Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Eski.. Yeni.. Şimdi..
4 seneden fazla olmuş yazmayalı. insan değişir. bazen de değişmez. dünya değişir, hayat değişir. etrafındaki olaylar insanlar değişir. insan inadına değişmez bazen.
ben değişimi kabul etmeyenlerden. değişen ama değiştiğinin farkına varmak istemeyen. değişmekten korkan. sanki eski halinden çok da memnunmuş gibi. ama hep memnun olmadığı tarafa değişen. belki de hic memnun olamayacak olan. ben. yeni ben. aslında eskisi. yani şimdisi.
0 notes
Text
uçak, babama selam söyle
“uçak, babama selam söyle”
Çocukken bir filmde mi duymuştuk, birinden mi görmüştük , nerden nöğrenmiştik bilmem. Yukarıdan bir uçak geçerken bağırırdık, bu şekilde. Sanki babamın iş yeri 10 dakika yürüme mesafesinde değilmiş gibi. Az önce yukarıdan bir uçak gerçerken, istemsizce elimi salladım ve içimden mırıldanım. Bu sefer tam da cuk diye oturdu ama yerine. Gerçi Türkiyeye mi gidiyor uçak bilinmez ama en azından bir uçak kadar uzağız babamla. Aslında 2-3 filan hatta, arada aktarma yapmak lazım.
O zamanlar bu günleri bilmeden ama bilerek mi mırıldanıyormuşum bilinmez. Pek bir yere de bağlayamıyorum zaten. Konuşsam sıkılıyorum, sussam sıkılıyorum. Uzaklık, uçaklar. Hava, su. Öyle işte...
0 notes
Text
Ben ve istemek
Aslında ben ne istiyorum olacaktı yazının başlığı. İstemek kelimesini öncelerde baya sorgulamış olduğum içiin ben ve istemek oldu. Aslında sorgulama nedenim şuydu. İstemek iradi midir?
Bir de ne istediğini bilmeyen bir insan için fazla iddialı değil mi? Ben ne istiyorum demek. Sanki bir yazı yazacak, ne istediğini tanımlayacak ve işte bitti. Artık hayatta istediği birşeyler olacak. Yaşamak için bir amaç değilse de bir aracı olacak belki . O kadar kolaydı çünkü.
Şimdilerde net bir üslup var hep. Bakıyorum instagramdaki blogger paylaşımlarında net çizgiler. Mesela annelik Mesela organik. İyi anne/ tü kaka anne. Diziler desen yine öyle. İyi karakterler var. İzleyici bu iyi karakterlerin yaptığı her davranışta iyiye yönelik bir mantık arıyor Senaryo da buna göre yazılıyor tabi. Kötü karakterlerin de yaptıkları her iyiliğin arkasında başka bir amaç olmalı mesela. Çünkü kötü.
Ben net olamıyorum. Herkes de öyle midir bilmiyorum. İyilik ve kötülük diye tanımladığım şeyler de yok hayatımda. Bu kesin iyilik ti, yapan da kesin iyiydi mesela. Ama iinsan böyle değil ki. Herkesin bir iyi yanı bir kötü yanı yok mu. İçimizdeki kötülüğü baskılamaya çalışırken bile kötü hisset miyiz kendimizi. Dizilerdeki oluşturulmaya çalışılan iyi kavramını izledikçe bile bunalıma giriyorum ben. Komik. Diziyi kafa dağıtmak için izlersin ya hani. İzledin, bir sonraki bölümü merak ettin. Ne olacak acaba diye tahminlerde bulundun. Bitti gitti. Yok işte bende o da öyle işlemiyor. Dizilerdeki karakterlerin teker teker analizi yapılıyor kafamda. Gerçekler ya çünkü. Neyse. Sonra kendimden neler buldum o karakterde onlar analiz edlilir. Sonra ben olsam nasıl davranırdım a gelir olay. Hele ki iyinin davrandığına ters düşünürken bulayım kendimi. Kendimi kötü ilan ederim kendi içimde. Ve böyle gider duru bu kendini sevmezlik hali. Hı evet bi de bu var. Kendini sevmezlik. O ayrı konu, sonra konuşuruz.
Ne diyordum. Net olamıyorum işte, isteklerimi de kendime net ifade edemiyorum. Gerçekten istediğimi düşündüğüm birşey varsa da bin suçluluk duygusuyla vazgeçirmeye çalışıyorum kendimi. Küçük şeyler hani. Öyle büyük kötü şeyler gelmesin aklına suçluluk diyince. Şöyle bir diyalog:
-Starbucksa gitsek kahve içsek.
-Niye evde kahve makinesi bile var(artık)
-Hem ne gerek var o kadar para vermeye.
