Text
ben değiştim o kadar kavga ettim, gördüm ben demiştim dediklerim bir bir gerçekleşti hala aynı ezgiler hüzünlendiriyor aynı duvarlar örülüyorken ben nasıl değiştim? uslandım sanıyorum da kendimi huzursuz bir dalga gibi sağa sola vurmam, rahatsızlığımın kaynağı mı sonucu mu bilmem. oturuyorum dolunay gibi yüksek binaların tepesine bakıyorum akıp giden insanlığa nereye dökülüyor bilmem ben neye yön veriyorum yelkenlerimi açıp da hayatımda, hayatımın dışında binbir pişmanlığa dur demiş ben, artık neden konduramıyorum geçmişimi bir yere? uzaktalar şimdi hep olduğu gibi uzaklar hep olduğu gibi uzak geçimsizlik ve uğursuzluk iz bırakmış benliğimde bu temelin üzerine ne inşa edilir bilmem ama taşıyorum umut tuğlalarını bir bir belki de bir saray inşa edeceğim bunu da bilmem. en son bir vapurda unutmuştum her şeyi şimdi bulutlarda yüzerken ne diye o denize atlamak gelir içimden bu yükseklikte beni anıyorsa bir martı bile, sebebim olur belki de hem yükseklikte hem alçaklıkta arkamdan esiyorsa rüzgar hiç aldırmam kadere çakılacağını bile bile, çakıl taşları toplanır mı bir hiçlikte ben değiştim, değiştim de değiştiremediğim şeyler oldu bahanem onlar neredeler şimdi görmem, ne yapıyorlar duymam yine de sızısını içimde taşırım bir gök gibi, derdine tasasına sarılır kaybederim aklına düştüğümde bir kuşun yine de oradayımdır, belki de kanadıyımdır olmuşun ve bitmişin
5 notes
·
View notes
Text
kovdular bizi bu şehirden, geride bir şey bırakmadılar akıyor güneş şehrin duvarlarından ve yollardan kimsesiz kaldık işte, kimsesiz ve sessiz kırdılar yüreğini cesaretin ve umudun şehri bu kadar abartısız bırakan, acabaları keşkelere yeğleyen kim ki kaideleri göğe batıran, beni unutup kendini hatırlatan? bizden uzağa kaçtılar bilemeyiz artık olup biteni gözlerimi kapattığımda unuttum gibi her şeyi sadece, yakıp yıkmak istiyorum incitmeden gözlerimin içine dolsun alevi dünyanın bir mum ışığını gözler gibi gözlemek ne iyi... ne kötü? onlar bizi talan ettiler. yanlarındaydım, bu kötü... kendimden sakındığım beni, bana anlattılar peki kim anlayacak? anlatılanları kim duyacak ben- susturdum çok kez, çok kez de konuştum beni ben onca kulak arasında kime isabet edecek sözlerim gözlerimiz birbirine değince ilk kim ağlayacak? ben kendimi tekrar ederim yine aldırmadan. bizi diyorum karşı karşıya getirenler hangi savaştalar şimdi? biz hangi savaşın mağlubuyuz bilmiyorum yerimde duramıyorum, beni uçuran bir şey var dağ kuşu gibi bunları boşa yaşamadık diye, bir kapının önünde dolanıyordum kim içeri alacak
1 note
·
View note
Text
beni hatırlamışsın... durduramadığım bir şeylerin yatışması ne iyi bir yürüyüş an'ında gerçekleşenler sadece zihnimde mi? yürüyüşün beni önüne katıp ayaklarının altına alması, üstelik yanımda sen varken mümkün mü asfaltın kıvrılıp sana yükselmesi, omuzlarımdan güç alıp açan rüyalar nereye varır bana mutluluğu dilemesi benim için mutluluğu çok bilmese de ne ima eder bilmiyorum, bu rüyanın tabiri nedir
beni hatırlayıp önüne katmışsın, durduramadığın pek yardımcı olmasam da hatırlamışsın işte bir akşam, gerçekleşir mi yoksa sadece zihninde mi öpüşmek seninle mi izah olur bir dünyayla mı işi yokuşa koymalı bir hayli uslanmadan bir dost meclisine düşer gibi düşmeli hayattan neyi beklediğini bilmeden neyle karşılaşacağından emin varışa koşmak hayati, varamamak ucuz ve kati
6 notes
·
View notes
Text
Bizden başka kimse yok değil mi? Dedim. Gözleri parlıyordu. Bu durum ona nasıl umut ve heyecan veriyordu anlamamıştım. Ellerini tuttum. Başını omzuma yasladı. Buraya geleli sanki birkaç asır olmuştu. O kadar uzaklaşmıştık ki şehirden, ıslık gibi çalan rüzgardan başka bir şey yoktu sanki yeryüzünde. Anılar, sevdiğimiz insanlar bırakmıştık yürüyerek. Şimdi yalnızca bakışlarımızla, bir gezegenden kaçıyorduk sessizce. Ceplerim boştu. Ayaklarım çıplak. Tırnaklarım kör... Başka neyi yük edinebilir ki insan diye düşündüm. Başka nelerden kurtulabilir? Sanki beni duyuyormuş gibi aynı derde içlenerek derin bir nefes aldı. "bulutlar ve yıldızlar, dairesel..." dedi. Sonra devam etti:
ne kadar da yuvarlak bi kalbin var!
