mesafellerin
mesafellerin
aptal
12 posts
dalgın ve dağınık
Don't wanna be here? Send us removal request.
mesafellerin · 3 months ago
Text
gün 5
13 mayıs 02:54
yazma planı konusu yok. zihnimin içi var.
hayatım boyunca hayatı net olan insanları garipsedim. en nefrettiği şeyi bilen, en sevdiği renk olan, asla yapmayacağı şeyler olan insanları. bu mümkünse eğer bunu neden başaramamıştım ki? hayatımı iki kişi olarak yaşıyorum. hangi kişiliğe yaklaşsam diğerine ihanet ediyor gibi hissediyorum, kendimle savaşım da burada başlıyor. ikililiğim peşimi hiç bırakmadı ve bu zıt kutup kutupların arasında hep sıkıştım. ne yapmak istediğime karar verdiğimde gece oluyor, gün söküyor uyanıyorum ve ben yine ne yapmak istediğimi bilmiyorum. hayatımın felaketi bu. şöyle ki; felaketler eğer her şey yolunda giderken bi duraksa mucizeler de bazı kayboluşların güzergahındadır. bildiğim tek şey fırtınaların sonsuza kadar sürmediğidir. acelem yok, bir çiçeği büyütüp açtırmak zaman alır. azıcık yoruldum. belki de epeyce yoruldum. hayatım hep körebe ben de hep saklanmak zorundayım, yakalanırsam da koşmak. koşmayı sevmiyorum. bakarsanız neyi sevdiğimi de bilmiyorum. neyden bahsetmem gerektiğini de bilemiyorum. bu evrene yukarıdan baktığımızda karıncayım, dünyanın başrolü ben değilim ancak bir karıncanın başrolüyüm. bir şeyler kazanıp, kazanamadıklarımı geride bırakıp evime dönmek zorundayım. sorun şudur ki evim yok. camii avlusuna bırakılmış ruhumla yaşıyorum. her şeyin çok güzel olacağını, bahçemde çiçeklerden yürünmeyeceğine inanıyor ve bunun için yaşıyorum. ne istediğimi bilmeden. aptal. görüşürüz.
0 notes
mesafellerin · 3 months ago
Text
damla, sana çok güveniyorum. düşündüğün her şeye de. anneni güldürmeyi başardın. ne kadar zorlandığını, ne kadar sabrettiğini ben biliyorum. yemin ederim biliyorum. şimdilerde akmayan gözlerinden o zamanlar nasıl yaşları heba belki de feda ettiğini biliyorum. çocukken bile seni bu kadar ileriyi düşündürmek zorunda bıraktığım için özür dilerim. birbirimize hep sarıldık seninle. sen beni hiç affetmedin. benim de sana kızmaya hiç hakkım olmadı. babanın eşofmanına sarılır o gardropta öylece oturur annenden saklanırdın. nerde olduğunu bilir ama hiç gelmezdi. babana olan sevgini hiç bitiremediğim için beni affetmediğini 19'larımda anladım. bana kızma bunu sen de yapamazdın. bitiremediğimiz sevgiyi nasıl dondurabileceğimizi öğrendim. bu da bir işe yaramaz mı? beni bir gün affedersen hiç düşünmeden duygularımın buzlarını eritir ve babana koşarım. beni sakın affetme. unuttuklarımızı hatırlatmaya kimsenin hakkı yok. o evden çıkıyoruz. kapısını hiç açılmamaya kitliyoruz. yenikent'te bulunan ilksan toki camii'sinin karşısında bulunan emek marketin bulunduğu binanın sağında kalan binanın 2. katında asansör kapısının sol çarprazında kalan daireye giriyoruz. damla seni bulamıyorum, neredesin? hey, buradasın. neden yeşil koltuğun arkasında saklanıyorsun? ne demek ailemin beni sevmediğini düşünüyorum? düşünme. sen sevgisiz duramazsın kaçmak zorunda kalırsın. nolur düşünme. nolur. lütfen. damla, yalvarıyorum düşünme. pekala. kaçtık. mutlu musun? hayır, değilsin. artık değil yalnızca pazar günleri, bir ömür boyu aynı sofrayı paylaşabileceğin bir ailen yok. mutlu değilsin, biliyorum. hayır, sana kızmıyorum. hiç kızmadım. öpüyorum minicik ellerinden ve kocaman yüreğinden. sen her zaman dağınık düşüncelerin ve savruk adımlarınla çok güzeldin. bunu bir ben anlıyor olamam. boşver zaten bi muharabe meydanındayım. yardım istiyorum bana aptal diyorlar. savaşta kim kimden yardım istermiş ki. deliler bunlar. savaşta yardım istemeyeceksem ne zaman isteyeceğim ki. ne laftan anlamazlar. köhneler. zihnim tükenir, kalemim eskirken diyeceklerim azalmaya başladı. mevcut düzen dahilinde kendi elinden tutmaktan vazgeçme. çağ değişiyor ve düzen bozuluyor. sen bozulamayacak en nadide şeysin ama olur ya cahilliğine gelir bozulacak olursan kat 2 ortadaki dairenin mutfağında masada seni bekliyorum yüzleşmemiz gereken şeyler hala bitmedi sana söylemem gereken şeyler var. görüşürüz.
