Uzun yıllar Adliye ve çeşitli devlet kurumlarında pedagog olarak görev yaptım ve hala devam eden çalışmalarım bulunmaktadır.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Okul Öncesi Psikolojik Terapi
Her çocuk için birebir aynı olmasa da, sağlıklı çocuklar kendilerinden beklenen fiziksel ve motor gelişmeyi göstererek büyürler. Sadece ayrıca sürekli değişen psikolojilerine de dikkat etmek gerekir. Çünkü 2 yaşında her şeyi ağlayarak elde etmeye çalışan çocuğunuz 3 yaşına vardığında sizi memnun etmek için elinden geleni oluşturmaya çalışıyor olabilir. 5 yaşında devamlı onu sevip sevmediğinizi sorup, 6 yaşlarında birden bire başarısızlıkları artabilir. Gerek okulda gerekse evde uygun halde çocuk eğitimi ve çocuk yetiştirme, çocuğun yaş gelişim özelliklerini dikkate almayı lüzumlu kılar. Farklı yaş gruplarına bakılırsa; değişen davranışları ve gelişime bağlı karşı koyuşları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. Bebeklik döneminin sonlandıği, çocukluk sürecinin başladığı ve 6 yaşına kadar sürecek bu okul öncesi evrenin başlıca gelişimsel görevi çocukların kendi yeterliliklerini sergilemekte ısrar ederek kendi insiyatiflerini elde etme çabalarıdır. Bu yaş dönemi çocuğu, artık ebeveynin beklentileri doğrultusunda davranmak yerine evin patronu olup istediklerini anne babaya kabul ettirmek çabasındadır. Daha önceleri çabalarında, uğraşlarında herhangi bir mesele, huzursuzluk yaratmadan destek görmeyi kabullenmiş olan çocuklar, bu yaşa geldiklerinde her ne yapıyorlarsa kendi başlarına yapmakta ve kendi yeterliliklerini sergilemekte ısrar ederler. Okul öncesi dönem çocuğu, kendine ait işleri başarma mevzusunda yol almıştır; yeterliliklerinin ve becerilerinin gelişimiyle meşguldür. Benmerkezci düşünce hakimdir. Her şeyin kendine yönelik, kendisi için tatmin edici olmasını bekler; önce kendi ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanması önemlidir. Çocuğun düşünceleri daha çok gereksinimlarına, dürtülerine doğrusu haz ilkesine bağlıdır. İstediğine, istediği yerde ve anda sahip olmak ister. Ertelenmesine katlanamaz. Engellenmeye dayanma gücü yetersizdir. Arkadaş ilişkileri ve sosyal beceriler giderek artan bir düzeyde önem kazanmıştır. Dostlarının giydikleri ve onların yaptıkları şeylerle yakından ilgilenmeye adım atar, onlar tarafınca beğenilmeye önem verir, fakat hala dikkat merkezi anne ve babasıdır. Bu evredeki pozitif anne-baba yaklaşımları, çocukların hatalardan korkması yerine, onlardan öğrenmesine ve görevli davranış geliştirmesine yardım eder. 2 yaş Kendi kimliğine ilişkin giderek artan bir farkındalığa ulaşmaları, 2 yaş dolaylarındaki çocukların yetişkinin ricalarına ve komutlarına karşı koymalarını da beraberinde getirir. Disiplini sağlamak 2 yaşlarında oldukca önemli bir sorun haline gelir. Doğru ve yanlış kavramları, davranış kuralları, uygun tavırlar ve değerler, kendinden başka birinin görüş açısını görme kabiliyeti benzer biçimde, çocuğu toplumsallaşmış bir kişilik haline getiren tüm temel nitelikler, öncelikle anne-baba tarafından çocuğa kazandırılır. Bu zorlu, sabır ve çaba gerektiren bir süreçtir ve gösterilen çabanın karşılığı vakit içerisinde alınır. Çocuğun uygun tavır ve davranışları gösterebilmesi için bolca tekrara ve çevresindekilerin geribildirimlerine; duygusal açıdan olgunlaşabilmesi için de desteğe ve doğru yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. 