to imagine. An you really will have to make it through that violent, metaphysical, symbolic storm. No matter how metaphysical or symbolic it might be, make no mistake about it: it will cut through flesh like a thousand razor blades. People will bleed there, and you will bleed too. Hot, red blood. You’ll catch that blood in your hands, your own blood and the blood of others. And once the storm is over you won’t remember how you made it through, how you managed to survive. You won’t even be sure, in fact, whether the storm is really over. But one thing is certain. When you come out of the storm you won’t be the same person who walked in. That’s what this storm’s all about.”
— — Haruki Murakami (Kafka on the Shore)
2 notes · View notes
hippietalamus · 3 years
Text
Tumblr media
“Kuş uçtukça genişliyor gökyüzü, demişti Rilke. Belki hayat da yaşadıkça. Böyle şeyler düşün. Delirme.” - Ece Temelkuran, Gürültüde Yoksullaşmak - Görsel: Sonia MariaLuce Possentini
47 notes · View notes
hippietalamus · 3 years
Photo
Tumblr media
Stephen King; On Writing
6K notes · View notes
hippietalamus · 3 years
Text
Tumblr media
“Gittin şimdi sen
Yoksun yanımda
Bir şey istemem
Neye yarar hatıralar…”
0 notes
hippietalamus · 5 years
Photo
Tumblr media
Karanlık suyun dibini göze aldım-sonsuzluğu göze aldım…
Birhan keskin
57 notes · View notes
hippietalamus · 5 years
Text
“I didn’t know what to say. I felt like crying, Goddammit everybody in the world wants an explanation for your acts and for your very being.”
— Jack Kerouac, On the Road  (via thatkindofwoman)
50K notes · View notes
hippietalamus · 6 years
Text
Tumblr media
İsim & Şehir & İnsan
Bir şehri ne sevdirir? Şehirde deniz olması mı? Şehrin kalabalık ve metropol olması mı yoksa herkesten uzak bohem tavrı mı? Yolları, evleri, köprüleri mi? Evleri, tarlaları ya da bahçeleri mi?
Sahi bir şehri neyi sevdirir? Bu şehri sevmem için sebeplerim var cümlesini insana ne kurdurur ve ardından sebepleri olur...
Şehri sanıyorum ki, birlikte aşkı yaşayabildiğin, karşılıklı kahve içip hem kahvenin hem de aşkın tadına varabildiğin anlar değerli kılıyor ve şehri sana sevdiriyor.
Ben bu şehirle ilk tanıştığımda da savaştım. Öğrenciyken ve başı boşluk zamanlarının en güzelindeyken. İnsan o zaman neden bir şehirle savaşır ki. Kıyasladım. Geldiğim yerden izler aradım ama bulamadım. Bulamazdım da; çünkü her şehir kendine hastı. Otobüsün geçtiği durak bile farklıydı. Bakkalındaki sohbet farklı, insanı farklıydı ve bu belki de her şeyden daha çok normaldi. Bazen insana normallikler anormal gelir ya işte o zaman başlarsın izler aramaya.
Aradan zaman geçti. Dönmem artık denilen yere dönüldü. Yine bir savaş halindeyim. Gerçekten insan bir şehirle neden savaşır? Doğrusunu da yanlışını da kabul edip şehirle birlikte hayata akmak varken gerek var mı bu sebepsiz uğraşa? Şehirle ve insanı ile yaşamaya başlasan belki seni kabul edip daha çok içine alacak. Daha çok sana güzellikleri gösterecek şehir belki.
İlk tanıştığımızdan belli bir zaman sonra şehirle savaşmayı bırakıp her yerini gezmiştim. İnsanı ile tanışıp sohbetler etmiştim. Herkesin hikayesini dinlemiştim. Yakınlaştıkça ve yakından baktıkça tanıyor insan şehri. Hem şehri hem kendini. Aradan zaman geçip sanki hiç tanımıyormuş gibi yapmak bu şehre biraz nankörlük oldu. Nankörlük sevilmez. Oysa şehir beni kabul etmişti. Kazandın okulu haydi gel demişti.
