pilecter
pilecter
19 posts
Last active 3 hours ago
Don't wanna be here? Send us removal request.
pilecter · 10 days ago
Text
beni küle çeviren başkası için sigara bırakıyor
43 notes · View notes
pilecter · 13 days ago
Text
ben bir şeyin tekiliyim, kimin şehrinden geçsem şakaklarımda o dövmeler ele verecek beni
49 notes · View notes
pilecter · 13 days ago
Text
kendimizi var edemediğimiz için, yok ediyoruz
45 notes · View notes
pilecter · 25 days ago
Text
insandan örülmüş duvarlar içindeyim
55 notes · View notes
pilecter · 28 days ago
Text
bi yere varamayanlar yolla inatlaşır
92 notes · View notes
pilecter · 28 days ago
Text
neyi öpsem adın dolanıyor dilime
55 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok, uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
uzak nedir? kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
43 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
Tumblr media
80 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
tecrübe açlığımın kurbanı olacağımı bilmeden verdiğim mantıksız kararlarımın başındaydım henüz. iyi şeylere ulaşmak için bazen kötü kararlar almak gerektiğini fark edemiyor ve pişmanlıklarımın beni büyüttüğünden habersiz, geçmişime sövüp yürüyordum umursamazca. umursamıyordum, çünkü ciddiye aldığım ne varsa beni umursamamıştı.
30 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
eğer volkansa kalbim, nasıl ellerinde çiçeklerin açmasını beklersin?
44 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
yüreğimin tam ortasında büyük bir yorgunluk var. asla olamadığım kişi beni üzüyor, ondan bana kalan anılardan neye olduğunu anlayamadığım bir özlem kabarıyor. umutlara ve keskin inançlara çarpıp düştüm, benimle birlikte bütün batan güneşler de düştü.
33 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
gürültülü bir intihar başlasın akşamla, dinsin sen soyundukça geceye karışan hüzün.
46 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
nevrotik bir kişilik. elleri ya ceplerinde ya ellerimde. gözleri boynumda. bugüne dek on bir kişiyi ipten aldım, bu kez o beni ipe götürüyor. aklı her zaman şişenin dibinde kalan alkolde. bakışları itiyor ama kokusu teslim olunası. avuç içlerime bileklerini yaslıyor fakat kavradığım tek şey zihnindeki yollar. sesini yükseltirken içi titriyor. korktuğunda bir adım atıyor ama geriye değil, üzerime. omzumdan akan kanı diliyle temizliyor ve sebebi her ne olursa olsun tebessümünü tenime işliyor. dumanımı sadece soluyor. kullanmamdan yana değil, tek hamlesinin deliye dönmem için yeterli olduğunu biliyor. dünyadaki nefretin de merhametin de tamamı. beni istiyor ama benden koşarak kaçıyor. yaklaşırken nefesi kesiliyor, uzaklaştığında nefesi keskinleşiyor. tamam, sen kazandın. bu bir oyun değildi fakat kazandın. şimdi beni bu ipten al ve bileklerini tekrar uzat.
30 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
günahı boynuma, arada sana da giydirmişsem, pek de kaale alma. ölüler konuşamaz ki zaten
45 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
ben yürek safındaydım, sen bin mil uzaktan koska.
125 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
ağlamak için, ellerime bakmam yeterli.
göz pınarlarım kupkuru. etrafta, gelin arabasından çok cenaze arabası dolanıyor. mezarcılar, beni görünce küreğe sarılıyorlar. hayat denen oyun çoktan bitti, oyuncular dağıldı; bense hâlâ buradayım. 'bir askerin yalnızlığı ölümcüldür.' derler. asker mi değilim, yalnız mı, ölümlü mü? marketten ateşi varken çakmak çalan hırsızların giydiği yelekler gibi, benim 100 cepli bir zamanım oldu. ceplerin 100'ü de boş. artık, saatler bana saatli bomba, takvimler bombalı pankart. kendimi bazen yarım kalmış bir proje, bazen de gerçekleşmiş bir felaket senaryosu gibi hissediyorum.
31 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
çocukluğumdan kalma bir histi gölgelerden korkuşum. tam burada, yanımdan geçen o bilindik karaltı. var oluşumun en büyük ıstırabı. hayatımı kâbusa çeviren bir kaçıştı. şimdi o gölge beni aldı. ışıklar söndü, bu ayrı dünyanın üstüne karanlık örtüler çekildi. öteki dünyaya insanların konsantre hallerinin yerleştirilmiş hali burası. seslere gizlenen duygunun mahremiyeti dört duvar arasında. son kez derin bi' nefes alıyorum, geri veriyorum. şakaklarımdan akan ter kendini usul usul boynuma bırakıyor. uyuşan ayak parmaklarım buz tutacak kadar soğuk, avuç içlerim çöle düşmüş gibi sıcak. gözlerim birer pencere. göğsümde hissettiğim ağırlık, bedenimi her an yere yıkabilir ya da arşa çıkarabilir. uyku tamamen terk etmiş değil beni, kolumu kaldıramıyorum sadece ve adamakıllı düşünemiyorum. gözlerim buğulanıyor, içeriden ses geliyor ve tavandaki avizenin taşları kafamı hareket ettirdikçe farklı renklere dönüşüyor. harflerle karışan ağıtlar, ellerimden akıp gidiyor. bazen anlamını bilmediği cümleler insanının canını yakabiliyor ve bu anlarda sadece birkaç saniye duraksayıp kulak vermek yeterli olabiliyor. durmaksızın anlam vermeye çalışarak geçirilen saatler mantık duvarını yıkıyor ve yerini boşluk alıyor. 'neden?' diye sorsalar veremiyorsun cevabını ama versen de anlaşılmayacağını biliyorsun. çünkü hissedilmeyen düşünceler anlamaya yetmiyor.
inanç, diğer odadan bir ayağın parkeye basması, senin derin bir uykudan küçük bir sesle uyanman gibi giriyor içeri. belki her yolu deneyip hiçbirini seçemediğinden, belki hiçbir yolu denemeyip elinin uzandığını tuttuğundan; tüm gerekliliklerini yerine getirdiğinden değil de tek bir sorumluluğun içine doldurduğu hissiyattan. uzanıyorum şimdi bu koltukta. dualar ve ağıtlar, renkler karışıyor ve gözümü alıyor. durdum ve öylece izliyorum odama sığmış çocuksu oyunları, esen rüzgarın salladığı dalları, göğe düğme gibi dikilmiş ay ve yıldızı, dinlerken kendimi bulduğum piyanoyu, sahil kenarında avuçlayıp göğe fırlattığım kum yığınını. şimdi taneleri kaçmasın diye yumuyorum gözlerimi.
29 notes · View notes