Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Enam-59 O’nun ilmi dışında bir toprak dahi düşmez. <– ayet burda ne demek isitiyor olabilir? Yani Yaratıcı düşmesini istediği yaprak için.. sen düş, sen düşme Her iş için “Sen Ol” “Sen Olma” deyip duruyor mu? Şahsi düşüncem; Kainattaki Makrodan Mikroya yaratılan her şey kanunlara bağlı. ve bi’şeyin sonucunu o kanunların işleyişinin sonucu neticeleniyor, yani bir yaprağın sağlıklı yetişmesi kendi kanunlarında ön görülen toprak çeşitliliği.. aldığı su ve emdiği güneş enerjisine bağlı dalında ne kadar kalacağı yasaya bağlanmış.. ve her şey Big Bang’la birlikte tek seferde sonsuz sistemin işlemesi üzerine temellendirilmiş. eğer yaprak yaşamak için gereksinimleri almazsa.. konun koyucunun prensibine göre kuruyup düşer. Bence beni, ben yapan şampiyon sperm hücresi, Anne babamın yedikleri.. aldıkları enerji her şey.. hatta ilişkiye girdikleri gece bile bunda etken.. ta ki.. 8. haftaya kadar.. bu haftada tüm insani -sindirim, sinir. cinsiyet.. kemik .. saç- organları oluşur Babadan gelen Kromozom ve beyni oluşan Emriyo/ Bebeğe dili.. öğreneceği.. bu dünyada karşısına çıkacağı her şey beynine programlanır. dünyaya gelecek olan çocuk, bu beynine programlanmış bilgilerin ne kadarına ulaşacağını kendi araştırma ve sorgulamalarına bağlı kılınmıştır/özgür irade. hatta bir Yaratıcı inancı, bile beynine programlanır. Onun için ‘Yaratıcı’ inancı zeka işidir. ‘inanmadığını söylemek.. beyin eksikliğindendir. insanoğlunun keşf ettiği herşey bu dünyada bir yerlerde vardır ve onu keşf etme bilgisi insan beyninde programlıdır. biz sadece araştırarak bir yerlerde saklı olanları bulup ortaya çıkarıyoruz. Yoktan var etmiyoruz.
5 notes
·
View notes
Text
Islak bir pazar sabahına yatağın solundan kalkarak başladım. Ne fark eder ki sağ, sol ? Ortasından sürüklenerek, hücrelerimi kaybederek, organlarımı inciterek uyansam da sinirli olurdum.Günlük değil mizacım böyle..
Göğün gözleri, o saatte 4 defa lacivertti. Müjgan orada mısın diyebilirdim. Gökte Müjgan’ı aramak mı ? Ne yani popülist olmak adına ; ensest ilişki yaşayan mitolojik tanrılarına mı seslenseydim ? Aslında ben kimseye hitap edemeyecek kadar çekingenim, yıpranmışım , kırılmışım. Cadde de , sokakta , yaşadığım tüm coğrafyalarda ne zaman eski bir arkadaşımı görsem ; kafamı çeviririm , eğerim , görmezden gelirim. ’ Peki bu beni kötü insan yapar mı ‘ repliğini bilmeyeniniz yoktur. Ama cidden yapmaz, en azından benim yaşayış sistemimde. Benden yıllardır görmediğim, en ufak şey paylaşmadığım bir kişinin boynuna atlayıp, ’ ay ne güzel tesadüf, özlemişim ‘ dememi beklemek biraz imkansız.
Günah işlemeye giden, o siyah kapşonlu adamlara öykünüyorum. Üzerime giydiğim gibi sokağa indim. İnsan sesinden yoksun bir vahada, köpek kavimlerinin geçişini izliyorum önümden.Ve tanrı çok zamansız dem vuruyor ölümden..Musa gibi ortadan ikiye bölerek geçiyorum sokak aralarında sıkışan suların birikintilerini.Ben mucizelerimi gösterirken, umarım genç mesihler türememiştir, sevgilimin civarında.Onlarda düğmelerini ikiye bölerek mucizelerini görebilirler..Sevgilim mi dedim? Ağız alışkanlığı olsa gerek.Kendimi düzen ilişkilerin adamıyım.Bu konuda bir orospunun gecelik heyecanından daha da tecrübeliyim.Dışarıdan bakanlar bu düzen için istikrar, beyefendilik , ciddiyet sıfatlarını yakıştırırken ; beynimin içinde sikişen onca düşünce dumanla kürtaj ediliyor.Bazen de ilkel yollarla korunuyorum, hemen yıkıyorum içime kaçan tüm düşüncelerimi, alkolle..
