Tumgik
oylesineseylerbunlar · 10 months
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
Text
0 notes
Text
Huzursuz bir öykü
Tumblr media
Huzursuz
Yazar: Halis Kandemir
Bu büyük şehre sığmıyorum. Yollar insan dolu, hızla geçip gidiyor arabalar. Her gün farklı yüzler görüyorum. Fakat yine de hiçbir şey yeni gibi değil. Gitmek istesem bile gidecek bir yerim yok. Yakınımda yaşayamadığım için uzaktaki insanları sevmiştim bir zamanlar. Birisi hâlâ kalbimde kanayıp duruyor. Onu unutmak üzereyim. Kırgınım, onu unutmam için bana yeterince zaman verdi diye. Kendisini unutmak zorunda bıraktığı için kırgınım. Dostlarıma anlatamıyorum. Anneme, babama, kardeşime; hiç kimseye anlatamıyorum. Herkes, boş vermem gerektiğine dair ortak bir karar almış. Biliyorum aklım büyütüyor anıları. Hiçbir şey yaşanırken bu kadar güzel değildi. Zamanın ya da insanın yanlış olduğunu anlamıştım, fakat mekanın yanlış olduğuna nadiren rastlanıyor. Uzaklık ne acı. Ne sevdayı ne de ayrılığı doyasıya yaşatıyor. Uzaklık ne acı. Kimi sevdiğini unutuyorsun ama nasıl sevdiğini unutamıyorsun.
Şehrin meyhanelerini sevmiyorum. Hep aynı müzikler eşliğinde sahte bir hüzün. Öyle bir zaman dilimi ki bu, herkes aynı şarkıları dinliyor. Kalabalığın içinde sahtekar yüzler gözlerime takılıyor. Gözlerime uzun süre baktıkları zaman yumruklarımı sıkmaya başlıyorum. Bu insanlarla göz göze gelmeye bile tahammülüm yok. Onların arasında yerim yok. Ben burada olmamalıydım.
Yan koltuğuma biraları oturtuyorum. Gökdelenlerin arasında karanlık bir yerimiz var. Şehrin tüm ayyaşları arabaların içinde orada demleniyorlar. Ben onlardan değildim önceden. Artık buna engel olamıyorum. Yapacak başka şeyleri düşünürken, kendimi orada buluyorum. Acıklı müzikler çalıyor radyoda. Eskiden bir yudumu bile midemi bulandıran o balçık gibi biralardan kaç kutu içtiğimi sayamıyorum. Birazdan o beni arayacak, yanıma gel diyecek. Gitmek istemeyeceğim ama orada bulacağım kendimi. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.
O beni arıyor hep. Çocukları evde değilmiş. Gitmek istemiyorum. Sadece bana güvendiği için benimle olmak istemesi canımı sıkıyor. Belki onu istemiyorum bile. Aklında başka birinin anıları dönüp duruyor. Onu öperken, uzaktaki insan geliyor aklıma. Onu da öpmüş müydüm böyle bir gece? Onun için de bu kadar güzeldi madem her şey, neden kaçıp gitti bilemiyorum. Yavaş yavaş siliniyor hatıralar. Unutulmayı kabul eden birini hatırlamak istemiyorum artık. Yine de yüreğimde bir sıkıntı var. Biraları yudumluyorum. Bir kapıda buluyorum kendimi. Sevdiğim insan çok uzaklarda yaşıyor. Daha uzak olan ise artık beni sevmiyor oluşu. Belki ona başkaları dokunacak. Sevmeden öpecekler onu. Bir şekilde üzecekler bile. Benim için olduğu kadar kimse için değerli olmayacak. Onu sevebilirdim. Daha çok sevebilirdim. Dengesizliğime tahammül edebilseydi keşke.
Diğer kadınlar onlarla ilgilenmediğim için üstüme geliyorlar. Biliyorum onlardan birini tutup sevsem benden vazgeçecekler hemen. Bazen sevgi değildir insanın istediği. Onların çoğu sevilmeyi istemiyorlar. Orada bırakıp gitmek gerekiyor insanları. Sesini çıkarmadan sadece gitmek. Öleceksen bile yalnız öleceksin. Ağladığını onlara göstermeden ağlayacaksın. Ruhuma dokundun bir kere. Ama sökülüp atılacaksın. Daha öncekiler gibi, hiçbir zaman istendiğin gibi hatırlanmayacaksın bu şehirde. Belki bir gün hatırlanmayacaksın bile. Senin adına beni üzen bu saçma düşüncelere dur diyemiyorum. Ama bu karanlığın zincirini kırdığım gün, aydınlığa çıkacağım. Ben şair değilim. Ben bir yazar bile değilim. Seni şiirlerle, şarkılarla sevmeyeceğim. Öykülerde olduğu gibi yıllarca düşünmeyeceğim. Öfkem geçince, içimden gideceksin. İnan bana gitmemeni isterdim.
O ise hâlâ sevişelim diye inliyor telefonda. Kafam güzel, dar sokaklarda araba aynalarını çizerek süratle geçiyorum. Burada bir yerde bir cami olmalıdır hep. Ama kapıları kilitlidir. Yaşadığım zaman diliminde bir namaz vakti yok. Sabah ezanına dek uyumuş olurum. İçimde dua etme arzusu doluyor böyle gecelerde. Telefonu kapatıyorum. Başka bir kadın daha var. O da bir yabancı. Siyah tenli bir kadın. Nereli olduğunu bilmiyorum. Evinin önündeyim birden, onu arıyorum. Yukarı gel diyor. Neden bugün daha çirkin görünüyor gözüme bilmiyorum. Şaka yapıyorum ona. Bütün çikolata markalarını sayıyorum. Bütün ruhumu sarsan iğrenç bir kokuyla doluyor ev. Buradan gitmek için geç kalıyorum. Kocaman dudakları ağzıma kapanıyor. Bir diğeri telefonumu hiç susturmuyor. Uzaktaki kız ise belki beni düşünüyor. Ama çaresizliğin pençesindeyim. Hiçbirine kırgın değilim. Aklımla inandığım ne varsa değiştiremiyor oluşum beni zulme götürüyor. Evde bekleniyorum. O kadar sarhoşum ki yaptığım hiçbir şeyi doyasıya hissedemiyorum. Bunlar hassas yerleri olmalı. Buraya böyle dokunmalı. Burayı da böyle öpmeli. Sadece bir makine gibiyim. Yapmam gerekeni yapıyorum. Bir makineden çok bir hayvan gibi. Kirletiyorum dokunduğum her bedeni, bir o kadar da kirleniyorum. Onlarcasını öptüm. Belki yüzlercesini. Ama birkaç kızı öpüşümü unutamıyorum. Nedir onlarda farklı olan? Bunu hep düşünüyorum. Hayvani bir koku sarıyor odayı. İğrenç bir koku. Burada gebermek istiyorum. Gömülmek bile istemiyorum. Bir dereye atılmalıyım. Savrulmalıyım içinde. Tüm fabrika atıklarıyla vücudum çürümeye başlamalı. Aramamalı beni kimse. Karanlığıma dokunmamalı. Hiç kimsenin evladı olmamalıyım. Hiç kimsenin kocası, işçisi, patronu ve babası olmamalıyım. Kendimi hiç edene dek içmeliyim. Ciğerlerimi kansere teslim edene dek dumanlanmalıyım. Bütün şehvetim ölene dek, duygusuzca sevişmeliyim. Hayvani bir kokuya layığım ben. Diğerlerinin ne istediği ne yaptığı umurumda değil. Uzaktakileri de aramalıyım. Herkese sayıp sövmeliyim. Ruhumun karanlığında onları nelerle itham ettiğimi kendilerine göstermeliyim.
