promethe-us

[promethe-us]

bıkmadan, korkmadan, utanmadan milyonuncu kez tekrar başlayabilmek ve hayatın böyle bir şey olduğunu kabul etmek. işte hayat böyle bir şeymiş

[promethe-us]

pencereyi kapatma

keske yüz pencere olsa

yüzünü de açsak

pencereler kapandigi için

belki de bunun için biz böyle olduk.

[promethe-us]

sen perdeleri efil efil uçuşan ankara evleri, sen yaz akşamlarında balkonda dinlenen farid farjad şarkıları, sen pervasızca yazılan çocuk hikayelerindeki eşsiz güzellikteki kadınlar, sen sevmeyi ilk öğrenilen zamanlardaki çocukluk aşkları, sen güzel hisler uyandıran her şeysin

[promethe-us]

bıkmadan, korkmadan, utanmadan milyonuncu kez tekrar başlayabilmek ve hayatın böyle bir şey olduğunu kabul etmek. işte hayat böyle bir şeymiş

[promethe-us]

sonsuz ateşte yanacağını tahmin edemedi tabi prometheus, zaten çalamadı içimizi yakan ateşi zeustan

[promethe-us]

bu sıralar hayat tüm yanılgılarımı yüzüme vuruyor, bunların ne olduğuyla ilgili fikrim yok halbu ki

[promethe-us]

soluduğum hava, birkaç bağırışım, bir kaç suskunluğum, hiçbiri yaşam belirtisi değil. inan.

[promethe-us]

bak bitti yolculuğun, aynı yerdesin hala, varamadın bir sonuca

[promethe-us]

bu sıralar bulutların güzelliğinden daha çok bulutların taşıdığı yükü hissediyorum en derinde

[promethe-us]

belki de böyle bir şeydir. hayat düşüp kalkmandan ibarettir sadece.

[promethe-us]

sormadığın bir kaç sorunun peşindeyim hala, önemsemediğin bir kaç günün daha gölgesinde

[promethe-us]

Hiçbir şeyden sıyrılamaz insan, hiçbir şeyle başa çıkamaz, hiçbir şeyi reddedemez, -her şey yaralar onu

[promethe-us]

varoluş birkaç bağırıştan, birkaç yakarıştan ibaretti, oysa ki biz varoluşumuzun sebebini mutluluk sanmıştık

[promethe-us]

ben beceremedim yani. bir süredir savrulmalara alıştım sadece. öyle ya da böyle kendim ilerleyemedim, savruldum sadece, hem gitmek istediğim yöne bile olmadı bu savruluşlar.

[promethe-us]

bu sıralar hayat tüm yanılgılarımı yüzüme vuruyor, bunların ne olduğuyla ilgili fikrim yok halbu ki

[promethe-us]

çok zor, olası gerçekleri, olasız dakikaları göğsüne sermek

[promethe-us]

tekdüze yaşamlardan, tekdüze insanlar çıkar elbette ki.