“Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Özlediğin, arzuladığın şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini, bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için, aptal gibi görünme riskini göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan kederlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğini bilmek istiyorum.
Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama sevinciyle dolu bir sevdanın sınırlarına vardığında, o sınırları feda edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Anlattığın hikâyenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi ruhuna ihanet etmemek için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum. İhaneti göze aldığın her seferinde, sonuçlarını ayakta karşılayıp karşılayamayacağını bilmek istiyorum.
‘Güven’ kelimesinin senin için ne ifade ettiğini bilmek istiyorum. Bazen sana karanlık gibi görünse bile, gelen günün içindeki o büyülü ışığı görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da neye sahip olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, kırılmış, yorgun ve bitap, ayağa kalkıp kalkamayacağını; ‘çocuklar’ için yapılması gerekenleri yapıp yapamayacağını bilmek istiyorum.
Kim olduğun, buraya nereden ve nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Birlikte bir ateşin ortasında düştüğümüzde, gerektiğinde yanmayı göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.
Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını bilmek istiyorum. İçinde yüreğinden başka tutunacak hiç bir şeyin kalmadığında, o amansız varlığını sevmeye devam edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Bugüne kadar ne öğrendiğin, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum…”
. . bugüne kadar hiç aç kalmadıysan, hep aç kalanların ekmeğini yemiş olabilirsin.
birilerini aşırı doyuran, birilerini de aç bırakan bu zalim paylaşımın aşırı doyanları arasında olma.
dağıt!
nasılsa dağılacaksın.
- Özlemek bir renk olsaydı hangi renk olurdu?
- Annem bir şarkı olsaydı hangi şarkı olurdu?
- Kahvenin bir ses tonu olsaydı nasıl bir ses tonu olurdu?
- Kırmızının bir kokusu olsa nasıl kokardı?
Arada bi’ böyle şeyleri de düşünen tek insan ben miyim?
Hep klişelerle yaşamayı öğretir hayat,mecburi teşekkürler,mecburi gülüşler,mecburi hareketler,istenilen imajlar,kodlanan davranışlar,istenilen hareketler.Yapmayınca bunları,yanlış insan,yadırganan insan damgası vurulur hemen,insanlar haddinden fazla inatçı ve beklentileri hep ama hep aynıdır.
Bazı algı kaymalarından bahsetmek istiyorum bugün. Mesela bence yanlış anlaşılmış bir kelime “unutmak” kelimesi.
Unutulacak şey hiçbir zaman salt içerik olmaz, unutma meselesi bütündür, hatta büsbütündür. Ben unutmak deyince, unuttulan şeyin kavramsal adının bile hatırlanmamasını kastederim. Bu devirde belirli bir duyguyu artık hissetmemek unutmak olarak adlandırılır oldu. Kendinizi kandırmayınız, hiçbir şeyi unuttuğunuz falan yok, zihniniz capcanlı merak etmeyin. Bir kıvılcımla eski haline dönecek közler için yas tutmaya devam etmeniz, çok fazla duygu değişimini aynı anda yaşayan bünyenize acıdığınızdan. Evet bu böyle olacak, hissedecek ve hissetmeyeceksiniz.
Duyguları kaybetmek, nesneleri kaybetmekten daha sıkıntılı olabiliyor. Arabasının anahtarını kaybettiğinde sinirine dokunan, başı ağrıyan adamın, sevgilisinden ayrılırken karnına boşluklar oturuveriyor. Uzun uzun soluklar içinize çektiğiniz, hep sizinle kalsın diye bırakamıyorsunuz nefesinizi. Bir gün toslayana kadar da değişen bazı temaların dışında yaşadığınız döngü hep aynı olacak. Ne zaman tosladığınızı da siz bile bilemeyeceksiniz.
II.
Algı kaymalarına devam edelim, ayrıca şöyle bir şey de var.