İnsanlar yuvası yıkılan karıncalar gibi koşuşturuyor, ıslanmamak adına. Oysa ben çok ıslandım, o kutsal suyla çok yıkandım. Bugün şemsiye kullandığımda bir yanım hep fani bastı. En son bir kaç mevsim önce kullanmıştım. O şemsiyenin altında korunuyorduk. Kenarlarından seken yaramaz damlalar ıslatıyordu biraz suratımızı, ıslanıyorduk. Ama..Artık bir gün gelecek ve o başka biriyle ıslanacaktı. Yağmuru siktir et. Sıcak bir duş altında..
2 notes
·
View notes
Photo

BDSM ve "Sapıklık"
Bu bir “BDSM’e giriş” yazısı değil, “haydi hep birlikte BDSMci olup birbirimizin kıçına şaplatalım” yazısı da değil. Bir süre önce Ekşi Sözlük’te rast geldiğim, ilgili başlığın açık ara en beğenilen yorumu hakkında bu yazı. Yorumun özü şuydu: "Sapıklık ve sapkınlığınızın adına süslü kelimeler takınca ruh hastası olduğunuz ve tedavi edilmeniz gerçeğini değiştirmiyor." Tahminen, toplumun ortalamasını geçtim, “BDSM nedir bilen” kesiminin dahi ortalama görüşü buna yakındır. Peki, diyelim bunlar sapık. Merak ediyorum, tedavi edip de neye döndüreceğiz bu insanları? Yani “normal” nedir bu ülkede?
Duygu sömürüsü yapmayayım, tecavüzcüleri, hırsızları, yalancıları filan geçiyorum. Kalan insanlara bakalım:
"Her sevgilim versin ama karım bakire olsun" normaldir. Belki çevrenizde değil ama Türkiye genelinde öyledir.
Ömrü boyunca tek bir insanla beraber olmak gibi acayip bir fanteziye yeminler etmek dünyanın her yerinde normaldir.
Bunu elaleme onbinlerce dolarlık düğünlerle duyurmak,
sonra bu yeminini defalarca bozmak,
bu açığa çıkmasın diye de sürekli yalan söylemek -yani kelimenin tam anlamıyla aldatmak- normaldir.
Bir şekilde terk edilince de kendini jiletlemek, arabesk arabesk mesajlar paylaşmak veya geberene kadar içmek normaldir.
Üst Modeller
Bu zaten asgari vatandaş konfigürasyonuydu. Bazı modellerde ek başka özellikler de var: Mesela kendini kırbaçlayan tarikat üyeleri normaldir. Kelimenin gerçek anlamıyla “norm” olmasalar da, alıp tedaviye götüremiyoruz bu insanları. Ayaklarına kapandıran, gözyaşlarını içirten, el etek öptüren şeyhlerin cirit attığı ülkede, dominasyon nasıl “marjinal” sayılıyor ben anlamıyorum. Biat kültürü ve reisçilik dominasyonun kurumsallaşmış hali değil mi? Hepsini geçtim, her hafta tribünde 90 dk boyunca ana avrat küfür yemekten zevk alan, kavga çıkınca katılmakla övünen milyonlar var. Ben de yaptım bunu, hem de Ankaragücü kale arkasında. Asıl sapıklık bu. Karşı taraftan rıza mıza da aramadım üstelik. "Normal" bunlar işte. Tedavi başarılı olursa, böyle biri olacaklar. Hemen ameliyathaneyi hazırlayalım.
