Don't wanna be here? Send us removal request.
Quote
Mutluluğu, mutluluğun hatırası kadar baltalayan bir şey yoktur.
Andre Gide
4 notes
·
View notes
Text
her ayrılık biraz daha öldürür duyguları
biraz daha yitersiniz
zaman işte böyle iyileştirir yaraları
hissizleştirerek
sonra
her yeni aşkta hortlar eskinin hayaletleri
acılar sızlar
zamanın foyası ortaya çıkar
aşk gözden düşer
ve film başlamadan biter
the end
25 notes
·
View notes
Text
Korkuyor işte insan; ya o nefret ettiği göz altı torbalarını hiç unutamazsam diye.
1 note
·
View note
Text
Sanma ki kolay üzersin; anıları mermerden yapılmış mezar taşlarıyla dolu olan birini...
2 notes
·
View notes
Text
Güven Oyuncağı
Zaman aşımına uğramış hayatın Pis kokusu siniyor insana. Ölüme bile alışıyor insan Peki güvene? Güven nerede? Kimde? Sakladı mı birileri, bu illet acizliği? Ve yahut en sevdiklerimizin İhanetleri Fazlaca güvenmemizin ceremesi mi? Olmayacak insanlara güveniyoruz Kırılıyor, kollarımız, kanatlarımız... Tutunacak bir dal gördüğümüz gibi Hemen sarılıyoruz Bakmıyoruz; "Çürük mü? Bizi taşır mı? Gerçekten tutunacak dal mı?" İhanetin rahminde doğmuş insanlara Öyle bir hibe ediyoruz ki kendimizi Yitiriyoruz, kim bilir; Güvenip, sarılabileceğimiz kestane kokulu Kaç tertemiz kalbi... Donakalıyoruz Hayatın tam ortasında! Öyle bir vuruyor ki ihanetler acılarımıza Kelimeler değil, kurşunlar diziliyor satır başlarına... Yıkıntılarımı toplamış gururla ilerlerken ben Acılı, ölümlü bu kasvet hayat oyununda Yıllarımı almış bir adam gölgesinden kurtulduğumu sandığım o anlarda, İki mavi göz ilişti gözüme Sadece iki kelimeye araladım kilitli tüm hücrelerimi. Güvenemedim tabii. Güvenmek her baba yiğidin harcı değildi. Ve ben o baba yiğitlerden değil idim. Ne haddime! Hayat o güven adlı oyuncağı küçük yaşlarımda sürekli elimden alıp Geri verme oyunları oynarken Vazgeçtim ben o güven duygusu hayalinden. Ama Yanılgı ya, insan sürekli düşüyor bu uçuruma Utanmadan, arlanmadan neredeyse güvenecektim başka bir adama daha Şu daracık odada Arka fonda Klarnet solo Açtığım kalbime, hücrelerime olan utancımla Açık pencere bile bırakmadım Şu daracık odada Şöyle göz ucuyla dönüp, baktığımda hayatıma Buram buram kasvet kokuları siniyor odalarıma Yine "güven" oyuncağımı kırdılar Umutlarım artık dar ağacında.
1 note
·
View note
Text
Anlamıyorum, benim aklım almıyor!
Almıyor arkadaş.
Diyoruz ki; evet bir ayrım var ortada, tayyip sayesinde her ayrımı yok edip, yeni yeni filizlenen ve hızla büyüyen
‘vicdanlılar/vicdansızlar’ ayrımı.
