Gördüğüm ve önemsediiğim her şey ile ilgili bir çok şey :)
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Yuri Gagarin, Neil Armstrong ve Ahmet Şefik Kimdir?
Yuri Gagarin
Sovyet hava subayı ve kozmonotu, 1934’te Smolensk yakınlarındaki Gjatsk’ta (S.S.C.B.) doğdu, 1968′-de Vladimir yakınlarında (S.S.C.B.) öldü.
Dünyanın çevresinde birçok sunî peyk dolaşmaktaydı. Önce Leyka, sonra da Belka ve Streika adlı köpekler ilk defa füzelerle uzaya fırlatılmışlardı. Nihayet 12 Nisan 1961’de Vostok I adlı uzay gemisiyle bir insan uzaya çıkmayı göze aldı. Ancak böyle bir işe girişmeden önce Gagarin, aylarca süren ağır brr antrenmana tâbi tutuldu. Kozmonotun her şeyden önce cesaretini kaybetmemesi gerekiyordu. Gagarin 300 kilometreden daha uzak bir mesafeden yeryüzünü görmenin sevincini tadan ilk insandır. Kozmonotun dünyayı çok uzaklardan gördüğü an dudaklarından dökülen ilk söz: harika olmuştur. O sıralarda dünyadaki heyecan da son haddini bulmuştu. Bu büyük başarı Gagarin’i hiç şımartmadı, uzay adamı o alçakgönüllü güleç ve sempatik havasın�� yitirmedi. Gagarin, bir deneme uçuşu sırasında hayatını kaybetti.
Neil Armstrong
Amerikalı kozmonot ve deneme pilotu. 1930’da Vapakometa’da (Amerika Birleşik Devletleri) doğdu. Ay üzerinde yürüyen ilk insan. Chanute ödülünü kazandı.
21 Temmuz 1969’da Türkiye saatiyle 20.30’da, Apollo 11 programının uygulanması sırasında bir füze, Ay toprağı üzerine, içinde iki insan taşıyan bir kapsül bıraktı. Edwin Aldrin’in kullandığı ve ay modülü adını taşıyan bu kapsülden, kozmonot Armstrong, kısa bir madenî merdiven yardımıyla aşağıya inmeye koyuldu. Kozmonot emniyette olup olmadığını kontrol için kısa bir süre durakladıktan sonra Ay üzerindeki Sükûnet denizine inerek Ay’a ayak basan ilk insan oldu. Bu sırada oradan 400.000 kilometre uzaktaki yeryüzünde milyonlarca televizyon vericisi direkt yayın yaparak bu büyük başarının görüntülerini Dünya’ya yayıyorlardı. Ay’da heyecan içindeki kozmonotun bir aralık: «İnsan için küçük bir adım, fakat insanlık için büyük bir adimi» dediği duyuldu. İnsanoğlunun binlerce yıllık rüyası gerçek olmuştu.
Mithat Paşa
Ahmet Şefik; Mithat Paşa diye bilinir. Ünlü Türk devlet adamı, 1822’de İstanbul’da doğdu, 1884’te Taif’te (Hicaz) boğulmak suretiyle öldürüldü. Hürriyet kahramanı; Türkiye’de bankacılığın temelini o attı.
Osmanlı İmparatorluğunun birçok vilâyetinde çeşitli görevlerde bulunan Mithat Paşa, Tuna valiliği sırasında, köprüler, yollar vb. yaptırmış; Emniyet Sandığı ve Ziraat Bankası’nı kurmuş ve böylelikle tefeciliğe biraz olsun önlemiştir. Aynı çalışmayı Bağdat valiliği sırasında da gösteren Mithat Paşa, halk tarafından çok sevilir, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi vatanperverler tarafından lider kabul edilirdi. Devrin padişahı II. Abdülhamit’e de hazırladığı ilk anayasayı kabul ettirmişti. Fakat padişah bu İlerici adamdan son derece tedirgin oluyor ve onu ülkeden uzaklaştırmak İçin çareler arıyordu. Amcası Abdülaziz o sıralarda intihar etmişti. II. Abdülhamit, olaya bir cinayet süsü vererek Mithat Paşayı bundan sorumlu tuttu. Paşa, ölüme mahkûm edildi. Padişah da, sözde onu affederek Taife sürdü sonra da orada boğdurdu.
1 note
·
View note
Text
Yuri Gagarin, Neil Armstrong ve Ahmet Şefik Kimdir?
Yuri Gagarin
Sovyet hava subayı ve kozmonotu, 1934’te Smolensk yakınlarındaki Gjatsk’ta (S.S.C.B.) doğdu, 1968′-de Vladimir yakınlarında (S.S.C.B.) öldü.
Dünyanın çevresinde birçok sunî peyk dolaşmaktaydı. Önce Leyka, sonra da Belka ve Streika adlı köpekler ilk defa füzelerle uzaya fırlatılmışlardı. Nihayet 12 Nisan 1961’de Vostok I adlı uzay gemisiyle bir insan uzaya çıkmayı göze aldı. Ancak böyle bir işe girişmeden önce Gagarin, aylarca süren ağır brr antrenmana tâbi tutuldu. Kozmonotun her şeyden önce cesaretini kaybetmemesi gerekiyordu. Gagarin 300 kilometreden daha uzak bir mesafeden yeryüzünü görmenin sevincini tadan ilk insandır. Kozmonotun dünyayı çok uzaklardan gördüğü an dudaklarından dökülen ilk söz: harika olmuştur. O sıralarda dünyadaki heyecan da son haddini bulmuştu. Bu büyük başarı Gagarin’i hiç şımartmadı, uzay adamı o alçakgönüllü güleç ve sempatik havasını yitirmedi. Gagarin, bir deneme uçuşu sırasında hayatını kaybetti.
Neil Armstrong
Amerikalı kozmonot ve deneme pilotu. 1930’da Vapakometa’da (Amerika Birleşik Devletleri) doğdu. Ay üzerinde yürüyen ilk insan. Chanute ödülünü kazandı.
21 Temmuz 1969’da Türkiye saatiyle 20.30’da, Apollo 11 programının uygulanması sırasında bir füze, Ay toprağı üzerine, içinde iki insan taşıyan bir kapsül bıraktı. Edwin Aldrin’in kullandığı ve ay modülü adını taşıyan bu kapsülden, kozmonot Armstrong, kısa bir madenî merdiven yardımıyla aşağıya inmeye koyuldu. Kozmonot emniyette olup olmadığını kontrol için kısa bir süre durakladıktan sonra Ay üzerindeki Sükûnet denizine inerek Ay’a ayak basan ilk insan oldu. Bu sırada oradan 400.000 kilometre uzaktaki yeryüzünde milyonlarca televizyon vericisi direkt yayın yaparak bu büyük başarının görüntülerini Dünya’ya yayıyorlardı. Ay’da heyecan içindeki kozmonotun bir aralık: «İnsan için küçük bir adım, fakat insanlık için büyük bir adimi» dediği duyuldu. İnsanoğlunun binlerce yıllık rüyası gerçek olmuştu.
Mithat Paşa
Ahmet Şefik; Mithat Paşa diye bilinir. Ünlü Türk devlet adamı, 1822’de İstanbul’da doğdu, 1884’te Taif’te (Hicaz) boğulmak suretiyle öldürüldü. Hürriyet kahramanı; Türkiye’de bankacılığın temelini o attı.
Osmanlı İmparatorluğunun birçok vilâyetinde çeşitli görevlerde bulunan Mithat Paşa, Tuna valiliği sırasında, köprüler, yollar vb. yaptırmış; Emniyet Sandığı ve Ziraat Bankası’nı kurmuş ve böylelikle tefeciliğe biraz olsun önlemiştir. Aynı çalışmayı Bağdat valiliği sırasında da gösteren Mithat Paşa, halk tarafından çok sevilir, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi vatanperverler tarafından lider kabul edilirdi. Devrin padişahı II. Abdülhamit’e de hazırladığı ilk anayasayı kabul ettirmişti. Fakat padişah bu İlerici adamdan son derece tedirgin oluyor ve onu ülkeden uzaklaştırmak İçin çareler arıyordu. Amcası Abdülaziz o sıralarda intihar etmişti. II. Abdülhamit, olaya bir cinayet süsü vererek Mithat Paşayı bundan sorumlu tuttu. Paşa, ölüme mahkûm edildi. Padişah da, sözde onu affederek Taife sürdü sonra da orada boğdurdu.
0 notes
Photo

Robert Falcon Scott, Roald Amundsen ile Robert Edwin Peary
Robert Edwin Peary
Amerikalı denizci ve kâşif, 1856’da Cresson-Spring’de (A.B.D.) doğdu, 1920’de Washington’da öldü. Kuzey kutbuna ayak basan ilk insandır.