Uzaktan Hepiniz Aynı Görünüyorsunuz
BDSM hakkında kişisel tecrübem de az zaten. Eski bir sevgilim, bir iki kez dungeon tarzı yerlere götürmüştü, bana göre değildi. Zaten cinsel olarak çok sıkıcı (noktasız) biriyim. Ama BDSM'in -adı üstünde- bir şemsiye terim olduğunu, dolayısıyla türlü türlü insanı çekeceğini, kiminin zevk, kiminin para, kiminin felsefesi için ilgilendiğini, bazıları için hobi, bazıları içinse ihtiyaç olduğunu, yani asgari bir çeşitlilik içerdiğini akıl etmek zor değil. Öyleyse hepsine aynı reçete uygun olabilir mi? Aralarında gerçekten hasta olan ve tedavi edilmesi gereken de vardır, senden benden daha normal olan da. İğreneceğim şeyler de olur, rahat rahat "bırakınız yapsınlar" diyeceğim şeyler de, "polisi arayın, adam kadının kolunu yiyecek" tarzı şeyler de. (Sonuçta rızanın da hukuki ve etik bir sınırı var). İnsan bilmediği ama birbirine makul derecede yakın olan şeyleri aynı sepete koymaya programlı. İşlenecek veriyi azaltmak için gerekli bir strateji bu. O yüzden de B’sini ayrı, D’sini ayrı, S’sini M’sini ayrı düşünmüyor. Yahut aynı şeyi farklı sebeplerle yapan insanları ayırdetmiyor.
Bu özelliğimizi kapatamıyoruz ama çoğu konudaki fikirlerimizin kaynağının uzun teatiler değil de anlık duygusal tepkiler olduğunu fark edersek, biraz daha ölçülü olabiliriz. Bunun yolu da, daha önce bunların konuşulmuş olduğunu idrak etmek.
Tekerleği Tekrar İcat Etmek
Bu tartışmaların “yapılmışı var”, bunu akıl etmek önemli bir adım. Oturduğum yerden, bunca sene BDSM hakkında yazılmış, söylenmiş şeylerin nihai sentezine varmış olma ihtimalim nedir?
Ayaküstü aklıma gelen bir konu mesela:
“Rızaya dayalı acı, toplum için bir tehlike arz eder mi?” Olası cevapları düşünelim:
BDSM belki işkence dürtülerini azdırıyor ve rızası olmayanları da tehlikeye atıyor. Şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının gerçek şiddeti arttırma iddiası gibi.
Belki de tam tersine o dürtülerin güvenli biçimde salınmasını sağlıyor.
Başka bir yaklaşım, toplumsal tehlike ufak olduğu sürece, iki tarafın da zevk aldığı bir alışverişi yasaklamamak üstüne kurulu. Bir başka deyişle, her hastayı da tedavi etmek zorunda değiliz. Onları tedavi edeceğiz diye, toplumun otoriteryenliğe kayması daha büyük bir sorun. Çünkü aynı otoriteye yatkınlık BDSM’le sınırlı kalmıyor, başka alanlara sıçrıyor. Mesela karşılıklı rızaya dayanan para karşılığı seks de yasaklanabilir, “ahlakı bozuyor” diye.
Ben bunların cevabını bilmiyorum ama okuması yapılacak ilginç konular. Kaldı ki bunlar işin acı tarafıyla ilgili sadece. Dominasyon daha kapsamlı bir kavram.
Lakin bunlar hakkında biraz araştırma yapıp, hakkını verecek şekilde bir şeyler yazsam, aralara da "bence", "belki de" katarak emin olmadığımı belli etsem, çoğunluğun tepkisi ne olurdu?
Bir kesim bilgilendirici -ve daha önemlisi düşündürücü- içerik için teşekkür ederdi. Ama daha büyük bir kesim "entel guntellik yapacam diye duyar kasmış", "bu konuda da mı uzmansın", "gavatoğlugavat" vb şeyler derdi.
Öte yanda ise, dünya umrunda değilmiş gibi çılgın genellemeler yapan tonla insan var. “BDSMciler külliyen sapıktır.” Ama kimse onlara çıkıp "yahu sen uzman mısın, sen bilirkişi misin de böyle kesin konuşuyorsun" demiyor. Halbuki nüanssız konuşmak için çok daha bariz kanıtlara, çok daha sağlam argümanlara veya çok daha tartışmasız bir uzmanlığa ihtiyaç olmalı.
