Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo









Classic Hollywood Star and Famous Paintings: A Series of Mashups by Luigi Tarini
4K notes
·
View notes
Photo

В библиотеке Томского государственного университета. 1956 год.
In the library of Tomsk State University. 1956.
5K notes
·
View notes
Photo
müzeyyen hiç flört etmiyordu. gözlerini kaçırmıyor, heyecanlanmıyor, dili sürçmüyor, dudaklarını ısırmıyor, kendinden bahsetme konusunda en küçük bir heves göstermiyordu.
ya beni etkilemek gibi bir derdi yoktu yada beğenilmeye çok alışkındı.
37K notes
·
View notes
Video
youtube
yalnızlık. her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir kıymetini bilmelidir, dedi. yalnızdır insan hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır. kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke. kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da. insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında. ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi. tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi aşık olun! gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi. sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
107 notes
·
View notes
Text
“Ma'nâ idi harf içinde gûyâ” (Sanki harf içinde gizli bir manaydı o) -Şeyh Galib
234 notes
·
View notes
Quote
Dedim ki: Ben senden bir şey istemiyorum. Bir insan, bir nehri nasıl severse, ki nehir o insanı bilmez, ben seni öyle seviyorum.
Ahmet Ümit (via yagmuradam)
562 notes
·
View notes
Quote
taş duvarlar arasındaki karanlığımın senden başka penceresi yok.
sabahattin ali (via ruyalarkizi)
1K notes
·
View notes
Photo

Tezkeresine kırk gün kala, yirmi beş yaşındaki Orhan Kemal, komünist olduğu gerekçesiyle yargılandı ve 27 Ocak 1939'da beş yıla hüküm giydi.
Cezaevine girerken aklında tek bir şey vardı: Karısı Nuriye Hanım. İlk iş ona bir mektup yazdı:
“Çok gençsin. Zaten hiçbir şey veremedim sana. Şimdi de beş yıllık mahkumiyet girdi araya. İstersen ayrıl benden, kendine yeni bir yol çiz, beklemekle geçirme en güzel yıllarını. Çünkü karıcığım, biliyorum ki, buradan çıktıktan sonra daha da zor ve yoksulluk içinde geçecek hayatımız.”
127 notes
·
View notes
Text
Yalnızlık. Cep telefonuna bir gün içinde gelen tek mesajın sahibinin “avea” olması. Belki de ismin hâl eklerinden muaf olma durumu. En yalın hikayelerin varolma sebebi. İyi bir insanın tek başınalığının içinden çıkılmaz paradoksu.
Yalnız uyumak, yalnız yemek yemek, yalnız konuşmak, yalnız ağlamak, yalnız gülmek. Yapayalnız olmak. Belki bir seçim belki de müstahak. Lakin sadece bedensel yalnızlıktan bahsetmiyorum. Kalabalıklar içindeyken bile yalnız olma durumunu irdeliyorum. Ruhun, bedenden ayrı hareket ettiği zamanları düşünüyorum. Bedenin gülücükler saçıp, ruhun gözyaşları akıttığı anları söylüyorum.
Yalnızlığın neden bir seçim olabileceğini anlatıyorum.İnsanların gülmesinden iğrendiğin zamanları kastediyorum.Boş konuşmalara , boş fikirlere, boş tartışmalara maruz kalmaktan duyduğun tiksintiyi ifade ediyorum. Kendin gibi düşünen insanları bulamamanın , bulsan da mücbir sebeplerden kaybetmenin insana verdiği acıya dem vurmak istiyorum.
Bu bir kader mi onu sorguluyorum? İlla birilerine ihtiyacımız var mı, varoluşumuzun gereği bu mu? Bilmiyorum. Yalnızken de, kalabalıklar içindeyken de mutsuz olma durumuna cevap veremiyorum.
Senin gibi düşünmeyen, seninle aynı değer yargılarına sahip olmayan, iyi niyetli olmayan insanların seni nasıl üzdüğüne şahitlik etmek istiyorum. O insanlarla birarada geçirdiğin zamanların bazen bir zorunluluk olması durumuna lanetler yağdırıyorum. Kötü ve suçlu olmamak adına, etmediğin kavgaların, söylemediğin sözlerin hesabını soruyorum. Ne oldu? Yine yalnızsın değil mi?
Bazen de olumlu bakıyorum.Tek başına 10 km yol yürümenin, yolculuk esnasında felsefenin , kavganın , hırsın dibine vurmanın, sana kattığı çoşkuyu kastediyorum. Yumruklarını sıkarak yürüdüğün zamanları düşlüyorum.Yağmur yağıyorsa ya da tipi alabildiğine güçlüyse, kendini hayatla boks yapan Muhammed Ali Clay gibi görmenden bahsediyorum. Yolcuğun başları zor, yollar toz , toprak veya ıslak içteki sıkıntı büyük ama yolculuğun sonunda kendini rahatlamış, mutlu hissetmenden söz ediyorum. O an galip sensin diye düşünüyorum. Kelebek gibi uçan da arı gibi sokan da. Ardından, küçük bir an ama, hayata tekrar pozitif bakmaya başladığını gözlemliyorum.
Düşündüğünü hissediyorum. Hiç düşünmediğin kadar düşündüğünü. İki veya daha fazla kişiyken, anlamlı anlamsız konuşmalarınızdan söz ediyorum. Havadan, sudan. Minibüs kuyruğunda, yanındaki arkadaşınla “lak lak” yapacağın yerde, yalnız olmandan mütevellit insanları doyasıya gözlemlemenden bahsediyorum. Çevrene yabancılaşmanın yalnızların hayatında olamayacağını iddia ediyorum. Aynı şekilde otobüsle yolculuk yaparken, yalnızlığın sana verdiği büyük avantajlardan söz ediyorum. O an tek arkadaşının, elindeki kitap olduğuna dikkat çekiyorum.
Kitaplar diyorum. Ardından bir Bukowski kitabı elime alıyorum.“En iyi insanlar yalnızken güçlüdür.” aforizmasıyla karşılaşıyorum. Vay be diyorum. Galiba iyi insanım. Yalnızken, okuyorum, yazıyorum, internette satranç oynuyorum, en önemlisi düşünüyorum hem de çok. Ama neyi? Genelde neden yalnız olduğumu düşündüğümü anımsıyorum. Evet, diyorum. Egolarıma ters bir durumla karşı karşıyayım, biliyorum. İyi, akıllı, duygulu, yardımsever, kendince bilgili bir insanken neden yalnızım sorusunu soruyorum.
Evet doğru, en az insanların beni sevmediği kadar ben de onları sevmiyorum.Neden sorusuna net bir cevap veremiyorum.Ama gene de, ilgi görmek istiyorum. Yine, neden sorusunu sorduğumda kelimelerin kifayetsiz kaldığını hissediyorum. Belli ki mükafatlandırılmak istiyorum. Ama beni mükafatlandıracak mekanizmaların aynı değer yargılarına sahip olmadığını biliyorum.
Acaba diyorum, çok param olsa, güzel bir arabam, saygın bir makamım olsa yine mi yalnız olacağım. Sanmıyorum. Peki o durumda mutlu olacak mıyım? İhtimal vermiyorum. Dalkavukların, riyakarların, kaypakların dünyasında nasıl mutlu olunabilir ki?
En iyisi mi diyorum. Gece yastığa başımı koyuyorum, gene her zamanki rutin düşüncelere dalıyorum. Olmadı bir Yann Tiersen açıyorum, o da sarmazsa Carly Comando diyorum. Pianonun büyüsüne kapılıyorum. Nietzsche'nin yalnız başına acı içinde ölümünü düşlüyorum. Raskolnikov cüretkarlığıyla doluyor içim. Arturo Bandini ezikliklerini seviyorum. Henry Chinaski umursamazlığına sahip olmak istiyorum. Sokrates gibi laf sokmak, Spinoza gibi derin düşünebilmek hayalini kuruyorum. Sonra aklıma Tyler Durden geliyor. Dövüş Kulübü mü kurmak lazım illaki diyorum. Bunları düşündüğümde, yalnız olmadığımı hissediyorum. Belki şizofrenik hal ve hareketlerde bulunuyorum ama içimdeki öteki insanların varlığını yok sayamıyorum. Aslında hiç de yalnız değilim diyorum.
Gözlerim uykuya yenik düşmeden önce, yazacağım yazıların planını oluşturuyorum. Şunları şunları vurgulasam diyorum. Seviniyorum kendi halimde. İçim kıpır kıpır oluyor. Uyuyorum. Huzurlu, mutlu. Yalnızlık, aslında güzel bir şey diyorum. Müstesna olduğumu hissediyorum.
90 notes
·
View notes
Photo

