Tumgik
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Dedemin İnsanları
Filmi daha öncesinde de izlemiştim. Film çok şey anlatıyor. Mehmetin çocukluğu, zoraki bir şekilde göç etmek zorunda kalmaları. Ozan, dedesinin yüzüne gülüp arkasından konuştukları için üzülen bir çocuk.
Mehmet'in kağıtlara yazılar yazıp, şişelere koyup atması..
Ozan'ın buna sinir olması ama filmin sonunda bazı şeyleri anlamaya başlayıp, onunda denize şişe fırlatması çok güzeldi.
Mehmet bir gün o şişenin Girite gideceğine inanıyordu ve gitmiştide. Ama o bumu göremeden öldü.
Ama onun yerine canından çok sevdiği torunu gitti oraya. Dedesinin fotoğraflarını gördü, dostlarından kahve içti ve dedesinin evini gördü.
Benim için en güzel sahne Ozan'ın ilk sene arkadaşlıklarla ilişkisinden iyi alıp bir dahaki sene pek iyi olacağına dedesine siz vermiş olması ve Ozan'ın sözünü tutup arkadaşliklarla iliskisini pek iyi yapmasıydı. Dedesi görememişti ve görmesini çok isterdim.
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Katı ve sadece ders anlatmaya programlı, öğrencileri ve onların psikolojilerini anlamayan, çocuklarını sadece kendi istedikleri şekilde büyütmeye ve yönetmeye çalışan anlayışsız veliler.
Başarıyı sadece iyi bir üniversiteye girmek, iyi bir mesleğe sahip olmamız olarak gören baştan sona yanlış bir eğitim sistemi.
Doğru olan bu değil.
Bizler yeteneklerimizin farkında olmadan belli bir kalıba girmiş halde okumuyor muyuz?
Kaçımız müziğe, resme, edebiyata ve bir çok yeteneğe sahip olduğumuzun farkındayız.
Eğitim sistemimiz neden bize bunları göstermiyor?
Neden haftada bir iki saatle güzel sanatları geçiştiriyoruz?
Neden sabahtan akşama kadar akademik derslerden sadece iyi not almak için çalışıyoruz?
Eğitim sadece iyi notlar alıp iyi bölümlere girip buradan mezun olmaktan mı ibaret?
Gerçekten başarı bu mu?
Başarı ailemizin istediği kalıba girip ziyan olmak mı, mutsuz olmak mı?
Yoksa;
Doğru şartlarda , derslere de çalışıp ama bunu zorunluluktan değil keyif alarak yapıp, aynı zamanda yetenekli olduğumuz alanda kendimizi geliştirmek mi?
Devlet neden bize böyle bir eğitim imkanı sunmuyor?
Neden eğitim sisteminde neden John Keating gibi öğretmenlerden fazla yok?
Öğretmenlerimiz bizlere ilham verse bizler de öğrenciler olarak kendimizin daha doğrusu kabiliyetlerimizin farkına varsak daha başarılı olmaz mıyız?
Elbette oluruz.
Öğrenciler olarak büyüklerimiz hep öğretmenlerden korkmuşlardır.
Eğitim bu mu yoksa Bay Keating gibi bir köle bir öğrenci değil de içinde cevher saklı bir bireyi mi bulmaktır?
Evet belki bu şekilde bir yöntem geleneksel müfredata sığmayabilir ama yanlış demek değildir.
Herkes ögretmen, avukat, doktor,savcı olmak zorunda değil.
Belki de içimizde zanaatkar veya sanatkar olup mutlu olabilecek nice arkadaşlarımız var.
Ailemiz ve öğretmenlerimiz bize bu farkındalığı vermek zorundalar.
İşte böylece mutlu gelecekler yetiştirebiliriz.
Unutulmasın ki öğrenciler öğretmenlerini severken derste de başarılı olacaklardır.
Ve hatırlanan baskıcı öğretmenler ve eğitim sistemi değil, bir şeyler katan ve sevgiyle paylaşanlardır.
Biz öğrenciler, gençler, çocuklar ya da nasıl tanımlanıyorsak hayatımızı nasıl istiyorsak öyle yaşamalıyız. İster doktor olarak ister yazar olarak ister başka bisey olarak sadece biz neyin peşinden gitmek istiyorsak o olmalı.
Öğretmenlerimiz, annemiz, babamız veya başka biri onlar ise bizim en büyük destekçimiz olmalı.
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
"Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan sadece var olur."
