Tumgik
Text
[J. D. Salinger, Franny ve Zooey]
''Gerçek babaların hiçbiri -ne Tolstoy, ne Dostoyevski, ne de Shakespeare, Allah rızası için- hiçbiri bu kahrolası kelime tellallığını yapmadı. Bu herifler oturup yazdılar sadece. Anlatabiliyor muyum?'' s.16
''Yani, Allahaşkına, gerçek şair olmak için kahrolası bir bohem ya da ölmüş biri mi olman gerek, ha? Ne bekliyorsun yani- dalgalı saçları olan bir puşt mu?'' s.20
''Ve, işin en kötü tarafı da, bohem takıldığında ya da bunun gibi bir çılgınlık yaptığında, sen de herkes kadar düzene ayak uydurmuş oluyorsun, sadece biçim farkı var.'' s.25
Çeviri: Ömer Madra
7 notes · View notes
Text
yeraltı
Tumblr media
sevgili generalim cevdet bey pardon cevat bey ve kadirşinas yalakaları.  
şunu iyi bilin ki: gösteriş budalası insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam, bu bir.
kibirden, kendini beğenmişlikten, butün bu dağları ben yarattım havalarından, süslü kişiliklerden nefret ederim, bu iki.
yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu üç. 
dördüncüsü, gerçeği, içtenliği ve samimiyeti çok severim. ve dostoyevski'nin dediği gibi: gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egoların bile üstünde tutulmasını isterim. arkadaşlığın karşılıklı, açıksözlü ve yalansız olanı için canımı veririm. evet buna bayılırım. sayın generalim.  arkadaşlık, hassaslık ve incelik isteyen bir iştir. öyle  kabalığa, özensizliğe, alaycılığa gelmez.
daha ne söylicektim? neyse niye uzatıyorum ki. yine de şerefinize sayın generalim. güle güle gidin İstanbul'a o Kahpe Bizans'ı bizim için fethedin. ordan da sürün atınızı batıya, Viyana'ya. nobeldi oscardı ne bulursanız getirin Ankara'ya. şerefinize sayın generalim şerefinize.
3 notes · View notes
Text
modern sanatı çöpe attı.
İngiltere'nin başkenti Londra'daki Tate Modern sanat galerisinde bir eser temizlikçi kadının azizliğine uğradı. Haziranda meydana gelen olayda, Alman sanatçı Gustav Metzger'in "Kendini Yok Eden Sanatın İlk Gösteriminin Yeniden Canlandırılması" isimli modern sanat eserini çöp zanneden temizlikçi kadın, eseri çöpe attı. Eski gazeteler, mukavva ve kâğıt parçalarıyla dolu şeffaf çöp torbasından oluşan sanat eserini ertesi gün hasarlı olarak çöpten kurtardı. Müze yetkilileri, eserin yeni bir kazaya kurban gitmemesi için geceleri üzerinin örtüldüğünü açıkladı. 
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Milliyet.
4 notes · View notes
Text
soylesi - fanzin sergisi
23 Aralık 2012 tarihinde, Alternatif Medya Şenliği kapsamında fanzin sergisi ve fanzin söyleşisi düzenliyoruz. 14.30'da başlayacak söyleşiye 4 ayrı fanzinden yazarlar, şairler, ressamlar, arya ustaları katılacak.
14.30 - 16.00 arasında gerçekleşecek söyleşiye bekleriz.
Gelenlere gayet yeni medya hediyelerimiz olacak.
Tumblr media
http://alternatifmedyasenligi.wordpress.com/
1 note · View note
Photo
Tumblr media
İstanbul: Kadıköy ve Taksim Mephisto - 50 kuruş.
Ankara: Konur Sokak, Araf Kafe. ve Ardıç Kitap Kafe. P.P.F. Fanzin ücretsiz alınabilir.
3 notes · View notes
Link
1 note · View note
Text
Sepeti hazırla bobo, gidiyoruz.
    Perde açıldığında, Amedee Fellini, elinde bir kulaklıkla boş sahnede oturuyor. Sağında ve solunda birer kapı yok. 