gün 4. 11 mayıs 21.15.
yazma planımızın konusu dört gözle beklediğimiz bir şey.
sözler her şeyden net bir şekilde bahsedemezken ,yazdıklarımızda her şeyi böylesine anlatabilmek ne büyük nimet. dört gözle beklediğim bir şeyi birine anlatmak gözüme çok korkunç geldi ama bunu yazarak paylaşmaktan hiç kaçınmıyorum. duyulan her şey yok olur, yazılan her şey ise ebediyen kalır. tek sebebi bu. yeterince temkinli olursam canıma hiçbir şey olmaz zannediyordum. duvardaki çatlakların yerlerini ezbere biliyordum. dikişsiz ve nakışsız yaralar daha yakıcıdır, panzehrini biliyordum. gökyüzünden yağan damlaların kaç adet olacağını bile biliyordum. hayat bir kereliğine halı olsa ve önüme serilse yine korkusuz yürüyecek olacağımı biliyor olmam beni hep 2 adım geriye götürdü. ben biliyorum ki evrende tekim. benden bir tane daha yok. bana benzeyen bir canlı dahi yok. her şeyin nereden gelecek olduğunu biliyor, görüyor yine de olacak olana kadar bekliyorum çünkü evren akışını bozmak benim haddime değil. canımın küllerini önüme koydular. ben canıma hiçbir şey olmaz zannederken külleriyle bir masada karşılıklı oturmak hiçte tahmin edebildiğim bir şey değildi. her şeyi bilen zihnime bir tek öğretemedikleri şey vardı; fazla merhamet seni canına ait bir kül bile bulamayacak hâle getirir. yüzleşmek gerekirse; birini o kadar gönlümden seviyordum ki onun beni sevmemesi gözümün önüne bile gelmiyordu. bir gün anladım ki onun gözleri başkası için parlıyor, birini çok seviyor. evet. o kişi ben değilim. hiç olmadım. ona bunun için hiç kızmadım. evet, kızmakta haddime değil. yutkundum. bu benim haddime olmalı ona çok öfkelenmeliydim. şaka mı yapıyor bu? nasıl böyle düşünebilir? o iğrenç biri, sevmeye devam etmedin di mi? aaaah, hadi ama ya. siz birini sevmeyi ne zannediyordunuz ki. ben de size soruyorum, çizgi film karakteri miyiz? o öylesine güzel ki, artık fotoğraftan görebiliyor olmam bir şeyi değiştirmez. onun beni sevmemesi değil, onun benim sevgimi kullanması sevgimi bitirmeye yeterli bir sebeptir. bu arada evet, dört gözle beklediğim şey merhametimin zihnimin içinden alınması çünkü ben kalbimle merhamet etseydim bir işe yaramazdı. ben zihnimle hareket ederim, kalbimi dinlemek umrumda değil. annemin dediği gibi; neyi istediğim değil, neyin olmasını gerektiğini bilmem. motto. tekrar dönelim. sevgimi kullandı ve bitti. neden diye bir gün bile sormadım, sevgiyi kullanmanın gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez, sindirelemez. yutak borumuzdan asla geçmeyecek tek lokma budur. ah etmedim ama o yaşattığını yaşadı. kimsenin bilmediği bir gerçek vardır ki ona tutan ah benim bahçemde ki solan çiçeklerin ahıydı. seni seviyorum ama bu senin için çiçeklerimin hep solmasına izin vereceğim anlamına gelmezdi ki. gülümsedim. babamı da çok seviyorum ama bu onun ne kadar düşünürsem düşüneyim aklıma bile gelmeyen ses tınısıyla tüm taşları yerine oturtuyor. sevgisizliğe tahammülüm yok ve ömrüm sevilmediğim yerlerden kapıyı sessizce kapatıp gidişimi