Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
1 note
·
View note
Text
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua edenle âmin diyenler sevabda ortaktır.) [Deylemî]
Âmin diyenler ne kadar çok olursa, duanın kabul ihtimali o kadar çok olur. Bir topluluğun duasını Allahü teâlâ geri çevirmez. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir cemaatte dua edilir, diğerleri de âmin derse, Allah o duayı kabul eder.) [Hâkim]
Bir topluluğun duası, şahitliği çok önemlidir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kırk kişi bir cemaattir. Bir ölüye dua ederlerse Allahü teâlâ, o ölüyü affeder.) [Buhari]
(Siz kimin iyiliklerini söylerseniz Cennet ona vacib olur, kimin de kötülüklerini söylerseniz ona da Cehennem vacib olur. Siz yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.) [Buhari]
Ayeti Kerime de...
– “Topluca, hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılmayın.” (Al-i İmran, 103)
– “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” (Al -i İmran, 104)
– “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.” (Tevbe, 119)
– “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri (mücadele edenleri) sever.” (Saff Suresi, 4)
– “Allah’a itaat edin ve Rasûlune itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal: 46)
Resûlullah Efendimiz de cemaat hâlinde bulunmanın ehemmiyet ve faziletini şöyle beyan eder:
“…Allah’ın eli (yardımı) cemaatle birliktedir.” (Tirmizî, Fiten, 7/2167)
“Cemaat rahmettir, tefrika ise azaptır.” (Ahmed, IV, 278)
“…Biriniz cemaati bırakıp sadece kendisine dua edecekse, başkalarına imamlık yapmasın! Kim böyle yaparsa (cemaate) ihanet etmiş olur.” (Ahmed, V, 250, 260; Tirmizî, Salât, 148/357)
GÜNAHSIZ AĞIZLA DUA ET
Hz Musa (a.s)'ya Cenâb-ı Hakk buyurmuş: "Ya Musa duanın kabul olmasını istiyorsan günah işlememiş bir ağızla bana dua et." Hz Musa (a.s) mahcup bir vaziyette düşünmüş ve ellerini açmış: "Ya Rabbi ben sana nas��l dua edeceğim, ben kendimden emin değilim ki hiç günahsızım diyemem ki."
Peygamberler masumdur günah işlemezler. Zelle dediğimiz Allah tarafından sevk edilen bazı hâl ve davranışları olabilir ama günahkâr değillerdir.
Bakın peygamber ahlâkına; "Demek ki, kendisini günahkâr görmemek, benden iyi Müslüman mı var?" demek, hiç hoş değil. Koskoca Peygamber: "Yâ Rabbi, Sen bana günahsız ağızla Bana dua et dedin, nasıl edeceğim?" diye soruyor.
Cenâb-ı Hakk ilham eder Hz.Musa (a.s)'a: "Ya Musa başkasından dua istersin kendin için, ben onun duasını reddetmem"
Kardeşlerim, sizin ağzınız benim ağzım değil. Ben bu bedende, bu ağzımla hareket ediyorum ama o ağız, o nefes size ait. Siz bana dua ettiğinizde, kendi kabahatime bulaşmamış bir ağız, bana dua ediyor ve Allah da duayı kabul ediyor. .
Peygamber efendimiz (Allahü teâlâya günah işlemeyen dil ile dua edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. [Tergibüs-salât]
Efendimiz (sav)“En çok kabul edilen dua din kardeşin gıyabında yapılan duadır” Ebu Davud-Tirmizi: Tac c 5 s 211.
İbni-Ömer'den (r.a.) yapılan rivayetde Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
"En çabuk kabul edilen duâ, müminin mümine duâsıdır"
[Tirmİzî Ebû Dâvud Buhârî, el-Edebül-Müfred ]
(Gizli [yani gıyabda] yapılan dua, âşikârenin yetmiş misline eşittir.) [Ebuşşeyh]
(Allah ile arasında perde bulunmayan iki dua vardır. Biri mazlumun duası, diğeri de kişinin din kardeşinin gıyabında yaptığı duadır.) [Taberani]
(En makbul dua, gaibin gaibe yaptığı duadır.) [Tirmizi]
(Bir kimsenin, arkadaşının gıyabında yaptığı dua reddedilmez.) [Harâiti]
Nitekim “..onlar için dua et Çünkü senin duan onlar için sukunettir” (Tevbe 9/103)
Bir Müslümanın diğer Müslümanlara gıyaben dua etmesinin ne kadar önemli olduğu, hem Kur’an ayetleri hem de Peygamber Efendimizin (asv) hadisleri ile açıkça belirtilmiştir.
