Bu hayat bana en çok hiçbir şeyin altın tasta önüne sunulmayacağını öğretti sanırım. İstediğin şeylere ulaşmak için hep emek harcamak, efor sarfetmek gerekli.
Sadece maddi şeyler için söylemiyorum bunu. Hele manevi yolculukta çaba harcamadan bir adım bile ilerleyemiyoruz.
Feda etmeden güzele kavuşamıyoruz. Ama tam bu noktada şunu tefekkür ediyorum
kazanmak için önce kaybetmek,
düşmek için kalkmak,
hızla ilerlemek için durup bir dinlenmek gerekli yani özetle bu dünya zıtların birliğinden oluşuyor.
Gizlenen âlem bizden fakir olmamızı değil Zühd sahibi olmamızı istiyor.
Zühd ise isteklerden kopmak, gönül vermemek anlamına gelir. Başımıza gelen her imtihan bizi özgür bırakmak için var. Yüzleştiğimiz herşey yükselmemizi engelleyen gönül yüklerinden kurtul diye veriliyor. Biri bitse diğeri başlayacak olan bu zorluklar merhametsizliğin değil belki bir eğitim programının parçası.
En zoru ise Ölüm Meleği geldiğinde hepsini birden bizden koparacak olmasıdır.
İlahi ses kalbimize dokunur, önceden tek tek kaybettiğimiz şeyler bugüne hazırlıktı.
Allah'ım bana dünyada birşey vermek istemiyor musun diye sorsak. Tam tersine size her şeyi veririm yeter ki sen ihtiras kuyularından kurtul. Konu sonsuz için geçici olanı bırakmamızla ilgili.
Sonra derler ki bir gurbet daha var, adı da duygusal yalnızlık.
Kendi duygularımdan çok uzaklara gittiğimde olur. Seviniyor muyum, üzülüyor muyum, âşık mıyım, bir derdim mi var hiç bilmiyorum.
İnsan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır.
Kalbimi okumayı unutursam eğer, bir el bana değsin ve harfleri yüzüme tutsun isterim. Hecelemeyi yeni söken bir çocukmuşum gibi, otursun biri yanımda ve bana okumayı öğretsin.
Allah'ım bizi tekrar Ramazan-ı Şerife ulaştır
Rabbim oruçlarımızı ve bütün ibadetlerimizi kabul etsin inşaallah
Mümin için iki dünyada da mutluluk vardır. Çünkü Mü’min imanından gelen bakış açısıyla her şeyi hoş görür, zorluklara sabreder.
Her şeyin geçici olduğunu ve giderken de yerine sevap bıraktığını bildiği için sabrı kazandığı sevaplarla sevince dönüşür.
Kafir ise iki dünyada da mutluluğu bulamaz.
Çünkü ne sabrı vardır, ne güzel gören bir gözü vardır.
Her şey ona yüktür. Her şey ona zordur. En iyi imkanlar içinde bile şükürsüzlüğünden dolayı elinde olmayanları düşünür ve iyi imkanları da onu mutlu etmeye yetmez.
Bu yüzden mutlu olmak isteyen, hemde iki dünyada da mutlu olmak isteyen imana koşsun.
İman etsinler, sabretsinler, şükretsinler, sevap kazansınlar ve mutluluğu yakalasınlar.
Sizde bulutlara bakınca bir şeyler görüyor musunuz? Yoksa ben Arapça ile sayıkladığımdan mıdır yüce Allah’ın (c.c) lafzını görüyorum. Ya da üç saatlik uykudan bilmiyorum.
Ters köşe yapıp konu bu değil diyeceğim ...
Mübarek Ramazanın ortalarına geldik evet
Ramazan ile ilgili hepimiz olumlu hisler ve hedefler içindeyiz. Yapacaklarımızı sıralasak kağıtlar yetmez. Ben de farklı bir pencere sunayım size.
Benim naçizane hedefim madden olmasa da inzivaya çekilmek. Malayanilere boğduğum ruhumu, kafesinden ilk defa özgürlüğe uçmuş bir kuş gibi kanatlandırmak istiyorum.
İnsan kendini düzeltmeden kimseyi düzeltemez. Evladını bile. Değil ki akraba, komşu, arkadaş orda dursun.
Gönül inzivama önce kendimden özür dileyerek başlayacağım.
Canım kendim;
Seni malayanilere hapsettiğim için,
Kısıtlı ömründen saatleri heba ettiğim için,
Olmamam gereken yerlerde olduğum için,
Muhatap olmamam gereken insanlarla muhatap olduğum için,
Haddini bilmeyen insanlara hadlerini bildirmediğim için,
Anlaşılamayacağımı bildiğim yerlerde sözlerimi israf ettiğim için,
Ve
Şimdiye kadar nefsime zor gelen her şeyi şikayet ettiğim için,
insan için kalkan olabilecek bir mekteptir. Bu ayın sonunda affedilmiş olarak bayrama kavuşabilirsek bir sonraki Ramazana kadar şeytanın desiselerine ve nefsin hevalarına karşı daha güçlü karşı koyabiliriz. İstikamet üzere kalabilmek ve nefsi mutmain hale getirebilmek için bu önemli bir meseledir.
İşte bu mübarek ramazan böyle bir rahmet mevsimidir...