machinistanbul
machinistanbul
machinistanbul
278 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
machinistanbul · 3 months ago
Text
İnsanlar, gerçeği aramak yerine rahatlıklarını kaybetmekten korkuyorlar. Bilgiye, doğruya ve insanlığa dair her şey bir kitapta gizlidir. Ama kitapların yasaklandığı bir dünyada, insanlar sadece hayaletler gibi yaşar. Hiçbir şeyin anlamı yokmuş gibi yaşanır, çünkü insanlar sorgulamayı unutmuştur. Bir insan, ancak ve ancak gerçekleri öğrenmeye karar verdiği zaman uyanır.
0 notes
machinistanbul · 8 months ago
Text
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Yani insan unutur. Bu hem büyük bir lanet, hem de hediye. Hediyedir çünkü kalbini kıran dostunu unutmak istersin. İhaneti, yalanı, utanç verici anları, yalnızlığını, hayal kırıklıklarını, çuvalladığın, dibe vurduğun, ilk aşkından ayrıldığını anı, ölümü unutmak gerçek bir hediyedir. Unutur ve kurtulursun. İnsanları unutabilirsin, olayları, mekanları, zamanı unutabilirsin. Bir insanı da unutabilirsin hatta onun sana yaptıklarını da ama o insanın sana neler hissettirdiğini asla unutamazsın.
0 notes
machinistanbul · 11 months ago
Text
Hayata tepeden bakarsan insanların sadece tepesini görürsün.
Hayata daima insanlarla,
Aynı mesafeden bak;
O zaman insanların hem yüzünü,
Hem kalbini görürsün.
Mühim olan yükseklere çıkıp,
Hayata tepeden bakmak değildir;
Mühim olan ne kadar yükselsen de,
Her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.
Hayatta her şey olabilirsin;
Fakat mühim olan hayatın içinde,
“İnsan” olabilmektir…!
0 notes
machinistanbul · 1 year ago
Text
Yaptıklarımın akademik statüsü ile ilgilenmiyorum, çünkü sorunum kendimi dönüştürmek. Ayrıca insanlar, “Evet, birkaç yıl önce şöyle düşünüyordun, şimdi böyle söylüyorsun,” dediği zaman, cevabımın “Yoksa benim yıllarca aynı şeyi söyleyip hiç değişmemek için mi böyle çalıştığımı sanıyorsunuz?” şeklinde olmasının nedeni de bu. İnsanın bilgisiyle kendi kendisini dönüştürmesi, bence estetik deneyime çok yakın bir şey. Bir ressam kendi resmiyle dönüşüme uğramıyorsa niçin çalışsın ki?
0 notes
machinistanbul · 1 year ago
Text
"Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: 'Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?' Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor."
0 notes
machinistanbul · 1 year ago
Text
Denir ki; Norveç'te eğer bir balıkçı avlanmaktayken teknesinin bir girdaba doğru sürüklendiğini fark ederse teknenin burun kısmından girdabın ortasına bir kürek atmaya çalışırmış. Şayet küreği doğru bir biçimde atmayı başarırsa girdap durulurmuş ve balıkçı böylece o bölgeden rahatça geçebilirmiş. Aynı şekilde toplumda kendini güçlendirebilmiş bir birey bile etrafındakilerin paniği üzerinde sakinleştirici etki yaratabilir. Toplumumuzun ihtiyacı olan da budur; süpermenler veya yeni icatlar değil, ayakları üzerinde durabilen, güçlü insanlar.
0 notes
machinistanbul · 1 year ago
Text
Yaşamında hiç limonata içmemiş biri, limonatayı çok pahalı bir serinletici sanabilir. Oysa çok ucuz bir serinleticidir. Bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şekeri döküp, iyice karıştırdıktan sonra, üstüne doğru dürüst sıkılıp çay süzgecinden geçirilmiş, yarım limon suyu eklersin... Ve hepsini karıştırırsın. Bardak, görkemli ve uzunca bir bardaksa, yarım yerine bir limon sıkar, bir çorba kaşığı toz şekerini de, iki çorba kaşığı yaparsın... Bir limonata, dişleri donduracak kadar mı soğuk olmalıdır? Hayır, bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Ayrıca bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Hayır, gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atılmalıdır. Yarım tekerlek bir limon dilimi, bardağın kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur; dileyen, limonun kokusunu daha keskin duymak isterse, bardağın kıyısına takılmış yarım dilimi bardağın içine atabilir. İyi bir limonata yapmaya bu kadarı yeter mi? Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir. Böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur? Hayır, sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Bu, çok önemli midir? Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir.
Doğru dürüst bir limonata ve tadı unutulmayacak bir rafadan yumurta... Bir de sabahları bir saat yürüyüşle, bir duş... Bunları sen yapabiliyor musun? Hayır. Neden? Çünkü bunları bir tek kişi yapamaz. Özenler ve incelikler, ortak bir yaşam kültüründen, kişilerin yaşamına kadar uzanmıyorsa; limonata yapmaya kalktığın zaman, önce evde limon bulamazsın. Limonu almak için dışarı çıktığın zaman da, zaten limonata içme isteğin küllenmiş olur. Dişini sıktın, limonu alıp geldin. Kör bıçak, limonu doğru dürüst kesmez. Buzdolabına su konulması unutulmuştur. Yahut dolap tam o sırada söndürülmüştür. Yahut limon sıkacağını komşu almıştır. Zaten nane de yoktur. Çay süzgeci yıkanmamıştır. Görkemli uzun bardak bir gün önce kırılmıştı. Ama limonata yerine, soğuk maden suyu vardır... Ve yeni icatlar çıkarmak da, insanı üzmekten başka hiçbir işe yaramaz... Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içemezsin. Yerine maden suyu içersin.