Vicdansızlar; gencecik, kalpleri ırmaklar gibi temiz ve çoşkulu kendi vatanının çocukları, polislerin orantısız ve bilinçli şiddetine maruz kalıp, ölürken; “gitmeseydi” diye konuşup, Suriye’de katledilen bir çocuk için kıçını yırtan bir takım boş insanlar. Kendimce bu sınıfın içine koyuyorum bu ve benzeri lakırdıyan insanları. (böyle bir şey yapabilirim, çünkü süper demokratik bir ülkede, inanılmaz bir düşünce özgürlüğüyle yaşıyorum//tabii hiçbir kimsenin katledilmesine de ‘hayırlısı’ diyecek değilim)
Bu vicdansızlar hakkında ki bahsim, bahsedeceğim konuya dahil değil aslında. Zaten, rahim hatası nedeniyle örümcek beyinli olarak doğmuş, o insanlar. Ne söylenir ki onlara…
Demek istediğim; ya vicdanlısındır ya da vicdansız… Ortası olmak ne demek? “Ben azıcık vicdanlıyım”, “ilk gün üzülür ikinci gün hop oynarım hop kalkarım” diye bir şey söz konusu olabilir mi? İlk gün siyah bir ekran görüntüsü koyup, altına hashtagle SOMA yazıp, ikinci gün nasıl objektiflere gülümseyip poz verebilir insan, anlamıyorum? Şimdi bunu yapan ‘azıcık vicdanlı’ mı ya da bunun adı ‘görsel vicdancık’ mı?
Kimseden tabii günlerce ağlamasını, evden çıkmamasını, SOMA için her eyleme koşmasını bekliyor değilim. Siyah ekranını paylaşıp SOMA hashtag’ini koyuyorsan, hiç değilse şu zırzop 3 günlük milli yasa uyduğunu göster. Devlet büyükleri denen o küçük insanlar ölülerin sayısı hakkında atıp tutarken, ölülerine kavuşamayan onlarca insan varken, babalarının mezarları başında ağlayan o kadar yetim varken, evlat acısıyla kan ağlayan anneler/babalar varken, gömülebilmek için toprağın altından çıkarılan onca insan varken, nasıl olurda bir insan eğlenmeye gittiğini bağır bağır paylaşır? Kesinlikle anlayamıyorum! Kesinlikle aklım almıyor! Gülmüş, eğlenmişsiniz, dans edip kurt da dökmüşsünüz belli… Gezip, görmüşsünüz de başka başka şehirleri… Fakat lanet olsun saygı duy ya! İki gün dişini sıksan da paylaşımları bekletsen, gülün düşmez zannımca. Ölü olan evde 7 gün televizyon açılmazdı benim gördüğüm o eski dönemlerde. Kahkaha sesi 40 gün geçmezdi ölüm olan yerlerde… Ölüm sizin eşiğinizdende mi geçmedi, arkadaş?
İnsanı yüceltecek olan duyarlılık ve biraz saygı… Paylaştığın gönderinin like sayısı değil. Utanması lazım insanın, 32 diş pozunu yayımlaya bilmesinden… Kapattırması lazım, o müziği milli yasın anlam ve öneminden…
Ne olur, nerede saygı?
Anlamıyorum!
İlla sevdiğini gömmek mi gerek?
Gerçek bir vicdanla bakın, gökyüzü bile kömür karası.
Haddim olmayarak yargılıyorum fakat; Acı eşiğiniz içler acısı!
1 note
·
View note
Video
tumblr
Umudun çocuğu Berkin Elvan ölümsüzdür. Yaşatacağız!
5 notes
·
View notes
Text
Öyle hiç bir şey olmamış gibi rüyalarıma girmeye devam edemezsin!
2 notes
·
View notes
Text
Aşktı Ya
Çok zordu elbet. Aşkın tanımı yoktur. Olağanüstüdür. Sana göre varmış demek. Ben bilirdim ki; aşk insanın imkansızı için, ‘imkansız değil’ diye diye atıldığı bir savaştı. Hayat felsefeme göre de; imkansız diye bir şey yoktu. Sen denizlere düşkün bir kaptan, bense kimsesiz bir gökyüzü.. Aşk’tı ya bu, imkansız diye bir şey yoktu bana göre. Sana göre değildi. Sana zor geldi, aşk gitti. Sana aşk hiç gelmedi. Sana sarılacak bulutlarım vardı. Sadece dümenini gökyüzüne kır istedim kaptan. Haklısın, çok zordu. Ama aşksa, aşıksak, zorluk yoktu, “imkansız” denilen kelimenin aşk dilinde telaffuzu olamamalıydı. Evet zordu.. ama zorsa, aşktı. Ve senin seçimin aşktan yana olmadı. Şimdi konumun engin, berrak, bin bir hayat dolu sular.. Ama şunu bil ki kaptan, her denizin alabora eden bir fırtınası muhakkak var.