Bu konudaki birkaç ayet:
“Bunlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla.” (Haşr Sûresi, 59/10)
“Hem kendinin, hem de mü’min erkeklerle mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!” (Muhammed Sûresi, 47/19)
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün mü’minleri bağışla!” (İbrâhim Sûresi, 14/41)
“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, Zikir 86; Ebû Dâvûd, Vitir 29)
“Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5)
"Sizden biri kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe kâmil imana sahib olmuş olmaz." (Buhârî Îmân 7; Müslim Îmân 71)
1 note
·
View note
Text
İlkin, gözlerinden çaldım rüyalarıma giydirdiğim düşleri.
Sonra yüzünün ayva tüylerine astım gördüğüm sergüzeştleri.
Ben aklının kıyılarında donarken
Sen yüreğimde yeni umutlar yakıyordun.
Ben göz pınarlarında şiirlere dalarken
Sen yine rüyalı, sen yine uzak bakıyordun.
İçimde boğuluşum gözlerinin derinliğindendir…
Uykusuzluğum gözlerinin sabahında uyanışımdandır.
Kirpiklerinden sarkan ıslak bir yıldızın,
Gözlerinde şiirleşmesi kadar güzeldir senli baharlar.
Anlamı değişir, bakışlarınla yıkanan her şeyin…
Değdiğin bir kuru dal gül açar saçlarının gülistanlığında.
Ben fakir bir yalnızlık bırakıyordum yollarına,
Sen kaşlarının arasından yıldızlar geçiriyordun.
Şiirleşmiş bir duyguydun yüreğimde…
Her okuduğumda bir kez daha sevdiğim.
Dünden bugüne bir yalnızlık,
Bugünden yarına bir anlamsızlık düşüyor ömrümden.
Gözlerine, geceleri sürmelediğinden beri
Karanlığı örtüyorum kaderime;
Ayakları dışarıda kalıyor yazgımın.
İçimde tohumlanan hasretler yeşerir,
Güneş gibi doğarken bakışların üzerime.
Bir lambanın yorgun aydınlığına dayıyorum yüzümü,
Işıklar sürgüsünü çekiyor yüreğime.
Caddeler güneşin sıcaklığını çoktan yitirmiş…
Saatler bir mızrak ucuyla çiziyor zamanı titreyen ellerime.
Sen susuyordun…
Ben susarken bile seni konuşuyordum…
Ve ben caddelerin soğuk suretinde sana koşuyordum.
1 note
·
View note
Text
StarMaker üzerinde bir şarkı yayınladım, şarkıma şimdi bakın!
#Seni Düşündüm#StarMaker'Seni Düşündüm' şarkısını söyledim, gelip dinle! (StarMaker, ücretsiz çevrimiçi karaoke uygulaması)
1 note
·
View note
Text
Aslında yaşadığın hayat ve bel bağladığın insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor...Sen geçici olan bu dünyaya ve Allahu Teala'nın Kur'an'ı Kerim'de;
"Kahrolası insan; ne kadar da nankördür o" ayetine konu olan insanlara aşırı bel bağlayıp, onlar üzerine fazlaca hayal kurduğun için hayallerinin enkazı altında kalıyorsun...
Oysaki bu dünya bir tarladır...Sen buraya ekip biçip (manevi) hasadını alıp, yükünü toplayıp, öz yurduna dönmek için geldin..
Sen bu dünyaya mümin olmaya ve mümin insanlarla ilişki kurmaya geldin...Arapçada mümin, emin, iman aynı kökten gelir..Peki sen,eline beline diline emin birimisin..Hayır...Allahın varlığına ve peygamberimiz hazreti Muhammedin (s.a.v) hayatta ve görevinin başında olduğuna iman ettinmi...Hayır...O zaman sen mümin değilsin..Bu yüzdende kendin gibi insanları bulup, onlarla irtibat kuruyorsun..onlarla oturup onlarla kalkıyorsun.. Çünkü bu dünyada sen ne istiyorsan o olmuyor... Sen ne isen, o oluyor...Sonrada dönüp Allaha iftira atıyorsun...Kaderi suçluyorsun..Suçlu olan Allah değil...Sensin ..Sen düzelirsen çevren düzelir... Sen düzelirsen hayatın düzelir... Sen düzelirsen dünya düzelir...
Yalan olan bu dünyaya gereğinden fazla bel bağlama... Nankör olan insanoğluna gereğinden fazla değer verme ve anlam yükleme..Kiiiiiiii....Hayal kırıklığına uğrama.... Unutma ki; insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor... Sen yanlış insanlar üzerine ve geçici olan bu dünya üzerine gereğinden fazla hayal kuruyorsun..onlara gereğinden fazla anlam yüklüyorsun..Hepsi bu....