Üzerindeki elbise soluk mavi. Kulaklık tek başına. Telefon, internet, bilgisayar, televizyon yok. Amedee Fellini bir fakir çünkü. Liberallerden hoşlanmıyor, mandalinalara bayılıyor.
    Kulaklık bir işe yaramıyor bu koşullarda. Tek başına işe yaramayan nesne mi özne mi. O kulaklığı çöplükte buldu. Çöplükleri dolaşan bir kadın değil. Henüz o kadar bedbaht halde değil. -Bedbaht kelimesini Kemal Tahir'den öğrendim.- Emekli maaşı var. Bir evi var. Ama çöplüklerde canlı şeyler arıyor. Çünkü canlı bir şeyi yok, kendisi de canlı bir şey sayılmaz. Hasta sayılır. Amedee Fellini utanıyor. Utanç insan türüne özgü bir duyguymuş. Oysa ben köpeklerin de utandığına çok kez şahit oldum. Günde en az üç kez utanan birini tanırdım, umut edemez hale gelirdi, ertesi gününü düşünecek mecali kalmazdı. Ağlardı. İşte Bayan Fellini de utanıyor. Utancını canlılık belirtisi sayamayacak raddede yok. Kulaklığa bakıyor. Kulaklık, kulağa ilişkin ve canlıyla anlamlı bir nesne olduğu için kulaklığa bakıyor. 
    Kulaklığın da bir canı vardır. Canı sıkılınca dolanır. Üzgünken dolanır. Akşam, masaya düzgün bırakırsınız sabahsı dolanmıştır. İlgi ister, çözülmesi uzun sürsün ister. Sadece çözerken kulaklığa bakarız. Kulağımızdayken başkaları ona bakar. Başkaları ona bakarken ona bakmaz müzik dinleyen bir insana bakar. Sahibinin iplemediği hatta acımasızca kullandığı nesnedir. Bozulunca atılır. Kulaklık, kulak olmak ister. Cansız olmayı kimse istemez. Hele Bayan Fellini hiç istemez çünkü en son 12 yaşındayken bir kere bir cansız olmuştur ki anlatmaya dilimiz varmaz. Canlılar sevilir. Canlıları tanırlar. Canlılarla insanlar konuşur. Canlıların arkadaşları vardır. Canlılar cennete gidebilir. 
   Canım acıyor bu sonradan oldu.
   Amedee Fellini, bir ses duymak umuduyla kulaklığı kulağına götürdü, uzunca dinledi. Gözünden bir yaş aktı. Kulaklık yere düştü. Sağında ve solunda olmayan birer kapı açıldı. Soluk mavi elbisesi üzerinden aktı. Perdeler kapanırken aktılar. Bayan Fellini'nin canı aktı. Kulakları aktılar. Gözleri aktılar. Boş sahne akmak üzereydi. Salonda bulunan şair tüm bu olanları sinsice izledi. Akanlara baktı. Bir şey yapabilirdi. Yapmalıydı. Ama o, ayfonundan twitter'a girerek tüm bu olanları tek tek tweet'ledi. Yazdıkları 6. kez RT, 13. kez FAV edilirken boş salon akışını tamamlamıştı. 
Doona Bae.
4 notes · View notes
Text
                                                    Fwd: Akmış bilinçte simülasyon                                   
 [robert wyatt dinleyerek okuyun]    
İsmail Aslan hakkında yazarken insan, Freud şöyle demiş, Lacan şöyle dememiş, Jung'un eş zamanlılığının Internet üzerinden yorumu gibi şeyler demeye çekiniyor. Adam psikolog çünkü. Özel bir kurumda. Çok özel. Bu sebepten ötürü İsmail Aslan'ın psikolog olmadan önceki hayatına yöneliyoruz. Tımarhaneden kaçmaya karar vermeden çok önceleri, 6 yaşında, bir camide akşam ezanı okuduktan sonraki zamanlara. Modeminizin fişini takın.