2.5 yaşından itibaren çocuk, sıkıntılı, dikkat gerektiren ve duygu patlamaları içeren deneyimler yaşar. Bu zamanda öfke nöbetlerine çoğunlukla rastlanır. Çocuk istediğini ısrarla elde etmeye, güçlü arzularına ulaşmaya, dürtülerini doyum etmeye çalışır. İstediği her şeyi ağlayarak, vurarak, tekmeleyerek elde etme çabası içine girer. Onun emredici ve talepkar görüntüsü, kötülük olsun diye değil, kendine olan güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Dünya ona büyük ve tehlikeli görünür. Aslen problem kendi istekleri yerine gelmediği için öfkelenip sakinleşememesidir. Bu yüzden odadan dışarı çıkıp öfkesi dininceye kadar onu yalnız bırakmak, o anda minimum ilgi göstermek, onu ikna etme çabasına girmemek, daha sonrasında sakinleştiğinde yanına gitmek ve bir süre mesafeli davranmak daha doğrudur. 2 yaşındaki çocuğa bir şeyi yapmasını söylemiş olduğimizde ya bizi görmezden gelir veya “hayır” der. Her iki durumda da yasaklanan işi meydana getirmeye devam eder. Söyleneni yapması için kısa, açık ve net talimata, kararlı tutuma süre vakit da fizyolojik müdahaleye ihtiyacı vardır. Bir tek shususi yönerge uygun davranması için yeterli olmadığında, yanına gidip göz teması kurularak ciddiyetin belirtilmesi ve davranışı sona erdirması için müdahale edilmesi daha uygundur. Bu yaş çocuğunun hayal ile gerçeği ayırmada problemi vardır. O kurduğu hayalleri, canlandırdığı öyküleri gerçek olarak algılar. Rüyalar gerçek görünmektedir, canavarlar hakikaten yatağın altında yaşıyor gibidir. Çevreden meydana getirilen korkutucu uyaranları gerçek olarak değerlendirir. 3 yaş 3 yaş çocuğun giderek daha az egoist ve annesine daha az bağlarımlı olduğu, daha pozitif ve dengeli bir birey haline dönüştüğü, yoğun olarak sorular sordurulmuş olduğu bir dönemdir. 2 yaşında süregelen sorgu çağı artarak sürmektedir. Bu yaş çocuğu, annesine ev işlerinde destek verir, onunla alışverişe gider, oyun oynar, şu demek oluyor ki onu memnun etmeye çalışır. Bu yaş, çocuğun yaşıtlarıyla beraber oynamaya başladığı yaştır. Yaşıtlarıyla oynamaktan mutlu olur, zamanını onlarla paylaşır. Bu tür fırsatların yaratılması onun gelecekteki sosyal uyumu açısından önemlidir. Öfke ve kırıklığını hala fiziki olarak yansıtır. Hayalle gerçeği birbirinden ayırmaya başladığı bu dönemde, hayal gücüne bağlı deneyimler yaşar. Kendi kontrolünde hayali bir arkadaş edinir. 3 yaş çocuğu diğerlerinin duygularına kırılganlık gösterir ve onların bulunmuş olduğu durumu anlayabilir. 3 yaş çocuğunun daha güçlü bir kişilik duygusu vardır ve bağlarımsızlığı yitirme endişesi olmaksızın itaat etme eğilimindedir. Çünkü 3 yaş çocuğu kurallara uymaktan hoşlanır. Onun pozitif davranışlarının takdir edilmesi, zorlandığı durumlarda cesaretlendirilmesi ve pozitif yaklaşımla yönlendirilmesi, yetişkinle işbirliğine girmesine yardımcı olacaktır. Anne baba olarak, empatik yaklaşarak onu anlamaya çalışmanız ve duygularını kabul etmeniz, yanında kendisini ifade edebileceği bir oyun ortamı oluşturmanız, beraber zaman geçirebileceği oyun arkadaşı bulmanız, onu farklı sosyal ortamlara girmeye farklı kişilerle mesajşim kurmaya özendirmeniz, kendine güveninin desteklenmesi açısından yararlı olacaktır. 4 yaş Karşı gelme yaşıdır. Çocuk isteklerine karşı gelindiğinde, yetişkinlerle uygunsuzca, azca çok kaba bir uslupla mevzuşabilir ve oyun arkadaşlarıyla kavga edebilir. Sınırları zorlar, erişkin otoritesine meydan okur. Tahrik edildiğinde vurur, tekme atar, mutlu olmadığında bulunduğu ortamı terk etmek ister. Şamatalı güler, yüksek sesle ağlar, duygularında uç noktalarda dolaşan bir değişkenlik görülür. Kaba sözcükler kullanmaktan hoşlanır. 