4 notes
·
View notes
Text
Bir lokma ekmek ararken bir insan çıktı karşısına. İnsan ekmek uzattı. Hatta tavuk da getirmişti. O kadar mutlu oldu ki, iyi yürekli birisi karnını doyuracaktı. Yerken mahçuptu yemeği getirene, minnet duydu.. Doyacaktı, doymak ne kadar güzel bir histi..
Son lokması olduğunu bilmeden, kaldırdı kafasını baktı insana..
Neden zehirlenmek istendiğini anlamadan baktı insana..
Ağzı var dili yok, sessizce ağzında köpük gözünde yaşla gitti bu zalim dünyadan..
Belki tek şeyi merak etti:
Ben sana ne yaptım da zehirledin beni? Umarım tövbe edersinizde bizim gibi sessiz hayvanlara birdaha bu zulümu yapmazsınız
yada Böyle zalim insanlar Yaşattığınızı yaşamadan ölmeyesiniz.. iki yakanız bir araya gelmesin.. "Ölüm, ölüm " diye inleyeseniz de çekmeye devam edesiniz..
Not: Herkes ettiğini çeker

5 notes
·
View notes
Text
1940'a kadar camileri ahır ve genelevi yapanlar bugün cami cemaatinden oy istiyorlar destek olan haindir .
1 note
·
View note
Text
"Aramızdan erken ayrıldı" ..."Hayata erken veda etti" diye bir şirk çeşidi varki; akıllara zarar...
Kime göre erken ayrıldı... neye göre erken ayrıldı..Sen biliyor musun Allahu Teala'nın,ölen kişinin yaşam süresini kısa tutarak neyi murad ettiğini... Bilmez misin Hızır ile Musa kıssasını...
Hızırın küçük bir çocuğu öldürdüğünde, Hz musanın verdiği tepkiyi..Ve bu tepki karşısında Hz. Hızırın cevabını bilmezmisin...Ne demişti, Hızır a.s, musa a.s'ya;
-"sen şimdyi bilirsin ya musa..Biz ise hem evveli hem ahiri biliriz...Bu çocuğun ailesi çok mümin bir ailedir..Bu çocuk büyüdüğünde çok zulumkar, Allah'a asi bir genç olacaktı... Ailesini üzecekti. Akıbeti de cehennem olacaktı... Allahu Teala bu çocuğun küçük yaşta ölmesini Murad ederek birçok Hayır birden inşa etti... Ailesi ilk başta üzülse de,Biz bu çocuğu alarak onun ailesine daha hayırlı evlatlar vereceğiz... Böylece ailenin ileride üzülmesini önleyeceğiz...Bir de bu çocuğun küçük yaşta canını alarak hem halkı zulümden kurtaracağız.. hem de çocuk günah işlemeden vefat ettiği için cehenneme değil... cennete gidecek. "
Sen nereden bileceksin kimin ne için erken yaşta hakka yürüdüğünü... Şirke düşme.. seyreyle kainatın ressamı senin için ve diğerleri için ne resmeyleyecek.. sorgulama.. razı ol.. razı olursan gözündeki Musa gözlüğü düşecek... O saatten sonra Hızır Aleyhisselam seninle yürüyecek...Öyle işte..
Evet hızır'a selam...
durmak yok yola devam...
1 note
·
View note
Text
kaç yaşına gelirse gelsin.. ne kadar variyeti olursa olsun.. oturacak evi olsun...yetecek kadar yada hatırı sayılır bir maaşı olsun.. arabası olsun... Yazlığı ayrı olsun kışlığı ayrı olsun...isterse dünyanın sayılı zenginleri arasında olsun....yinede insanoğlu "çocuklarımın rızkı için koşturuyorum" diye kendisini kandırır durur... Bir ömrü bu şekilde harcar bitirir de, kazandığını rızık zanneder ....Oysaki rızık insanın kazandığı değildir...Yediğidir...içtiğidir...o gün üzerine giydiğidir..sağlığıdır...sıhhatidir... temiz kalbidir...Temiz arkadaşlardır...iyi komşudur... İyi bir eş... sağlıklı sıhhatli, imanlı yetiştirdiği çocuklarıdır... ibadet yapmaya izin verilmesidir.... Ama insanoğlu bunların hiçbirini rızık olarak görmez.... Onun için, rızık gün içinde kazandığı paradır... Bu yüzden gün boyu at gibi koşturur... Karınca gibi biriktirir... Kazandığını yemeden de göçüp gider...Bakın kuranı kerim, Adiyat suresinde insanın hâlini nasıl anlatmış..Ve karnı doysa da gözü doymak bilmeyen insanoğlunu neye benzetmiş...