-Hem ne buluyorsun şu starbucks ın ortamında bilmiyorum.
-Amaaaannn, iyi ki birşey istedik.
Diyalog gibi aslında ama monolog.
Az önce, buraya 1 buçuk saat uzaklıktaki bir kasabadaki etkinlikle ilgili bir reklam gördüm. Reklamın amacı bu ya tabi, çekiyor. Keşke yarın gitsek dedim Ne anlayacaksın ki dedi içimdeki ses. O kadar yol git yorul. Sonra geri dön. İlla gezme istiyorsan çık sitede dolaş, bak ne güzel, yeşilli sarılı kırmızılı ağaçlar, sonbahar renkleri. Onlar değil miydi senin derdin. Hem dünya işte, nereye gitsen aynı. Sonra gideceksin, bir sürü şey satmaya çalışanlar. Kapitalist düzenin oyunları hep bunlar. Yeter ki alışveriş yap, her şey ayağında. bla bla bla. Ve bir insanın gezme hevesi de işte böyle kırılır.
Ben ve istemek böyle birşey işte. İstiyorumdur ama istemiyorumdur. İstiyorumdur ama çok önemli değildir. İstiyorumdur ama olmasa da olur dur. İstiyorumdur ama amaan olsa ne olacak tır.
Sonuçta istemek de kapitalist düzenin bir oyunu değil mi eni sonu?
0 notes
Text
yenilgi
yazacak cümlelerim vardı aslında aklımda. gittiler şimdi. gitmeliler miydi ki.
Herşeyi baştan düşünen bir insanım ben de böyle. Herşeyi en baştan.
1 i öğrendim diyelim, sonra 2 yi, birer birer artarak 30 a kadar geldin hatta. Sonra 30 da öyle birşey oldu ki 3 ün doğruluğunu sorgulattı sana, 0 ın da varlığını. E hani 30 a kadar gelmiştin. Hadi en baştan.
Bu sefer her rakamın öncesini sonrasını sorgulayarak ama. Bir de şey var, sen 30 a güvenmiştin. Ama yok şimdi, 1 desin, hatta 0. 0 var mıydı ki sahi?
Dur bi bakayım, evet özetledim kendimi. Aynen böyle 0 dan 1 e geçmek mi geçmemek mi modunda boğuşuyorum hayatla.
Sürekli yeniliyorum hayata. Dünyaya yeniliyorum sürekli. Kendi heveslerime yeniliyorum, hepsi 0 da. Profesyonel hayata yeniliyorum, yine 0. Anneliğe yeniliyorum sonra, onda sanki 1 e geçermiş gibi oluyorum arada, sonra 2 ye geçme aşamasında yine bir 0 sorgulaması. Kendime yeniliyorum kısacası. İnsanlara hiç girmeyeyim. Onlara baştan yenilmişim zaten, 0 ı sorguluyorum zira.
Yukarı doğru bir göz gezdirdim yazdıklarıma, kendi yazdıklarıma bile yenilmişim aslında.
Bitireyim o zaman burda.
0 notes
Text
Oturmak, sanki kalkmak gerekmiyormuş gibi.. Oturmak sanki yapmak gerek hic bir şey yokmus gibi.. Oturmak sanki kalkmaya değecek bir şey yokmus gibi.. Sen kalksan da dünya zaten değişmeyecekmiş gibi.. Oturmak iste öylecesine, öylesine, sessiz, sakin, yalnız.. Sanki kalkmak istiyormuş ama tepki koymak da istiyormuş manasız kalkmalara da o yüzden oturuyormuş da kalıyormuş gibi.. Kalkasım var da.. Öyle iste..
0 notes
Text
Yerimden kalkmaya usenmisliklerim var benim.. Sonrasında belki zevkle içeceğimi bildigim bir cayı koymak icin kalkamamalarim.. Oturup kalışlarım var işlerin arasında sıkışan, ya da işlerin arkasına saklanan.. Iç gecirislerim var sonra usenmelerime, iç geçirip telefonu elime alıp yazmaya baslamisliklarim.. Hayat diyorum, geliyor ve geçiyor.. Otursam ya da kalksam cay koysam.. Otursam su an ya da biraz önceki demledigim cayı iciyor olsam.. Iki turlu de geçiyor iste.. Zaman, hayat.. Saniyeler, dakikalar, günler, aylar,yıllar derken bir ömür geçiyor, ömürler geçiyor sonra, nice ömürler.. Icinde bulunduğumuz 80000 aydan hayirli bu geceyi idrak edemeyisimiz de bu yuzden belki de.. 80000 ay geçse hayatımızdan.. Oyle de geçecek boyle de deyisimizden.. Zamana bağlı yaşayan insancıklarız iste eni sonu.. Zamanın kendine bağladığı..
