Tumgik
islamask-blog · 10 years
Photo
Tumblr media
İslam’ın Şartları
İslamın şartları sırasıyla: Şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve hacca gitmektir.
İslamın Şartları: 1- Kelime-i Şehadet getirmek (İslamın 5 şartından ilki şehadet getirmektir. Kelime-i Şehadet İslam’ın en özlü bir ifadesidir. Kelime-i Şehadet: “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” demektir. Anlamı: “Ben şehadet ederim ki, (Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.” Kelime-i Şehadet’in ilk kısmında Allah’tan başka ilah olmadığına, ikinci kısmında ise Hz. Muhammed’in (s.a.v) Allah’ın kulu ve rasulü olduğuna tanıklık edilir. Kelime-i Şehadet bu tanıklığın dille açıklanması anlamına gelmektedir. Resulullah’a inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.)
2- Namaz kılmak (ibadetlerin en üstünüdür. İslamın ikinci şartıdır. Namaz, İslam’ın beş şartından biri olan, günün belli vaktilerinde ve abdest alınarak yerine getirilen ibadettir. Namaz kılmak, akllı olan ve büluğ çağına giren her erkek ve kadın müslümana farzdır. Adem aleyhisselamdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin kıldığı bir araya toplanarak, Hz. Muhammed aleyhisselama inananlara farz edildi. “Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi, 77) Namaz, Allahü tealaya ve Resûlüne imandan sonra, bütün amel ve ibadetlerden daha üstün bir ibadetdir. Dinimizde ilk emredilen farz namazdır. “Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılındı.” (Nisa, 103). Kıyametde de, imandan sonra ilk soru namazdan olacaktır. Namaz, İslam dininde imandan sonra en kıymetli ibadetdir. Allahü teala, kullarının yalnız kendisine ibadet etmeleri için namazı farz etdi. Kur’an-ı kerîmde yüzden fazla ayet-i kerimede (namaz kılınız!) buyurulmakdadır. Hadis-i şerifde, (Allahü teala, hergün beş vakit namaz kılmayı farz etti. Kıymet vererek ve şartlarına uyarak, hergün beş vakit namaz kılanı Cennete sokacağını, Allahü teala söz verdi) buyruldu. Namaz, dinin direğidir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki; Başsız insan olmadığı gibi, namazsız da din olmaz.)
3- Oruç tutmak (İslamın üçüncü şartıdır. Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.
Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Her Müslümanın ramazan ayında fecrin başlamasından ki bu sabah namazından güneş batıncaya akşam namazına kadar yemeyi, içmeyi ve şehevi arzuları terk ederek oruç tutmaladır. Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Oruçtan maksat, sabır, şükür, nefis terbiyesidir. Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Orucun müslümanlara farz olduğu Bakara sûresindeki: “Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız” 15. ayetiyle bildirilmiştir. Ayrıca aynı sûrenin 185. âyetinde de “sizden kim bu aya (Ramazan’a) erişirse oruç tutsun” buyurularak oruç ibadetinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Peygamber Efendimiz de, İslâm’ın beş temelinden birinin Ramazan ayında oruç tutmak olduğunu bildirmiştir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Cennette “Reyyan” denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde Cennete yalnız oruçlular girerler; o kapıdan onlardan başka hiç bir kimse giremez.”)
4- Zekat vermek (İslamın dördüncü şartıdır. Nisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram değerinde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekat vermesi farzdır. Zekat maddi durumu iyi olan herkesin, her sene fakir veya muhtaçlara verilmesi gereken sadakadır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekata da uşur denir. “Zekat vermeyene Allahü teâlâ lanet eder.” (Nesai)
Zekat kimlere verilir: 1- Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan kimselerdir. 2- Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar. 3- Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı mala sahip olmayanlar. 4- Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât verilebilir.) 5- Allah Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.