Bismillahirrahmanirrahim
1-) Andolsun o nefesleri zorlanarak (dünyalık biriktirmek için) koşan (azgın atlara benzer insanlara)...
2-) (Koşuşurken hırsından, öfkesinden topuklarını yere) çakıp ateş çıkaranlara...
3-) Sabahın seherinde akına kalkıp,
4-) O hırsla ortalığı toza bulayanlara...
5-) Böylece o hâl ile halkın içine dalanlara.. (çok yazık)!
6-) Gerçektir ki insan Rabbine karşı elbette çok nankördür..!
7-) Kesinlikle kendisi de buna şahittir...!
8-)Kesinlikle onda (insanda) zenginlik sevgisi çok şiddetlidir..!
9-) Bilmez mi (insan), kabirlerin (bedenlerin) içindekiler deşilip dışarı çıkartıldığında,
10-) Sadırların (kalplerin) içindekiler açığa çıkartıldığında,
11-) işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır...
Şimdi gözlerinizi kapatın... Ve sabah saat 7 olduğunda, sokakları otobüs duraklarını, metroları gözünüzün önüne getirin... Kadınların erkeklerin gençlerin ve ihtiyarların... İhtiyacı olsun olmasın.. tüm insanların işe gitmek için nasıl birbirlerini ezdiklerini gözünüzün önüne getirin... Bu kuşuşturmanın akabinde, paralarını pullarını harcamak için nasıl Akın Akın mağazalara ve alışveriş merkezlerine koştuklarını gözünüzün önüne getirin.... Yaşlı insanların bile yemeye imtina edip, sakladıkları paralarını yığmak için banka kuyruklarındaki sıralarda ezildiklerini gözünüzün önüne getirin....
Evet at asil bir hayvandır... Ama nihayetinde hayvandır...hayatı boyunca yük taşır... yorulur.. akşam olup da ahıra girdiğinde, önüne ne verilirse onu yer.. itiraz etme hakkı yoktur.... Yaşar ve ölür.... Ne yaşadığını bilir ne öldüğünü bilir.... Ne de kendindeki asaletten haberi olur.... İşte kur'an-ı Kerim'de insanoğlunu, sadece dünyalık için koşturan insanları Ata benzeterek ne kadar güzel bir benzetme yapmıştır..
Ah kuranı kerim ah..
Her çağda insanoğlunun idrakına ayrı açılıyorsun.... Sana...seni indirene.... Seni insanoğluna bildirene selam olsun..
3 notes
·
View notes
Text
-Nasıl ki insan yedi perde ile Allah'tan perdeli ise, aynı perdelerle de şeytandan perdelidir...
-Nasıl ki insanların iyilik ve ibadet katsayısı arttıkça Allah ile kul arasındaki perdeler bir bir aradan kalkıyorsa, kötülük, nankörlük, isyan ve inkar katsayısı arttıkça da kişi ile şeytan arasındaki perdeler bir bir aradan kalkar...
-Nasıl ki tasavvufta mertebeler varsa, şeytanlaşma hususunda da mertebeler vardır...
-Nasıl ki tasavvuf mertebelerinin ilk perdesi nefsi emmare ile başlıyorsa, şeytani mertebelerinin ilk perdesi de, nefs-i emmare boyutunun bir alt kademesi olan hayvani boyuttan başlar...
-Nasıl ki, tasavvuf mertebelerinde her perde kalkışta, kişi Allah'tan ilhamlar almaya başlıyorsa, şeytani mertebelerde de her perde aradan kalktığında kişi şeytandan ya da şeytanlaşmış varlıklardan ilhamlar almaya başlar...
-Nasıl ki, tasavvuf mertebelerinde Allah için ve peygamber için yazılmış şiirler ve naatlar nefsi mülhime boyutundakiler tarafından yazılmaya başlanıyorsa, şeytani mertebelerde de, nefsimilimeye karşılık gelen kötülük boyutundan yazılmaya başlanır... Fark şudur ki, nefsimûhimeye kadar çıkmış kişi Allahu teala'dan ilham alır... şeytani mertebedeki kişi de şarkıları ve isyan kokan şiirleri yazarken, şeytandan ve şeytanlaşmış varlıklardan ilham alır..
-Nasıl ki Son Perde kalkıp da kul hakkı ile bir olmaya başladığında tevhid (birlik) inancı vuku bulur.. ve kişi nefsi Kamile boyutuna ulaşırsa, şeytani mertebelerde de kişinin son perdesi kalkıp şeytan ile insan birlik boyutuna varırsa, ikisi tam manası ile şeytanlaşır..