Kuzey kutbuna gitmeyi kafasına koyan birçok ünlü kâşif bu yolda maceraya atılmış ve her biri bilime yeni katkılarda bulunmuştu. 1895’te Norveçli ünlü kâşif Nansen, bu alanda büyük bir adım atmıştı. Abruzzi’ler dükü, kutba yaklaşmıştı. Amundsen ise, ulaşılması çok arzu edilen bu amacı gerçekleştirmek için hazırlıklar yapmaktaydı. Peary ondan önce davranıp köpeklerin çektiği kızaklarla bankizler üzerinde yola çıktı. Daha önce kutup bölgelerinde çok sayıda keşif yaptığı için bu bölgeleri gayet iyi bilen Peary, 6 Nisan 1909’da Kuzey kutbuna vararak oraya Amerikan bayrağını dikti. Ve böylece Kuzey kutbuna ayak basan ilk insan olmak şerefine erişti. Bu sırada Amundsen, fikrini değiştirerek Kuzey kutbunu fethetme amacından vazgeçip Güney kutbuna doğru yola çıkmış bulunuyordu.
Amundsen
Roald Amundsen, Norveçli kâşif. 1872’de Borgelez Sapsborg’da (Norveç) doğdu, 1928’de Arktika’da öldü. Güney kutbuna ayak basan ilk insandır. Magnetik kutupla ilgili incelemeler de yaptı.
Amundsen, Amerika kıtasının en kuzeyinde Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirine bağlayan kuzey-batı geçidini keşfetmek istiyordu. Nansen’den de destek gören kâşif, 1903 Haziran ayında, altı arkadaşıyla beraber Oslo limanından hareket etti. Kuzey kutbunun buzdan yüzeyinde üç yıl süreyle dayanılmaz sıkıntılar çektikten sonra nihayet 30 Ağustos 1906’da Alaska’daki Nome limanına vardı. Böylece Amundsen amacına ulaşmış oluyordu. Kâşif, bundan sonra Güney kutbunu fethetmeye karar vererek hemen yola çıktı. Isının sıfırın altında 50 dereceye kadar düşmesine ve kar fırtınasına rağmen buzlar üstünde yılmadan ilerleyen Amundsen, 14 Aralık 1911’de Güney kutbuna Norveç bayrağını dikti. Arktika’da kaybolan İtalyan kâşifi Nobile ve arkadaşlarını, Latham adlı su uçağı ile ararken 18 Haziran 1928’de kutupta kayboldu…
Robert Falcon Scott
İngiliz kâşifi. 1868’de Dovenport’ta doğdu, 1912’de Antarktika’da öldü. Güney kutbunun kendisinden önce keşfedildiğini görüp geri dönerken arkadaşlarıyla beraber dondu.
Scott, 1910’da, İngilizlerin Güney kutbunu keşfetmekle görevlendirdikleri heyetin başkanı oldu. Ross adasına bin kilo yiyecek yığan kâşifler, bu muazzam depoya «Ton» adını verdiler. Scott, Amundsen’in de Güney kutbunu fethetmek için hazırlık yaptığını haber aldı. Ne yazık kİ bu yarışta Scott üst üste başarısızlığa uğrayacaktı… 15 Ocak 1912’de Güney kutbuna vardığı zaman-Amundsen’in oraya kendinden bir ay önce gelmiş olduğunu öğrendi. Hayal kırıklığına uğrayan Scott ve arkadaşlarının önünde korkunç bir dönüş yolculuğu uzanıyordu. Ne yiyecekleri vardı, ne yakacakları… Bununla birlikte beş kâşiften üçü bitkin bir hâlde «Ton» adını verdikleri sığınağın birkaç kilometre yakınına varabildiler. Ama orada bir kar fırtınasına yakalandılar ve hedefe çok yaklaştıkları hâlde ölümün pençesinden kurtulamadılar.
1 note
·
View note
Photo
Watt, Tellier ve Dewar Analizi
Dewar
Sir James Dewar îskoçya’lı fizik bilgini, 1842’de Kincardinde’de (Büyük Britanya) doğdu, 1923’te Londra’da öldü.
Soğuk uzmanıdır, ilk termos şişelerini yaptı. James Dewar’da, hem bir bilginin, hem bir mucidin yetenekleri biraraya gelmişti, gayet hünerli ve becerikliydi. Deneylerini gerçekleştirmesine yarayacak her çeşit aracı yapıyor veya çizdiği planlara göre yaptırıyordu. Fizikçi, birçok çalışması arasında, özellikle soğukluk elde etmeye ve gazları sıvı haline dönüştürmeye uğraştı. Daha sonra soğuk etkisiyle sıvılaştırdığı gazları düşük ısıda muhafaza etmek için aralarında boşluk bulunan çift çeperli bir cam kavanozun üstünü gümüş kaplayan Dewar, kabın yalıtıcı özelliğini daha da artırdı. Bu şekilde icat olunan yalıtkan kavanoz daha sonraları imal edenin ona verdiği marka olan Termos ismi altında ticaret âlemine yayıldı.
Tellier
Charles Tellier Fransız mühendisi, 1828’de Amiens’de (Fransa) doğdu, 1913’te Paris’te öldü. «Soğuğun babası» diye anılır. Frigorifik (soğutucu) tesislerle donatılmış araçlarla uzun mesafe nakliyatını gerçekleştirdi.
Özellikle Tellier’nin frigorifik makinelerde yaptığı yeniliklerden sonra eti bu modern soğutucu aygıtlarda bozulmadan muhafaza etmek eskisine göre daha kolay bir hale gelmişti. Fakat taze eti niteliklerini kaybettirmeden, Atlas Okyanusu’nun bir ucundan öbür ucuna taşımak, hemen hemen imkânsız kabul ediliyordu. Tellier, Liverpool limanından üç direkli bir gemi satın aldı, onda gerekli gördüğü değişiklikleri yaptı ve tekneye «Frigorifik» (soğutucu) ismini verdi. 20 Eylül 1876 tarihinde Rouen limanını terkeden gemi, 105 gün sonra Buenos Aires’e vardı. Orada, Arjantin’li gazeteciler, aradan bu kadar uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen lezzetinden hiçbir şey kaybetmemiş filetoların, pirzolaların ve butların tadına baktılar. Bu şekilde, artık bir kıtadan diğerine et taşıma imkânı doğmuştu.
Watt
James Watt Iskoçya’lı mühendis ve mekanikçi, 1736’da Greenock’dk (İngiltere) doğdu, 1819’da Heathfield’de (İngiltere) öldü.
Buhar makinesini yaptı, James Watt, buhar makinesinin ilkel atası olan buharlı tulumbayı ya da Newcomen makinesini tamir ederken bunu tam anlamıyla yararlı bir duruma getirmek için geliştirmeyi tasarladı. Makinenin çalışmasındaki aksaklıkların nedenleri üzerinde araştırma yaptıktan ve bunları bulduktan sonra bu basit zamanlı makineyi iki zamanlı makineye dönüştürdü. Bu makinede, kazandan çıkan su buharının geldiği bir silindir, silindirin içinde de hareket edebilen bir piston vardı. Buhar ilkin pistonun bir yüzüne basınç yaparak onu itiyor, sonra öbür yüzüne basınç yaparak onu eski durumuna getiriyordu. Bir bilye kolu pistonun bu gidip gelme hareketini sürekli dönme hâline çeviriyordu. Bu kuvvetle lokomotiften tulumbaya, değirmenden dokuma tezgâhına kadar pek çok makine ve cihazı çalıştırmak mümkündü.
0 notes
Photo

Öğrenilmesi Gereken Kişi Hayatları
Sirus II
Büyük II. Sirus veya II. Kuruş Perelerin ve Medlerin kralı, M.Ö. 558-528 yıllarında hüküm sürdü.
Sirus, Eski Çağın en büyük fatihlerinden biri oldu, düşmanlarının bile saygı ve sevgisini kazandı. Sirus az daha, hiç hükümdar olamayacaktı. Doğduğu zaman. Med kralı olan büyük babası, onu öldürmesi için, bir adama teslim etti. Bir karı-koca çoban, onu kurtardı ve taht üzerinde hak ileri sürecek yaşa gelmesini bekleyerek, yetiştirdi. Sirus kral olunca, herkese kendisini saydırmasını bildi: Yendiği düşmanları, ona, kendi uyrukları gibi, «baba» derlerdi. Sirus birçok ülke fethetti. Yendiklerinin hürriyetlerine ve İnançlarına saygı göstererek ve kendi askerlerine en küçük bir yağmayı dahi yasaklayarak, düşmanlarının bile sempatisini kazanmaya çalıştı. Ülkesinde esir bulunan Yahudileri Filistin’e gönderdi. II. Sirus, çok büyük bir anıt-mezara gömüldü, ölümü hakkında İki değişik söylenti vardır: Birincisine göre, onu esir alan kraliçe Tomris öldürtmüştür. İkincisine göre Sirus uzun ve şakin bir ömür sürmüştür.
I. Darios veya I. Darius
Pers kralı, M.Ö. 521 ve 486 yıllan arasında hüküm sürmüştür. Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan uçsuz bucaksız bir imparatorluğu yönetti. Dara Pers İmparatorluğunda saltanat sürmek İçin önce yedi Pers asilinin de yardımıyla tahtı ele geçirmeye çalışan fisi zorba Gaumata’yı öldürttü. Krallar kralı, İmparatorluğunu akıllıca yönetti ve Ege denizinden Iran körfezine kadar uzanan 2.000 km’den fazla Kral yolunu yaptırdı, özenle bakımı yapılan bu yolda, ulaşımı ve haberleşmeyi sağlamaya dalma hazır atlar ve ulakların bulunduğu birçok konaklama yeri kurulmuştu. Kral yolunun kenarlarında, yolcuları ve tüccarları barındırmak için yapılmış birçok han vardı. Bu yolun sonundaki, Pers imparatorluğu başkenti Susa, Dfira’nın göz kamaştırıcı bir saray yaptırmak için seçtiği yeni şehir Persepolis’i, artık gölgeleyemiyordu. Dârö, Yunanistan’a boş yere saldırdı ve orduları Marathon’da yenildi. Krallar kralı. Yunanlılara karşı yeni bir sefere hazırlanırken öldü.