İnsan da diğer tüm canlılar gibi doğuyor, büyüyor ve ölüyor.
Hayata geliyoruz ve yaşam için tüm gerekli şeyleri yapıyoruz.
Yiyor, içiyor, nefes alıyor, barınıyor ve uyuyoruz.
Bunları örneğin hayvanlar da yapıyor.
İnsanı hayvandan ayıran ise aktif kullanacağı bir aklının olması.
Okul hayatımız bittikten sonra, para kazanmak zorunda olduğumuz için çalışma hayatına başlıyor ve kendimizi bir anda yoğun bir çabanın içinde buluyoruz.
Peki biz gerçekten yaşıyor muyuz?
Evet para kazanmamız şart ama kendimize vakit ayırıyor muyuz mesela?
Kaçımızın hobisi var? Hangimiz sürekli değişik yerleri gezip gördük.
Mesela kitap okuyup, müzelere gidiyor muyuz?
Madem ki hayvandan ve bitkiden farklıyız, o zaman hayata sadece yiyip, içip çalışmak için gelmediğimizi bilmeliyiz.
Yeteneğimiz ölçüsünde hobi edinmeli, müzik aleti çalmalı, resim yapabilmeli, gezebilmeliyiz.
Evet maddi olarak imkanlarımız kısıtlı olabilir ama devletin ücretsiz verdiği kurslardan faydalanabiliriz.
Hayat zaten çok kısa. Var olmayı değil yaşamayı seçmeli ve hayatın tadını çıkarmalıyız.
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Merhabalar
Benim adım Özge Aykut
15 yaşındayım ve lisede öğrenciyim.
Okulumu, ülkemi, bayrağımı, Atatürk'ü çok seviyorum.
Ülkeme faydalı olmak için çok çalışıyorum.
Bugüne kadar ülkemi yeterince gezemediğim için de çok üzgünüm.
Ama aynı zamanda Avrupa ülkelerini de çok merak ediyorum.
Açıkçası bir süre Avrupa'da bulunup farklı ülkelerin kültürlerini tanımak isterdim.
Kültür elçiliği yapıp aynı zamanda Türk kültürünü de anlatırdım.
Mesela Almanya'da tarihi kiliseleri, ikinci dünya savaşından kalan izleri görmek isterdim.
Onların günlük yaşantılarına katılıp nasıl yaşıyorlar bilmek isterdim.
İtalya'da pizza, makarna yiyip Pisa Kulesi'ne gitmek, Roma'da tarihi yerleri görmek isterdim.
İspanyolca öğrenip, Barcelona'da o güzel atmosferi tatmak isterdim.
Mesela komşumuz Yunanistan'a gidip Atatürk'ün evini ziyaret etmeyi, onun çocukluğunun geçtiği yerleri görmeyi çok istiyorum.
Her ülkenin kendi kültürlerini tanıyarak kendimi geliştirebilirdim.
Böylece belki de gelecekte oralar hakkında bilgi sahibi olduğumdan kolay şekilde tatil yapma şansım olurdu.
Biz ülke olarak çok güzel bir coğrafyaya sahibiz. Yemeklerimiz, tarihi eserlerimiz Avrupa'dan kat kat daha güzel.
Yine de oralardan edindiğim tecrübelerle kendimi geliştirebilirdim.
Her kültür farklı şekilde yaşanıyor. Ben de önümde daha çok zaman olduğunu düşünüyorum ve umarım bu isteklerimi gerçekleştirebilirim
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Yunan Mitolojii'nde prometheus, muhtemelen(öngörü) ve Titan ateş tanrısıdır. Prometheus en çok tanrılara ateşi çalarak meydan okumasıyla ve ateşi teknoloji, bilgi ve uygarlık biçiminde insanlığa vermesiyle tanınır.
Prometheus, Gara'nın oğludur. Atlas, Menoitios, Epimetheus adında üç kardeşi vardır. Titan soyundan gelen prometheus ve kardeşleri, akıl gücü bakımından diğer tanrılardan üstündür ve bu güçlerini Zeus'a karşı gelmek için kullanırlar. Bu durum ise Zeus'un içinde çok büyük bir öfke doğurur.
Çoğu zaman dört kardeş bu üstünlükleri yüzünden zeus tarafından cezalara çarptırılır. İnsan prometheus tarafından maddeden yaratıldığı, daha doğrusu yapıldığı geç bir dönemde 4. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Suya kil karıştırarak ilk varlığın bedenine biçim verir.
