Text
Nefret ve mide bulantısı ne kadar kardeş duygular. Bazı mekanlar, bazı kokular, bazı yemekler, bağzı bağzı şiirler, hepsi.
0 notes
Text
Pamuk ipliğinden hayatımın kalan son ilmeğini hoyratça kestin ve savurup attın beni bir bakışla.
1 note
·
View note
Text
"narçiçeğim benim,dalsızım,kanatsız hayal rüzgârım ince içlenmelerle kıvrıla kıvrıla tenimde düğümlenen duygu çıkmazım. öpmesi gibi büyük suların engin kıyıları titreyerek tutkular köpükler içinde incitmeden tek bir kum taneni sürüklemeden çekileyim ömrünün ak örtüsü üzerinden usulcacık,saygılı derin kuyularına büyük yalnızlığın izler bırakarak geride yürek çarpıntılarından iyimser,kederli bir özge zaman arması gibi andıkça sevgiyle yalnızca sevgiyle ışıklanan. yanlış kıyılarda çırpınıyor bu yaşlı deniz bu ağır suyu bu ince kum kaldıramıyor..." / şükrü erbaş
1 note
·
View note
Text
Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek... Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller
/Sezai Karakoç
2 notes
·
View notes
Link
Albümün adı olan 'Düğün ve Cenaze'ye cuk diye oturan, vokalde Işın Karaca, Şebnem Ferah, Özkan Uğur'un olduğu tam "tırlatmaya az kaldı doktorum nerde" şarkısı. Bi yandan ağlarken bi yandan kahkahalarla gülmek isteyen dengesiz ruh hallerine bukadar uyan başka bir şarkı olamazdı Sezen, ah Sezen.
0 notes
Video
tumblr
'Ağladıkça ağladıkça, bozkırlar yeşerecek Görecek göreceksin, ağladıkça ağladıkça Güneşi tutacağız, görecek göreceksin'
0 notes
Text
'ben ağlardım şehirler geçerdi penceremden,
sesinde yağmurlar olan bir yalnızlıkta
saçlarımı okşardı yabancı gölgelerden
içinde hüzünlerle oyalandığım oda..'
1 note
·
View note
Text
"Yâ Nebî, şu hâlime bak! Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın; Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın! Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum; Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum. “Tahammül et!" dediler... Hangi bir zamana kadar? Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var! Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak; Önümde durmadı artık, ne hânümân, ne ocak... Yıkıldı hepsi... Ben aştım diyâr-ı Sûdân'ı, Üç ay "Tihâme!" deyip çiğnedim beyabanı. Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada; Yetişmeseydin eğer, yâ Muhammed, imdada: Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin; Akar sular gibi çağlardı her tarafta sesin! İrâdem olduğu gündür senin irâdene ram, Bir ân için bana yollarda durmak oldu haram. Bütün heyâkil-i hilkatle hasbıhâl ettim; Leyâle derdimi döktüm, cibâli söylettim! Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü... Nücûma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü? Azâb-ı hecrine katlandım elli üç senedir... Sonunda alnıma çarpan bu zâlim örtü nedir? Beş altı sineyi hicran içinde inleterek, Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek? Demir nikaabını kaldır mezâr-ı pâkinden; Bu hasta ruhumu artık ayırma hâkinden! Nedir o meş'ale? Nurun mu? Yâ Resûlallâh!... " / Mehmet Akif Ersoy
0 notes
Video
youtube
'Benim payıma düşen, bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür, benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette, benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.' / Füruğ Ferruhzad
3 notes
·
View notes
Photo
12 angry men / Sidney Lumet
Senaryosu zekice kurgulanmış ve zihni daima dinamik tutup seyirciyi düşündürdüğü için sevilesi film. Belki bir tiyatro oyunu gibi seyirciyi içine alıp, kendilerini jüri üyelerinin yerine koydurtmayı başarabildiği için ya da tek mekan filmi olmasına karşın gerek kamera hareketleri, gerek açıları bakımından gayet başarılı olması sebebiyle bir başyapıt niteliği taşır.
2 notes
·
View notes
Video
youtube
her gece uyumadan bir doz alınması gereken şarkıdır kendisi.
0 notes
Text
Unutulmuş bir yaz için
' anımsa bizim unutulmuş bir yazımız vardı kıyısından çocukların dokunarak geçtiği yaz kirli denizlerin körfezine çekildi biten o yaz mıydı düşün istersen bir taşra melankolisine kaptır kendini -şimdi anımsanması gereken birşeyler vardır bir çığlık kadar sessizlik de anımsanır hoyrat sevinçlerle sularında yüzülen olağan duygularla yüreği örten bir aştan geriye suskunluk kalır- yazdan ne kaldı sana yazdan ne kaldı birkaç dize ölü ozanların gezindiği kimsesiz romanlara sığınan yürek ağrısı denizle aranızda ortak dil gibi usulca çoğalan yaz kederleri -her zaman paylaşılan duygular vardır yeri gelince ölümler de paylaşılır bölüşmek bir ölümü dostluğu ve şiiri benzemez beyaz evlerden mavi sulara aynı pencereden iki yabancı gibi bakmaya- ..' / Haydar Ergülen
0 notes
Quote
"Ben oysa herkes gibi herkesin ortasında burada, bu istasyonda, bu siyah paltolu casusun eşliğinde en okunaklı çehremle bekliyorum.."
/ İsmet Özel
1 note
·
View note
Link
yemyeşil limon ağaçlarıyla dolu bir bahçe. ve o bahçenin iki farklı tarafı.
bir tarafta yeni taşındığı evinin etrafını yüksek duvarlarla çevirip, tüm güvenlik önlemlerini almayı yeterli görmeden limon bahçesine göz diken İsrail savunma bakanı, diğer tarafta ise tek geçim kaynağı babasından yadigar kalan, dostu olan 40 yıllık limon ağaçlarını kestirmemenin micadelesini veren Filistinli Salma..
Esasen apolitik bir duruş sergileyen filmde, Filistin’lilerin kendi topraklarında çektikleri hiç yansıtılmamış olsa da tema biraz irdelenince İsrail’lilerin, Filistin’lilerle beraber yaşamaya sıcak bakıyormuş imajının altında, kendi istekleri doğrultusunda olmayan herşeye diretmekten çekinmeyecekleri sonucu çıkıyor. -amma karışık cümle oldu!-
malesef ki limon ağacı simgesel olarak barışı temsil etse de, o limon ağaçları kesilince Salma’nın da zaten kırık olan dalları onlarla kesilecektir.
0 notes
Video
youtube
ben anlatamıyorum, sen anlat benim yerime lena..
susmak ağır gelse de, kalbin dolup dolup taşsa da hayata karşı bir duruş belirlemek, tüm sözlerini dişlerini çiğnercesine çiğneyip yutmak gerekiyormuş..
ben susayım ama sen hep söyle lena! benim susmama inat susma, anlat ..
1 note
·
View note
Text
"ben bir gemiciyim ki uykulu hatt-ı üstüva denizlerini geniş ananas yaprağı kayıklarımla dolaşmak emelindeyim ve bir yağmur duasından sonra bereket sularına ulaşmak emelindeyim ben bir bezirganım ki dokunmuş bir metre basmam bile yok komşulara üzüm için söz verdim halbuki bahçemde bir tek asmam bile yok ve ben güneşli bir şehrin satıcısıyım ki sayısız hünerlerimi unuttum ve adımı çağıran müşterileri işsiz kaldığım zamanki arkadaşlarımla taşa tuttum"
bezirgân / Salâh Birsel
0 notes