Allah buna ne için izin veriyor demeyin... Yarısı siyah ve yarısı beyaz ile ifade edilen...siyah tarafın karanlığı, beyaz tarafın aydınlığı belirttiğine inanılan Ying Yang işaretini hatırlayın.. bu işarette her iki renkte eşittir ve dengededir..
İşte Allahu Teala da yeryüzünü bu denge ile yaratmıştır... Ne iyilik olmadan kötülük bilinir.. ne de kötülük bilmeden iyilik bilinir... Her ikisi de kainatta olmak zorundadır.. çünkü imtihan vardır ... En önemlisi... Allahu Teala her iki mertebede de ilerleyebilmesi için Kulu Özgür bırakmıştır.... Kul dilerse bu dünyada yanar.. pişer... Aş-k olur... Dilerse öbür dünyada yanar..Düş olur ..
3 notes
·
View notes
Text
1925 yılında cenevre konferansında alınan kararla tüm dünyada afyon ve eroin üretimi ve kullanımı yasaklanmıştır..Buna karşın 1926 yılından itibaren Türkiyede "afyon alkoloidleri" adı altında tam üç tane eroin fabrikası kurulmuş olup, bunlardan bir tanesi taksimde,bir diğeri Kuzguncuk, en sonuncusu ise Eyüpte faaliyet göstermiştir...işin komik yanı, kuzguncukta kurulan fabrikanın yönetim kurulu başkanı, o dönemde meclis başkanlığı yapan Hasan Saka'dır...Taksimdeki eroin fabrikası ise japon mafyası tarafından kurulmuştur...Bu arada, Hasan saka'nın hayat hikayesini okuyun...ilginç dipnotlarla karşılaşacaksınız...
Yani bizim ülkemizin uyuşturucu ile olan tanışıklığı yeni değil...Çoook eski yıllara dayanıyor...
Evet.. şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere...Arkadaşlar..Daha yakın zamana kadar, ülkemiz mafya örgütleri tarafından yönetilir haldeydi..Perde önünde kurulup yıkılan hükümetlerin tamamı, bu filimde birer figürandı..Ve maalesef ki, onlara boyun eğmek zorundaydı...Boyun eğmek istemeyenlerin..Ve kurulan bu düzene baş kaldıranların akibetleri ise malumunuz zaten... Bu terör örgütlerinin bir kısmı ülkemizi siyaseten, bir kısmı ticaretten,bir kısmı yerel yönetimlerden, tamamı yargı açısından, ele geçirmiş durumda..Durumda diyorum, çünkü bunlar eskisi kadar olmasada hala devletin içinde aktifler.. bu terör örgütlerinin her biri farklı alanda aktiflik gösterse de,tamamı bir noktadan, tek bir el tarafından yönetilmekte... Devlet bağırsak temizliği yapmaya çalıştığı an ise, hep beraber birleşip düğmeye basıyorlar... ülkenin içini karıştırıyorlar...Ya bombalı saldırılar düzenliyorlar...ya askeriye içerisinde büyük şehid verdiriyorlar....Ya fiyatları fırlatıyorlar..ya ülkede sansasyonel yalan haberler yayarak, halkı devlete karşı kışkırtıyorlar...Yada, kendi kirli ilişkilerini devlet yapmış gibi haberleştirip, halkın kafasını bulandırıyorlar..