bile duyurmamakla geçti. girdiğim her kalpte bir izim var. çıktığım her evde bana ait bir bavul var. iz bırakmaktan, bana ait şeyleri geride bırakmaktan gocunmadım. bunlardan hiç gocunmadım çünkü bazı şeyler biz farkedemesekte eksildikçe çoğalır. eksilen şeyler için ağlamak yerine gelecek şeyler için gülümsemek. en büyük çağ yangını bu bahsettiğim şey. gidenin yasını tutamamak. bu benim en büyük gerçeğim. gelecek yıkımları öngörüyor, gardımı hazırlıyor, enkazın altında kalıyorum. enkazın altında can vermiyorum çünkü zırhım çoktan hazırdı. zamanını bekliyor ve o enkazdan hiç gözyaşı dökmeden çıkmaktan bahsediyorum. bu kimsenin ehli değil. benim bile. yapıyorum. kendime inanıyorum ama en çokta lale mahallesinde, cumhuriyet parkının oradaki ekmek bayisinin karşısında duran gül eczanesinin üstünde bulunan apartmanın içinde 2. katta bulunan 3 dairenin tam ortasındakinde oturan, kapıdan girince biraz ilerledikten sonra sağda kalan mutfaktaki balkonda annesi ağlarken masada bilgisayardan annesine intizardan o eski ben değilim şarkısını açıp öylece oturan annesinin ağlamasını değil nasıl güleceğini düşünen damla'ya güveniyorum. o her şeyi düşünürdü. gözlerim doldu.
1 note · View note
mesafellerin · 3 months ago
Text
gün 3
10 mayıs 19.25
yazma planımızdaki konu seni gülümseten ve sana enerji veren bir şarkı ya da söz.
çok daha küçük yaşlarımda yaklaşık 11'lerimde keşfedilmemiş şarkılar dinlemeye başlamıştım. sözlerinde sanki hep benden bir şeyleri hatta toplumda ki herkeste bulunan sancıyan yanlarımızdan bahsediyorlardı. bazıları açıp yüzlerine bakmıyor, kulaklarına tam dolacakken kulaklarındaki pamuğu farkediyordum. sahi, gerçekleri duymak neden huzur bozar ki? acı çekmekten hiç kaçmadım. hep daha fazlasını düşünebilmek için beynimdeki karları erittim, kaçtığım hiçbir sorunun kalmadığına emin olana kadar düşündüm. hep. şuan kulağımda tuana-cümlelerim çalıyor hatta yankılanıyor o sessizce söylediğini zannediyor ama avazı çıktığı kadar bağırarak diyor ki; yaktım ve yıktım, çektim ve çıktım. bazen sessizce söylenen şeyleri ciddiye almayız ama o sessizliğinin altındaki çığlığı duyurmaya çalışıyor. duraksayarak yazıyorum ne yazmam gerektiğini bilmediğim için değil. daha açık ve anlaşılır şekilde nasıl yazabileceğime emin olmak için. stap-bitanem çalmaya başladı. tuana'nın aksine avaz avaz bağırırken sessizce kulağıma fısıldıyor; ayaktayım hâlâ, kendime rağmen. istedim olsun olmadı bazen. kendimle çelişeceğim. bağırarak çok açık bir şekilde anlatıyor. kim anlıyor? filler mi? ah. bu seferde çok bağırdığı için ona kızıp kulak açmıyoruz. yani size diyorum ki neyin, ne zaman, nasıl duyulacağını kimse bilmiyor. herkes duymak istediğini duyuyor. neden inatla kendimizi anlatmaya çalışırız asla anlamıyorum ki birde bunu daha kendimizi bile anlayamadan insanlara anlatmaya çalışarak tüketiyoruz. neyse, perdenin ardındakileri dinlemekten çok hoşnut oluyorum ama ben no1 dinlerkende çok hoşnut oluyorum. ben şarkıları değil sözlerini dinlemekten