Mail kutusunun veya bilgisayarın derinliklerinde kaybolup gitmesinler diye kendime notlar, linkler.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Quote
Şarap menüsüyle imtihan Menüdeki ikinci en ucuz şarap, genellikle, menüdeki en ucuz şaraptan bile fazla satar. Peki, bir restoranda bize kendimizi güvenli alanımızın dışında hissettiren bu sipariş meselesini nasıl çözeriz? Tahmin ettiğinizden daha önemli bir konu bu. Unutmayın, memlekette meyhanemsi yerlerin ve kebapçıların her zaman daha fazla iş yapmasının sebebi bizim kendimizi oralarda güvenli alanda hissetmemiz. Birkaç küçük tüyo, menüden şarap seçerken işinize yarayabilir. Dünyanın hemen tüm mutfakları için geçerli olan, basit bir kural vardır: Bir bölgenin şarabı, o bölgenin yemekleriyle iyi uyum sağlar. Çiğ köfte ya da lahmacunla şarap eşleşmez gibi görünse de, yerken gözünüzden yaş akıtacak kadar acı değillerse, bu yemekler Elazığ’ın Öküzgözü üzümüyle çok iyi uyum sağlar. Öküzgözü’nü, tas kebabı gibi, domatesle pişirilmiş bütün asitli kırmızı et yemekleriyle de tavsiye ederim. Aynı şekilde, Orta İtalya’nın, domatesin bol kullanıldığı yemekleri ile o bölgenin Chianti şarapları çok iyi gider. Öküzgözü’nün komşusu, Diyarbakır’da yetişen Boğazkere üzümü ile, o yörenin mumbar, meftune gibi yemekleri, kebaplar arasındaki uyuma şaşıracaksınız. Diyarbakır mutfağında bolca kullanılan sumak ekşisi sanki bu şarap için yaratılmıştır. Üzümlerin ve şarapların genel karakterlerini bilmek de size yardımcı olabilir. Örneğin, Sauvignon Blanc, Emir gibi sıkça karşınıza çıkacak, asitli, canlı şaraplar, aynı oranda asitli bir yemekle hoş olacaktır. Yerken üzerine limon sıktığımız, bazen limonla pişmiş tüm yiyecekler için geçerli bu söylediğim. Bu nedenle, biraz Girit etkisiyle, bol yeşillik ve zeytinyağlının bulunduğu bir balık sofrasına, bu iki üzümden yapılmış şaraplar çok iyi uyum sağlar. En önemli nokta, şarabı yoğurtlu ve sarımsaklı-sirkeli mezelerle eşleştirmeye çalışmamak. Chardonnay ve Narince gibi, biraz daha gövdeli, yağlı şaraplar ile biraz daha yoğun lezzetler, mesela kremalı soslu beyaz etler, tereyağlı yemekler, deniz kabukluları ve yağlı balıklar çok iyi uyum sağlar. Mangalda pişmiş bir etiniz varsa, şöyle güzel, ‘yazılı’ bir antrikot (yağ etin içine dağılmış olduğunda, et üzerinde yazı varmış gibi görünür) ile taneni (burukluk maddesi) baskın ve biraz da meşe fıçıda olgunlaştırılmış bir Cabernet Sauvignon ya da Syrah şarabı denemeye değer. Ağır ağır pişmiş bir kuzu etini, Merlot üzümünden yapılmış şaraplarla tükettiğinizde aldığınız keyif artacaktır. Bazen hiç beklemediğiniz uyumlar da söz konusu olabilir; örneğin suşi ile köpüklü şarap... Her şey bir yana, restoranda bir somelye (şarap garsonu) çalışıyorsa, sevdiğiniz lezzeti ona tarif etmeniz iyi şaraba ulaşmanızı kolaylaştırır. Bizim genetiğimize işlemiş kazıklanma korkumuz, derin güvensizlik hissimizle birleşince, somelyeye güvenmek de zorlaşıyor tabii ki. Sanki ona sorsak, bize elinde kalanı ya da en pahalısını tavsiye edecekmiş zannediyoruz; bu galiba, memleketimize, yetiştiğimiz coğrafyaya has bir kusurumuz. Bu kusuru kenar bırakın ve ne olursa olsun somelyeye bir danışın derim yine de…
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/16329/sarap-menusuyle-imtihan
0 notes
Link
0 notes
Link
Atina hk. yeteri kadar link birikti artık hareket zamanıdır diye kendimi dürteyim haydi Abbas :-)
0 notes
Link
Moda deyimle at fav'a, Lazım olucak. Ve Küçük bir not; yazıda adı geçen Nanella restoranın sahibi bazen müziği sonuna kadar açıp müşterilerden birkaçını dansa kaldırıyormuş, çok şenlikli bir anlaşılan...