Dışardan gelen sesleri duymaya başlıyorum. Görevi tamamlamış olmalıyım. Melekler çığırıyor kulağımda. Evet burada olmamalıyım. Çıkıp gidiyorum oradan. Telefonumu susturmayan kadını arıyorum. Ben artık yokum. Bu gece terastan atlayacağım. Ama ölmeyeceğim. Hiçbir şey olmayacak bana. Çünkü atladığımı farz edeceğim sadece. Tıpkı uzaktakilerin beni özlediğini farz ettiğim gibi.
Eve geliyorum. Saat kaç bilmiyorum. İyi bir evlat değilim, kabul ediyorum. Sanırım siz ölünceye kadar değerinizi bilmeyeceğim. Konuşmanızı istemiyorum. Kendimi aşındırana dek yıkanıyorum. Kafam sıcak suyla tekrar ediyor kendini. Her yerimi yırtarcasına keseliyorum. Ruhuma dek erişmek ve ruhumu paklamak istiyorum. Mümkün değil.
Bir gün bir hoca, bana bir dua öğretmişti. Hatırlamıyorum. Yunus’un duasıydı. Balığın karnında okumuştu. Ben bu şehrin karnından kurtulmak için okuyordum bir zamanlar. Evet zalimlerdendim. Dua öyle diyordu. Fakat Allah’tan başka sığınacak kimsem yoktu. Bunu aklımla bulmuştum. Kaç kare abdest aldığımı hatırlamıyorum. İçimde bir şüphe var. Su değmeyen bir yerim var gibi hep. Çıkıyorum. Yatağa uzanıyorum. Başım dünyadan hızlı dönüyor. Onu arayamam. Çünkü o artık kendisi değil. Ben onun beni sevdiği zamanları hatırlıyorum. Beni diğer kadınların içlerine bıraktığı için kendimce ona kızıyorum. Hayır! Bu da aklımın inandığı bir yalan. Onun benden ayrılmaya başladığı zamanlarda, cinlerle kafayı bozmuş bir kızla seviştiğimi hatırlıyorum. Hafızam parça parça, yabancı kadınlarla dolu. Kimin nerede neden karşıma çıktığını hatırlamıyorum. Ama o cinci kız bir fenaydı. Eğer onunla olursam cinler bana musallat olacakmış. Buna değerdi. Hayatımda gördüğüm en güzel vücut onundu. Esmer ve pürüzsüz. Sadece oturup izlemek bile zevk verebilir insana. Üstelik kırmızı iç çamaşırlarını görünce, boğalar gibi soluyordum. Her şey yaşandı. Tek bir cin bile gelip kapımı çalmadı. Daha güzelini öpmek bile, uzaktakini unutturmuyordu. Çünkü onun hikayesini ve aptallığını seviyordum. Onun uzakta olmasını seviyordum. İstediğim zaman öpememeyi, ona dokunamamayı seviyordum. Bazen onların istediği şeyin sevgi olmadığını düşünüyorum. Sevmediğim sürece benimleler, sevdiğimi hissedince gidiyorlar…
Gün ışıyor yine. Yeniden sahteliğe dönmek zorundayım. Allah’ı düşünüyorum. Ona gitmeliyim. Yüreğimin ortasında yükselen bu putları, bu lanet karanlık şehri onunla yıkmalıyım. İyileşmeliyim. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. Sonra o beni arayacak. Gelmem için ağlayacak telefonda. Bu kez son diyeceğim. Son kez mutlu edeceğim onu. Yarın düzeleceğim. Bir hoca bana bir dua öğretmişti. Yunus’un duasıydı. Balığın karnındayken okumuş Yunus. Tıpkı aşkın karnındaki ben gibi..
8 notes · View notes
Quote
Bir gece bile geçiremem Dolu bir tabancayla Ölmeyeyim diye yanlışlıkla
0 notes
Text
Parliament Zihnimin Yatağı
Allah'ım ben hiç öyle değilim
Günlerimi pişmanlığı doğursun diye
Günlerimi öpüyorum yüksek zınklarla
Diyorum hep karayüzlü adamlarla
Hep günlük kiralık odalarda
Hep günlük kiralık kadınlarla
Günlerimi öpüyorum yüksek zınklarla
Allah'ım ben hiç öyle değilim
Benim en aydın günüme gece diyorlar
Depresyon oluyorum semtin tüm faişelerine
Günlerimi harcıyorum yüksek zınklarla
Günlerimi bırakıyorum en iğrenç kadınlara
Vardı güllerim uzaklara soldurdum
Diyorum ben eskiden mekke kokuyordum
Şimdi votka şavklatıyorum gecem açsın diye
Şimdi bir yeri tutamamak burası benim diye
Diyorum hep karayüzlü kadınlara
Diyorum bir yürek versinler bana yaşamam için
Hiç ediyorum günleri yüksek zınklarla
Sevgim nefretimin gizidir
Bir gece bile geçiremem
Dolu bir tabancayla
Ölmeyeyim diye yanlışlıkla
Bir gün yurdumu bulacağım yalanıyla
Güneşleri odama dolduruyorum
Allah'ım ben öyle biri değilim.
0 notes
Text
Huzursuz bir öykü
Tumblr media
Huzursuz
Yazar: Halis Kandemir
Bu büyük şehre sığmıyorum. Yollar insan dolu, hızla geçip gidiyor arabalar. Her gün farklı yüzler görüyorum. Fakat yine de hiçbir şey yeni gibi değil. Gitmek istesem bile gidecek bir yerim yok. Yakınımda yaşayamadığım için uzaktaki insanları sevmiştim bir zamanlar. Birisi hâlâ kalbimde kanayıp duruyor. Onu unutmak üzereyim. Kırgınım, onu unutmam için bana yeterince zaman verdi diye. Kendisini unutmak zorunda bıraktığı için kırgınım. Dostlarıma anlatamıyorum. Anneme, babama, kardeşime; hiç kimseye anlatamıyorum. Herkes, boş vermem gerektiğine dair ortak bir karar almış. Biliyorum aklım büyütüyor anıları. Hiçbir şey yaşanırken bu kadar güzel değildi. Zamanın ya da insanın yanlış olduğunu anlamıştım, fakat mekanın yanlış olduğuna nadiren rastlanıyor. Uzaklık ne acı. Ne sevdayı ne de ayrılığı doyasıya yaşatıyor. Uzaklık ne acı. Kimi sevdiğini unutuyorsun ama nasıl sevdiğini unutamıyorsun.