0 notes
Quote
baharın gelmesi sevinç, kışın gelmesi hüzün, hissedebilsem.. mevsimlerin geçişini daha rahat izleyebilsem. akşam olmak bilmese biraz, geceler bitmese.. içimde kocaman bir boşluk kalsa, canım sıkılsa bir daha. zaman bu kadar azalmasa.. ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa bir ırmağın akışı. gördüğümü düşünebilsem.. tek yörüngede, tek merkezde toplansam. yekpare olsam. kesrette dağılmasam.. ben küçülsem, dünya büyük olsa.. yaşam büyük, amenna.. Ama ben biraz azalsam.. Sadeleşsem.. Durulsam..
Mimoza Sürgünü - Nazan Bekiroğlu
0 notes
Text
iki sene evvelinden yazılmıştın sen..
Öylesine oturuyorum şimdi. Yalnızca söylemek için aldım kağıdı elime. Sana sesimi ancak bu kağıtta duyurabileceğimdem belki.
Daha fazla sahiplenmek istemiyorum seni Ankara. Söyledim işte, söyledim rahatladım. Sokaklarının köşelerine ilişmiş anılardan yoruldum artık. Her şarkıda bir halini hatırlamaktan, her olayda o günlere dönmekten. Belki de ileride de bugünlere dönecek olmaktan..
Tıpkı lisedeyken renkli kağıtlara yazdığım cümleler gibi.. 'Seneler sonra yine aynı mı olacaksın, yine aynı yerde mi'.. Hoş, aynı yerde olsan yine de iyiydi belki..
Her neyse, sana diyordum Ankara.. Daha fazla sevdirme kendini bana, nefret ettirme de daha fazla. Alıştırma kendini, usandırma da daha fazla.. Ne daha fazla tanıdık ol, ne daha fazla yabancı.. Ne daha yakın, ne daha uzak..
Dur işte!
Doldurmaya çalışma olmayanların yerini, ki zaten dolduramazsın da..
Vefa dersen eğer, herşeye rağmen burada şu koltukta oturuyor olmam olsun benim vefam. Daha fazlasını ne sen kaldırabilirsin, ne benim gücüm yeter zira..
Sevgi beklersen benden, ancak bana verdiğin kadar..
Ki bir de hüzün var, benden ayırdıkların kadar..
Dur işte Ankara.. Gelme üstüme, lütfen dur orda...
0 notes
Quote
Alıntı - Elif Şafak
İnsan bazen bir haritaya ihtiyaç duyar.Hiç görmediği ya da hep gittiği bir yerin haritasına değil; bir daha asla gidemeyeceği bir yerin haritasına. Geçmişi bir rüya olmaktan çıkartıp oranın hep var olduğuna ve geleceği ümitsizlikten kurtarıp oranın hep öyle kalacağına inandıracak bir haritaya..
3 notes
·
View notes
Quote
Alıntı - Elif Şafak
Emin değilim anlaşılmak istediğimden...
"Kimdim ben?"
Katil ve kurban. Ellerimde başkalarının kanı var, başkalarının ellerinde de benim kanım. Bir cinayet işledim; belki de pek çok cinayet işledim. Nasıl olsa bütün ipuçlarını temizledi hafızam.Bir cinayete kurban gidiyorum. Belki de pek çok cinayete kurban gidiyorum. Nasıl olsa inanmıyorum ardımdan tutulacak mateme. Katillerimin yüzlerini seçemiyorum; isimlerindense geride harfler kalacak sadece. Binlerce kelime, onlarca hikaye var boğazımda düğümlenmiş. Susuyorum konuşmam gereken yerlerde; dilimi tutamıyorum ne zaman susmam gerekse. Anlatacak çok şeyim olsa da, emin değilim anlaşılmak istediğimden.
0 notes
Text
Ve yine birden maviye çalar hayat gözlerinin önünde.. Bilemedim neden hep pembe kalamaz yaşananlar, gerçekliğin bu dinmek bilmez cabası niye kendini göstermek için.. Yüreğimde şımarık bir cocuk var evet.. Ama aynı şımarık cocuğun urkekligindeyim şimdilerde.. Ama neden boyle diye sessiz serzenişler geçiriyorum içimden hayata karşı.. Hayat neden boyle anne, insanlar neden boyle, sahi ben neden böyleyim anne.. Sıcaklığın rahatsızlığından annesine sarılarak kurtulmaya çalışan o bebeğin umidindeyim şimdilerde.. Dünyanız sizin olsun demek isterdim şairin dediği gibi.. Alli morlu dünyanız sizin olsun.. Lakin siz pembe gözlüklerimi bırakmıyorsunuz bana.. İlle de mavi.. İlle de gercek, orta şekerli !