Geçen gördüm, genç kız bir mesleği icra ediyordu, keyfi pek yerindeydi çünkü istediği şeyi yapıyordu. Ve yaklaşık x kadar para kazanıyordu. Sonra bir iş teklifi geldi. Eğer kabul ederse kız 5x lira maaş alacak ama başka bir şey yapacaktı. Yapacağı şeyin sıkıcı olup olmaması önemli değildi, istediği şeyin dışında bir şeydi. Ama yine de ikileme düşüverdi.
Böyle durumlarda düştüğünüz ikilem şu oluyor. Daha çok para kazanarak sevdiğiniz şeyleri yapmak için daha fazla fırsat üreteceğinizi düşünüyorsunuz. İçinizde doğru olanı yapmakla bu dediğimi yapmak arasında gidip geliyorsunuz, aslında neyin gerçekten doğru olduğunu siz de iyi biliyorsunuz. Çeşitli maddi gereksinimleri bahane olarak öne sürüp yanlış olanı seçiyorsunuz. Çünkü evrensel felsefede doğru olanla toplumunuz için doğru olan şeyler birbirinden farklı.
Daha çok para kazanarak, sevdiğiniz şeyleri yapmak için daha fazla fırsat üretemezsiniz. Sevdiğiniz bir şeyi terkederek başladığınız bu süreçte nasıl böyle bir beklentinin içine girersiniz? Hayat hiçbir zaman ihtiyaçlarınızı karşılayıp sonra sizi kendi haline bırakan bir ev sahibi olmadı, ihtiyacınız olanlara belirli bir eşik değerin üzerinde çaba sarf ederek siz ulaştınız. Daha çok parayla birlikte size kimse daha fazla zaman vermez. Sıkılarak yaptığınız sıradan şeyleri yaparken sandığınızdan daha fazla zaman kaybedersiniz. İzafiyet teorisi bile temelde bunu söyler. Zaman görecelidir ve görüşünüz daraldığında daha uzun sürede görürsünüz.
Ben de mesleklere uzun vadede amaç değil, araç olarak bakarım ama spesifik olarak sizi mesut eden temelleri terk ederseniz dünyanız başınıza yıkılabilir. Zaten şu zamanlar sevmeye ve beğenmeye pek açık değiliz ve bulmuşken sırtınızı dönmeyin derim. Yani işin aslı paraya pek de ihtiyacınız yok. Çünkü zaten şu anda sahip olduğunuzla ne kadar mutluysanız daha fazlasıyla da ancak o kadar mutlu olabileceksiniz. Peki daha fazla maddi yardımla daha mutlu olabileceğiniz algısını size kim verdi. Uzaklara gitmeye gerek yok. Tabii ki aileniz. Onlara kim verdi, aileleri, onlara aileleri, aileleri, aileleri ve aileleri…
Biliyorsunuz ki algınızı değiştirmeye çalışan bireyler birleşerek toplumu oluşturuyorlar. Toplum da tehlikeli bir birliktelik, ben bu aralar uzak durmaya çalışıyorum. Sonra da birileri buna kalkıp anksiyete diyor. Hayırlısı tabii.
Yanlış algılamayın, doğru algılayın.
Sevdiklerime selam ederim, sevgiler.
“birinci vazifem, kendimi ve ruhumu muhafaza ve müdafaa etmekti ancak gözleri ve sözleri ile aziz ruhumun bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün derinliklerime inilmiş, savunmam dağıtılmış ve varlığımın her köşesi bilfiil işgal edilmişti bu adam tarafından.”
13 notes ·
View notes
Statistics
We looked inside some of the posts by
loquce
and here's what we found interesting.
Average Info
Notes Per Post
3K
Likes Per Post
2K
Reblog Per Post
899
Reply Per Post
3
Time Between Posts
2 months
Number of Posts By Type
Text
10
Photo
6
Video
1
Explore Tagged Posts
Fun Fact
Forty percent of Tumblr users are between the ages of 18 to 25.