Şehrin meyhanelerini sevmiyorum. Hep aynı müzikler eşliğinde sahte bir hüzün. Öyle bir zaman dilimi ki bu, herkes aynı şarkıları dinliyor. Kalabalığın içinde sahtekar yüzler gözlerime takılıyor. Gözlerime uzun süre baktıkları zaman yumruklarımı sıkmaya başlıyorum. Bu insanlarla göz göze gelmeye bile tahammülüm yok. Onların arasında yerim yok. Ben burada olmamalıydım.
Yan koltuğuma biraları oturtuyorum. Gökdelenlerin arasında karanlık bir yerimiz var. Şehrin tüm ayyaşları arabaların içinde orada demleniyorlar. Ben onlardan değildim önceden. Artık buna engel olamıyorum. Yapacak başka şeyleri düşünürken, kendimi orada buluyorum. Acıklı müzikler çalıyor radyoda. Eskiden bir yudumu bile midemi bulandıran o balçık gibi biralardan kaç kutu içtiğimi sayamıyorum. Birazdan o beni arayacak, yanıma gel diyecek. Gitmek istemeyeceğim ama orada bulacağım kendimi. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.
O beni arıyor hep. Çocukları evde değilmiş. Gitmek istemiyorum. Sadece bana güvendiği için benimle olmak istemesi canımı sıkıyor. Belki onu istemiyorum bile. Aklında başka birinin anıları dönüp duruyor. Onu öperken, uzaktaki insan geliyor aklıma. Onu da öpmüş müydüm böyle bir gece? Onun için de bu kadar güzeldi madem her şey, neden kaçıp gitti bilemiyorum. Yavaş yavaş siliniyor hatıralar. Unutulmayı kabul eden birini hatırlamak istemiyorum artık. Yine de yüreğimde bir sıkıntı var. Biraları yudumluyorum. Bir kapıda buluyorum kendimi. Sevdiğim insan çok uzaklarda yaşıyor. Daha uzak olan ise artık beni sevmiyor oluşu. Belki ona başkaları dokunacak. Sevmeden öpecekler onu. Bir şekilde üzecekler bile. Benim için olduğu kadar kimse için değerli olmayacak. Onu sevebilirdim. Daha çok sevebilirdim. Dengesizliğime tahammül edebilseydi keşke.
Diğer kadınlar onlarla ilgilenmediğim için üstüme geliyorlar. Biliyorum onlardan birini tutup sevsem benden vazgeçecekler hemen. Bazen sevgi değildir insanın istediği. Onların çoğu sevilmeyi istemiyorlar. Orada bırakıp gitmek gerekiyor insanları. Sesini çıkarmadan sadece gitmek. Öleceksen bile yalnız öleceksin. Ağladığını onlara göstermeden ağlayacaksın. Ruhuma dokundun bir kere. Ama sökülüp atılacaksın. Daha öncekiler gibi, hiçbir zaman istendiğin gibi hatırlanmayacaksın bu şehirde. Belki bir gün hatırlanmayacaksın bile. Senin adına beni üzen bu saçma düşüncelere dur diyemiyorum. Ama bu karanlığın zincirini kırdığım gün, aydınlığa çıkacağım. Ben şair değilim. Ben bir yazar bile değilim. Seni şiirlerle, şarkılarla sevmeyeceğim. Öykülerde olduğu gibi yıllarca düşünmeyeceğim. Öfkem geçince, içimden gideceksin. İnan bana gitmemeni isterdim.
O ise hâlâ sevişelim diye inliyor telefonda. Kafam güzel, dar sokaklarda araba aynalarını çizerek süratle geçiyorum. Burada bir yerde bir cami olmalıdır hep. Ama kapıları kilitlidir. Yaşadığım zaman diliminde bir namaz vakti yok. Sabah ezanına dek uyumuş olurum. İçimde dua etme arzusu doluyor böyle gecelerde. Telefonu kapatıyorum. Başka bir kadın daha var. O da bir yabancı. Siyah tenli bir kadın. Nereli olduğunu bilmiyorum. Evinin önündeyim birden, onu arıyorum. Yukarı gel diyor. Neden bugün daha çirkin görünüyor gözüme bilmiyorum. Şaka yapıyorum ona. Bütün çikolata markalarını sayıyorum. Bütün ruhumu sarsan iğrenç bir kokuyla doluyor ev. Buradan gitmek için geç kalıyorum. Kocaman dudakları ağzıma kapanıyor. Bir diğeri telefonumu hiç susturmuyor. Uzaktaki kız ise belki beni düşünüyor. Ama çaresizliğin pençesindeyim. Hiçbirine kırgın değilim. Aklımla inandığım ne varsa değiştiremiyor oluşum beni zulme götürüyor. Evde bekleniyorum. O kadar sarhoşum ki yaptığım hiçbir şeyi doyasıya hissedemiyorum. Bunlar hassas yerleri olmalı. Buraya böyle dokunmalı. Burayı da böyle öpmeli. Sadece bir makine gibiyim. Yapmam gerekeni yapıyorum. Bir makineden çok bir hayvan gibi. Kirletiyorum dokunduğum her bedeni, bir o kadar da kirleniyorum. Onlarcasını öptüm. Belki yüzlercesini. Ama birkaç kızı öpüşümü unutamıyorum. Nedir onlarda farklı olan? Bunu hep düşünüyorum. Hayvani bir koku sarıyor odayı. İğrenç bir koku. Burada gebermek istiyorum. Gömülmek bile istemiyorum. Bir dereye atılmalıyım. Savrulmalıyım içinde. Tüm fabrika atıklarıyla vücudum çürümeye başlamalı. Aramamalı beni kimse. Karanlığıma dokunmamalı. Hiç kimsenin evladı olmamalıyım. Hiç kimsenin kocası, işçisi, patronu ve babası olmamalıyım. Kendimi hiç edene dek içmeliyim. Ciğerlerimi kansere teslim edene dek dumanlanmalıyım. Bütün şehvetim ölene dek, duygusuzca sevişmeliyim. Hayvani bir kokuya layığım ben. Diğerlerinin ne istediği ne yaptığı umurumda değil. Uzaktakileri de aramalıyım. Herkese sayıp sövmeliyim. Ruhumun karanlığında onları nelerle itham ettiğimi kendilerine göstermeliyim.