4 yaşındaki çocuk özellikle aynı cinsten olan aile bireyiyle çatışma yaşar. Bu yaş çocuğuna, doğru ve yanlış kavramları verilmeye başlanmalıdır. Gerektiğinde kendi odasına göndermek yada bir tv programı seyretmesini engellemek gibi basit cezalar uygulanabilir. Sadece, çocuğun niçin ceza almış olduğunı bilmesi gerekir. Çünkü cezalandırılmasının sebebini merak eder ve bu açıklanmazsa kendisine haksızlık yapıldığını düşünebilir. 5 yaş 5 yaş çocuğu, kendi kendine yeter, sosyaldir, kendinden emindir, şekilci ve uyumludur. Uyumsuzluk ve huysuzluk sürecini geride bırakmıştır. O, kas hakimiyetinin gelişmesiyle, daha çabuk karar verebilmesiyle, tertipli cümleleriyle, insanlarla olan toplumsal ilişkilerinin artmasıyla farklı bir görünüm sergiler. Anne, 5 yaş çocuğu için dünyanın merkezidir. Annesini memnun etmek, onun yanında olmak, ona yardımcı olmak ister. 5 yaş çocuğu, artık daha çabuk hareket eder. Hep mevzuşmak ister, yetişkinler şeklinde uzun cümleler kurmaya çalışır. Bilgisini arttırmak için sorular sorar, her şeyin niçin ve niçini ile ilgilenir. Rahat ve ciddidir, dikkatli ve kesindır. Nazik bir dosttur. Pozitif yönde geribildirime daha iyi tepki verir. 5.5 yaşına geldiğinde ise süre vakit öfke nöbetleri ve somurtma tepkileri görülür. Çok yorulduğunda saldırgan davranır, ağlamaklı olur, kolayca ağlayabilir. Baş ağrısı, soğuk idraknlığı ve karın ağrısından sıkça şikayet eder olmuştur. “Beni seviyor musunuz?” sorusunu sıkça sorar ve cevap bekler. Anne baba çocuğu başka çocukların önünde utandırmamaya, başkalarının yanında terbiye etmemeye özen göstermelidir. 5-6 yaşlarında çocuk, kendi duygu ve düşüncelerini ortaya koyacak girişimlerde bulunur. En sevdiği şey, insan figürü çizmektir. 6 yaş 6 yaş çocuğu, tembel ve kararsız davranır. Fakat bir kere karar verdikten sonra onu fikrinden caydırmak her zaman basit olmaz. 5 yaşındaki uyumlu ve dingin görünüm, 6 yaşında yerini uyumsuzluğa, 2.5 ve 4 yaşlarında görülen olumsuzluk emarelerine bırakır. Çok sayıda dostla ilişki kurduğu görülür. Bireysel oyunun yerini grup oyunu almıştır. Oyunda kuralları o koyar. Bedenen hayli hareketlidir. Vakit süre dengesini kaybeder, bir yerlere takılıp düşer. Bu yaş çocuğu her şeyin hepsini ister ve paylaşmaktan kaçınır. İstekleri hiç bitmez ve anında yapılmasını ister. Her şey istediği şekilde olmalıdır. Birçok düşsel rollere girer, grup oyunlarından çok hoşlanır. Yarışma ortamlarında başarısızlığa tahammülü yoktur. Oyun saatleri fırtınalı geçer. Birinci olmaya ihtiyacı vardır. Arkadaş ilişkilerinde zaman süre emreden, tartışan, korkutan veya vuran bir fert olarak dikkati çeker. Egoist ve kavgacı olabilir. Fırtınalı ve duygusal bir yaştır. Sürekli bir şekilde dikkate alınma arzusunu yaşar. Eleştiriler karşısında çok hassasdır. Duyguları kolayca örselenir. Kolayca ağlar. Tüm araç gereçleri iyi kullanır. Bazı sorumluluklar yüklenir, söylenenleri dikkatle dinler, dikkat süresi uzar. Kendisiyle gerçek özellikte eğitim uygulamaları yapılacak çağa gelmiştir. Bağımsızlığın ortaya çıkması zaman vakit çocuk için bir kaygı nedeni oluşturur. O da, bu kaygıyla başaçıkabilmek için her şeyi denetimü altında tutmaya çalışır. En iyi olmak, birinci olmak, her şeye sahip olmak, sevilmek ve övülmek ister. Suçlanmak ve eleştirilmek istemez. Kendisine verilen cezalara tepki gösterir. Bu yaşlardaki çocukların başarısızlıkları üzerinde durulmamalı, başarıları ise belirtilmelidir. Başarıları belirtilirken niçin başarılı olduğu da açıklanmalıdır. 