SİSTEM ÇÖKTÜ
MİSAL ÇOK YALNIZIM, 160. kilometre yayınlarından çıkmış bir şiir kitabı. Mı? Önce bunda bir anlaşalım. Sanki öyle. Yayınevinin şiirin okurlarla birlikte dışarı çıkması gerektiğine inanması sonucu kitap cep boyutunda. 160. km yayınları akıllı bir iş yapmış. Kitaplar, metroda, sokakta, okulda rahatça okunabildi, okunabiliyor. 4768 sözcükten oluşan bu kitap 22 şiir barındırıyor. İsmail Aslan şiirini, Ücra'da yayınlanan 'Ora Sekansı' ve 'Ora Sekansı Sinopsis' adlı şiirlerinden tanıyorum. O şiirleri çıktıkları zamanlar sonrası defalarca okumuştum. Bu yazıyı yazma nedenim de esasında o şiirlerin beni derinden etkilemiş olmasıdır.
İsmail Aslan şiirinde iki temel kavram var. Internet ve onun temsil ettiği batı, modernite. Doğu ve onun temsil ettiği acı, Allah.
Facebook, gmail, modem, harici disk, kırık link, 3G, ... gibi sözcüklerin şiirde kullanılmasıyla yeni medyanın 2000ler şiiri üzerindeki etkisini apaçık görüyoruz. Daha önce de bazı şairler şiirlerinde yeni medya terimlerini kullanmışlardı fakat bu kez bu terimler kitabın iskeletini oluşturuyor. Bu açıdan bir ilk. Batıdan yeni medya yoluyla gelen bu modernizm, Doğu'da -veya hadi en azından İsmail Aslan'da diyelim- sessiz bir acı etkisi yaratıyor:
sevgilim netten düşmüş [s.28] abi link kırıkmış kalbim paramparça [s.30] televizyonu kapadılar ve iç savaş bitti [s.48] anladım ki msnde online olmak hiçbir gerçeği yansıtmıyor [s.27]
Olur da bir gün dünya çapında, elektrikler kesilirse falan elektrikle gelen tüm imkanlar kapanacak. Batının modernitesi yıkılacak. Bir anarşist devrimde yok edilecek ilk şey elektriktir. Batı, işte bu tarz gerçek olmayan bir teknoloji üzerine yeni medyayı tanımladı ve tanımlıyor. Yeni medya, yeni iktidar ilişkilerini doğası gereği kuruyor. Yeni olan her şey tehlikelidir ve yeniliğinin içinde iktidarını barındırır. Sosyal medya tahakkümü de şaire sevinç getirmiyor ve bunu şair de biliyor, msnde online olmak hiçbir gerçeği yansıtmıyor.
(insan ilk, annesine dokunandır.) [s.17]
Mehmet Kaplan olaydı şimdi ''Şiir Tahlilleri'' adlı kitabında farklı şiirlere binlerce kez yaptığı gibi bu dizeye Freudyen yorumlar getirirdi. Biz öyle yapmayalım. Anne duygusunun şiire sindiğini not edip geçelim. İsmail Aslan'ın Internete verdiği önemi Internet ona vermiyor. Twitter'da 56 takipçisi var. Ekşi Sözlük'te ona dair tamı tamına 0 yazıyla sıfır entry var. İsmail Aslan başlığını tıklayınca Fenerbahçe'den kiralık olarak Giresunspor'a transfer olmuş genç bir futbolcuyu görüyoruz. Peki şair bu durumdan yakınıyor mu? Tam anlamıyla sanal olan bu ilgisizliğe değil de gerçek olan ilgisizliğe bir yakınma var:
Birileri artık mümkünse Beni haklı bulsun [s.25] çok çok çok teşekkür et lütfen [s.22]
Bir şairin ilk kitabı gibi değil de ikinci kitabı gibi duran bu kitap, Türkiye şiirinin yeni medyayla köprüsünü kurmuştur. Şimdi önemli olan o köprüleri atmaktır. Temennimiz, İsmail Aslan, yağmurlarla Allah'a gidilebiliri savunmaya devam eder de biz kuşağımızın şiirini okuruz.
