hypraa
hypraa
hypra
3 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
hypraa · 2 years ago
Text
The greatest hazard of all, losing one’s self, can occur very quietly in the world, as if it were nothing at all.
The Sickness Unto Death, Søren Kierkegaard
1K notes · View notes
hypraa · 5 years ago
Text
PLATON OKUMA REHBERİ
Tumblr media
Bu rehberi yazma amacım bütün dünyada en çok okunan yazarlardan biri olan Platon’un kitaplarını okumak isteyenlere yardımcı olmaktır. İnternette Platon hakkında yeterince açıklayıcı bir kaynak bulamadığım için bunu kendim yazma ihtiyacı hissettim, çünkü Platon’un bütün kitaplarını okudum ve deneyimimi başkalarıyla da paylaşmak istedim.
Platon Neden Bu Kadar Önemli?
Platon sadece felsefe tarihi için değil insanlık tarihi açısından da önemli biridir. Bunun nedeni bilinen tarihte entelektüel anlamda önemli olan birçok şeyi ilk kez yapan insan olmasıdır. Bunları özet olarak inceleyelim:
• Felsefeyi ilk defa sistemli ve kurumsal hale getiren kişidir. Yani hem felsefenin alanlarının birbiriyle olan mantıksal ilişkisini hem de felsefenin diğer alanlarla olan bağlantısını göstermiştir.
• Dünyadaki ilk üniversite olarak kabul edilen Akademi’nin kurucusudur. Bu okul antik dönemin bilimsel olarak en ileri kurumlarından birisidir.
• Felsefi yazım onla başlamıştır, çünkü ondan önce felsefi konular sadece şiirsel bir dil ile (fragmanlar şeklinde) yazılıyordu. Kitaplarını hocası Sokrates’ten öğrendiği Sokratik Diyalog Yöntemini kullanarak yazmıştır.
• Tarih boyunca yapılan bütün metafizik felsefelerin dayanağı olan idealizmin (veya idealar kuramının) kurucudur.
• Kitapları felsefenin çoğu alanında bugün halen süregelen tartışmaların referans alındığı ilk kaynaktır. Siyaset felsefesi, bilim felsefesi, sanat felsefesi, dil felsefesi ve eğitim felsefesi alanlarının başlatıcısı niteliğindedir.
• Spiritüalizmi (ruhun var olduğu görüşünü) ilk defa felsefi bir şekilde savunan kişidir.
• Atlantis efsaneleri, platonik aşk gibi tarih boyunca birçok tartışma konusu ve kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
• Hiçbir şey yazmadan ölen Sokrates’in görüşlerinin günümüze ulaşabilmesini sağlamıştır.
• Aristoteles onun okulunda öğreci olarak yetişmiş ve büyük ölçüde ondan etkilenmiştir.
Platon Okumaya Nereden Başlamalı?
Felsefeyle alakalı herhangi bir şey okumaya başlamadan önce mutlaka en az bir tane Felsefeye Giriş kitabının okunması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca her filozofu anlamak için de önce onun döneminin genel düşünce yapısından ve onun döneminden önceki filozofların ne türde görüşlere sahip olduğundan haberinizin olması gerekir. Bu nedenle felsefe okumaya başlamadan önce bir de Felsefe Tarihi kitabı okumak gerekir. Ancak bu şekilde sağlıklı bir okuma yapmış olursunuz.
Aynı şekilde Platon okumaya başlamak için de pre-sokratik filozoflar, sofistler ve Sokrates hakkında genel bir bilgiye sahip olmanız gerekir. (Bu konuda Ahmet Arslan’ın İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk iki cildi işinizi görür.)
Hangi Sırayla Okumalı?
Eğer Devlet’i tek parça bir diyalog olarak düşürsek ve Platon’a ait olduğuna dair şüphe olan diyalogları da sayarsak, Platon’un toplamda 36 diyalog-kitabı vardır diyebiliriz. Ama hem her biri aşağı yukarı 80 sayfa kadar kısa olduğu için hem de diyalog tarzı düz yazı tarzına göre daha seri ilerlediği için bu kitapları okumak aşırı zaman almaz.
Platon’un bunları tarihsel olarak hangi sırayla yazdığı kesin olarak bilinmese de uzmanlar bu kitapları konuları ve tartışmaların ilerleyişi bakımından 5 farklı döneme ayırmışlardır. Bu dönemlerin neyle alakalı olduğunu herhangi bir yerden araştırabilirsiniz, ama ben bana göre daha iyi olduğunu düşündüğüm bir okuma sırası önereceğim.