2 notes
·
View notes
Text
Gidiyorum deseydin ne değişirdi bilmem ama habersiz gitmen kadar koymazdı herhalde.
18 notes
·
View notes
Text
Olmayacak Olana Zaafı Olanlar
Olmayacak olana zaafı olanlar var. Bir grup yapayalnız, sürekli yalpalayanlar. Nerede en saçma, en ulaşılmaz, tercih varsa; varını yoğunu unutup dört elle olmayacak olana sarılanlar. Gökyüzü maviyse mavidir. Hayalinde onu pembe görüp bir gün pembe olmasını beklemek ne kadar manasız. Ama var işte bunu uman insanlar. Siyah bir gök kuşağı altında dans etmek isteyen, kim bilir kaç beden var. İşte bu insanlar doğuştan yitikler. Böyleler bilir kendini! Bel bağladıkları her şey, gördüklerini algıladıkları anda kendilerini adadıkları her şey, birer hayal kırıklığıdır. Çünkü zor olanı değil. Hadi imkansız diye de bir şey yok diyelim. Ama olmayacak olan şeyler var ve bu insanlar hep onları sever, isterler. Gerçek gülücükten eser kalmayana kadar normal insan taklitlerine devam ederler. Yapısına bağlı; kedi gibi kısılan gözlerini, gamzelerini veyahut dizlerini içtenlik katsın diye sonuna kadar kullanırlar. Fısıltıları bile kahkaha gibi çıkar, çünkü bellekleri acıyla yoğrulmuştur ve bunu asla fark ettirmemek tek gayeleri olmuştur. Dikkat edin; hepimizin sağında solunda vardır böyle insanlar. Genellikle ölümleri de vardır bu insanların. Şuursuzca sevdikleri, şuursuzca onları seviyorsa, yukarıdan rahatsız olunur ve alınır ruhları. Bu olmayacak olana zaafı olanlar, mezarlıklardan beklerler sevdiklerini. Bir gün çıksın gelsin diye, o garip bedenler. Olamayacak ya. Öylece beklerler.. Rüyaları birer felaket. Çünkü hep uyanmak zorundadırlar. Nefes alıp vermenin en güzel olduğu an, rüyada oldukları andır. Bu yüzden hep uyumak isterler. Ve genellikle herkesin ayakta olduğu saatlerde uyumayı tercih ederler. Çünkü.. Yalnızlıkları en iyi dostlarıdır. Sevmedikleri, sarılmadıkları için hiç ayrılmaz yanlarından. Her insanın dili başkadır, dünyası apayrı bir dünya.. Olmayacak olana zaafı olanların dünyasında, yalnızlık hep sırtlarındadır. Hiç ayırmazlar yanlarından. O yüzden en kalabalık şehirde bile sokaklar bomboştur, onlar için. Yalnızlıkları en iyi dostlarıdır. Kentin kalabalığında, dünyaya yabancı gibi elleri ceplerinde yürürken hayal kırıklıkları batar avuçlarına. Avuçlarında ölürler. Kendi avuçlarında... Biriken hayal kırıklıklarına "bana mısın?" demeden, devam ederler, her gece olmayacak olanlara. Biliyorum. Kendi avucumda çok öldüm. Maviliklerimi gömüp gömüp, yeni bir olamayacak olanda, biraz yarım biraz eksik çok dirildim. Biraz sonra yine ölürüm. Mavi bir hayalde görüşürüz olmayacak olana zaafı olan.
2 notes
·
View notes
Quote
Mavi isterse mavi kalsın, ister ölümle değişsin kendini. Ellerim bu hüzünde her şeye karşı kırgın, kaba saba.
Turgut Uyar
1 note
·
View note