Perikles
Eski Yunan’ın ünlü komutam ve devlet adamı, M.Ö. 495’te doğdu, 429’da Atina’da öldü. Halkına sağladığı büyük refah yüzünden iktidarı Perikles Çağı diye anıldı.
Perslerle Atinalılar arasında yapılan savaşlar yüzünden Atina bir kül ve harabe yığını hâline gelmişti, ama düşman da ülkeden atılmıştı. Atinalılar tarafından otuz yıl boyunca birçok defa general olarak seçilen Perikles, soylulardan çok halk tabakasını destekleyerek Atina’yı öyle büyük bir maharetle yönetti kİ bu refah devri tarihe «Perikles Çağı» adıyla geçti. Atina’da o sırada seçkin bir yazar topluluğu yetişti. Euripides, Aristophanes, Sokrates gibi büyük düşünürler, Perikles‘in sevgilisi Aspasya’nın edebî toplantılarında bir araya geliyorlardı. En büyük mimarlar ve en yetenekli sanatçılar, halkın da yardımıyla Akropolis tapınaklarının yapımına katıldılar. Perikles’in yönetimindeki Atina, altın çağını yaşadı. Ne yazık ki bu büyük devlet adamı, bir veba salgınında ölümün pençesinden kurtulamadı.
1 note
·
View note
Photo

Transformatör, Kızılötesi Işınlar ve Senkronize Etme İle İlgili Yararlı Bilgiler
Transformatör
Bütün elektrik akımlarının kuvveti, yani gerilimi aynı değildir. Evlerimizde kullandığımız elektrik akımının gerilimi 110 ya da 220 volttur. Bir elektrik akımının gerilimini değiştiren âlete transformatör denir.
Transformatörler bir elektrik akımının gerilimini değiştirmeye yararlar. Transformatör ister indirici, ister yükseltici olsun, elektrik akımını İstenilen gerilime getirir. Akımın uzak mesafelere taşınması dalma yüksek voltaj hâlinde olur, ama dağıtılması için voltajının İndirilmiş olması gerekir. Böylelikle de elektrik’ akımının kullanılması çok daha az tehlikeli olur. Ev terimizde kullandığımız elektrikli âletlerin çoğu hem 110, hem de 220 voltluk elektrik akımıyla çalışabilecek şekilde yapılmıştır. Bu âletleri bozulmadan kullanabilmek için bunları bulunduğumuz yerdeki akımın voltajına göre ayarlamak gerekir.
Kızılötesi Işınlar
Bazı ışık ışınlan başka ışınlardan daha kolay görülebilirler. Kırmızı ışınlar en az görülebilenleridir. Kızılötesi ışınlar ise hiç görülmezler. Bu ışınlar, uzayda ışık yerine sıcaklık taşırlar. Enfraruj ısıtma aygıtlarında ve piliç çevirme makinelerinde bu ışınlardan yararlanılır.
Kızılötesi ışınlar kırmızı alanın ötesindeki alanda yayılmış olup ısı ışınlarından ibaret bulunan, kırmızı ışından daha az kırılma özelliği gösteren ve gözle görülemeyen ışınlardır. Bu ışınlar, uzaydan geçerken ışık yerine ısı taşırlar. Sisli havalarda bile atmosferi kolayca geçebilirler. Kızılötesi ışınlar, bu özellikleriyle kapalı havalarda veya geceleri, panoramik fotoğraf çekimine yararlar. Enfraruj ısıtma cihazlarında da bu ışınlar kullanılır. Piliç çevirme makinelerinde ısı, kızılötesi ışınlarla elde edilir. Sanayide kurutma işlemleri için yine kızılötesi ışınlara başvurulur.
Senkronîze Etmek
Sinema alıcısı, oyuncuların görünümleriyle seslerini filmin üzerine kaydeder. Filmin oynatılması sırasında konuşmaların, oyuncuların dudak hareketlerine uyması için sesle görüntüleri senkronize etmek gerekir.
Senkronize etmek demek, sesleri, gürültüleri hareketlerle aynı anda işitilebilecek şekilde ayarlamak demektir. Yavaş hareketlerin seslerini ayarlamak kolaydır da çok kısa bir zaman İçinde olup biten hareketlerin seslerini ayarlamak zordur. Bu terim aynı zamanda fotoğraf makinesi objektifinin açılıp kapanışıyla flaşın çakmasının aynı Ana rastlatılması, hatta üzerinde yoğun bir trafik olan demiryollarında trenlerin çatışmadan gidip gelebilmesinin ayarlanması İçin de kullanılır. Televizyon ekranında konuşmalar resimlere uymazsa seslendirilmede bir bozukluk var demektir.
0 notes
Text
Yumurta, Göçler, Makak ve Goril Analizleri
Yumurta
Tohumun yeni bir bitkiye hayat vermesi gibi tavuk yumurtası da yeni bir tavuğa, yâni civcive nayat verir. Civciv önceleri yumurtanın içindeki beslenir, yeteri kadar kuvvetlenince de kabuğunu kırar, dışarı çıkar.
Yumurta yalnız kuşlarda değil, balıklarda, kabuklularda, kurbağalarda ve yılanlarda yeni yeni kuşların, balıkların, ıstakozların, kurbağaların ve yılanların hayat bulmasını sağlar. Oğulcuğun gelişmesi İçin gerekil her çeşit besin maddesini İhtiva eden yumurtanın küçücük hacmine rağmen çok büyük bir besin değeri vardır Yumurta taze olarak yendiği gibi özel usullerle bozulmadan saklanabilecek hâle getirildikten sonra da yenir. Çok makbul bir çerez olan havyar, aslında Mersin balıklarının yumurtalarından elde edilir.
Göçler
Bazı kuşlar bütün bir yıl boyunca aynı yerde yaşamazlar. İklim değiştiği, ya da besin maddeleri yetersizleşmeye başladığı zaman bulundukları yerden ayrılırlar. Ama mevsim düzelince uzun bir yolculuktan sonra yine oraya dönerler.
Göçler, çeşitli hayvan topluluklarının kendileri ve gelecekteki yavruları için yeterli besin maddesi aramak amacıyla yaptıkları mevsimlik yer değiştirmeleridir. Kuşların, balıkların ve böceklerin arasında göçmen olanları pek çoktur. Bunların arasında en uzun göç rekoru. 20.000 kilometreden fazla bir mesafe kat ederek Arktika’dan Antarktika’ya uçan bir çeşit deniz kırlangıcındadır. Nehirlerin kaynaklarına yakın yerlerde doğan som balıkları da beslenmek için kilometrelerce yol kat ederek denize çıkarlar, sonra yeniden çiftleşmek ve çoğalmak için geriye dönerler.
Makak
Bu küçük Asya maymunu öylesine canlı, öylesine akıllıdır ki Amerikalı bilginler 1959’da Jüpiter füzesinde astronotluk yapıp yeryüzünden 450 kilometre uzakta uçabilmesi için makakları seçmişlerdir.
Makaklar, bütün öteki maymunların arasında hâl ve hareket bakımından İnsanlara en yakın olanıdır. Rhesua maymunu cinsinden İki makak olan Able İle Baker uçuş boyunca kendi kendilerine beklenecek ve gerektiği zaman bazı Ketlerin kollarını çekip işletebilecek şekilde Amerikalı uzay bilginlerince terbiye edilmişlerdi. Bu İki makak, bazı ışıklı ya da sesli İşaretleri görüp ya da işitince kendiliklerinden harekete geçip öğretilenleri yapabiliyorlardı. Baker adlı makakın hayatta kalmasına karşılık, Able yere inişinden ki gün sonra ölerek feza yarışsın ilk kurbanı oldu.
Goril
Goril Afrika maymunlarının en büyüğü, en irisi, en korkuncudur. Bazılarının boyu 2 metreye, ağırlıkları da 250 kiloya yaklaşır. Besinini bitkilerden alan bu dev yaratık, yırtıcı ve kan dökücü insanların yaklaştığını görünce kaçarak oradan uzaklaşır.
Oev gibi cüssesinden ötürü goril, kuvvetin ve cesaretin timsali olarak gösterilir. Meseli sinemada “King-Korvg” adlı bir gorilin kahramanı olduğu bir film serisi yapılmıştı. Ustalıkla başarılan çeşitli film filelerinin yardımıyla İnsanlar, araçlar, evler, bu korkunç gorilin yanında birer çocuk oyuncağı gibi kalıyordu. Aslında goril, şempanze ve makak gibi küçük maymunlardan daha az akıllıdır ve daha zor terbiye edilir. Bu arada bazı önemli kişileri korumakla görevli güçlü-kuvvetli ve silâhlı muhafızlara da “goril” denir.
