Text
Bazı insanlar yardım istemez…
Çünkü reddedilmek artık acıtmaz onlara,
ama yük gibi görünmek?
İşte o göğsün tam ortasına saplanan bıçağın ikinci kez çevrilmesi gibi.
O yüzden hep “hallederim” derler.
Hallederim = "Kimseye güvenmiyorum artık" çevirisi.
Dizleri titrerse yere çökmezler.
Çünkü çökünce üstüne basanları gördüler.
Kalpleri ağırsa susarlar,
çünkü “iyi misin?” sorusunun cevabını duymaya tahammül edemeyecek kadar dolular.
İyiyim derler.
Alışkanlıktan.
Refleks olmuş artık.
Kusura bakma, gözyaşı izni yok bu bölgede.
Birine “Ben iyi değilim” dediklerinde ya alay edildiler,
ya terk edildiler,
ya da "bak işte herkesin derdi var" cümlesiyle baş başa bırakıldılar.
Tanıdık geldi mi?
İnsan, bir kere orada susunca, bir daha hiç anlatmaz.
Anlattık, gördük, yaşadık hepsini.
Kimseden bir şey beklememek = hayal kırıklığına karşı geliştirilen evrimsel bir mekanizma.
Ne kadar az beklenti, o kadar az kanama.
Sonra herkes gelir “neşeli görünüyorsun” der.
Gülümsemenin arkasında mezarlık olduğunu kimse bilmez.
“Güçlü duruyorsun” derler,
çünkü hiç kimse, bir çığlığın içimize içimize nasıl bastırıldığını görmez.
Bilmezler ki bazı insanlar sadece görünmez olmak için yaşamaya devam eder.
Yardım istemezler, çünkü o yardım eli genelde ya çıkarcıdır,
ya da tam tutacakken geri çekilir.
Yani sen birinden “hallederim” duyduysan, bil ki çoktan yıkılmıştır o.
Sadece molozların üstünde dik durmaya çalışıyordur.
Zaten bu hayatta bazıları yaşamak için değil,
kimseye yük olmadan sessizce yok olmak için çabalıyor.
Kendini öldürmeden, kendinden vazgeçme sanatıdır bu.
Ve inatla hâlâ nefes almak…
bir nevi intikamdır hayattan ve insanlardan.
7 notes
·
View notes
Text
Vücudun senden izin almaksızın yaşlanır.
Ama ruhun, sen izin vermeden asla yaşlanmaz.
Bir Kızılderili atasözü böyle der.
Ama bizde işler öyle yürümüyor.
Bizim buralarda ruh, doğmadan yaşlanıyor.
Daha bebekken ağlamanın ayıp olduğunu,
sevmenin zayıflık, gülmenin şımarıklık sayıldığını öğretiyorlar.
Sonra bir bakıyorsun.
Koca bir millet, kalbi pörsümüş çocuklardan ibaret.
Yüzler gergin, mideler boş, gözler telefonlarda.
Haber kanalları cenaze töreni gibi;
siyasetçiler ise en ön safta, başları dik, yalanları diz boyu.
Ve biz hâlâ "Lozan'ın gizli maddeleri"ne inanan koca bir deliler hastanesiyiz.
Doktorlar da hasta, hemşireler de.
Kendi reçetesini yazan ruh hastalarının ülkesiyiz artık.
Yüzyıllık anlaşmalarla kavga ediyoruz hala.
ama markette 100 liraya dört şey alamıyoruz.
Bize Atatürk'ü anlatanların yüzü yok,
çünkü onun mirasını satmakla meşguller.
Nutuk okuyup Nutella’ya vergi bindiriyorlar.
Memleketin DNA’sına işlenmiş bu iki yüzlülük.
Biri çıkıp diyor ki: “Gençler bu ülkenin geleceğidir.”
Sonra KYK borcuna faiz bindirip, geleceğini ipotek ediyor.
Diğeri çıkıyor: “Kadın bizim baş tacımız.”
Sonra sokakta katledilen kadınlar için sus pus oluyor.
Yahu biz ne zaman bu kadar alıştık?
Kan görmeye, yalan dinlemeye, adaletsizliğe göz yummaya?
Ülke değil, Stockholm Sendromu.
Ve bütün bu bokun içinde hala ruhun genç kalsın diyorlar.
O ruh 5 yaşında okula giderken dayakla tanıştı,
15'inde polis copuyla,
25'inde işsizlikle,
35'inde çocuğuna süt alamamanın utancıyla...
Ama ruh hala gençmiş, öyle mi?
Hadi oradan.
Bu ülke yaşlandırır kardeşim, seni de beni de.
Ruhunu koruyabilen varsa, zaten gitmiştir çoktan.
4 notes
·
View notes
Text
“insan hayatında öyle bir zaman geliyor ki muhakkak gitmesi gerekiyor, –eğer hiç kapı veya pencere yoksa– duvardan bile yürüyüp geçiyor.”
1K notes
·
View notes
Text
Bazen bir gemiyle denize açılmadan ne olacağını bilemezsin. Denize açılmadan da dalgalarla başa çıkmanın zorluğunu asla öğrenemezsin; bu yüzden denize açıl ve öğren.
99 notes
·
View notes
Text
Böyle olması gerekiyormuş demeyi ciğerim yana yana öğrendim. Artık hiçbir şeyin yakasına tırnaklarım sökülürcesine yapışmıyorum. Bu zamana kadar olacağı varsa oldu zaten diyip pes ediyorum. Emekse emek, zamansa zaman herşeyi gözü kapalı feda ettiğim hiçbir şey benim olmadı çünkü.
2K notes
·
View notes
Text
bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
52 notes
·
View notes
Text
bazı şeylerin fotoğrafı yoktur. cümlesi yoktur. adı yoktur. boşluk mu boşluk kadar. ama dopdolu. anlıyor musun.
1K notes
·
View notes
Text
Ruhumun acısını geçirecek bir ilaç bilen var mı?
86 notes
·
View notes
Text
"Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor."
38 notes
·
View notes
Text
Kendimi kimseye anlatamayacak kadar yorgun,anlamasını beklemeyecek kadar kırgınım.
50 notes
·
View notes
Text
Kaçtığını sanırsın ve kendine çarparsın. En uzun dönüş yolu eve en kısa yoldur.
17 notes
·
View notes