mcagrbadanka-blgr-blog
mcagrbadanka-blgr-blog
Üç Nokta...
23 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
Soluyan Deniz (Erdem Beyazıt)
Bir çığlık düştü karanlıklardan Issız denize Ses beton gibi buz tutuyordu Bir takım gölgeler gidip geliyordu Ay ışıkları gidip geliyordu Deniz yaralı bir tay gibi soluyordu. Kim bizi çeken ayaklarımızdan Suyun yumuşaklığına Yerin katılığına Göğün karanlığına. Bir göz bizi denetliyor -- bu muhakkak Bir çığlık boğuluyor denizde -- bunu iyi duyuyoruz Bir ışık kesiyor karanlığı bir ustura ağzında Bilmediğimizi anlıyoruz Görmediğimizi seziyoruz Yeni bir çağa çıkıyoruz saçlarımızdan
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
Erdem Beyazıt (hayatı uzun )
İlk ve orta ö��renimini Kahramanmaraş’ta tamamlayan Bayazıt, sırasıyla 1953’te İstiklal Ortaokulu’ndan, 1959 yılında ise Kahramanmaraş Lisesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yüksek öğrenimine başlayan şair, tahsiline iki yıl kadar bu üniversitede devam ettikten sonra geçim sıkıntısı nedeniyle 1961 yılında öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne nakleder. Bayazıt 1963 senesinde yüksek öğrenimine ara vererek askere gider. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak Burdur iline bağlı Çuvallı, Yeşilova köyünde yapan şair, askerden döndüğünde ise tahsil hayatında büyük bir değişiklik arz edecek yeni bir kararı uygulamaya başlar. Zira Hukuk Fakültesinde başladığı tahsil hayatına artık Dil Tarih ve Coğrafya fakültesinde devam edecektir. Erdem Bayazıt askerden döndüğünde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolur. 1971 yılında buradan mezun olan Bayazıt, memuriyet hayatına atılır ve edebiyat öğretmeni olarak Kahramanmaraş’ta vazifesine başlar. Mezun olduğu Kahramanmaraş Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan şair, daha sonra Kahramanmaraş İl Halk Kütüphanesi’ne müdür olur. İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kuruluş günlerinde genel sekreter olarak vazife alan şair, Milli Eğitim Bakanlığı’nda Basın Bürosu Memurluğu, Milli Kütüphane Süreli Yayınlar Şube Müdür Yardımcılığı görevlerinde de bulunmuştur. Erdem Bayazıt daha sonra Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Daire Başkan Yardımcılığı görevini yürütürken istifa ederek kurucusu olduğu Akabe Yayınları’nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlenir. Henüz öğrencilik yıllarında şiir yazmaya başlamış olan Bayazıt, Edebiyat ve Mavera dergilerinin kurucuları arasında yerini alır. İlk şiir kitabı olan “Sebeb Ey” 1972 yılında Edebiyat Yayınları arasında (2. ve 3. baskısı Akabe Yayınları), son şiirleri “Risaleler” adı altında 1987’de Akabe Yayınları arasında çıkmıştır (2. baskı 1989). Bu iki kitap İz Yayıncılık tarafından “Şiirler” adı altında 1992 yılında bir arada basılmıştır (4. baskı 1998). 1981 yılı Temmuz ayında Ajans 1400 adlı bir firmanın film ekibiyle beraber Afganistan’a doğru yola çıkan şair Şenol Demiröz, Yücel Çakmaklı, Ahmet Bayazıt, Çetin Tunca, Halil İbrahim Sarıoğlu ve Necdet Taşçıoğlu’ndan oluşan çekirdek bir kadro ile birlikte Pakistan’ın Peşaver kenti başta olmak üzere İran, Hindistan ve Afganistan içlerini gezer. Yaptığı bu iki aylık gezinin izlenimlerini topladığı "İpek yolundan Afganistan’a" adlı eseriyle 1983 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Basın Ödülü’nü kazanır. 1984’te Akabe Anonim Şirketi’nin İstanbul’a taşınması kararıyla bu görevini devrederek yeniden memurluğa döner. Devlet Planlama Teşkilatı’na sözleşmeli personel olarak giren şair, daha sonra bu vazifeyi bırakır ve 1987 yılı seçimlerinde Kahramanmaraş’tan milletvekili adayı olur. 29 Kasım 1987 milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi’nden aday olan Bayazıt, Kahramanmaraş milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 18. dönem çalışmalarında Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev alır. 1988 yılında Risaleler adlı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü kazanır. 1991 seçimlerinde adaylığını koymayan Bayazıt, İstanbul’a yerleşir. Evli ve dört çocuk babası olan Bayazıt’ın şiir ve yazıları Açı, Hamle (Kahramanmaraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklal, Büyük Doğu, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim ve Hece dergilerinde yayınlanmıştır. Erdem Bayazıt, 5 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul'da vefat etmiştir. Bayazıt, TBMM Başkanlık Divanı’nca Üstün Onur Ödülü verilmesi kararlaştırılan 71 kişi arasında bulunuyordu.
