Tumgik
kedimindili · 4 years
Video
youtube
0 notes
kedimindili · 4 years
Video
youtube
0 notes
kedimindili · 4 years
Text
a critic about green mile
Even worse is John Coffey (Michael Clarke Duncan), the big, burly black prisoner. The film makes him sympathetic in several ways. The first is by making his physical dominance weakened by making his personality docile. It’s the Frankenstein effect. Given a big, ugly guy a soft spirit and watch the tears roll in. There’s certainly something to be said about his sympathy, but when coupled with another key trait, the manipulation becomes clear.
0 notes
kedimindili · 4 years
Text
kehkeşan nedir?
Farsça'da "saman" mânasına gelen kâh / keh ile "çekenler" demek olan keşân kelimeleriyle yapılmış, "saman çekenler, saman taşıyanlar" anlamındaki bu isimle güneş sisteminin de içinde bulunduğu, dünyadan çok uzakta ve merkezden dışa doğru sayıca azalan, disk şeklinde, bulutsuz gecelerde açıkça görülebilen yıldızlar kümesi ifade edilmiştir. Beyaz bir yol halinde görülen sayısız yıldızdan ibaret bu küme için Farsça'da kâh-enkân, pâlâheng denildiği gibi Arapça'da mecerre ve hakbâ adları kullanılmıştır. Birçok Doğu ve Batı milletinin efsanelerinde çeşitli şekillerde yer alan kehkeşan, Yunan mitolojisine göre Jüpiter'in karısı Juno'nun Hercules'i emzirirken göğsünden düşerek gökyüzüne dağılan birkaç damla sütten meydana gelmiştir. Bundan dolayı yıldız kümesine İngilizce'de milky way (süt yolu) denmiştir. Yakut efsanelerinde "göğün dikiş yeri" veya "Tanrı'nın dünyayı yarattığı sıralardaki ayak izleri" kabul edilmişken Kuzeybatı Sibirya'da Vogul, Orta Sibirya'da Tunguz kavimleriyle Macarlar'ın efsanelerinde "altı ayaklı geyiği avlamak için ayaklarına kayak takan avcının kayak izleri" şeklinde düşünülmüştür. Türk efsanelerinde kehkeşan daima yön tayiniyle ilgili olarak yer alır. Nitekim Anadolu'da kullanılan "gökdere, gök yolu" tabirleri, Hun Türkleri'nin Avrupa'ya akınlarında kehkeşan istikametinde takip ettikleri "ordu yolu"nun izlerini aksettirmektedir. Değişik coğrafyalarda yönü az çok farklılık gösteren kehkeşan, özellikle yaz aylarında Orta Asya ile Avrupa arasında uzanan bir yol gibi göründüğünden büyük göçler bu yol doğrultusunda yapılmıştır. Türk dilinin Farsça kehkeşan kelimesini henüz tanımadığı zamanda ve yörelerde Kırgızlar'ın "kuş colı (yolu)", Türkmenler'in "kuşlar yolı", Kazan Türkleri'nin "kiyik (yabani) kaz yulı" şeklindeki adlandırmaları astronomi gözlemine dayanan yön tayini anlayışıyla ilgilidir. Osmanlı Türkçesi'nde de kehkeşana İslâmî bir tasavvurla birlikte yine yön bildiren "hacılar / hac yolu" denmiştir.
0 notes
kedimindili · 4 years
Text
kundak kedim seni yerim
https://en.wikipedia.org/wiki/Swaddling
0 notes
kedimindili · 4 years
Text
https://blogs.bl.uk/asian-and-african/2017/03/first-impressions-the-beginnings-of-ottoman-turkish-publishing.html
0 notes
kedimindili · 5 years
Text
Tumblr media
0 notes
kedimindili · 5 years
Text
AFFETMEK ÜZERİNE
İsa ve Günahkâr Kadın36
Ferisiler'den biri İsa'yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi'nin evine gidip sofraya oturdu.  O sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, İsa'nın, Ferisi'nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde güzel kokulu yağ getirdi. İsa'nın arkasında, ayaklarının dibinde durup ağlayarak, gözyaşlarıyla O'nun ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü. İsa'yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, “Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı” dedi. Bunun üzerine İsa Ferisi'ye, “Simun” dedi, “Sana bir söyleyeceğim var.”O da, “Buyur, öğretmenim” dedi.O da, “Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu. Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever? Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı.İsa ona, “Doğru söyledin” dedi. Sonra kadına bakarak Simun'a şunları söyledi: “Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi. Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor. Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü. Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.” Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi. İsa'yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, “Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!” şeklinde konuşmaya başladılar. İsa ise kadına, İsa ise kadına, “İmanın seni kurtardı, esenlikle git” dedi.
1 note · View note