Yumurta, Göçler, Makak ve Goril Analizleri
Yumurta
Tohumun yeni bir bitkiye hayat vermesi gibi tavuk yumurtası da yeni bir tavuğa, yâni civcive nayat verir. Civciv önceleri yumurtanın içindeki beslenir, yeteri kadar kuvvetlenince de kabuğunu kırar, dışarı çıkar.
Yumurta yalnız kuşlarda değil, balıklarda, kabuklularda, kurbağalarda ve yılanlarda yeni yeni kuşların, balıkların, ıstakozların, kurbağaların ve yılanların hayat bulmasını sağlar. Oğulcuğun gelişmesi İçin gerekil her çeşit besin maddesini İhtiva eden yumurtanın küçücük hacmine rağmen çok büyük bir besin değeri vardır Yumurta taze olarak yendiği gibi özel usullerle bozulmadan saklanabilecek hâle getirildikten sonra da yenir. Çok makbul bir çerez olan havyar, aslında Mersin balıklarının yumurtalarından elde edilir.
Göçler
Bazı kuşlar bütün bir yıl boyunca aynı yerde yaşamazlar. İklim değiştiği, ya da besin maddeleri yetersizleşmeye başladığı zaman bulundukları yerden ayrılırlar. Ama mevsim düzelince uzun bir yolculuktan sonra yine oraya dönerler.
Göçler, çeşitli hayvan topluluklarının kendileri ve gelecekteki yavruları için yeterli besin maddesi aramak amacıyla yaptıkları mevsimlik yer değiştirmeleridir. Kuşların, balıkların ve böceklerin arasında göçmen olanları pek çoktur. Bunların arasında en uzun göç rekoru. 20.000 kilometreden fazla bir mesafe kat ederek Arktika’dan Antarktika’ya uçan bir çeşit deniz kırlangıcındadır. Nehirlerin kaynaklarına yakın yerlerde doğan som balıkları da beslenmek için kilometrelerce yol kat ederek denize çıkarlar, sonra yeniden çiftleşmek ve çoğalmak için geriye dönerler.
Makak
Bu küçük Asya maymunu öylesine canlı, öylesine akıllıdır ki Amerikalı bilginler 1959’da Jüpiter füzesinde astronotluk yapıp yeryüzünden 450 kilometre uzakta uçabilmesi için makakları seçmişlerdir.
Makaklar, bütün öteki maymunların arasında hâl ve hareket bakımından İnsanlara en yakın olanıdır. Rhesua maymunu cinsinden İki makak olan Able İle Baker uçuş boyunca kendi kendilerine beklenecek ve gerektiği zaman bazı Ketlerin kollarını çekip işletebilecek şekilde Amerikalı uzay bilginlerince terbiye edilmişlerdi. Bu İki makak, bazı ışıklı ya da sesli İşaretleri görüp ya da işitince kendiliklerinden harekete geçip öğretilenleri yapabiliyorlardı. Baker adlı makakın hayatta kalmasına karşılık, Able yere inişinden ki gün sonra ölerek feza yarışsın ilk kurbanı oldu.
Goril
Goril Afrika maymunlarının en büyüğü, en irisi, en korkuncudur. Bazılarının boyu 2 metreye, ağırlıkları da 250 kiloya yaklaşır. Besinini bitkilerden alan bu dev yaratık, yırtıcı ve kan dökücü insanların yaklaştığını görünce kaçarak oradan uzaklaşır.
Oev gibi cüssesinden ötürü goril, kuvvetin ve cesaretin timsali olarak gösterilir. Meseli sinemada “King-Korvg” adlı bir gorilin kahramanı olduğu bir film serisi yapılmıştı. Ustalıkla başarılan çeşitli film filelerinin yardımıyla İnsanlar, araçlar, evler, bu korkunç gorilin yanında birer çocuk oyuncağı gibi kalıyordu. Aslında goril, şempanze ve makak gibi küçük maymunlardan daha az akıllıdır ve daha zor terbiye edilir. Bu arada bazı önemli kişileri korumakla görevli güçlü-kuvvetli ve silâhlı muhafızlara da “goril” denir.
Makak, makaklar, goril, makak nedir, göçler, yumurta nedir
0 notes
Photo

Osmanlı İmparatorluğunda Adı Geçmiş Ünlüler
Köprülü Mehmet Paşa
Türk devlet adamı, sadrazamı, 1575’te Vezirköprü’de doğdu, 1661’de Edirne’de öldü.
Osmanlı İmparatorluğunu tarihe Kadınlar Saltanatı diye geçen sıkıntılı günlerinde kurtaran büyük bir devlet adamıdır.
Köprülü Mehmet Paşa 70 yaşında Padişah Dördüncü Mehmet’ten sadrâzamlık mührünü aldığı zaman ülke, iç ve dış karışıklıklar içindeydi. Köprülü, İşlerine karışılmaması, hakkındaki dedikodulara önem verilmemesi şeklindeki şartlarının kabul edilmesiyle bu görevi aldı, işe çok sert başladı, önce, Çanakkale önlerine kadar gelmiş olan Venedik donanmasını yenip Lİmni ve Bozcaada’yı geri aldı. Erdel’e (Romanya) başarılı bir sefer yaptı. Saray çevresinin İhtiraslı devlet adamlarını etkisiz bir hâle getirdi. Şiddetle davranarak kısa zamanda ülkede düzeni sağladı. Anadolu isyanlarını ancak bu şekilde bastırdı. Zeki, tecrübeli ve kurnaz bir %devlet adamıydı. Orduyu, mâliyeyi düzenli bir şekle soktu. Köprülü Mehmet Paşa, fazla kan dökmüş, arada bazı haksızlıklar yapmış olmakla beraber o devirde, devletin İtibarını tekrar sağlamıştır.
Turhan Sultan
Hatice Turhan Sultan, Sultan İbrahim’in karısı ve IV. Mehmet’in annesi. 1627’de doğdu, 1682’de İstanbul’da öldü.
Osmanlı sarayında hüküm süren sultanlardan biridir. Köprülü Mehmet Paşayı sadrazamlığa getirerek devlete yararlı oldu. Bu güzel rus kızı, on iki yaşındayken Kırım tatarlarının eline düştü ve İstanbul’a getirilip Deli İbrahim’in anası Kösem Sultan’a cariye olarak hediye edildi. Bir süre sonra da Kösem Sultan tarafından’ padişaha odalık olarak verilip Hatice Turhan adını aldı. On beş yaşını doldurmadan, Şehzade Mehmet’i doğurdu. Kocasının padişahlığı süresince ve oğlunun ilk saltanat yıllarında, Kösem Sultan «Büyük Valde» sıfatıyla işlere hâkim olduğundan, Turhan Sultan gölgede kaldı. Fakat kayınvaldesi onu kendine rakip görerek torunu IV. Mehmet’i öldürtüp yerine öbür torunu Süleyman’ı tahta geçirmeyi tasarladı. Bunu öğrenen Turhan, ağaları ayaklandırarak Kösem’i öldürttü (165G). Duruma hâkim olunca Köprülü Mehmet Paşayı sadrâzamlığa getirerek imparatorluğun çöküşünü biraz olsun geciktirdi.
Güneş Kral
Louis XIV. Büyük Louis ve Güneş-Kral da denir. Fransa kralı, 1638’de Saint Germain en Laye’de (Fransa) doğdu, 1715’te Versailles’da (Fransa) öldü.
Uzun saltanatı Louis XIV Yüzyılı ismini aldı. Louis XIV en uzun süre hükümdarlık yapan Fransa kralıdır: Yetmiş üç yıl! Bu mutlak hükümdarın devrinde Fransa, tarihinin en şerefli ve parlak çağını yaşadı ve bu devre «Büyük Yüzyıl« denildi. Louis XIV, en büyük sanatkârların ve teknisyenlerin yardımıyla yapılan hârlkulâde Versailles sarayında bir soylular grubunu çevresine topladı ve onları hemen hemen uşakları hâline getirdi. Yüz binden fazla dalkavuk, kralın gözüne girmek için Versailles sarayında yaşıyor veya oraya sık sık gidip geliyordu. Kralın huzuruna çıkabilmek İçin en pahalı kıyafetler giyinmek gerekiyordu. Giyinip süslenmek uğrunda birçok soylu, servetini tüketti. Böyle bir yaşayış içinde sarayın ve kralın tutsağı olarak ne bir komplo hazırlamaya, ne de ayaklanmaya zaman ve imkân vardı.
x
0 notes
Text
İki Milli Kahraman ve Celebi Sultan Mehmed
Celebi Sultan Mehmed
Mehmet veya Çelebi Sultan Mehmet, Beşinci Osmanlı padişahıdır. 1389’da Bursa’da doğdu, 1421’de aynı yerde öldü.