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Photo
Tumblr media
Aşık Veysel
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Photo
Tumblr media
Aşık veysel
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
Aşık Veysel hayatı
Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babasının ismi Ahmet, annesinin ismi ise Gülizar'dı. Çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Yedi yaşına geldiğinde Sivas'ta çiçek hastalığı salgını ortaya çıktı. Aşık Veysel de çiçek hastalığına yakalandı ve sol gözünü kaybetti. Bundan kısa bir süre sonra diğer gözünü de kaybetti. İki gözünü de kaybeden Aşık Veysel asla yılmadı. Her gün babası ezberlediği halk ozanlarının şiirlerini okurdu ona. Aşık Veysel büyük bir istekle dinlerdi babasını. Bu isteğini gören babası bir gün elinde sazla yanına geldi ve ona verdi. Çok sevinmişti Aşık Veysel. Ona saz çalmayı Çamşıhlı Ali Ağa öğretti. Gün geçtikçe kendini geliştirdi. Artık sazını yanı başından hiç ayırmıyordu. Aşık Veysel, 25 yaşına geldiğinde Esma adında bir kızla evlendi. Ancak kısa bir süre sonra anne ve babasını kaybetti. İkinci çocuğuysa doğumundan 10 gün sonra öldü. Daha sonra karısı Esma onu bırakıp gitti. Karısı bırakıp gittiğinde bir yaşında kızıyla kalmıştı Aşık Veysel. Aşık Veysel'deki cevheri ilk görenlerden biri Ahmet Kutsi Tecer'di. Ahmet Kutsi Tecer, Aşık Veysel'in şiirlerinin tanınmasında büyük katkı vermişti. Bir dönem Köy Enstitüleri'nde öğretmenlik yaptı. 1965 yılında TBMM, “Ana dilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” özel bir kanun çıkartarak maaş bağladı. 21 Mart 1973 günü doğduğu köy Sivrialan'da hayata gözlerini yumdu. Ondan geriye yıllar geçse de unutulmayacak şiirleri kaldı.