Duymak istediklerimizi söyleyenlerde bunları aramıyoruz, duymak istemediklerimizi daha makul, daha iddiasız biçimde söyleyenlere ise daha büyük şüpheyle -ve hatta nefretle- yaklaşıyoruz.
İktidarla Uyum
Tedavi kısmı özellikle sorunlu. Biyoloji, psikoloji umursamayan bir evanjelist Hrıstiyanın, "homoseksüellik tedavi gerektiren bir hastalıktır" deyip, kiliseden alkış almasını düşünün. Bilgi sığlığı + yargı kesinliği + otoriteryenlik kombinasyonu bakımından, iki örnek paralel. Ama o evanjelistlerin yine bir bahanesi var: ABD anaakım kültüründe azınlık durumdalar. Medyada homoseksüellere karşı bir laf etseler linç ediliyorlar. O nedenle, kendi aralarında birileri bunu derse, "oh be nihayet, benim gibi düşünenler de varmış" diye bir rahatlama yaşıyorlar. Türkiye'de BDSM gibi konularda bu da yok. Politik doğruculuk yüzünden sabah akşam BDSM güzellemeleri yapmak zorunda değiliz ki, sonunda Ekşi Sözlük gibi görece alternatif yerlerde böyle yorumlar görünce rahatlayalım. Zaten her türlü kültürel mecraya ve devletin resmi desteğine %99 sahip bir zihniyete tarafız. Ama yine de yetmiyor demek. %99 ile yetinmeyen, illa totale, illa %100'e hakim olmaya çalışan “-izm” hangisidir?
Bir soru daha: Sizin "ideal" dünyanızda, böyle insanlara yer var mı yok mu?
Benimkinde var. Çünkü benim ideal dünyam, insanların her yaptıklarını, her yönlerini “ideale” yaklaştırmaya çalışan bir dünya değil. “Part time” ideal dünya diyelim. Bu dünyamın nüfusunun çoğu da,
bir yandan durumun ayrıntısına göre "hacı ne sapıklar var ya" denmesinden rahatsız olmayan (yani aşırı duyarlı olmayan), bir yandan topyekün "tedavi edilsinler" ahlakçılığına karşı olan, muhtelif uç örneklerin yasaklanması gibi tartışmalar için de konuşmadan önce uzman görüşü arayacak insanlardan oluşuyor.
2 notes
·
View notes
Text
Okuduğumuz yazılı metin TEDEBBUR edildiğinde anlıyoruz ki DİN sınıfı, KİTAB sınıfı ayrımı yapılmamaktadır. YAHUDİ denildiğinde belirli bir DİN grubu, HIRİSTİYAN denildiğinde belirli bir DİN grubu, MÜSLÜMAN denildiğinde belirli bir DİN grubu değil de, aslında İNSANIN hissiyat ve davranışları ile edinilmiş konumlar olduğunu görmekteyiz. Aynı şekilde KURAN denildiğinde Müslümanların kitabı, TEVRAT denildiğinde Yahudilerin kitabı, İNCİL denildiğinde de Hıristiyanların kitabından bahsedilmemektedir. YAHUDİ; dünyevi bir makam ya da menfaat karşılığında şerefini, onurunu, gururunu, namusunu v.b değerlerini satan kişidir. Kim bu tavır ve davranışları sergilerse konumu Yahudiliktir. HIRİSTİYAN; manevi bir makam ya da menfaat karşılığında şerefini, onurunu, gururunu, namusunu v.b değerlerini satan kişidir. Kim bu tavır ve davranışları sergilerse konumu Hıristiyanlıktır. MÜSLÜMAN; dünyanında, ahiretinde yani kısaca yaşamın farkında olma konumudur. Kim hayr yönü ile bunun farkında ise o kişi farkında olduğu sürece konumu Müslümanlıktır. Yahudiliği sinegoglara, Hıristiyanlığı kiliselere, Müslümanlığı camilere hapsetmek, şekli ön planda tutup içerikten mahrum kalmaktır. İNCİL bir kitab değildir, bulunduğun ortam ya da zemindir. KURAN bir kitab değildir, bulunduğun ortamda okuduğun herşeyden elde edeceğin doğrulardır. ZEBUR bir kitab değildir, bulunduğun ortamda ki dengedir. TEVRAT bir kitab değildir, elde edilenlerden net olarak anladıklarındır. Bizleri asırlardır gruplaştırdılar, her bir grubun eline birer kitab tutuşturdular ve zamanımızı bunların içlerindeki şekilcilikle çaldılar. Yetmedi birde bunlardan ciltler dolusu saçmalıklar yumurtlayıp ona aittir buna aittir gibi kaktırmalar yaptılar ve bunları kabul etmeyenleri CEHENNEMLE korkuttular. Bu gruplara dahil olmayanların ise her türlü icadını kullanıp, yaşamını kolaylaştırıp, utanmadan ve çekinmeden CEHENNEMLİK yaptılar. Tabiri caiz ise pis bir BENCİLLİK hissiyatı oluşturdular ve asırlardır bu hissiyat üzerinden milyonlarca insanı sömürdüler, Kurana, Tevrata, İncile, Allaha, Muhammede, İsaya, Musaya, Yusufa, İbrahime, Nuha düşman ettiler, zihinleri hapsettiler, gençleri körelttiler, düşünmenin önüne geçtiler, sorgulayana sapık dediler. UYANIP sorgulamanın vaktidir, her zaman vakti olduğu gibi.