0 notes
Photo







Efteni Gölü, Gölyaka, DÜZCE (Haz.2011)
Düzce’nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde, Düzce Ovasına ait akarsu ağının birleştiği ve Büyük Melen kanalıyla Karadeniz’e döküldüğü ekolojik bir ağın düğüm noktasındadır. Gölyaka ilçesine 2km.mesafede bulunan Efteni Gölü, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli ve ender merkezlerden biridir. Bünyesinde 35 tanesi kalıcı olmak üzere toplam 150 çeşit kuşa ev sahipliği yapmaktadır.
Çevrede kuş türlerinin izlenebilmesi için 4 adet seyir terası bulunmaktadır. Leylekler, yaban ördekleri, tepeli beyaz balıkçıllar, angıt, sakarmeke, kuğular, gölün gediklilerinden olup kolay görünenler arasında yer almaktadırlar. Kuşların göç yollarında, bir mola gölü olan Efteni Gölü, su seviyesinin dışında nilüfer çiçekleriyle, sazlıklarıyla kuşları saklarken fotoğraf ve kuş gözlemcilerine kompozisyon oluşturuyor. Boz kaz, sakarca, yeşilbaş, fiyu, bekri, çıkrıkçın, kılkuyruk, kaşıkçın, macar, elmabaş, pas baş, gri balıkçıl, turna, toy, mezgeldek, çulluk, karatavuk, kızkuşu, karabatak mevsiminde foto safarisi için uygun özellikler göstermektedir.
Gölde kuş türlerinin yanı sıra ender bitki türleri de bulunmaktadır. Nilüfer, süsen, düğün çiçekleri, kamış, nane, su mercimeği bitkilerinin yanı sıra; söğüt, dişbudak, kızılağaç, çınar gibi sucul karakterli ağaçlar da göze ilk çarpan bitkilerdendir
Ref: http://www.duzcekulturturizm.gov.tr/sayfa.asp?id=35
55 notes
·
View notes
Link
İşte değişik ve gerçekten bilgilendirici, ufuk açıcı yazılar paylaşan bir web sitesi bu, her yazısını zevkle okudum. Yazarı kendi sözleriyle şöyle tanımlamış;
“Yazılarımı “Gezi Yazısı” kategorisi altında toplasam da diğer gezi bloglarını okudukça pek onlara benzemediğini görüyorum. Çok temel farklılıklar var. Gezi yazısı denilince insanlar “Bu sabah kalktım, hava yağmurluydu. Mehmetle çıktık. Kahvaltıda krep yedik, sonra kahve içtik. Pek de güzeldi.” gibi şeyler yazıyor. Hal bu olunca kendi yazdıklarım pek gezi yazısı gibi gelmemeye başladı. Soranlara blogumu “Kültürel farklılıklar, adetler ve yaşam biçimleri temelinde, gözüme takılan bana göre ilginç şeyleri yazıyorum” diye anlatıyorum. Ülke hakkında önemli bir farkı anlatmama yardımcı olmayacaksa kişisel deneyimlerime neredeyse hiç değinmemeye çalışıyorum.
Bu blog'da Gittiğim ülkedeki insanları, yaşayışlarını, alışkanlıklarını, ortak davranışlarını, mimariyi, trafiği, yemek kültürünü kendimce yazıyorum. Biraz da çektiğim fotoğraflarla süslüyorum. “
0 notes
Text
Sanayi313 - Maslak
Y kuşağı diye bir gerçek var ve benim de mensubu olduğum bu kuşaktaki bir takım kişiler gerçekten güzel işlere imza atıyorlar. Sanayi 313 de bu kuşak temsilcilerinin ürünü. Maslak Atatürk Oto Sanayi’nin içinde konuşlanan bu mekan, otomobil tamircilerinin arasında 10. sokağın ucundaki köşesinden adeta kendini farkettirmek için çığlık atıyor. Simsiyah dış cephesi ve önündeki kocaman asker yeşili renkli ciple önünden geçerken dikkatinizi çekmemesi mümkün değil.