Şimdi gelelim uyuşturucu meselesine.. şunu açıkça bilin.... Uyuşturucu ticareti üzerinden dönen para, Petrol üzerinden dönen parayı aratmayacak durumdadır.... Orta doğu'nun yaklaşık yüz yıldır karışık olmasının arkasında yatan sebep sadece Petrol ticareti değildir....o sadece dağın görünen yüzüdür... Uyuşturucu ticaretinin rahat bir şekilde yapılabilmesi için o bölgenin karışık olması şarttır...Çünkü bu bölge hem üretim, hemde, yol güzergahı olarak, pazarlama açısından kilit noktadır... Uyuşturucunun büyükçe bir kısmı Afganistan'da geri kalan kısmı ise diğer orta doğu ülkelerinde üretilmektedir... Onu pazara sürmek için, maşa olarak terör örgütleri kullanılmaktadır... Ortadoğu'da kurulan terör örgütlerinin birçoğunun kuruluş sebebi budur... Birçoğu uyuşturucu ticaretini ve kaçak sigara ticaretini organize etmek için kurulmuştur ve o bölgeye yerleştirilmiştir... Dediğim gibi, uyuşturucunun büyükçe bir kısmı Afganistan'da üretilir... İrana sevkedilir...İran üzerinden suriye ve ıraka sevkedilir...buradan ya deniz yolu ile, yada ülkemiz üzerinden avrupaya sevkedilirdi...Ne zamana kadar...? Yakın zamana kadar ...Peki devlet buna müdahale edermiydi..Evet..Ederdi.. ama ettiği anda ülke içerisinde bombalar patlardı...onlarca şehid verdirilirdi...Ama yakın zamana kadar devletin tamamı Onların elinde olduğu için, pek sıkıntı yaşamadılar...Devletin içine yerleştirdikleri insanlar sayesinde işlerini kolayca yürüttüler...Ama bu hükümet, her şeyi göze alıp, terör örgütlerinin üzerine zıplayınca, onlar açısından işin tadı kaçtı.. 80- 90 yıldır kurdukları düzen bir anda karıştı...Bu defa başladılar, "devlet mafya ilişkisi"dedikoduları çıkartıp, halkın midesini bulandırmaya...Oysaki mafya kendileri...Devlet diye bahsettikleri ise, devletin kendisi değil...Devletin içine çöreklenen kendi adamlarının ilişkileri...Yani kendi kirlerini Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüne çalarak, ülkemizi itibarsızlaştırmaya çalışanlar, bu işin içindeki insanların ta kendileri...Yapanlar kendileri..."İstediklerimizi yapmazsanız,bizi rahat bırakmazsanız, işimize karışırsanız, devlet içindeki adamlarımızı diskalifiye ederseniz, sizin üzerinize atacağımız pisliği temizleyenezsiniz " diyenlerde kendileri... Yani devletin uyuşturucu parasıyla falan işi yok... Devletin içindeki bir takım pisliklerin bu işlerde parmağı olabilir...Bu şahıslar devletin her kademesinede sızmış olabilir...bunlar, bu işlerin içinde olan şahısları bağlar... Birileri şahıslar ile devleti özdeşleştirip, devleti uyuşturucu işi ile uğraşıyormuş..oradan gelir elde ediyormuş gibi gösteriyorlar.. tüm attıkları pislikler, kendi pislikleri... Devlet bir vücuda benzer... Nasıl ki vücut güçlü olduğunda içinde mikroplar barınamıyorsa, devlet de güçlü olduğunda içinde terör çeteleri barınamaz ... Şunu kabul etmemiz gerekiyor.... Yakın zamana kadar gerçekten devletimiz çok güçsüzdü... İçinde her türlü pislik her türlü mikrop barınırdı... Fakat biz şunu çok iyi biliyoruz ki, vücut başka şeydir...mikrop başka şeydir.... Mikrobun vücut içerisinde olması, vücudu necis yapmaz... Necis ve pis olan mikrobun kendisidir... Vücut, mikropları vücuttan atmaya kalktığında... Yani mikropla savaşmaya başladığında, vücudun ateşi yükselir... Herkes ateşi kötü birşeymiş gibi bilse de, yükselen ateş, içeride bir savaş olduğunun göstergesidir... Yani iyi bir şeydir... Ülkemizdeki Ateş son birkaç yıldır çok fazla yükseldi... Bu demek oluyor ki, mikroplar direniyor...Ama vücutta direniyor....içeride bir savaş var....Unutmayın ki, öldürmeyen mikrop, vücudu güçlendirir....Güçleniyoruz ..Rahat olun...
Son söz;
(bunların tamamı benim öngörümdür... Benim hayat ekranıma düşenlerdir.... Doğrudur yanlıştır..orasını sadece Allah bilir...yazdıklarım ne devletimizi nede kimseyi bağlar...tamamı şahsi görüşümdür...tecrübelerimdir..)
1 note
·
View note
Text
Her ülkede muhalifler var...Ama bizim ülkenin muhalifleri kadar cahil, hain, kendini bilmez dengesiz, neyi savunduğunu bilmeyen..., neye zarar verdiğini bilmeyen bir muhalif kesim daha olmadığına dair yemin edebilirim...
Neymiş..TOGG yerli değilmiş...Çünkü bazı parçaları başka ülkelerden tedarik ediliyormuş...