Öncelikle bu kitapların hepsini okumak zorunda değilsiniz, ama özellikle Platonculuğu anlamak için okumanız gerektiğini düşündüğüm toplamda şu 12 kitabı söylediğim sırayla okumanız gerektiğini düşünüyorum. (Her kitabın konusunu parantez içerisinde belirttim.)
Gençlik dönemi:
Bu dönem Platon’un kitaplarının çoğunda baş konuşmacı olan Sokrates’in gerçekten de kendi fikirlerini yansıttığı dönemdir. Konu erdemin ve bilgeliğin ne olduğuyla ve sofistlere karşı hitabetin eleştirilmesiyle ilgilidir.
• Pratagoras (erdemin bilgi olduğu üzerine)
• Gorgias (hitabet eleştirisi ve erdemin bilgi olduğu üzerine)
• Sokrates’in Savunması (bilgelik ve erdem üzerine)
Birinci Geçiş Dönemi:
Bu dönem ve sonrasındaki kitaplarda adı geçen Sokrates artık Sokrates’in kendisi değildir, daha çok Platon’un fikirlerini ifade etmek için kurguladığı bir karakterdir, ama yine de kişilik ve üslup olarak gerçek Sokrates gibidir. Bu dönemin konusu erdemin ne olduğu tartışmasından bilginin ne olduğu tartışmasına geçer, ama kesin bir sonuca da varılamaz.
• Kratylos (filoloji ve varlıktaki değişimin bilginin varlığını imkansız kılması problemi üzerine)
• Menon (bilginin kaynağının ancak ruh olabileceği üzerine)
Olgunluk Dönemi:
Bu dönem Platon birinci geçiş dönemindeki tartışmalarının sonucu olarak kendi özgün felsefesini üretir.
• Devlet (adalet, devletin ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı, idealar, doğa bilimlerinin değeri ve ideal eğitim üzerine)
• Phaidon (ruhun varlığı, ölümsüzlüğü ve ilahi düzen üzerine)
İkinci Geçiş Dönemi:
Bu dönem Platon kendi varlık ve bilgi felsefesinin eksiklerine odaklanır ve geliştirmeye çalışır. Yine tam bir sonuca varılamaz.
• Parmenides (idealar kuramının eleştirisi, birlik ideası ve sayı kavramı üzerine)
• Theaetetos (bilginin kaynağı ve yanlış bilginin ne olduğu üzerine)
Yaşlılık Dönemi:
Platon’un felsefesinin son halidir. İkinci geçiş dönemindeki tartışmalar Sofist’de bir sonuca bağlanır. Devlet Adamı’ında Devlet’teki siyaset felsefesini daha gerçekçi bir hale getirir ve tamamlar. Philebos’ta ise etik ve estetik anlayışının son hali ortaya çıkar.
• Sofist (ideaların varlığı, yokluğun ne olduğu, diyalektik, yanlış bilginin tanımı ve dil üzerine)
• Devlet Adamı (ideal yönetimin ne olduğu, farklı yönetim şekilleri ve kanunlar üzerine)
• Philebos (iyi bir yaşamın nasıl olması gerektiği ve hazzın değeri üzerine)
Gördüğünüz gibi Platon hayatı boyunca her zaman kendisini yenilemeye çalışmış bir filozoftur, bu nedenle onun felsefesi hakkında belli bir yargıya varmadan önce onu bütünüyle anladığınızdan emin olmalısınız. Aksi taktirde onun hakkındaki “Platon sosyalisttir, devletçidir, ütopyacıdır, bilim karşıtıdır, hazza karşıdır” gibisinden bazı popüler ama yanlış iddiaları gerçek sanabilirsiniz.
Son olarak buraya kesin olarak okumanız gerektiğini düşünmediğim diğer kitaplarını da yazayım. Muhtemelen bu kitaplardan birkaçının da mutlaka okunması gerektiğini düşünen birileri olacaktır, ama ben olabildiğince kısa bir liste olması için bu saydıklarımın mutlaka okunması gerekmediğine karar verdim.