Zekat Verirken Şu Sıra Gözetilmeli: Önce kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı ve teyze, sonra diğer akraba ve komşular, bunlardan sonra mahallesinde ve oturduğu memleketteki fakirler. Aldığı zekât parasını günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere değil, gerçek ihtiyaçları için harcayan fakirlere vermek daha iyidir.)
5- Hacca gitmek (İslamın beşinci şartıdır.
Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır. Müslümanların özel bir zamanda bir ibadeti yapmak kasdıyla Mekke’de bulunmasıdır. Haccın vücub ve eda şartları vardır.
Vücub şartları şunlardır: 1- Müslüman olmak. 2- Kâfir ülkesinde olanın, haccın farz olduğunu işitmesi. 3- Akıl baliğ olmak. 4- Hür olmak. 5- Nafakadan fazla olarak, hacca götürüp getirecek ve evindekilere yetecek kadar parası olmak. 6- Hac vaktinin gelmiş olması. [Hac vakti, arefe ve bayram günleri olmak üzere, 5 gündür.] 7- Hacca gidemeyecek kadar, kör, hasta, ihtiyar ve sakat olmamak.
Eda şartları da şunlardır: 1- Hapsedilmiş veya yasaklı olmamak. 2- Hac için gideceği yolda ve hac yerinde selamet ve emniyet olması. 3- Kadının, kocasının veya ebedi mahrem akrabasından fâsık ve mürted olmayan akıl baliğ veya mürâhık bir erkekle beraber gitmesi lazımdır. Bunun yol parasını verecek kadar, kadının zengin olması da lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kadın, yanında bir mahremi olmadan hacca gidemez!” (Bezzar)
(Şafii’de, mahremsiz olarak, kadınlar farz olan hacca gidebilir. Kadının mahreminin hac yolunda ölmesi, Şafii’yi taklit etmesi için özür olur.) Erkeksiz kadın hacca gidemez. Giderse, haccı sahih olursa da, haramdır.
Erkeğiyle gidince de, otelde, tavafta, say’da ve taş atarken, erkekler arasına karışması haccın sevabını giderdiği gibi, büyük günaha da girer.
4- Kadın, iddet halinde olmamak. (Vücub şartları bulunmakla beraber, eda şartları da kendisinde bulunanın, o yıl hacca gitmesi farz olur. O yıl, hac yolunda ölürse hac sâkıt olur. Vekil gönderilmesi için vasiyet etmesi gerekmez. O yıl gitmezse, günah olur. Sonraki yıllarda, hac yolunda veya evinde hasta, hapis veya sakat olursa, yerine başkasını, bedel [vekil] göndermesi veya bunun için vasiyet etmesi gerekir. Vekil gönderdikten sonra iyi olursa, kendinin gitmesi de lazım olur. Sonraki senelerde hacca giderse, tehir günahı af olur.))
0 notes
islamask-blog · 10 years
Photo
Tumblr media
İman’ın şartları nelerdir ?
İmanın şartları, 6 tanedir. İmanın, belli altı şeye inanmak olduğunu, Resûlullah “Sallallahü Aleyhi ve Sellem” bildirmiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ(baîden).
Anlamı : “Ey inananlar! Allah’a, rasulüne, rasulüne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.” [Nisa: 136]
İmanın Şartları:
1- Allah’a inanmak (Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud (varlığı lazım olan) ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.
Allah’a iman, Allahü teâlâyı yüksek sıfatlarla vasıflamak ve noksan sıfatlardan uzak tutmaktır.
Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inandım, iman ettim, kalbimle tasdik, dilimle ikrar ettim demektir. Allahü teâlâ vardır ve birdir. Bütün ibadetler yalnızca O’na yapılır.
“Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar”. (Bakara, 4)
Allahü Teâlâ sayı bakımından değil, ortağı ve benzeri olmamak bakımından birdir. Yani zatında ve sıfatlarında hiçbir şekilde O’na ortak yoktur. Bütün mahlûkâtın zat ve sıfatları, kendilerini yaratanın zat ve sıfatlarına benzemediği gibi, yaratanın zat ve sıfatları da, yarattıklarından hiçbirinin zat ve sıfatlarına benzemez.