Timur’un parçaladığı Osmanlı devletini yeni baştan kurdu ve ona eski gücünü kazandırdı. Yıldırım Bayezit 1402’dekl Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşünce Osmanlı devletinde Fetret devri diye anılan karanlık bir dönem başladı. Anadolu’daki eski beylikler yeniden canlandı, Yıldırım Bayezit’in oğulları taht kavgasına düştüler. Bunlardan Mehmet Çelebi, 11 yıl süren bir mücadeleden başarıyla çıkarak, bütün iç çatışmaları sona erdirdikten sonra Osmanlı devletini birleştirdi ve tek bir yönetim altında topladı. Çelebi Sultan Mehmet 8 yıl padişahlık etti, bu süre İçinde Eflâk ve Buğdan’a sefer açtı, İmparatorluğun sınırlarını genişletti. Bu arada, Batı Anadolu’da yeni bir mezhep kuran Şeyh Bedreddin isyanıyla Düzmece Mustafa ayaklanmasını bastırdı. Yirmi dört savaşa girdiği, kırk yara aldığı söylenir. Genç öldü. Bursa’daki Yeşil Türbe’de gömülüdür
Guillaume Tell
İsviçre’nin millî kahramanı, XIV. Yüzyılda yaşadı. İsviçre halkının verdiği bağımsızlık savaşının önderi ve sembolü olmuştur.
İsviçre halkı, AvusturyalIların egemenliğine karşı ayaklanmıştı ve bu direniş, oku hedefinden şaşmaz bir silâhşor olan, halk kahramanı Guillaume Teli ’in kişiliğinde can tanıyordu. Efsaneye göre Avusturya adına İsviçre’de genel vali bulunan Gessler, köylüleri, bir sırığın ucuna takılmış şapkasına selâm vermeye mecbur ediyordu. Bu şekilde küçük düşmeyi kabul etmeyen Guillaume Teli, vali tarafından korkunç bir denemeye tâbi tutulmaya mahkûm edildi. Silâhşör, oğlunun başına konulacak bir elmayı okuyla vuracaktı. Bunu başardığı takdirde oğlu da, kendi de kurtulacaktı. Guillamue Teli yayını gerdi, nişan aldı ve okunu fırlattı. Elma yere, düştü. Çocuğa bir şey olmamıştı. Fakat her ihtimali düşünen Guillamue Teli, ikinci bir ok hazırlamıştı. Eğer birincisi oğlunu öldürseydi, ikinci ok da AvusturyaTı genel valiyi yere serecekti…
Jeanne d’Arc
Fransız millî kahramanı, 1412’de Domrémy’de (Fransa) doğdu, 1431’de Rouen’da (Fransa) yakılarak öldürüldü.
İngilizlerin Fransa’dan atılmasına yardım etti. Kendi hâlinde bir Fransız köylü ailesinin kızı olan Jeanne d’Arc, sakin sâkin koyunlarına bakıyordu. Onun savaşa karışacağı kimsenin aklından geçmezdi. Dinine çok bağlı olan bu genç kız, Tanrı’dan geldiğine inandığı sesler duymaya başladı. Bu sesler ona, İngilizlerin kuşattığı OrléansT kurtarmak üzere harekete geçmesini emrediyordu. Erkek kılığına giren Jeanne d’Arc, Chinon’a giderek kral VII. Charles’dan, orduya komuta etmek iznini aldı. Orléans’i kurtardı, kralı taç giydirmek için Reims’e götürdü. Jeanne d Arc, 1430 da Paris’i kurtarmak için savaşırken, Bourgogne dükü tarafından para karşılığı İngilizlere teslim edildi. Mahkeme önüne çıkarılan genç kız, yargılandığı sürece eşsiz bir cesaret örneği gösterdi. Ölüme mahkûm edilen Jeanne d’Arc, Rouen da Marché meydanında, bir odun yığınının üstünde diri diri yakıldı.
0 notes
Photo

Tarihin Önemine Katkı Sağlayan Üç İnsanın Hayatı
Kanunî Sultan Süleyman
Kanunî Sultan Süleyman veya I. Süleyman, Onuncu Osmanlı Padişahıdır. 1494’te Trabzon’da doğdu, 1566’da Zigetvar’da (Macaristan) öldü. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü döneminde 46 yıl saltanat sürdü. Yaptığı kanunlar dolayısıyla «Kanunî» unvanını aldı.
Avrupalıların «Muhteşem» unvanını verdikleri I. Süleyman 1520’de, 25 yaşında tahta çıktı. 46 yıllık saltanatını hemen hep savaşlarla geçirdi, karada ve denizde zaferlerle süsledi. 1521’de Belgrad’ı. 1522’de Rodos’u aldı. 1526’da Mohaç Meydan Savaşı’nı kazanıp Macaristan’ı fethetti. Anadolu’daki bazı isyanları bastırdı ve 1529’da Viyana’yı kuşattı. Toplar getirilmediği ve mevsim geçtiği için şehri alamadı. Kutsal Roma-Germen imparatoru Şarlken’e karşı. Fransa kralı j, Fransızcayı korudu ve Akdeniz’e bu amaçla donanma göndererek, burasını bir Türk gölü hâline getirdi, İranlılardan Tebriz ve Bağdat’ı aldı. Kuzey Afrika’yı, Mora ve Venedik’i fethetti. Son olarak Zlgetvar kalesini alırken öldü. Kanunî Sultan Süleyman, Osmanlı tarihinde Fatih’ten sonra en büyük devlet ve siyaset adamı, Yavuz’dan sonra da en büyük asker sayılır.
Henry VIII
İngiltere ve İrlanda kralı, 1491’de Green wich’te (Büyük Britanya) doğdu, 1547’de Westminster’de (Büyük Britanya) Öldü.
Birbiri ardından tam altı kadınla evlendi. Henry VIII, çok güzel kızıl sakalı olduğu hâlde zaman zaman Mavi-Sakal’a benzetilmiştir. Ülkesinde koyu bir diktatörlük uygulayan bu İngiltere kralı, önce Catherine d’Aragon ile evlendi. Yirmi iki yıl süren bir evlilikten sonra da genç bir kadınla evlenmeye kalktı. Fakat papadan boşanma iznini elde edemeyince kiliseyle ilişkisini kesti ve kendisini Protestan Anglikan kilisesinin başkanı ilân etti. Sonra da kendi kendine boşanma yetkisini vererek Anne Boleyn ile evlendi. Fakat üç yıl sonra onun boynunu vurdurdu. Daha sonraki karısı Jeanne Seymour çok yaşamadı. Dördüncü karısı Anne Clâves’den pek çabuk bıkıp onu çirkin bulmaya başlayan Henry VIII, bu sefer Catherine Howard ile evlendi, ama çok geçmeden onun da boynunu vurdurdu. Neyse ki altıncı ve son karısı Catherine Parr, Kraldan çok yaşamak mutluluğuna erdi.
Elisabeth
1533’te Greenwich’te (Büyük Britanya) doğdu, 1603’te Richmond’da (Büyük Britanya) öldü.
Güçlü bir hükümdar, sanatçı ve edebiyatçıların koruyucusu, Henry VIII ile Anne Boleyn’in kızı olan Elisabeth, daha tahta çıkmadan çok önce becerikliliği ve akıllılığı ile dikkati çekmişti. O sırada İngiltere kraliçesi olan üvey ablası Marie Tudor pek sert ve mutaassıp bir katolikti. Yüzlerce protestanı odun yığınlarında diri diri yaktırıyordu. Bu vahşice tutumu yüzünden Marie Tudor’a «Kanlı Marie» lâkabı takılmıştı. Kanlı Marie, üvey kardeşinden de nefret ediyordu, hatta bu yüzden onu Londra’daki bir kuleye kapattı. Elisabeth bir süre sonra serbest bırakılınca ateşli bir katolik gibi görünmeye başladı! Daha sonra Marie Tudor ölünce Elisabeth I. onun yerine kraliçe oldu ve İngiltere’de aynı zamanda hem Katolikliğe hem de Protestanlığa benzeyen ve adına Anglikanlık denen yeni bir mezhep kurdu. Kraliçe Elisabeth l’in bütün davranışlarında aynı bilgelik göze çarpmaktadır.
0 notes
Photo

İcat Çıkaran Rahatsız İnsanlar
André – Jacques Garnerin
Fransız havacısı ve mucidi, 1769’da Paris’te doğdu, 1823’te aynı yerde öldü. Kendi icadı bir paraşütle ilk olarak çeşitli yüksekliklerden atlamayı başardı.
Garnerin, çok genç yaşta havacılığa heves etti, ilk uçuşunu yirmi bir yaşında, kendi yaptığı Montgolfier tipi bir balonla gerçekleştirdi. Yirmi beş yaşında ordu siyasî komiseri oldu, sonra da hapsedildi. Bunun üzerine Magdeburg kalesinin bir kulesinden çok İlkel bir paraşütle atlayıp kaçmaya çalıştı. 22 Ekim 1797’de, balonundan 1 000 m yükseklikte ayrılarak, paraşütle Paris’teki Morceau parkına İndi. Bir balonun zarfına tutturulmuş olan paraşüt, bir de balon sepeti taşımaktaydı. Garnerin istediği yüksekliğe ulaşınca, paraşütü tutan ipi kestü Paraşüt açıldı ve salına salına inişe geçti. Bu gösteriyi aşağıda büyük bir seyirci kitlesi şaşkınlık ve heyecan içinde izliyordu. Mucidin paraşütü çok geçmeden yavaşça yere kondu. Daha sonra Garnerin, Avrupa’da balonla birçok hava yolculuğu yaptı.