Sonra çamurdan yapılmış bu bedene yaşam soluğunu üfler. İlk insana hayatı ve ruhu Athena vermiştir.
Zeus'un geleceği ile ilgili bir sırrı yalnızca prometheus biliyordu. Zeus'un birlikte olacağı bir kadından doğacak çocuk , babasının krallığına son verecektir.
Bu kadının kim olduğunu öğrenip, onu tehlikeye koymak için zincire vurulan prometheus'u serbest bırakmak zorunda kaldı. Onu bu işkenceden kurtaran Herakles'e:"Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yok." der. Yeniden tanrılar katına kabul edilen prometheus sırrı açıklar. Zeus, Nereus'un kızı Thetis'e gönül vermiştir. Doğuracağı çocuk babasından daha güçlü olacaktır. Onunla evlendiği takdirde krallığı son bulacaktır.
Özge Aykut
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Eski İstanbul'da insanlar birbirlerine değer verirler, kötü günlerinde destek olurlar, iyi günlerinde güler eğlenirlermiş.
Komşuluk ilişkileri sanki yan yana yaşayan insanlar gibi değil de aynı ailenin fertlerinin birbirlerine yaklaşmasıyla oluşurmuş.
Çıkar amaçlı, kötü niyetli insanlar bu ortamlarda barınamazmış.
Dünya işleriyle herkes ihtiyacı olduğu kadar ilgilenir, kalan zamanlarında hep beraber vakit geçirilirmiş.
Büyüklerimiz hala daha eski komşularını anlatır, hatta görüşürler.
İşte bu, insanların dış görünüşe değil, insana verdikleri önemi anlatır.
Oysa günümüzde herşey neredeyse beğenilmeye odaklı.
Sosyal medyada sahte hayatlar yaşanıyor, okul çağındaki küçük çocuklar bile kendilerine telefonlarında sahte bir dünya kurmuşlar, orada yaşıyorlar.
İlişkiler, alışveriş hatta sevgiler bile sahte. Dinlenen müzikler bile müzik aletiyle değil, bilgisayar destekli programlarla yapılıyor.
Oysa en başta bahsettiğim o güzel zamanlarda hayatlar gerçekti, sevgiler gerçekti, müzikler ve insanlar gerçekti.
Sahte bir hayatın ortasında, sanal bir ortamda yaşıyoruz.
Tamamı koca bir yalan.
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Teknoloji
Günümüzde teknoloji artık hayatın her yerinde var olan bir olgu. Özellikle akıllı telefonlar hayatımıza girdikten sonra, bilgiye ulaşmak çok kolay bir hale geldi. İstediğimiz zaman istediğimiz her şeye evimizden çıkmadan ulaşır hale geldik. Eski zamanlarda teknoloji yokken insanlar alışverişten günlük ihtiyaçlarını karşılamaya kadar tüm gereksinimlerinde emek harcamak zorunda ve zaman harcamak zorunda kalırken , bugün tek bir tık yoluyla hızlı bir şekilde halledebiliyorlar.
Ancak teknolojinin iyi yanları kadar kötü yanları da var. Bana göre en kötü yanı sosyal medyanın da gelişmesiyle insanlar artık sahip olmadıkları ve güçlerinin yetmediği şeyleri sanki varmış gibi sunuyorlar. Üstelik bu da insanların birbirleriyle iletişimlerinin kısıtlı olmasına sebep oluyor.
Mesela eski zamanlarda aile büyüklerimiz komşuluk ilişkilerinden bahsederlerdi. Arkadaşlarıyla hala görüştüklerini söylerler.
Ama Z kuşağı olarak bizler yüz yüze iletişim yerine sanal iletişimi tercih ediyoruz. Bu da kişilik özelliklerimizden iletişim yeteneğimizin kısıtlı olmasına sebep oluyor.
Kendi adıma ben teknolojiyi sonuna kadar kullanma taraftarıyım ama aynı zamanda bunun insani ilişkilerimi olumsuz etkilemesini istemiyorum.
O yüzden her zaman arkadaşlarım, ailem ve çevremle sosyal şekilde iletişimde kalmaya özen gösteriyorum.
Ama aynı zamanda eski zamanlardaki gibi örneğin bir banka veya fatura ödemesi yapmak için saatlerce sıra beklemek de istemezdim. İşte teknolojiyi bu gibi pratik şeyler için kullanır aynı zamanda  hayatımıza olumsuz şekilde girmesine izin vermezsek bizler en kolay ve insani şekilde yaşayabiliriz.