Dışardan gelen sesleri duymaya başlıyorum. Görevi tamamlamış olmalıyım. Melekler çığırıyor kulağımda. Evet burada olmamalıyım. Çıkıp gidiyorum oradan. Telefonumu susturmayan kadını arıyorum. Ben artık yokum. Bu gece terastan atlayacağım. Ama ölmeyeceğim. Hiçbir şey olmayacak bana. Çünkü atladığımı farz edeceğim sadece. Tıpkı uzaktakilerin beni özlediğini farz ettiğim gibi.
Eve geliyorum. Saat kaç bilmiyorum. İyi bir evlat değilim, kabul ediyorum. Sanırım siz ölünceye kadar değerinizi bilmeyeceğim. Konuşmanızı istemiyorum. Kendimi aşındırana dek yıkanıyorum. Kafam sıcak suyla tekrar ediyor kendini. Her yerimi yırtarcasına keseliyorum. Ruhuma dek erişmek ve ruhumu paklamak istiyorum. Mümkün değil.
Bir gün bir hoca, bana bir dua öğretmişti. Hatırlamıyorum. Yunus’un duasıydı. Balığın karnında okumuştu. Ben bu şehrin karnından kurtulmak için okuyordum bir zamanlar. Evet zalimlerdendim. Dua öyle diyordu. Fakat Allah’tan başka sığınacak kimsem yoktu. Bunu aklımla bulmuştum. Kaç kare abdest aldığımı hat��rlamıyorum. İçimde bir şüphe var. Su değmeyen bir yerim var gibi hep. Çıkıyorum. Yatağa uzanıyorum. Başım dünyadan hızlı dönüyor. Onu arayamam. Çünkü o artık kendisi değil. Ben onun beni sevdiği zamanları hatırlıyorum. Beni diğer kadınların içlerine bıraktığı için kendimce ona kızıyorum. Hayır! Bu da aklımın inandığı bir yalan. Onun benden ayrılmaya başladığı zamanlarda, cinlerle kafayı bozmuş bir kızla seviştiğimi hatırlıyorum. Hafızam parça parça, yabancı kadınlarla dolu. Kimin nerede neden karşıma çıktığını hatırlamıyorum. Ama o cinci kız bir fenaydı. Eğer onunla olursam cinler bana musallat olacakmış. Buna değerdi. Hayatımda gördüğüm en güzel vücut onundu. Esmer ve pürüzsüz. Sadece oturup izlemek bile zevk verebilir insana. Üstelik kırmızı iç çamaşırlarını görünce, boğalar gibi soluyordum. Her şey yaşandı. Tek bir cin bile gelip kapımı çalmadı. Daha güzelini öpmek bile, uzaktakini unutturmuyordu. Çünkü onun hikayesini ve aptallığını seviyordum. Onun uzakta olmasını seviyordum. İstediğim zaman öpememeyi, ona dokunamamayı seviyordum. Bazen onların istediği şeyin sevgi olmadığını düşünüyorum. Sevmediğim sürece benimleler, sevdiğimi hissedince gidiyorlar…
Gün ışıyor yine. Yeniden sahteliğe dönmek zorundayım. Allah’ı düşünüyorum. Ona gitmeliyim. Yüreğimin ortasında yükselen bu putları, bu lanet karanlık şehri onunla yıkmalıyım. İyileşmeliyim. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. Sonra o beni arayacak. Gelmem için ağlayacak telefonda. Bu kez son diyeceğim. Son kez mutlu edeceğim onu. Yarın düzeleceğim. Bir hoca bana bir dua öğretmişti. Yunus’un duasıydı. Balığın karnındayken okumuş Yunus. Tıpkı aşkın karnındaki ben gibi..
8 notes · View notes
Text
Huzursuz bir öykü
Tumblr media
Huzursuz
Yazar: Halis Kandemir
Bu büyük şehre sığmıyorum. Yollar insan dolu, hızla geçip gidiyor arabalar. Her gün farklı yüzler görüyorum. Fakat yine de hiçbir şey yeni gibi değil. Gitmek istesem bile gidecek bir yerim yok. Yakınımda yaşayamadığım için uzaktaki insanları sevmiştim bir zamanlar. Birisi hâlâ kalbimde kanayıp duruyor. Onu unutmak üzereyim. Kırgınım, onu unutmam için bana yeterince zaman verdi diye. Kendisini unutmak zorunda bıraktığı için kırgınım. Dostlarıma anlatamıyorum. Anneme, babama, kardeşime; hiç kimseye anlatamıyorum. Herkes, boş vermem gerektiğine dair ortak bir karar almış. Biliyorum aklım büyütüyor anıları. Hiçbir şey yaşanırken bu kadar güzel değildi. Zamanın ya da insanın yanlış olduğunu anlamıştım, fakat mekanın yanlış olduğuna nadiren rastlanıyor. Uzaklık ne acı. Ne sevdayı ne de ayrılığı doyasıya yaşatıyor. Uzaklık ne acı. Kimi sevdiğini unutuyorsun ama nasıl sevdiğini unutamıyorsun.
Şehrin meyhanelerini sevmiyorum. Hep aynı müzikler eşliğinde sahte bir hüzün. Öyle bir zaman dilimi ki bu, herkes aynı şarkıları dinliyor. Kalabalığın içinde sahtekar yüzler gözlerime takılıyor. Gözlerime uzun süre baktıkları zaman yumruklarımı sıkmaya başlıyorum. Bu insanlarla göz göze gelmeye bile tahammülüm yok. Onların arasında yerim yok. Ben burada olmamalıydım.
Yan koltuğuma biraları oturtuyorum. Gökdelenlerin arasında karanlık bir yerimiz var. Şehrin tüm ayyaşları arabaların içinde orada demleniyorlar. Ben onlardan değildim önceden. Artık buna engel olamıyorum. Yapacak başka şeyleri düşünürken, kendimi orada buluyorum. Acıklı müzikler çalıyor radyoda. Eskiden bir yudumu bile midemi bulandıran o balçık gibi biralardan kaç kutu içtiğimi sayamıyorum. Birazdan o beni arayacak, yanıma gel diyecek. Gitmek istemeyeceğim ama orada bulacağım kendimi. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.
O beni arıyor hep. Çocukları evde değilmiş. Gitmek istemiyorum. Sadece bana güvendiği için benimle olmak istemesi canımı sıkıyor. Belki onu istemiyorum bile. Aklında başka birinin anıları dönüp duruyor. Onu öperken, uzaktaki insan geliyor aklıma. Onu da öpmüş müydüm böyle bir gece? Onun için de bu kadar güzeldi madem her şey, neden kaçıp gitti bilemiyorum. Yavaş yavaş siliniyor hatıralar. Unutulmayı kabul eden birini hatırlamak istemiyorum artık. Yine de yüreğimde bir sıkıntı var. Biraları yudumluyorum. Bir kapıda buluyorum kendimi. Sevdiğim insan çok uzaklarda yaşıyor. Daha uzak olan ise artık beni sevmiyor oluşu. Belki ona başkaları dokunacak. Sevmeden öpecekler onu. Bir şekilde üzecekler bile. Benim için olduğu kadar kimse için değerli olmayacak. Onu sevebilirdim. Daha çok sevebilirdim. Dengesizliğime tahammül edebilseydi keşke.