Roland Garros
Fransız havacısı ve pilotu, 1888’de Saint-Denis’de (Reunion) doğdu, 1918’de Vouzier’de (Fransa) öldü. İlk defa uçakla Akdeniz’i geçmeyi başardı.
Paris’teki Roland Garros stadının dünya tenisinde önemli bir yeri olduğu İçin çok kimse Roland Garros‘nun bu sporla ilgilendiğini ve bu alanda ün yaptığını sanır. Oysa Garros, havacılığın kahramanlarından biridir. 1911’den itibaren uçuşlara başlayan pilot, 1913 yılının 23 Eylül günü tek başına Akdeniz üzerinde sekiz saate yakın bir süre uçmuştur. Garros‘nun, Salnt Raphaöl’den başlayan yolculuğu Tunus’un Bizerte limanında son bulmuştur. O sıralarda 720 metrelik denizaşırı bir mesafeyi hiç yere inmeden kat etmek büyük cesaret meselesiydi. Bu uçuşuyla üne kavuşan Roland Garros. Birinci Dünya Savaşı sırasında Yüzbaşı Guynemer’in filosundan bir askerî uçağı kullanarak cesaret ve hünerini bir kere daha göstermiştir. Pervane arasından ateş etmek de Garros’nun buluşudur. Havacı 1918’de, bir hava çarpışmasında ölmüştür.
Charles Lindbergh
Amerikan havacısı. 1003‘de Dotroit’te (Amerika Birleşik Devletleri) doğdu. Atlas Okyanusunu hiçbir yere uğramadan, doğu-batı doğrultusunda ilk defa geçmeyi başardı.
1927’de, uçsuz bucaksız Atlas Okyanusu üstünde tek başına uçmak, çok cesaret İsteyen bir serüvendi. Lindbergh‘in Spirit of Saint Louis adlı tek kanatlı uçağı günümüzdeki okyanuslar aşan modern Jet uçaklarının yanında pek küçük kalırdı. Bununla birlikte genç havacı İdare mekanizması çok İlkel olan uçağıyla gecenin karanlığında ve rüzgârlarla boğuşarak, imkânsız gibi görünen bir yolculuğu gerçekleştirmeyi başarmıştır. 1972 yılının 20 Mayıs’ında Türkiye saatiyle 14,50’de New York’tan yola çıkan Lindbergh, 21 Mayıs’ta Türkiye saatiyle 00,20’de 5800 kilometrelik bir mesafeyi aştıktan sonra Parla yakınlarındaki Bourget’ye İndi. Burada büyük ilgi ve heyecanla karşılanan Charles Lindbergh, halktan çok yakınlık gördü ve yıllarca sürecek bir üne kavuştu. Ama bu gökler fatihi de bunu fazlasıyla hakketmişti.
#André - Jacques Garnerin#buluşçular#Charles Lindbergh#fedakar mucitler#Garnerin#icatçılar#mucitler#Roland Garros
0 notes
Photo

Türk Kahramanlarının Hayat Hikâyeleri
Battal Gazi
Türkler arasında Battal (kahraman) Gazi, Seyyit Battal ve Seyyit Battal Gazi adlarıyla tanınmıştır. Arap kaynaklarına göre aşıl adı Abdullah’tır.
Müslümanların VII. yüzyılda Bizans’a yaptığı seferlerde ün salmış Arap komutanı. Battal Gazi, Türk ve Arap destansı hikâyelerinin kahramanıdır. Emevî ordularının 717-740 yıllarındaki Anadolu seferlerine katıldı. 740’da Afyonkarahisar yakınlarındaki Akrolnon’da şehit oldu. Daha sonra Emir Danişment, 1102’de Malatya’yı fethedince Arapların Battal ile ilgili söylentileri, Türkler tarafından kahramanlık destanı haline getirildi. Menkıbelere göre Emev? komutanı Mesleme, Bizans’ı kuşattığı sırada (717-718), Battal Gazi şehre girer, Ayasofya’dan, değerli bir haç alarak çıkar. Başka bir söylentiye göre de rum ülkesinde hastalanıp bir manastırda tedavi edilir ve kendisine yardım eden kızla birlikte kaçar. Osmanlt tarihlerinin bazılarında, bu arada Evliya Çelebi’nln Seyahatnâmesi’nde, Battal Gazi’nin olağanüstü kahramanlıkları anlatılmıştır.
Malkoçoğlu Bali Bey
Malkoçoğulları isimli ünlü akıncı ailesine mensup akıncı bey-Doğum yeri ve tarihi belli değil, 1514’te öldü. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezit devirlerinde Avrupa içlerine yaptığı akımarla günümüze kadar gelen ününü kazandı.
Malkoçoğlu ailesi, diğer akıncı aileler gibi Rumeli’ye akınlar yaparak ün kazanmıştı. Genellikle kışladıkları yer Sifistre sancağı, hareket merkezleri ise Akkerman’dı. Ailenin atası Malkoç Mustafa Bey’dir. Yıldırım Bayezit tarafından Sivas valisi tâyin edildi. 1402’de Timur, Sivas’ı kuşattığı zaman Mustafa Bey, şehri on sekiz gün savundu. Ancak daha sonra Timur’la askerlerinin ve kendisinin hayatına dokunulma ması şartıyla anlaştı. Şehri teslim etti. Fakat Timur, sözünde durmadı ve Malkoç beyin askerlerini hendeklere doldurdu. Aileye asıl ününü veren Malkoçoğlu Bali Bey, Fatih’in birçok seferine katıldı. Boğdan voyvodasının üstüne yaptığı akınlar, bu voyvodanın Lehistan’a kaçmasına yolaçtı. 1498 Nisanında Lehistan’a düzenlediği akında Baltık denizinin 220 kilometre yakınına kadar gitti, esir ve ganimetlerle geri döndü.
Köroğlu
Köroğlu’nun hikâyesindeki macera ile Naima tarihinin V. cildinde, 1650 yılı içindeki olay karşılaştırılırsa, Köroğlu’nun sadece bir masal kahramanı olmayıp XVII. Yüzyıl ortalarına doğru zulme karşı durmak iddiasında ünlü bir yiğit olduğu anlaşılır. Olay şöyledir: Bolu civarında bir derebeyi, seyisine kızarak gözlerini oydurmuş. O da, on beş yaşındaki oğlundan büyüdüğü zaman bu haksızlığın öcünü almasını istemiş. Tarihçi Naima’ya göre, IV. Mehmet’in ilk saltanat yıllarında, Bolu’da Köroğlu adında ünlü bir haydut varmış. O sırada, devlete isyan etmiş olan Kastamonu Valisine katılmış. Fakat bir gece, Köroğlu’nu kurşunla yaralayıp yakalamışlar. Hikâyeye göre Köroğlu kılıç kullanırmış. Delikli demir çıktı, yiğitlik kalktı, sözünü bunun üzerine söylemiş,
0 notes
Photo

Hannibal, Scripio ve Pyrrhos İle Tarihe Bakış
General Hannibal
Hannibal veya Annibal Kartacalı general ve fatih, M.Ö, 247’de doğdu. M. Ö. 183’te Küçük Asya’da (Türkiye) öldü.
Tarihin en büyük generallerinden biridir. Ordusunu fillerle karlı Alplerden aşırdı. İsa’nın doğumundan İki yüzyıl önen, İki rakip şehir İtalya’da Roma Kuzey Afrika’da da Kertece, kıyasıya savaşıyorlardı. Hannibal, Roma’nın denizcilikte ne kadar güçlü olduğunu biliyordu; bu yüzden şehre karadan saldırmaya karar verdi. Ve büyük bir orduyla Kuzey Afrika’dan hareket etti, Cebelitarık Boğazı’ndan (Septe) geçerek İspanya’ya vardı, Prieneleri aştı. Galya’dan geçerek Alplar özerinden Roma kapılarına dayandı. Kartaca’lılar, yabancı bir ülkede savaşmalarına ve sayıca az olmalarına rağmen başarı üstüne başarı kazandılar. Cesur Roma’lı askerler, M. Ö. 216’da Cennes’da olduğu gibi usta ve kurnaz komutan Hannibal’ın tuzağına düşüyorlardı. Üstelik Hannibalin fillerini görmek en gözü pek lejyon askerlerini bile ürkütüyordu. Roma neredeyse bu yaman Kartaca’lı generale yenilecekti. Ama Sclpfo pusudaydı…
Afrikalı Scipio
Publius Comelius Scipio, Romalı general ve konsül, M. Ö. 235’e doğdu, M. ö. 183’te Litemum’da (İtalya) öldü. Hannibal’in zorlu düşmanıydı.