Tabi teknolojinin bir diğer zararlı yönünü de aklıma gelmişken söyleyeyim. Kötü niyetli insanlar da hayatımıza girmeye ve bizlere zarar vermeye çalışacaklardır. Teknolojiyi kullanırken bu gibi problemlerden korunmak için ailemizden de hiçbir şey gizlemeden paylaşmalıyız.
Eğer her şeyi doğru yaparsak teknoloji bizim hayatımızı kolaylaştıran bir unsur ve masum bir eğlence aracı olarak kalacaktır.
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Kapalı Gözlerin Örtüye İhtiyacı Yoktur
İnsan dünyaya geldiğinde iyi ve kötü insanla beraber doğuyor. Hangisini seçeceğimiz hayatımızla beraber şekilleniyor. Çocukken farkında olmadığımız için istemesek de farkında olmadan kötü davranışlar sergileyebiliriz. Bunun doğru veya yanlış olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. Yetişkin bir insan olduğumuzda da artık doğru ve yanlışı kendimiz belirleyebiliriz. Kötülükten uzak durup iyiliği beslemeliyiz. Örneğin hırsızlığın kötü bir davranış olduğunu biliyoruz. Bir başkasına ait eşya gördüğümüzde bunu almayı aklımızdan bile geçirmeyiz çünkü bu davranışın başkasına ait olduğunu biliriz. Burada iyilik duygusu ön plana çıkıyor. Bir başka örnek vermek gerekirse toplu taşımada seyahat ettiğimizi düşünelim. Bir otobüste yaşlı bir teyze veya amcanın geldiğini görünce yer vermezsek onun yolculuk esnasında ne kadar zorlanacağını biliriz. O yüzden bu kişileri görünce otomatikman kalkar ve kendi yerimizi ona veririz. Bu davranış bizi kötülükten direk uzaklaştırıp iyiliğe yöneltir. Yani iyilik duygumuz baskın olduğu için gözümüz otomatik olarak kötülüğe karşı kapalıdır. 
Bu konuyla ilgili bazı sözler:
-İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.
- İnsan yaşamında üç önemli şey vardır: Birincisi iyi insan olmaktır, ikincisi iyi bir insan olmaktır  ve üçüncüsü iyi bir insan olmaktır. ( Henry James )          
- Güneş, ışık ve sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez. Sen de güneş gibi ol, beklenilen iyiliği senden istenilmeden yap. ( Epictetos )          
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Bu yıl 99. yaşını kutlayacağımız Cumhuriyet iyi ki var. Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’i ilan etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk sayesinde ülkeye demokrasi gelmiş ve halkın düşünceleri artık önemseniyordu. Aslında ya tek bir kişinin yönetmesi yada babadan oğula geçen sistem Mustafa Kemal Atatürk sayesinde artık yoktu. Halk kendi özgür düşüncesiyle ülke için karar verir ve oy birliği ile çıkan sonuç sonrasında Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçilirdi. Oy sonucunda çıkan kişiler halkın düşüncelerini önemser, ona göre davranılması gerekildiği savunulur. Aynı zamanda erkeklerin hakkı olan ama kadınlara verilmeyen seçme ve seçilme hakkı da Mustafa Kemal Atatürk sayesinde kadınlara da verilmiştir. Bizler Cumhuriyet’in ne zorluklarla kurulduğunu unutmamalıyız. Aslında biz öğrenciler her pazartesi günü okul başlamadan ve her cuma günü okul bittikten sonra, İstiklal Marşını söyleyerek unutmuyoruz bu ülkenin ne zorluklarla kurulduğunu. Biz bu ülkenin gençleri olarak, bizlere emanet edilen bu güzel vatanı en güzel şekilde korumalıyız. Gelecek için çok çalışıp en iyi yerlere gelmek için gayret etmeliyiz. 
Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim ile ilgili söylediği bazı cümleler şunlardır;
-Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti  biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet  idaresidir.
-Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz. -Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. -Yirmi dokuz Ekimi Karşılarız neşeyle çünkü bu günde erdik büyük cumhuriyete. Cumhuriyet bayramınız kutlu ve şanlı olsun. -Cumhuriyet Bayramı güne coşku ve mutlulukla uyanmak demektir. Canım ülkem ve milletime nice mutlu, barış dolu, bütünlük içinde 29 Ekimler.
- Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.