2 notes
·
View notes
Text
Yalnızız iste ne diye kendimizi kaldırıp duruyoruz ki.. Eni sonu vardığımız varacağımız nokta bu.. Hepimiz kendi hayatımızı yasıyoruz ve hepimiz yalnızız...
0 notes
Text
penceremin önünde saksıda bir kuş.. normalde en ufak bir sesten ya da hareketten ürkerek uçup kaçan kuşlardan biri.. ne kadar ürkse de yine perdeyi çekişimden yerinden kıpırdamıyor bile.. çünkü önemli bir vazifesi var, o üstünden kalktığı anda çürüyecek yumurtaları var altında..bunun bilincinde ve oracıkta duruyor sürekli.. ne yer ne içer, ne yapar bilmem.. ama görevinden emin..
yerinden kıpırdayamayan bir beni düşünüyorum şimdi.. en ufak bir ürkeklikte kaçmaya yeltenen ben..
sancılarla boğuşuyorum şimdi, karnımın orta yerinde enine boyuna çizgiler halinde beni yerimden kaldırmaya uğraşan.. neye gebe bu sancılar, onu bilmiyorum işte..
sabır diyor sonra uzaklardan, yalnızca sabır..
1 note
·
View note
Text
Yolda olma hissi ayrı bir heves veriyor bana, yarını düşünmeme hevesi.. Su an için tek hedefim eve varmak ve yapılacaklar ve arkası eve varinca düşünülecek.. Hele bi yol geçsin de. Seferi olmanın kolaylığı aslında.. Sahi sen olsaydın şimdi yanımda daha mı mutlu olurdum ki... Yollarla kendimi ozdeslestirmisken.. Kendi yalnızlığımı insanların yollara vefasızlığına bağlamışken ben.. Yanımda senin olduğunu bilseydim daha mı umut dolu olurdum hayata karşı.. Hayata ve ölüme karşı.. Yolculuktayiz, ve eve varmadan yapmamız gerekenler var aslında.. Eve vardığımızda yapabileceğimiz tek şey seyahatin analizi.. Oy oy.. Sevgili, ey sevgili, en sevgili...
1 note
·
View note
Text
Sessizliklerin ardında saklı çığlıklarımi duymuyordun halbuki, duyabilsen bişey farkedecek miydi sanki.. Ya tutarsa zinciri sanki koskoca hayat, ya da ya tutmazsa.. Sahi, ya tutmazsa...
0 notes
Text
Basit bir soru soruldu halbuki yalnızca bize..
O küçücük küçüklüğünü bile anlamaktan aciz olan bir biz.. Ben diye yazıp da sadece üstüme alamıyorum sucu.. Biz iste.. Neleri kavratmaya çalışıyoruz kendimize. Entellektüelizm dedik adına kültür dedik, okumusluk dedik, onlar bilmslik dediler, kendini begenmislik dediler, melankolik olduk sonra felsefenin zindanlarında bulduk kendimizi..sahi ya sandığımız kadar karmaşık degilse hayat, ve dahi ya sandığımız kadar karmaşık degilsek biz.. Bizi o hayal ettigimiz bol şükürlu basit hayatlardan uzaklaştıran şey yalnızca dusuncelerimizdeyse, doğru ya da yanlış iyi ya da kötü herseyi anlama cabamızsa ya.. Tek vazifemizin farkına varmadan, bize tek söyleneni hasa hakir görerek, tüm dunyayı sırtlamaya, herkesi anlamaya, sevmeye ve yaşatmaya calismamizsa ya.. Gecenlerdeki bir diyalog geldi aklıma .. 'Sana basit bir soru sordum, bana roman yazıyorsun.. Ne var ki sorduğum sorunun basit cevabı evet ya da hayır yani, iste o yok yazdığın o koca romanda.."
0 notes
Text
Oysa tek istediğim okumaktı.. Olabildiğince bencilce, olabildiğince başka bir şey olmadan beynimde.. Okuyordum.. Derken bir ses, bir nida, hava yahut para ya da her neyse.. ve iste dünya beynimin icinde. Dünya..ne bitmezmissin tükenmezmissin.. Ne kadar çok tuketirmissin sonra.. Kendimi alamadığım düşüncelerden dalamadim iste sonra.. Olabildiğince bencil, olabildiğince azade.. Minnet almayan ve minnet etmeyen kimseye.. Biraz kibir belki, kibir demeyelim ya da, zira zerresi cenneti feda, hafif bir burnu havadalik ve hovardalik.. Ama okuyamiyorum iste, o dünyalık girmeyedursun beynime.. Kalbim mı?? Kalpte dunyanın isi ne??
1 note
·
View note