Euthydemos (eğitim üzerine)
Lakhes (dostluk üzerine)
Lysis (cesaret üzerine)
İon (şiir üzerine)
Kharmides (bilgelik üzerine)
Kriton (yasalar üzerine)
Euthyphron (erdem ve dindarlık üzerine)
Meneksenos (siyasi retorik üzerine)
Şölen (sevgi üzerine)
Phaedros (reenkarnasyon, retorik üzerine)
Timaios (kozmogoni, kozmoloji, doğa, canlılar, beden ve hastalıklar üzerine)
Kritias (atlantis üzerine)
Yasalar (devletin yasaları üzerine)
Mektuplar (platonun bazı mektupları)
Bu kısımda sayacağım 10 kitap ise Platon’a mı ait yoksa onun yazım tarzını taklit etmiş olan öğrencilerine mi ait olduğu konusunda bazı tartışmalar olan diyaloglardır:
Hipparkhos (erdem üzerine)
Kleitophon (eğitim üzerine)
Rakipler (felsefe üzerine)
Küçük Hippias (erdem üzerine)
Büyük Hippias (güzellik üzerine)
Theages (daimonion üzerine)
Minos (yasalar üzerine)
Epinomis (bilgelik üzerine)
Alkibiades 1 (bilgelik ve siyaset üzerine)
Alkibiades 2 (erdem üzerine)
Hangi Yayını veya Çevirmeni Öneririm?
İş Bankası Yayınları genel olarak kaliteli oluyor, ama şu anda sadece birkaç tanesini çevirmişler. Say Yayınları Yasalar hariç hepsini çevirmiş, ama onların da çevirisini yapan kişi pek beğenilmiyor. Ben çoğunu Say Yayınlarından okudum, bence okunmayacak kadar da kötü değillerdi (www.turuz.com ‘da hepsinin pdsi de var). Ama yine de bulursanız daha iyi bir yayını tercih edin derim.
17 notes · View notes
hypraa · 5 years ago
Text
DUYGU MU MANTIK MI?
Tumblr media
Genellikle duygularımız ve mantığımızın birbiriyle çeliştiğini düşünürüz. Ama bence bu sadece bir yanılgı. Duygular ve mantık hiçbir zaman birbiriyle çelişmezler, ama biz çelişiyorlarmış gibi algılarız. Gerçekte iki farklı düşüncemiz mantıksal olarak birbiriyle çelişirler, ama biz bu düşüncelerden birini “duygu” olarak tanımlarız ve sonuçta duygularımız ile mantığımızın çeliştiğini zannederiz. Ama o “duygu” dediğimiz şey de sadece bir düşüncedir, ona “duygu” dememizin, yani onu böyle tanımlamamızın nedeni ise onu kıyasladığımız diğer düşüncelerimize göre daha ilkel ve basit olmasıdır; daha fazla duygularımızın etkisi altında olduğunu hissettiğimiz için bu tarzda düşünceleri yanlış bir şekilde “duygu” olarak tanımlarız.
Söylemeye çalıştığım şeyin anlaşılması için duygumuzla mantığımızın çatıştığını düşündüğümüz bir durumu ele alalım. Örneğin alışveriş yaparken almayı çok istediğiniz bir şey var ama onu almak zorunda da değilsiniz, üstelik bütçeniz açısından almamanız gerekecek kadar da pahalı bir şey olsun. Birçok insan bu durumu insanın duygusu ile mantığının çatıştığı bir an olarak yorumlar değil mi? Ama bana göre öyle değil.
Durumu analiz edelim. Bu örnekte “mantığım” dediğiniz şey bütçenize uygun bir şekilde karar verme davranışınızdır; “duygum” dediğiniz şey ise o pahalı şeyi satın alma isteğinizdir. Şimdi düşünün: Aslında birbiriyle çelişen bu iki durumda biri düşünce diğeri duygu değildir, ikisi de hem bir duyguyu hem de bir düşünceyi (yani mantığı) içerir. Yani bütçenize uygun karar verme davranışınız hem bütçenizi koruma arzunuzu hem de bu arzu için pahalı olan şeyi satın almamanız gerektiği düşüncenizi içerir. Yine pahalı olan şeyi satın alma isteğiniz de hem istediğiniz o şeyi satın alma arzunuzu hem de bu arzu için o şeyi satın almanız gerektiği düşüncenizi içerir. Sonuçta iki durum da hem bir duygu hem de bu duyguya dayanan bir aklı içerir. Peki o halde neden birini “duygu” diğerini ise “mantık” olarak tanımlıyoruz. Yani iki durum arasındaki fark ne?
Aslında dediğim gibi birine duygu diğerine mantık demek yanlış bir tanımlamadır. Bunu yapmamızın, yani çoğu insanın çoğu zaman içinde bulunduğu bu tarz durumları böyle yorumlamasının nedeni, bir düşüncenin diğerine göre mantıksal olarak daha ilkel olması veya bir düşüncenin diğerine göre daha güçlü bir duyguya dayanıyor olmasıdır. Böylece birine kestirme bir şekilde “duygu” deriz, diğerine ise “mantık”. Bu örnekte bir tarafta o şeyi satın alma arzunuz var, diğer tarafta ise bütçenizi koruma arzunuz var. Siz bu iki duygunuza da dayanarak bir mantık kurarsınız ve hangisi için daha ileri bir düzeyde akıl yürütürseniz ona “mantık” diğerine, yani daha basit kalan tarafa “duygu” dersiniz. Genellikle bütçenizi korumak daha mantıklı olan taraf olur, satın alma arzunuz ise çok daha basit bir mantığa dayandığı için (“bunu istiyorum, param da yetiyor, o halde almalıyım” mantığı) duygusal taraf olur. Ama dediğim gibi aslında iki tarafta da hem bir duygu hem de bir mantık vardır.