ö. 202’de Zama zaferini kazandı. Milâttan iki yüzyıl önce Roma ve Kartaca şehirlerinin kıyasıya mücadelesi, Karta-cali Hannlbal ile Romalı Scipio arasındaki rekabet yüzünden tarihte büyük yankılar yaptı. Babasıyla beraber Hannibal e karşı savaşan Scipio. İspanya’da prokonsül ilân edildikten sonra düşmanları buradan kovdu. Kuzey Afrika topraklan üzerinde Hanniballn ordusuna saldırdı ve onu yenerek M. ö. 202’de Zama zaferini kazandı. Yenik düşen Kartaca şehri teslim olmak zorunda kaldı. Tekrar Roma’ya dönen Scipio ise bundan böyle Afrikalı Scipio olarak anıldı. Elde ettiği zaferler ona birçok dostun yanışını bir o kadar da düşman kazandırmıştı. Hannibal ve Scipio bir rastlantı sonucu aynı yıl içinde öldüler. Her iki generalin ölümünden az zaman sonra da Kartaca şehri yeni bir savaş sonunda tamamen yakılıp yıkılarak ebediyen ortadan kaldırıldı.
Epir Kralı Pyrrhos
Pyrrhos II veya Lâtince Pyrrhus. Epir kralı, M. Ö. 318’e doğru doğdu, 272’de Argos’ta (Yunanistan) öldü. Romalılarla yaptığı savaşlarda büyük kayıplara uğramasına rağmen parlak zaferler kazandı.
Epir kralı olan Pyrrhos bir imparatorluk fethetmeyi tasarlardı. Çevresindekiler ondan Kartal diye bahsederlerdi. Roma şehrinin, kendilerine saldırmasından korkan İtalya’daki Yunan sitelerinin Epir kralını yardıma çağırmaları üzerine Pyrrhos 20 000 ücretli askeri ve 20 filiyle hareket ederek Güney İtalya’dan karaya çıktı ve Roma üzerine yürüdü. Romalılarla çarpışan Pyrrhos büyük kayıplar pahasına da olsa parlak bir zafer kazandı. Bu yenilgi karşısında Romalılar, barış isteyecekleri yerde Yunanlılar üzerine yeni bir ordu gönderdiler. Büyük bir zaferle sonuçlanan bu ikinci savaştan sonra İtalya’yı terkeden Epir kralının buradan ayrılmadan önce “Bunun gibi bir zafer daha kazanırsak mahvoluruz” dediği söylenir. Yunanistan ve Makedonya’da birçok savaş kazanan Pyrrhos, Argos’a girerken yaşlı bir kadının attığı taşla öldü.
#Afrikalı Scipio#Annibal#Argos#epir kralı#Hannibal#Kartacalı general#Lâtince Pyrrhus#Publius Comelius Scipio#Pyrrhos#Scipio
0 notes
Photo

Daha Önce Duymadığınız İlginç Bilgiler Hazinesi
İdil Biret
İdil Biret Türk piyanisti, 1941’de Ankara’da doğdu. Yurt içinde ve yurt dışında verdiği konserlerle dünya çapında ün yaptı. Küçük yaşta müziğe olan büyük kabiliyetiyle dikkati çeken hârika çocuk idil Biret, kendi adına çıkarılan özel bir kanunla henüz yedi yaşındayken devlet hesabına Fransa’ya gönderildi. Paris’te Nadia Boulanger’nin öğrencisi olan bu hârika çocuk, Paris Konservatuvarında öğrenim görerek 1957 yılında piyano bölümünü bitirdi. Bir ara Nadia Boulanger İle beste üzerine de çalışan idil 81ret birkaç eser yazmışsa da bu alandaki çalışmalarını pek sürdürmemiştir. O daha çok bir icracı olarak tekniğini günden güne geliştirmiş ve zengin repertuvarı, üstün yorum gücü ve derin müzik anlayışıyla dikkati çekmiştir. Yurt içindeki konserlerinden başka, Paris, Londra, İsviçre, Brüksel, Kanada ve Rusya’da verdiği başarılı konserlerle büyük ün yapan idil Biret, dış ülkelerde Türkiye’nin yüzünü ağartan seçkin bir sanat elçisidir.
Pekin İnsanı
1929’da Çin’de bulunan insan fosilidir. M.Ö. 600.000 ile 150.000 yıllan arasında yaşadığı sanılmaktadır. Taştan âletler yapar ve ateşi kullanırdı.
İnsanoğlunun bilinen en eski atalarından biri. 6 Aralık 1929’da Pekin de, o zamana kadar görülmemiş şenlikler yapılıyordu. Dünyanın bütün ülkelerinden Pekin’e gelmiş olan bilginler, olağanüstü bir buluntunun şerefine bayram ediyorlardı. Bu buluntu, kaş kemerleri belirgin, alın ve çene kemikleri çıkık, kül renginde bir kafatasıydı. Araştırıcılar 500.000 yıl önce mağaralarda yaşamış, taştan âletler yaptığı ve ateşi kullandığı bilinen bu insan fosilini Çinlilerin Hu-Ku-Tien, yâni, «Ejderhanın kemiği» diye adlandırdıkları bir mağarada bulmuşlardı. Çinlilerin mağaraya böyle bir ad vermelerinin nedeni, yıllardan beri burada bol miktarda kemik bulmalarıydı. Çinliler, buldukları bu kuru kemikleri ilâç yapımında kullanılmak üzere eczacılara satarlardı. Böylece belki de birçok değerli fosil yok olup gitmişti.
Neandertal İnsanı
1856’da Almanya’da bulunan insan fosili, M.Ö. 150.000 ile 60.000 yıllan arasında yaşadığı sanılmaktadır. Mağaralarda yaşar ve avcılık yapardı. İnsanoğlunun çok eski bir atasıdır. Bu fosil. 1856 yılında, Almanya’da Düsseldorf yakınlarında yer alan Neandertal kasabasındaki bir mağarada bulunmuştur. Bu yüzden bu fosile, lâtincede, Neandertal insanı anlamına gelen Homo neandertalensis adı verilmiştir. Eski Taş çağında, Avrupa’da bugünkü Büyük Britanya, Almanya, Belçika, Fransa ve Ispanya topraklarında, Asya’da ise Kırım ve Özbekistan dolaylarında, mağaralarda yaşamış olan Neandertal insanının manevî bir dünyası da vardı: Bu ilkel insan, ölülerini gömer ve mezarlarına sungular bırakırdı; bu onun bir dinî inanca sahip olduğunu göstermektedir. Vücudu iriyarı ama zayıf yapılı, kafatası uzun, çenesi ve alnı çıkık, kaş yayları çok geniş olan Neandertal insanı, âlet yapmasını bilir ve hayatını mamut, ayı, misk öküzü gibi hayvanları avlamakla sürdürürdü.
0 notes
Photo

Bell Kimdir? Cros Aslında Komik mi? Sodayı Kim Buldu?
Bell
Alexander Graham Bell Sonradan Amerikan yurttaşı olan İngiliz mucidi, 1847’de Edinburgh’da doğdu, 1922’de Kanada’da Baddeck yakınında öldü.
Telefonla ilk ses naklini gerçekleştirdi. Bell, sağırlara işaretlerle konuşmayı öğretiyordu. Öğrencilerinden biriyle evlendiktan sonra karısına sesleri duymasına imkân verebilecek bir usul bulmak için teşebbüse geçti. Fransız Bourseul ve Alman Reiss’ın bu konuyla ilgili incelemelerini de dikkate alarak yardımcısı Watson ile beraber geceli gündüzlü çalışıp yaptığı birçok araştırmadan sonra elektrik telleriyle birbirine bağlanmış iki ahize yaptı. 10 Mart 1876 tarihinde Boston’da, Bell, evinin tavanarasından. zemin kattaki ikinci ahizeyi dinleyen yardımcısıyla konuşmayı başardı. Ona sadece: «Bay Watson, buraya gelin lütfen, sizin yardımınıza ihtiyacım var.» dedi. Watson, hemen yukarı, öğretmeninin yanına çıktı. Böylece onun dediklerini, mükemmel bir şekilde duymuş olduğunu ispat etti. İlk telefon konuşması da gerçekleşmiş oldu.
Charles Cros
Fransız şairi ve mucidi, 1842’de Fabrezan’da (Fransa) doğdu, 1888’de Paris’te öldü. «Paleofon» denilen ve gramofonun esasını teşkil eden âleti buldu. Komik monolog türündeki eseriyle ün kazandı.
Fantezist bir yazar ve nükteci bir şair olan Charles Cros, aynı zamanda başarılı bir mucitti. Bir yandan kahvelerde ve edebiyat çevrelerinde ün yaparken 1869 yılında da renkli fotoğraf çekme usulünü buldu. Garip bir tesadüf sonucu bu buluşu, aynı zamanda Louis Ducos du Hauron da gerçekleştirmişti. Fakat iki mucit birbirini tanımıyordu Sonra 1877 yılında Charles Cros, Fransız Fen Bilimleri Akademisi’ne sunduğu bir raporda, «paleofon» ismini verdiği ve fonoğraf ilkelerine göre çalışan, kendi buluşu bıi aygıtı açıkladı 3u buluş, Edison’un fonoğrafı icat etmesinden aylarca önce gerçekleşmişti. Bu bilim adamının hâtırasına duyulan saygının ifâdesi olmak üzere her yıl seçtiği en iyi plâklara armağan veren bir fransız derneği, adını, «Charles Cros Akademisi» şeklinde değiştirdi.
Nicolas Leblanc
Fransız cerrahı ve kimyacısı, 1742’de Ivoy-le-Prö’de (Fransa) doğdu, 1806’da Saint-Denis’de (Fransa) öldü.