6 yaş çocuğunun kendine bakım ve günlük temizlik alışkanlığı ile göz-el koordinasyonunu kazanmış olması önemlidir. Kendi başına kolay giyilebilen pantalonunu giyip çıkarabilen, wc'ye gidip temizliğini yapabilen, kendi başına yiyecek yiyebilen çocuk, okuluna daha iyi uyum sağlayabilir, kendine yetebilir ve daha özgüvenli olur. Burada ailenin yaklaşımı ve çocuğa verilmiş olan fırsatlar önemlidir. Çocuğun edindiği becerileri yaygın olarak her ortamda kullanabilmesi için ailenin okulla paralel yaklaşımı benimsemesi önem taşımaktadır. Bizler artık biliyoruz ki, çocuk, bizim çocuğumuz, bizim öğrencimiz, bizim eşyamız olmadığı süre, bize kör bir uyumla bağlanmadığı vakit başarılı olur. Onu özgürleştirmeye çalışmış olduğumuz zaman, ona farklı düşünme olanağı, kendi kıymet normlarını seçme, ona kendini yaratma olanağı verdiğimiz zaman yetişkinliğe hazırlanmış olur. Ana-babasından gelen itici tutumlar, çocuğun kendisini değersiz bulmasıyla sonuçlanır. İstenen davranışları gösterdiğinde desteklenen çocuk, onaylanan davranışlarının hangileri bulunduğunu öğrenir. Bu ortam öz güvenli çocuk yetiştirmenin temelidir. Günümüz şartları dikkate alındığında, kendi kendini yönetebilen, atılgan, güvenli, kendi başına karar verip sorumluluğunu üstlenebilen çocuk ve yarının gençlerini topluma kazanımı çok önemlidir. Ancak Her Halükarda Uzman Bir Pedagog Terapisi Şarttır. Read the full article
0 notes
Text
Konya Cinsel Terapi Merkezleri

Mutlu bir yuva, gelecek için umutlar adına, cinsel terapinin faydalarından yararlanın... İnsan, yaşayan bir metabolizma olarak tüm sistemleri ile birlikte bir ruha ve bir düşünceye sahiptir. Nasıl ki insan metabolizması stabil bir şekilde çalışmasını sürdürürken, sorunlar çıkarabiliyorsa insan psikolojisi de aynı şekilde sorunlarla karşılaşabilir ve destek ihtiyacı duyabilir. Psikolojik olarak desteğe ihtiyaç duyduğunuz anlarda sizin için hizmet vermekte olan psikologlar sorunlarınızı çözebilmek ve ortaklaşa bir çözüm oluşturmak için vardır. Bunun yanında artık Aile ve Sağlık Bakanlıklarınca eğitim almış kişilerde terapist olarak sorunlarınızı aşmanıza yardımcı olmaktadır.
Cinsel Terapi Nedir ?
Öncelikli olarak cinsel terapi çiftler arasında büyük önem taşımaktadır. Sonuçta iyi bir evlilik için, partnerlerin doğru iletişim içerisinde olması gerekmektedir. Bu durum cinsellik için de geçerli olmasından dolayı, sorunları olanların alacakları terapi desteği sayesinde, bu sorunları aşmaları mümkün olmaktadır. Herhangi bir konuda cinselliği doğru bir noktaya yönlendiremiyor ve sorunlar yaşıyorsanız ya da herhangi bir noktada daha iyiye ulaşmak istiyorsanız, bunlar için alacağınız destekler, daha iyi cinsellik yaşamanızı sağlayacaktır.
Konya'da Cinsel Terapist
Konya Aile Danışmanı ve Pedagog Mevla Karakaş, bu konuda uzmanlığı konuşturarak, sizlere yardım etmekte ve sorunlarınızı aşmanız için çözüm bulmaktadır. Bu çerçevede alacağınız cinsel terapi sayesinde, artık eşiniz ile aranızda olabilecek sorunları da aşmış olacaksınız. Erkekler bu gibi konularda daha istekli ve daha sorunlu olabilmektedir. Buna oranla kadınlar ise daha suskun ve çekingen olabilmektedir. Ancak bunların aşılabilecek durumlar olması ve eşlerin birbirleri arasında ki bağında kuvvetlenmesi gerekmektedir. Bu terapiler neticesinde bu sorunlar aşılmaktadır. Aile içinde veya partnerinizle yaşadığınız sıkıntılarda çözüm ve süreç yönetimi için terapilerin etkileri oldukça büyüktür.