yazılamayan uzun bir eleştiri için itiraf
yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim yazdım sildim 
-elektrikler kesildi.-
İsmail Aslan'ın twitter üzerinden paylaştığı son üç müzik:
Richard Strauss - Stimmungsbilder Op. 9 No.2 "An einsamer Quelle" Gorillaz - Welcome To The World Of The Plastic Beach Ane Brun - To Let Myself Go
-İşbu kitapta: kapitalizm/burjuvazi/palaspandıras/kürt/nişan/yüzüğü kelimeleri geçmemiştir.- 
P.P.F sayı. 5
6 notes · View notes
Text
Ayıptır.
                                       Gökhan Yılmaz Raportajı.
1- Neden biz, şair olamayanlar?
Sıkıya gelemiyoruz belki. Şaire gelemiyoruz. Ya da şiirle bağlantılı soru sorulsun mutlaka, diye. Şiirsiz olunca kokusu çıkmıyor mu acaba?
2- [editöramcalar] ne anlar postmodern öyküden?
O dediğinizden, onharfliden kimse anlamaz. Herkes okur, yazar o dediğinizi, ama kimse anlamaz. Bir tek bizim kaldırım manavı anlar. Kasa kasa postmodern ıspanak satar. Ona sormak lazım. O da işin kolayını bulmuş. Postmodern deyince tutuyor. Ispanak satışları tavanda.
3- doksanartıikidegolatan forvet gibi sevinmek mi, doksanartıüçtegolyiyen kaleci gibi üzülmek mi?
Doksanartıdörtte maça bilet bulan taraftar gibi yerinmek.
4- Anestezi'nin ünlü beytinden:
[az eyleme inâyetini ehli twitterdan 
yani ki çok belâlara kıl mübtelâ rt et beni]
yola çıkarak soruyorum, Anestezi şiirinin divan edebiyatındaki rolü nedir?
Local.
5- Cahit Zarifoğlu: [halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur.] Bankalar?
Bankalara oturulur. Cuk oturulur. Bankaları biz kendi götümüzle yarattık. Biz oturdukça onlar palazlandı. Bizim kaldırım manavının hiç işi olmaz onlarla. D vitamininde kredi kartı geçmez D’di.
6-  Hangisi?
A) Herkes hastadır. [Freud]
B) Psikanaliz çıktığından beri hepimiz biraz hastayız. [Dr. Ramiz, Tanpınar]
C) Herkes doktordur.  (Manav)
D)Psikanaliz çıktığından beri hepimiz biraz doktoruz. (Ispanak)
7- Avangard, fanzin, gerilla art hakkında neler düşünüyorsun?
Arabesk sızlanmaların kucağına atmayacaksak kendimizi, bize lâzım olan malzeme. Ya da birbirimizin sırtını basmak için mantıklı nedenlerimiz olsun istiyorsak... İki kişinin ortak reddedişlerinden doğan güç, ortak beğenilerinden doğan güçten daha büyüktür. Beğenmemeyi, kabul etmemeyi, sunulanın üstünü bir güzel örtmeyi neyle yapacağız?
8-  Salinger'in [Dokuz Öykü] adlı kitabından en sevdiğin öykü hangisi?
Bu soru beni fazlasıyla duygulandırdı.
9- Yaşayan öykücülerden kimleri okuyorsun?