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Link
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
Erzurumlu emrah gönül gurbet ele varma
Gönül gurbet ele çıkma Ya gelinir ya gelinmez Her dilbere meyil verme Ya sevilir ya sevilmez Yöğrüktür bizim atımız Yardan atlattı zatımız Gurbet ilde kıymatımız Ya bilinir ya bilinmez Bahçemizde nar ağacı Kimi tatlı kimi acı Gönüldeki dert ilacı Ya bulunur ya bulunmaz Deryalarda olur bahri Doldur ver içem zehri Sunam gurbet elin kahrı Ya çekilir ya çekilmez Emrah der ki düştüm dile Bülbül figan eder güle Güzel sevmek bir sarp kale Ya alınır ya alınmaz
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
Yetişip dizüstü düşebilsem eteklerine Karanlık basmadan dünyayı kapatan karanlık Elimizde kılınç ben ince işler ustası musa kardeşim ya ki heybem değişince kubbeli evim girdabım - tövbem kapımın önünde akan ırmak en zengin denizcisi incilerin - uzak şarklara yollanan elçilerin Kelimeler okyanusla yarenliğe dalıp çoluk çocuğu unutacak kadar bol ve bereketli binlerce yılçün kurulmuş bir zemberek içimizde ağzımıza boşalttı onca sözden Birinin heybeti ve lezzetinden Damağımız çatlamakta ya ani karanlık 'inanana rahmet inançsıza esef' olan (Hiçistanda Bir rüzgâr belirmiş Kulağımıza gelir- Bir ey muhalif rüzgâr ki oyropeiş örneği Hafifçe terli bedenin krondeli Göz dikmiş duyduk ki Meni yataklara bile) /Japonya büyür büyür bir gün Toprağını denize yayarak Peygamber sözüne ordan hizmet olur/ Kucak açanlar kadar geniş istekli Göçüp gelenler kadar hafif az'la doyan yük olmadan Ve başlar Kimin yüreği daha yüce yarışı Musa kardeşim ağlamaktan mı Okumaktan az uyumaktan mı Kan gölü gözlerin Her an karanlığını giyinecek gibisin Ne kadar uzun sürüyor Ta içinden gözlerine gelmesi dikkatin Karnın ne kadar küçük ve içerde İnce belin- Fazla kabarık değil kemiklerinden etlerin Biliyorum ancak sen Bu kadarla yetindikçe ve ekmeği Böyle mübarek tutukça doyar karnı çinin hindistanın amerikanın Sen olabilirsin çaresi Su içinde susuzluk hissinden ölen kimselerin Musa kardeşim haya'dan mı boyuna posuna güzelliğine rağmen hafifçe kıvrık omuzların hafifçe eğik başın Hele terazi tutuşun zarif sapasağlam ve artık en insansız çölde tek başına kalsa bile eğilmezken adalen bile yine de Bir nebzesini yutsa yüreğindeki tartarkenki dikkatin İkiye yarılır bir su aygırı Ve çocuklar tuz yalarken çocuk avuçlarından NEREDE BULABİLSEM SENİ Baba bıçağını ağır ağır çekerken YETİŞİP Ana dalgın ve Su dibinde yürür gibi DİZÜSTÜ DÜŞSEM ETEKLERİNE Ana dalgın ve su dibinde yürür gibi üzüm tiyekleri ceylan dolu etekleri 1 Çocuklar Kurtulamazlar yanaklarına konan yaradan Olmadık anda bırakılırlar Sonra Nice sonra Hatta bazen karanlıklarına uzanırlarken kadar sonra Üzerinde gözyaşı izleri Senelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları Mahzun yayılır Ancak görünür güzel dişleri Ve 'kuşlar da kaderle uçar'
Zarif Adam
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Photo
Tumblr media
Ayna Cahit Zarifoğlu
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Text
İnşası sırasında kubbesine kadar tamamlanan Ayasofya’nın kubbesinin yerleştirilmesi sırasında ayrılan paranın bitmesi üzerine imparator Iustinianos’un yanına gelen bir genç adamın, imparatordan verebildiği kadar katır vermesini istediği anlatılan efsane, şöyle devam ediyor: “Genç adamın, bu katırları altınla yükleyip kendisine getireceğini söylemesi üzerine imparator buna inanmaz. Ertesi gün tekrar gelen genç, imparatora neden katırları vermediğini sorar. Bunun üzerine Iustinianos, Şu delikanlının istediği katırları verelim, bakalım ne olacak’ der. Katırları alan genç, şehir dışına çıkarak oradaki gizli bir sarayın hazinesinden aldığı altınları katırlara yükleyerek imparatora getirir. Ama imparatorun bu olayı anlatması üzerine tılsım bozulur ve bir melek olan genç ve altınlar yok olur.”
Ayasofya efsane
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Quote
Efsaneye göre kralın birine kahinler tarafından çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenir. Herşeyden çok sevdiğini kızını korumak isteyen kral bunun üzerine denizin ortasındaki kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kızından uzak olmak onu üzer ama kızının güvenliği için buna katlanır. Ama kız onsekiz yaşına girdiğinde kehanet gerçek olur ve kuleye gönderilen yiyeceklerin arasındaki üzüm sepetinden çıkan bir yılan prensesi zehirler ve ölümüne sebep olur.