Cinsel Terapi İle Sorunlarınızı Aşın
Mevla Karakaş, terapist olarak çiftlerin sorunlarını aşmalarına en doğru şekilde yardımcı olmakta ve doğru yol haritasını belirlemektedir. Çiftler ile cinsel terapide kurduğu iletişimde gizlilik ilkesine ve özel hayata saygı göstererek, sorumlu ve bilinçli bir yapı sergilemelidir. Bu temel niteliklere sahip olması nedeni ile Konya'da en çok tercih edilen isimlerin de başında gelmektedir. Mükemmele odaklanan, inisiyatif alan ve güvenilir bir sistem ile terapilerinizi yapıyor olmasından dolayı, kolaylıkla sorunlarınızı da aşmaya başlamış olacaksınız. Read the full article
0 notes
Text
Çocuk Psikolojisinde Erikson’a Nazaran Çocukların Gelişim Dönemleri
Erik Erikson, Freud’un kuramını ergenlikten sonrasında yaşlılığa kadar genişleterek sekiz psikososyal gelişim sürecini tanımlamıştır. Gelişimde eleştiri dönemler olduğuna inanmaktadır. Erikson’a göre, insanın yaşamında belli başlı sekiz eleştiri dönem vardır.Her dönemde de atlanması ihtiyaç duyulan bir kriz,bir çatışma bulunmaktadır.İnsanların sağlıklı bir kişilik kazanmalarında bu dönemlerin başarılı olarak atlanması gerekmektedir. Eğer bir dönemdeki kriz tam olarak çözümlenemezse ferdin yaşam deliğinin daha sonraki dönemlerinde de bu kriz devam eder,çözümleninceye kadar sorun yaratır. Gelişim Evreleri 1.Safha: GÜVENE KARŞI GÜVENSİZLİK Bu da ehemmiyet, doğumdan bir yaşına kadar sürer.Bu dönemde bebekler, çevresindeki dünyaya güvenip güvenmeyeceklerine ilişkin temel duygular edinirler.Yaşamın ilk senesinde çocuğun ihtiyaçlarının doyurulması,büyük ölçüde anne yada onun yerine geçen yetişkine bağlıdır.Bir başka deyişle,anne yada onun yerine geçen yetişkinle kurulan ilişkinin niteliği temel itimat duygusunun ve toplumsallaşmanın özünü oluşturmaktadır.Çocukta,iyimserlik ve mutlu olmanın temelleri atılır. 2.Safha: BAĞIMSIZLIĞA KARŞI UTANMA VE ŞÜPHECİLİK Bu dönem on ikinci aydan üç yaşına kadar devam eder.Bu zamanda çocukların çoğu yürümekte, başkalarıyla iletişim kurabilecek kadar konuşmaktadır.Çocuklar artık tümüyle başkalarına bağlarılı kalmak istemezler.Önceki dönemde temel itimat duygusunu kazanmış çocuk, öz saygısını yitirmeksizin kendi denetimini kazanabilmesi için,özgürlüğü hissetmesi gerekmektedir.Kendi kendine yiyecek yeme,eşyalarını toplama,giyinme ve soyunma,giysisini seçme,karşılaştığı bazı problemleri çözme çabalarında teşvik edilmelidir.Böylece çocukta bağlarımsızlık duygusunu temelleri atılır.Kendi kendini denetim etme ve elitin özü bu zamanda oluşur. 3.Safha: GİRİŞKENLİĞE KARŞI SUÇLULUK DUYMA Girişkenliğe karşı suçluluk duyma,üç yaşından altı yaşına kadar olan dönemdir.Çocuğun motor ve dil gelişimi,onun fizyolojik ve sosyal çevresini daha çok araştırmasına,daha atılgan olmasına olanak verir.Gerek anne-baba gerekse okul öncesi eğitim kurumlarındaki öğretmenler çocuğun koşmasına,atlamasına,oynamasına izin verilmelidir ki çocukta girişkenlik duygusu gelişebilsin.Organik merakından dolayı çok sık azarlanan ve engellenen çocukta,suçluluk duygusu gelişmektedir. 4.Aşama: BAŞARIYA KARŞILIK AŞAĞILIK DUYGUSU Bu dönem altı yaşından on iki yaşına kadar devam eder. Erikson’a nazaran birey kişilik gelişim dönemlerinden ilkinde “bana ne verildiyse ben oyum” ikincisinde “ne yaparsam oyum” üçüncüsünde “hayal ettiğim şeyi olacak kişiyim” dördüncüsünde “ne öğrenirsem oyum” inancına haizdir.Bu zamanda çocuk okula gittiği için sosyal dünyasında büyük bir genişleme meydana gelir. Dostlar ve öğretmenin çocuk üstündeki tesiri artarken ana-babanın etkisi giderek azalmıştır.Çocuklar bu zamanda,yetişkinlerin kullandıkları aletleri kullanmaya çalışırlar;bir şey üretmeye çaba gösterirler.