0 notes
Text
Birtakım taşların, yönlerin, simgelerin önünde, eğilip bükülüyorsunuz, veya; el açıp yalvarıyorsunuz, ağlıyorsunuz, öz çocuğunuzdan çok seviyorsunuz, koruyorsunuz, uğruna kanlar döküyorsunuz.
Size diyorum ki o saygı duyduklarınız, çılgınca sevdikleriniz, tapınıp durduklarınız size soluk verebilir mi?
Veya; ölmüş bir bedene can verebilir mi?
Sizi uykudan uyandırabilir mi?
Yağmurları yağdırıp, tufanları kopartabilir mi?
Veya; yemek isteseniz, verebilir mi?
Çağırsanız, sizi işitip gelebilir mi?
Kendi ellerinizle yaptıklarınıza tapınmayı ne çok seviyorsunuz...
Nedir istediğiniz veya umduğunuz? Ağaçlar, pınarlar, çeşitli meyveler mi? Yiyip durduklarınız, neci?
Veya; kendinize eş mi arıyorsunuz? O zaman ; Dövüp, tecavüz ettikleriniz, neci?
0 notes
Text
Adolf Hitler Hayranlığım:
Adolf Hitler hayranlıgım.. Büyük Plan: Yazıyı okumayacaksanız bile Lütfen videoyu izleyin: Yahudiler, 'Vaadedilen topraklar /Kenan ülkesi / Verimli hilal'' projelerini gerçekleştirebilmek için, bir israil ülkesi kurdular. ama Avrupa ve dünya'nın diger yerlerinde yaşayan yahudiler ekomomik durumları çok iyi oldugundan ve ferah içinde olduklarından yaşadıkları yeri bırakıp, ortadogu çölünde kurulmuş yeni israil'e gidip yerleşmek gibi bir niyetleri yoktu. bu gerçegi bilen Siyonistler, Piyon Rusya ve ingiltere başta olmak üzere bir çok avrupa ülkesini savaş için Almanya'yı savaş için kışkırtıp taciz ettiler. Kendisine çevrilmiş -ki birazdan paylaşacagım videoda da göreceksiniz- Namluları görmemezlikten gelemeyip ilk tetigi çeken olmak için savaşa girişmiştir. ingiltere ve Faransa ile savaşta olan almanya, ilk başlarda Rusya ile 'savaşmama antlaşması' imzalamış ve birbirlerine Gıda, maden ithalat-ihracaat yapmaktaydılar. ingiliz ve diger müttefik ülkeler savaşın gidişatının kötüye gittigini ve yenileceklerini görünce Piyon Rusyayı sahneye sürüp, almanya'nın üzerine saldılar.. (Onun da nasıl gerçekleştigini birazdan paylaşacagım videoda Adolf kendi agzı ile anlatıyor) Bir çok cephede savaşmak zorunda kalmasına ragmen Almanlar.. Rusya'da da büyük ilerleme sagladı.. ve Rusya'nın da zor duruma girdigini gören sözüm ona Komünist ve Rusya Düşmanı ABD devreye sokuldu. ama Dünya'nın diger ucundaki ABD Halkına savaşı meşru göstermek için, Japonya'ya 'Pearl Harbor' limanına saldırttı. (japonyanın savaşa sokulması, Yahudii ve dünyanın diger ülkelerinden uzak oldugu için ATOM BOMBASI' denenmesi için özellikle seçilmiştir. Velhasil-i kelam; Komünist ve Rusya düşmanı ABD, ne Hikmetse Komünizm ile savaşmayı bir kenara bıraktı ve Rusyaya Asker, Silah Gıda desteginde bulundu.. -ki bundan sonra Savaşın gidişatı Siyonizlerin lehine döndü. Ve bundan sonra Avrupada yaşayan Yahudileri sindirmek ve kaçırtmak için Büyük Şef /siyonisterin planları sonucu Yahudilere soykırım uygulandı. kİ 2. Dünya savaşından sonra, Avrupadan kaçan Yahudilerin göçü ile israil tam anlamıyla ingilizlerin eliyle Filistinlilerden alınıp Yahudi ülkesine dönüştürülme sürecine girmiştir.