Yaşam sevgisi bir kültürdür. Tıpkı çiçek sevgisi, tıpkı müzik sevgisi, tıpkı yüzme sevgisi gibi... Bu sevgi ya vardır, ya yoktur. Böyle bir sevgi pekişmemişse; orada insanlar, ne yaratıcı bir yaşama, ne sağlıklı bir aşka, ne keyifli bir yücelmeye fazla kulaç atamazlar... Kafası yarım kesik bir horoz gibi, çırpınır, bunalır, önüne geleni suçlar; ne istediğini, ne aradığını, daha doğrusu ne halt edeceğini bir türlü tam kestiremez ve kendilerini de, canım yaşamı da ziyan zebil ede ede, sönüp giderler. Yaşam sevgisi; enerjinin, yaşam zevkini kuşaklar boyu ortaklaşa yoğurmasından oluşur. Enerji yoksa orada sadece kurnazlık vardır. Kurnazlık da, yaşam sevgisiyle yaşam zevkinin en amansız celladıdır.
1 note · View note
machinistanbul · 2 years ago
Text
Ah, bildiğimi herkes bilebilir, yüreğimse bir bende var. Siz beni gitmek istemediğim yerde bekliyorsunuz; siz beni olmadığım yerde seviyorsunuz. Ya da, insanlar ve ben aynı şeylerle ilgilenmiyoruz; yazık ki, bu bölünmüş nesne, benim; ben kafamla ilgilenmiyorum, sizse yüreğimle ilgilenmiyorsunuz.
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
.."Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim"...
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
Nietzsche'nin üst insan tanımı şöyle: -Tam olarak kim olmak istediğine ve nasıl yaşayacağına kendi karar verebilen ve bu yolda bedel ödemeye hazır olan insan. Mükemmel olma kaygısı yoktur, hatalarını ve kusurlarını da kendine yedirir ve her defasında kendini aşmaya çalışır.
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
Doğru ya da yanlış yaşadıklarımın verdiği tecrübelerle daha mesafeli olmayı öğreniyorum. Belki de korkak... Ne zaman kaçmalıyım acıdan? Ne zaman yaklaşmalıyım aşka? Acıya mı alışmalıyım yoksa aşka mı?
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
Kendini bilmek adına yaptıklarının sınırı olmadığı gibi, sınırsız olan bu döngü dünyasında sadece kenardan izlemek yaratılışımıza ters. Her gün geliştiğimiz gibi, gelişmemişliğimizi de görebilmek adına yaşıyoruz. Kendini bulmak böyle bir şey olsa gerek çünkü kendinde olanı bilen bir insan, bundan başka daha ne için uğraşır ki?
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları
henüz uyumamış bazıları
bazıları uyanmış uykusuna doymadan
bazıları uykusuna varmadan doymuş
görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat
nasıl da sürüklüyor kendini
ve ben bunu kanıtlayabiliyorum
şu şair halimle
böylece size ey saygıdeğer erbab-i cumhuriyet
akıllı ve yetenekli olduğumu
kanıtlamış oluyorum
sizler de
bu derin bilgeliği kavrayarak
kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
“Hakikat Yaradanın elinde bir aynaydı , düştü ve binbir parça oldu.
Herkes bir parçasını alıp baktı ve hakikatı bulduğunu sandı.”
#mevlana
“Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki,
Yaradana saf bir aşkla bağlanabilesin.
Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma.
Bilhassa putlardan uzak dur dost.
Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma!
İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!"
1 note · View note
machinistanbul · 2 years ago
Text
Sokrates yine taleberiyle sohbet ederken bir talebesi Sokrates'e sorar :
- "Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir?
Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde, elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı?
Hem çok mümkündür ki, daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadıgı gibi haklı da sayılmaz."
Sokrates, soru cevap yöntemini kullanarak o talebeye sorar:
-"Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak? "
Talebe:
-"Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur.
Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur."
Sokrates:
-"Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur? "
Talebe:
-"Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.
Sokrates:
-"Peki söyler misin, bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerde nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o yüz yolcu mu?"
Talebe:
-"Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır."
Sokrates:
-"Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez .
Herkes bildiği yerde konuşmalı.
Her iş ehline verilmeli...."
Talebe:
-"Pek tabi olması gereken budur."
Sokrates:
-"Peki o halde, bize yine söyler misin
kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi?
Hem sen de kabul ettin ki,
bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur.
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
Mızmız dırdırcı insanları hiç sevmem; bu adamlar yaşamanın sevinçlerine yan çizer, dertlerine can atar; dertlerle kaynaşırlar; sinekler gibi, cilalı, pırıl pırıl yerlerde tutunamaz; pürtüklü, pürüzlü yerlere abanır; orada rahat ederler ya da sülükler gibi kara kan içer, kanla beslenirler.
0 notes
machinistanbul · 2 years ago
Text
"Zamanın kaybolmuşu yoktur. Yaşanan her şey, müspet, menfi, bizi inşa eder. Yalnız bizi değil, bizden sonraki kuşakları da…
Yaşadıklarımızı anında belki en iyi şekilde inşa edemeyiz. Ama, onları değerlendirdiğimiz vakit; gelecek daha emin olur.
Hayat “gemi”mi bilmiyorum; “gemicilik” olduğu gerçektir. Yaşandıkça ve akılda tutuldukça daha iyi seyrüsefer ederiz.
Herkes kendi talihinin mimarıdır.
Yaşadıkları, an be an insanı oluşturur ve arkasında bıraktıkları, farkına varmadan önüne geçer.
Kader, gaipten yazılmaz. İnsan, kaderini kendi yazar."
0 notes