Suni soda elde etmek için bir usul buldu. Suni soda ve sodyum karbonat, cam ve sabunun yapılmasında kullanılan kimyasal bir üründür. Daha birçok sanayi dalında bu maddeden yararlanılır. Fransız İhtilâline kadar soda, bitkilerin küllerinden ve özellikle Fransa’da çok az bulunan bazı yoaun-ların küllerinden çıkarılıyordu. Ayrıca, Mısır’dan, hattâ Venezüella’dan getiriliyordu. 1788 yılında, Fen Bilimle’! Akademisi, soda yapmayı başaracak kimseye bir armağan vermeyi vaad etti. Nicolas Leblanc aadece deniz tuzundan yararlanarak sodayı basit bir sakilde çabucak elde etti. Ne var kİ Leblanc’ın uyguladığı usulle kötü kokular çıkaran kalıntılar da meydana geliyordu. Akademi, bu nedenle armağanı vermeyi reddetti. Bununla beraber bilginin ölümünden elli yıl sonra bulduğu usul sayesinde, o zamana kadar 300.000 ton kadar soda elde etmek mümkün olmuştu.
0 notes
Text
Hayat Hikayelerine Farklı Bir Bakış; Topraksız Jan, Aksak Timur ve Yıldırım Beyazid
Topraksız Jan
John I. Topraksız Jan diye tanınır, İngiltere kralıdır. 1167’de Oxford’da (Büyük Britanya) doğdu, 1216’da Newark’da (Büyük Britanya) öldü.
Uyruklarına bir anayasa bahşeden ilk hükümdar, Aslan Vürekli Richard’ın kardeşi olan Jan, üstüste hayal kırıklığına uğradı. Birkaç yılda, Bretagne, Anjou, Tourain ve Normandiya üzerindeki hâkimiyetini, Fransa kralı Philippe-Auguste’e karşı kaybetti. Uyrukları da ona «topraksız kral» adını taktılar. Güç birliği İle hareket eden asiller, bu kralı, 1215’te kralın yetkilerini sınırlayan ve kanunsuz olarak hiçbir Ingiliz yurttaşının tutuklanamayacağını, malının elinden alınamayacağını, keyfî vergi toplanamayacağını belirten, tarihe Magna Charta (Yüce Ferman) adıyla geçmiş, 63 maddelik belgeyi imzalamaya mecbur ettiler, ingilizler, dünyada ilk olarak gerçekleşen bu insan Hakları Beyannamesinden gurur duyarlar. Bir süre sonra, Magna Charta’yı İmzaladığına pişman olan Topraksız Jan, derebeylerine karşı savaştı ve bir gün elma şarabını fazla kaçırdığı için hazımsızlıktan öldü.
Timur
Timur lenk veya Aksak Timur da denir. Türk-Moğol imparatoru, 1336’da Semerkant’ta doğdu, 1405’te Otrar’da öldü.
Zeki ve bilgili cihangir, merhametsiz ve kan dökücü olmakla birlikte dine, bilime ve sanata saygı göstermiştir.
Timur, Cengiz Han’ın oyundandır. Hükümdar oluncaya kadar çok, hatta bazen tek haçına savaştı, Bir gece baskınında yaralanınca bacağı topal kaldı. 1369’da Semerkant’ta hükümdar İlin edildi. İlk fırsatta genişleme politikasını uygulamaya geçti. Altınordu devletini yıktı. Iran ve Irak’ı topraklarına kattı, sonra Anadolu’ya girdi. 20 Temmuz 1402’de Ankara’nın Çubuk ovasında Yıldırım Bayezid’i mağlup ve esir etti. Böylece Türklüğe büyük bir darbe indirmiş oldu. Osmanlı topraklarını eski beyleri arasında paylaştırıp Semerkant’a döndü. Üç yıl sonra 200 000 kişilik bir orduyla Çin’i fethetmeye hazırlanırken öldü. 36 yıl süren saltanatı sırasında kurduğu, sınırları Çin’den Akdeniz’e, Rusya’dan Hint Okyanusu’na kadar varan İmparatorluğu, sadece kişiliğinin gücüne dayandığından, ölümünden sonra parçalandı.
Yıldırım Bayezid
Bayezid veya Yıldırım Bayezid. Dördüncü Osmanlı padişahı, 1360’ta doğdu, 1403’te Akşehir’de öldü.
Savaşta çabukluğu dolayısıyla «Yıldırım» lâkabını kazanan bu hükümdar, Türklerin Balkanlardaki hâkimiyetini sağladı. Bayezid, babası Murat Hüdavendigar’ın Kosova savaş meydanında şehit olması üzerine tahta çıktı. İlk Iş olarak padişahlık İddiasında bulunmasın diye kardeşi Yakup Çelebi’yi öldürttü. Sonra Rumeli’ni güvenlik altına aldı. Sırp kralı Lazar’ın kızı Despina İle evlenerek Sırplarla dostluğunu güçlendirdi. Balkanlarda birçok şehir aldı. Bizans’ı fethetmek üzere Anadoluhisarı’nı yaptırd��. Bundan kuşkulanan Hristiyanlar, papanın önderliğinde büyük bir haçlı seferi düzenlediler. 25 Eylül 1396 günü, Niğbolu’-da, Yıldırım, haçlıları bozguna uğratarak Bosna ve Yunanistan’ın büyük bir kısmını ele geçirdi. Bizans’ı tekrar kuşattığı sırada Anadolu’ya giren Timur’la savaşmak zorunda kaldı. 1402’de Ankara savaşında Timur’a yenildi ve esir düştü. Bunu onuruna yediremeyip yüzüğünde sakladığı zehirle İntihar etti.
0 notes
Text
Ses, Fırlatan İskemle, Yapay Uydu Nedir, Ne İşe Yararlar
Ses
Ses havada saniyede 340 metrelik bir hızla yayılır. Bunun sonucu olarak da saatte 1.200 kilometrelik bir yol kat eder. Mach (mah diye okunur) ses dalgalarının bir saatteki hızına eşit bir hız birimidir. Şu hâlde 2 Mach saatte 2400 kilometrelik bir hıza eşittir. Bu durumda uçak ya da füze, bir yerin üzerine motorunun gürültüsünden çok daha önce varır. Bu hız birimine Mach denmesi, bu konuda çalışmış Avusturyalı fizik ve felsefe bilgini Emst Mach 1838-1916’ın adından dolayıdır.
Fırlatan İskemle
Sesten hızlı giden bir uçağı kullanan pilot, tehlike ânında tek başına, kimsenin yardımı olmadan paraşütle atlayamaz. “Fırlatan İskemle” adı verilen bir âlet, pilotu iskemlesi ve paraşütüyle uçaktan dışarı fırlatmak için icat edilmiştir.
1 Mach’ı, yâni ses duvarını aşmış bir uçaktan, tehlike ânında kurtulmak için pilotun hızla uçaktan dışarı fırlamasıyla mümkündür. Fakat bunun da büyük tehlikeleri vardır. Büyük bir hızla dışarı fırla, yan pilot, hem fırlama ânında, hem de dışarı çıkıp havayla temas ettiği anda büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabilir ve yaralanabilir. Bunun için pilot, kendisini boşluğa fırlatacak iskemlenin düğmesine basmadan önce, iskemlenin koruyucu kalkanlarını indirir.
Donanma fişekleri, içindeki barut ateşlenerek havaya fırlatılır. Barut yanarken meydana gelen bazı gazlar müthiş bir gürültüyle dışarı çıkarken, füzeyi de havaya doğru şiddetle iter.
Füzeler, içinde yanan yakıtın tepkisiyle harekete geçen bir çeşit tepkili motordur. Füzeye hareket gücünü veren şey içindeki yakıtın İleriye doğru yaptığı basınçtır. Füze bunun sonucu olarak, atmosfer içinde hareket ettiği gibi boşlukta da hareket edebilir. Ancak yol boyunca yakıtın yanabilmesi için içinde yeteri kadar oksijen depo edilmiş olması gerekir. Gemiler ve uçaklar tehlike anında işaret vermek için füzelerden yararlandıkları gibi ağır yüklü uçaklar da havalanmalarına yardımcı olabilmesi için füzelerden yararlanmaktadırlar.
Yapma Uydular
Dünyamızın çevresinde dönen Ay, gezegenimizin yegâne tabii uydusudur. Ama insanlar dev füzelerin yardımıyla gökyüzüne bazı bilimsel araçlar göndermişlerdir. Dünyamızın çevresinde dönen bu bilimsel araçlara da “Yapma Uydu” denir.
Bugün dünyamızın çevresinde dinen yapma uyduların sayısı birkaç yüzü bulmuş, tur. Bunların, dünyamızın etrafında izleyecekleri yörünge, onlardan beklenen görevin cinsine göre çok önceden tespit edilmektedir. Yapma füzelerin bazıları televizyon bağlantı istasyonu olarak, bazıları uzaktan haberleşme, bazıları da meteoroloji alanında kullanılmaktadır. Meseli Tiros adlı Amerikan yapma uydusu, 1961 yılından beri bu. (utların fotoğrafını çekip televizyon aracılığıyla yeryüzüne göndermekte, meteoroloji alanında büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Tiros önce düşmeyecek şekilde fırlatılmıştır.
0 notes