Peki bunu neden açıklama ihtiyacı hissettim? Çünkü bu yanlış anlaşılmadan dolayı insanlar kendi duygusal ve mantıksal (zihinsel) benliklerini doğru tanıyamıyor, bu nedenle de iç dünyalarında olması gereken dengeyi kuramıyorlar. Söz gelimi şu güzel pastayı yemeli miyim yoksa yememeli miyim? Şu herifin suratına küfredip rahatlamalı mıyım yoksa içime mi atmalıyım? Ders çalışmaya başlamalı mıyım yoksa biraz daha mı ertelemeliyim? Hangisini yapmak daha mantıklı? Hangisini yaparsam daha mutlu olurum? Hayatımızda duygularımız ve mantığımız arasında sıkışıp kaldığımızı hissettiğimiz bütün bu anlarda karar vermek oldukça zor hale geliyor. Eğer doğru seçimi yapmak istiyorsak öncelikle duygularımız ve mantığımız arasındaki ilişkiyi doğru anlamamız gerekiyor. Daha sonra hangi taraf daha ağır basıyorsa o tarafı seçeriz.
Peki duygumuzun ağır bastığı tarafı mı yoksa mantığımızın ağır bastığı tarafı mı tercih etmeliyiz? Eğer duygu ve mantık birbiri ile çelişmiyorsa, bu soruyu sormak zaten saçmadır. Çünkü çelişen şey duygu ve mantık değil, iki farklı mantıksal düşüncedir. Biz bu iki düşünceden hangisi daha mantıklı geliyorsa onu tercih ederiz.
Dolayısıyla şunu da iddia etmiş oluyorum: Bütün insanlar herhangi bir durumda her zaman mantıksal olarak doğru olduğunu düşündükleri tarafı tercih ederler. Hiçbir insan hiçbir zaman mantıksız bulduğu seçeneği tercih etmez.
Şimdi muhtemelen bana şunu diyeceksiniz: “Saçmalıyorsun! İnsanlar çoğu zaman mantıksız davranırlar ve aptalca tercihler yaparlar.” Ama dikkat edin, ben çoğu insanın mantıksız olmadığını söylemedim; evet çoğu insan çoğu zaman irrasyoneldir, yani mantıksız davranır. Ama ben diyorum ki insanlar irrasyonel de olsalar her zaman kendi akıl düzeylerince onlara mantıklı gelen seçeneği tercih ederler. Ama çoğu insan aklen ilkel düzeyde olduğu için neyin gerçekten mantıklı, neyin mantıksız olduğunu ayırt edemez. Daha akıllı birine göre mantıksız olan düşünceler daha akılsız olanlara mantıklı görünebilirler. Bu yüzden dışardan bakıldığı zaman sanki insanlar mantıksız şeyleri mantıksız olduğunu bile bile istiyorlarmış gibi bir görüntü oluşur.
Aptal olduğunu düşündüğümüz insanlar için de aynı şey geçerlidir. Aptal olan hiçbir insan kendisinin aptalca tercihler yapan aptal biri olduğunu kabul etmez, yani aptal olduğunun farkında değildir (zaten bu yüzden o bir aptaldır). Aptal olduğu halde aptallık yaptığının farkında olan insanlar da vardır, ama onlar da bunu farkettiği andan itibaren zaten artık aptallıktan çıkmış sayılırlar. Yani aptallığının farkına varan bir insana artık aptal diyemeyiz, çünkü aptal olduğuna dair farkındalığı aptallık düzeyinin ötesindedir.
Sonuca gelelim:
• Duygu ve mantığımız birbiriyle çelişmez, çelişen şey iki farklı mantığa dayanan iki farklı düşüncemizdir.
• Her düşüncemiz bir duyguya dayanır, bir duyguya dayanmayan saf mantıksal bir düşüncemiz yoktur.
• Bütün insanlar mantıklı olduğunu düşündükleri şeyi tercih ederler, kimse mantıksız olduğunu düşündüğü seçeneği tercih etmez. Ama yeterince akıllı varlıklar olmadığımız için birçok kez mantıksız olan bir şey bize mantıklıymış gibi görünür.
16 notes · View notes