mutlu oluyorum. bağırması, gürültüsü, sessizliği hepsini dinlerlen mutluyum inanın ya da inanmayın çünkü umrumda değil ben sizin aksinize önce kendimi duyuyorum. her şeyi ve herkesi dinliyorum. ben taştan değil topraktan yaratıldım. göğsümün solunda ortalarda bi yerde çok dengesiz bir şekilde nabız veren bir şey var. adına kalp diyorlar, ben falçata diyorum. göğsümü ne zaman yarıp geçeceği hiç belli olmuyor. ucunu az açsamda zarar veriyor, elim kaysa çok açılsa zaten dikiş tutmaz bir yara bırakıyor. olsun, ben tüm dikişsiz ve nakışsız yaralarımla çok mutluyum çünkü tekrar tekrar, isterseniz bağırarak, isterseniz sessizce söyleyeyim. ben kendimi duyuyorum. ben herkese duyurmaktansa öncelikle kendi kendimi duymaya çabalıyorum. kulaklarım her şeye açık, onlara hiç pamuk koymadım. neyse işte şarkıları bütünlüğüyle seviyorum. gürültüsüyle bile. ah damla, kendini insanlara duyuramadığın için bazen kendini çok hor görsende boşver. onlar insan değiller, yılanlar (yılanlar duyamaz siz bunu duymamışsınızdır). seni ve hayatımı seviyorum. teşekkür ederim hayatıma ve duyabilen kulaklarıma.
0 notes
mesafellerin · 3 months ago
Text
gün 2
10 mayıs 19.24
yazı yazma planımızın konusu, evinizde sizi mutlu eden oda veya alan.
evimden bahsetmek istemediğim için buraya gelmedim. sana tekrar döneceğim.
-
0 notes
mesafellerin · 3 months ago
Text
gün 1
8 mayıs 2025 20.34
merhaba damla, hadi biraz konuşalım. uzun süredir bir araya gelemedik sanırsam bunun sebebi 30 gün boyunca bir arada olacak olmamızmış.
yazı planımızın konusu hayatımda olduğu için şükrettiğim birinden bahsetmek.
şükrettiğim tek biri kişi yok, birileri var. belki şuan aklıma ismi bile gelmeyecek olan çok eski tozlu raflarda bulunan birileri bile. annem derya ve ablam buse. ismini asla unutmayacağım, unutamayacağım değil tozlu raflarda en temiz raflara bile koymaya kıyamayacağım iki kişi. hayatımı evire çevire yönlendiren, bana bu hayatın yolunda nasıl emekleyerek yürümeyi öğreneceğimi gösteren iki kişiden bahsediyorum. ne zaman başım dara sıkışsa buse'ye koşarım, ne zaman düştüğüm yerden kalktıktan sonra dizlerimi iyileştiremezsem buse'ye koşarım, her zaman önce buse'ye koşarım. yoluna çiçekler sersem dâhi en güzel çiçekten daha çiçek gibi duran annem. hakkını nasıl öderim, ne yaparım bilmiyorum. onun yanında, kokusunda, evinde huzur kokan bir şeyler var. çocukluğumdan beri burnumun direğinden gitmeyen nerde rüzgar esse kokusunu alacağım o koku, annemin huzurudur. annem çocukken bana neyi istediğimi değil neyin olmasını gerektiğini bilirsem hayatın daha yolunda gideceğini öğretti. şimdilerde ne zaman bir yerden gitmem gerekse hiç zorlanmamamın tek sebebi budur. bana öğrettikleri her şey için onlara minnettarım ayrıca ismini anmadığım ama bana binbir kapıyı açan dostlarıma da çok teşekkür ediyorum. rabia'm, çokca duyulan olası bir cümledir ki bu ancak; bir gün bir kızım olursa, o ilk çocuğum olduğunu düşünecekken rabia'yı emek emek büyüttüğüm günleri onunla yâd edeceğim ikinci