Çocukların çabaları desteklendiğinde,çalışma ve başarılı olma davranışları gelişir.Aksi taktirde devamlı olarak yapmış olduklarında eleştirilen bir desteklenmeyen,beğenilmeyen çocuklar,yaptıklarının değersizliğine inanarak aşağılık duygusu geliştirebilirler. 5.Evre: KİMLİK KAZANMAYA KARŞI ROL KARMAŞASI Bu ehemmiyet 12-18 yaşları kapsar. Ergen bu zamanda kimlik arayışı içindedir.Hızlı fiziksel ve fizyolojik değişimiyle baş etmeye çalışırken bir taraftan da gelecekteki eğitimi,kariyeri hakkında yeni kararlar verme durumundadır.Ergenin üstünde akran gruplarının büyük bir tesiri vardır. Erikson’a bakılırsa ergen bu dönemde başarılı bir halde kimlik kazanma sorununu çözerse kendine güvenen,kendinden kesin bir fert olarak yaşamını sürdürür.Bu zamanda “Ben kimim?” sorusu çok önemli hale gelir.Ergen,bu soruyu cevaplarken, ana-babasından çok,akran gruplarından etkilenir. Buluğ devri değişme süredir. Ergenin bu zamanda cevaplaması ihtiyaç duyulan bir oldukça sual vardır.Bunlardan bazıları, “Çocuk mu yoksa yetişkin miyim?”, “bir gün baba yada anne olacak mıyım?”, “Başarılı mı yoksa başarısız mı olacağım?”. Ergenin sağlıklı bir kimlik kazanmasında çevresinde model alabileceği yetişkinlerin bulunması önem taşımaktadır. Erikson’a nazaran bu dönemde ergen,başarılı bir şekilde kimlik kazanma sorununu çözerse,kendine güvenen,kendinden kesin bir fert olarak yaşamını sürdürebilir ve başarılı olur. 6.Aşama: DOSTLUK KAZANMAYA KARŞI YALNIZ KALMA ortalama olarak 18-26 yaşlarını kapsar. Buluğ döneminde kimliğini bulan birey bu dönemde artık başkalarıyla yakınlıklar,dostluklar kurabilir.Karşı cinsle dostlukta, sevgi ağırlık taşır.Gencin yaşamında evlilik ve iş kariyeri önemli hale gelir. Buluğ döneminde dostluklar sağlam temeller üzerine kurulur.Gencin yaşamında evlilik mevzuları ve evlenme önemli bir yer tutar.Bu dönemdeki krizi sağlıklı olarak atlatan birey güvenli bir halde sevgiyi verme ve alma gücüne sahip olur.Aksi durumda,başkalarıyla dostluk ilişkisi kurmada güçlük çeken genç,fert için istenmeyen ve salıksız olan ruhsal bir yalnızlığa itilebilir.Genç yetişkinin bu dönemdeki krizi,öğretmenlerine ve çevresindeki tüm kişilere karşılıklı sorumluluklar düşmektedir. İnsana sevgi ve saygıyı esas alan bir cemiyet yapısında,bu çatışmaların başarılı bir halde çözümlenebileceği gözlemlenmektedir. 7.Evre: ÜRETKENLİĞE KARŞI DURAKLAMA Bu dönem orta yetişkinlik yıllarını kapsar.Birey için çocukları kanalıyla neslini devam ettirmek önemli olduğu şeklinde evi haricinde da gelecek nesillerin yetişmesine rehberlik ederek üretken olabilir.Üretken olmadığında da bir işe yaramama duygusuna kapılıp durgunluk içine girebilir.Bu döneme pozitif yönde atlatabilmesi için ferdin evini,işini paylaştığı kişilere önemli sorumluluklar düşmektedir.Yetişkin bu zamanda üretken,verimli ve yaratıcıdır.Kişi evi haricinde da topluma yararlı işler yapabildiği,kendinden sonraki kuşaklara rehberlik edebildiği sürece üretkendir.Aksi durumda bir işe yaramama duygusuna kapılabilir ve durgunluk dönemine girebilir.Etrafa karşı kayıtsız tavırlar geliştirirler.Sahte,köksüz ilişkiler kurar,kendi doyumunu ve çıkarını öncelikle gözetirler.Ek olarak hep yerinde saydığını düşünerek mutsuz olabilirler. Bu dönemdeki krizi,bireyin pozitif yönde bir halde atlatmasında;evini,işini paylaştığı kişilere şu demek oluyor ki çevresinde yoğun etkileşimde bulunmuş olduğu bireylere önemli roller düşmektedir. 