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 9 years ago
Quote
http://mobil.zaman.com.tr/pazar_lisede-siir-bahcesi_1128225.html
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 10 years ago
Quote
Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki şair sözü elbette yalandır
Fuzuli Aşka sevdalanma
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 10 years ago
Quote
Menüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab Esîr-i derd-i ışk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab Dem-â-dem cevrlerdür çekdügüm bî-rahm bütlerden Bu kâfirler esîri bir müselmân olmasun yâ Rab Görüp endîşe-i katlümde ol mâhı budur derdüm Ki bu endîşeden ol meh peşîmân olmasun yâ Rab Çıkarmak etseler tenden çeküp peykânın ol servün Çıkan olsun dil-i mecrûh peykân olmasun yâ Rab Demen kim adli yoh yâ zulmü çoh her hâl ile olsa Gönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ Rab Cefâ vü cevr ile mu'tâdem anlarsuz n'olur hâlüm Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Rab Fuzûlî buldu genc-i âfiyet meyhâne küncinde Mubârek mülkdür ol mülk vîrân olmasun yâ Ra
Fuzuli
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 10 years ago
Quote
ʿĀşıḳam meftūn-ı cānān olmayan bilmez beni Ḫançer-i ʿaşḳ ile ḳurbān olmayan bilmez beni Añlamaz aḥvālimi her şūfi-meşreb müdde-i Bāde-nūş-ı bezm-i ʿirfān olmayan bilmez beni II Arturup sevdā ser-i pür-şūra her dem zülf-i yār İtdiren hep ʿaşḳ-ı dil-berdir baña terk-i diyār Ehl-i derdem sırrımı nā-dāna itmem āşikār Ḥikmet-i ʿaşḳ içre Loḳmān olmayan bilmez beni III Māʾilem bir şūḫa cevr eyler ben itdikce niyāz Raḥm idüp bir dem dil-i bimāra olmaz çare-sāz Öyle zār itmiş beni ol Yūsuf-ı iḳlim-i nāz Hicr ile Yaʿḳūb-ı Kenʿān olmayan bilmez beni IV Sāḳ-i ʿirfān elinden nūş idüp peymāneyi Tār-ı zülf-i yāre bend itdim dil-i dvāneyi Hep ʿalāyıḳdan geçüp itdim vaṭan mey-ḫāneyi Faḳr iḳliminde sulṭān olmayan bilmez beni V Ḫalḳ-ı ʿālem şekker-i laʿl-i lebinden kām-yāb Ḳalmışam bi-behre ben ancaḳ esr-i tef ü tāb Mürġ-i cānım Ḥāmiāsā oldı firḳatle kebāb Ḥasret ü sūz ile biryan olmayan bilmez beni
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 10 years ago
Text
Muhammed
Canım kurban olsun Senin yoluna Adı güzel, kendi güzel Muhammed Şefaat eyle bu kemter kuluna Adı güzel, kendi güzel Muhammed Mümin olanların çoktur cefası Ahirette olur zevk ü safası On sekiz bin alemin Mustafa'sı Adı güzel, kendi güzel Muhammed Yedi gökleri seyran eyleyen Kürsi'nin üstünde cevlan eyleyen Miraçta ümmetini dileyen Adı güzel, kendi güzel Muhammed Aşık Yunus n'eder dünyayı Sensiz Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümansız Sana uymıyanlar gider imansız Adı güzel, kendi güzel Muhammed
0 notes
mcagrbadanka-blgr-blog · 10 years ago
Text
Allah Diyene
Her şey, her şey şu tek müjdede;
Yoktur ölüm, Allah diyene
Canım kurban, başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene
Akıl, kırık kanadı hiçin;
Derdi gücü 'nasıl' ve 'niçin'...
Bağlı, perçin üstüne perçin,
Benim gönlüm Allah diyene...
Necip Fazıl Kısakürek
0 notes