Allahü teâlâ bir şeyi dilerse yapar, dilerse yapmaz.
Bütün mahlûkâtın her uzvunun, her hücresinin yaratıcısı, yoktan var edicisi yalnız Allahü teâlâdır. Allahü teâlânın zatının hakikatını hiçbir kimse bilemez. Akla ve hayale gelenlerin hepsinden münezzehdir, berîdir. Zâtını akla, hayâle getirmek caiz değildir. Ancak, Kur’ân-ı kerîmde beyan buyurulan sıfatlarını, ismlerini ezberleyip, ülûhiyyetini bunlarla tasdîk ve ikrâr etmelidir. Bütün sıfatları ve ismleri ezelîdir, ebedîdir. Zâtı, hiç bir yerde durmadığı gibi, bilinen altı cihetten de münezzehdir.
“Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler”. (En’am, 48))
2- Meleklere inanmak
(Melek, Allahü teala tarafından yaratılmış, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve Allahü teala’ya itaatten ayrılmayan gözle görülmeyen nuranî varlıklardır. Melekler nurdan yaratılmışlardır. Yemezler, içmezler uyumazlar, doğuğ doğurmazlar. Yüce Allah’ın emirlerine asla isyan etmezler. Hiçbir günah işlemezler. Devamlı Allah’a ibadet ederler. Bizler ruhumuzu göremediğimiz gibi melekleri de göremeyiz.
“Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler, yalnız O’na secde ederler.” (A’raf, 7/206)
İnanlar meleklerin varlığına iman etmekle yükümlüdürler. Varlıkları peygamberler ve onlara verilen kitablar tarafından bildirilmiştir. Melekleri inkar etmek, bütün peygamberleri ve kitapları inkar etmek demektir. Bu da caiz olmaz. Onun için meleklere iman etmek imanın şartlarından birisidir, bizim de dinimizin şartıdır.
“Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisa 4/136)
“Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, (buna) mü’minler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 2/285)
Meleklerin en büyükleri şunlardır: Cebrail, İsrafil, Mikail, Azrail.
Cebrâîl Aleyhisselam: Peygamberlere vahiy getirmekle görevlidir. Bütün peygamberlere vahyi getiren Cebrâil’dir. Kur’an’a göre o, karşı konulmayacak bir güce, üstün ve kesin bilgilere sahip, Allah nezdinde çok itibarı olan ve diğer meleklerin kendisine itaat ettiği şerefli bir elçidir.
Mikail Aleyhisselam: Tabiat olaylarını düzenlemekle görevlendirmiştir. Kelime olarak, “Allah’ın küçük ve sevgili kulu” anlamına gelen Mikail Kur’an’ın bir yerinde Cebrail ile birlikte geçmektedir;
“Her kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikâîl’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkar edenlerin düşmanıdır.” (Bakara, 2/98)
Azrail Aleyhisselam: İnsanların ölüm zamanı geldiğinde onların canını olmakla görevlidir. Bu melek Kur’an ve sahih hadislerde, Azrâîl ismiyle değil, melekü’l-mevt (ölüm meleği) şeklinde geçmektedir. Her insanın canını almakla görevli bir ölüm meleği vardır. Azrâîl bu meleklerin başıdır.
“De ki: Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde 32/11)
İsrafil Aleyhisselam: Allah’ın emri ile kıyamet kopacağı zaman sûr’u üflemekle görevlendirilmiştir. Bir hadiste İsrâfil, sahib-i karn (sûr’un sahibi, borunun sahibi) olarak isimlendirilmiştir (Tirmizî, Kıyamet, 8). İsrafil sûr’u iki defa üfleyecektir. Birinci defa üfürdüğünde göklerde ve yerde bulunan her şey yok olacaktır;
“Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka, göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.” (Neml 27/87)
“Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur.” (Hakka, 69/13-15)
İkinci defa üfürdüğünde, bütün insanlar tekrar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere sevk edileceklerdir, “Sûr’a üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.” (Yasin, 36/51))
3- Kitaplara inanmak
(Allahü Teala, kullarına peygamberleri aracılığıyla kitaplar göndermiştir. Bu kitaplarda, Allah’ın emirleri ve yasakları bildirilmiş, kulların yapması gereken görevler öğretilmiş, dünya ve ahirette mutlu olmanın yolları gösterilmiştir.