Niçin insanlar birbirlerine karşı içten davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler saklıyor, bütün düşündüklerini söylemiyor? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz? Nedense herkes olduğundan katı görünmek istiyor. Duygularını hemen açığa vurursa küçük düşürülecekmiş gibi bir korku duyuyor?
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski, Beyaz Geceler
26 notes
·
View notes
Text
benim bir hikayem yok ve senin de olmadığını düşünecek bir sebebim de yok. bu yüzden dümdüz yürüyor gibi atıyorsam da adımlarımı aslında senden uzaklaşmam.bu yüzden gözlerimi düşürmem, gülümserken yüzümü saklamam, sana dokunamamam.. ellerimin kaçışını görse kolumdaki ölü papatya ağlayacak.. ağlayacaksa da elimden bir şey gelmiyor. hayır, solumdan bir cesaret beklesem de sesi çıkmıyor. capcanlıydı sol kolumdaki papatya, o bile solmuş gibi. canım solmuş gibi, gazele vurmuş da küsmüş gibi. küsüp de şarkıları susturmuş gibi! susmayacak sülünler dillendi, susmayaca şarkılar okundu, silinmeyecek yazılar yazıldı.. tüm papatyaların ve tüm mevszimlerin gözlerine baka baka! gecelerce solgun nefeslerimi kesti hayalimde canlanan yüzün. adını seslenmek boşluğa, solumu ısıtamayacak hale gelene dek üşüdüm, üşüyorum.. tüm soğuklarda, yatağım ve yorganımdın.. çocukça bir hasret bu duyduğum şarkının alelade sözlerindeki.. ama gözyaşlarım böyle düşünmeden akıyor yanaklarımdan, senin başının dayanmadığı göğsüme..
44 notes
·
View notes
Quote
Kendimi hem kendim için yaşayabilecek denli güçlü ve iç zenginliğine sahip hissediyorum, hem de değil bir davranışın, en ufak bir düşüncenin bile paralayabileceği kadar dayanıksızım…
Frida Kahlo (via kederkuyusu)
282 notes
·
View notes