Cumhuriyet biz gençlere, bu ülkenin her bireyine verilen en büyük mirastır. Bu güzel mirası korumak için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Bu ülkeyi kurmak için can veren Mustafa Kemal ve Mustafa Kemal’in silah arkadaşlarına minnetlerimizi sunuyoruz. 
Tekrardan bu ülke için savaşıp can verip ve yaralanan tüm gazi ve şehitlerimize minnetlerimi sunuyorum. 
0 notes
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Kafeste Doğan Kuşlar Bir Gün Uçmayı Hastalık Zannederler
Kafeste doğan kuşlar özgürlük alanlarının sadece kafesin içerisi olduğunu düşünürler. Dışarı çıktığı anda ise ne yapacağını bilemez ve korkar. Bundan sonrada sadece kafese ait hisseder kendini. Daha sonrasında da dışarıyı kendine ait hissedemez. Bundan sonra da özgürlüğün ne demek olduğunu öğrenemez. Hiç bir canlının özgürlüğü ne olursa olsun kısıtlanmamalı. Bütün canlılar özgür olmayı hakederek doğar. Bunlar biz insanlar içinde geçerlidir. Bizlerin de özgürlüğü kısıtlanmamalıdır. Özgürlüğü kısıtlanan insanlar bir ölüden farksızdır. Nasıl bir ölü artık o dünyaya ait değilse özgürlüğü kısıtlanan insanda o dünyaya ait hissetmez kendini. Bunlara bir sözler ile örnek vermek isterim. “Dünyanın özgür ruhlara ve özgür ruhların da özgür bir dünyaya ihtiyacı var.”
“Kendini tamamen özgür hissettiğinde, sanki harika bir deniz kenarındaymış gibi hissedeceksin!”
“Özgürlük özgürlüktür, eşitlik ya da tarafsızlık ya da adalet ya da insan mutluluğu ya da vicdanlılık değildir.”
İnsanlara zarar vermeden , herhangi bir kısıtlama olmaksızın yapılan , insanın kendi düşüncesine göre hareket ederek yapılan her eylem de özgürlüğün tanımıdır. Diğer türlü düşünürsek insanlara zarar verip yapılan eylemler özgürlük değildir. Bu durumda diğer insanların özgürlüğünü kısıtlamış oluruz.
  Herkesin özgürlük anlayışı elbette farklıdır. Kimi insan sadece nefes almayı özgürlük zanneder kimisi ise istediği kıyafeti giydiği zaman kendini özgür hisseder. Bu durumda özgürlük anlayışı herkes için farkı anlama çıkıyor. İyi niyetli insanlardan bazıları hayvanlara yardım etmek amacıyla , onlara özgürlük vermek amacıyla barınaklar yapıyorlar ve onlara yemek, su gibi desteklerde bulunup yardıma ihtiyacı olan hayvanlara özgürlüklerini geri kazandırıyorlar. Bazı insanlar ise o kadar iyi niyetli olmuyor maalesef. Bu günlerde insanlar o kadar da iyi niyetli değil. Hayvan cinayetleri, kadın cinayetleri, hayvana şiddet ve kadına şiddet gündemde. Bizler hayvanları korumak için çabalarken onların bize hiç bir zararı olmazken bile isteye onlara zarar vermek isteyen insanlar var. Bir kedi yanından geçti diye onu öldüren bir topluma sahibiz. Onların bize ihtiyacı olması bir suç değil bizim onların özgürlüğünü almamız ise büyük bir suç. Belki de o hayvan ona yemek veya su vereceğini düşünüyor ama insanlar onun güvenini kırıyor. Ne olursa olsun o hayvan bize zarar verse bile bizim o hayvanı öldürmemiz gerekmiyor. Özgürlük o kadar basit, kolay bir şey değil. Kimsenin elinden zoraki bir şekilde onu alamayız. 
Bir şiir eklemek istiyorum.
Özgürlük Nereye Kadar Cahile özgürlük fazla, Özgürlük nereye kadar! Suçlular çoğalır hızla. Özgürlük nereye kadar! Eğitimsiz toplum cahil, Disiplinsiz olmaz ehil. Okuyan cahiller dâhil, Özgürlük nereye kadar! Dürüstler çekmesin ceza, Haksıza olmasın meze. Denetimsiz olmaz keza. Özgürlük nereye kadar! İçten içe çürüyoruz. Edep erkân arıyoruz. Eğri doğru yürüyoruz. Özgürlük nereye kadar! Yarın için kaygımız yok. Büyük küçük saygımız yok. Bir insanca duygumuz yok. Özgürlük nereye kadar! Zulmedenin elinde kâr! Mazlumun kalan ahı var. Olmazsa olmaz bir ayar. Özgürlük nereye kadar! Sığırtmaç vurur döşüne, Sebebin gider hoşuna. Haksızsam dizin kurşuna. Özgürlük nereye kadar!