Diğer kadınlar onlarla ilgilenmediğim için üstüme geliyorlar. Biliyorum onlardan birini tutup sevsem benden vazgeçecekler hemen. Bazen sevgi değildir insanın istediği. Onların çoğu sevilmeyi istemiyorlar. Orada bırakıp gitmek gerekiyor insanları. Sesini çıkarmadan sadece gitmek. Öleceksen bile yalnız öleceksin. Ağladığını onlara göstermeden ağlayacaksın. Ruhuma dokundun bir kere. Ama sökülüp atılacaksın. Daha öncekiler gibi, hiçbir zaman istendiğin gibi hatırlanmayacaksın bu şehirde. Belki bir gün hatırlanmayacaksın bile. Senin adına beni üzen bu saçma düşüncelere dur diyemiyorum. Ama bu karanlığın zincirini kırdığım gün, aydınlığa çıkacağım. Ben şair değilim. Ben bir yazar bile değilim. Seni şiirlerle, şarkılarla sevmeyeceğim. Öykülerde olduğu gibi yıllarca düşünmeyeceğim. Öfkem geçince, içimden gideceksin. İnan bana gitmemeni isterdim.
O ise hâlâ sevişelim diye inliyor telefonda. Kafam güzel, dar sokaklarda araba aynalarını çizerek süratle geçiyorum. Burada bir yerde bir cami olmalıdır hep. Ama kapıları kilitlidir. Yaşadığım zaman diliminde bir namaz vakti yok. Sabah ezanına dek uyumuş olurum. İçimde dua etme arzusu doluyor böyle gecelerde. Telefonu kapatıyorum. Başka bir kadın daha var. O da bir yabancı. Siyah tenli bir kadın. Nereli olduğunu bilmiyorum. Evinin önündeyim birden, onu arıyorum. Yukarı gel diyor. Neden bugün daha çirkin görünüyor gözüme bilmiyorum. Şaka yapıyorum ona. Bütün çikolata markalarını sayıyorum. Bütün ruhumu sarsan iğrenç bir kokuyla doluyor ev. Buradan gitmek için geç kalıyorum. Kocaman dudakları ağzıma kapanıyor. Bir diğeri telefonumu hiç susturmuyor. Uzaktaki kız ise belki beni düşünüyor. Ama çaresizliğin pençesindeyim. Hiçbirine kırgın değilim. Aklımla inandığım ne varsa değiştiremiyor oluşum beni zulme götürüyor. Evde bekleniyorum. O kadar sarhoşum ki yaptığım hiçbir şeyi doyasıya hissedemiyorum. Bunlar hassas yerleri olmalı. Buraya böyle dokunmalı. Burayı da böyle öpmeli. Sadece bir makine gibiyim. Yapmam gerekeni yapıyorum. Bir makineden çok bir hayvan gibi. Kirletiyorum dokunduğum her bedeni, bir o kadar da kirleniyorum. Onlarcasını öptüm. Belki yüzlercesini. Ama birkaç kızı öpüşümü unutamıyorum. Nedir onlarda farklı olan? Bunu hep düşünüyorum. Hayvani bir koku sarıyor odayı. İğrenç bir koku. Burada gebermek istiyorum. Gömülmek bile istemiyorum. Bir dereye atılmalıyım. Savrulmalıyım içinde. Tüm fabrika atıklarıyla vücudum çürümeye başlamalı. Aramamalı beni kimse. Karanlığıma dokunmamalı. Hiç kimsenin evladı olmamalıyım. Hiç kimsenin kocası, işçisi, patronu ve babası olmamalıyım. Kendimi hiç edene dek içmeliyim. Ciğerlerimi kansere teslim edene dek dumanlanmalıyım. Bütün şehvetim ölene dek, duygusuzca sevişmeliyim. Hayvani bir kokuya layığım ben. Diğerlerinin ne istediği ne yaptığı umurumda değil. Uzaktakileri de aramalıyım. Herkese sayıp sövmeliyim. Ruhumun karanlığında onları nelerle itham ettiğimi kendilerine göstermeliyim.
Dışardan gelen sesleri duymaya başlıyorum. Görevi tamamlamış olmalıyım. Melekler çığırıyor kulağımda. Evet burada olmamalıyım. Çıkıp gidiyorum oradan. Telefonumu susturmayan kadını arıyorum. Ben artık yokum. Bu gece terastan atlayacağım. Ama ölmeyeceğim. Hiçbir şey olmayacak bana. Çünkü atladığımı farz edeceğim sadece. Tıpkı uzaktakilerin beni özlediğini farz ettiğim gibi.
Eve geliyorum. Saat kaç bilmiyorum. İyi bir evlat değilim, kabul ediyorum. Sanırım siz ölünceye kadar değerinizi bilmeyeceğim. Konuşmanızı istemiyorum. Kendimi aşındırana dek yıkanıyorum. Kafam sıcak suyla tekrar ediyor kendini. Her yerimi yırtarcasına keseliyorum. Ruhuma dek erişmek ve ruhumu paklamak istiyorum. Mümkün değil.