Allahü Tealanın kitaplarına inanmak, iman etmek imanın 3. şartıdır. Müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitapların hepsine inanarak iman eder.
Allahü teala bu kitâbları, bazı Peygamberlere Cebrâîl ismindeki melekle vahiy ederek, yanî okutarak, bazılarına ise, levhalar üzerine yazılı olarak, bazılarına da, meleksiz iiittirerek, indirdi. Hepsi Allahü tealanın kelamıdır.
Semavi kitablardan bize bildirdikleri 104 tanedir. Bunlardan 100’ü küçük kitaptır. Bu küçük kitaplara suhuf (sahife) denir. Diğer dört tanesi ise 4 büyük kitabtır.
100 suhuf kitap şu Peygamberlere inmiştir: 10 suhufu, Adem aleyhisselama, 50 suhufu, Şit aleyhisselama, 30 suhufu, İdris aleyhisselama, 10 suhufu, İbrahim aleyhisselama.
Dört büyük kitap ise şu Peygamberlere inmiştir: Tevrat, Musa aleyhisselama, Zebur, Davud aleyhisselama, İncil, İsa aleyhisselama, Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselama.
Kur’an-ı Kerim, bütün ilahi kitapların hükümlerini nesh etmiş, yani yürürlükten kaldırmış ve bu hükümleri kendisinde toplamıştır. Bugün, bütün insanların Kur’an-ı Kerime tabi olmaları gereklidir.
Kur’an-ı Kerim’in gelmesi ayet ayet olmuş ve 23 senede tamamlanmıştır. Kur’an-ı Kerim, 114 sûre, 6236 ayetdir. Kur’an-ı Kerim, kıyamete kadar geçerlidir. Geçersiz olmaktan ve insanların değiştirmelerinden korunmuştur. Kur’an-ı Kerimde eksiklik veya fazlalık olduğuna inanan, Allahü tealaya inanmamış olur.
“Kur’anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.” (Hicr 9)
“Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussilet 41-42)
Kur’an-ı Kerim indirildiğinden beri hiçbir değişikliğe uğramamış, bundan sonra da uğramayacaktır. Kur’an-ı Kerim, Allah kelâmıdır.)
4- Peygamberlere inanmak
(Peygamber, Allah ile insanlar arasında elçi olarak görevlendirilen Allah’ın emirlerini bildiren doğru yolu gösteren Allah elçileridir. Peygamberler insanlara yol gösterici olarak gönderilmiştir.
Allahü Tealanın peygamberlerine inanmak, iman etmek imanın 4. şartıdır. Müslümanlar, peygamberlerin hepsine inanarak iman eder. Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü teala tarafından seçilmiş sadık, dogru sözlü olduklarına inanmak demekdir.
İşte, bu gerçekleri insanlara öğretmek, dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermek için Yüce Allah Peygamberlerini görevlendirmiştir.
Peygamberler en doğru bir şekilde insanlara Allah’ı tanıtmışlar, inanç esaslarını, ibadet şekillerini öğretmişlerdir. Dini hükümleri ve güzel ahlâk ilkelerini açıklamışlar, kendileri de söylediklerini yaparak insanlara örnek olmuşlardır.
Peygamberler, Allah’ın emirlerini yapanları cennetle müjdelemişler, yapmayanların ise cehennem azabı ile cezalandırılacaklarını haber vermişlerdir.