Öndeki verandadaki masalarda elma buketleri sizi karşılıyor ve ister istemez gözünüz kayıyor bu güzelliklere. İçeri girince ise başka bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz. Burası hem cafe, hem dekorasyon mağazası hem de her türlü eşyayı bulabileceğiniz bir butik. Her türlü eşya derken abartmıyorum; diş macunundan tutun, deftere; koltuktan, çantaya hatta dekoratif büste kadar herşey var burada. Zaten mekanda gördüğünüz herşey satılık, üzerinde Şef Müge Ergül’ün nefis yemeklerini yediğiniz masalar bile!
Sanayi313′e girer girmez endüstriyel tarzdaki dekorasyon dikkatinizi çekiyor. Sağ taraftaki açık büfe ve birbirinden leziz yemekler sizi adeta yoldan çıkarıyor, sol tarafta ise biraz önce saydığım bütün ürünleri görüyorsunuz. Yani alışveriş ve yemeği aynı anda aradan çıkarabiliyorsunuz.

Mekan pazartesiden cumartesiye 08:00-18:00 arasında hizmet veriyor. Kahvaltı veya öğlen yemeği için şahane bir alternatif olmuş. Müge Şef’in şahane yemekleri İstanbul’daki önemli bir açığı kapıyor: sağlıklı ve lezzetli yemek açığını! Öğlenleri açık büfede her biri birbirinden çekici salatalar - arka taraftaki tatlılara hiç girmiyorum - kendinizi Londra’da hissetmenizi sağlayacak cinsten. Zaten Müge’nin Londra’daki Ottolenghi deneyimi bence buradaki mutfağına da oldukça yansımış.

Kendini şubat sanan bir nisan gününde gittiğim Sanayi313′te önden yeşil elmalı mercimek çorbası içtim ve inanın elmanın mercimeğe bu kadar yakışacağını asla tahmin edemezdim. Arkasından ise ıspanaklı kinoa köftesi ile rezene ve yoğurtlu kabak salatası yedim. Kinoa zaten favorim, ıspanakla birleşimi şahane bir kombin olmuş. Öğlen vakti orada olan ve çoğu şık, formuna dikkat eden kadınlardan oluşan kalabalığın çoğu bu köfteyi tercih etmişti. O günkü açık büfede, humus, manda yoğurtlu patates, siyah-beyaz pirinç salatası, bezelye salatası, rezeneli kabak ve nohutlu balkabağı salatası vardı. Hepsinin inanılmaz lezzetli gözüktüğünü söylememe gerek yok herhalde. Ayrıca ucundan azıcık tadına baktığım peynirli ve mantarlı kişin gece rüyaya girecek model olduğunu söylemem gerekiyor.



Tatlı büfesi ayrı bir olay. Oradaki herşeyin tadına bakmak istiyorum bu kesin. Sabah erkenden açıldıkları için kahvaltı için de iyi bir alternatif aslında burası, eğer işiniz veya eviniz civardaysa tabii ki. Çilekli ve tuzlu karamelli tart günün şanslılarıydı. İkisinin de altındaki ince tart hamuru aynı ama ikisi de ayrı bir rüya. Özellikle tuzlu karamelli tartın tadına bakmak zorundasınız.
Maslak Oto Sanayi’ye yolunuz düşer mi bilemiyorum ama sırf bu farklı mağazayı görmek ve bu leziz yemeklerin tadına bakmak için bile gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.
1 note
·
View note
Link
Menüsünde Lübnan mutfağının seçkin lezzetlerine yer veren Tahin, şeflerini özel olarak Lübnan’dan getirdi. Farklı konsept ve hizmet anlayışıyla adından sıkça bahsettirecek gibi görünüyor.
Dünya mutfakları arasında özel bir yeri olan Lübnan mutfağı, Tahin’de tüm yemekler a’dan z’ye füzyona uğratılmadan birebir aynı lezzet ve standart yakalanılarak hazırlanıyor. Salatalardan humus çeşitlerine, falafelden pide çeşitlerine, tatlılardan, kebap çeşitlerine kadar oldukça zengin bir menüye sahip Tahin, et ve et ürünlerini Lübnan’dan getirdiği özel kasap şeflerin marifetli ellerine bırakmış.
TAHİN 1 - Hisarüstü Nispetiye Cad. No:69/A Rumelihisarüstü - İSTANBUL
TAHİN 2 - Necatibey caddesi. No:104 KARAKÖY - İSTANBUL
0 notes
Link
Hacımimi Mahallesi'nin en şirin cafelerinden birisi Arada Cafe. Şık dekoru ve birkaç masası bulunan bir terası bulunuyor. Arap motiflerinin yer aldığı giriş katı babaanneninizin salonundaymış hissi uyandırıyor.
0 notes
Link
0 notes