ne kadar da toparlak...
bu küresellik ne kadar fazla
benim bir yere ulaşmam ne kadar büyük
sana kucak açmam, asılsız...
tüm suçlar asılsız, suçlamalar
cinayetler karşılıksız, sorgulamalar
ve büyük........... büyük adamlar varlar, anlamsız!
anlamsız büyür, büyür bu yağmurlar
VE KOCA ADAM YÜRÜR,
YÜRÜR BU YAĞMURDA-
TAMAM! Dedim tamam.
Buraya kadar.
5 notes
·
View notes
Text
Her şeyle tek başıma mücadele ediyorum. Kimse yardım etmek istemediğinden değil, kimseden yardım istemediğimden. Gün olup işler ters gittiğinde öfkem size değil kendime. Çünkü başıma ne geldiyse ben böyle istedim diye. Korkum belki de işlerin kontrolümden çıkması, belki vefa takıntısı... Kimseye borçlu hissetmek istemiyorum, iyisiyle kötüsüyle sırtlanıyorum hayatı. Ağır geliyor. Bazen müsaade etmeli birinin el uzatmasına. Bazen bazı şeylerle tek başına baş edemeyeceğini anlamalı. Küçücük bir mücadele olsa bile, yenilebileceğine ihtimal vermeli. Önlem almalı, dinlemeli, anlamalı, burnunun dikine gitmemeli. Ne bu gurur? Ne bu kibir? Saldırmamalı, hayata savaş açmamalı. Haddini hududunu bilmeli. Kimseye meydan okumamalı.
Dersimi alıyorum. Yine kendime kızıyorum.
9 notes
·
View notes
Text
yine birinin yüzüne söylemem gereken şeyleri gece gece kafamda senaryolaştırırken kendi kendimin gazını aldım.
söylemiş kadar oldum. cevabımı bile aldım. öfkem soğudu. mevzu önemini yitirdi.
18 notes
·
View notes
Text


Sarsıldı. Gövdesinden kopup kayan büyük bir kaya parçası gibi, ağır bir gürültüyle yerküreyi göğüsledi. Vücudu az önce dünyanın dönüşüne meydan okur gibi ters istikamette ağır aksak sürünüyorken, hemen sonra dünyanın kenarından sıyrılıp düşecekmişcesine kaygan bir kıvama gelmişti. Bacakları ve gövdesi ayna gibi olmuştu. Aldığı tüm hasarın yansımasını -ve verdiği- yüzeyini oluşturan her hücresinde hissediyordu. Acaba dedi, yavaş yavaş hızlanırken ibi. "Ne çok zarar verdik birbirimize... " Ve bunu söylerken yerküreye dudağını uzattı.
6 notes
·
View notes
Text
günü kurtarmayı seçtim. düşünmek istemiyordum ardını, önünü; ânı yaşamak kolay geldi. elimde belli bir reçete yoktu, plan da yapamamıştım zaten. olduğum gibi buradaydım işte. mekandan ve zamandan bağımsız büyüttü beni hayat bir nokta gibi. yıllar geçtikçe sadece belirginleştim. sınırlarım genişledi biraz da. işte bu nokta, bir referans oluşturmakla yetiniyordu, bir çıkarımın merkeziydi yalnızca. hayatında bir kere günü kurtarmayı seçtin mi, sinsi bir boşluk yayılırdı gövdende çünkü. sadece bir seferlik boşvermişsen bir şeyleri, geride de ileride de bulamazsın kendini. etrafında dövünür durur kargaşa. sen kımıldayamazsın. bir kere bile değmeye cesaret edememişsen eğer, kabullendiremezsin kendini. birileri için, birisisindir. birileri tarafından, oradasındır. birileri açısından, öylesindir. birileri karşısında, yanlışsındır. birileri yanında, hiç yoksundur. işte böyledir bir siluetin yeryüzüne tezahürü. kendi içine dokunamıyorsan eğer, bir ağacın bir ormana bakımı gibi; bir yerlerde olan bir şeylerden ibaretsindir.
19 notes
·
View notes
Text
hangi lüzumsuz olaya canımı sıkıp uykumu kaçırdığımı unuttum, şimdi de olayı hatırlamaya çalıştığım için uyuyamıyorum
18 notes
·
View notes