youtube
1 note
·
View note
Text
insanlar, bişey olmadan 6 saniye Önce olacak şeyi bilebilir. 6. his diyoruz biz buna
0 notes
Text
İnanılmaz ama gerçek: Doğada tüm canlılarda #Erkek, #Dişi'den daha süslüdür. buna insan tahil. Doğada kadınlar Dişiliğini vurgulamak, ‘gel bana beğendir kendini’ dedirmek için makyaj yapar, erkekler beni beğen/seç dedirtmek için süslü görünürler. Erkek, Dış süslünmeden daha çok zeka, beceri konusunda kendilerini beğendirirler. Şair, komediyenlere bakın hepsi Erkek
0 notes
Text
Gerçektir: Son Yapılan araştırmalara göre sigaradan uzaklaştırmak için sigara paketlerine konan resimler, sigarayı daha çok içirtiyormuş. Sigara şirketlerin piçliğini görüyor musunuz? Bende 'ne iyi insanlar, insan sağlığı için şirketler karlarından vazgeçiyor'' diyordum
0 notes
Text
Kur'an ve Evrim
Kur'an ve Evrim: Paleontoloji/Kemik bilimi çalışmaları henüz tam bi sonuç elde etmiş olmasa da, insanlara ışık olacak çok sayıda veriler elde etmiştir ama biz Paleontoloji değil de, Kur'an üzerinde bu olaya göz atacağız. Hacc-5:Ey insanlar, ölümden sonra dirilme hakkında şüphedeyseniz bilin ki hiç şüphe yok, sizi topraktan yarattık biz....Sad-76: Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." ve bunlar gibi daha bi çok ayette de belirttiği gibi.. topraktan yaratma süreci başlamıştır Nuh-17: sonra Ve ALLAH sizi topraktan bir bitki olarak bitirdi. sonra tek HÜCRELİ canlılara dönüştürmüştür Nisa-1: İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan, ikisinden pek çok erkek ve kadın üreten Rabbinizi dinleyin.şimdi bilimden destejkleyelim: tek hücreli canlılar ilk başta yumurtlayan canlılar olarak türlerini devam ettirmiştir.. ta ki 65 milyon yıl önce Dünyaya çarpan göktaşından sonrasına kadar. örnek ayet verelim Bakara-106: Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir. Sizinde bildiğiniz gibi AYET sadece El-Kitap'ta yazılan metin değil, yaratılmış Canlı-Cansız, Mikro'dan Makro'ya herşey birer Ayettir. peki bu ayetteki gizem ne? gelelim: 65milyon öncesine kadar dinazor ve benzeri yumurtlayan canlılar dünyada hüküm sürerdi. o döneme kadar dünyada memeli canlı diye bişey sözkonusu değildi. göktaşın çarpması sonucu yaşanan kıyamet(yokoluş karada yaşayan Türlerin %85'i, suda yaşayan türlerin %80'i yok oldu.. hemen ardından nasıl olduğunu henüz bilim için büyük bir gizemse de, ardından MEMELİ canlılar meydana çıktı. ve çeşitli evrelerden geçirildik. Vakia-61-62: Sizi başka nesillerle değiştirmekten, yahut sizi bilmediğiniz bir biçimde yaratmaktan....İlk yaratılışı biliyorsunuz. Öğüt almalı değil misiniz? inşikak-19: Siz evreden evreye binip geçeceksiniz. tüm canlılar hayatta kalma işgüdüsüne sahiptir ama ömrünü uzatma ve sonsuz hayat bilincine sadece insana has bi düşüncedir.ve tüm canlılarda neslini devam ettirme dürtüsü verilmiştir ama sadece insan cinsellik'in farkındadır. ARAF-20: Şeytan kendilerine gizlenmiş olan avret yerlerini onlara göstermek için onlara vesvese verdi de: “Rabbiniz size bu