8.Aşama: BENLİK BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI UMUTSUZLUK İleri ki yetişkinlikteki yılları kapsar.Bu zamanda fert ya önceki yedi devrin pozitif yönde birikimi sonucu benliğini tam olarak bulmuş,mutlu, güvenli, sevilen,aranan bir fert yada önceki dönemlerde çatışmaları sağlıklı olarak geçirmeme sonucu umutsuzluklar içinde hırçın aksi bir insan görünümündedir. Sonuç olarak,insanın benliğinin şekillenmesinde ve gelişiminde başlangıçta anne ya da onun yerine geçen yetişkinden başlayarak daha sonrasında aile,okul,şehir ve dünyadaki diğer insanoğlu önemli rol oynamaktadır.Bu halde mutlu insanlardan oluşan mutlu bir cemiyet meydana getirmek istiyorsak,kişinin her dönemdeki temel gereksinimlerini en iyi şekilde doyurmasını sağlamak çatışmalarını çözümlemesine yardım etmek üzere çaba harcamamız gerekmektedir. Read the full article
0 notes
Text
Ebeveyn ve Çocuk İlişkisi

Ebeveynlerimiz hakkındaki duygularımız kendimizi anlamak ve tanımak adına önemli bir eşiktir. Bu duyguları ifade ederken özgürce davranmaktan çekinmeyin. Çünkü anne-babadan çok kendinizi keşfedeceksiniz. Kullandığımız kelimeler, tanımlayıcılar duygularımızın birer dışa vurumu ve bilinçaltımızın yansımasıdır. Ancak çok az insan onlara bakmayı düşünür. Öncelikle kendi çekirdek dil haritanızı oluşturmalısınız. Bu şekilde korkularınızın kaynağına inebilir, ipucu niteliğindeki kelimeleri takip etmeyi öğrenebilirsiniz. Bu öğrenme sürecindeki ilk durağımız çekirdek şikayettir. Aradığınız çözümün kaynağı çekirdek şikayetinizin içerisinde ve yapmanız gereken içinize bakmaktır. Gündelik dilde ana şikayetimizi duymak için duygusal olarak en güçlü frekansa sahip olan kelimeleri inceleriz. Bazen bizi güçsüz kılan bir korku, bazen derinden yaralayan bir acı vardır. Bazı insanlar vardır; ne zaman kendilerini endişeli veya yalnız hissetseler “neden herkes beni yalnız bırakıyor? “ diye şikayet ederler. Başka bir örnek verecek olursak annesinin kendisi hakkında ailenin utanç kaynağı, baş belası olarak bahsettiğini söyleyen bir çocuğun çekirdek şikayeti annesi ile yeterince yakınlık kuramamış olması, sarf edilen sözlerin acı oluşturmasıdır. Nesilden nesle aktarılan bu acının içeriğine baktığımızda ailede kendisini utanç verici hissedenin kendisi değil anneannesi olduğunu anlaması muhtemeldir. “Utanç verici “kelimesini anneanne hiç kullanmasa da bu üç insanın içinde yankılandığını veya karşılık bulduğunu söyleyebiliriz. Ana şikayetinizi öğrenmek için: Şuan yaşamınızdaki en baskın probleme odaklanın. Sağlığınızla, ilişkinizle, mesleğinizle, ailenizle güven huzur, emniyet dengenizi bozan herhangi bir şey olabilir. Neyi değiştirmek istersiniz? Sizin için önemli olan şeyleri yazın. Aklınıza geldiği gibi yazın. Örneğin; başınıza gelmesinden korktuğunuz bir durum. Ne olduğunun bir önemi yok sadece çekinmeden aklınıza geleni yazın. Eğer aklınıza hiçbir şey gelmiyorsa sadece bu soruyu yanıtlayın; eğer sahip olduğunuz duygu, durum ya da belirti hiç kaybolmazsa ne olacağından korkuyorsunuz? Şimdi yazdıklarınıza bakın ve okurken duygularınıza tutsak olmadan gözlerinizle tarayın. Hangi kelimeleri sıklıkla kullanıyorsunuz? Ne tarz bir dil fark edilir durumda? Yazdıklarınızı başka biri dinliyor gibi okuyup okumadığınıza dikkat edin. Belki sözcükleriniz ailenizde travma yaşayan ve bunu sesli ifade edemeyen birine aittir. Taşıdığınız korkuların sizden kaynaklanmadığını anladığınızda onu gerçek sahibine bırakabilirsiniz. Tüm bunları sağlıklı bir şekilde keşfetmek için alanında uzman bir pedagog veya aile danışmanı ile iletişime geçebilirsiniz. MEVLA KARAKAŞ KONYA- UZMAN AİLE DANIŞMANI Read the full article
0 notes
Text
Uzman Aile Danışmanı

Mutsuz giden evlilikler için, öncelik boşanmak değil, çözüm aramaktır. Çiftler için uzun ve yorucu olan bir evliliğin üstesinden gelmek için neler yapacaklarını bilmek ve bunlara göre adımlar atmak, yuvalarının dağılmasını engelleyeceği gibi, daha sağlam temellere sahip olmasını sağlayacaktır.