Yeni din ve ahkam getiren Peygamberlere Resûl denir. Yeni bir din getirmeyip, insanları, önceki dine davet eden Peygamberlere Nebî denir.
İlk peygamber Hz.Âdem (a.s.), son peygamber bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Bu ikisinin arasında birçok peygamber gelmiştir. Peygamberlerden yirmibeş tanesinin ismi Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir. Ancak peygamberlerin sayısı çok daha fazladır.
Kur’an-ı Kerim’de adları geçen peygamberler şunlardır: 1- Âdem, 2- İdris, 3- Nuh, 4- Hûd, 5- Sâlih, 6- Lût, 7- İbrahim, 8- İsmail, 9- İshak, 10- Yâkub, 11- Yûsuf, 12- Şuayb, 13- Hârun, 14-Mûsa, 15- Dâvud, 16- Süleyman, 17- Eyyûb, 18- Zülkifl, 19- Yûnus, 20- İlyas, 21- Elyesa, 22- Zekeriyya, 23- Yahya, 24- İsa, 25- Muhammed (s.a.s.))
5- Ahiret hayatına inanmak
(Ahiret, ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden bir hayattır.
İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Ahirete, öldükten sonra dirilmeye inanmak imanın şartlarındadır. Ahiret hayatı insanın öldüğü gün başlar.
Ölümden önceki hayata Dünya hayatı, ölümden sonraki hayata Ahiret hayatı denir. Ahiret hayatı üçe ayrılır: 1- Kabir hayatı (Mezardan kalkıncaya kadar olan zaman) 2- Kıyamet hayatı (Dirilip Cennete veya Cehenneme gidinceye kadar olan hayat) 3- Cennet ve Cehennem hayatı (Ebedi kalınacak hayat)
İnsana hayat ve canlılık veren ruh, insanın ölümü ile bedenden ayrılır ve ruhlar alemine gider.
“Ahiret daha hayırlı ve bâkîdir.” (Alâ 17)
“Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” (Âl-i İmran 185)
Kıyametin kopma zamanı gelince İsrafil adlı melek Allah’ın emriyle Sûra üfleyecek bütün bu alemin düzeni bozulacak, her şey alt üst olup taş üstünde taş kalmayacak ve bu dünya hayatı son bulacaktır. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Peygamber efendimiz (s.a.s.) birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:
Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak. Fısk, kötülük çoğalacak. Dinsiz, ahlaksız kimseler Emir olacak, Allahü teâlânın emirleri yaptırılmayacak. Haramlar her yerde işlenecek, Yemenden bir ateş çıkacak. Gökler ve dağlar parçalanacak. Güneş ve Ay kararacak. Denizler birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacaktır.
Öldükten sonra, yine dirilmeye inanmak lazımdır. Kemikler, etler çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra, bedenler, tekrar yaratılacak, ruhlar bedenlerine girip, herkes mezardan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana, Kıyamet günü denir.)
6- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak
(Kadere imanın geçerli olabilmesi için şu dört şeye mutlaka inanılması gerekir:
1-Allah’ın ezeli ve kadim ilmine iman etmek. Allah (c.c) ezeli ve kadim olan ilmiyle ne olacağını bildi ve bu ezeli ilmiyle bildiği şeyleri yazdı. 2-llah’ın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin mutlaka olmayacağına gökte ve yerde meydana gelen bütün hareketlerin ve sessizliklerin Allah’ın izniyle olduğuna iman etmek. 3-Allah’ın bütün mahlukatı yarattığına ve kainatın içindeki herşeyin Allah’ın yaratmasıyla ve takdiriyle meydana geldiğine iman etmek. 4-Hayır ve şer ancak Allah’ın takdiri iledir. Dolayısıyle kendisine isabet eden şerrin başkasına isabet edebileceği halde kendisine isabet ettiğini zannetmemek, kendisine isabet eden hayrın bir tesadüf sonucu kendisine isabet ettiğine inanmamak.)
0 notes