Bir gün bir hoca, bana bir dua öğretmişti. Hatırlamıyorum. Yunus’un duasıydı. Balığın karnında okumuştu. Ben bu şehrin karnından kurtulmak için okuyordum bir zamanlar. Evet zalimlerdendim. Dua öyle diyordu. Fakat Allah’tan başka sığınacak kimsem yoktu. Bunu aklımla bulmuştum. Kaç kare abdest aldığımı hatırlamıyorum. İçimde bir şüphe var. Su değmeyen bir yerim var gibi hep. Çıkıyorum. Yatağa uzanıyorum. Başım dünyadan hızlı dönüyor. Onu arayamam. Çünkü o artık kendisi değil. Ben onun beni sevdiği zamanları hatırlıyorum. Beni diğer kadınların içlerine bıraktığı için kendimce ona kızıyorum. Hayır! Bu da aklımın inandığı bir yalan. Onun benden ayrılmaya başladığı zamanlarda, cinlerle kafayı bozmuş bir kızla seviştiğimi hatırlıyorum. Hafızam parça parça, yabancı kadınlarla dolu. Kimin nerede neden karşıma çıktığını hatırlamıyorum. Ama o cinci kız bir fenaydı. Eğer onunla olursam cinler bana musallat olacakmış. Buna değerdi. Hayatımda gördüğüm en güzel vücut onundu. Esmer ve pürüzsüz. Sadece oturup izlemek bile zevk verebilir insana. Üstelik kırmızı iç çamaşırlarını görünce, boğalar gibi soluyordum. Her şey yaşandı. Tek bir cin bile gelip kapımı çalmadı. Daha güzelini öpmek bile, uzaktakini unutturmuyordu. Çünkü onun hikayesini ve aptallığını seviyordum. Onun uzakta olmasını seviyordum. İstediğim zaman öpememeyi, ona dokunamamayı seviyordum. Bazen onların istediği şeyin sevgi olmadığını düşünüyorum. Sevmediğim sürece benimleler, sevdiğimi hissedince gidiyorlar…
Gün ışıyor yine. Yeniden sahteliğe dönmek zorundayım. Allah’ı düşünüyorum. Ona gitmeliyim. Yüreğimin ortasında yükselen bu putları, bu lanet karanlık şehri onunla yıkmalıyım. İyileşmeliyim. Yarın işe geç kalacağım kesin. Akşama kadar başım ağrıyacak. İçimdeki umutsuzluk sabah olunca daha da büyümüş olacak. Gözlerimi açacağım. Bilgisayarın başında hangi işi yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışacağım. Sonra şimdi yaptığım gibi bir öykü yazmaya girişeceğim. Allah’ı düşüneceğim. Yeniden içime bir parıltı düşürecek mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. Sonra o beni arayacak. Gelmem için ağlayacak telefonda. Bu kez son diyeceğim. Son kez mutlu edeceğim onu. Yarın düzeleceğim. Bir hoca bana bir dua öğretmişti. Yunus’un duasıydı. Balığın karnındayken okumuş Yunus. Tıpkı aşkın karnındaki ben gibi..
8 notes · View notes
Text
Tumblr media
Halis Kandemir Yıkıklar
5 notes · View notes
Text
Tumblr media
#haliskandemir #yikiklar #roman
0 notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir Kutu Süt
Yazar: Halis Kandemir
Ayla da hakkımı vermiyor. Ne kadar mücadele ettim, tebrik bile etmiyor. Cuma çıkışı kapıldık bir de, bayinin önü kalabalıktı, tutamadım kendimi. Bire on veren bir kupon, yine kızımızın süt parası kaldı sadece cebimde. Oysa dün gece sabaha dek yalvardım, dualar ettim, ne büyük yeminler ettim, hatırladıkça canım acıyor. Ben ne lanet bir adamım diyorum aynalara. Aynalar kırık. Aynalar bana gözlerin kırışmış ve saçların açılmış diyor. Başım öne eğik geziyorum sokaklarda. Süt ne kadar? Yine mi zam geldi? Allah bin belasını versin. Torku’dan alamam artık, Bim’e gidiyorum. Sıra var. Kaçıyorum insanlardan. Yağmur başladı. Artık sevmiyorum yağmurları. Bir kutu süt almam lazım.
Bencil insanlar gibi her yaptığım şeyi başa kakmam. Ama ben onun için sigarayı bıraktım. Diş etlerim kaşınıyor, başım uyuşuk, ağzımda başka bir insanın tükürüğü var sanki. Bunu bile anlamıyor. Öpme beni. Neden? Ağzın kötü kokuyor. Ne kokuyor? Bok. Bok mu? Bok daha iyi. Sigara içiyorsun, kısa sürüyor, kalkmıyor bile. Ondan değil, stresliyim. Bak ben kendime bakıyorum, sen de kendine bak biraz. Her gün kalçalarımı sıkılaştırıyorum. Görüyorum Ayla, internetten bakıyorum. Herkes bakıyor. Kahvehaneye gidiyorum. Ulan yavşak, bir insanın yüz çay borcu olur mu? Olmaz diyorum. İnsanım ama adam değilim. Beceremedim. Hakkı Amca nerede? Bir şeyler söyler, içim açılır. Hakkı Amca yok. Biraz sonra geliyor. Siz yakında boşanırsınız. Tavana bakarak yatma, kendini asmak istersin. Ciletle tıraş olma, bileklerini kesebilirsin. Sahile gitme, denize düşersin. Öp karını diyor, ver hakkını, kaybedersin yoksa. Biz Müslüman adamlarız. Söyle, öyle şeyler yapmasın. Susuyorum. Bir kutu süt almam lazım. Hakkı Amca, şey… Ne lan ne? Yok bir şey.
Gücüm yetmiyor. Açamıyorum kapısını kahvehanenin, çıkamıyorum dışarıya. Ulan Müslüm, az ekmek ye. Bulsam yerim. Ulan götsüz ne ballı adamsın sen! Bilmiyorum, niye ballı bir adamım ben? Karım beni terk etmek üzere diye mi? Kızım evde aç beni bekliyor diye mi? Babam her gün arıyor: Sana o karıyla evlenme dedim, sana oku dedim, oku adam ol, oku eşek olma! Açıp bakıyorum kitaplara: Hiçbirinde nasıl eşek olunmaz diye bir şey yazmıyor. Kendimi öldürmemem lazım. Ama eşekler de kendini öldürmüyor. Eşeklik ve köpeklik arasında bocalıyorum. Kızım bana köpek baba diyor. Ona köpek baba demenin yanlış olduğunu anlatamıyorum. Annem ağlıyor, nereden duyuyor bu çocuk bu lafları? O kaltak Şaziye’nin işi bunlar. Şaziye, kaynanam, gözlerinden ölüm tütüyor. Ayla ile kaçtığımız geceden beri bana düşman. Bu sana bakamaz dedi karıma. Baktım, baktım, bakmalara doyamadım. Sevgi karın doyurmadı ama sevgiye aç kalmadık diyorum. Hassiktir köpekoğlusu, evi bok götürüyor. Allah’ım diyorum, cevap gelmiyor. Öyle deme oğlum Müslüm, diyor Hakkı Amca, Allah seni duyuyor. Gözlerimi yumuyorum, Allah’ım ne olur bir cevap versen, sadece bana özel bir cevap, diren Müslüm desen direnirim, saçlarım da döküldü Allah’ım, geri çıkarsan olmaz mı? Dünya tarihinde bir ilk olsun bu, haberlere çıkayım. Kel adamın yıllar sonra saçları yeniden çıktı desinler. Ayla beni artık hiç beğenmiyor. Allah’ım madem beni duyuyorsun kaynanam Şaziye yarın ölse olmaz mı, istirham ediyorum. Hem onun da iyiliği için Allah’ım, başka amacım yok, kadın yaşadığı her gün dünya şirk koşma şampiyonu oluyor.