Aile Danışmanlığı Terapileri
Üstelik artık boşanmalarda da, çiftin çocukları olması durumunda, mahkemeler öncelikle aile danışmanlığına yönlendirmekteler. Türkiye'de boşanma sayısında ki ciddi artış ile birlikte, yapılan bu terapiler neticesinde, boşanmaların giderek azaldığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanmaktadır. Bu terapilerde, sadece çiftler değil, ayrıca çocukları ve hatta yakın akrabaları da, danışmanın inisiyatifine göre terapilere katılması gerekmektedir.
Mutlu Evlilikler İçin Aile Danışmanı
Sadece boşanmalar için değil, aslında bir çok sorunlu evlilikler için de aile danışmanı, etkin terapiler sunar. Bu terapiler neticesinde çiftlerin arasında ki bir çok sorun da ortadan kalkar. Bununla ilgili olarak Çift Terapisi makalemizi de okuyabilirsiniz. Aile danışmanı, öncelikli olarak sorunlarınızı yüzeysel değil, temeline inerek çözmeyi amaçlamaktadır. Türkiye'de bilhassa çiftlerde ki öz güvensizlik neticesinde, yalan, aldatma gibi durumlar çok fazla ön plana çıkmaktadır. Ayrıca dışarıda ki yaşamanı ailesine yansıtan bireyler olduğu gibi, sorunlarını şiddetle veya küfür, bağırma ile çözmek isteyenler de bulunuyor. Durum böyle olunca da, öncelikle temelde sorunu çözmek gerekiyor. Sadece evlilik süreci değil, aksine evlenmeden önceki durumları da, evliliklerini büyük oranda etkiliyor. Karı ve kocanın birlikte çalışması bazı durumlarda, evliliklerinde güven sorunlarını da oluşturabiliyor. Kısacası sorunun nereden geldiğini bilmek ve buna müdahale etmek gerekiyor.
Uzman Aile Danışmanı Ne Yapar ?
Her şeyden önce Uzman Aile Danışmanı sizinle sohbet eder. Sizi dinler, sorunlarınızı anlar, sorunlarınız ile nasıl mücadele etmeniz gerektiği ile ilgili tavsiyelerde bulunur. Şunu bilmelisiniz ki, evliliklerde çiftler arasında ki uyuşmazsızlık genel olarak sonradan ortaya çıkan durumlardır. Ancak bu da yıllar içerisinde ki sorunların birikmesi ile birlikte bir anda patlamaya başlar ve sonrasında, sürekli tartışmalar yaşanır. Bu durumları engellemek için çiftlerin her zaman iletişimde olması gerekmektedir. Yani içinize atmak yerine, bunu eşiniz ile paylaşmalı ve rahatsız olduğunuz konuyu çözüme ulaştırmalısınız.
Mevla Karakaş Aile Danışmanı
Uzman Terapist Mevla Karakaş, sadece çiftleri değil, ailenin tüm bireyleri ve yakın akrabaları da (anne, baba, kardeşler) terapiye dahil etmektedir. Yuvanız için yapılması gerekenleri anlatarak, özellikle klinik araştırmaları neticesinde ortaya çıkan bir takım değerleri de burada aileye aktarmaktadır. Terapi süresince karşılıklı olarak çiftlerin rahat ve sükunetli bir ortamda konuşmaları ve anlaşmaları sağlanmaktadır. Unutmayın ki çocuklarınız bu süreçte en büyük zararı görecek olan bireylerdir. Şunu da söyleyelim, yeni doğmuş bebeğiniz dahi bir birey olmasından dolayı, onun size muhtaç olduğunu değil, sadece belirli bir süre yardımınıza ihtiyacı olduğunu da bilmelisiniz.
Aile, Çalışma ve Sosyal Sağlık Bakanlığı
Terapilerin tamamında Bakanlığın vermiş olduğu eğitimlerin de geçerli olduğunu belirtelim. Türkiye'nin bu konuda oldukça titiz olmasından dolayı, sadece ailelere hizmet eden bir bakanlık olması bile, eşler için çok önemlidir. Bakanlığı Resmi Sitesi https://www.ailevecalisma.gov.tr adresinden de bu konular ile ilgili daha detaylı bilgi de alabilirsiniz. Read the full article
1 note
·
View note