krizler

[krizler]

ne ileriye ne de geriye yolum yok

[krizler]

tozlanmış anılar arasındaki mücevhere denktir solumdaki yerin.

[krizler]

benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamanın sıkıntısı içimdeki telaş kat be kat artıyor. seni en çok ben seviyorum desem, en basko ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en.. ne en ? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. sadece oysa biliyor. anlatabildiğim anlatabildiğim kadarını biliyor. kadarını.. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira.. kırmızı tuborg.. gazeteye sarılı.. ben de ona sarılabilsem.. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?

[krizler]

benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamanın sıkıntısı içimdeki telaş kat be kat artıyor. seni en çok ben seviyorum desem, en basko ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en.. ne en ? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. sadece oysa biliyor. anlatabildiğim anlatabildiğim kadarını biliyor. kadarını.. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira.. kırmızı tuborg.. gazeteye sarılı.. ben de ona sarılabilsem.. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?

[krizler]

tozlanmış anılar arasındaki mücevhere denktir solumdaki yerin.

[krizler]

dünyanın ekseni kaydı behzat, on iki santim yerinden oynadı sen bana bir santim bile yaklaşmadın.

[krizler]

[krizler]

aslına sâdık, sanılandan muaf.

[krizler]

plakta sezen, koynumda sen.

[krizler]

bir orospu çocuğu yüzünden tüm insanlığa duvar örersin.

[krizler]

ölmeden mezarıma çiçek koydular.

[krizler]

seni boğan denizin sana sarıldığını sandın.

[krizler]

seni kırk kez sordular, bilmiyorum dedim. biliyordum.

[krizler]

ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor.

[krizler]

bir akşam üstü her şeyden bunalınca sana gelebilseydim.

[krizler]

bazı insanlar yusuf'tur, bazısı kuyu.

[krizler]