Hüseyin Sığırtmaç
Belirtmek isterim ki hiç kimsenin, hiç bir hayvanın, insanın , hiç bir canlının özgürlüğü elinden alınmamalıdır. Herkes bu hayatta özgürdür ve hiç kimse bu özgürlüğü kimsenin elinden zorla alamaz. Herkes hayata nasıl alışırsa bu öyle devam eder.
Mustafa Kemal Atatürk der ki “ Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.”
“Bir kişinin özgürlüğüne karışmak. sadece başkasına zarar vermesini engellemek içinse doğrudur.” John Stuart Mill
“Özgürlük bir görevdir, hak değil.” Benito Mussolini
Mustafa Kemal ve arkadaşları biz bu ülkede özgürce yaşayabilmemiz için bu topraklarda güzelce ve özgürce yaşayabilmemiz için savaş vermiştir. Bizlerde bu topraklarda özgürce yaşayabilmemiz için elimizden geleni yapmalıyız.
Özgürlük
  Bir uygarlık yolundayız, Tek kozumuz cumhuriyet Amacımız özgürlük İlelebet ,sonsuza dek. Sadece umut var gözlerimizde Birazda endişe, Vatan aşkıyla süslenmiş Ağzımızdan çıkan tek hece. Bir bütün gibiyiz Bitmez bir bütün Sadece tek bir şey var Bitmez tükenmez özgürlük. TUĞÇE GUCUK
  En başta hayvanat bahçesindeki hayvanların özgürlükleri kısıtlanıyor. İnsanlara maskot yapmak için doğadan kaçırılan hayvanlar yaşadığı yerden alı koyularak özgürlükleri kısıtlanıyor. Şöyle düşünelim bizi maskot yapmak için evimizden alı koysalar hoşumuza gider mi? Elbette gitmez. Bizler kendimizin özgürlüğünün alınmasını istemiyorsak bir başkasının da özgürlüğünü almaya hakkımız yok.
“Bizden sonra gelecek olan doğmamış nesillere karşı sorumluluğumuza bakarsak, barış ve özgürlüğün birbirine kopmaz bir bağ ile bağlı olduğunu ve birine karşı olan tehdidin her ikisini de tehdit edeceğini farkına varmakta nasıl başarısız olabiliriz?”
“Eğer çoğunluk ezmek isterse, demokrasinin gelmesi azınlık için özgürlüğün başlangıcı değil kalıcı olarak kaybedilmesi demek olacaktır. Özgür bir toplumda devlet, insanların işlerini yönetmez. Kendi işlerini yürüten insanlar arasında adaleti yönetir.”
Her insan hayatı özgürce yaşamak ister ama bazen sadece istemekle yetinirler. Bazen hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyor maalesef. İnsanlar kendilerine doğuştan gelen bu özgürlük hakkını kullanmak için koşullara ihtiyaç duymamalı. Onların zaten hakkı olan bu özgürlük hakkını koşulsuz bir şekilde kullanabilmeliler. Eminim her insan bu duyguyu özgür bir biçimde yaşamak ister. Ben bu duyguyu yaşayamayan insanlar için çalışıp , gelecekte herkesin özgür bir şekilde yaşayabilmesi için gayret edeceğim. 