Yaşayan öykücü okunmaz, bilindiği üzere. Öyküler okunur ki onların hepsi de artık yazıldığına göre bir çeşit ölüdür. Biz onları tekrar diriltmek için okuruz. Yeni öykü kitaplarını atlamamaya özen gösteriyorum. Bizim manav da beni destekliyor bu konuda. İlk kitapları çok seviyorum. Bazıları, o kitapların sırtlarında o kitaplardan bahsederlerken, o kitapların ilk kitap gibi görünmediğini, sırtlarının açıkta kalmadığını, tastamam, maşallah olduğunu söylüyorlar. Bence ayıp ediyorlar. İlk kitap dediğin biraz ilk kitap gibi olur. Mükemmellikle, tamlıkla, kusursuzlukla bunca kafayı bozmak neden, anlamış değilim. İlk kitabı muhteşem olan bir yazar, ikinci kitabını neden yazsın? Bana, her fırsatta birbirimizi kandırıyoruz gibi geliyor. Sadece kitaplar anlamında değil. Bayramda, seyranda, yolda, lavaboda, fanzinde, manavda... Neyse. Eksiklik güzel bir şeydir. Eksiklik insana enerji verir. Tamamlama, eksikliği görme enerjisi. Bir de böyle mi baksak acaba? Manav ne der acaba bu işe? Bir sormak lazım... Bir de aklıma gelmişken... Bu kitap sırtlama yazılarını falan hep ihtiyarlara yazdırıyorlar gibime geliyor. Bu ihtiyartapıcılık, bu atalar kültü takıntısını da pek anlamış değilim. Bu bir ilk kitaptır ve acemilikler barındırır, yazalım arkalarına kitapların. Azıcık heyecan olur. Her şey tam, her şey kusursuz. Böyle dünyada yaşanır mı?
10- Yazarken dinlediğin müzikler neler?
Ayıptır.
11- Twitter'da TT olacak mısın?
O değil de, bir minibüs arkasında, kamyon kasasında falan bir cümlemi görsem ondan iyidir. Çok havalı olur. Korna falan.
12- Oyun hamuru işine girip kırtasiyeciler arasında popüler olduğun doğru mu?
Doğru. Ama yeni mecralar lâzım. Manavlarla aramı iyi tutmaya çalışıyorum o yüzden. Manavlık acayip bir iş. Ispanakların dili, havuçların asaleti falan, deli olursun. 
Tumblr media
Palaspandıras Fanzin'in matbu sayısında yayınlanmıştır.
3 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Çorbanın ismi: palaspandıras fanzin Çorbadaki tuzum: bir çimdik
5 notes · View notes
Link
0 notes
Text
ta ta ta tamm!
bu şiirin adı ya kuranda sosyal medya olacaktı ya leyla ile mecnun izlemiyorum
tiksinmeden sana söylüyorum uyanmaya sen anlat
ben sabahları uyuyamıyorum geçenler de tırnaklarımı keseceğim
bir sosyal intihara imza atmışım transfer olmuşum bonservisim elimde değil 
senin şahsında tüm özel üniversitelere keşkül ederim
beni böyle davran dövmesiyle morluklarını kapatan kıza vakıflar olsun lo
ben iyi değilim deyince
ben iyi değilim mi anlıyorsun yoksa ben iyi değilim mi anlıyorsun
bu idraka göre seni seveceğim
görmezliğe aldanmadan söyledim
alçaklığın bir tarihi var bir yazarı var
cem sultan hani değildi sen hainsin diyen
ihanet edene hain denir elbet muz mu densin
tahribat sanatı bitmiş
insan batıya göçmek isteyen doğuyu sevmeyen bir ayfon şarjıdır
nasıl intihar edildiğimi size anlatmak istemiyorum
mutluluğun bir ruhsal bozukluk olduğunun kanıtlanması yakın
bu konu hakkında bir yasa tasarısı da hazırladım
iddaaaa makamının söylecekleri bu kadar mı
ta ta ta tamm! işte karşınızda okumaya değer bir şeyler
bir gören olur bir duyan olur ama kimse görmez kimse duymaz
filistinli dostlar amerikan oldular
başka istanbul mu yok sana ne bu halin
çeki düzen ver kendine 
çekinme beni tanımıyorlar sokakta yürürken
metroda okulda kafede istiklalde yürüyemezken
ama vallaha bak olay o değil 
yazarken de ağlamak aklıma gelmesin diye yazıyorum
ağlamak akla gelince ağlanıyor çünkü
bir halkı arzu nesnesi olarak gören çoğunluk
ve haklı olarak ağlayan nesneler arzular hep mi şelale
Oğuzcan Önver
2 notes · View notes
Text
evsiz
börtü böceksiz köpeksiz hem evsiz geceyle hey pis
leke leke kalp leke paça leke
şehre giriş şifresiz,
sokul
zor kullan hacmini bul şehrin annen sanki sokul
katı buranın havası küt tak küt
gece tak tuk tok tak kadar katı büst gibi
tuk geçti tuk duyabilirsin ha
katı katı adım ses kut
haydi tekrar edelim anla burası tak
ekonomik tuk ve toplumsal kinetik tak
yaz gününün piç çocuğu
tak kışlık gece
şşşşş
mide kulak tak kıt kıt hava kat beton kat ağız kkk
                                                                                                  abdülkadir gıynaş
1 note · View note
Text
Palaspandıras Fanzin, Meksika Sınırı'nda!