Yahu bu insanlar hangi dünyada yaşıyorlar..Neden bu dünyadaki hiçbir gelişmeden haberdar değiller... dünyaca meşhur hiçbir markanın ürünleri yüzde yüz kendi ülkesinde üretilmez...Hatta hatta dünyaca ünlü bir çok markanın bir tane bile fabrikası yoktur..hepsi fason üretilir...Mesela pierre cardin'in yeryüzünde bir tane bile fabrikası yoktur..Bu markaya ait tüm ürünler, çeşitli ülkelerde, özelliklede Türkiyede fason olarak üretilir..Ara sokakta hiç ummadığınız bir konfeksiyonda üretilir...Marka sahipleri, sadece ürünlere basılacak olan logoları, bu konfeksiyonlara teslim ederler..Hatta hatta zimmetleyerek teslim ederler.."Teslim ettiğimiz logolardan bir tanesi bile eksik olursa, şu kadar ceza ödeyeceksiniz" diyerek teslim ederler...üretildikten sonrada depolarına toplayıp satarlar..Yani pierre cardine ait tek yerli parça, logosudur...Vakkoda böyledir..Lacostta böyledir..Nike'ta böyledir... Adidasta böyledir.....Mesela Nike'n üretim üssü Bursadır..Bursada bir tekstilci Nike marka ürünleri üretmektedir...keza, bir çok giyim markasında durum böyledir..LC Waikiki'nin tek bir fabrikası yoktur....Zara'nın tek bir fabrikası yoktur...Hep piyasadan toplama ürünler satarlar...Sadece üzerlerinde kendilerine ait logoları vardır...Mesela, marka olarak bildiğimiz..ve binlerce lira sayarak aldığımız bir çok ayakkabı markasının bir tane bile fabrikası yoktur ..Bu ayakkabı markalarının bir çoğunun üretim yeri Çindedir...Çinde bu ayakkabıları üreten üreticilere sorduğunuzda, en ucuz ayakkabı ile en pahalı ayakkabı arasında çok bir maliyet farkının olmadığını..sadece bir kaç dolar oynadığını söylerler...Ama bizler, marka merakımız yüzünden, tüm ürünlerin, menşeinin bağlı olduğu ülkede üretildiğini sanırız.. Bu yüzden de binlerce lira verip, çin malı giyinmekten çekinmeyiz. giyindiğimiz ayakkabıyı çevremizdekilerin gözüne gözüne sokarız...
Evet... Bir çok ülkeye ait, bir çok büyük marka arabanın yedek parçaları çok farklı ülkelerde üretilir...Mesela fransa menşeili araçların parçaları, altı farklı ülkede üretilir...Sonrada toplanır..ve Fransız markası olarak piyasaya sürülür..Çünkü patenti fransaya aittir.. Mesela Volvo Ve mercedesin bir çok yedek parçası..Türkiyede üretilir...Türkiye yıllardır bir çok ünlü marka arabanın üretim üssüdür.. Türkiye parçaları ürettikten sonra ihtiyaç kadarını arabaların menşeinin bağlı olduğu ülkeye gönderir..Geri kalan kısım depolarda bekletilir..Şimdi Volvo ve Mercedes yerli Alman markası değildir diyebilirmiyiz....Diyemeyiz...Çünkü patent ve fikir Onlara aittir....Kalite tercihi onlara aittir..Mesela Iphone... binlerce lira verip aldığımız..Ve ABD markası olarak bildiğimiz Iphone marka telefonun çok az parçası Amerikada üretilir... bir çok parçası uzak doğuda üretilir...Şimdi Iphone Amerikaya ait değilmi diyeceğiz...Bir çok marka telefonun parçaları yıllardır çinde japonyada ve uzakdoğu ülkelerinde üretilir...şimdi bu markalar yerli değilmi diyeceğiz....Hayır...Fikir ve patent kime aitse ürün onundur.....bu yüzden insanlar, ürün değil..marka üretiyor ....Sonrada markanın içini dolduruyor ..Asla fabrika kurmuyor..Yada yarı üretim yapan..daha çok parça birleştiren fabrikalar kuruyor...çünkü böylesi daha az maliyetli oluyor....Bu durum sadece sanayi alanında değil....Yiyecek giyecek ve tüm tüketim malları açısından böyle....Markayı üretenler işin kaymaklı tabakasını yerler...Çalışıp üretenler ise, parmaklarını yalarlar..Bu yüzden, siyonistlere biat eden marka patronları iş değil..Marka üretirler....
Evet....Yıl olmuş 2022..Biz hala ülkemizde bu gerçekleri insanlara öğretmeye çalışıyoruz...Çünkü bir çoğu bu gerçeklerden habersiz yaşıyor...Yabancı ülkeden aldığı tüm marka ürünleri yüzde yüz yerli sanıyor....Bu nasıl bir aymazlıktır...Bu nasıl bir cehalettir...anlaşılır gibi değil...
Tekraren söylüyorum...Bu ülkedeki muhalifler kadar cahil bir kesim hiçbir ülkede yok...Güya okuyorlar... Ama ne okuduklarını dahi bilmiyorlar...Kafalarını sokmuşlar kuma...Arka kısımları açıkta...daha ayaklarındaki marka çorabın ve ayakkabının nerede üretildiğini bilmeyen dangalaklar, bize yerlilik ve millilik dersi veriyorlar...Önce kendileri milli olsunlar...Sonra konuşmaya yüzleri olsun...