Özge Aykut
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Burçlar
 Herkesin doğduğu güne ve aya bağlı olarak oluşan burçları vardır. Toplamda 12 burç vardır. Bunlar; koç, oğlak , ikizler, yengeç, aslan , başak ,terazi, akrep, yay, oğlak, kova ve balık. 21Mart-20 Nisan arası doğan kişiler koç , 21Nisan-21 Mayıs boğa, 22Mayıs-22Haziran ikizler, 23Haziran-22 Temmuz yengeç ,23Temmuz-22Ağustos aslan, 23Ağustos-22Eylül başak , 23Eylül-22Ekim terazi, 23Ekim-21Kasım akrep, 22Kasım-21Aralık yay, 22Aralık-21Ocak oğlak, 22Ocak- 19Şubat kova ve 20Şubat-20Mart balık burcuna sahiptirler. Burçların da kendilerine ait özellikleri vardır. Koç burcuna sahip kişiler zeki, kendine güvenen ve hırslı olmalarıyla bilinirler. Boğa burçları inatçı kişilerdir , sabırlı ve güvenilirdirler. İkizler burçları akıllı ve macerayı severler. Yengeç burçları kendilerini güvence altına almaya önem verirler. Aslan burçları hayata karşı hep pozitif davranırlar ve yaptıkları her şeye eğlence katmayı severler. Başak burçları analitik yetenek gerektiren konularda oldukça iyidirler. Terazi burçları oldukça hassas ve duygusal kişilerdir. Akrep burçları insan zihnini çok iyi anlarlar. Yay burçları hayata karşı hep pozitif davranırlar.  Oğlak burçları hedefledikleri şeylere ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaparlar. Kova burçlarının güçlü bir iletişim özelliği vardır. Son olarak balık burçları genellikle utangaçlardır ve sosyal ortamda ilginç davranışlar sergileyebilirler. Araştırmalara göre en çok sevilen burçlar koç, aslan ve yay burçlarıdır. Her burcun bir gezegeni vardır.  Koç burcunun Mars, Boğa burcunun Venüs, İkizler burcunun Merkür, Yengeç burcunun Ay, Aslan burcunun Güneş. Başak burcunun Merkür, Terazi burcunun Venüs, Akrep burcunun Mars, Yay burcunun Jüpiter, Oğlak burcunun Satürn, Kova burcunun Satürn, Balık burcunun ise Jüpiter'dir. Burçların sahip olduğu elementler vardır. Hava elementinin burçları; ikizler, terazi ve kova. Toprak elementinin; boğa, başak ve oğlak. Su elementinin; akrep, yengeç ve balık. Ateş elementinin; koç, aslan ve yay. En iyi anlaşan burçlar ise koç ve kova, yengeç ve koç, koç ve balık, boğa ve yengeç , oğlak ve boğa, yay ve koç, yengeç ve balık, aslan ve yay, başak ve oğlak, ikizler ve aslan, kova ve ikizler, akrep ve aslan, ikizler ve terazidir. 
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Beklenti
İnsan, doğduğu andan itibaren kendisini neyin beklediğini bilmediği belirsizliklerle dolu bir hayata adım atar. Çocukluğunda en güzel oyuncaklara sahip olmak ister ama bu her zaman gerçekleşmeyebilir. Okulda en başarılı öğrencilerin arasında olmak ister ama bu çalışmadan mümkün değildir. İş hayatında çok para kazanmak herkesin isteğidir ama çaba göstermeden bu isteği mümkün olmaz. Özel hayatta mutlu bir aile sahibi olmak iyi şartlarda mutlu ve huzurlu yaşamak insanın hakkıdır. Okulda, evde, işte, sahip olmak istediğimiz bu şeyler hayattaki en temel beklentilerimizdir. Beklenti, insanın hayal ve umutlarıdır ancak her zaman beklentilerimizi yaşamamız mümkün olmayabilir. Çalışmadan , gereken emeği göstermeden , önümüze hedef koymadan sonuca ulaşmamız çok zor olur. Başarı sadece başarmak isteyenlerin eline geçer. Örneğin; ders çalışmadan okulda, prensipli çalışmadan işimizde , gereken özeni göstermeden evimizde beklediğimiz başarı ve mutluluğa ulaşamayız.Bir örnek vermek gerekirse, bir bahçeli ev sahibi olmak beklentisi içinde olduğumuzu düşünelim. Gereken imkanları sağlamazsak, bunun için gerekli para için çalışmazsak, bu eve sahip olmamız sadece beklenti olarak kalacaktır. Ama bu beklentimizi karşılamak için çok çalışırsak hedefe ulaşmamız daha da kolay olacaktır.
İnsanlar da birbirlerinden beklenti içinde olabilirler. En temel beklentimiz, karşımızdaki insanın bize iyi davranması , sevgi göstermesi ve dürüst olmasıdır.
Ama hayatta bu beklentimiz de aynı yukarıda saydıklarım gibi tamamen bizim çabamızla olur. Eğer doğru insanla arkadaşlık etmezsek zor durumda kalabiliriz. Beklentimiz boşa çıkar. Oysa ki doğru insanlarla arkadaş olmayı başardığımızda hayatımız boyunca mutlu olmak çok kolaydır. Beklentimizi doğru seçimlerle geliştirmemiz gereklidir.
Beklenti içinde olmak aslında hayal kurmaktır. Sahip olmak istediğimiz ev, yaşamak istediğimiz hayat, karşılaşmak istediğimiz insanlar aynı zamanda hayalimizdir.