ağacı sadece siz iki melek olursunuz veya ebedi olursunuz diye yasakladı!?” dedi.. avret yerlerine vakıf olmaları cinselliği keşfetmiş olmalarıdır. (Araf-21'den 28'e kadar okuyun) sonra Bilinç yerleşti ve Yaratan kendilerini bulundukları konumdan çıkardı ve onlara belirlenmiş bir güne kadar mühlet verdi.. ve Hak-batıl'ı ayırt edecek elçiler göndereceğini vadetmiştir. Bakara-38: "Oradan topluca ininiz," dedik, "Benden size bir yol gösterici geldiği zaman, o yol göstericiye uyanlar için artık bir korku yok ve onlar üzülmeyecekler. işte benim Kuran'dan çıkardığım/anladığım Süreç/evrim budur
0 notes
Text
Erkek cinsel organı
enteresan bir şekilde erkeğin psikolojisi üzerinde belki de nörotransmitterlerden daha etkilidir. her şeyden önce boyu bir erkek için büyük önem arz eder. bir çok erkek zekasını, kültürünü, boyunu, vücudunun yapılı olmasını, sosyalliğini belki de penislerinin durumunu sorguladıkları kadar sorgulamamış veya başkalarıyla bu saydığım özelliklerini rekabete sokmamıştır. bilhassa ergenlik dönemi içinde bulunulan lisede bu durum tavana çıkar. ilk maddesi, herkesin bildiği üzere, boyudur. bu boy meselesi yüzünden çok kişi depresyona girmiştir. üstelik buna bir kadın partnerin beyanı da değil, tamamen karşılaştırma neden olmuştur. bu karşılaştırmalar genellikle sözlü beyanlarla yapılır. tahmin ediyorum çok az kimse doğru ölçüyü söylemiştir. çünkü bir hesap yapıldığında gen benzerliğimizin primatlardan çok eşeklerle yakın çıkması gerekir. liseli genç kendi de yalan söyler ama başkalarının söylediği yalanla kendi hesabını yapıp tribe girer. bu muhabbetleri hanımlar da lise anılarından bilirler, gürültülü bir şekilde erkekler birbiriyle dalga geçebilirler çünkü. ha bu arada bağımlılık yapıcı madde ya da alkol kullanımı sırasında erkekler nedense bu konuda duygusallaşıp gerçekleri ikrar ederler, çok arkadaşımın derdini dinlemişimdir. o 19'lar, 22'ler, 25'ler, falan bir anda 11-14 aralığında bir sayıya düşer. ertesi gün de utanmadan inkar edilir :d bir başka mevzu şeklidir. şaka değil, insanlar şekline bile takılıyorlar. çok çirkin ya diye tribe giren biliyorum ben. sanki bu işin bir güzellik standardı varmış gibi, ya beğenilmezse korkusu taşıyanlar vardır. şekli deyince bilmeyen arkadaşlar için mesela kimisinin penisi eğridir. ama sanıyorum "senin penisin eğri" diyerek bir kadının bir erkeği reddetmişliği yoktur (böyle bir vaka bilen varsa beni bilgilendirsin, yanlış bir şey yazmak istemem). ama erkek bunu da kafaya takar. tabii bu sıkıntılar en fazla cinselliği ucundan kıyısından yaşayana kadar devam eder. gençlik dönemlerinde bu organını etkin kullanan arkadaşlar, orta yaş döneminde ufak ufak depresyona girmeye başlarlar. içkisiydi, sigarasıydı, uyuşturucusuydu derken o kılcal damarlar tıkanmaya kalp ritmi ve tansiyon bozulmaya başlamıştır. işte penisin nanemolla olduğu alan da burasıdır. vücudunuzun genel sağlığı ile doğrudan ilintilidir. hatta psikolojiniz ile de ilintilidir. bu orta yaş döneminde ağlamalar sızlamalar büyük oranda alışmaya bırakır kendini. ancak kimi azınlık erkek bu duruma çok feci kafayı takar. eczane ilaçlarından tutun da internetten verilen siparişlere kadar, hatta mekanik çözüm deneyenler dahil, insanlar biliyorum. yahu, yaşın gelmiş 60-65'e, bu dakikadan sonra artık endişe etmen gereken çok daha büyük varlıkların var. işte bu yaş grubunda da yalanlar cinsel hayatla ilgili olanlardır. 