Yağmur durmuş. Dost marka süt yirmi beş kuruş zamlanmış. Bim’den çıkıyorum. Maçlar başladı Müslüm. Dur bakalım Müslüm, şu kafenin önünde dur. Wifiye bağlanılıyor, bağlandı... Biz oynarsak Barselona Osasuna ile berabere kalıyor. Allah’ım affet, duyuyorsun değil mi? Bana özel bir cevap ver, yemin ederim kimseye söylemem. Söylesem bile deli derler. On liraya birkaç saat boyunca yüz liram olacağını düşündüm. Olmadı. Allah’ım kır şu bacağını götlek Messi’nin, bu sene gol atamadığı ilk maçı. Ronaldo’nun kramponunu taşısın yavşak. Bir kutu süt almam lazım. Olanları Instagramʼdan Ronaldo’ya yazıyorum: Sevgili Ronaldo. Bugün çok kötü şeyler oldu. Çıkarcı bir insan olduğumu düşünmemen için, önce ananı sorarak başlayayım dedim. Ellerinden öperim, Allah sıhhat versin kardeşim. Çocuklar nasıl, gözlerinden öp benim için. Geçen gün gördüm fotoğraflarınızı, kaç tane türettin be oğlum? Ben birine zor bakıyorum. Doğrusu bakamıyorum. Ah Ronaldo, o şerefsiz Messi’nin yaptıklarını bir bilsen. Nereden başlasam bilemiyorum. Dünya kupası finalinde kırmızı kart gören Zidan gibi gerginim. Sanki anama bacıma sövdüler. Sabah on üç liram vardı. Bu yavşak Messi maçı kazandırır dedim. Bir gol bile atamadı putperest. İlk maçtan yattık. On üç liram vardı. On lirası gitti. Üç liraya süt alamıyorum. Bu mesajı görürsen dön bana. Bir 10 euro ateşlesen beni iki gün idare eder. Adam Türkçe bilmiyor ki. Kolayı var. Kopyala, Portekizce çevir, yapıştır. Ne zaman döner acaba? Belki hiç dönmez. Umut harbiden fakirin ekmeği.
Tavana bakma dedi Hakkı Amca, bakmıyorum. Jiletle tıra�� olma, bileklerini kesersin; bir aydır tıraş olmuyorum. Sahile gidemem, denize düşerim. Sokaklar güzel. Sessiz. Saat kaç oldu acaba? Bacaklarım yoruldu. Yağmur yeniden başladı. Eskiden severdim yağmurları. Artık sevmiyorum. Keşke bir lira isteseydim Hakkı Amcaʼdan, sütü alır eve giderdim. Telefon çalıyor, Ayla. Eskiden olsa şevk ile açardım. Bir mesaj: Sen aşağılık bir adamsın. Olur mu gülüm, aşağılık kelimesine hakaretten tutuklanacaksın. Hakkı Amca görmüş geçirmiş bir adam, eş zamanlı olarak iki kere evlenmiş, iki kadın birbirini hiç bilmemiş. Ben Ayla’ya hükmedemediğim için Hakkı Amcaʼya derin bir saygı duyuyorum. Binalara bakıyorum. Pek yüksek. Hakkı Amca bana çatılara çıkma demedi ki. Görmüş geçirmiş bir adam, kötü bir şey olsa çatılara çıkma derdi. Hangi binanın kapısı açık? Spotçu İlhan, selamun aleyküm. Mükremin Abi ile işim var yukarıda, yoksa çatıya çıkıp kendimi atacak değilim. Bana ne lan yavşak Müslüm, seni görünce ocağın parasını getirdin sandım. Ay sonu. Hayır ömrün sonu. Merdivenleri çıkıyorum. Korkuluklardan korkuyorum. Her şeyin hakkını veriyorum, Ayla hariç. İşte yedinci kat. Mükremin Abi üç kat aşağıda kaldı. Tahta kapı ardına kadar açılıyor. Kuşlar kanatlanıyor, varlığım onları da rahatsız ediyor. Allah’ım duyuyorsun değil mi? Ronaldo da cevap vermedi. Bu topçuların alayı göt. İyice kenara geliyorum; Spotçu İlhan, karakteri gibi küçücük görünüyor. Hakkı Amca yüksekten atlamak öldürür demedi. Bu bir intihar değil Allah’ım çünkü aşağı düşünce öleceğimi bilmiyorum. Bir kutu süt lazım. Düşüyorum.
4 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir Kutu Süt
Yazar: Halis Kandemir
Ayla da hakkımı vermiyor. Ne kadar mücadele ettim, tebrik bile etmiyor. Cuma çıkışı kapıldık bir de, bayinin önü kalabalıktı, tutamadım kendimi. Bire on veren bir kupon, yine kızımızın süt parası kaldı sadece cebimde. Oysa dün gece sabaha dek yalvardım, dualar ettim, ne büyük yeminler ettim, hatırladıkça canım acıyor. Ben ne lanet bir adamım diyorum aynalara. Aynalar kırık. Aynalar bana gözlerin kırışmış ve saçların açılmış diyor. Başım öne eğik geziyorum sokaklarda. Süt ne kadar? Yine mi zam geldi? Allah bin belasını versin. Torku’dan alamam artık, Bim’e gidiyorum. Sıra var. Kaçıyorum insanlardan. Yağmur başladı. Artık sevmiyorum yağmurları. Bir kutu süt almam lazım.
Bencil insanlar gibi her yaptığım şeyi başa kakmam. Ama ben onun için sigarayı bıraktım. Diş etlerim kaşınıyor, başım uyuşuk, ağzımda başka bir insanın tükürüğü var sanki. Bunu bile anlamıyor. Öpme beni. Neden? Ağzın kötü kokuyor. Ne kokuyor? Bok. Bok mu? Bok daha iyi. Sigara içiyorsun, kısa sürüyor, kalkmıyor bile. Ondan değil, stresliyim. Bak ben kendime bakıyorum, sen de kendine bak biraz. Her gün kalçalarımı sıkılaştırıyorum. Görüyorum Ayla, internetten bakıyorum. Herkes bakıyor. Kahvehaneye gidiyorum. Ulan yavşak, bir insanın yüz çay borcu olur mu? Olmaz diyorum. İnsanım ama adam değilim. Beceremedim. Hakkı Amca nerede? Bir şeyler söyler, içim açılır. Hakkı Amca yok. Biraz sonra geliyor. Siz yakında boşanırsınız. Tavana bakarak yatma, kendini asmak istersin. Ciletle tıraş olma, bileklerini kesebilirsin. Sahile gitme, denize düşersin. Öp karını diyor, ver hakkını, kaybedersin yoksa. Biz Müslüman adamlarız. Söyle, öyle şeyler yapmasın. Susuyorum. Bir kutu süt almam lazım. Hakkı Amca, şey… Ne lan ne? Yok bir şey.