teyzesinin çocukluğunu çok yakından tanımalı. kendimi büyütürken birde onu büyütmenin sorumluluğu sırtıma hiç yük olmadı. sema, ah sema. gözümü gerçeklere açtığımda tanıdığım ilk dostum. seninle geçirdiğim her güne lanetler yağarken bile sana olan sevgim hiç bitmeyecek. omzumda ebediyen taşıyacağım, ne zaman kendi omzuma yaslansam hissedecem dostum, oralarda kendine çok iyi bakmanı hep temenni ederim. kara'm, büyük rabia'm. özür dilerim başına ağrılar soktuğum her gece için. ne zaman karşımda seni görsem suskunluklarımı biriktirmiş oluyorum. ne zaman aynaya baktığımda arkamda sen olsan tam bitti dediğimiz yerden yeniden başlıyoruz. uzatıyorum, çok uzatıyorum. ismini hâlâ anamadığım çok insan varken farkediyorum ki şükür ettiğim şey hayatım. teşekkür ediyorum hayatıma. hiç korkmadan kendini ellerime sunan, uğruna koştuğum hiçbir şeyi boşa çıkarmayan hayatıma sonsuz teşekkürlerim, şükrüm, minnetim. yüksekler de güzel düşerken eğlenmesini bilirsen. seni seviyorum, yolunu bulduğun zaman yeniden tanışacağız. görüşürüz.
0 notes
mesafellerin · 3 months ago
Text
Tumblr media
0 notes
mesafellerin · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
“gittim olum ben, evimden kaçtım. insan evinden kaçar mı çocuk gibi. ben niye böyle oldum, ben nasıl böyle oldum. ben ne yapacağım fevzi? ben ne yapacağım.”
887 notes · View notes
mesafellerin · 3 years ago
Text
benim bencil olduğumu söyledin ama sabahlara kadar beni düşündüren ve baş ağrısından uykusuz bırakan da sendin. anlayışsız olduğumu söyledin ama tüm gece neden böyle oldu diye düşünen de bendim. ben bahaneleri yıkmaya çalışırken sen beni yaktın yıktın. sen bana körsün oysa ben tüm hayatı senin gözlerinde görmüştüm.
4 notes · View notes
mesafellerin · 5 years ago
Text
gitmek, en çok istediğim ama cesaret edemediğim tek şeydi. tek başımaydım halledemezdim. öyle zannediyordum. korkularımı benden başka kimse yenemezmiş. otogarlar gerçekten kocaman ayrılıklar biriktiriyormuş. ben evimi, yuvamı geride bıraktım. bu yolda hiçbir şey istemedim. yüküm çoktu ama yüküm azalsın değil omuzlarım güçlensin istedim. 3 beden büyük yükleri sırtlandım büyüyünce yüklerim eşitlenir zannettim. öyle olmadı. belki yıkılsam, belki ben bu yükleri kaldıramam desem, belki avazım çıktığı kadar bağırsam her şey daha güzel olurdu, olabilirdi. ben sustum, siz susmayın. yıkılmak acizlik değil sizi güçlü kılan bir eylemmiş, görüşürüz. kasımpatı dolu kalplerinize binlerce öpücük, çünkü ben gül sevmem.
39 notes · View notes
mesafellerin · 6 years ago
Text
üzerine basa basa gezdiği bahçede, “çiçek kalmamış” diyenlerin çağı.
3K notes · View notes
mesafellerin · 6 years ago
Text
yeryüzündeki çocukların ağlaması, gökyüzünde yıldızların solması demekti.
239 notes · View notes
mesafellerin · 6 years ago
Text
“şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim,”
dedi: “gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden için rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.”
18K notes · View notes