O yüzden hayal etmekten de vazgeçmeden ama kendimize de zarar vermeyecek şekilde çok çalışmalı ve seçimlerimizi doğru yapmalıyız.
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Pencere
Pencere; bir yeri havalandırmak, temizlemek ve dışarıyı görmemiz amacıyla yapılmış bir nesnedir. Pencerelerin önünde bizi güneşten korumak amacıyla güneşlik asılır ve onun önünde ise perde vardır. Bir sürü pencere çeşidi vardır. Örnek verecek olursak; gotik pencereler, panjurlu pencereler ve kemerli pencereler örnek olarak gösterilebilir. Yazın evlere çok fazla sinek girdiği için pencerelere sineklik yapılır ve bu sayede evlerimizin içine sinekler giremez. Pencere ile ilgili atasözleri de vardır. Örnek verecek olursak; kapıdan kovsan pencereden düşer, rüşvet kapıdan girince, insaf pencereden çıkar. Herkesin kendine ait penceresi vardır ve herkes kendi penceresine göre düşünür. Bazen insanlar şöyle cümleler kurar; benim penceremden düşünmüyorsun , herkes kendi penceresine göre haklı gibi. Özel günlerde pencerelere süsler asarlar. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Ulusal Egemenlik ve Spor Bayramı ve yılbaşı gibi özel günlerde pencerelere bayraklar, kar taneleri, ağaçlar, çocuklar gibi süsler asarlar. Bazı evlerin pencerelerinde korkuluklar vardır ki evlerine hırsızlar girmesin.  Pencereleri genellikle kuşlar pisletir ve kötü bir görüntü ortaya çıkar. Bu yüzden pencerelerimizi sileriz. İçinde pencere geçen şiirlerde vardır. Bir pencere, bakmaya Bir pencere, duymaya Bir pencere yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan. Yalnızlığın küçücük ellerini Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla Dolduran bir pencere Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine Bir pencere, yeter bana...
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Özgürlük
İnsanın hayatta sahip olduğu en önemli şeyler ailesi,sağlığı ve özgürlüğüdür. Nasıl ki bir kuş kapatıldığı bir kafesten dışarı çıkarıldığında hızlıca uçuyorsa insanda özgür bir şekilde ama yasalara saygılı olarak yaşama hakkına sahiptir. Örneğin; bir deniz kenarında oturup denizi izlemek, bir ormanda yürüyerek temiz havayı solumak özgürlüğün bazı örnekleridir. Başkalarının haklarına saygılı olarak hayatımızı özgür bir şekilde sürdürmeliyiz.
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Tatil
Insanlar hayatları boyunca ya işlerinde ya okullarında çalışmak zorundalardır. Bu tempo insanların yorulmalarına sebep olmaktadır. Bu yüzden zaman zaman dinlenme ihtiyacı duyarız. Bazen bir deniz kenarında bazen doğada bazen evimizde tatilimizi geçiririz. Ve yoğun çalışma temposundan bir süre uzaklaşırız.
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Televizyon
Artık teknoloji çağında yaşıyoruz, istediğimiz an istediğimiz her şeye teknoloji sayesinde ulaşabiliyoruz. Televizyon, ileri teknolojiye rağmen hâlâ popüler olan bir teknoloji aracıdır. Televizyonun ilk çıktığı yıllarda aileler siyak beyaz ekranlar ve tek kanal izlerlerken bugün internet tabanlı yeni nesil televizyonlar ile insanlar artık bir çok izleyecek şeye sahip oldular. Yine de televizyon karşısında çok fazla vakit geçirmemeli ve zamanımızı daha sosyal aktiviteler ile doldurmalıyız.
1 note · View note
merkurdenkacannn · 2 years
Text
Ramazan Ayı
Ramazan Ayı dinimizde en büyük ibadetlerden biri olan oruç ibadetini yerine getirdiğimiz manevi açıdan da büyük önemi olan bir aydır. Bu ayda insanlar hem ibadet eder hem de nefislerini terbiye ederler. Aynı zamanda durumu olmayan insanların da içinde bulundukları zorlukların da anlaşılması için Allah tarafından emredilmiştir. Ramazan Ayı bitince de gelen Ramazan Bayramı ile de ibadet ile geçen bir ayın sonunda da tüm Müslümanlar birbirlerine ziyaret ve ikramlarda bulunarak birbirlerinin gönül ikramında da bulunurlar.
1 note · View note