Gücüm yetmiyor. Açamıyorum kapısını kahvehanenin, çıkamıyorum dışarıya. Ulan Müslüm, az ekmek ye. Bulsam yerim. Ulan götsüz ne ballı adamsın sen! Bilmiyorum, niye ballı bir adamım ben? Karım beni terk etmek üzere diye mi? Kızım evde aç beni bekliyor diye mi? Babam her gün arıyor: Sana o karıyla evlenme dedim, sana oku dedim, oku adam ol, oku eşek olma! Açıp bakıyorum kitaplara: Hiçbirinde nasıl eşek olunmaz diye bir şey yazmıyor. Kendimi öldürmemem lazım. Ama eşekler de kendini öldürmüyor. Eşeklik ve köpeklik arasında bocalıyorum. Kızım bana köpek baba diyor. Ona köpek baba demenin yanlış olduğunu anlatamıyorum. Annem ağlıyor, nereden duyuyor bu çocuk bu lafları? O kaltak Şaziye’nin işi bunlar. Şaziye, kaynanam, gözlerinden ölüm tütüyor. Ayla ile kaçtığımız geceden beri bana düşman. Bu sana bakamaz dedi karıma. Baktım, baktım, bakmalara doyamadım. Sevgi karın doyurmadı ama sevgiye aç kalmadık diyorum. Hassiktir köpekoğlusu, evi bok götürüyor. Allah’ım diyorum, cevap gelmiyor. Öyle deme oğlum Müslüm, diyor Hakkı Amca, Allah seni duyuyor. Gözlerimi yumuyorum, Allah’ım ne olur bir cevap versen, sadece bana özel bir cevap, diren Müslüm desen direnirim, saçlarım da döküldü Allah’ım, geri çıkarsan olmaz mı? Dünya tarihinde bir ilk olsun bu, haberlere çıkayım. Kel adamın yıllar sonra saçları yeniden çıktı desinler. Ayla beni artık hiç beğenmiyor. Allah’ım madem beni duyuyorsun kaynanam Şaziye yarın ölse olmaz mı, istirham ediyorum. Hem onun da iyiliği için Allah’ım, başka amacım yok, kadın yaşadığı her gün dünya şirk koşma şampiyonu oluyor.
Yağmur durmuş. Dost marka süt yirmi beş kuruş zamlanmış. Bim’den çıkıyorum. Maçlar başladı Müslüm. Dur bakalım Müslüm, şu kafenin önünde dur. Wifiye bağlanılıyor, bağlandı... Biz oynarsak Barselona Osasuna ile berabere kalıyor. Allah’ım affet, duyuyorsun değil mi? Bana özel bir cevap ver, yemin ederim kimseye söylemem. Söylesem bile deli derler. On liraya birkaç saat boyunca yüz liram olacağını düşündüm. Olmadı. Allah’ım kır şu bacağını götlek Messi’nin, bu sene gol atamadığı ilk maçı. Ronaldo’nun kramponunu taşısın yavşak. Bir kutu süt almam lazım. Olanları Instagramʼdan Ronaldo’ya yazıyorum: Sevgili Ronaldo. Bugün çok kötü şeyler oldu. Çıkarcı bir insan olduğumu düşünmemen için, önce ananı sorarak başlayayım dedim. Ellerinden öperim, Allah sıhhat versin kardeşim. Çocuklar nasıl, gözlerinden öp benim için. Geçen gün gördüm fotoğraflarınızı, kaç tane türettin be oğlum? Ben birine zor bakıyorum. Doğrusu bakamıyorum. Ah Ronaldo, o şerefsiz Messi’nin yaptıklarını bir bilsen. Nereden başlasam bilemiyorum. Dünya kupası finalinde kırmızı kart gören Zidan gibi gerginim. Sanki anama bacıma sövdüler. Sabah on üç liram vardı. Bu yavşak Messi maçı kazandırır dedim. Bir gol bile atamadı putperest. İlk maçtan yattık. On üç liram vardı. On lirası gitti. Üç liraya süt alamıyorum. Bu mesajı görürsen dön bana. Bir 10 euro ateşlesen beni iki gün idare eder. Adam Türkçe bilmiyor ki. Kolayı var. Kopyala, Portekizce çevir, yapıştır. Ne zaman döner acaba? Belki hiç dönmez. Umut harbiden fakirin ekmeği.
Tavana bakma dedi Hakkı Amca, bakmıyorum. Jiletle tıraş olma, bileklerini kesersin; bir aydır tıraş olmuyorum. Sahile gidemem, denize düşerim. Sokaklar güzel. Sessiz. Saat kaç oldu acaba? Bacaklarım yoruldu. Yağmur yeniden başladı. Eskiden severdim yağmurları. Artık sevmiyorum. Keşke bir lira isteseydim Hakkı Amcaʼdan, sütü alır eve giderdim. Telefon çalıyor, Ayla. Eskiden olsa şevk ile açardım. Bir mesaj: Sen aşağılık bir adamsın. Olur mu gülüm, aşağılık kelimesine hakaretten tutuklanacaksın. Hakkı Amca görmüş geçirmiş bir adam, eş zamanlı olarak iki kere evlenmiş, iki kadın birbirini hiç bilmemiş. Ben Ayla’ya hükmedemediğim için Hakkı Amcaʼya derin bir saygı duyuyorum. Binalara bakıyorum. Pek yüksek. Hakkı Amca bana çatılara çıkma demedi ki. Görmüş geçirmiş bir adam, kötü bir şey olsa çatılara çıkma derdi. Hangi binanın kapısı açık? Spotçu İlhan, selamun aleyküm. Mükremin Abi ile işim var yukarıda, yoksa çatıya çıkıp kendimi atacak değilim. Bana ne lan yavşak Müslüm, seni görünce ocağın parasını getirdin sandım. Ay sonu. Hayır ömrün sonu. Merdivenleri çıkıyorum. Korkuluklardan korkuyorum. Her şeyin hakkını veriyorum, Ayla hariç. İşte yedinci kat. Mükremin Abi üç kat aşağıda kaldı. Tahta kapı ardına kadar açılıyor. Kuşlar kanatlanıyor, varlığım onları da rahatsız ediyor. Allah’ım duyuyorsun değil mi? Ronaldo da cevap vermedi. Bu topçuların alayı göt. İyice kenara geliyorum; Spotçu İlhan, karakteri gibi küçücük görünüyor. Hakkı Amca yüksekten atlamak öldürür demedi. Bu bir intihar değil Allah’ım çünkü aşağı düşünce öleceğimi bilmiyorum. Bir kutu süt lazım. Düşüyorum.
4 notes · View notes
Text
Tumblr media
#haliskandemir
0 notes
Text
Tumblr media
❝ Hüzün; hissedilmesi kolay olmayan, çok narin, ince bir sestir. ❞
28/aralık/2021/çarşamba/13:47
133 notes · View notes
Text
Tumblr media
" Öyle sessizce öldüm ki defalarca hiç bir zaman anlaşılmadı yokluğum.. "
Ümit Yaşar Oğuzcan 📚
357 notes · View notes
Text
Tumblr media
2 notes · View notes