Tumblr media
Yayın şu adresten izlenebiliyor:
http://tvarsivi.com/player.php?y=288&z=2012-10-13%2014:59:00
1 note · View note
Text
''Pazarlık yok. Hep kendinden söz etmeyi de kes. Biz toplumu ilgilendirecek bilgiler istiyoruz. Kendini düşünmemek bir irade sorunudur. Herkesin derdi var. Peçeteni de doğru düzgün tut. Akan kan görenleri rahatsız ediyor.'' Yüzleşmeler - Henri Michaux
0 notes
Text
Palaspandıras Fanzin kolaj sayı
http://issuu.com/papafanzin/docs/kolaj_say_
Palaspandıras Fanzin, şimdiye kadar çıkardığı beş sayıdan kolaj bir sayı çıkardı. Fotokobi yoluyla çoğaltılan bu sayı, sahaflar festivalinde bizzat fanzinin yazarları tarafından ücretsiz olarak dağıtıldı. Taksim Mephisto kitapevinde 50 kuruş, 26A Kafe'de ücretsiz olarak alınabilir. Fanzinin eski sayılarını ve çıkması muhtemel yeni sayılarını Internet üzerinden okuyabilirsiniz. İstanbul dışı için mail adresimize adresinizi yollarsanız postayla size ulaştırabiliriz. 
https://twitter.com/oguzcanonver 
http://papafanzin.tumblr.com/
1 note · View note
Text
SAYI: 4
kalibre kampüsü frankofon cinayeti
“Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin… O beni bir genelevde piyanist sanıyor!” Jacques Seguela
yılan rekoruna bakayım
bu piyanonun pezebankası benim gelen evde kimseyi bulamıyor
konser ve kutulara gitmiyorsun
gitme bunun bi sakıncası var mı yok
napıcam mutfakta 7.65 kalibre niyetlendim
savaştan önce reklamcıları bi mahzende tutarlar
yine senleyim yine yetkilerim bir haddi yine aşarken tam müzik başladı radyo yine
kim derdi ki neşet ertaş türkülerini duymayanlar şiir yazacak
ve salih ameller ve ideolojiler ve meme uçları
dehşetle bu adamın ne dediğini anlamıyorum lo
aşırı derecede içime kapandı ben onu böyle sevdim
inşallah mandabatmazda küçüleceğim bir cumartesi kalmaz
diyorum bu adam bir muzbalığı hastalığına yakalanmış olmalı
vuruldu bir şarkıyı mırıldanmayarak neşeli sen de üzülürsün
üzülürsen sana bir kahve ısmarlarım
bask kökenli bi paşa olarak kütüğüm Selanik
bu çalıntı şiir ben bir reklamcıyım ama seni seviyorum
misilleme olarak Allahın tanıtım günleri yok
Allahtan Allah özel üniversite değil
suçu kabullenmek isteğimin yitirilişi ve
rus yazgıcılığının başbakanla çeliştiği noktalar ve
bizim fanzinin okunmayışının senin hiç mi hiç umrunda olmaması
yılan rekoruna bakayım derken çok ciddiydim
hâla ciddiyim
2 notes · View notes