65 yaşında bir insanın günde 3 diye övündüğü vardır. bu da penis boyuyla aynı derece palavradır. tabii ki kendine iyi bakan, sporuna beslenmesine dikkat eden kişileri tenzih ediyorum. ideal koşullarda 80 yaşında bile yaşa boyun eğmediği bilinen de bir gerçektir. sevgili gençler, seçiminizi şimdiden yapın: vücudunuzu zehirleyerek sentetik hazlar yaşamak mı yoksa 60 yaşınıza geldiğiniz de bile cinselliği yaşamak mı? ha bu arada erkeğin ergenlik döneminde vücudunu kontrol eden organ bilinenin aksine penis değil testislerdir gençler. penisin hormon salgılamak gibi bir huyu yoktur. o olay hep testisin itliğidir. ama muhabbetlerde cinselliğin aktörü penis olduğu için suç da hep penisin üzerine kalmıştır. halbuki gazı veren hep testistir. erkekte meni, üretradan kendine çıkış bulur. bu çıkışı düzenleyen prostat adındaki bir bezdir. 20 gr'dan daha hafif olan bu zımbırtı, vücuttan alınması halinde bütün cinsel hayatınızı bitirir. sperm üretiminde de etkin bir rolü vardır ama penisin işleyişinde bir nevi valf görevi görür. prostat bezinin muayenesi meselesine değinmek istemiyorum. erkeklerin en büyük dert kaynaklarından biridir bir gün o muayeneye girecek olması. ereksiyon olayını zaten arkadaş özetlemiş. derisi sağlam oldukça hastalık kapma ihtimali düşüktür. hastalık kapsa bile büyük çoğunlukta durumu çok dramatik seviyelere ulaşmaz. penil kanserler, örneğin, oldukça nadir vakalardır. ancak çeşitli nedenlerden dolayı derisinde hasar oluşursa, ki gözle görülemeyen açıklıklar buna dahildir, viral enfeksiyonlar vücuda geçiş yapabilirler. bu demek değil ki korunmadan cinsel ilişkiye girin. üretra borusunun açık olduğunu unutmayın her şeyden önce. viral enfeksiyonların bulaş olasılığı vajinaya göre daha azdır. en büyük avantajı hepinizin bildiği üzere metabolik atığınızı hemen hemen her şartta dışarı atabilmenize olanak verir. ağaç dibi, çöp kutusu yanı, pis tuvaletler, arabadaysanız ve zordaysanız pet şişe sizin için yeterlidir. bunun yanında temizliği kolaydır. genel olarak temiz bir insansanız koku, kir ve mikrop tutmaz.
0 notes
Text
M.Ö 44 yıllarında Roma cumhuriyeti lideri 'Julius Sezar' halkına kendilerini kimin yönettiğini haberdar etmek için, ilkez madeni paralara portresini yaptırıp okuma yazması olanlar içinde ''ömür boyu diktatörünüz'' yazdırmıştır ve hep Cumhuriyetle yönetilen roma, Sezarla birlikte Krallık rejimine geçiş yapmıştır. Bunu kabullenmeyen senatodan en yakın arkadaşı #BRÜTÜS ve bir kaç senato lideri tarafından öldürülür. işte ''sende mi Brütüs'' sözü burdan gelmektedir
1 note
·
View note