Son söz;
Ülkesinde üretilen yüzde yüz yerli milli savunma eserlerinden rahatsız olanlar, bu ülkenin vatandaşı olamazlar . Öyleyse soruyorum...
KİM BUNLAR...KİM BUNLAR...
PEKİ AMA KİM BUNLAR...
1 note
·
View note
Text
Rusya lehine ilerleyen tüm başarıları.. veyahutta Rusya'da alınan tüm kararları Rusya lideri putin'den bilmek, tam anlamıyla bir cehalettir... Çünkü Rusya'yı yöneten Putin değildir... Putin sadece dağın görünen yüzüdür .. Rusya'yı yönetenler, 1900'lerin ortasında gelip Rusya'ya yerleşen... Ve vakti zamanında elde ettikleri maddi güçlerinden dolayı Rusya'yı kolayca hegemonyası altına alan yahudi oligarklardır..onlarun rusyaya nereden gelip yerleştiğini...Nasıl gelip yerleştiğini..Ve bunların geçmişlerini bilmeyenler, bugün putin hakkında makale üzerine makale yazıyorlar...Şaka gibi yani...
Evet...Bu oligarklar, vakti zamanında, şu anda amerika'yı yöneten paganlarla birlik olmuş... Sırf maddi güçlerinden dolayı onlara yanaşmış...Normalde paganizmle ilgisi olmayan..Sadece paraya ve güce karşı ilgi duydukları için paganlarla birlikte hareket eden.. Onlar gibi madden güçlendiklerinde ise, onlara kazan kaldıran..ve nihayetinde amerika'yı terk edip Rusya'ya yerleşen insanlardır... Paganların çok uzun vadede, 100'er yıllık planlar yaptığı da göz önüne alınacak olursa, belki de durumu bizim böyle okumamızı istediler... Ya da olayın böyle görünmesini istediler... Bugün yaşananlara bakıldığında, sanki dünya bu iki grubun çatışması yüzünden bu kötü günleri yaşıyormuş gibi gözükse de, küfür tek millettir... Belki de bu iki grup 1900'lerin ortasında ortak bir karar alıp, bir kısmı amerika'yı yönetmeye devam ederken, diğer kısmı da Rusya'ya yerleşmiş ve orayı ele geçirmiştir.. Her ne olursa olsun.. durum değişmez... Küfür tek millettir... Ne Amerika'daki paganlar, ne İngiltere'deki yılanın başı, ne de Rusya'daki yahudi oligarklar bizim dostumuz olamaz...
Dünya bir kazan...Rusya ABD ve İngiltere, o kazanın altındaki sacayağı, Ve putin, o kazanın altına ateş taşıyan maşalardan sadece bir tanesidir..Peki kötü birimidir...
Onu bilemem... Ama şunu bilirim.. Allah'ın kurduğu sistemde sadece iyilerin olması yetmez... Allahu Teala sistemini iyilerle kötülerle, güzellerle çirkinlerle, güçlülerle korkaklarla, zenginlerle fakirlerle, haklılarla haksızlarla kurmuştur... Her şey zıttıyla var olmuştur... Allahu Teala, sadece iyileri, sistemine hizmet ettirmez... Kötüleri de kendisine memur kılmıştır... Şeytan da onun hizmetindedir... Melek de onun hizmetindedir... Firavun da onun yarattığıdır... Musa da onun yarattığıdır...
Dünya bir sahnedir... Sahnede Allah'ındır... Sahnenin önündeki seyirci de Allah'ındır... Oyunun yazarı da yönetmeni de Allah'tır... Velhaslı kelam, Her şey yaşanması gerektiği gibi yaşanmaktadır... Yaşanması gerektiği zaman da yaşanmaktadır... Bize düşen sadece doğrulara tik, yanlışlara çarpı koymaktır... Sadece şu yazdıklarımı anlasa insanoğlu, sistemi çözmüş olur... Sistemi çözen perdenin önünü de arkasınıda görür... Hiçbir şeye itiraz etmez... Tam anlamıyla teslim olur... Şimdilik diyeceklerim bu kadar...
Şenay Tek
0 notes
Text
Bir binayı yapamazsan yıkıp viran eyleme bir güzeli sevip alamazsan adını aleme destan eyleme
0 notes
Text
Kadir Mısıroğlu'un; şerefine, izzetine, namusuna dil uzatanın, zerre namusu, şerefi, haysiyeti yoktur.
0 notes
Text
Ne senden bana rüku,
ne benden sana kıyam.
Bundan sonra Selamun aleykum,Aleykum selam..
0 notes