Şimdi de bir şehir, bir isim ve bu isme sahip bir insan var. Bu defa kucak açan oydu bana. Tüm kalbiyle şehre gel dedi. Bir cümlesiyle geldim. Kalbimi de alıp geldim. Hayatım ol yaşa dedi. Yaşayabileyim diye bütün şehri seferber etti.
Artık hem bu şehre hem de sevgilim A’ya nankörlük etmek olmaz. Neden savaştım bilmiyorum. Şehir ve insanlar neden bu kadar uğraştım ki. Daha çok yaşamak ve daha çok varolmak varken... İnsan bazen göremiyor. Kendine dışarıdan bakamıyor. Karamsarlığın içine hapsediyor kendine ve kendi etrafında dönmeye başlıyor.
Bazı tarafları görebilmek ve bazı kusurları örtebilmek gerek. Bu ikisini yapacak olgunluk da lazım elbet ama sanırım biraz da işin içine sevgi katmak gerek.
Şehri sev Selcan. Nerede olursam daha mutlu olurumu düşünmek yerine olduğun yeri sev ve iki elinle sarıl. Gez. Ye. İç. Şehir ve insan ne olursa olsun her şeye açık. Kendine ve dünyaya aç ve açık ol. Bak işte o zaman her şey daha kolay. Kendini daha iyi hissedersin. Her şey var ama sen yoksun. Kafan çemberin dışında. Oysa ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın.
Çemberin içinde ol Selcan. Bir şehir, bir kahve ve bir insan yetiyor senin mutluluğuna nasılsa...
0 notes
hippietalamus · 6 years
Photo
Tumblr media
Tüm çevrendekiler kendinden geçip de
Seni suçladıkları anda soğukkanlı kalabilirsen
Herkes senden şüphelendiği halde
Onların kuşkularını hoş görebilirsen Bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan eğer
Haksız suçlamaya uğrar da karşılık vermezsen
Garez beslemediğin halde, gareze tahammül eder 
Akıllıca konuşmaz fazla uysal görünmezsen Düşünebildiğin halde
Kölesi olmazsan düşüncelerinin
Hayal kurma gücün olduğu halde
Tutsağı olmazsan hayallerinin Eğer felaket ve saadetle yüzyüze gelir de
Bu iki sahtekârı aynı şekilde karşılayabilirsen
Tüm ömrünü adadığın şeylerin yılkıldığını görürde
Kırık dökük araçlarla yeniden yapabilirsen Kalbini sinirlerini ve tüm vucudunu; 
İş işten geçsede gayen için diriltebilirsen
Ve 'dayan' diyen iradenden başka bir gücün 
Kalmadığı halde dayanabilirsen... Ne dostların ne de düşmanların sözleri incitmezse seni
Gereğinden çok bağlanmadan saygı duyarsan herkese
Eğer her dakikanın doldurabilirsen altmış saniyesini
O zaman dünya da senindir, içindeki her şey de
Hatta daha çoğunu da ellerinde bulursun
Asıl önemlisi oğlum o zaman gerçek ADAM olursun...
0 notes
hippietalamus · 7 years
Photo
Tumblr media
I can’t help falling in love with you...
0 notes
hippietalamus · 7 years
Text
Yol Hali #1
Yaşadıklarımızdan ya da yaşayamayıp hevesi kursağımızda kalanlardan ne hızda vazgeçiyoruz acaba? Neden sabrediyor ve ne için bekliyoruz? Nefes alıyorum sadece ve içime dolan hava bu günlerde anlamsız gelmeye başladı. Nelerden vazgeçtiğimi düşünüyorum. Nelere göğüs gerdiğimi ve beni buharlaştırmak isteyen zorlukları... Zorluklar yüzünden mi vazgeçiyoruz? Sevmekten, aşık olmaktan... Hayatın içine karışmaktan... Sanıyorum ki her şeyi aynı anda şansımız oldukça az. Her adım seçim gerektiriyor ve biraz da cesaret. Ne kadar cesursan o kadar hissediyorsun hayatı damarlarında. Aslında her şey o kadar yakın ki.. Aslında her şey o kadar uzak ki... Yakınlardan mı yoksa uzaklardan mı vazgeçiyoruz?
0 notes